© 2021 Urantia Society of Greater New York
129:0.1 İSA KENDİSİNİ, Nasıra ailesinin iç olaylarının idaresinden ve onun bireylerinin doğrudan yönlendirilişinden bütünüyle ve nihai olarak ayırmış haldeydi. O, tam da vaftiz ediliş anına kadar, aile mali durumuna katkıda bulunmaya ve erkek ve kız kardeşlerinin her birinin ruhsal refahına güçlü bir kişisel ilgi duymaya devam etti. Ve, her zaman o, dul kalmış annesinin rahatı ve mutluluğu için insan tarafından gerçekleştirebilecek her şeyi yapmaya hazırdı.
129:0.2 İnsan Evladı bu aşamada, Nasıra evinden kendisini kalıcı bir biçimde ayırmanın her hazırlığını gerçekleştirmiş haldeydi; ve, bu kendisi için yapılması kolay bir şey değildi. İsa içkin olarak, insanlarını derinden sevmekteydi; o ailesini derinden sevmekteydi, ve bu içkin sevgi, onlara olan olağanüstü bağlılıkla devasa bir biçimde çoğalmış haldeydi. Akranlarımıza daha fazla kendimizi bahşedersek, onları daha fazla derinden sever hale geliriz; ve, İsa kendisini olukça bütüncül bir biçimde ailesine vermiş olduğu için, onları çok büyük ve çok güçlü bir şefkat ile derinden sevmişti.
129:0.3 Ailenin tamamı yavaşça bir biçimde, İsa’nın onlardan ayrılmaya hazırlanmakta oluşunun farkındalığı ile uyanmaktaydı. Beklenen ayrılığın üzüntüsü, yalnızca, amaçladığı ayrılığın duyuruşu için onları hazır hale getirmenin bu gelişmiş yöntemi ile azalmaktaydı. Dört yıldan fazla bir süredir, onlar, İsa’nın nihai ayrılığı için hazırlık yapmakta olduğunu hissetmekteydiler.
129:1.1 M.S. 21 olan bu yılın Ocak ayında, yağmurlu bir Pazar sabahı, İsa; yalnızca, Tiberya’ya kadar gidip oradan da Celile Denizi etrafındaki diğer şehirlere bir ziyarette bulunacağının açıklamasını yaparak, ailesinden törensiz bir biçimde ayrıldı. Ve, böylece İsa, bu hanenin düzenli bir üyesi haline bir daha gelmeyerek, onlardan ayrıldı.
129:1.2 O bir haftasını, yakın zaman içerisinde Celile’nin başkenti olarak Seforis’i geçecek olan yeni şehir Tiberya’da geçirdi; ve, kendisini ilgilendirecek çok az şey bularak o, sırasıyla, Mecdel ve Bethsaida’dan, babasının arkadaşı Zübeyde’ye bir ziyarette bulunmak için durduğu yer olan Kapernaum’a geçti. Zübeyde’nin oğulları balıkçıydı kendisi ise bir gemi ustasıydı. Nasıralı İsa, hem tasarımda ve hem de yapımda bir uzmandı o, ahşapla çalışmada bir ustaydı ve, Zübeyde uzunca bir süredir Nasıralı zanaatkârın becerisini bilir haldeydi. Uzunca bir süre boyunca Zübeyde, gelişmiş tekneler yapma üzerine düşünmüş haldeydi; o bu aşamada planlarını İsa’nın önüne serip, ziyaret halindeki marangozu girişimine katılmaya davet etti, ve İsa bu teklifi hemen kabul etti.
129:1.3 İsa Zübeyde ile yalnızca, bir yıldan biraz daha uzunca bir süre boyunca çalıştı ancak, bu zaman zarfında o, yeni türde bir tekne icat etmiş olup, tekne yapımının tamimiyle yeni yöntemlerini oluşturmuştu. Üstün teknikle ve kamara tahtalarının fazlasıyla gelişmiş buharlanma yöntemleriyle, İsa ve Zübeyde; eski türdeki teknelere kıyasla gölde seyahat etmek için kıyas edilmeyecek kadar güvenli sandal olarak, çok üstün bir türde olan tekneleri inşa etmeye başladı. Birkaç yıl boyunca Zübeyde, bu yeni tür teknelere dönen bir biçimde, küçük kuruluşunun kaldırabileceğinden çok daha fazla iş aldı beş yıldan az bir sürede, göldeki sandalların neredeyse hepsi, Kapernaum’daki Zübeyde’nin atölyesinde inşa edilmiş haldeydi. İsa, yeni teknelerin tasarımcısı olarak Celile balıkçı insanları tarafından oldukça iyi bilinir hale gelmişti.
129:1.4 Zübeyde orta düzeyde varlıklı bir kişiydi; onun gemi yapım atölyeleri Kapernaum’un güneyinde kalan göl üzerinde bulunup, onun evi, Bethsaida’nın ana balıkçılık merkezinin yanındaki göl kıyısının aşağısında konumlanmıştı. İsa bu yıl boyunca Zübeyde’nin evinde yaşamış olup, bu yıl geçince de Kapernaum’da kalmaya devam etti. O bu zamana kadar, dünyada uzunca bir süredir yalnız, yani bir babaya sahip olmadan, çalışmıştı ve, o, bir baba-iş arkadaşı ile çalışmanın bu döneminden fazlasıyla keyif duymuştu.
129:1.5 Zübeyde’nin eşi Şalom; daha yalnızca sekiz yıl önce görevinden alınmış bir biçimde, bir zamanlar Kudüs’de yüksek bir din-adamı ve hala Sadukiler topluluğunun en etkili bireyi olan, Annas’ın bir akrabasıydı. Şalom İsa’yı, Yakup Yahya ve Davut olarak kendi erkek çocuklarını nasıl sevdiyse öyle derinden sevmişti; bunun karşısında, onun dört kızı, İsa’yı büyük ağabeyleri olarak görmüşlerdi. İsa sıklıkla, Yakup, Yahya ve Davut ile balık tutmaya gitmekteydi; ve, bu çocuklar, İsa’nın uzman bir gemi ustası oluşuna ek olarak deneyimli bir balıkçı olduğunu öğrendiler.
129:1.6 Bu yılın tamamı boyunca İsa her ay Yakup’a para gönderiminde bulundu. O Nasıra’ya Ekim ayında, Marta’nın düğününe katılmak için geri döndü; ve, o Nasıra’ya, Şimon ve Yude’nin çifte evliliğinden kısa bir süre önce geri döndüğü zaman olarak, iki yıldan daha fazla bir süre boyunca tekrar uğramadı.
129:1.7 Bu yıl boyunca, İsa, tekneler inşa edip, insanların dünya üzerinde nasıl yaşamakta olduğunu gözlemlemeye devam etti. O sıklıkla; Kapernaum’un, Şam’dan güneye olan doğrudan seyahat hattı üzerinde konumlandığı bir biçimde, kervan durağını ziyaret etmek için aşağıya inerdi. Kapernaum güçlü bir Roma ordu bölgesiydi; ve, garnizonun başında bulunan rütbeli asker, inancını kendi inançlarına sonradan değiştirenler için Museviler’in adlandırdığı biçimiyle “inançlı bir adam” olarak, Yahveh’e inanmakta olan bir Musevi-olmayan kişiydi[1]. Bu asker, varlıklı bir Roma ailesine aitti; ve, o kendi kendisine, İsa’nın Zübeyde ile yaşamak için gelişinden kısa bir süre önce Museviler’e sunulmuş olan, Kapernaum’da güzel bir sinagog inşa etmeyi görev edinmişti. İsa bu sinagogda, bu yılın yarısından daha fazla bir süre boyunca ayinleri yönetti; ve, ayinlere katılma imkânı bulmuş kervan insanlarının bazıları kendisini Nasıra’dan gelmek olan marangoz olarak tanıdı.
129:1.8 Vakit vergilerin ödenmesine geldiğinde, İsa kendisini, bir “Kapernaum’un usta zanaatkârı” olarak kaydetti. Bu günden dünya yaşamının sonuna kadar, Kapernaum’un bir sakini olarak bilindi. O hiçbir zaman başka bir yasal ikametgâh bildirmedi; buna rağmen o diğerlerinin, çeşitli nedenlerden dolayı, Şam, Bethani, Nasıra ve hatta İskenderiye’de kendi ikametini göstermesine izin verdi.
129:1.9 Kapernaum sinagogu içerisinde, o, kütüphane çekmecelerinde birçok yeni kitap buldu. Bir akşam toplumsal yaşamını diğer insanlara ayırırken, diğerinde onu gençlerle geçirmekteydi. İsa’nın kişiliğinde, istisnasız her genç insanı kendisine çeken sevecen ve ilham verici bir şey bulunmaktaydı. O her seferinde bu kişileri, kendi varlığında huzurlu hissettirmekteydi. Galiba, bu kişilerle iyi anlaşmasının altıda yatan büyük sır; her zaman yapmak istediklere şeylere ilgi duymasından, ve, onlar talepte bulunmadıkça nadiren tavsiyesini sunmasından oluşan iki katmanlı gerçekliğe dayanmaktaydı.
129:1.10 Zübeyde ailesi neredeyse İsa’ya ibadet etmişti; ve, onlar, çalışmak amacıyla sinagog için ayrılmasından önce, akşam yemeği sonrasında her akşam soru ve cevaptan oluşan söyleşilere hiçbir zaman katılmazlık etmemişlerdi. Küçük komşular da, sıklıkla, bu akşam-yemeği-sonrası buluşmalara katılmak için gelmekteydiler. Küçüklerden oluşan bu topluluklara, İsa, tam da kavrayacakları derinlikte, çeşitli ve gelişmiş yönergelerde bulundu. İsa onlarla; siyaset, sosyoloji, bilim ve felsefe hakkındaki görüş ve ideallerini ifade eden bir biçiminde, oldukça özgür bir şekilde konuşmaktaydı ancak, o hiçbir zaman, insanın Tanrı ile olan ilişkisi olarak — din hakkında konuşması dışında, en doğru bilgi kaynağıymışçasına olan kesinlikte konuşmaya cüret etmedi.
129:1.11 Bir hafta, İsa, tüm hane halkıyla, atölye çalışanlarıyla ve kıyı yardımcıları ile görüşme düzenledi; zira, Zübeyde birçok çalışana sahipti. Ve, bu çalışanlar arasında İsa ilk kez “Üstün” olarak çağrıldı[2]. Onların hepsi kendisini derinden sevmekteydi. O, Zübeyde ile Kapernaum’da emek vermekten büyük keyif aldı ancak, o, Nasıra marangoz atölyesinin yanı başında çocukların açık havada oynayışını aramaktaydı.
129:1.12 Zübeyde’nin oğulları arasında, Yakup, İsa’ya bir filozof halinde bir öğretmen olarak en fazla ilgi beslemiş olandı. Yahya en fazla, İsa’nın dini öğretisi ve görüşleriyle ilgilenmişti. Davut ona bir makina ustası olarak saygı duymuştu, ancak onun dini görüşleri ve felsefi öğretilerine az ilgi beslemişti.
129:1.13 Sık sık Yude, sinagogla İsa’nın konuşmasını duymak için Şabatları buraya gelir, onu ziyaret etmek için ayin sonrasına kalırdı. Ve, Yude, en büyük abisine dair daha fazla şey gördükçe, İsa’nın gerçekten büyük bir insan olduğundan emin hale gelmişti.
129:1.14 Bu yıl, İsa, insan aklı üzerindeki yükseliş üstünlüğünde büyük ilerlemeler kaydetmiş olup, ikamet eden Düşünce Düzenleyicisi ile bilinçli iletişimin yeni ve daha yüksek seviyelerine erişmişti.
129:1.15 Bu, onun yerleşim yaşamının son yılıydı. Bir daha İsa, bir yerde ve bir sorumluluk içinde tam bir yıl harcamamıştı. Dünya üzerindeki kutsal yolculuklarının günleri hızlı bir biçimde yaklaşmaktaydı. Yoğun etkinliğin dönemleri çok da uzak gelecekte değildi; ancak, bu aşamada, geçmişteki yalın ancak yoğun haldeki etkin yaşamı ile daha da yoğun ve zorlayıcı kamu hizmeti arasına, fazlasıyla faal seyahat ile oldukça çeşitlenmiş kişisel etkinliğin bir kaç yılı girmek üzereydi. Âlemin bir insanı olarak hazırlanışı, Urantia bahşedilişinin kutsal ve insan-ötesi fazlarına ait kusursuzlaşmış Tanrı-insanı olarak öğretme ve duyurma sürecine girişinden önce tamamlanmak zorundaydı.
129:2.1 M.S. 22.yılında, Mart ayında, İsa, Zübeyde’ye ve Kapernaum’a elveda etti. O, Kudüs’e olan yolculuğunun giderlerini karşılamak için küçük miktarda bir para talep etti. Zübeyde ile çalışırken o, yalnızca küçük miktarlarda para alır, bu parayı da her ay Nasıra’da bulunan ailesine gönderirdi. Bir ay Yusuf Kapernaum’a para için inerdi; diğer ay ise Yude, İsa’dan para alıp onu Nasıra’ya götürmek için Kapernaum’a uğrardı. Yude’nin çalıştığı ana balıkçılık merkezi, Kapernaum’un yalnızca birkaç kilometre güneyindeydi.
129:2.2 İsa Zübeyde’nin ailesine elveda ettiğinde, Hamursuz zamanına kadar Kudüs’de kalmaya devam etmeye razı oldu; ve, onların hepsi, bu etkinlik için orada mevcut bulunacaklarını söz verdi. Onlar hatta, Hamursuz akşam yemeğini beraberce kutlamak için düzenlemelerde bulundular. Onların tümü, özellikle Zübeyde’nin kızları, İsa onlardan ayrıldığında çok kederlenmişti.
129:2.3 Kapernaum’dan ayrılmadan önce, İsa, yeni bulmuş olduğu arkadaşı ve yakın dostu olan Yahya Zübeyde ile uzunca bir konuşma gerçekleştirmişti. O Yahya’ya, “vaktim gelene kadar” fazlasıyla seyahat etmeyi düşündüğünü söylemiş olup, kendisinin alacaklı olduğu kaynaklar tükenene kadar her ay Nasıra’daki ailesine belli bir miktarda para gönderme hususunda kendi yerine hareket etmesini rica etti. Ve, Yahya, ona bu sözde bulundu: Benim öğretmenim, görevinin yolunda ve onun için git, dünyadaki görevini gerçekleştir; ben senin için bu veya başka hangi hususta gerekirse onda hareket edeceğim, ve ben, tıpkı kendi anneme baktığım ve kendi erkek ve kız kardeşimler ile ilgilendiğim gibi ailene göz kulak olacağım. Babamın muhafaza ettiği kaynakları emrettiğin gibi ve onlara ihtiyaç duyulabileceği gibi dağıtacağım, ve senin fazla olan paran son kuruşuna kadar tükenirse, eğer o zamana kadar senden daha fazlasını almazsam, ve eğer annen ona ihtiyaç duyarsa, kendi kazancımı onunla paylaşacağım. Huzurla kendi yoluna git. Ben, tüm bu hususlarda senin yerine hareket edeceğim.”
129:2.4 Böylelikle, İsa’nın Kudüs için ayrılışından sonra, Yahya babası Zübeyde’ye İsa’nın alacağı olan para hakkında danıştı ve, Yahya, onun bu kadar büyük bir tutarda oluşu karşısında şaşırdı. İsa bu hususu oldukça bütüncül bir biçimde onlara bırakmış olduğu için, onlar, bu kaynakların gayrimenkullere yatırılmasının ve buralardan gelecek gelir ile Nasıra ailesinin desteklenmesinin daha iyi bir plan olduğunda hem fikir oldular; ve, Zübeyde Kapernaum’da rehinli ve satılığa çıkarılmış küçük bir evi bildiği için, Yahya’nın bu evi İsa’nın parası ile almasını ve evin sahipliğini arkadaşı adına tutmasını emretmişti. Ve, Yahya bunu, babasının tavsiye ettiği gibi yaptı. İki yıl boyunca, evden gelen kira evin taksitleri için kullanılmış olup, bu gelir, İsa’nın yakın bir zamanda aile tarafından ihtiyaç duyulduğunda kullanılması için Yahya’ya göndermiş olduğu büyük miktardaki bir kaynakla birleşen bir biçimde, rehinin sonlanışına denk düşmekteydi; ve, Zübeyde, Yahya’nın vakti geldiğinde ev taksitlerinin geriye kalan tüm kısmını ödeyebilmesi için, böylelikle bu iki odalı evin mülkiyetini rehinden kurtarması için, aradaki farkı karşıladı. Böylelikle, İsa, Kapernaum’da bir evin sahibi haline geldi; ancak, ona bundan bahsedilmemişti.
129:2.5 Nasıra’daki aile İsa’nın Kapernaum’dan ayrılmış olduğunu duyduğunda, Yahya ile olan bu mali anlaşmayı bilmeyen bir konumda, geçimlerini İsa’dan artık herhangi bir yardım almadan sağlamanın vaktinin gelmiş olduğuna inandılar. Yakup İsa ile olan anlaşmasını hatırladı, ve derhal, kardeşlerinin yardımlarıyla birlikte, ailenin bakımı için tüm sorumluluğu üstlendi.
129:2.6 Ancak, Kudüs’de İsa’yı gözlemlemek için geri dönmemize izin verin. Yaklaşık olarak iki ay boyunca o, vaktinin büyük bir kısmını hahamların çeşitli okullarına zaman zaman gerçekleştirdiği ziyaretler ile beraber mabet söyleşilerini dinlemek ile harcadı.
129:2.7 İsa Kudüs’e beraberinde, eski bir yüksek din adamı olan Annas’a kendisini “benim öz olum gibi biri” olarak tanıştıran, Zübeyde’nin eşinden gelen bir mektubu taşımıştı. Annas vaktinin büyük bir kısmını, Kudüs dini öğretmenlerinin birçok akademik kurumuna ziyarette bulunmak için kendisini kişisel olarak gezdiren bir biçimde, onunla harcamıştı. İsa tepeden tırnağa bu okulları gözden geçirip, öğretim yöntemlerini titiz bir biçimde gözlemlerken, kesinlikle, herkes önünde tek bir soru dahi sormadı. Her ne kadar Annas İsa’yı büyük bir kişi olarak gördüyse de, ona nasıl tavsiyede bulunması gerektiğine dair kafa karışıklığı içerisindeydi. O, Kudüs’ün herhangi bir okuluna bir öğrenci olarak girmesini tavsiye edişinin mantıksızlığının farkına varmıştı, ama yine de, bu okullarda daha öncesinde hiç hazırlanmadığı için, İsa’nın düzenli ders veren bir öğretmen konumuna hiçbir zaman getirilmeyecek oluşunu oldukça iyi bilmekteydi.
129:2.8 Yakın bir zaman için içinde Hamursuz vakti geldi çattı ve, her bir taraftan gelen kalabalıklarla birlikte, Zübeyde ve onun tüm ailesi Kapernaum’dan Kudüs’e ulaştı. Onların hepsi, tek vücut haline gelmiş mutlu bir aile olarak Hamursuz’u kutlamış oldukları yer olan, Annas’ın büyük evinde durdu.
129:2.9 Bu Hamursuz haftasının bitişinden önce, tam da şans eseri bir biçimde, İsa, varlıklı bir yolcu ve, on yedi yaşında genç bir adam olan, oğlu ile tanıştı. Bu yolcular Hindistan’dan gelmişti; ve, Roma ve Akdeniz bölgesi üzerindeki çeşitli başka bölgeleri de ziyaret ederlerken yollarının üstünde bulunarak, öncesinden, her ikisi için de tercüman ve oğlu için özel öğretmenlik yapabilecek birini bulabilmeleri umuduyla Hamursuz boyunca Kudüs’e ulaşacak şekilde düzenlemelerini yapmışlardı. Baba, İsa’nın onlarla birlikte seyahat etmeye razı oluşunda ısrar etmekteydi. İsa ailesinden bahsedip, bu süreç içinde kendilerini yardıma ihtiyacı olan bir konumda bulabilecekleri, neredeyse iki yıla varan bir süreliğine ayrılmanın hiç de adil olamayacağını ifade etmişti. Bunun üzerine, Doğu’dan gelen bu yolcu, yoksulluğa karşı ailesini koruma amacıyla arkadaşlarına bu türden kaynakları emanet edebilmesi için, bir yıllık maaşını İsa’ya önceden verme teklifinde bulundu.
129:2.10 İsa bu büyük tutarı, Zübeyde’nin oğlu olan Yahya’ya aktardı. Ve, sizlere, Yahya’nın bu parayı Kapernaum emlağı üzerindeki rehinin kaldırılışında nasıl kullanmış olduğu anlatılmıştır. İsa Zübeyde’yi, bu Akdeniz seyahati hakkında bütünüyle kendisinin sırdaşı yaptı ancak, İsa ondan, hiç kimseye, hatta kendi beden ve kanından gelenlere bile, bunu söylememesi hususunda resmi talepte bulundu; ve, Zübeyde, neredeyse iki yıl süren bu uzun süreç boyunca İsa’nın nerede bulunduğuna dair sahip olduğu bilgiyi hiçbir zaman açığa çıkarmadı. İsa’nın bu seyahatten dönüşünden önce, Nasıra’da bulunan ailesi, ölmüş olduğu fikrine vararak onun hakkında daha fazla düşünmekten vazgeçmek üzere olan bir konumda bulunmaktaydı. Yalnızca, bir kaç sefer oğlu Yahya ile birlikte Nasıra’ya kadar çıkmış olan, Zübeyde’nin güvenceleri Meryem’in kalbindeki ümidi canlı kılmaktaydı.
129:2.11 Bu zaman zarfında, Nasıra ailesi oldukça iyi geçinmekteydi; Yude dikkate değer bir biçimde payına düşen miktarı attırmış olup, evlenene kadar ilave olan katkısını devam ettirmiş konumda bulunmaktaydı. Her ne kadar onlar az yardıma ihtiyaç duymaktaydılarsa da, İsa’nın yönlendirmiş olduğu gibi, her ay Meryem ve Ruth’a armağanlarda bulunma Yahya Zübeyde’nin âdeti olmuştu.
129:3.1 İsa’nın yirmi dokuzuncu yaşının tamamı, Akdeniz dünyası üzerindeki gezintiyi tamamlamakla harcandı. Onun ana olayları, bu deneyimleri açığa çıkarma iznine sahip olduğumuz kadarıyla, bu makalenin hemen sonrasında gelen anlatımların konusunu oluşturmaktadır.
129:3.2 Roma dünyası üzerindeki bu gezinti boyunca, birçok nedenden dolayı, İsa, Şam yazıcısı olarak bilinmişti. Dönüş yolculuğu üzerindeki Korint’de ve diğer duraklarda, o buna rağmen, Musevi özel öğretmeni olarak tanınmıştı.
129:3.3 Bu, İsa’nın yaşamında önemli olaylara sahne olmuş bir dönemdi. Bu seyahat üzerinde o, akran insanlarıyla birçok iletişimde bulundu; ancak, bu deneyim yaşamının, ailenin hiçbir üyesine ne de havarilerin herhangi birine açığa çıkarmamış olduğu, bir fazıdır. İsa beden içindeki hayatını yaşamaya devam edip, bu dünyadan bu geniş kapsamlı ziyarette bulunduğunu (Bethsaidalı Zübeyde dışında) hiç kimsenin bilmediği bir şekilde ayrıldı. Arkadaşlarından bazıları, onun Şam’a geri dönmüş olduğunu düşündü; diğerleri ise, onun Hindistan’a gitmiş olduğuna dair fikir yürüttü. Kendi ailesi, bir seferinde bir hazzan yardımcısı olma amacıyla buraya gitmek için davet edilmiş olduğunu bildikleri için, İskenderiye’de olduğuna dair inanca eğilim gösterdi.
129:3.4 İsa Filistin’e geri döndüğünde, Kudüs’den İskenderiye’ye gitmiş olduğuna dair ailesinin görüşünü değiştirmek için hiçbir şey yapmadı o, Filistin’de bulunmadığı zamanın tümünün bu eğitim ve kültür şehrinde geçirilmiş olduğuna dair inancı sürdürmelerine izin verdi. Yalnızca, Bethsaida’nın gemi ustası bu hususlardaki gerçekleri bilmekteydi, ve Zübeyde bunu kimseye söylemedi.
129:3.5 Urantia üzerinde İsa’nın sahip olduğu yaşamın anlamını çözmedeki tüm çabalarınızda, Mikâil bahşedilişini neyin harekete geçirdiğini göz önünde bulundurmak zorundasınız. Eğer sizler, görünüşte garip olan eylemlerinin çocuğunun anlamını kavrayacak olursanız, onun sizin dünyanız üzerindeki konukluğunun amacını kesin bir biçimde algılar konuma gelirsiniz. O tutarlı bir biçimde, haddinden fazla ilgi çekici ve dikkatleri sürekli olarak üzerine çeken kişisel bir süreci yaratmamaya dikkat etmekteydi. O, akran insanları karşısında olağandışı veya diğer bir değişle onları aşırı bir biçimde kendi etkisine alan bir ilgiyi yaratmak istememekteydi. O; cennetsel Yaratıcıyı akran fanileri için açığa çıkarmaya adanmış olup, aynı zamanda, tam da bu Cennet Yaratıcısı’nın iradesine tabi olurken fani dünya hayatını yaşamanın yüce görevine kutsal olarak bağlanmıştı.
129:3.6 Bu kutsal bahşedilişin tüm fani öğrencileri, onun Urantia üzerindeki bu vücutlaşma hayatını yaşarken, bu hayatı tüm evreni için yaşamış olduğunu hatırlarlarsa, bu aynı zamanda, İsa’nın dünya üzerindeki yaşamını anlamaya her zaman yardımcı olur. Orada, tüm Nebadon evreni boyunca her bir yerleşik âlem için, fani doğaya ait beden içinde yaşamış olduğu hayat ile ilgili özel ve ilham verici bir şey bulunmaktaydı. Bu durumun aynısı, Urantia üzerindeki konukluğunun önemli olaylara sahne olduğu dönemlerden beri yerleşik hale gelmiş tüm dünyalar için de doğruluk taşımaktadır. Ve, bu durum benzer bir biçimde, bu yerel evrenin tüm gelecek tarihi içinde irade sahibi yaratılmışlar tarafından ikamet edilir hale gelebilecek dünyaların tümü için de eşit bir şekilde gerçeklik taşıyacaktır.
129:3.7 İnsan Evladı neredeyse tamamen, Roma dünyasının bu gezintisi boyunca ve bu gezintinin deneyimleri vasıtasıyla, kendi dönem ve neslinden oluşan dünyaya ait çeşitli insan toplulukları ile olan eğitimsel nitelikli iletişim-hazırlanma sürecini bitirmiş oldu. Nasıra’ya olan geri dönüşü zamanında, bu seyahat-hazırlanışının aracı vasıtasıyla, o, Urantia üzerinde insanın nasıl yaşadığını ve mevcudiyetini nasıl idame ettirdiğini neredeyse tamamen öğrenmiş konumdaydı.
129:3.8 Akdeniz havzası etrafındaki gezintisinin gerçek amacı insanları tanımaktı. O bu seyahatte, insanlığın binlercesi ile oldukça yakın hale gelmişti. O; zenginden fakirine, üst konumdan alt konumda olana, siyahından beyazına, eğitimli olandan eğitimsizine, kültürlüsünden kültürsüzüne, hayvansal olandan ruhsal olana, dindar olandan dinden yoksun olana, ahlaklısından ahlaki değerlere sahip olmayana kadar insanların her türlüsü ile buluşmuş olup, onları derinden sevmişti.
129:3.9 Bu Akdeniz seyahati üzerinde, İsa; maddi ve ölümlü akıl üzerinde üstünlük kurmanın insani sorumluluğunda büyük ilerlemeler kaydetmiş olup, onun ikamet eden Düzenleyicisi, bu bahse konu insan usunun yükselişinde ve onun ruhsal olarak egemenlik altına alınışında büyük ilerleme göstermişti. Bu gezintinin sonuna doğru, İsa neredeyse tamamen, tüm insansı kesinlik ile — Kâinatın Yaratıcısı’nın bir Yaratan Evladı olarak, bir Tanrı Evladı olduğunu bilmekteydi. Düzenleyici gittikçe artan bir biçimde; bu Nebadon yerel evrenini düzenlemek ve onu yönetmek için daha gelmeden önce, kutsal Yaratıcısı ile ilişkili olan Cennet deneyiminin belirsiz anılarını İnsanın Evladı’nın aklına getirmeye yetkin hale gelmekteydi. Böylelikle, Düzenleyici, azar azar, neredeyse ebedi olan geçmişin çeşitli çağlarında onun önceki ve kutsal mevcudiyetine ait bu gerekli anıları İsa’nın insan bilincine getirmişti. Düzenleyici tarafından gün ışığına getirilmiş onun insan-öncesi deneyiminin son yaşanmışlığı, Urantia vücutlaşım sürecine adım atmak için bilinci yerindeki kişiliğini bırakmadan hemen önce Salvington’un Emanuel’i gerçekleştirmiş olduğu elveda görüşmesiydi. Ve, insan-öncesi mevcudiyete ait bu nihai hafıza imgesi, Ürdün vadisinde Yahya tarafından gerçekleştirilmiş olan vaftiz edilişinin o gününde İsa’nın bilincinde belirgin hale geldi.
129:4.1 Gözlemlemekte olan yerel evrenin göksel usları için, bu Akdeniz seyahati, en azından çarmıha gerilme olayına ve fani ölümüne kadar uzanan tüm süreci içinde, İsa’nın bütün dünya deneyimleri içinde en ilgi çekici olanıydı. Bu, kamu hizmetinin yakın bir zaman içinde onu takip edecek olan çağına tezat oluşturan bir biçimde, kişisel hizmetinin büyüleyici dönemiydi. Bu benzersiz yaşanılmışlık her şeyden önce çok etkileyiciydi, çünkü İsa bu zaman zarfında hala Nasıralı marangoz, Kapernaumlu gemi ustası ve Şamlı yazıcıydı o hala İnsan Evladı’idi. O henüz, insan aklının bütüncül üstünlüğünü elde etmiş halde bulunmamaktaydı Düzenleyici, fani kimliğin bütünüyle üstesinden gelememiş ve ona ortak eş olamamıştı. O hala, insanlar arasında bir insandı.
129:4.2 İnsan Evladı’nın tamamiyle insan kökenli olan dini deneyimi — kişisel nitelikli ruhsal büyüme olarak — bu, yirmi dokuzuncu yaşta kazanımın neredeyse doruk noktasına ulaşmıştı. Ruhsal gelişimin bu deneyimi; Düşünce Düzenleyicisi’nin varış anından, Ürdün vadisindeki bahşedilişinin gününde âlemin vücutlaştırılmış bir fanisi olarak İnsan Evladı’nın kesinlikte ve tamamlanışta erişmiş olduğu deneyim olan bu iki aklı bir yapmanın olgusu biçimindeki — insanın maddi aklı ile ruhaniyetin akıl-bahşedilişi arasında olan bu doğal kökenli ve olağan insan iletişiminin tamamlandığı ve onaylandığı güne kadar, tutarlı nitelikteki kademeli bir biçimde artan büyümeydi.
129:4.3 Bu yıllar boyunca, her ne kadar o, cennetteki Yaratıcısı ile resmi birlikteliğin birçok dönemine katılır görülmemişse de, Cennet Yaratıcısı’nın ikamet eden ruhaniyet mevcudiyeti ile olan kişisel iletişiminin artan bir biçimde etkin hale gelmiş yöntemlerini kusursuzlaştırdı. O beden içinde; bütüncül bir yaşam olarak gerçek bir yaşam, ve tam anlamıyla doğal kökenli olağan ve ortalama bir yaşamı yaşadı. O, zaman ve mekânın maddi dünyaları üzerinde insan varlıklarının yaşamlarını yaşayışlarına dair özün gerçekte neye denk düştüğünü kişisel deneyiminden bilmektedir.
129:4.4 İnsan Evladı, muhteşem neşeden derin kedere kadar uzanan insan duygusunun bu geniş kapsamlarını deneyimlemişti. O, neşenin bir çocuğu, nadiren görülen iyi mizahın bir varlığıydı benzer bir biçimde, o, bir “kederlerin insanı olup, acı ile tanışmıştı[3].” Ruhsal bir açıdan, o, fani yaşam boyunca başlangıcından bitişine kadar gerçekleşen bir biçimde, en alttan en üst noktasına kadar yaşamıştı. Maddi bir açıdan o, insan mevcudiyetinin toplumsal olan bu iki aşırı ucu boyunca yaşamaktan kaçmış bir görünüm sergileyebilir, ancak, o, insanlığın bütüncül ve eksiksiz deneyimi ile tamamiyle aşina olan hale gelmişti.
129:4.5 İsa; doğumdan ölüme kadar, âlemlerin evrimsel ve yükseliş fanilerine ait, dürtüler ve uyarımlar olarak, düşünceleri ve hisleri bilmektedir. O insan hayatını fiziksel, ussal ve ruhsal başlangıçlarından bebekliğe, çocukluğa, gençliğe ve erişkinliğe — hatta insanın ölüm deneyimine kadar — yaşamıştır[4]. O yalnızca, ussal ve ruhsal ilerlemenin bu olağan ve benzer insan dönemlerinden geçmemişti; o aynı zamanda, çok az Urantia fanisinin sonsuza kadar erişebileceği insan ve Düzenleyici bütünleşmesinin daha yüksek ve daha gelişmiş fazlarını bütüncül bir biçimde deneyimlemişti. Ve, böylece o; yalnızca dünyanız üzerine yaşanıldığı haliyle değil, aynı zamanda zaman ve mekânın tüm diğer evrimsel dünyaları üzerinde, ve hatta ışık ve yaşam altında istikrara kavuşturulmuş olan dünyalarının tümü içinde en yüksekte ve en gelişmiş olanında bile, yaşanıldığı gibi fani insanın bütüncül yaşamını deneyimlemişti.
129:4.6 Her ne kadar fani bedenin suretinde yaşamış olduğu bu kusursuz yaşam, zamanında fani akranlarının koşulsuz ve evrensel onayını almamış olabilse de, Nasıralı İsa’nın beden içinde ve Urantia’da yaşamış olduğu yaşam, hâlihazırda; aynı anda ve tek ve aynı kişilik-yaşamı içerisinde, ebedi Tanrı’nın fani insan için açığa çıkarılışının bütüncüllüğünü ve Sınırsız Yaratan’ın tatmini için kusursuzlaştırılmış insan kişiliğinin sunumunu bünyeleştirir olarak, Kâinatın Yaratıcısı’nın bütüncül ve koşulsuz kabulünü almıştır.
129:4.7 Ve, bu onun gerçek ve yüce amacıydı. O Urantia üzerinde; erkek veya kadın, bu çağda veya diğerinde, herhangi bir çocuk veya erişkin için kusursuz ve ayrıntılı örnek olarak yaşamak amacıyla inmemişti. Dolu dolu, zengin, güzel ve soylu yaşamı içerisinde hepimizin, kutsal bir biçimde ilham verici olarak seçkin bir biçimde örnek oluşturabilecek fazlasıyla şey bulabilecek oluşu gerçekten de doğrudur; ancak, bu, onun gerçek ve tamamiyle özgün bir insan hayatını yaşamış olmasından kaynaklanmaktadır. İsa dünya üzerindeki hayatını, tüm diğer varlıklarının birebir tekrar etmesi amacıyla bir örnek yaratmak amacıyla yaşamadı. O beden içindeki bu hayatı, hepinizin dünya üzerinde hayatlarınızda yaşayabilme ihtimaline sahip olduğunuz aynı bağışlama hizmeti vasıtasıyla yaşadı ve, o fani yaşamını kendi gününde ve kendisi olarak yaşadı böylece, o, hepimiz için, yaşamlarımızı kendi günümüzde ve biz olarak yaşaması amacıyla örnek oluşturdu. Siz onun hayatını yaşama arzusuna sahip olmayabilirsiniz, ancak siz, tam da onun kendi yaşamını yaşadığı gibi, ve aynı araçlarla, kendi yaşamlarınızı yaşamadaki sorunlarınızı çözebilirsiniz. İsa, bu yerel evrenin tüm âlemleri üzerinde her çağdaki fanilerin tümü için gündelik ihtiyaca doğrudan cevap veren ve ayrıntılı örnek olmayabilir; ancak, o sonsuza kadar, başlangıç yükselişinin dünyalarından kâinat âlemleri boyunca ve oradan Havona’ya ve son olarak Cennet’e kadar tüm Cennet kutsal yolcuları için ilham kaynağı ve onların rehberidir. İsa; insandan Tanrı’ya, eksik olandan kusursuz olana, dünyevi olandan cennetsel olana, zamandan ebediyete yeni ve yaşayan yoldur.[5]
129:4.8 Yirmi dokuzuncu yaşın sonuna doğru Nasıralı İsa neredeyse tamamen, beden içinde konuklukta bulunanlar olarak faniler için gerekmekte olan hayatı yaşamayı tamamlamıştı. O dünyaya, Tanrı’nın bütüncüllüğünü insan için görünür kılmak amacıyla gelmişti; o bu aşamada, Tanrı için görünür hale gelmek için fırsat bekleyen bir biçimde, insanın neredeyse kusursuz olan konumuna gelmiş haldeydi. Ve, o tüm bunları, otuz yaşına gelmeden önce gerçekleştirmişti.