© 2021 Urantia Society of Greater New York
125:0.1 İSA’nın çok önemli olaylara sahne olmuş dünya sürecinin tamamı içinde hiçbir olay, bu, Kudüs’e olan hatırladığı ilk ziyaretten, daha insansı bir biçimde heyecan verici olarak, daha etkileyici değildi. Onu özellikle, mabet tartışmalarına kendi başına katılma deneyimi heyecanlandırmıştı; ve, bu hafızasında uzunca bir süre, geç çocukluğunun ve öncül delikanlılığının büyük olayı olarak kalmaya devam etti. Bu, denetleme ve sınırlandırmalar olmadan gelip gitmenin büyük mutluluğu olarak, bağımsız yaşamın bir kaç gününü keyifle deneyimlemek için yakaladığı ilk fırsattı. Hamursuz’un takip eden hafta boyunca gerçekleşen bir biçimde, yönlendirilmemiş yaşamın bu kısa süreci, sorumluluktan bu zamana kadar deneyimlemiş olduğu ilk bütünsel özgürlüktü. Ve, bu yıl üzerinden; kısa bir süreliğine olsa da, onun, sorumluluğun her türünden olan özgürlüğün benzer bir sürecini tekrar yaşayışına kadar birçok sene geçmişti.
125:0.2 Kadınlar nadiren, Kudüs’deki Hamursuz şölenine katılmaktaydı; onların hali hazırda bulunması gerekmemekteydi. İsa, buna rağmen, annesi kendisine eşlik etmezse Hamursuz’a gitmeyi neredeyse tamamen reddetmişti. Ve, annesi gitmeye karar verdiğinde, birçok diğer Nasıra kadını yola çıkmakta ondan feyiz aldı; böylece Hamursuz’a eşlik edenler, Nasıra’dan Hamursuz’a o döneme kadar katılanlar içinde, erkeklere oranla en yüksek kadın inananı taşımıştı. Zaman zaman onlar, Kudüs’e olan yolda, yüz otuzuncu Mezmur’u haykırarak beraberce söylemişlerdi.
125:0.3 Nasıra’dan ayrıldıkları andan Zeytindağı’nın tepesine ulaşana kadar, İsa, beklenti içinde olmanın anlaşılabilen uzun süreli bir sıkıntısını deneyimlemekteydi. Neşeli bir çocukluğun tamamı boyunca o, derin bir saygı içinde Kudüs ve onun mabedini duymuştu; şimdi o, yakın bir zaman içinde onları gerçek olarak görecekti. Zeytindağı’ndan ve yakın bir bakış açısından, dışarından, mabet İsa’nın beklemiş olduğundan çok daha fazlasıydı; ancak, o, bir kez kutsal kapılardan adımını içeri attığında, büyük hayal kırıklığı baş göstermişti.
125:0.4 Ebeveynlerinin eşliğinde, İsa; İsrail’in vatandaşları olarak kutsanmak üzere olan, kanunun yeni evlatlarının topluluğuna katılmak için, mabet odaları boyunca ilerlerdi. O biraz, mabet kalabalıklarının genel tavırları tarafından hayal kırıklığına uğramıştı; ancak, günün ilk büyük şaşkınlığı, annesinin onlardan, kadınların bölmesine gitmek için ayrılmasında gerçekleşti. Daha önce hiçbir kez İsa’nın aklına, annesinin kutsanma törenlerinde kendisine eşlik etmeyecek oluşu gelmemişti; ve, o tamamiyle, annesinin bu türden adil olmayan ayrımdan muzdarip edilmesinden içerlemişti. Her ne kadar buna güçlü bir biçimde karşı koymuş olsa da, babasına gösterdiği birkaç şikâyet belirtisi dışında, hiçbir şey söylememişti. Ancak, yazıcılara ve öğretmenlere olan soruları bir hafta sonra açığa çıkarıldığı gibi, o bunun üzerinde derin derin düşünmüştü.
125:0.5 O, kutsama adetlerinden geçmişti; ancak, onların, mekanik ve rutin gerçekleşen doğaları karşısında hayal kırıklığına uğramıştı. O, Nasıra’daki sinagogda gerçekleşen törenleri niteleyen kişisel arzuyu özlemişti. O daha sonra annesini karşılamak için geri dönüp, mabet ve onun çeşitli bahçelerine, özel odalarına ve koridorlarına olan ilk gezisinde babasına eşlik etmeye hazırlanmıştı. Mabet odaları, tek seferde iki yüz binden fazla ibadetçiyi bünyesinde barındırabilmekteydi; ve, bu binaların görkemli genişliği — bu zamana kadar gördüğü her şeye kıyasla — aklını fazlasıyla etkilemiş olsa da, o daha çok, mabet törenleri ve onlarla ilişkili ibadetin ruhsal önemi üzerine olan derin düşünce tarafından etkilenmişti.
125:0.6 Her ne kadar mabet adetlerinin çoğu, güzellik ve simgelik anlayışını oldukça duygusal bir biçimde etkilemiş olsa da, o her zaman, ebeveynlerinin araştırıcı birçok sorusuna cevap olarak vermiş olduğu, bu törenlerin gerçek anlamlarına dair açıklamalar karşısında hayal kırıklığına uğramaktaydı. İsa, yalın bir değişle, Tanrı’nın öfkesi veya Her-Şeye-Gücü-Yeten’in kızgınlığını içeren ibadet açıklamalarını ve dini sadakati kabul etmemekteydi. Bu sorular hakkındaki görüş alışverişlerinin ilerleyen bir noktasında, mabet ziyaretinin tamamlanmasından sonra, babası, köktenci Musevi inanışlarının kabul ettiğini duyurması hususunda nazikçe ısrarcı olduğunda, İsa aniden ebeveynlerine döndü, ve babasının gözlerine talepkar biçimde bakarak, şunları söyledi: “Babacığım, bu doğru olamaz — yukarıdaki Baba yeryüzü üzerinde hata yapmakta olan kendi evlatlarına böyle davranamaz. Yukarıdaki Baba çocuklarını, senin beni sevdiğinden daha az sevemez. Ve şunu çok iyi bilmekteyim, ne kadar bilgece olmayan bir şey yapsam da, sen benim üzerime hiçbir zaman öfke saçmaz, veya kızgınlığını benden çıkarmazsın. Eğer sen, benim dünyasal babam, Kutsal’a dair bu tür insansı düşüncelere sahipsen, cennetsel Baba ne kadar da fazla iyilikle dolmuş ve bağışlama ile taşmış olmalıdır. Ben, cennetteki Babam’ın, dünya üzerindeki babamdan beni daha az sevmekte olduğuna inanmayı reddetmekteyim.”
125:0.7 Yusuf ve Meryem en büyük erkek çocuklarından bu sözleri duyduklarında, kendilerine hâkim oldular. Ve, bir daha hiçbir zaman onlar, Tanrı’nın derin sevgisi ve cennetteki Yaratıcı’nın bağışlayışı hakkında İsa’nın aklını değiştirmeye çalışmadılar.
125:1.1 İsa mabet bahçesinde nereye gittiyse, gözlemlediği ortak saygısızlık tutumu karşısında derin bir biçimde şaşkınlığa düşmüş ve tiksinmişti. O, mabet kalabalıklarının davranışlarının “Yaratıcısı’nın evindeki” mevcudiyetleri ile tutarsız olduğunu düşünmekteydi[1]. Ancak, babası onu; para takasçılarınınkine ek olarak kurbanlık hayvanların ve çeşitli diğer ticari malların satıcılarının mevcut olduğunu gösteren, koyunların meleyişleri ve durmak bilmeyen konuşma gürültülerinin ayırt edilemez bir biçimde birbirine karıştığı bağıra çağıra ve kaba konuşma olarak, gürültülü kaba dili ile Musevi-olmayanların bahçesine eşlik ettiğinde, İsa genç yaşamının en derin şaşkınlığını yaşadı.
125:1.2 Ancak, tüm bunların hepsi içinde onun olması gerekene dair hissini en fazla; Seforis’e olan bir ziyarette oldukça yakın bir zaman içinde görmüş olduğu bu tür boyanmış kadınların tıpatıp aynısı olarak, mabedin bu kısmında ortada dolaşmakta olan üst sınıfın umursamaz dost-kadınları ayağa kaldırmıştı. Mabedin bu kutsallık bilmezliği, gençlik sinirini tamamiyle ayağa kaldırmıştı; ve, o, kendi görüşlerini özgürce Yusuf’a ifade etmede tereddüt etmemişti.
125:1.3 İsa, mabedin duygusunu ve hizmetini beğenmişti; ancak, o, düşüncesiz ibadetçilerin çok fazla sayıdaki bireyinin yüzlerinde görmüş olduğu ruhsal çirkinlik karşısında derin bir biçimde şaşkınlığa düşmüştü.
125:1.4 Onlar bu aşamada; hayvan sürülerinin kesilişini ve bronz çeşmede kesim işlemini gerçekleştiren din-adamlarının ellerinden kanın temizlenişi görmek için, sunağın durduğu yer olan tapınağın önündeki kaya eşiğin altından din-adamlarının bahçesine ilerlemişlerdi. Kanla lekelenmiş kaldırımlar, din-adamlarının kanlı elleri, ve ölmekte olan hayvanların sesleri doğa aşığı bu ufaklığın kaldırabileceğinden çok daha fazlasıydı. Bu korkunç manzara Nasıra’nın bu oğlan çocuğunu tiksindirmişti; o, babasının koluna sımsıkı yapışıp, götürülmek için yalvardı. Onlar, Musevi-olmayanların bahçesine veri yürümüşlerdi; ve, orada duymuş olduğu kaba gülüş ve edepsiz hareketler bile, daha henüz görmüş olduğu manzaralardan olan bir rahatlamaydı.
125:1.5 Yusuf; oğlunun tapınak adetlerinin manzarası karşısında nasıl tiksindiğini görmüş olup, bilgece bir biçimde onu, Korintian bronzundan yapılmış sanatsal kapı olan “güzel kapıyı” görmesi için gezdirmeye götürdü[2]. Ancak, İsa, mabetteki ilk ziyaretinde göreceğini görmüştü. Onlar; Meryem için üst bahçeye geri dönmüş olup, Aşmonayim sarayını, Hirodes’in kraliyet evini ve Roma muhafızlarının kalesini gören bir biçimde, bir saatliğine, açık havada ve kalabalıktan uzak bir şekilde açık havada yürümüşlerdi. Bu gezinti boyunca Yusuf İsa’ya; yalnızca Kudüs’ün sakinlerinin mabet içindeki günlük kurban törenlerini görmesine izin verildiğini, ve, Celile’deki sakinlerin mabet ibadetine tapınak ibadetine katılmak için, şu dönemler olarak, yılda sadece üç kez geldiklerini açıklamıştı: Hamursuz, Hamsin Yortusu şöleni (Hamursuz’dan yedi hafta sonrası) ve Ekim ayında gerçekleşen mişkanların şöleniydi. Bu şölenler Musa tarafından oluşturulmuştu. Onlar, daha sonra, adamanın ve Purim’in bunların ertesinde gerçekleşen iki yerleşik şöleni üzerinde görüş alışverişinde bulundular[3][4]. Tüm bunlardan sonra onlar konakladıkları yere gidip, Hamursuz’un kutlanışı için hazır hale geldiler.
125:2.1 Beş Nasıra ailesi; Şimon’un davetliler için kurbanlık kuzuyu alması biçiminde, Hamursuz’un kutlanışında Bethanili Şimonu’nun ailesi, ve onun birliktelik halinde bulunduğu kişilerin, konuklarıydı. Tapınak ziyaretinde İsa’yı oldukça fazla etkileyen şey, bu kadar devasa sayıda bulunan bu kuzuların kesilmesiydi. Öncesinden, Hamursuz’u Meryem’in akrabalarında yemek tasarlanmıştı; ancak, İsa, Bethani’ye olan daveti kabul etmesinde ebeveynlerini ikna etmişti.
125:2.2 Bu gece, onlar, mayasız ekmek ve sert baharatlar ile birlikte fırınlanmış etin yenişi olarak, Hamursuz adetleri için bir araya gelmişlerdi. Sözleşmenin yeni bir evladı olarak, İsa’dan, Hamursuz’un kökenine dair hikâyeyi anlatması istemişti, ve o, bunu oldukça güzel bir biçimde yerine getirmişti; ancak, o bir biçimde ebeveynlerini, oldukça yakın bir zamanda görmüş ve duymuş olduğu şeyler tarafından genç ve düşünceli aklında bırakmış etkiler üzerine nazikçe kendini ifade eden bir biçimde çeşitli yorumları ekleyerek şaşkınlığa düşürmüştü. Bu, Hamursuz şölenine ait yeni günlük törenlerin başlangıcıydı.
125:2.3 Bu erken tarihte bile, bu türden hususlarda ebeveynlerine hiçbir şey söylemese de, İsa, kesilmiş kuzu olmadan Hamursuz’u kutlamanın olabilirliliği üzerine düşünüp taşınmaktaydı. O kendi aklında, cennetteki Yaratıcı’nın kurbansal sunuşların bu manzarasından hoşnut olmadığı hakkında emin hale geldi; ve, yıllar ilerledikçe o, artan bir biçimde, bir gün kansız bir Hamursuz’un kutlanışını yerleşik hale getirmek için kararlı hale geldi.
125:2.4 İsa, bu gece çok az uyudu. Onun istirahatı, kesim ve acının tiksindirici rüyalarıyla fazlasıyla bölünmüştü. Tüm Musevi tören düzeninin sahip olduğu din-kuramının taşıdığı tutarsızlıklar ve açıklanamaz çelişkileri tarafından, kafası karışmış ve kalbi parçalanmıştı. Onun ebeveynleri benzer aynı şekilde çok az uyumuştu. Onlar fazlasıyla, daha yeni sona eren günde yaşanılan olaylar tarafından şaşkınlığa düşmüşlerdi. Onlar tamamiyle; ufaklığın, kendilerine göre olan, görülmemiş ve kararından sapmaz tutumu tarafından kalplerinde mutsuzluk taşımaktaydı. Meryem gecenin ilk saatleri boyunca, telaşlı bir biçimde rahatsız olmuş haldeydi; ancak Yusuf, her ne kadar Meryem ile eşit derecede şaşkınlık içinde bulunsa da, sakinliğini korudu. Onların her ikisi de bu sorunlar ile ilgili ufaklık ile açık bir biçimde konuşmaktan korkmaktaydı; buna rağmen İsa, eğer kendisini teşvik etmeye cüret etmiş olsalardı ebeveynleri ile memnuniyetle konuşurdu.
125:2.5 Tapınaktaki bir sonraki günün ibadetleri İsa için daha kabul edilebilir halde bulunmuş olup, bir önceki günün hoşnut olmayan anılarını iyileştirmeye fazlasıyla katkıda bulundu. Ertesi sabah, genç Lazarus İsa’nın elinden tutup, onlar, Kudüs ve onun çevresinin detaylı bir plan dâhilindeki keşfine başladı. Gün sona ermeden, İsa, eğitim ve soru konferanslarının gerçekleştiği tapınak etrafındaki çeşitli yerleri keşfetmişti; ve, bölme örtüsünün arkasında gerçekte ne olduğuna meraklı bir biçimde baktığı, kutsal olanların kutsalına yaptığı birkaç ziyaret dışında, vaktinin büyük bir kısmını bu eğitim konferanslarında geçirmişti.
125:2.6 Hamursuz haftası boyunca, İsa, emrin yeni evlatları arasında yerini almıştı; ve, bu onun, İsrail’in tam vatandaşları olmayan tüm kişilerden ayıran ayrım şeridin dışında oturmak zorunda oluşu anlamına gelmekteydi. Gençliğinin bilincinde olmaya bu şekilde maruz bırakılmış olarak, aklında gidip gelen birçok soruyu sormada kendisini tutmaktaydı; en azından o kendisini bundan, Hamursuz kutlanışı sona erene ve yeni kutsanan gençler üzerindeki bu kısıtlamalar kaldırılana kadar kaçınmıştı.
125:2.7 Hamursuz haftasının Çarşamba gününde, İsa’nın, Bethani’de geceyi geçirmek için Lazarus ile birlikte eve gitmesine izin verilmişti. Bu akşam, Lazarus, Marta ve Meryem, İsa’nın insan ve kutsal olarak geçici ve ebedi şeylerden bahsedişini duymuşlardı; ve, bu geceden itibaren onların üçü de İsa’yı, sanki kendi öz kardeşleriymiş gibi derinden sevmişlerdi.
125:2.8 Bu haftanın sonunda, İsa, Lazarus’u daha az sıklıkla görmüştü; çünkü Lazarus, dışarıdaki bahçelerde sunulan kamuya açık konuşmalara katılmış olsa da, mabet görüş söyleşilerinin dış halkasına kabul edilmek için bile yetkin değildi. Lazarus İsa ile aynı yaştaydı; ancak, Kudüs’de gençler nadiren, on üç yaşını tamamiyle doldurana kadar kanunun evlatları olarak kutsanmaya nadiren kabul edilmekteydiler.
125:2.9 Tekrar ve tekrar, Hamursuz haftası boyunca, ebeveynleri İsa’yı, çok derince genç başı ellerinde düşünen bir biçimde, kendi başına otururken bulmaktaydılar. Onlar öncesinde hiçbir kez, onu bu şekilde davranan bir biçimde görmemişlerdi. Ve, kafasının ne kadar karışık ve sürecinden geçmekte olan deneyim nedeniyle ruhani anlamda ne kadar sıkıntıya düşmüş olduğunu bilmeyen bir biçimde, çok ciddi olarak şaşkınlık içerisindeydiler; onlar, ne yapacaklarını bilemez haldeydiler. Ebeveynleri, Hamursuz haftası günlerinin geçmesini iple çekip, tuhaf bir biçimde hareket eden evlatlarının güvenli bir biçimde Nasıra’ya geri dönüşünü derinden arzuladılar.
125:2.10 Gün ve gün İsa sorunlarını düşünmekteydi. Bu haftanın sonunda o, birçok karara varmıştı; ancak, vakit Nasıra’ya geri dönmek için gelip çattığında, genç aklı hala, kafa karıştıran şeylerle dolu olup, cevaplanmamış sorular ve giderilmemiş sorunların binlercesi ile kaplanmıştı.
125:2.11 Yusuf ve Meryem’in Kudüs’den ayrılmalarından önce, İsa’nın Nasıra öğretmeninin eşliğinde, onlar; İsa için, on beş yaşına ulaştığında hahamların en iyi bilinen akademilerinin birinde uzun süreli çalışmasına başlaması amacıyla geri dönüşü için kesin plansal düzenlemelerde bulunmuşlardı. İsa ebeveynlerine ve öğretmenine, okula olan ziyaretlerinde eşlik etmişti; ancak, onların hepsi, söyledikleri ve yaptıkları her şeye İsa’nın ne kadar ilgisiz olduğunu görmekten rahatsız olmuşlardı. Meryem, İsa’nın Kudüs ziyaretine olan tepkileri karşısında derin bir biçimde kırılmıştı; ve, Yusuf derin bir biçimde, ufaklığın tuhaf yorumları ve olağandışı davranışı karşısında şaşkınlık içerisindeydi.
125:2.12 Son kertede, Hamursuz haftası İsa’nın yaşamında çok önemli bir olay olmuştu. O, kutsanma için akran adayları olarak kendi yaşına yakın erkek çocukların binlercesi ile buluşma imkânını memnuniyetle deneyimlemişti; ve, o, bu çocuklar ile olan iletişimi, Mezopotamya, Türkistan, Aşkaniler’e ek olarak Roma’nın Uzak-Batı vilayetleri içinde insanların nasıl yaşadığını öğrenmek için bir vasıta olarak kullanmıştı. O hali hazırda fazlasıyla, Mısır’ın ve yakın Filistin’deki diğer bölgelerin gençlerinin yetişme biçimine aşinaydı. Bu zaman zarfında Kudüs’de binlerce genç insan bulunmaktaydı; ve, Nasıra ufaklığı, yüz ellinden daha fazla gençle kişisel olarak buluşmuş, ve az veya çok etraflıca bir biçimde söyleşide bulunmuştu. O özellikle, Uzak-Doğu ve uzak Batı ülkelerinden gelmekte olanlar ile ilgilenmeydi. Bu iletişimlerin bir sonucu olarak ufaklık, akran insanlarının çeşitli topluluklarının yaşamlarını kazanmak için nasıl emek verdiklerini öğrenmek amacıyla dünyayı gezmenin bir arzusunu taşımaya başladı.
125:3.1 Nasıra kafilesinin, Hamursuz şenliğinin tamamlandıktan sonraki haftanın ilk günü, kahvaltı sonrasında mabet bölgesinde toplanmaları planlanmıştı. Onlar bunu yapıp, Nasıra’ya olan geri dönüş yolcuğu için yola çıktılar. İsa, ebeveynleri akran yolcularının bir araya gelmesini beklerken, söyleşileri dinlemek için mabede gitmiş haldeydi. Yakın bir zaman içinde kafile, Kudüs festivallerine olan varışlarında ve ayrılışlarında seyahat etme adetleri olan bir şekilde, erkeklerin bir kadınların ise diğer bir topluluk içinde, ayrılmaya hazırlanmıştı. İsa öncesinde Kudüs’e, annesi ve kadınların eşliğinde varmıştı. Artık kutsanmış genç bir erkek olarak onun, Nasıra’ya geri dönmek için babası ve erkeklerin eşliğinde seyahat edişi beklenmekteydi. Ancak, Nasıra kafilesi Bethani’ye doğru ilerlerken, İsa tamamiyle, ebeveynlerinin ayrılış vaktinin geçmekte olduğuna hiç dikkat etmeyen bir biçimde, mabet içinde, meleklerin söyleşine dalmıştı. Ve, o, mabet konferanslarının öğle vakti gerçekleşen arasına kadar geride bırakılmış olduğunu fark etmemişti[5].
125:3.2 Nasıra yolcuları İsa’yı aramadı, çünkü Meryem, onun erkekler ile seyahat etmekte olduğunu düşünmüştü; bunun karşısında, Yusuf, Meryem’in eşeğinde seyahat eden bir biçimde kadınlar ile Kudüs’e varmış olduğu için, kadınlar ile seyahat ettiğini düşünmüştü. Onlar, Eriha’ya ulaşana ve gece için konaklamaya hazırlanana kadar İsa’nın yokluğunu keşfetmemişlerdi[6]. Eriha’ya ulaşan son kafileye sorduktan ve onlardan hiçbirinin kendi çocuklarını görmemiş olduğunu öğrendikten sonra, onlar; kendisi başına ne gelmiş olacağını kafalarında evirip çevirip düşünerek, Hamursuz haftasının süreçlerine olan olağandışı tepkilerinin çoğunu hatırlayarak ve Kudüs’den ayrılmadan önce toplulukta olmadığını görmeyişlerinde birbirlerini aşırı biçimde olmasa da suçlayarak, uykusuz bir gece geçirmişlerdi.
125:4.1 Bu zaman zarfında, İsa; söyleşileri dinleyen, ve, Hamursuz haftasının büyük kalabalıklarının ortadan kaybolmak üzere olduğu süreçteki, daha sessiz ve saygılı ortamdan keyif alan bir biçimde, öğleden sonra boyunca mabette kalmaya devam etti. Hiçbirine İsa’nın katılmadığı öğleden sonraki söyleşilerin tamamlanışında, o kendi başına, Şimon’un ailesinin akşam yemeklerine başlamak için tam da hazırlandığı bir sırada ulaşan bir biçimde Bethani’nin yolunu tuttu. Üç genç, İsa’yı karşılıyor olmaktan çok büyük mutluluk duydu; ve, o, Şimon’un evinde geceyi geçirmek için kalmaya devam etti. İsa, bahçede düşünür biçimde vaktinin büyük bir kısmını yalnız olarak harcayarak, akşam boyunca çok az gezdi.
125:4.2 Ertesi gün İsa erkenden kalkmış olup, mabedin yolunu tutmuştu. O; Zeytindağı’nın yamacında o durup, gelenek tarafından esaret altında ve Roma birliklerinin göz hapsinde bulunan bir biçimde, ruhsal olarak fakir bir topluluk olarak — gözlerinin gördüğü manzara karşısında gözyaşlarını tutamamıştı. Kahvaltı vaktinde o, söyleşilere katılmak için karar vermiş bir biçimde mabette bulunmaktaydı. Bu arada, Yusuf ve Meryem aynı zamanda, Kudüs’e geri gidiş amacıyla sabahın erken vakitlerinde kalkmışlardı. İlk olarak, onlar, Hamursuz haftası boyunca bir aile halinde konaklamış oldukları yer olan akrabalarının evine yetiştiler; ancak, onların sorgusu hiç kimsenin İsa’yı görmemiş olduğu gerçeğini açığa çıkardı. Tüm gün aradıktan ve ona dair hiçbir iz bulamadıktan sonra, gece için akrabalarına geri döndüler[7].
125:4.3 İkinci konferansta İsa, kimseyi kırma amacı taşımadan nazik bir biçimde soru sorma cesareti gösterdi; ve, o, oldukça şaşırtıcı bir biçimde tapınak söyleşilerine katıldı ancak bunu her zaman kendi delikanlılığı ile bağdaşır bir biçimde gerçekleştirdi. Zaman zaman onun yönelttiği sorular, Musevi kanununda eğitimli öğretmenler için bir ölçüde utandırıcıydı; ancak, o, mabet öğretmenlerinin büyük bir çoğunluğunun kendisini her türlü saygıya ve ilgiye değer bir biçimde davranma eğiliminin gösterilişine kaynaklık eden, bilgi için bariz bir açlıkla beraber dürüst bir tarafsızlığın tutumunu sergilemekteydi. Ancak, İsa, Musevi-olmayanların dışarıdaki bahçesinde başıboş dolaşmış ve bilinçsiz bir biçimde mabedin yasaklanmış ve meşhur derecede kutsal bölmelere girmiş sarhoş bir Musevi-olmayanı idam etmenin adaletini sorgulamaya cüret ettiğinde, daha hoşgörüsüz öğretmenlerden bir tanesi ufaklığın imalı eleştirileri karşısında sabrını yitirdi ve ona dik dik bakmaya başlayıp onun kaç yaşında olduğunu sordu. İsa, “on üç yaşında olmama dört aydan biraz daha fazla var” şeklinde yanıt verdi. “O zaman” diye yanıtladı şimdi öfkelenmiş olan öğretmen, “neden buradasın sen, sen kanunun bir evladının yaşında bile değilsin?” Ve, İsa, Hamursuz boyunca kutsanmasını aldığını, ve Nasıra okullarının mezun bir öğrencisi olduğunu açıkladığında, öğretmenlerin hepsi tek bir ağızdan alaylı bir biçimde gülerek şöyle söyledi: “Bilmeliydik; o Nasıra’dan.” Ancak, öğretmenlerin önderi, Nasıra’daki sinagogun yöneticileri onu, teknik olarak on üç yerine on iki yaşındayken mezun ettiyse, İsa’nın suçlanmaması gerektiğinde ısrarcı oldu; ve, her ne kadar onu eleştirenlerden birkaçı ayağa kalkıp söyleşiyi terk etmişse de, ufaklığın, kâinat söyleşilerine bir öğrenci olarak kesintisiz bir biçimde devam edebileceğine karar verilmişti.
125:4.4 Bu, mabetteki ikinci günü sona erdiğinde, İsa, gece için tekrar Bethani’ye gitti. Ve, tekrar, o, derin bir biçimde düşünmek ve dua etmek için bahçeye çıktı. Onun aklının, derin sorunların üzerinde düşünmek ile ilgili olduğu barizdi.
125:5.1 İsa’nın mabetteki yazıcılar ve öğretmenler ile olan üçüncü günü; Celile’den gelen bu genci duymuş, kanunun bilge insanlarının kafalarını karıştıran bu ufaklığı görme deneyimine keyifle sahip olmak için gelmiş birçok izleyicinin bir araya gelişine şahit oldu[8]. Şimon da Bethani’den, oğlan çocuğunun nasıl bir şey olduğunu görmek için gelmişti. Bu gün boyunca Yusuf ve Meryem; bir seferinde neredeyse tamamen İsa’nın muhteşem sesini duyacak yakınlığa kadar gelmiş olsalar da, birçok söyleşi topluluğuna göz atmayı hiçbir zaman düşünmemiş bir biçimde, birkaç sefer mabede bile giderek, İsa için endişeli arayışlarına devam etti.
125:5.2 Gün sona ermeden önce, mabedin başlıca söyleşi topluluğu, İsa tarafından sorulmakta olan sorulara yoğunlaşmış hale gelmişti[9]. Birçok sorusu arasında şunlar bulunmaktaydı:
125:5.3 1. Kutsalların kutsalında, örtünün arkasında gerçekten ne vardı?
125:5.4 2. İsrail’de kadınlar, erkek mabet ibadetçilerinden neden ayrılmak zorundaydılar?
125:5.5 3. Eğer Tanrı kendi çocuklarını derinden seven bir baba ise, bu kutsal lütfu elde etmek için hayvanların tüm bu katledişi neden gerçekleşmekteydi — Musa’nın öğretisi yanlış mı anlaşılmaktaydı?
125:5.6 4. Mabet cennetteki Yaratıcı’nın ibadetine adandığı için, din-dışı takas ve ticarete katılanların mevcudiyetine izin vermek tutarlı mıydı?
125:5.7 5. Beklenmekte olan Mesih, Davud’un tahtına oturan dünyevi bir prens mi olacak, yoksa o, bir ruhsal krallığın kurulumunda yaşamın ışığı olarak mı faaliyet gösterecek?
125:5.8 Ve, tüm gün boyunca, bu sorular karşısında hayretler içinde kalarak dinlemiş olanlar arasında hiç kimse Şimon’dan daha fazla şaşırmamıştı[10]. Dört saatten fazla bir süre boyunca, bu Nasıra delikanlısı bu Musevi öğretmenlerini, doğrudan bir biçimde düşündüren ve gerçek hisleri açığa çıkaran sorulara boğmuştu. O, sorduğu sorularla kendi öğretisini ifade etmekteydi. Bir sorunun mahirane ve ince bir biçimde ifade edilişiyle, aynı anda hem onların öğretisine karşı gelip, hem de kendisininkini savunmaktaydı. Bir soruyu yöneltiş biçiminde; küçüklüğüne az veya çok karşı gelmekte olan kişilere bile kendisini sevdiren, bilgeliğin ve mizahın göze hoş gelen bir bileşimi bulunmaktaydı. O her zaman, bu ilgi çekici soruları sormada çok fazlasıyla adil ve düşünceliydi. Mabetteki bu dikkate değer öğleden sonrasında, İsa, daha sonraki tüm kamu hizmetini niteleyen, karşı görüşte olan biri üzerinden haksız çıkar sağlamadaki aynı isteksizliği gösterdi. Bir delikanlı olarak, ve daha sonra bir ergen erkek olarak; yalnızca şu tek bir şeye olası en yüksek derecede ilgili olarak, yalnızca, akranları üzerinde mantıksal olarak galip gelme deneyimi için bir tartışmayı kazanmanın her türlü bencil arzusundan tamamiyle uzak olan bir görünüş sergiledi: sonsuza kadar geçerli olan gerçeği duyurma ve böylece ebedi Tanrı’nın daha bütüncül bir açığa çıkarılışını yerine getirme.
125:5.9 Bu gün sona erdiğinde, Şimon ve İsa, Bethani’ye olan geri dönüş yolunu tutular. Yolun büyük bir kısmında, hem ergen erkek hem de erkek çocuk sessizdi. Yine İsa, Zeytindağı’nın yamacında durdu; ancak şehre ve mabedi bakarken, gözyaşları dökmedi; o yalnızca, sessiz sadakat içinde başını eğdi.
125:5.10 Bethani’de akşam yemeğinden sonra o, tekrar, mutlu halkaya katılmayı geri çevirerek, bunun yerine; yaşam görevinin içerdiği soruna yaklaşım için bir kesin planı oluşturmaya, ruhsal olarak gözleri görmez hale gelmiş vatandaşlarına cennetsel Yaratıcı’nın daha güzel bir kavramını açığa çıkarmak için en iyi nasıl emek sarf edebileceğine karar vermeye ve onları böylece, ayinsel, törensel ve küflenmiş gelenek halindeki, kanuna olan korkunç esaretten nasıl özgür bırakmaya dair sonuç vermeyen bir biçimde düşünmeye çabalayarak, gece boyunca uzun bir süre kaldığı yer olan, bahçeye gitmişti. Ancak, bariz ışık, gerçeği arayan ufaklığa gelmemişti.
125:6.1 İsa tuhaf bir biçimde, dünyasal ebeveynlerini unutmuş haldeydi; kahvaltıda bile, Lazarus’un annesi ebeveynlerinin şu sularda eve ulaşmak üzere olacaklarını söylediğinde, İsa, kendisinin arkada kalışı karşısında onların bir şekilde üzülecek olacaklarını kavramış görünmemekteydi.
125:6.2 Ve tekrar o, mabede doğru seyahat etti; ancak, Zeytindağı’nın yamacında düşünmek için durmadı. Sabah söyleşilerinin ilerleyişinde, zamanın büyük bir kısmı kanun ve peygamberlere ayrılmıştı; ve, öğretmenler, İsa’nın İbrani diline ek olarak Yunanca’da da Yazıtlar’a oldukça hâkim oluşu karşısında şaşkına dönmüşlerdi. Ancak, onlar, gerçeğe dair bilgisi karşısında değil gençliği karşısında hayrete düşmüşlerdi.
125:6.3 Öğleden sonraki konferansta, onlar; konferans önderi, ufaklığı öne doğru çıkmasına, yanında oturmasına davet ettiğinde, ve dua ve ibadet hakkındaki kişisel görüşlerini ifade etmesini rica ettiğinde, duanın amacına dair İsa’nın sorusuna daha yeni başlamaktaydılar.
125:6.4 Önceki akşam, İsa’nın ebeveynleri, kanunun savunucuları ile oldukça mahirane bir biçimde tatlı dille tartışan bu tuhaf delikanlıyı duymuşlardı; ancak, bu ufaklığın kendi oğulları olduğu akıllarından geçmemişti. Onlar öncesinden; İsa’nın, Elizabet ve Yahya’yı görmek için onların bulunduğu yöne doğru hareket etmiş olduğunu düşünerek, Zekeriya’nın evine doğru seyahat etmeye karar vermek üzerelerdi. Zekeriya’nın muhtemel bir biçimde mabette olabileceğini düşünerek, Yahudiye Şehri’ne olan yolculukları üzerinde orada durdular. Mabedin bahçelerinde gezinirlerken, kayıp ufaklığın sesini tanıdıklarında ve mabet öğretmenleri arasında kendisini oturmuş gördüklerinde sahip oldukları sürprizi ve şaşkınlığı hayal edin[11].
125:6.5 Yusuf’un sesi kesilmişti, ancak, Meryem, hayret içindeki ebeveynlerini karşılamak için şimdi ayaktaki ufaklığa doğru koştuğunda, uzun süredir baskılamakta olduğu korkusunu ve endişesini şöyle atmıştı: “Evladım, neden bizlere böyle davrandın? Bugünle birlikte üç günden fazladır baban ve ben kederli bir biçimde seni aramaktayız. Bizleri yalnız bırakmak için ne aklını çeldi?” Bu, gerilimi olan bir andı[12]. Tüm gözler, ne söyleyeceğini duymak için İsa’ya dönmüştü. Babası kınar gözlerle ona baktı, ancak bir şey söylemedi.
125:6.6 İsa’nın, genç bir erkek olarak varsayılmakta olduğu hatırlanmalıdır. O; bir çocuğun olağan okul dönemini tamamlamış, kanun bir evladı olarak tanınmış ve İsrail’in bir vatandaşı olarak kutsanmayı elde etmiş haldeydi. Ama buna rağmen, onun annesi; cennetteki Yaratıcısı’nın sevgi dolu karakterinin bir açığa çıkarıcısı olarak doğruluğun bir duyurucusu halindeki gerçekliğin bir öğretmeni biçiminde faaliyet göstermesi için en başından beri kendisine verilmiş olan en büyük olanaklardan bir tanesinin utandırıcı bir sonlanışını böylelikle getirerek, genç yaşamının en ciddi ve en ulvi çabasının tam ortasında, bir araya gelmiş tüm insanlarından ortasında kendisini hiç de azımsanmayacak derecede azarlamıştı.
125:6.7 Ancak, ufaklık gerilim kadar büyüktü. Bu durumu yaratan bir biçimde bir araya gelmiş tüm etkenler üzerinde adil bir düşüncede bulunacak olursanız, annesinin istemeden gerçekleştirdiği paylayışına oğlan çocuğunun vermiş olduğu karşılığın içerdiği bilgeliği kavramaya daha iyi hazırlanmış olursunuz. Bir dakika düşündükten sonra İsa annesine şöyle cevap verdi: “Beni aramanız neden bu kadar üzün sürdü? Yaratıcım’ın verdiği görevi yerine getirmemin vakti gelmiş olduğundan, beni Yaratıcım’ın evinde bulmayı düşünemediniz mi?[13]
125:6.8 Herkes, ufaklığın konuşma biçimi karşısında hayretler içinde kalmıştı. Sessiz bir biçimde onların hepsi uzaklaşıp, ebeveynleri ile birlikte onu yalnız bıraktı. Yakın bir süre sonra genç adam, üçünün de yaşadığı utançtan şunları sessizce söyleyerek kendilerini kurtarmış oldu: “Gelin, annem ve babam, hiç kimse onun en iyi düşündüğünden başka hiçbir şey yapmadı. Cennetteki Babamız bu şeylerin olmasına emir verdi; hadi artık eve gidelim.”
125:6.9 Onlar, Eriha’ya gece için ulaşan bir biçimde, sessizce yola çıktı. Onlar tek bir sefer durmuşlardı; bu ise, Zeytindağı’nın yamacında, ufaklık asasını olabildiğince yukarı kaldırdığında, ve yoğun duygular içinde titreyen bir şekilde şunları söylediğinde gerçekleşti: “Sen Kudüs, Kudüs, ve senin insanların, ne kadar da kölesiniz — Roma’nın boyunduruğuna itaatkâr, kendi geleneklerinize kurban — ancak, işte oradaki mabedi temizlemek için ve bu esaretten insanlarımı kurtarmak için geri döneceğim!”
125:6.10 Nasıra’ya olan üç günlük yolculuk boyunca İsa çok az şey söyledi; ne de onun ebeveynleri, onun mevcudiyetinde fazla bir şey konuşmuştu. Onlar gerçekten de, en büyük erkek evlatlarının davranışını anlamada tamamen şaşkınlığa düşmüş haldelerdi; ancak onlar, her ne kadar içerdiği anlamlarını tamamen kavrayamamış olsa da, İsa’nın söylemiş olduğu şeyleri kalplerinde önemli bir yere koymuşlardı[14].
125:6.11 Eve ulaşmaları üzerine İsa; ebeveynlerine olan sevgisinin devam edişine dair onlara güvence vererek, ve, kendi davranışı nedeniyle ebeveynlerini ızdırap dolu endişeye sevk edecek herhangi bir duruma bir daha sebebiyet verebilecek oluşundan korkmamaları gerektiğini ima ederek, ebeveynlerine kısa bir bildirimde bulundu. O, şunu söyleyerek bu çok önemli bildirimi sonlandırdı: “Cennetteki Yaratıcım’ın iradesini gerçekleştirirken, dünya üzerindeki babama aynı zamanda itaatkâr olacağım. Kendi vaktimi bekleyeceğim.”
125:6.12 Her ne kadar İsa, aklında, nasıl düşünmesi gerektiğine dışarıdan salık veren veya dünya üzerindeki görevinin tasarımını oluşturmaya çalışan ebeveynlerinin çok iyi niyetli ancak yanlış yönlendirici çabalarına razı olmayı reddetmişse de, hali hazırda, kendi Cennet Yaratıcısı’nın iradesini yerine getirmeye olan adanmışlığı ile her şekilde tutarlı olarak, dünyasal babasının arzularına ve beden içindeki ailesinin adetlerine anlayışlı bir biçimde uyum göstermişti. Razı gösteremediği zaman bile, o, uyum göstermek için her şeyi yapardı. O; adanmışlığını, aile sadakatine ve toplumsal hizmete olan yükümlülüklerini yerine getirme görevine uyumlu hale getirmede bir sanatçıydı.
125:6.13 Yusuf şaşkınlık içerisindeydi; ancak, Meryem, bu deneyimler üzerine düşündüğü için, İsa’nın Zeytindağı üzerindeki sözlerini sonunda, İsrail’in kurtarıcısı olarak oğlunun sahip olduğu Mesihsel görevin bir gelecek duyuruşu şeklinde gören biçimde, içi rahatlamış haldeydi. Meryem; İsa’nın düşüncelerini ülkesini savunan ve milliyetçi kanallara doğru şekillendirmek için yepyeni bir enerjiyle çalışmaya koyulmuş olup, İsa’nın gözde amcası olan erkek kardeşinin yardımları için onu ikna etti; ve, bunun dışında kalan her biçimde, İsa’nın annesi kendisini, Davut’un tahtını yeniden kuracak ve siyasi esaretin Musevi-olmayanların elinden gelmekte olan boyunduruğundan sonsuza kadar kurtaracak olan kişilerin önderliğini üstlenme görevi için en büyük oğlunu hazırlama görevine kendisini adadı.