© 2021 Urantia Society of Greater New York
152:0.1 KERESA delisi olan, Amos’un iyileştirilmesine dair hikâye Bethsayda ve Kapernaum’a çoktan o kadar ulaşmıştı ki, büyük bir kalabalık Salı günü öğleden önce teknesi vardığında İsa için beklemekteydi. Kalabalık arasında, Üstün’ün yakalanması ve yargılanması için neden bulmak amacıyla Kapernaum’a inmiş Kudüs Sanhedrin heyetinden olan yeni gözlemciler bulunmaktaydı. İsa kendisini karşılamak için bir araya gelmiş olanla ile konuşurken, sinagog yöneticilerinden bir tanesi olan, Yairus, kalabalık içinden geçip, ayağına kapanan bir biçimde, İsa’nın elinden tutarak kendisiyle birlikte gelmesi için yalvarmıştı o İsa’ya: “Üstünümüz, bir tek çocuğum olan, benim küçük kızım, ölüm döşeğinde evimde yatar haldedir. Sen gelmen ve onu iyileştirmen için yalvarıyorum.” İsa bu babanın talebini duyduğunda, “Seninle birlikte geleceğim” dedi.
152:0.2 İsa Yairus ile birlikte giderken, babanın ricasını duymuş olan büyük bir kalabalık ne olacağını görmek için onları takip etmişti. Yöneticinin evine ulaşmalarından kısa bir süre önce, küçük bir sokaktan hızlıca ilerlerken ve kalabalık onu sıkıştırırken, İsa, haykıran bir biçimde, bir anda durup, “Biri bana dokundu” dedi. Ve, kendisinin yakınında bulunan kişiler kendilerinin ona dokunduğunu reddederken, Petrus söz aldı: “Üstünümüz, bizleri ezme tehlikesi içinde, kalabalığın seni zorlamakta olduğu görüyorsun ve yine de ‘biri bana dokundu’ diyorsun. Ne demek istiyorsun?” Bunun sonrasında, İsa: “Ben bana kimin dokunduğunu sordum, zira yaşayan enerjinin benden çıktığını hissettim.” İsa ona doğru bakarken, gözleri, ilerlemekte olan, yakındaki bir kadına ilişmiş olup, bu kadın dizleri üzerine eğilip şunu söylemişti: “Senelerdir bana işkence eden bir kanamadan sıkıntı çekmekteyim. Birçok doktordan birçok eziyet çektim; sahip olduğum her şeyi harcadım ama hiçbir şey beni iyileştirmedi. Daha sonra seni duydum, ve düşündüm ki elbisesinin bir kenarına dokunsam kesinlikle iyileşirim. Ve, kalabalık ilerlerken yolumu yardım ve yakınında durana kadar ilerledim; Üstünümüz, elbisenin ucuna dokundum, ve iyileştirildim; biliyorum ki sıkıntımdan iyileştim[1].”
152:0.3 İsa bunu duyduğunda, kadının elinden tutu ve, onu ayağa kaldıran bir biçimde, şunu söyledi: “Kızım, inancın seni bütün yaptı sağlıcakla kal.” Dokunuşu değil inancı onu iyileştirmişti[2]. Ve, bu yaşanmışlık, İsa’nın yeryüzü sürecinde yaşanmış olan mucizevî görünür, ancak bunun böyle olması için hiçbir iradede bulunmadığı iyileştirmelerin birçoğu için iyi bir örneği oluşturmaktaydı. Zamanın ilerleyişi, bu kadının gerçekten de ciddi sıkıntısından iyileşmiş olduğunu göstermişti. Onun inancı, Üstün’ün benliği içindeki yaratıcı nitelikte bulunan güce doğrudan temasta bulunmuş bir türdendi. Sahip olduğu inanç ile birlikte, tek gerekli olan şey Üstün’ün kişiliğine yaklaşmaktı. Elbisesine dokunması hiç de gerekli değildi; o sadece bu kişinin inancının hurafesel kısmıydı. İsa, Kaysera-Filipli Veronika olan bu kadını, aklında muhtemel bir biçimde var olabilecek veya iyileşmesine şahit olanların aklında varlığını sürdürecek iki hatayı düzeltmek için huzuruna çağırmıştı. İsa Veronika’nın, korktuğu için iyileşmesini çalarak elde etme fikrinin onaylandığı veya iyileşmesi ile onun kıyafetine dokunmasının ilişkilendirilmesine dair hurafesinin aslının bulunduğu düşüncesine sahip olarak aralarından ayrılmasını istemiyordu. O herkesin, saf ve yaşayan inancın iyileştirmeyi getirmiş olduğunu bilmesini arzulamıştı.
152:1.1 Yairus, tabii ki, evine ulaşmadaki bu gecikmeden dolayı oldukça sabırsız haldeydi; böylece onlar daha da hızlı bir biçimde evin yoluna tekrar koyulmuşlardı. Yöneticinin bahçesine daha varmadan, hizmetçilerinden biri, şunun söyleyen bir biçimde, evden kendilerine doğru gelmişti; “Üstün boşuna uğraşma; kızın öldü.” Ancak, İsa hizmetçinin kelimelerini duymamış görünümdeydi; zira, Petrus, Yakub ve Yahya’yı yanına alan bir biçimde, keder içindeki babaya dönüp şunu söyledi: “Korkma, yalnızca inan.” İsa eve girdiğinde, hâlihazırda, hiç de hoş olmayan bir gürültüde bulunmaktaki, yas tutanlar ile birlikte flüt çalgıcılarını bulmuştu; çoktan akrabalar ağlama ve feryatlarda bulunma içine girmişlerdi. Ve, İsa yas tutanların hepsini odadan dışarı doğru çıkardığında, içeriye baba, anne ve üç havari ile girmişti. O, yas tutanlara genç kızın ölü olmadığını söylemişti; ancak, onlar, alaya kaçan bir biçimde kendisine gülmüşlerdi. İsa bu aşamada, şunu söyleyen bir biçimde, kadına dönmüştü: “Senin kızın ölü değil; yalnızca uyuyor.” Ve, ev sakinleştiğinde, İsa, çocuğun yatmakta olduğu yere çıkan bir biçimde, onun elinden tutup şöyle söyledi: “Kızım, sana söylüyorum, uyan ve ayağa kalk!” Ve, kız bu kelimeleri duyduğunda, doğrudan bir biçimde ayağa kalkıp, evin içinde dolaşmaya başladı. Ve, yakın bir süre içinde, kız şaşkınlığını attığında, İsa onlara kıza yemesi için bir şeyler vermelerini söyledi, zira kız uzunca bir süredir yiyecek yememişti[3].”
152:1.2 Kapernaum’da İsa’ya karşı fazlasıyla rahatsızlık duyulduğu için, o aileyi bir araya toplayıp, kız çocuğunun uzun bir ateşten sonra gelen bir koma durumunda bulunmuş olduğunu, onun yalnızca kendisini uyandırdığını, onu ölü halden diriltmediğini söylemişti. Tüm bunları o benzer bir biçimde havarilerine açıklamıştı ancak, bu nafileydi; onların tümü, İsa’nın küçük kızı ölümden uyandırmış olduğuna inanmıştı. İsa bu mucize götüren şeylerin açıklanışında neyi söylemişse, akranları üzerinde oldukça az etkide bulunmuştu. Onlar mucize-aklında olup, bir diğer harikayı İsa’ya atfetme imkânını kaçırmamışlardı. İsa ve havariler, kendisi özel bir biçimde bunların hiçbirini hiçbir kişiye söylememelerini istedikten sonra Bethsayda’ya geri dönmüşlerdi[4].
152:1.3 Yairus’un evinden çıktıklarında, sağır bir çocuğun rehberliğindeki gözleri görmeyen iki adam İsa’yı takip etmiş ve iyileşme için yalvarmışlardı[5]. Bu zaman zarfında İsa’nın bir iyileştirici olarak ünü zirve noktasındaydı. Gittiği her yerde hasta ve sıkıntı içindekiler kendisini beklemekteydi[6]. Üstün bu aşamada fazlasıyla yorgun haldeydi; ve, onun arkadaşlarının tümü, tamamiyle çökeceği noktaya kadar öğretimine ve iyileştirmesine devam edeceğinden endişe eder konuma gelmekteydi.
152:1.4 İsa’nın havarileri, bırakınız olağan insanları, bu Tanrı-insanının doğasını ve niteliklerini anlayamamışlardı. Ne de daha sonra gelmiş olan herhangi bir nesil, yeryüzü üzerinde Nasıralı İsa’nın kişiliğinde neyin gerçekleşmiş olduğunu değerlendirmeye yetkin halde bulunmuştur. Ve, orada hiçbir zaman, ne bilim ne de din için bu çok dikkate değer olayları test edecek bir imkân tek bir nedenden dolayı ortaya çıkamaz; bu türden olağanüstü bir durum ne bu dünyada ne de Nebadon’un herhangi bir dünyasında bir daha gerçekleşemez. Bir kez daha, bu evrenin tamamı içinde başka hiçbir dünyada, fani bedenin sureti içinde bir varlık, zamanın ve birçok diğer maddi sınırlılıkların ötesinde bulunan ruhsal bahşedilmişliklerle beraber yaratıcı enerjinin tüm bu niteliklerini aynı anda barındırır bir biçimde, ortaya çıkmayacaktır.
152:1.5 Yeryüzü üzerinde İsa’dan önce ve ondan beri, fani erkek ve kadınların güçlü ve yaşayan inancıyla gelen sonuçlara bu kadar doğrudan ve bu kadar kesin bir biçimde sahip olmak mümkün bulunmamıştır. Bu olgular bütününü tekrar etmemiz için, Yaratan olan Mikâil’in doğrudan mevcudiyetine gitmek ve onu — İnsan Evladı — olarak bu günler içinde bulmamız gerekir. Benzer biçimde, bugün, onun yokluğu bu türden maddi dışavurumları engellemekte olsa da, sizler, ruhsal gücün olası dışavurumu üzerine herhangi bir sınırlama getirmekten kaçınmalısınız. Her ne kadar Üstün bir maddi varlık olarak burada mevcut bulunmasa da, o, insanların kalplerinde bir ruhsal etki olarak hazır bulunmaktadır. Dünyadan ayrılarak İsa, kendi ruhaniyetinin tüm insanlığın kalplerinde ikamet eden Babasınınki ile beraber yaşamasını mümkün kılmıştır.
152:2.1 İsa gündüz insanlara olan öğretimine devam ederken, gece havarilere ve öğreti-yayıcılarına eğitimde bulunmuştu. Cuma günü o, Hamursuz için Kudüs’e çıkmaya hazırlanmalarından önce takipçilerin tümünün birkaç günlüğüne evlerine ve arkadaşlarına gitmesi için bir haftalık izin dönemini duyurmuştu. Ancak, takipçilerinin yarıdan fazlası ondan ayrılmayı reddetmişti; ve, kalabalığın büyüklüğü her gün o kadar artmaktaydı ki, Davud Zübeyde yeni bir kampı kurmayı arzulamış ancak İsa buna rıza göstermemişti. Üstün Şabat’da o kadar az dinlenmişti ki, Pazar sabahı, Mart’ın 27’si, insanlardan ayrılmayı amaçlamıştı. Öğreti-yayıcılarının bazıları kalabalıkla konuşmak için geride bırakılmışken, İsa ve on ikili, Bethsayda-Yulias’ın güneyindeki güzel bir parkta fazlasıyla ihtiyaç duydukları istirahatı elde etmeyi amaçlamış oldukları, gölün karşı yakasına, fark edilmeden, kaçmayı tasarlamışlardı. Bu bölge, Kapernaum insanları için gözde bir ziyaret yerleşkesiydi; onların tümü, doğu kıyısındaki bu parklara aşinaydı.
152:2.2 Ancak, insanlar buna izin vermeyecekti. Onlar, İsa’nın teknesinin aldığı yönü görmüş olup, elverişli olan her aracı kiralayan bir biçimde takibe başlamışlardı[7]. Tekneleri elde edemeyenler, gölün yukarı çevresine etrafında yürüyerek yola çıkmışlardı.
152:2.3 Geç öğleden sonrası, binden fazla kişi Üstün’ü parklardan bir tanesinde bulmuştu; ve, o, Petrus’dan önce, kendilerine kısa bir konuşmada bulunmuştu. Bu insanlardan çoğu yanlarında yiyecekle gelmişti; ve, akşam yemeğini yedikten sonra onlar küçük topluluklar halinde bir araya gelirken, İsa’nın havarileri ve takipçileri kendilerine öğretimde bulunmuştu.
152:2.4 Pazartesi öğleden sonrası, kalabalığın büyüklüğü üç bini aşmıştı. Ve, insanlar hala — gecenin geç saatlerine kadar — kendileri ile birlikte her türden hastayı yanlarında getiren bir biçimde, buraya doluşmaya devam etmekteydi. İlgili kişilerin yüzlercesi, Hamursuz’a olan yolları üzerinde İsa’yı görmek ve duymak için Kapernaum’da durma tasarımlarında bulunmuştu; ve, onlar yalın bir biçimde, hayal kırıklığına uğramayı reddetmekteydi. Çarşamba öğlesi yaklaşık olarak beş bin erkek, kadın ve çocuk Bethsayda-Yulias’ın güneyinde kalan bu parkta bir araya gelmişti. Hava, bu yöredeki yağmur döneminin sonuna yaklaşır halde, güzeldi.
152:2.5 Filip İsa ve on ikili için, getir götür işleri için sorumluluk vermiş oldukları oğlan çocuğu olan Markus’un gözetimi altında bulunan, üç günlük yiyecek erzakı sağlamıştı. Üçüncü günde, bu öğleden sonrası, bu kalabalığın neredeyse yarısı için beraberlerinde getirmiş oldukları erzak tükenmişti. Davud Zübeyde burada, kalabalıkları beslemek ve onları konaklatmak için hiçbir çadır şehrine sahip değildi. Ne de Filip, bu türden bir kalabalık için yiyecek düzenlemesinde bulunmuştu. Ancak, insanlar, her ne kadar aç olsalar da, burayı terk etmeyeceklerdi. Çevrede; İsa’nın, hem Hirodes hem de Kudüs önderleri ile sorun yaşamaktan kaçınmayı arzular bir biçimde, kral olarak taşlandırılmak için tüm düşmanlarının yönetim alanının dışında bu sessiz yeri seçmiş bulunduğu sessizce kulaktan kulağa taşındırılmaktaydı. İnsanların coşkusu her saat artmaktaydı. İsa’ya tek bir söz bile söylenmemişti; buna rağmen, tabii ki, İsa, olup biten her şeyi bilmekteydi. On iki havari bile, özellikle daha genç olan öğreti-yayıcıları, hala bu türden fikirleri bir biçimde beslemekteydi. İsa’yı kral olarak duyurmanın bu girişimine sıcak bakmış havariler Petrus, Yahya, Şimon Zelotes ve Yudas İskaryot’idi. Bu tasarıya karşı durmuş olanlar Andreas, Yakub, Nathanyel ve Tomas’idi. Matta, Filip ve Alpheus ikizleri hiçbir tarafa bağlanmamış haldeydi. İsa’yı kral yapmaya ait bu gizli tasarımın başını çeken kişi, genç öğreti-yayıcılarının bir tanesi olan Yoab’idi.
152:2.6 İsa Yakub Alpheus’dan Andreas ve Filip’i çağırmasını istediğinde, Çarşamba öğleden sonrası yaklaşık olarak saat beşteki arka plandı. İsa şunu söylemişti: “Bu kalabalıkla ne yapacağız? Onlar üç gündür bizlerle beraber, ve birçokları aç. Onların yiyeceği yok[8].” Filip ve Andreas birbirlerine bakmışlardı, ve bunun sonrasında Filip: “Üstünümüz, sen bu insanları, çevredeki köylere gidebilmeleri ve kendilerine yiyecek alabilmeleri için buradan göndermelisin.” Ve, Andreas, gizli krallık planının gerçekleşmesinden korkan bir biçimde, şunu söyleyerek hızlıca Filip’e katılmıştı: “Evet, Üstünümüz, ben, kendi yollarına ayrılmaları ve yiyecek almaları için bu kalabalığı dağıtmanın en iyi olduğunu düşünüyorum, hem bu arada nihayet bir süreliğine dinlenebilirsin de.” Bu zaman zarfında, on ikiden diğerleri de bu konuşmaya katılmıştı. Bunun sonrasında, İsa şunu söyledi: “Ancak ben onları aç olarak göndermek istemiyorum; onları besleyemez misiniz?” Bu Filip için haddinden fazla bir şey olup, o bunu doğrudan bir biçimde ifade etmişti: “Üstünümüz, bu şehir dışındaki yerde bu kadar kalabalık için nereden ekmek alalım? İyi yüz denarilik ekmek öğlen yemeği için yetmeyecektir bile.”
152:2.7 Havariler kendilerini ifade etmek için bir imkânı yakalamadan önce, İsa, şunu söyleyen bir biçimde, Andreas ve Filip’e dönüp: “Ben bu insanları göndermek istemiyorum. Onlar burada çobansız koyun gibiler. Ben onları beslemek istiyorum. Yanımızda ne yiyecek var?” Filip Matta ve Yudas ile konuşurken, Andreas, getirmiş oldukları erzaklarında ne kadar yiyeceğin kalmış olduğundan emin olması için Markus’u aramaya koyulmuştu. O, şunu söyleyen bir biçimde, İsa’ya geri dönüp: “Ufaklık, beş arpa ekmeğinin ve iki kurutulmuş balığın kaldığını söylüyor” — ve Petrus aniden: “Bizlerin daha bu akşama yiyeceği yemek yok[9].”
152:2.8 Bir dakikalığına İsa sessice orda durmuştu. Gözleri dalmış bir şeyleri düşünmekteydi. Havariler hiçbir şey söylemedi. İsa aniden Andreas’a dönüp, şunu söylemişti: “Bana ekmekleri ve balıkları getir.” Ve, Andreas sepeti İsa’ya getirince, Üstün: “İnsanlara yüz kişilik topluluklar halinde çimenlere oturmalarını ve her bir topluluk için bir önder belirlemelerini söyle, bu arada da sen öğreti-yayıcılarını buraya yanımıza getir[10].”
152:2.9 İsa ekmekleri eline almıştı ve, teşekkürlerini sunduktan sonra, ekmeği, birlikteliklerine ve onların da kalabalıklara götürdükleri biçimde, havarilere vermişti. İsa benzer bir biçimde balıkları bölüp, dağıtmıştı. Ve, bu kalabalık bunları yiyip doymuştu. Ve, onlar yemeklerini bitirdiğinde, İsa takipçilerine: “Düşen parçaları toplayın, böylece hiçbir şey boşa gitmesin.” Ve, onlar kırıntıları bir araya getirmeyi tamamladıktan sonra, onlar on iki sepet dolusu yiyeceğe sahipti. Bu olağanüstü ziyafeti çekmiş olanlar beş bin erkek, kadın ve çocuktan oluşmaktaydı[11].
152:2.10 Ve, bu, İsa’nın önceden tasarlamış olduğu bilinçli niyetinin bir sonucunda gerçekleşmiş olan ilk ve tek doğa mucizesiydi. Onun takipçilerinin aslında öyle olmayan birçok şeyi mucize olarak adlandırma eğiliminde bulunduğu doğrudur; ancak, bu gerçek doğa-ötesi bir dışavurumdu. Bizlere öğretildiği kadarıyla, bu durumda Mikâil, zaman etkeninin ve görünür yaşam kanalının saf dışı bırakılışı dışında onun her zaman yapmış bulunduğu gibi, yiyecek elementlerini çoğaltmıştı.
152:3.1 Doğa-ötesi enerji ile beş bin kişinin beslenmesi, insani acımayla yaratıcı güç bir araya geldiğinde neyin ortaya çıkabilecek olduğu vakalarından bir tanesiydi. Bu aşamada kalabalık tamamiyle doymuş haldeydi; ve, İsa’nın ünü bu devasa harika ile tam da bu vakit ve oracıkta artmış olduğu için, Üstün’ü yakalamak ve onu kral olarak duyurmak hiçbir kişisel emri gerektirmemişti. Bu düşünce kalabalık boyunca bir bulaşıcı hastalık gibi yayılan görünüm almıştı. Kalabalığın, fiziksel olarak ihtiyaç duydukları şeylerin bu ani ve görkemli bir biçimde tedarik edilişine olan tepkisi çok büyük ve baş döndürücüydü. Uzun bir süre boyunca İsa’nın, Davud’un oğlu olarak Mesih olduğu düşünülmüştü; geldiğinde ise o, toprakları süt ve balla sele boğacak, yaşamın ekmeği üzerlerine, tıpkı gökten mannanın ıssız doğada atalarına düşmüş olarak varsayıldığı gibi, kendilerine bahşedilecekti. Ve, bu beklentinin tümü şimdi tam da onların gözü önünde yerine getirilmemiş miydi? Bu aç, besinsiz kalmış kalabalık karınlarını mucize-yiyeceği ile tıka basa doyurduğunda, orada yalnızca tek bir ortak tepki bulunmaktaydı: “Burada işte bizim kralımız[12].” İsrail’in mucizeleri gerçekleştiren kurtarıcısı gelmişti. Bu basit akıldaki insanların gözünde, besleme gücü yönetme hakkını taşımaktaydı. Bu nedenle, ziyafetini bitirdiği zaman kalabalığın, birinin ayağa kalkıp “Onu kral yapın!” şeklinde bağırmasıyla birlikte ayaklanışına şaşırmamak gerekir.
152:3.2 Bu kudretli ses, İsa’nın yönetme hakkını resmi bir biçimde ifade edişini görme ümidini hala içlerinde beslemiş olan Petrus ve diğer havarileri heyecanlandırmıştı. Ancak, bu boş ümitler uzunca bir süre yaşamayacaktı. Kalabalığın bu kudretli bağırışı, İsa’nın çok büyük bir kayaya adımını atıp, kalabalığa onların ilgilerini emretmek için sağ elini kaldıran bir biçimde, şunu söylediğinde, daha yeni yankısını tamamlamıştı: “Benim çocuklarım, iyi niyet içerisindesiniz; ancak, sizler, dar görüşte ve maddi akıl içindesiniz[13].” Orada kısa bir duraklama yaşanmıştı bu sağlam Celileli orada, doğudaki alacakaranlığın bırakmış olduğu büyüleyici bir parıltı içinde durmaktaydı. Bu nefesini tutmuş kalabalığa olan şu konuşmasına devam ettiğinde her santimiyle bir kral gibi durmaktaydı: “Sizler beni kral yapmak istiyorsunuz; bunu, ruhlarınız büyük bir gerçeklikle aydınlandığı için değil, mideleriniz ekmekle doyduğu için istiyorsunuz. Sizlere benim krallığımın bu dünyanın bir parçası olmadığını kaç defa söyledim? Duyurmakta olduğum cennetin bu krallığı ruhsal bir kardeşliktir, ve hiçbir insan maddi bir tahtın üzerine oturur bir biçimde onu yönetmemektedir[14]. Cennet içindeki Babam, yeryüzü üzerinde Tanrı’nın evlatlarına ait bu ruhsal kardeşliğin üzerindeki tüm bilgeliğe sahip ve her-şeye-gücü-yeten Yönetici’dir. Ruhaniyetlerin Babasını sizler için açığa çıkarmada ne kadar başarısız oldum da sizler beni, beden içinde onun Evladını bir kral yaptınız! Şimdi hepiniz kendi yollarınıza ve evlerinize gidin. Eğer bir krala sahip olmak zorundaysanız, bırakınız ışıkların Babası, her birinizin kalbinde her şeyin ruhaniyet Yöneticisi olarak tahta otursun[15].”
152:3.3 İsa’nın bu sözleri, kalabalığı birden şaşkına çevirmiş olup, onların coşkusunu kırmıştı. Ona inanmış olan birçok kişi sırtlarını dönmüş ve onu takip etmeyi tamamen bırakmıştı. Havariler ne söyleyeceklerini bilmiyorlardı onlar, yiyecek fazlalarından meydana gelen on iki sepet etrafında sessizce durmaktaydı yalnızca getir götür çocukları olan Markus konuşmuştu: “ve o, bizlerin kralı olmayı reddetti.” İsa, tepelerde dolaşmaya gitmeden önce, Andreas’a dönüp şunu söylemişti: “Kardeşlerini Zübeyde’nin evine götürüp, onlarla birlikte dua et, özellikle kardeşin, Şimon Petrus için[16].”
152:4.1 Havariler, Üstünleri olmadan — kendi başlarına gönderilen bir biçimde — tekneye binip, sessizce gölün batı kıyısı üzerindeki Bethsayda’ya doğru kürek çekmeye başlamışlardı[17]. On ikili içinde hiçbiri Şimon Petrus kadar hayal kırıklığına uğramış ve ümitsizliğe kapılmamıştı. Neredeyse tek bir söz bile söylenmemişti; onların tümü, tepelerde yalnız olan Üstün’ü düşünmekteydi. O kendilerini terk mi etmişti? O hiçbir zaman tümünü kendisinden uzaklaştırıp, onlarla birlikte gitmeyi reddetmemişti. Tüm bunların hepsi de ne anlama geliyordu?
152:4.2 Karanlık üzerlerinde çökmüştü; zira, orada ilerlemeyi neredeyse imkânsız kılan güçlü ve karşı taraftan esmekte olan bir rüzgâr doğmuştu. Karanlık ve güçlü kürek çekiş dönemi geçtiğinde, Petrus yorgun düştü ve dinlenmenin derin bir uygusuna daldı. Andreas ve Yakub onu, teknenin arkasındaki yumuşak hale getirilmiş oturakta yatırmışlardı. Diğer havariler rüzgâr ve dalgalara karşı koymaya çalışırken, Petrus bir rüya görmüştü; O İsa’nın, deniz üzerinde yürüyen bir biçimde kendilerine doğru yürümekte olduğunu gördü. Üstün tekne çevresinde yürür halde görünürken, Petrus, “Kurtar bizi, Üstün, kurtar bizi” şeklinde haykırdı. Ve, teknenin arka kısmında olanlar, Petrus’un bu sözlerden bazılarını söylerken duymuşlardı. Ve, gece vaktinde görülen bu hayal Petrus’un aklında devam ederken, rüyasında İsa’nın şunu söylediğini görmüştü: “Neşelen; benim; korkma.” Bu, Petrus’un rahatsız ruhu için Gilead’ın kokusu gibi gelmişti; o, kendisinin sıkıntı içindeki ruhunu öyle bir biçimde sakinleştirmişti ki, Üstün’e (rüyası içinde) şunu haykırmıştı: “Koruyucu, eğer gerçekten sensen, gelmemi ve seninle birlikte suda yürümemi iste.” Ve, Petrus su üzerinde yürümeye başlayınca, gürleyen ve güçlü dalgalar kendisini korkutmuş olup, tam batacakken “Koruyucu, kurtar beni!” biçiminde haykırmıştı. Ve, on ikilinin çoğu kendisinin bu haykırışta bulunmuş olduğunu duymuştu. Bunun sonrasında Petrus rüyasında İsa’nın kendisini kurtarmaya gelip, elini uzatan bir biçimde kendisinin elinden tutup, şunu söyleyerek, onu kaldırmıştı: “Sen, küçük inanca sahip olan, neden kuşku duydun?”[18]
152:4.3 Rüyasının son kısmıyla iniltili olarak, Petrus üzerinde uyumakta olduğu oturaktan kalkmış, hâlihazırda, teknenin dışına yönelmiş ve suya adımını atmıştı. Ve, Andreas, Yakub ve Yahya aşağıya doğru uzanıp, onu denizden dışarı doğru çektiğinde, o rüyasından uyanmıştı.
152:4.4 Petrus için bu deneyim her zaman gerçek niteliğindeydi. O içten bir biçimde İsa’nın kendisine o gece gelmiş olduğuna inanmıştı. O yalnızca, Markus’un neden bu hikâyenin belirli kısmını anlatımının dışarı bırakmış olduğunu açıklar halde, Yahya Markus’u ikna edebilmişti. Bu tür hususlarda titiz araştırmalarda bulunmuş olan doktor, Luka, yaşanılmışın Petrus’un bir rüyası olduğuna karar verip, kendi anlatısının hazırlanışında bu hikâyeye yer vermeyi reddetmişti.
152:5.1 Günün ağarmasından önce, Perşembe sabahı, onlar, Zübeyde’nin evi yakınında kıyıda teknelerini demirleyip, öğle vaktine kadar uyumayı amaçladılar[19]. Andreas ilk ayağa kalkan olup, deniz kenarında bir yürüyüş için çıkarken, suyun ucundaki bir taşın üstünde oturan bir biçimde, getir götür çocuklarının eşliğine İsa’yı bulmuştu. Her ne kadar, kalabalıkların ve genç öğreti-yayıcılarının çoğu tüm gece ve bir sonraki günün büyük bir kısmı boyunca İsa’yı doğu tepelerinde aramış olsalar da, gece vaktinden kısa bir süre sonra o ve Markus göl çevresinde yürümüş olup, ırmak karşısındaki Bethsayda’ya ulaşmıştı.
152:5.2 Mucizevî bir biçimde doyurulmuş ve, mideleri dolu ve kalpleri boş olduğunda, kendisi kral yapmak isteyen beş bin kişi içinde, yalnızca yaklaşık beş yüzü İsa’yı takip etmede kararlılık göstermişti. Ancak, bu kişilerin onun Bethsayda’ya geri dönmüş olduğu sözünü duymasından önce, İsa Andreas’dan, şunu söyleyen bir biçimde, on iki havariyi ve onların birlikteliklerini toplamasını istemişti: “Ben onlarla konuşmak istiyorum.” Ve, onların hepsi hazır halde bulunduğunda İsa:
152:5.3 “Size daha ne kadar tahammül etmeliyim? Hepiniz ruhsal kavrayışta yavaş ve yaşayan inançta eksik değil misiniz? Tüm bu aylar boyunca ben sizlere krallığın gerçeklerini öğrettim, ve siz yine de, ruhsal düşünceler yerine maddi güdülerin egemenliği altındasınız. Yazıtlarda da mı, güçlüce Musa’nın, şunu söyleyen bir biçimde, inanmayan İsrail çocuklarından talepte bulunuşunu okumadınız: ‘Korkmayın, sakin olun ve Koruyucu’nun günahları bağışlayışını görün?’ Şarkısını söyleyen: ‘İnancını Koruyucu’dan yana koy[20][21].’ ‘Sabırlı olun, Koruyucu’yu bekleyin ve metin olun[22]. O sizin kalplerinizi güçlendirecektir.’ ‘Yükünüzü Tanrı’ya yükleyin, o sizi ayakta tutacaktır[23]. Ona her zaman güvenin ve kalbinizi ona dökün, zira Tanrı sizlerin sığınağınızdır[24].’ ‘En yükseğin gizli yerinde ikamet eden kişi, Her Şeye Gücü Yeten’in gölgesi altında yaşayacaktır[25].’ ‘İnsan prenslerine güvenmektense Koruyucu’ya güvenmek daha iyidir[26].’
152:5.4 “Ve, şimdi hepiniz, mucizeleri yerine getirmenin ve maddi harikaları dışa vurmanın, ruhsal krallık için ruhları kazanmayacak olduğunu gördünüz mü? Bizler kalabalığı beslemekteyiz, ancak bu ne onları yaşamın ekmeği için açlık duymaya ne de ruhsal doğruluğun sularına karşı susuzluk duymaya götürdü. Açlıkları tatmin olduğunda, cennetin krallığına olan girişin peşine düşmediler; yalnızca onun için emek vermek zorunda kalmadan ekmek yemeğe devam edebilecek için bu dünyanın kralları gibi İnsan Evladı krallığını duyurmayı amaçladılar. Ve, bunların hiçbirinin, birçoğunuz az veya çok katıldığı şeyler olarak, cennetsel Yaratıcı’yı açığa çıkarmakla veya yeryüzü üzerindeki onun krallığını ilerletmekle hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Bizlerin, aynı zamanda toplum yöneticilerini muhtemel bir biçimde kendimizden kaçıracak şeyleri yapmadan bile yerin dini önderleri arasında yeteri kadar düşmanımız yok mu? Dua ediyorum ki Baba, sizlere öğretmiş olduğum müjdeye bütüncül inanca sahip olabilmeniz amacıyla görebilmeniz için gözlerinizi kutsasın ve duyabilmeniz için kulaklarınızı açsın[27].”
152:5.5 İsa bunun sonrasında, Hamursuz için Kudüs’e çıkmak amacıyla hazırlanmalarından önce havarileri ile birlikte birkaç günlük istirahata çekilmek arzusunda olduğunu duyurdu; ve, o, takipçilerden veya kalabalıktan herhangi birinin kendisini takip etmesini yasakladı. Bunun uyarınca onlar tekne ile, dinlenme ve uyumayla geçecek iki veya üç günlük bir süreç için Gennesaret bölgesine gitti. İsa, yeryüzü üzerindeki yaşamının büyük bir krizi için hazırlanmaktaydı ve, o bu nedenle vaktinin büyük bir kısmını cennet içindeki Yaratıcı ile bir bütün olarak harcamıştı.
152:5.6 Beş bin kişiyi doyurma ve İsa’yı kral yapma girişimi, geniş çaplı bir merak uyandırmış olup, tüm Celile ve Yudea boyunca hem dini önderler hem de toplum önderleri arasında korkuların açığa çıkmasına neden oldu. Her ne kadar bu büyük mucize maddi-akıldaki ve yarı-gönüllü inananların ruhlarında krallığın müjdesini derinleştirmekle hiçbir ilişkisi bulunmasa da, İsa’nın havarilerden ve yakın takipçilerden oluşan doğrudan ailesi içindeki mucize-arar ve kral-arzular eğilimleri su yüzüne çıkarma amacı taşımıştı. Bu oldukça etkileyici yaşanmışlık; eğitimden, hazırlanıştan ve iyileştirmeden meydana gelen öncül bir dönemi sona erdirmiş olup, böylece, kutsal evlatlık, ruhsal özgürlük ve ebedi kurtuluş biçiminde — krallığın yeni müjdesine ait daha yüksek ve daha ruhsal fazları duyurmadan meydana gelen bu son yılın başlamasına zemin hazırlamıştı.
152:6.1 Gennesaret bölgesinde varlıklı bir inananın evinde istirahat ederken, İsa on ikili ile her öğleden sonrası resmi olmayan görüşmelerde bulundu. Krallığın elçileri yanlış bir biçimde aldanmış olan insanların ciddi, aklı başında ve uyarılmış bir topluluğuydu. Ancak, tüm bunların hepsi gerçekleştikten sonra bile, ve daha sonraki olaylar ortaya çıkarken, on ikili henüz bütünüyle, içlerinde kendileri kendilerine beslemiş oldukları ve uzun zamandır sevgiyle tutmuş bulundukları Musevi Mesihi’nin gelişine dair fikirlerinden kurtulmamıştı. Önceki birkaç hafta içinde yaşanmış olan şeyler, bu hayretler içindeki balıkçıların yaşanmışlıkların bütüncül önemini kavramaları için haddinden fazla bir hızda ilerlemişti. Toplumsal davranışa, felsefi tutumlara ve dini yargılara dair temel ve köklü kavramsallaşmalarda büyük çaplı ve geniş ölçekli değişikleri gerçekleştirmek erkekler ve kadınlar için büyük zaman almaktadır.
152:6.2 İsa ve on ikili Gennesaret’de istirahat ederken kalabalıklar, bazıları evlerine giden, diğerleri ise Hamursuz için Kudüs’e çıkan bir biçimde, dağılmıştı. Bir aylık zaman zarfından daha az bir süre içinde, yalnızca Celile’de elli binden daha fazla olan İsa’nın coşkulu ve kendilerini açık bir biçimde ilan eden takipçileri, beş yüzden daha az bir sayıya düşmüştü. İsa havarilerine, krallığın emeklerinde kendilerini yalnız bırakmasından sonra geçici olan aşırı dini coşkunun bu türden dışavurumlarına güvenme cazibesine kapılmamaları için, herkes tarafından verilen desteğin kırılganlığı ile ilgili böyle bir deneyimi vermeyi arzulamıştı ancak, o bu çabasında yalnızca kısmi bir biçimde başarılı olmuştu.
152:6.3 Gennesaret’deki konukluklarının ikinci gecesinde Üstün havarilerine tekrar hasatçının simgesel hikâyesini anlatmış olup, şu kelimeleri eklemişti: “Görüyorsunuz, benim çocuklarım, insan duyguların ilgisine sahip olmak geçici olup, tamamiyle hayal kırıklığı yaratan bir şeydir; yalnızca insan usunun ilgisine sahip olmak benzer bir şekilde boş ve verimsizdir; yalnızca insan aklı içinde yaşayan ruhaniyete başvurarak, kalıcı başarıyı elde etmeyi ve ruhaniyetten inancın ışığına doğmayla — cennetin krallığı ile — kuşkunun karanlığından böylece kurtulmuş olan herkesin günlük yaşamlarında ruhaniyetin gerçek meyvelerini bolca toplayanlarda yakın bir süre içinde görüleceği gibi insan karakterinin bu muhteşem dönüşümlerini kazanmayı ümit edebilirsiniz.”
152:6.4 İsa, ussal ilgiyi yakalamanın ve ona odağına sahip olmanın yöntemi olarak duyguların ilgisini çekmeyi öğretmişti. O böylelikle aklın hareket geçtiğini ve, gerçek karakter dönüşümlerinin kalıcı sonuçlarını verebilmesi için gerçekliği tanımak ve müjdenin ruhsal çekime karşılık vermek zorunda bulunan insanın ruhsal doğasının içinde ikamet ettiği yer olan, ruha olan açılımı hızlandırdığını göstermişti.
152:6.5 İsa böylece, yalnızca birkaç gün uzakta bulunmakta olan kendisine olan kamu tutumundaki kriz olarak — yaklaşmaktaki şok için havarilerini hazırlamaya çalışmıştı. O on ikiliye, Kudüs’ün dini yöneticilerinin Hirodes Antipa ile planlar kurarak kendilerinin yok edilişini yerine getireceklerini açıklamıştı. On ikili daha bütüncül bir biçimde (her ne kadar kesin bir biçimde olmasa da) İsa’nın Davud’un tahtına oturmayacak oluşunu anlamaya başlamıştı. Onlar daha bütüncül bir biçimde, ruhsal gerçekliğin maddi harikalar tarafından ilerletilmeyeceğini görmüşlerdi. Onlar; beş bin kişiyi doyurmanın ve İsa’yı kral yapma halk hareketinin, insanların mucize-arar, harika-yaratır bekleyişinin zirve noktasını ve İsa’nın insanlar tarafından kabulünün en yüksek konumunu oluşturduğunu anlamaya başlamışlardı. Onlar, ruhsal ayıklamanın ve kaba düşmanlığın zamanlarının gelmekte olduğunu biraz biraz anlamış ve bunu azıcıkta da olsun öngörmüşlerdi. Bu on iki kişi, krallığın elçileri olarak görevlerinin gerçek doğasının farkındalığında doğru yavaşça uyanmaktaydı ve, onlar kendilerini, yeryüzü üzerindeki Üstün’ün hizmetine ait son yılın zorlayıcı ve sınayıcı mücadelelerine hazırlamaya başlamışlardı.
152:6.6 Gennesaret’den ayrılmadan önce, İsa onlara; yaratıcı gücün bu olağanüstü dışavurumuna tam olarak neden katılmış olduğunu anlatan ve, aynı zamanda da kendilerine, “Babası’nın iradesine uygun” olduğundan emin olana kadar kalabalıklara olan bu anlayışına bu şekilde izin vermemiş olduğunun altını çizen bir biçimde, beş bin kişiyi mucizevî bir şekilde doyurulmasıyla ilgili eğitimde bulunmuştu.
152:7.1 Nisan ayının 3’ü, Pazar günü, İsa, yalnızca on ikili tarafından eşlik edilen bir biçimde, Kudüs için Bethsayda’dan yola çıkmıştı. Kalabalıktan kaçınmak ve olabildiği kadar az ilgi çekmek için onlar, Geresa ve Philadelphia üzerinden seyahat etmişlerdi. İsa, bu ziyaret üzerinde onların herhangi bir kamu öğretisinde bulunmasını yasaklamıştı ne de o, Kudüs’de konaklarlarken öğretide veya duyuruda bulunmalarına izin vermişti. Onlar, Nisan’ın 6’sı, geç Çarşamba akşamı, Kudüs yakınındaki, Bethaniye’e varmışlardı. Bu tek geceliğine onlar Lazarus, Marta ve Meryem’in evinde durmuşlardı ancak, bir sonraki gün onlar ayrılmışlardı. Yahya ile birlikte İsa, Bethani’de Lazarus’un evi yakında, Şimon isimli bir inananın evinde kalmıştı. Yudas İşkariyot ve Şimon Zelotes Kudüs’de arkadaşlarına uğramış olup, havarilerin geride kalanları, ikişerli topluluklar halinde, farklı evlerde konaklamışlardı.
152:7.2 İsa Kudüs’e yalnızca bu Hamursuz sürecinde girmişti; ve, bu, şölenin gerçekleşmiş olduğu büyük gündü. Kudüs inananlarından çoğu Abner tarafından Bethani’de İsa ile buluşmak için getirilmişti. Kudüs’deki bu konukluk boyunca on ikili, Üstünleri’ne olan hislerin ne kadar katılaşmakta olduğunu öğrenmişlerdi. Onlar Kudüs’den, bir krizin yaklaşmakta olduğunu hep beraber bilen bir biçimde ayrılmışlardı.
152:7.3 Nisan’ın 24’ü, Pazar günü, İsa ve havariler Bethsayda için Yopa, Kaysera ve Ptolemais sahil şehirleri üzerinden ayrılmışlardı. Buradan onlar, kara üzerinden Rama ve Çorazin’den geçerek, Nisan’ın 29’u, Cuma günü ulaşan bir biçimde, Bethsayda’ya gitmişlerdi. Eve ulaşır ulaşmaz İsa Andreas’ı, bir sonraki gün olan o haftanın Şabatı’nda, öğleden sonrası ayininde, konuşması yapması için sinagogun yöneticinden izin istemesi için göndermişti. Ve, İsa bunun, Kapernaum sinagogunda konuşmasına izin verilecek son sefer olduğunu oldukça iyi bilmekteydi.