© 2021 Urantia Society of Greater New York
189:0.1 İSA’nın Cuma öğleden sonrası defnedilişinden kısa bir süre sonra, bu zaman zarfında Urantia’da bulunmakta olan, Nebadon’un baş melekler önderi, uyuyan irade yaratılmışlarının yeniden dirilişinden sorumlu olan heyeti toplamış olup, İsa’nın geri getirilmesi için olası bir yöntemi düşünmeye başladı. Mikâil’in yaratılmışları olarak, yerel evrenin bu bir araya gelmiş evlatları, bunu kendi öz sorumlulukları olarak yerine getirmişti; Cebrail onları bir araya toplamamıştı. Gece vakti onlar, Yaratan’ın yeniden dirilişini kolaylaştırmak içi yaratılmışın hiçbir şey yapamayacağı yargısına varmışlardı. Onlar, Cebrail’in tavsiyesini kabul etme eğilimindeydiler; Cebrail onlara, Mikâil “yaşamını kendi öz iradesi uyarınca verdiği için, onu kendisinin vereceği karar doğrultusunda tekrar alma gücüne sahip olduğunu yönermişti[1].” Başmeleklerden, Yaşam Taşıyıcıları ve onların yaratılmış geri dönüşümü ve morontia yaratımındaki çeşitli birlikteliklerinden meydana gelen bu heyetinin toplantılarına bu ara verdikleri dönem içinde, bu zaman zarfında Urantia üzerinde toplanmış göksel birliklerin kişisel emrine sahip haldeki İsa’nın Kişileşmiş Düzenleyicisi, endişe içinde bekleyen gözlemcilere şu sözleri söylemişti:
189:0.2 “İçlerinizden bir tanesi bile, Yaratan-babanızın yaşama geri dönüşüne yardım etmede en ufak bir şey dahi yapamaz. Âlemin bir fanisi olarak o fani ölümü deneyimlemiştir; Bir evrenin Egemeni olarak o hala yaşamaktadır. Gözlemlemiş olduğunuz şey, Nasıralı İsa’nın beden içindeki yaşamından morontia içindeki yaşamına olan fani taşınmasıdır. Bu İsa’nın ruhani taşınması, ben kendimi onun kişiliğinden ayırmış olduğum anda tamamlanmıştır; ve, ben böylece sizlerin geçici yöneticisi haline geldim. Sizlerin Yaratan-babanız; maddi dünyalar üzerindeki ölümden doğal ölüm vasıtasıyla ve morontianın yeniden dirilişi aracılığıyla gerçek ruhaniyet mevcudiyet düzeyine olan geçiş halindeki kendi fani yaratılmışlarının bütüncül deneyimden geçmeyi tercih etmiş bulunmaktadır. Bu deneyimin belirli bir fazını sizler kısa bir süre içinde gözlemleyeceksiniz; ancak, sizler, buna katılamayacaksınız. Yaratılmış için olağan bir biçimde gerçekleştirdiğiniz şeyleri Yaratan için gerçekleştiremezsiniz. Bir Yaratan Evlat, kendi içinde, yaratılmış evlatlarının herhangi birinin bünyesinde kendisini bahşetme gücüne sahiptir; o kendi içinde, gözlenebilir yaşamını öne serme ve onu tekrar alma gücüne sahiptir; ve, o bu güce, Cennet Baba’nın doğrudan emri neticesinde sahiptir, ve ben neden bahsetmekte olduğumu çok iyi biliyorum[2].”
189:0.3 Onlar Kişileşmiş Düzenleyici’nin bu şekilde konuştuğunu duyduklarında, Cebrail’den başlayarak en aşağıdaki çocuksu meleğe kadar, onların hepsi, endişeli bir bekleme tutumunu takınmışlardı. Onlar, İsa’nın fani bedeninin mezar içinde olduğunu görmüşlerdi; onlar, sevgili Egemenleri’nin evren etkinliğinde bulunduğuna dair izleri fark etmişlerdi; ve, bu türden bir olgular bütününü anlamayan bir biçimde, sabırlı bir biçimde gelişmeleri beklediler.
189:1.1 Pazar sabahı saat iki kırk beşte, yedi bilinmeyen Cennet kişiliğinden meydana gelmekte olan, Cennet vücutlaşım heyeti olay yerine varmış olup, derhal kendilerini mezar çevresinde konumlamışlardı. Saat iki elli de, maddi ve morontia etkinliklerinin birleştiği yoğun titreşimler Yusuf’un yeni kabrinden gelmeye başlamıştı, ve M.S. 30’da, Nisan’ın 9’u olan bu Pazar sabahı üç elli de Nasıralı İsa’nın yeniden dirilmiş olan morontia biçimi ve kişiliği mezardan gelmişti.
189:1.2 Yeniden dirilmiş olan İsa defin mezarından geldikten sonra, neredeyse otuz altı yıl boyunca yaşamış ve yeryüzü üzerinde mevcut kılınmış olan onun bedeni, Yusuf ve onun birliktelikleri tarafından Cuma öğleden sonrası defnedilmiş olduğu gibi aynen, keten çarşafa sarılı halde bozulmadan kabir oyuğunda hala yatmaktaydı. Ne de kabrin önündeki kaya herhangi bir biçimde yerinden oynatılmıştı Pilatus’un mührü hala yerindeydi; askerler hala gözetir konumdaydı. Mabet muhafızları devamlı bir görev içindeydi; Romalı muhafızlar gece vakti değişmişti. Bu gözetçilerden hiç biri bekler oldukları şeyin mevcudiyetin yeni ve daha yüksek bir türüne yükseltilmiş oluşundan kuşku duymamıştı ve, beklemekte oldukları bedenin bu aşamada, İsa’nın kurtarılmış ve yeniden dirilmiş olan morontia kişiliği ile hiçbir ilişkisi bulunmayan terk edilmiş bir örtü olduğundan.
189:1.3 İnsanlık, kişisel olan her şeyde maddenin morontianın iskeleti ve her ikisinin de kalıcı olan ruhaniyet gerçekliğinin yansımasal gölgesini olduğunu anlamada yavaştır. Zamanı ebediyetin hareket eden imgesi ve mekânı Cennet gerçekliklerin yüzen gölgesi olarak görmeniz için daha ne kadar süre geçecek?
189:1.4 Yargılayabildiğimiz kadarıyla, bu evrenin hiçbir varlığının veya başka bir evrenin herhangi bir kişiliğinin Nasıralı İsa’nın bu morontia yeniden dirilişi ile hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Cuma günü o yaşamını âlemin bir fanisi olarak vermiştir; Pazar sabahı o yaşamını, Norlatiadek’te Satania sisteminin bir morontia varlığı olarak tekrar almıştır. İsa’nın yeniden dirilişine dair anlamadığımız birçok şey bulunmaktadır. Ancak bizler, onun bizlerin ifade ettiği biçimde gerçekleştiğini ve yaklaşık olarak belirtilen zamanda gerçekleştiğini bilmekteyiz. Bizler aynı zamanda, bu fani taşınma, veya morontia yeniden dirilişi, ile ilişkili olan bilinir haldeki olguların tümünün, tam da orada, İsa’nın fani maddi kalıntılarının defin kıyafetleri içinde sarılı bulunduğu yer olan Yusuf’un yeni kabrinde ortaya çıkmış olduğunu kayıt altına alabiliriz.
189:1.5 Bizler, yerel evrenin hiçbir varlığının bu morontia uyanışına katılmamış olduğunu biliyoruz. Bizler, kabri çevreleyen Cennetin yedi kişiliğini görmüş bulunmaktayız; ancak, bizler, onların Üstün’ün uyanışı ile ilgili olarak herhangi bir şey gerçekleştirmiş olduğunu görmedik. Tam da kabrin üzerinde olarak, İsa Cebrail’in yanı başında ortaya çıkar çıkmaz, Cennet’ten gelen yedi kişilik Uversa için kendilerinin derhal ayrılma isteklerine işaret etti.
189:1.6 Şu ifadelerde bulunarak İsa’nın yeniden dirilişine dair kavramsallaşmayı sonsuza kadar açık hale getirelim:
189:1.7 1. Onun maddi veya diğer bir değişle fiziksel bedeni, yeniden diriliş kişiliğinin bir parçası değildi. İsa kabirden geldiğinde, onun bedeni oyukta rahatsız edilmemiş halde kalmaya devam etmişti. O defin mezarından, giriş önündeki kayaları hareket ettirmeden ve Pilatus’un mührünü bozmadan ortaya çıkmıştı.
189:1.8 2. O kabirden bir ruhaniyet veya Nebadonlu Mikâil olarak ortaya çıkmamıştı o, Urantia üzerindeki fani beden sureti içindeki vücutlaşımından önce sahip olduğu gibi, Yaratan Egemen bütünlüğü içinde ortaya çıkmamıştı.
189:1.9 3. O Yusuf’un bu kabrinden, yeniden diriltilmiş morontia yükseliş varlıkları gibi, morontia kişiliklerinin sureti içinde bu Satania yerel sistemine ait ilk malikâne dünyalarının yeniden diriliş odalarından ortaya çıkmıştı. Ve, birinci malikâne dünyasındaki yeniden diriliş odalarının geniş bahçesinin merkezde bulunan Mikâil anıtının varlığı, Üstün’ün Urantia üzerindeki yeniden dirilişinin malikâne dünyaları sisteminin bu ilkinde gerçekleşmiş olduğu varsayımımızı bir biçimde güçlendirmektedir.
189:1.10 Kabirden yükselmesiyle İsa’nın gerçekleştirmiş olduğu ilk şey Cebrail’i karşılamak ve kendisine evren olaylarını Emanuel’in altında devam etmesine emretmek olmuştu; ve, bunun ardından, o Melçizedekler'in başına, kardeşsel selamlarını Emanuel’e göndermelerine salık vermişti. O bunun üzerine Edentia’nın En Yüksek Unsuru’ndan, Zamanın Ataları’nın kendi fani geçişini onaylamasını istemişti; ve, Yaratanlarını düzeylerinin bir varlığı olarak selamlamak ve kabul etmek için burada toplanmış bulunan, yedi malikâne dünyanın bir araya gelmiş morontia topluluklarına dönen bir biçimde, İsa fani-sonrası sürecinin ilk kelimelerini söylemişti. Morontia İsa şunu söylemişti: “Beden içindeki yaşamımı tamamlamış olarak, ben, yükseliş yaratılmışlarımın yaşamını daha bütüncül bir biçimde bilebilmek ve Cennet içindeki Babamın iradesini daha ileri bir biçimde açığa çıkarabilmek için burada geçiş bütünlüğü içinde kısa bir süreliğine vakit geçirmek istiyorum.”
189:1.11 İsa bu şekilde konuştuktan sonra, Kişileşmiş Düzenleyicisi’ne işaret etmişti; ve, yeniden dirilişi gözlemlemek için Urantia üzerinde bir araya gelmiş olan tüm evren usları derhal ilgili evren görevlerine gönderilmişlerdi.
189:1.12 İsa bu aşamada, morontia düzeyi ilişkilerine başlamıştı bir yaratılmış olarak o, Urantia üzerinde kısa bir süreliğine yaşamayı tercih etmiş bulunduğu yaşamın gereklilikleriyle tanıştırılmıştı. Morontia dünyasına olan bu tanıştırılma, dünya zamanının bir saatinden biraz daha fazla süre almış olup, beden içindeki eski birliktelikleriyle iletişimde bulunma arzusuyla iki kez kesintiye uğramıştı bu birliktelikler Kudüs’ten, onun yeniden dirilişimim kanıtı olarak gördükleri boş kabre bakmak için gelmişlerdi.
189:1.13 Bu aşamada — İnsan Evladı’nın morontia yeniden dirilişi olarak — İsa’nın fani taşınması tamamlanmıştı. Maddi ve ruhsal olarak yarı-yol halindeki bir kişilik olarak Üstün’ün geçişsel deneyimi başlamıştı. Ve, o bunların tümünü kendi içindeki güç ile gerçekleştirmişti; hiçbir kişilik ona herhangi bir biçimde yarımda bulunmamıştı. O bu aşamada morontialı İsa olarak yaşamış olup, bu morontia yaşamına başlarken, maddi bedeni orada kabir içinde rahatsız edilmemiş halde yatmaya devam etmekteydi. Askerler hala gözetim içinde beklemekteydi, ve valinin kayalar çevresindeki mührü hala bozulmamıştı.
189:2.1 Üçü on geçe, yeniden dirilmiş olan İsa Satania’nın yedi malikâne dünyasından gelen bir araya toplanmış morontia kişilikleriyle bütünleşirken, yeniden dirilişin melekleri olarak — başmeleklerin önderi Cebrail’e yaklaşmış olup, İsa’nın maddi bedeni ile ilgili soruda bulunmuştu. Başmeleklerin başı şunu söylemişti: “Bizler Mikâil’in bahşedilme deneyimine ait morontia yeniden dirilişine katılmayabiliriz; ancak, bizler, derhal ayrışma için onun fani kalıntılarının gözetimimize alınmasını arzu etmekteyiz. Bizler, maddeyi bütünlüğünden çıkarma yöntemimizi uygulamamızı sunmuyoruz; bizler yalnızca, hızlandırılmış zaman sürecini gerçekleştirmeyi arzu ediyoruz. Egemen’in Urantia üzerinde yaşadığını ve öldüğünü görmüş olmak bizler için yeterlidir; cennetin birlikleri, bir evrenin Yaratanına ve Koruyucusuna ait insan bütünlüğünün yavaşça gerçekleşen ayrışımının sahnesine maruz kalmanın hatırasından kurtarılmış olacaktır. Nebadon’un tamamına ait göksel usların adına, bana Nasıralı İsa’nın maddi bedeninin gözetiminin ve bizlere onun derhal aytışmasını gerçekleştirmek için emrin verilmesini rica ediyorum.”
189:2.2 Ve, Cebrail Edentia’nın kıdemli En Yüksek Unsuru ile görüş alış verişinde bulunduğunda, göksel birliklerin baş melek sözcüsüne, uygun gördüğü biçimde İsa’nın fiziksel kalıntılarının bu türden kurtuluşunu gerçekleştirmek için izin verilmişti.
189:2.3 Başmeleklerin başına izin verildiğinde, o, göksel kişiliklere ait her düzeyin temsilcilerinden meydana gelen sayısız birlik ile birlikte, akranlarının birçoğunun desteğini istemişti; ve, bunun ardından, Urantia yarı-ölümlülerinin yardımıyla, İsa’nın fiziksel bedeninin iyeliğini almaya geçmişti. Ölümün bu bedeni, tamamiyle maddi olan bir yaratımdı o fiziksel olup, tamı tamına bu bütünlükteydi; o, yeniden dirilişin morontia biçimi mühürlenmiş oyuktan kaçamamış olsaydı, kabirden çıkarılamazdı. Belirli yan morontia kişiliklerinin yardımıyla, morontia biçimi, olağan maddeden etkilenmeyen bir biçimde ancak aynı zamanda da âlemlerin fanileri gibi maddi varlıklar tarafından algılanabilir ve onlar tarafından ilişki kurabilir haldeki ruhaniyet türüne getirilebilmektedir.
189:2.4 Onlar, neredeyse anlık olan ayrışmanın soylu ve saygılı kurtuluşu uyarınca İsa’nın bedenini almaya hazır hale geldiklerinde, mabedin girişinden kayaları oynatma görevi ikincil Urantia yarı-ölümlerine verilmişti. Bu iki taştan büyük olanı, bir değirmen taşına çok benzeyen bir biçimde, devasa bir yuvarlak biçimdeydi; ve, o, kayadan yontulmuş bir kanalda, mabedi açmak veya kapatmak için ileri geri itebilmek için, hareket etmekteydi. Gözler haldeki Musevi muhafızlar ve Romalı askerler bu devasa kayanın sabahın karanlık saatlerinde kendi kendine — bu türden bir hareket için hiçbir aracı kullanılmaksızın — mabedin girişinden açıldığını gördüklerinde, korku ve panikle dolmuşlardı ve, onlar olay yerinden bir çırpıda kaçmışlardı[3][4]. Museviler, mabetteki kumandanlarına bu yaşananları bildirmek için geri döndükten sonra evlerine kaçmışlardı. Romalılar Antonia kalesine kaçmış olup, görmüş oldukları şeyleri o görevine gelir gelmez centuriona bildirmişlerdi.
189:2.5 Musevi önderler, İsa’dan sözde kurtuluşun ahlaksız sürecine ihanetkar Yudas’a rüşvet önererek başlamışlardı ve, bu aşamada, bu utandırıcı durum ile karşı karşı kalındığında, konumlarını terk etmiş olan muhafızlarını cezalandırmayı düşünmek yerine, bu muhafızlara ve Romalı askerlere rüşvet önermek zorunda kalmışlardı[5]. Onlar bu yirmi kişinin her birine bilirli miktarda para önemiş olup, herkese şu şekilde söylemelerini emretmişlerdi: Gece vakti uyurken, onun takipçileri gelip bedeni bizlerden aldı.” Ve, Musevi önderleri, onların bir rüşveti kabul etmiş oldukları valinin kulağına gidecek olursa kendilerini Pilatus’un önünde savunacaklarına dair en yüksek sözleri vermişlerdi.
189:2.6 İsa’nın yeniden dirilişine dair Hıristiyan inanışı, “boş mezara” dair gerçekliğe dayanmıştı. Mezarın boş olması gerçekten de bir gerçekti, ancak bu yeniden dirilişin gerçekliği değildi. Mezar gerçekten de ilk inananlar ulaştığında boştu, ve Üstün’ün kuşku duyulmaz yeniden dirilişi ile ilişkili halde bu gerçek, şu gerçek olan bir inanışın oluşturulmasına neden oldu: İsa’nın maddi ve fani bedeni mezardan yükseltilmişti. Ruhsal gerçeklikler ve ebedi değerler ile ilişkili olan gerçeklik, her zaman, bariz gerçekliklerin bir bileşimi üzerine inşa edilemez. Her ne kadar bireysel gerçekler maddi bir biçimde gerçek olsa da, bu gerçeklerin bir topluluğunun ilişkileminin doğrudan bir biçimde gerçeksel ruhsal yargılara çıkacağı anlamına gelmez.
189:2.7 Zamanın gecikmeleri ve fani ayrışmanın ve maddi bozumlumun olağan ve görünebilir haldeki süreçleri işlemeden, “tozdan toza” olan bir dönüş halinde, özel ve benzersiz bir ayrışmayı sağlamaları için göksel birliklere iznin verilmiş olması sebebiyle Yusuf’un mezarı boştu, İsa’nın yeniden yaşama döndürüldüğü veya yeniden diriltildiği için değil[6].
189:2.8 İsa’nın fani kalıntıları, tüm insan bedenlerini niteleyen elementsel ayrışımın aynı doğal sürecinden geçmişti; ayrışımın bu doğal biçiminin nihayeten, neredeyse anlık hale getirilen bir biçimde çabuklaştırılmış halde, fazlasıyla hızlandırılmış olması dışında.
189:2.9 Mikâil’in yeniden dirilişinin gerçek kanıtları doğası bakımından ruhsaldır, her ne kadar bu öğreti yeniden dirilmiş olan morontia Üstünü ile buluşmuş, onu tanımış ve kendisiyle bir araya gelmiş olan âlemin birçok fanisinin tanıklığı ile doğrulanmakta olsa da. O, Urantia’da nihai olarak ayrılmadan önce neredeyse bin insan varlığının kişisel deneyiminin bir parçası haline gelmişti.
189:3.1 Bu Pazar sabahı dört buçuktan biraz sonra, Cebrail başmelekleri yanına toplamış olup, Urantia üzerindeki Âdemsel yazgı döneminin sonlanışıyla gelen genel yeniden dirilişi başlatmak için hazırlanmıştı. Bu büyük olay ile ilişkili olan yüksek meleklerin ve çocuksu meleklerin geniş bir birliği uygun bir düzen içinde harekete geçtiğinde, morontia Mikâil’i, şunu söyleyen bir biçimde, Cebrail’in karşısında belirdi: “Babam kendi içinde yaşama sahip olduğu gibi, onu kendisi içinde yaşama sahip olması için Evlat’a vermiştir. Her ne kadar ben evren karar yetkimi kullanmaya henüz bütünüyle devam etmiş olmasam da, bu kendi kendime getirmiş olduğum kısıtlama hiçbir biçimde uyuyan evlatlarım üzerindeki bahşedilme yaşamını kısıtlamamaktadır; geleneksel yeniden diriliş çağrı listesini duyurma başlasın[7].”
189:3.2 Başmeleklerin döngüsü bu dönemde ilk kez Urantia’dan faaliyet göstermişti. Cebrail ve başmelek birlikleri, gezgenin ruhsal kutup noktalarına hareket etmişti; ve, Cebrail işaret verdiğinde, şunu söyler bir halde, malikâne dünyaların sisteminin ilkine Cebrail’in sesi yansımıştı: “Mikâil’in emriyle, bir Urantia yazgı dönemine ait ölüler ayağa kalksın!” Bunun ardından, Âdem döneminden beri uykuya düşmüş olan ve karara hâlihazırda gitmemiş bulunan, Urantia’nın insan ırklarına ait hayatlarını sürdüren her bir kişi, morontia töreni için hazırlanmak için mansonianın yeniden diriliş odalarında belirdi. Ve, bir an içerisinde yüksek melekler ve onların birliktelikleri malikâne dünyaları için ayrılmaya hazır hale geldi. Olağan bir koşulda, bu kurtulan fanilerin topluluk gözetimine bir kez atanmış haldeki, yüksek meleksel koruyucular mansonianın yeniden diriliş odalarında onların uyandıkları an hazır halde bulunacaklardı ancak, onlar bu zaman zarfında bu dünyanın kendisinde bulunmaktaydı çünkü İsa’nın morontia yeniden dirilişi ile ilişkili olarak Cebrail’in burada bulunması gerekmekteydi.
189:3.3 Her ne kadar Âdem ve Havva döneminden sonraki çağlar boyunca kişisel yüksek meleksel koruyuculara sahip olan sayısız birey ve ruhsal kişilik ilerleyişinin gerekli kazanımlarını elde emiş kişiler mansoniaya ilerlemiş bulunsa da, ve orada Urantia evlatlarının birçok özel ve bin yılsal yeniden dirilişleri gerçekleşmiş olsa da, bu gezegensel çağrı duyuruşlarının üçüncüsü veya diğer bir değişle bütüncül yazgı dönem yeniden dirilişleriydi. Onların ilki Gezegensel Prens’in varışı zamanında ortaya çıkmıştı ikincisi Âdem zamanında ve üçüncü olarak bu, Nasıralı İsa’nın, fani taşınması olarak, morontia yeniden dirilişini simgelemişti.
189:3.4 Gezegensel yeniden dirilişin işareti başmeleklerin önderi tarafından alındığında, İnsan Evladı’nın Kişileşmiş Düzenleyicisi, yerel evrenin tüm bu evlatlarını ilgili kumandanlarının yönetim yetkisine geri veren bir biçimde, Urantia üzerinde bir araya gelen göksel birlikler üzerindeki yönetim yetkisini bıraktı. Ve, o bunu gerçekleştirdiğinde, Mikâil’in fani taşınmasının tamamlanışını Emanuel ile kayıt altına almak için Salvington’un yolunu tutarak ayrıldı. Ve, onu derhal, Urantia üzerinde görevde bulunması gerekmeyen göksel birliğin tamamı eşlik etti. Ancak, Cebrail, morontia İsa ile birlikte Urantia’da kalmaya devam etti.
189:3.5 Ve, bu, kısmi ve kısıtlı insan görüşünün sınırlamalarından özgür halde, gerçekte neyin gerçekleşmiş olduğunu görmüş olanlar tarafından izlenmiş olduğu haliyle İsa’nın yeniden dirilişine ait olayların aktarımıdır.
189:4.1 Bu erken Pazar sabahı İsa’nın yeniden diriliş vaktine yaklaştığımızda, on iki havarinin, Üstünleri ile birlikte son akşam yemekleri boyunca uzandıkları koltukların tam da üzerinde istirahat eden bir biçimde, üst odada uyudukları yer olan İlyas ve Meryem Markus’un evinde konaklamakta olduğu hatırlanmalıdır. Bu Cuma sabahı Tomas haricinde onların tümü burada toplanmıştı. Tomas geç Cumartesi gecesi onlar ilk kez bir araya geldiğinde birkaç dakikalığına onlar ile birlikteydi; ancak, İsa’nın başına neyin gelmiş olduğu düşüncesiyle beraber, havarileri görmek onun için kaldıracağından fazla bir şeydi. O birlikteliklerine bakıp, sıkıntıları için yalnız bir biçimde yas tutacağını düşündüğü yer olan Bethpage’deki Şimon’un evine giden bir biçimde, odadan derhal ayrıldı. Havarilerin tümü acı çekmişti, ancak onlar, kuşku ve umutsuzluk yerine korku, yas ve utançtan sıkıntı çekmişlerdi.
189:4.2 Nikodemus’un evinde onlar, Davud Zübeyde ve Arimethealı Yusuf ile ve İsa’nın Kudüs takipçilerinin daha önde gelenlerinden olan on iki ile on beş kişi arasında değişen kişi ile birlikte bir araya toplanmışlardı. Arimathealı Yusuf’un evinde, önde gelen kadın inananların on beş veya yirmisi bulunmaktaydı. Yalnızca bu kadınlar Yusuf’un evinde konaklamış olup, Şabat günü boyunca ve Şabat’tan sonraki akşam mezardaki gözetler haldeki askeri korumalara görünmemek için burada bir arada durmuşlardı ne de onlar, ikinci bir kayanın mezar önünden oynatılmış olduğunu ve bu iki kayanın da Pilatus’un mührü altına yerleştirilmiş olduğunu öğrenmişlerdi.
189:4.3 Bu Pazar sabahı üçten biraz önce, günün ilk ışıkları doğuda ortaya çıkmaya başladığında, kadınların beşi İsa’nın mezarı için yola koyulmuşlardı[8]. Onlar, özel mumyalama losyonlarının fazlaca bir miktarını hazırlamış olup, kendileriyle birlikte birçok keten çarşafı taşımışlardı. Onların amacı, İsa’nın bedenine ölüm kutsamasını daha bütüncül bir biçimde vermek ve onu yeni çarşaflarla daha dikkatli bir biçimde sarmalamaktı.
189:4.4 İsa’nın bedenini kutsamanın bu görevine gitmiş olan kadınlar şunlardı: Mecdelli Meryem, Alpheus ikizlerinin annesi Meryem, Zübeyde kardeşlerinin annesi Şalomi, Çuza’nın eşi Yoanna ve İskenderiyeli Ezra’nın kızı Susanna.
189:4.5 Özlü yağlarla yüklü beş kadın boş kabrin önüne ulaştığında saat üç buçuk sularıydı. Onlar Şam köprüsünden çıktıklarında, belirli bir ölçüde panik içinde şehre doğru kaçan belirli bir sayıdaki askerle karşılaşmışlardı ve, bu onların birkaç dakikalığına durmalarına neden olmuştu; ancak, başka hiçbir şey yaşanmadığında, onlar yolculuklarına devam etmişlerdi.
189:4.6 Onlar, mezarın girişinden taşların çekilmiş olduğunu görmeleri karşısında fazlasıyla şaşkınlığa düşmüşlerdi; zira onlar evden çıkarken kendilerine “Taşları çekmede bizlere kim yardım edecek” şeklinde soru sormuşlardı[9]. Onlar yüklerini indirmiş ve birbirlerine korku ve büyük şaşkınlık içinde bakmaya başlamışlardı[10]. Onlar burada korku içinde titrer halde dururken, Mecdel küçük olan kaya etrafından yolu bulmaya çalışıp, açık oyuğa girmeye cüret etmişti. Yusuf’un bu mezarı, yolun doğu yakasındaki tepe kenarı üzerinde bulunan bahçesindeydi; ve, o aynı zamanda doğuya bakmaktaydı[11]. Bu saatte Meryem’in Üstün’ün bedeninin bırakılmış olduğu yeri görüp, onun gitmiş olduğunu anlayacak kadar yeni günün yeterli yeni ışığı bulunmaktaydı. İsa’nın bırakılmış olduğu kaya oyuğunda, Meryem yalnızca, onun başının yaslatılmış olduğu katlanmış mendili ve göksel birlikler bedeni kaldırmadan önce taşta dururken bütünüyle sarılmış olduğu boş sargıları görmüştü. Örten çarşaf gömü oyuğunun ucunda durmaktaydı.
189:4.7 Meryem birkaç anlığına mezarın kapı eşiğinde bekledikten sonra (o kabre ilk girdiğinde burayı kesin bir biçimde seçememişti), İsa’nın bedeninin gitmiş olduğunu ve onun yerine yalnızca bu defin örtülerinin bulunduğunu görmüş olup, endişe ve mutsuzluğunun bir haykırışında bulunmuştu. Kadınların tümü aşırı bir biçimde ne yapacaklarını bilmez haldeydi; onlar, şehir kapısında panik içindeki askerleri gördüklerinden beri bıçak sırtı üzerindelerdi; ve, Meryem bu mutsuzluk haykırışında bulunduğunda, onlar dehşete kapılmış olup, çabucak buradan kaçmışlardı. Ve, onlar, Şam kapısına kadar koşana kadar bir an olsun durmamışlardı. Bu zaman zarfında Yoanna Meryem’i yalnız bırakmış olduğunun farkına varmış olup, vicdan azabı duymuştu; o kendisini eşlik edenleri harekete geçirmiş olup, beraberce kabrin yolunu geri tutmuşlardı.
189:4.8 Onlar oyuğun yakınına ilerlerken, kabirden dışarı çıktığında kardeşlerini bekler halde bulamamış olduğunda daha da dehşet içine kapılmış halde, korku içindeki Mecdelli, bu aşamada onlara doğru koşup, heyecan içinde şöyle haykırmıştı: “O burada değil — onlar onu almış!” Ve, Meryem onları kabre geri götürüp, onların tümü hep birlikte kabrin boş olduğunu görmüşlerdi.
189:4.9 Beş kadının beşi de bunun sonrasında, giriş yakınındaki kaya üzerine oturup, mesele üzerine konuşmaya başlamışlardı. Onlar Şabat günü beraber olup, bedenin başka bir kabir yerine götürülmüş olduğunu düşündüler. Ancak, onlar çıkmazlarına aydınlık getirecek bu türden bir şeyi düşündüklerinde, mezar örtülerinin düzenli bir biçimde yerli yerinde bulunuşunu açıklayamamışlardı sargıların tam da kendisi yerinde dururken ve defin rafında olduğu gibi dururken beden nasıl olurda götürülmüş olabilirdi?
189:4.10 Bu kadınlar bu yeni günün doğumunun erken saatlerinde orada otururlarken, bir yana bakıp, sessiz ve hareketsiz bir yabancıyı görmüşlerdi. Bir anlığına onlar tekrar korku içine kapılmışlardı ancak, Mecdelli Meryem, ona doğru koşan ve kendisine bahçenin bahçıvanı şeklinde varsaydığı haliyle hitap eden bir biçimde, şunu söyledi: “Üstün’ü nereye götürdün? Onu nereye defnettin? Söyle ki gidip onu alabilelim.” Yabancı Meryem’e cevap vermediğinde, o ağlamaya başladı. Bunun ardından İsa onlara, şunu söyleyen bir biçimde, “Kimi arıyorsunuz?” şeklinde konuştu. Meryem: “Bizler Yusuf’un kabrinde yatırılmış olan İsa’yı arıyoruz ama o gitmiş. Onların kendisini nereye götürdüğünü biliyor musun?” Bunun ardından İsa: “Bu İsa sizlere Celile’de bile, onun öleceği ve tekrar dirileceğini söylemedi mi?” Bu sözler kadınları şaşkınlık içerisine düşürmüştü; ancak, Üstün o kadar değişmişti ki onlar, onun sırtı cılız ışıklara geri dönü halde kendisini henüz tanıyamamışlardı. Ve, onlar İsa’nın bu sözleri üzerine düşünürlerken, o Meedelli’ye, “Meryem” biçiminde bilindik bir sesle hitap etti[12]. Ve, o, oldukça iyi bilinen duygudaş ve şefkatli karşılamanın bu sözünü duyduğunda, onun Üstün’ün sesi olduğunu anlamıştı ve, o derhal, şöyle haykırırken, dizlerine kapanmıştı: “Koruyucum, ve benim Üstünüm!” Ve, diğer kadınların tümü, ihtişamlandırılmış halde kendileri önünde duran kişinin Üstün olduğunu anlamış olup, çabucak önünde diz çökmüşlerdi.
189:4.11 Bu insan gözleri, bu zaman zarfında İsa’ya eşlik etmekte olan belirli morontia kişiliklerinin birlikteliği içindeki dönüştürücülerin ve yarı-ölümlülerin özel hizmetiyle İsa’nın morontia halini görmeleri mümkün hale getirilmişti.
189:4.12 Meryem onun ayaklarını kucaklamayı amaçladığında, İsa şunun söyledi: “Dokunma bana, Meryem, zira be senin beni beden içinde bildiğin halde değilim. Bu halde ben Babaya yükselmeden önce bir süreliğine vakit geçireceğim. Ancak, hepiniz, şimdi gidin ve — ve Petrus’a — dirildiğimi ve sizlerin benimle konuşmuş olduğunuzu söyleyin[13].”
189:4.13 Bu kadınlar şaşkınlıklarının derin etkisinden kurtulduklarında, şehre doğru acele ile koşmuş olup, başlarına neyin geldiğini başından sonuna kadar on havariye anlatmış oldukları yer olan İlyas Markus’un evine gitmişlerdi[14][15]. Onlar ilk başta kadınların bir hayal görmüş olduğunu düşünmüşlerdi; ancak, Mecdelli Meryem İsa’nın kendilerine söylemiş olduğu kelimeleri tekrar ettiğinde, ve Petrus kendi ismini duyduğunda, Petrus, Yahya tarafından yakın bir biçimde takip edilir halde, kabre ulaşmak ve bunları kendi gözleriyle görmek için acele ile üst odadan çıkmıştı[16].
189:4.14 Kadınlar, İsa ile konuşmanın hikâyesini diğer havarilere tekrarlamışlardı ancak, onlar kendilerine inanmayacaklardı ve, onlar, Petrus ve Yahya’nın gerçekleştirdiği gibi olanı biteni kendi kendilerine anlamaya çalışmayacaklardı.
189:5.1 İki havari Golgotha ve Yusuf’un kabri için koştuğunda, Petrus’un düşünceleri korku ve umut arasında gidip gelmişti; o Üstün ile buluşmaktan korku duymaktaydı ancak, o, İsa’nın kendisine özel bir söz gönderme anlatısı karşısında umutlanmıştı. O İsa’nın gerçekten yaşıyor oluşuna yarı gönüllü bir biçimde kani olmuştu; o, üçüncü gün diriliş sözünü hatırlamıştı. Anlatılması zor ama, çarmıhın vaktinden beri onun Kudüs boyunca kuzeye doğru aceleyle hareket ettiği bu vakte kadar bu sözü hatırlamak aklının ucundan geçmemişti. Yahya şehirden aceleyle çıkarken, ruhu neşe ve umudun tuhaf bir coşkunluğuyla dolmuştu. O, kadınların gerçek bir biçimde Üstün’ün yükselmiş olduğunu görmelerine yarı bir biçimde kani olmuştu.
189:5.2 Petrus’tan genç bir halde, Yahya, onu geçmiş olup, mezara ilk önce ulaşmıştı. Yahya, mezara bakan bir biçimde, kapı eşiğinde beklemiş olup, her şey tam da Meryem’in tasvir etmiş olduğu gibiydi[17]. Çok kısa bir süre içinde Şimon Petrus acele ile yetişmiş olup, girmesiyle oldukça tuhaf bir biçimde durmakta olan mezar örtüleriyle aynı boş kabri görmüştü[18]. Ve, Petrus dışarı çıktığında, Yahya’da içeri girip her şeyi gözleri ile görmüştü; ve, bunun ardından onlar, görmüş ve duymuş oldukları şeylerin anlamını yorumlamak için kayanın üstünde oturmuşlardı. Ve, onlar burada otururlarken, kendilerine İsa hakkında söylenmiş olan her şeyi akıllarından geçirmeye başlamışlardı ancak, onlar, neyin yaşanmış olduğunu açık bir biçimde görememişlerdi.
189:5.3 Petrus ilk başta, mezarın talan edildiğini; bedenin düşmanlar tarafından çalınışını ve muhafızların muhtemel bir biçimde rüşvet ile kandırıldığını önermişti. Ancak, Yahya, eğer beden çalınmış olsa mezarın bu kadar düzenli bir biçimde bırakılmayacağının fikrini yürütmüştü; ve, o aynı zamanda, sargıların nasıl arkada bırakıldığı ve bu kadar bariz bir biçimde bozulmamış halde kaldığı sorusunu sormuştu. Ve, tekrar onarın ikisi de, mezar örtülerini daha yakın bir biçimde incelemek için kabre geri gitmişlerdi. Onlar mezardan ikinci defa gelirken, Mecdelli Meryem’i geri dönmüş eve giriş önünde ağlar halde bulmuşlardı. Meryem, İsa’nın mezardan yükseleceğine inanan bir biçimde havarilere gitmişti; ancak, onların tümü kendisinin bildirisine inanmayı reddettiğinde, üzüntüye kapılmış olup, hayal kırıklığına uğramıştı. O, İsa’nın alışıldık sesini duymuş olduğu yer olan kabir yakınına geri dönme arzusu duymuştu.
189:5.4 Meryem, Petrus ve Yahya ayrıldıktan sonra burada vakit geçirmeye devam ederken, Üstün, şunu söyleyen bir biçimde tekrar ona göründü: “Kuşku duyma; gördüğün ve duyduğun şeye inanma cesareti göster[19]. Havarilerime geri dön ve onların tümüne tekrar benim yükseldiğimi, onlara görüneceğimi ve yakın bir süre içinde söz vermiş olduğum gibi onlar önünde gideceğimi söyle[20].”
189:5.5 Meryem Markus evine acele ile geri gidip havarilere onun İsa ile tekrar konuşmuş olduğunu söyledi; ancak, onlar kendisine inanmayacaklardı. Ancak, Petrus ve Yahya geri döndüğünde, onlar alay etmeye sonlandırmış olup, korku ve dehşetle dolmuşlardı.