© 2021 Urantia Society of Greater New York
Makale 191. Havariler ve Diğer Önderlere Görünüşler |
Dizin
Çoklu sürüm |
Makale 193. Son Görünüşler ve Yükseliş |
192:0.1 HAVARİLERİN Celile için Kudüs’ü terk ettiği zaman zarfında, Musevi önderleri dikkate değer bir biçimde sakinleşmişti. İsa yalnızca krallık inananlarından meydana gelen ailesine göründüğü için, ve havariler saklanıp, kamuya açık duyuruda bulunmadığı için, Musevi önderleri müjde hareketinin, son kertede, etkili bir biçimde bastırıldığı sonucuna varmışlardı. Onlar, tabii ki, İsa’nın ölümden dirilişine dair söylentilerin artış gösteren bir yayılışından olumsuz bir biçimde etkilenmişlerdi; ancak, onlar, rüşvetle alınmış olan muhafızların, takipçilerinin eliyle bedenin alınmasına dair anlatımın tekrarlanışıyla bu türden raporların tümüne etkin bir biçimde karşı koymasına güveniyorlardı[1].
192:0.2 Bu zaman zarfından itibaren, idamın artış gösteren dalgasıyla havariler etrafa dağılana kadar, Petrus genel olarak havarisel birliğin başı olarak tanınmıştı. İsa hiçbir zaman ona bu türden bir yönetim yetkisi vermemişti; ve onun akran havarileri hiçbir zaman onu bu türden bir sorumluluk mevkisi için seçmemişlerdi; o kendiliğinden bunu üstlenmiş olu, ortak rıza ile onu tutmuştu; zira o aynı zamanda bu topluluğun ortan duyurucusuydu. Bu andan itibaren kamuya açık duyuru havarilerin başlıca işi haline gelmişti. Celile’den geri dönüşlerinde, Yudas’ın yerine seçmiş oldukları kişi Mathias onların haznedarı olmuştu[2].
192:0.3 Kudüs’de vakit geçirdikleri hafta boyunca İsa’nın annesi Meryem vaktin büyük bir kısmını, Arimethealı Yusuf’un evinde konaklayan kadın inananlarla birlikte geçirmişti.
192:0.4 Havarilerin Celile için ayrılmış oldukları bu erken Pazartesi sabahı Yahya Markus onlarla birlikte gitmişti. O onları şehrin dışına kadar takip etmiş olup, onlar Bethani’nin oldukça ötesine geçtiklerinde, cüretkâr bir biçimde, onların kendisini geri göndermeyecek oluşundan emin hisseden bir biçimde, kendilerine arasına katılmıştı.
192:0.5 Havariler, dirilmiş Üstünlerinin hikâyesini anlatmak için Celile’ye olan yolda birkaç kez durmuşlardı, ve bu nedenle onlar Çarşamba gecesi çok geç saatlere kadar Bethsayda’ya varmamışlardı. Onların tümü uyanıp, kahvaltıya oturmaya hazır hale gelmeleri Perşembe günü öğlen saatlerini bulmuştu.
192:1.1 Nisan’ın 21’i Cuma sabahı yaklaşık olarak saat altı da, morontia Üstün’ü Celile’deki ilk olan on üçüncü görünüşünü, Bethsayda’daki olağan kıyıya çıkma yerine tekneleri yaklaşırken on havariye görünmüştü[3].
192:1.2 Havariler Perşembe gününün öğleden sonrasını ve erken akşamını Zübeyde’nin evini ziyaret ederek geçirirken Şimon Petrus onların balığa çıkmasını önermişti. Petrus balığa gitmeyi sunduğunda, havarilerin tümü kendisinin beraberinde gelmeye karar verdi. Bütün bir gece onlar ağlarla emek vermişti ancak onlar bir tane balık bile yakalayamadılar[4]. Onlar bir balık tutmadaki başarısızlıklarını fazlaca önemsemediler, zira onlar Kudüs’te kendilerine oldukça yakın bir süre içinde gerçekleşen şeyler üzerine olan bir biçimde, bahsedecekleri birçok deneyime sahipti. Ancak, gün ağardığında, onlar Bethsayda’ya geri dönmeye karar verdiler. Kıyıya yaklaştıklarında, bir ateş kenarında bekler halde kıyıya çıkış yeri yakınında, kumsalda birini gördüler[5]. İlk başta onlar bu kişinin, tuttukları şeylerle kendilerini karşılamak için inmiş olan Yahya Markus olduğunu düşündüler; ancak onlar kıyıya yaklaştıklarında hata içinde olduklarını gördüler — bu kişi Yahya olamayacak kadar uzundu. Kıyıdaki kişinin Üstün olabileceği onların hiçbirinin aklından geçmemişti. Onlar, korku, ihanet ve ölümün acı ilişkilemleri ile dolu Kudüs’teki kapalı çevrelerinden çok uzakta, doğanın ortasında, önceki ilişlilerinin sahnelerinin tam da ortasında kendileriyle buluşma istediğini hiçbir biçimde anlamamışlardı. O öncesinde kendilerine, eğer onlar Celile’ye gidecek olursa, onları burada karşılayacak oluşunu söylemişti, ve o bu anda bu sözü yerine getirmek üzereydi.
192:1.3 Onlar demir atıp, kıyıya çıkmak için küçük tekneye girmeye hazırlandıklarında, sahildeki adam onlara şöyle seslendi: “Gençler, bir şey yakalayabildiniz mi?” Ve, onlar, “Hayır” şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine o: “Ağı teknenin sağ tarafından atın, orada balık bulacaksınız[6].” Onlar İsa’nın kendilerine yönergede bulunmuş olduğunu bilmeden, tek bir elden ağı söylenen bir biçimde atmışlardı ve, derhal ağ o kadar dolmuştu ki, onlar neredeyse hiçbir bir biçimde onu kaldıracak güce sahip değillerdi. Bu aşamada, Yahya Zübeyde’nin anlayışı kuvvetli olduğu için, ve o çok ağır olan ağı gördüğünde, Üstün’ün kendilerine konuşmuş olduğunu anlamıştı. Bu düşünce aklına geldiğinde, o Petrus’un kulağına eğilmiş ve Petrus’a şunları fısıldamıştı: “O kişi Üstün’ün kendisi.” Petrus her zaman düşüncesiz eylemin ve aceleci adanmışlığın bir kişisiydi; böylece, Yahya bunu kulağına fısıldadığında, o çabucak doğrulup, Üstün’ün yanına daha hızlı ulaşabilmek için suya doğru atladı. Onun kardeşleri, küçük teknede kıyıya gelen bir biçimde, balıkları arkalarından çekere, onu yakından takip etti.
192:1.4 Bu zaman zarfında Yahya Markus ayakta olup, havarilerin ağır ağ ile kıyıya geldiklerini görmüş bir halde, onları karşılamak için kıyıya koşmuştu; ve, onlar on kişi yerine on bir kişiyi gördüklerinde, tanınmayan kişinin dirilmiş İsa olduğunu düşündü; ve, şaşkınlık içindeki onlu sessizlik içinde dururken, genç Üstün’e yetişip, ayaklarına kapanır halde, şunu söyledi: “Koruyucum ve Üstünüm.” Ve, bunun ardından İsa, onları, “Huzur üzerinize olsun” biçiminde karşıladığında Kudüs’te konuştuğu gibi değil, alışıldık sesi konuşmuş olup, Yahya Markus’a şöyle seslenmişti: “Ne diyeyim, Yahya, seni tekrar ve iyi bir sohbette bulunabileceğimiz yer olan huzurlu Celile’de gördüğüme sevindim. Bizimle birlikte kal, Yahya, beraber kahvaltı edelim.”
192:1.5 İsa genç adamla konuşurken, onlu o kadar şaşkınlığa uğramış ve o kadar şaşırmıştı ki, sahilde yatan balık ağı yükünü çekmeyi umursamamışlardı. Bu aşamada İsa: “Balıkları getirin ve onlardan bazısını kahvaltı için hazırlayın. Hâlihazırda ateşimiz ve bir sürü ekmeğimiz var[7].
192:1.6 Yahya Markus Üstün’e saygısını belirtirken, orada sahilde yanan ateşteki kömürlerin sahnesi karşısında bir anlağına şaşkınlık içine düşmüştü; bu sahne ona, çok keskin bir biçimde, Üstün’ü reddetmiş olduğu yer olan Annas’ın bahçesindeki ateş kömürleri ile olan geceyi hatırlatmıştı ancak, o kendisine çeki düzen verip, Üstün’ün ayaklarına kapanan bir biçimde, şunu haykırmıştı: “Benim Koruyucum ve Benim Üstünüm!”
192:1.7 Petrus bunun ardından ağı çekerlerken yoldaşlarına katılmıştı. Onlar yüklerini indirdiklerinde balıkları saymış olup, 153’ten fazla büyük balığı yakaladıklarını saymışlardı. Ve, tekrar, bu olayı diğer bir mucizevî balık yakalama olayı şeklinde adlandırmışlardı. Bu yaşanmışlıkla ilişkili hiçbir mucize yoktu[8]. O yalnızca, Üstün’ün öncül bilgisinin bir uygulanışıydı. O balıkların orada olduğunu bilmekte olup, bunun uyarınca havarilerine ağı nereye atmaları gerektiğini söylemişti.
192:1.8 İsa onlara, şunu söyleyen bir biçimde, hitap etmişti: “Şimdi, hepiniz, kahvaltıya gelin. Sizlerle sohbet ederken ikizler bile buraya oturmalı Yahya Markus balıkları hazırlayacak.” Yahya Markus, Üstün’ün ateşe koymuş olduğu, iyi büyüklükte yedi balığı getirmişti; ve, onlar piştiğinde, ufaklık onları onluya sundu. Bunun ardından İsa ekmeği bölüp, aç havarilere bunun üzerine sunan Yahya’ya verdi[9]. Onların tümüne bunlar sunulduğunda, İsa Yahya Markus’tan, kendisi ufaklığa balık ve ekmek sunarken oturmasını istedi. Ve, onlar yemeklerini yerken, İsa onlarla sohbet etti ve Celile ve tam da bu göl çevresindeki birçok deneyimlerlerini tekrar anlattı.
192:1.9 Bu, İsa’nın havarilere bir topluluk olarak kendisini göstermiş olduğu üçüncü seferdi[10]. İsa, onların balık yakalayıp yakalamadığını soran bir biçimde, kendilerine ilk kez hitap ettiğinde, onlar bu kişinin kim olduğundan şüphelenmemişlerdi, zira bu Celile Denizi üzerindeki bu balıkçılar için ortak bir deneyimdi; kıyıya çıktıklarında, kurutma ticaretleri için taze yakalanmış balıkları genellikle tam da orada satın almak için bulunan Teriça’nın balık tüccarları tarafından bu şekilde karşılanırlardı.
192:1.10 İsa on havari ve Yahya Markus ile bir saatten daha fazla bir süre boyunca sohbet etti; ve, o bunun ardından, onlarla ikişerli topluluklar halinde, sahilden yukarı aşağı yürüdü — ancak bu ikili çiftler ilk başta beraber göndermiş olduğu aynı çiftler değildi. Havarilerin on biri de Kudüs’ten beraber inmişlerdi; ancak, Şimon Zelotes onlar Celile’ye yaklaşırlarken gittikçe o kadar ümitsiz hale gelmişti ki, Bethsayda’ya ulaştıklarında kardeşlerini terk etmiş olup, evine geri dönmüştü.
192:1.11 Bu sabah onlardan ayrılmadan önce, İsa havarilerin ikisinin Şimon Zelotes’e gitmek için gönüllü olmasını ve onu tam da bu gün geri getirmesini söyledi. Ve, Petrus ve Andreas bunu böyle gerçekleştirdi.
192:2.1 Onlar kahvaltılarını bitirdiklerinde, ve diğerleri ateş çevresinde otururlarken, İsa Petrus ve Yahya’ya sahilde bir yürüyüş için beraberinde gelmelerine işaret etmişti. Ve onlar beraber yürürken, İsa Yahya’ya şunu söylemişti: “Yahya, beni seviyor musun?” Ve, Yahya, “Evet, Üstün, tüm kalbimle”, biçiminde cevap verdi. İsa: “O halde, Yahya, hoşgörüsüzlüğünden kurtul ve insanları benim sizleri derinden sevdiğim gibi sevmeyi öğren. Yaşamını derin sevginin dünyada en büyük şey olduğunu ispat etmeye ada. Tanrı’nın derin sevgisi insanı kurtuluş aramaya itmektedir. Derin sevgi, tüm ruhsal iyiliğin atasıdır, gerçekliğin ve güzelliğin özüdür.”
192:2.2 İsa bunun ardından Petrus’a dönüp, şunu sordu: “Petrus, beni derinden seviyor musun?” Petrus: “Koruyucu, biliyorsun, ben seni tüm ruhumla seviyorum.” Bunun ardından İsa: “Eğer beni derinden seviyorsan, Petrus, kuzularımı besle[11]. Zayıfa, fakire ve gence yardım etmeyi ihmal etme. Korku ve gözetim olmadan müjdeyi duyur; Tanrı’nın hiç kimseyi gözetmediğini her zaman hatırla[12]. Tıpkı benim sizlere hizmet etmiş olduğum gibi akran insanlara hizmet et; tıpkı benim sizleri bağışladığım gibi akran fanilerini bağışla. Deneyimin sana meditasyonun değerini ve ussal irdeleyişin gücünü öğretmesine izin ver.”
192:2.3 Onlar biraz daha beraber yürüdükten sonra, Üstün Petrus’a dönüp, şunu sordu: “Petrus, beni gerçekten derinden seviyor musun?” Ve, bunun ardından Şimon: “Evet, Koruyucu, benim seni derinden sevmekte olduğumu biliyorsun.” Ve, tekrar İsa şunu söyledi: “O halde sürüme iyi bak[13]. Sürünün iyi ve doğru bir çobanı ol. Onların sana olan güvenine ihanet etme. Düşmanın elinin yaptıkları karşısında şaşkınlığa düşme. Her zaman hazırlıkta ol — gözlerini açık tut ve dua et.”
192:2.4 Onlar bir kaç daha adım attıktan sonra, İsa Petrus’a döndü ve üçüncü kez, “Petrus, gerçekten beni seviyor musun?” diye sordu. Ve, bunun ardından Petrus, Üstün’ün görünürde kendisine güvenmeyişinden biraz olsun üzülen bir biçimde, güçlü hislerle şunu söyledi: “Koruyucu, sen her şeyi biliyorsun, ve bu nedenle benim gerçekten ve gerçek bir biçimde seni derinden sevdiğimi biliyorsun[14].” Bunun ardından İsa: “Benim sürümü besle. Sürümü terk etme. Tüm akran çobanların için bir örnek ve ilham kaynağı ol. Benim seni derinden sevmiş olduğum gibi sürünü derinden sev, tıpkı benim sizlerin refahına yaşamımı adamış olduğum gibi onların refahına kendini ada[15]. Ve, beni en sonuna kadar takip et.”
192:2.5 Petrus bu son ifadeyi gerçek anlamıyla düşündü — onun İsa’yı takip etmeye devam edişini — ve İsa’ya dönen bir biçimde, Yahya’yı göstererek şunu sordu: “Eğer ben seni takip edecek olursam, bu insanlar ne yapacak?” Ve, bunun ardından, Petrus’un kendi sözlerini yanlış anladığını algılayan bir biçimde, İsa şunu söyledi: “Petrus kardeşlerinin ne yapacağını düşünme. Eğer Yahya sen gittikten sonra burada vakit geçirmeye devam etmesine irade gösterirsem, hatta ben gelene kadar bile, bunun seninle ne ilgisi var? Yalnızca senin beni takip etmenden emin ol[16].”
192:2.6 Bu ifade kardeşler arasında yayılmış olup, Üstün geri dönene kadar Yahya’nın ölmeyeceğine yorumlanan bir ifade olarak algılandı birçokları Üstün’ün geri krallığı güç ve ihtişam içinde kuracağını düşünüp, umut etmişti. Şimon Zelotes’i hizmete geri getiren ve onu çalışmaya tutan şey İsa’nın söylemiş olduğu şeylerin bu yorumu olmuştu[17].
192:2.7 Onlar diğerlerine geri döndüğünde, İsa Andreas ve Yakub ile yürüyüp onlarla konuşmuştu. Onlar kısa bir mesafe kat ettiklerinde, İsa Andreas’a, “Andreas, bana güveniyor musun?” şeklinde soru sordu. Ve, havarilerin eski başı İsa’nın bu türden bir soru soruşunu duyduğunda, durup, şu cevabı verdi: “Evet, Üstün, esin bir biçimde sana güveniyorum, ve sen bunun böyle olduğunu biliyorsun.” Bunun ardından da: “Andreas, eğer bana güveniyorsan — kardeşlerine daha fazla güven — hatta Petrus’a bile. Bir zamanlar ben sana kardeşlerinin önderliği görevini emanet ettim. Şimdi sen ben seni Baba’ya gitmek için bırakırken diğerlerine güvenmek zorundasın. Acı idamlar nedeniyle kardeşlerin etrafa dağılmaya başladığında, benim kardeşim olan Yakub’un düşünceli ve bilge tavsiyecisi ol; taşımak için deneyime sahip olmadığı için yetkin olmayan ona ağır yükler yüklediklerinde. Ve, bunun ardından güvenmeye devam et, zira ben seni hayal kırıklığına uğratmayacağım. Sen yeryüzündeki görevini tamamladığında, bana geleceksin.”
192:2.8 Bunun ardından İsa şunu soran bir biçimde Yakub’a döndü: “Yakub, bana güveniyor musun?” Ve, tabii ki Yakub: “evet, Üstün, sana bütün kalbimle güveniyorum.” Bunun ardından İsa: “Yakub, eğer bana daha fazla güvenirsen, kardeşlerine daha az sabırsız olacaksın. Eğer bana güvenirsen, inananların kardeşliğine iyi olman kolaylaşacak. Söylediklerinin ve yaptıklarının sonuçları üzerinde düşünmeyi öğren. Ne ekersen onu biçeceğini hatırla[18]. Ruhaniyetin dinginliği için dua et ve sabrı kazan. Yaşayan inanç ile birlikte bu şükranlar, feda kadehinin içilme vakti gelene kadar seni besleyecek[19]. Ancak hiçbir zaman ümitsizliğe kapılma; dünyadaki görevini tamamladığında, sen de benimle birlikte olmak için geleceksin.”
192:2.9 İsa bunun ardından Tomas ve Nathanyel ile konuştu. Tomas’a o: “Tomas, bana hizmet ediyor musun?” Tomas: “Evet, Koruyucu, ben sana şimdi hizmet ediyorum ve her zaman hizmet edeceğim.” Bunun ardından İsa: “Eğer sen bana hizmet edecek olursan, tıpkı benim sizlere hizmet ettiğim gibi benden içindeki kardeşlerime hizmet et. Bu iyilikte yorgun düşme, Tanrı tarafından bu türden derin sevgi hizmeti için görevlendirilmiş olan biri olarak kendini koru. Yeryüzü üzerinde benimle birlikte olan hizmetini tamamladığında, ihtişam içinde bana hizmet edeceksin. Tomas, kuşku duymaya son vermek zorundasın; gerçekliğin inancı ve bilgisi içinde büyümelisin. Bir çocuk gibi Tanrı’ya inan, ancak bu kadar çocuksu bir biçimde hareket etmeye son ver. Cesur ol; inancında güçtü Tanrı’nın krallığında kudretli ol.”
192:2.10 Bunun ardından Üstün Nathanyel’e: “Nathanyel, bana hizmet veriyor musun?” Ve havari: “Evet, Üstün, kusuruz bir şefkat ile.” Bunun ardından İsa: “Eğer, öyleyse, bana bütün bir kalple hizmet et, sonu gelmez şefkat ile yeryüzü üzerindeki kardeşlerimin refahına adanmış olduğundan emin ol. Tavsiyene arkadaşlığı harmanla ve felsefene sevgiyi ekle. Tıpkı benim sana hizmet vermiş olduğum gibi akran insanlarına hizmet ver. Benim sizleri gözlediğim gibi insanlara sadık kal. Daha az eleştirel ol; bazı insanlardan daha az şey bekle böylece hayal kırıklığının kapsamanı azalt. Bu aşağıdaki görev tamamladığında, sen benimle birlikte yukarıda hizmet vereceksin.”
192:2.11 Bunun ardından Üstün Matta ve Filip ile konuştu. Filip’e: “Filip, bana itaat ediyor musun?” Filip, “Evet, Koruyucu, ben sana tüm yaşamımla bile itaat edeceğim.” Bunun ardından İsa: “Eğer sen bana itaat edecek olursan, gentilelilerin topraklarına git ve bu müjdeyi duyur[20]. Tanrı-elçileri sana itaat etmenin feda vermekten daha iyi olduğunu öğretmiştir[21]. İnançla sen Tanrı-bilen bir krallık evladı haline geldin. İtaat edilecek tek bir kanun bulunmaktadır — krallığın müjdesini duyurmak için yola çıkma emri. İnsanlardan korku duymaya bir son ver; karanlıkta vakitlerini boşa geçiren ve gerçekliğin ışığı için açlık çeken akranların için ebedi yaşamın iyi haberlerini duyurmaktan korkma. Artık, Filip, kendi para ve şeyler ile meşgul kılma. Şimdi sen, tıpkı kardeşlerinin olduğu gibi mutlu haberleri duyurmak için özgürsün. Ve, ben senin önünden gidecek olup, sonsuza kadar seninle birlikte olacağım.
192:2.12 Ve, bunun ardından, Matta’ya konuşan bir biçimde İsa: “Matta, bana itaat etmeni sağlayacak şeye kalbinde sahip misin?” Matta cevap verdi: “Evet, Koruyucu, ben iradeni gerçekleştirmene bütünüyle adanmış haldeyim.” Bunun ardından, Üstün: “Matta, sen eğer bana itaat edecek olursan, insanların tümüne krallığın bu müjdesini öğretmek için yola çık. Artık sen kardeşlerine yaşamın maddi şeyleri için hizmet vermeyeceksin; bundan böyle sen aynı zamanda ruhsal kurtuluşun iyi haberlerini duyuracaksın. Bu andan itibaren bir gözün tamamiyle Baba’nın krallığının bu müjdesini duyurma görevine itaat etmen üzerine olsun. Benim yeryüzü üzerinde Baba’nın iradesini yerine getirmem gibi, sen kutsal görevi yerine getireceksin. Hatırla, hem Museviler hem de gentileliler senin kardeşlerindir. Cennetin krallığına ait müjdenin kurtarıcı gerçekliklerini duyurduğunda hiçbir insandan korkma. Ve, gidecek olduğum yere sen yakın bir süre içinde geleceksin.”
192:2.13 Bunun ardından İsa, Yakup ve Yudas olan Alpheus ikizleriyle yürüyüp, konuştu; ve, onların ikisine de seslenen bir biçimde şunu sordu: “Yakup ve Yudas, bana inanıyor musunuz?” Ve, onların ikisi de, “Evet, Üstün, inanıyoruz”, dediğinde, o: “Ben sizlerden yakın bir süre içinde ayrılacağım. Sizler benim sizleri beden içinde hâlihazırda bırakmış olduğumu görmektesiniz. Babama gitmeden önce ben bu halde yalnızca kısa bir süre kalmaya devam edeceğim. Sizler bana inanıyorsunuz — sizler benim havarilerimsiniz, ve sizler her zaman böyle olmaya devam edeceksiniz. Ben gittiğimde, ve sizler, eğer olursa — ki ne güzel olur, benimle birlikte yaşamak için gelmenizden önce alışık olduğunuz işe geri döndükten sonra, inanmaya devam edin ve benimle birlikte olan birlikteliğinizi hatırlayın. Dışa dönük işinizdeki bir değişikliğin ben ile olan birlikteliğiniz üzerinde bir etkide bulunmasına izin vermeyin. Yeryüzü üzerindeki günlerinizin sonuna kadar Tanrı’ya inanç duyun. Hiçbir zaman unutmayın, sizler Tanrı’nın bir inanç evladı olduğunuzda âlemin her türlü dürüst işi kutsaldır. Tanrı’nın bir evladının yaptığı hiçbir şey sıradan olamaz. Bu andan itibaren, bu nedenle, çalışmanızı Tanrı için yapın. Ve, sizler bu dünyadaki görevinizi tamamladığınızda, ben, içinde sizlerin benzer bir biçimde benim için çalışacağınız diğer ve daha iyi dünyalara sahibim. Ve, bu dünyada ve diğer dünyalardaki, tüm bu emekleriniz içinde ben sizinle beraber emek harcayacağım, ve benim ruhaniyetim sizler içinde ikamet edecek.”
192:2.14 Ve, neredeyse saat on da İsa Alpheus ikizleriyle olan ziyaretinden geri dönmüştü, ve o havarilerden ayrılırken, şunu söyledi: “Elveda, yarın öğle vakti görevlendirileceğiniz dağda hepinizle buluşana kadar.” Ve, o bu şekilde konuştuktan sonra, görüşlerinden kayboldu.
192:3.1 Nisan’ın 22’si, Cumartesi günü öğle vakti, on bir havari Kapernaum yakınındaki tepede belirlenmiş olarak bir araya geldi, ve İsa onlar arasında ortaya çıktı[22]. Bu buluşma, Üstün’ün kendilerini havarileri ve yeryüzü üzerindeki Baba’nın krallığının elçileri olarak ayırmış olduğu tam da aynı dağda gerçekleşmişti. Ve, bu, Üstün’ün on dördüncü morontia dışavurumuydu.
192:3.2 Bu zaman zarfında on bir havari Üstün çevresinde bir daire içinde diz çökmüş olup, tıpkı krallığın özel görevi için ilk olarak ayrılmış oldukları zaman gibi onun kendilerine ait görevleri tekrar ettiğini duymuş ve onun görevlendirme sahnesini yeniden sahneleyişine tanık olmuşlardı. Ve, tüm bunların hepsi, Üstün’ün duası dışında, Baba’ya olan hizmete önceki adanmışlıklarının aynı yaşanmışlığıydı. Üstün — morontia İsa — bu aşamada dua ettiğinde, onun ifadeleri havarilerin daha öncesinde hiçbir zaman duymamış olduğu türden ihtişam tonları ve güçlü kelimelerle gerçekleşmişti. Onların Üstünleri bu aşamada, kendi evreni içinde, ellerine her türlü güç ve yetkinin verilmiş olduğu biri olarak evrenlerin yöneticileri gibi konuşmuştu[23]. Ve, bu on bir kişi hiçbir zaman, elçiliklerine dair eski sözlerinin bu morontia yeniden adanışını unutmamışlardı. Üstün bu dağ üzerinde elçileriyle yalnızca bir saat geçirmişti; ve, o kendilerine şefkatli bir elvedada bulunduktan sonra, görünüşlerinden kaybolmuştu.
192:3.3 Ve, hiç kimse İsa’yı bir bütün hafta boyunca görmedi. Havariler gerçekten de, Üstün’ün Baba’ya gitmiş olup olmadığını bilmez bir halde, ne yapacaklarına dair hiçbir fikre sahip değillerdi. Bu belirsizlik durumunda onlar Bethsayda’da vakit geçirdiler. Onlar, eğer İsa kendilerini ziyaret eder de onları göremezlerse diye, balık tutmaya gitmekten endişe duymaktaydı. Bu bütün hafta boyunca İsa yeryüzü üzerindeki morontia yaratılmışları, ve bu dünya üzerinde deneyimlemiş olduğu morontia geçişi olaylarıyla meşguldü.
192:4.1 İsa’nın görünüşlerine dair haberler Celile boyunca yayılmakta olup, her gün inananların artan sayıları Üstün’ün yeniden dirilişi hakkında soru sormak ve bu meşhur görünüşler hakkında gerçekliği öğrenmek için Zübeyde’nin evine varmaktaydı. Petrus, haftanın başlarında, bir sonraki Şabat öğleden sonra saat üçte deniz kenarında bir kamu buluşmasının gerçekleştirileceğine dair haber gönderdi.
192:4.2 Bunun uyarınca, Nisan’ın 29’u, Cumartesi günü, saat üçte, yeniden dirilişten beri Petrus’un ilk kamu vaazını duymak için Kapernaum çevresinden gelen beş yüzden fazla inanan Bethsayda’da bir araya geldi[24]. Havari zirve noktasındaydı, ve alımlı söyleşisini bitirdikten sonra, onu dinleyenlerden çok azı Üstün’ün ölüden dirilmiş olduğundan kuşku duymuştu.
192:4.3 Petrus vaazını, şunu söyleyen bir biçimde, bitirmişti: “Nasıralı İsa’nın ölmemiş olduğuna şahidiz; onun kabirden dirildiğini duyuruyoruz; bizler onu görüp, onlarla konuştuğumuzu duyuruyoruz.” Petrus tam da bu inancın duyurusunu gerçekleştirirken, orada, yanı başında, tüm bu insanların gördüğü halde, Üstün morontia halinde ortaya çıkmıştı ve, o, kendilerine benzer tonlarda hitap eden bir biçimde, şunu söyledi: “Huzur üzerinize olsun, ve huzurumu sizlere bırakıyorum[25].” O bu şekilde ortaya çıkıp, onlara böyle konuştuğunda, görünüşlerinden kayboldu. Bu, dirilmiş İsa’nın on beşinci morontia dışavurumuydu.
192:4.4 Görevlendirme dağında Üstün ile konuşmalarında on birliye belirli şeyler söylenmiş olduğu için, havariler Üstünleri’nin Celile inananlarından meydana gelen bir topluluk önünde yakın bir süre içinde bir kamu görünüşünde bulunacağına dair bir kanıya sahip olmuşlardı ve, İsa bunu gerçekleştirdikten sonra, onlar Kudüs’e geri döneceklerdi. Bunun uyarınca, Nisan’ın 30’u, Pazar olarak ertesi gün erken saatlerde on birli Kudüs için Bethsayda’dan ayrıldı. Onlar, Mayıs’ın 3’ü, Çarşamba günü geç saatlere kadar Kudüs’teki Markusların evine kadar ancak varan bir biçimde, Ürdün vadisinden inerken dikkate değer düzeyde öğreti ve duyuruda bulunmuşlardı.
192:4.5 Bu, Yahya Markus için üzüntülü bir eve gelişti. Eve ulaşmadan yalnızca birkaç saat önce, babası İlyas Markus, aniden beyin kanaması geçirerek ölmüştü. Her ne kadar ölüden dirilişin kesinliği kederlerinde havarileri teselli etmişse de, onlar gerçekten de, büyük sıkıntıları ve hayal kırıklıkları dönemlerinde kendilerinin güçlü bir destekleyici olmuş iyi arkadaşlarının kaybı karşısında bir yas tuttular. Yahya annesini teselli etmek için elinden gelen her şeyi yapmıştı ve, onun adına konuşarak, annesinin evinde havarilerin yerlerini yapmaya devam etmeye davet etti. Ve, on birli, Hamsin Yortusu gününe kadar bu üst odayı yönetim merkezleri yapmışlardı.
192:4.6 Havariler bilinçli bir biçimde, Musevi makamları tarafından görülmemek için karanlık çöktükten sonra Kudüs’e girmişti. Ne de onla İlyas Markus’un cenazesi ile ilişkili bir biçimde kamu önünde görünmüştü. Bir sonraki günün tamamı boyunca onlar bu büyük öneme sahip üst odada sessiz tecritleri içinde kalmaya devam ettiler.
192:4.7 Perşembe gecesi, havariler bu üst odada muhteşem bir buluşma gerçekleştirmiş olup, Tomas, Şimon Zelotes ve Alpheus ikizleri dışında, tümü, dirilmiş Koruyucu’nun yeni müjdesini kamuya açık bir biçimde duyurmak için yola çıkma sözünü kendilerine vermişti. Hâlihazırda — Tanrı ile evlatlık ve insanlar ile kardeşlik olarak — krallığın müjdesini İsa’nın yeniden dirilişinin duyurusuna değiştirmenin ilk aşamaları başlamıştı. Nathanyel kamu iletilerinin özündeki bu değişmeye karşı gelmişti ancak o Petrus’un ince ifadesine karşı koyamamıştı ne de, o, özellikle kadın inananlar olarak takipçilerin coşkusunun üzerinden gelememişti.
192:4.8 Ve, böylece, Petrus’un canlı önderliği altında ve Üstün Baba’ya yükselmeden önce, onun iyi niyetli temsilcileri İsa’ya ait dini İsa’ya dair yeni ve dönüşüme uğramış bir bütünlüğe kademeli ve kesin bir biçimde değiştirmenin ancak ince detaylar ile görülebilecek sürecine başlamıştı.
Makale 191. Havariler ve Diğer Önderlere Görünüşler |
Dizin
Çoklu sürüm |
Makale 193. Son Görünüşler ve Yükseliş |