© 2021 Urantia Society of Greater New York
191:0.1 YENİDEN DİRİLİŞİN yaşanmış olduğu Pazar havarilerin yaşamlarında korkunç bir gündü; onların onu günün büyük bir kısmını kilitli kapılar arkasındaki üst odada geçirmişlerdi. Onlar Kudüs’ten kaçabilirlerdi ancak onlar eğer dışarıda görülürlerse Sanhedrin’in hafiyeleri tarafından tutuklanmaktan korkmuşlardı. Tomas Bethpage’deki sorunları üzerine endişeli bir biçimde fikir yürütmekteydi. Akran havarileriyle kalmış olsaydı onun için daha iyi bir şey olurdu, ve o, onların konuşmalarını daha yararlı kanallara yönlendirerek onlara yardım etmiş olurdu.
191:0.2 Tüm gün boyunca Yahya İsa’nın ölümden dirilmiş oluşuna dair düşünceyi savunmuştu. O beşten fazla sefer İsa’nın ölümden dirilişini onayladığı yaşanmışlığa atıfta bulunmuştu ve onun en az üç sefer üçüncü gün bunun gerçekleşeceğini söyleyişine. Yahya’nın tutumu, özellikle kardeşi Yakub ve Nathanyel olarak, onlar üzerinde dikkate değer bir etkide bulunmuştu. Topluluğun en geç üyesi olmasaydı Yahya onlar üzerinde daha da büyük etkide bulunurdu.
191:0.3 Onların tecrit hali daha çok yaşadıkları sorunlarla ilgiliydi. Yahya Markus onları mabet çevresindeki gelişmeler ile haberdar kılmış olup, kendilerini şehir içinde büyüyen söylentilerin birçoğu hakkında bilgilendirmişti; ancak, İsa’nın hâlihazırda görünmüş olduğu inananların farklı topluluklarından haberler elde etmek onun aklına gelmemişti. Böyle türden bir hizmet daha öncesinde Davud’un ulakları tarafından yerine getirilmekteydi; ancak, onların tümü, Kudüs’ten uzak bir yerleşkede ikamet eder haldeki bu topluluklara yeniden dirilişin haberlerini taşımadaki son görevleri üzerindelerdi. Tüm bu süreç boyunca ilk kez havariler, krallığın olaylarına dair günlük bilgileri için Davud’un laklarına ne kadar da bağlı olduklarının farkına varmışlardı.
191:0.4 Bu günün tamamı boyunca Petrus kendi kişiliğine has bir biçimde, Üstün’ün yeniden dirilişine dair inanç ve kuşku arasında duygusal bir gidiş gelişi deneyimlemişti. Petrus, İsa’nın bedeni sanki tabut içinde buharlaşmışçasına, bulunduğu yerde duran mezar kıyafetlerini görüşünün imgesinden kurtulamamaktaydı. “Ama” diye düşünmekteydi Petrus, “eğer o dirilmişse ve kendisini kadınlara gösterebilmekteyse, neden kendisini bizlere, havarilerine, göstermiyor?” Petrus, kendisi onu Annas’ın bahçesinde reddetmiş olduğu için, muhtemel bir biçimde havariler arasındaki mevcudiyeti nedeniyle gelmemekte oluşunu düşündüğünde kederlenmiş hale gelmişti. Ve, bunun sonrasında o kendisini, kadınların getirmiş olduğu “Havarilerime söyleyin — ve Petrus’a” haberi ile neşelenmekteydi[1]. Ancak, bu iletiden cesaret toplaması için onun kadınların gerçekten de dirilmiş Üstün’ü görmüş ve duymuş oluşuna inanmak zorunda olması gerekmekteydi. Böylece Petrus, bahçeye çıkmış olduğu an olarak saat sekizden biraz sonrasına kadar bütün bir gün boyunca inanç ve kuşku içinde gidip gelmişti. Petrus, Üstün’ü reddetmiş olduğu için İsa’nın onlara gelişini engelleyebilmesi için havarilerden ayrılmayı düşünmüştü.
191:0.5 Yakub Zübeyde ilk olarak onların tümünün mabede gitmelerini önermişti; o, bu gizeme dair gerçekliğe erişmek için bir şeyler yapmaya dair güçlü düşüncelere sahipti. Yakub’un güçlü talebine karşı olarak kamuya açık bir biçimde dışarı çıkmayı önleyen kişi Nathanyel olmuştu; ve, o bunu, tam da bu süreç içinde yaşamlarını gereksiz yere tehlikeye atmaya dair İsa’nın uyarısını hatırlatarak gerçekleştirmişti. Öğle vakti Yakub dikkatli gözetimde bulunmak için diğerleri ile kalmaya karar vermişti. O çok az şey söyledi; İsa’nın kendilerine görünmemesinden dolayı o devasa bir biçimde hayal kırıklığına uğramış haldeydi; ve, o, Üstün’ün diğer topluluklar ve bireylere olan çok sayıdaki görünüşünden habersizdi.
191:0.6 Andreas bu günü fazlasıyla dinleyerek geçirmişti. O durum karşısında aşırı bir biçimde şaşkınlık içerisine düşmüş olup, her zamankinden daha fazla kuşkuyu taşımaktaydı ancak, o en azından, akran havarilerine olan rehberlik sorumluluğundan belirli bir düzeydeki özgürlüğü keyifle deneyimlemişti. O gerçekten de, Üstün’ün kendisini bu aklı çelen dönemlere düşmeden önderliğin yüklerinden kurtardığı için minnettardı.
191:0.7 Bu acı günün uzun ve endişe içindeki saatleri boyunca birden fazla kez topluluğun tek birleştirici etkisi Nathanyel’in kendisine has olan felsefi danışmasının sıklıkla gerçekleşen katkısıydı. O gerçekten de, bütün bir gün boyunca on arasında denetimi sağlayıcı olan etkiydi. O bir kez dahi olsun Üstün’ün yeniden dirilişine olan inancı veya inançsızlığı hakkında düşüncelerini ifade etmemişti. Ancak, gün ağarırken, o artan bir biçimde, İsa’nın tekrar dirilme sözünü gerçekleştirmiş oluşuna dar inanca eğilim göstermişti.
191:0.8 Şimon Zelotes, söyleşilere katkıda bulunamayacak kadar hayal kırıklığı içindeydi. O zamanın büyük bir kısmını, yüzü duvara çevrili bir halde bir sedirde uzanmış halde geçirmişti; o bütün bir gün boyunca bir düzineden fazla konuşmamıştı. Onun krallığa dair kavramsallaşması parçalara ayrılmıştı ve, o, Üstün’ün yeniden dirilişinin maddi bir biçimde bu durumu değiştirebileceğini kavrayamamaktaydı. Onun hayal kırıklığı oldukça kişisel olup, yeniden diriliş olarak bu türden devasa gerçeklik karşısında bile, kısa bir süre içinde değişmeyecek kadar baskın bir haldeydi.
191:0.9 Kulağa tuhaf gelse de, çoğu zaman suskun olan Filip, bu günün öğleden sonrası boyunca konuşmanın büyük bir kısmını gerçekleştirmişti. Öğleden önce o çok az şey söylemişti; ancak, öğleden sonrasının tamamı boyunca o diğer havarilere sorular yöneltmişti. Petrus Filip’in soruları karşısında fazlasıyla sinirlenmişti; ancak, diğerleri onun sorgularını iyi kalplilikle cevaplamıştı. Filip özel olarak, İsa eğer gerçekten mezardan dirilmişse onun bedeninin çarmıhın fiziksel işaretlerini taşıyıp taşımayacağını öğrenmek istiyordu.
191:0.10 Matta fazlasıyla kafa karışıklığı içindeydi; o akranlarının konuşmalarını dinlemişti ancak zamanının büyük bir kısmını gelecekti mali durumları sorunu üzerine olan derin düşünceyle geçirmişti. İsa’nın varsayımsal yeniden dirilişinden bağımsız olarak, Yudas ayrılmış haldeydi ve Davud kaynakları törensel olmayan bir biçimde kendilerine aktarmıştı, ve onlar güçlü bir yönetime sahip önderden yoksundu. Matta yeniden dirilişe dair onların görüşlerine üzerinde ciddi bir düşüncede bulunmadan önce, hâlihazırda Üstün’ü yüz yüze görmüştü.
191:0.11 Alpheus ikizleri bu ciddi konuşmalara çok az bir biçimde katılmıştı onlar olağan hizmetleri fazlasıyla meşgul haldelerdi. Onlardan biri, Filip tarafından yöneltilmiş olan bir soruya karşılık halinde, her ikisinin de sahip olduğu tutumu ifade etmişti: “Sizler yeniden dirilişe dair birçok şeyi anlamıyoruz, ancak annemiz Üstün ile konuştu ve bizler ona inanıyoruz.”
191:0.12 Tomas, kendisine zarar verici umutsuzluğun tipik dönemlerinden bir tanesi içindeydi. O günün belirli bir kısmını uyuyarak geçirmiş olup, zamanının geri kalanı boyunca tepeler üzerinde yürümüştü. O akran havarilerine katılmanın derin arzusunu duymuştu ancak kendisiyle birlikte kalma arzusu daha güçlüydü.
191:0.13 Üstün birçok nedenden dolayı havarilere olan ilk morontia görünüşünü ertelemişti. İlk olarak, o, havarilerin kendi başlarına olan yeteri kadar vakte sahip olmalarını istemişti; onun yeniden dirilişini duyduktan sonra beden içinde hala kendileri ile beraber bulunurken ölümü ve yeniden dirilişine dair onlara söylemiş olduğu şeyler üzerinde iyice düşünmelerini. Üstün, kendisini hep birlikte onlara dışa vurmadan önce Petrus’un kendi tuhaf sıkıntılarıyla yüzleşmesini istemişti. İkinci olarak o, Tomas’ın onun ilk görünüşü vaktinde havarilerle birlikte olmasını arzulamıştı[2]. Yahya Markus Tomas’ı, yaklaşık saat on birde bu etkiyi sağlayan bir biçimde bu erken Cuma sabahı Bethpage’deki Şimon’un evinde bulmuştu. Bu gün içinde, eğer Nathanyel veya diğer havarilerin herhangi ikisi kendisine gitmiş olsaydı her an içinde Tomas geri dönerdi. O gerçekten de geri dönmeyi istemişti; ancak, bir önceki akşam öyle ayrılmış olarak o kendi rızasıyla çok yakın bir süre içinde geri dönmeyecek kadar gururluydu. Bir sonraki gün o kadar hayal kırıklığı içindeydi ki, geri dönmek için nihai bir biçimde aklını değiştirmesi için neredeyse bir hafta gerekmişti. Havariler kendisi için beklemişti; ve o, kardeşlerinin kendisini aramasını ve onun kendilerine geri dönmesini istemelerini beklemişti. Tomas böylece, karanlık düştüğünde ve Petrus ve Yahya Bethpage’ye uğrayıp kendisini yanlarında getirine kadarki bir sonraki Cumartesi akşamına kadar birlikteliklerinden bu şekilde ayrı kalmaya devam etmişti. Ve, bu, İsa ilk kez onlara görünene kadar Celile’ye derhal gitmeme nedenlerinden bir tanesiydi; onlar Tomas olmadan gitmeyeceklerdi.
191:1.1 İsa Şimon Petrus’a Markus evinin bahçesinde göründüğünde vakit bu Pazar akşamının sekiz buçuk sularıydı[3]. Bu onun sekizinci morontia dışavurumuydu. Petrus, Üstün’ü reddedişinden beri ağır bir suçluluk ağırlığında yaşamıştı. Bütün bir Cumartesi ve bu Pazar o, muhtemel bir biçimde kendisinin artık bir havari olmadığı korkusuyla savaşmıştı. O Yudas’ın nihai sonunu ürpertiyle hatırlamış ve kendisinin de Üstünü’ne ihanet etmiş olduğunu bile düşünmüştü. Tüm bu öğleden sonra boyunca o, eğer o gerçekten de ölüden dirilecek olursa İsa’nın kendilerine görünmelerini engelleyen şeyin havariler ile olan mevcudiyeti olabileceğini düşünmüştü. Tam da böyle bir düşünüşte ve bu türden bir ruh halinde, umutsuzluğa kapılmış olan havari çiçekler ve çalılar arasında yürürken İsa Petrus’a görünmüştü.
191:1.2 Petrus, Annas’ın avlusunda geçerken Üstün’ün sevgi dolu bakışını düşündüğünde, ve o aklında derince, boş kabirden gelen kadınların o sabah erken vakitlerde kendisine “Gidin havarilerime söyleyin — ve Petrus’a” dediği iletiyi düşündüğünde — ve bu bağışlama işaretlerini irdelerken, onun inancı kuşkularını yenmeye başladı ve o, yumruklarını sıkan bir biçimde kendisini toplayıp, şunu güçlüce haykırdı: “Ben onun ölümden dirilmiş olduğuna inanıyorum; gidip kardeşlerime söyleyeceğim[4].” Ve, o bunu söylediğinde, şöyle konuşan bir biçimde, benzer hallerde kendisiyle konuşmuş bulunan bir adam onun önünde aniden belirdi: “Petrus, düşmanlar sana sahip olmayı arzuladı ama be seni bırakmayacağım. Kalbinden beni bırakmamış olduğunu bilmekteydim; bu nedenle sen sormadan önce bile seni affetmiştim; ancak şimdi sen kendin ve anın sorunları hakkında düşünmeye son verip, karanlıkta oturanlara müjdenin iyi haberlerini taşımaya hazırlanmalısın. Artık, krallıktan neyi elde edebileceğinle ilgilenmemeli, ciddi düzeyde ruhsal açlık içinde yaşayanlara neyi verebilecek oluşunu düşünmelisin. Kendini, Şimon, yeni bir günün savaşı için hazırla, ruhsal karanlıkla olan mücadele ile ve insanların doğa akıllarının içerdiği kötülük dolu kuşkularla.”[5]
191:1.3 Petrus ve morontia İsa neredeyse beş dakika boyunca bahçe boyunca yürümüş olup, geçmişin, şimdi zamanın ve geleceğin şeyleri üzerine konuşmuştu. Bunun ardından Üstün onun bakışlarından, şunu söyleyen bir biçimde, kaybolmuştu: “Elveda, Petrus, kardeşlerinle birlikte seni görene kadar.”
191:1.4 Bir anlığına Petrus, dirilmiş Üstün ile konuşmuş ve onun hala krallığın bir elçisi oluşundan emin olabileceğinin farkındalığının etkisi altına girmişti. O daha yeni, güçlü bir biçimde, yüceltilmiş Üstün’ün kendisinden müjdeyi duyurmaya devam etmesini isteyişini duymuştu. Ve, tüm bunların hepsi kalbinde pınar olup taşarken, üst odaya koşup nefes nefese olan heyecan içinde duyurarak akran havarilerinin mevcudiyetine yetişmişti: “Üstün’ü gördüm; o bahçedeydi. Ben onunla konuştum, ve o beni bağışlamış.”
191:1.5 Petrus’un İsa’yı bahçede görüşüne dair duyurusu akran havarileri üzerinde derin bir etkide bulundu; ve, onlar neredeyse tamamen, Andreas kalkıp onları kardeşlerinin bildirisi karşısında fazlasıyla etkilenmemelerine dair uyarıda bulunduğunda kuşkularını teslim etmeye hazırlardı. Her ne kadar Andreas doğrudan bir biçimde, Petrus’un Üstün’ü su içinde yürür bir halde kendilerine doğru yürür biçimde görmüş oluşuna dair Celile Denizi üzerindeki geceye dair rüyaya doğrudan bir biçimde atıfta bulunmasa da, o, aklında bu olayın oluşuna dair orada bulunan herkese yeteri kadar işarette bulunan şeyi söylemişti. Şimon Petrus ağabeyinin olumsuz imalarından fazlasıyla alınmış olup, doğrudan bir biçimde keskin sessizliğe düşmüştü. İkizler Petrus için fazlasıyla üzüntü duymuştu ve onların ikisi de anlayışlarını belirtmek için ona gidip, kendilerinin ona inandığını ve annelerinin de Üstün’ü görmüş olduğunu tekrar ifade etmişlerdi.
191:2.1 O akşam dokuzdan kısa bir süre sonra, Kleopas ve Yakup’un ayrılışından sonra, Alpheus ikizleri Petrus’u teselli ederken ve Nathanyel Andreas’a karşı gelirken, ve on havari tutuklanma korkusuyla kapıların tümü kilitli halde üst odada bir aradayken, morontia hali içinde Üstün, şunu söyleyen bir biçimde, aniden aralarında ortaya çıkmıştı: “Huzur üzerinize olsun[6]. Tıpkı bir ruhaniyet görmüşsünüz gibi ortaya çıktığımda neden de bu kadar korkuya kapıldınız? Ben, beden içinde sizlerle mevcut bulunurken sizlere bunlardan bahsetmedim mi? Baş din-adamlarının ve yöneticilerin beni öldürmek için yakalayacaklarını söylemedim mi; içlerinden bir tanesinin bana ihanet edeceğinden, ve üçüncü gün benim dirileceğimden? Kadınların, Kleopas’ ve Yakup’un ve hatta Petrus’un bildirilerine dair tüm bu kuşkularınızın ve tüm bu tartışmanın nedeni nedir? Benim sözlerime inanmak için söylediklerimden daha ne kadar fazla şüphe etmeniz gerekiyor? Ve, şimdi sizler beni gerçekte görerek, bana inanacak mısınız? Şimdi bile içlerinizden bir tanesi yok halde[7][8]. Sizler bir kez daha bir araya geldiğinizde ve hepiniz kesin bir biçimde İnsan Evladı’nın mezardan yükselmiş olduğunu bilene kadar doğrudan Celile’ye gidin. Tanrı’ya inanın; birbirlerinize inanın; ve, böylece sizler cennetin krallığının yeni hizmetine gireceksiniz. Ben, sizler Celile’ye gitmek için hazır hale gelene kadar Kudüs’te vakit geçireceğim. Huzurumu sizlere bırakıyorum.”
191:2.2 Morontia İsa kendilerine konuştuğunda, bir içinde onların görüşlerinden kayboldu. Ve, onların tümü, Tanrı’yı yücelten ve şimdi görünmeyen Üstünlerini saygıyla anan bir biçimde, yüzlerine kapaklanmışlardı. Bu Üstün’ün dokuzuncu morontia görünüşüydü.
191:3.1 Bir sonraki gün, Pazar günü, bütünüyle, bu zaman zarfında Urantia üzerinde bulunan morontia yaratılmışlarıyla harcanmıştı. Üstün’ün morontia geçiş deneyiminin katılımcıları olarak, Satania’nın yedi malikâne dünyasına ait çeşitli düzeylerdeki geçiş fanileri ile birlikte, bir milyondan fazla morontia yöneticisi ve birlikteliği Urantia’ya gelmişti. Morontia İsa kırk günlük bir süre boyunca bu muhteşem uslarla konaklamıştı. O bu kişilere eğitimde bulunup, morontia yöneticilerinden, morontia âlemleri sistemi boyunca ilerlerken Satania’nın yerleşik dünyalarının fanileri tarafından kat edilmekte olan morontia geçişi yaşamını öğrenmişti.
191:3.2 Bu Pazartesi gece yarısı suları Üstün’ün morontia hali morontia ilerleyişinin ikinci aşamasına uyarlanmıştı. Onun yeryüzü üzerindeki fani evlatlara olan bir sonraki görünüşü, ikinci düzey bir morontia varlığıydı. Üstün morontia süreci boyunca ilerlerken, teknik olarak morontia uslarının ve onların dönüştürücü birlikteliklerinin Üstün’ü fani ve maddi gözler için resmedici hale getirişi gittikçe zor hale gelmişti.
191:3.3 İsa, morontianın üçüncü düzeyine 14 Nisan Cuma günü geçişte bulunmuştu; dördüncü düzeye 17’si Pazartesi günü; beşinci düzeye 22’si Cumartesi günü; altıncı düzeye 27’si Perşembe günü; yedinci düzeye Mayıs ayının 2’si Salı günü; Jerusem vatandaşlığına 7’si Pazar günü kabul edilmiş olup Edentia’nın En Yüksek Unsurları’nın bütünlüğüne 14’ü Pazar günü girmişti.
191:3.4 Bu şekilde Nebadon’un Mikâil’i, takımyıldızının yönetim merkezi üzerindeki konukluğundan aşkın evrenin ana merkezi hizmetine kadar ve bunun aracılığıyla zaman ve mekâna ait yükseliş fanilerinin bütüncül yaşamını, önceki bahşedilişleri ile ilişkili olarak, hâlihazırda deneyimlemiş olduğu için evren deneyim hizmetini tamamlamıştı. Ve, tam da bu morontia deneyimleri vasıtasıyla Nebadon’un Yaratan Evladı yedinci ve nihai evren bahşedilişini bitirmiş olup, onu yeterli bir biçimde sonlandırmıştı.
191:4.1 İsa’nın fani tanıyışına olan onuncu morontia dışavurumu, onun kendisini Abner ve Lazarus’a ve yetmişli öğreti-yayıcı birliğin ellisinden fazlasını içeren bir biçimde onların yüz elli kişilik bir birlikteliğine göstermiş olduğu yer olan Philadelphia’da Nisan’ın 11’i Salı günü saat sekizden kısa bir süre sonra gerçekleşmişti. Bu görünüş, Abner tarafından İsa’nın çarmığa gerilişini ve Davud’un ulağı tarafından getirilmiş olan yeniden dirilişin yeni raporunu görüşmek için Abner tarafından çağrılmış sinagog içindeki özel bir buluşmanın açılışından hemen sonra ortaya çıkmıştı. Yeniden diriltilmiş olan Lazarus bu aşamada inananların bu topluluğunun bir üyesi olduğu için, İsa’nın ölümden dirilmiş oluşuna dair bildiriye onların inanması zor bir şey değildi.
191:4.2 Sinagogdaki buluşma, kürsüde yan yana durmakta olan Abner ve Lazarus tarafından açılırken, dinleyici inananların tamamı Üstün’ün içinde bulunduğu halin anında ortaya çıkışını görmüştü. O, ikisinin de kendisini görmemiş olduğu Abner ve Lazarus arasında ortaya göründüğü yerden ileri adım atmış olup, kafileyi selamlayan bir biçimde şunu söyledi:
191:4.3 “Huzur üzerinize olsun. Hepiniz cennet içinde tek bir Baba’nın bulunduğunu biliyorsunuz; ve, orada krallığın tek bir müjdesi olduğunu — inançla insanların almış olduğu ebedi yaşamın hediyesine dair iyi haberleri. Müjdeye olan sadakatiniz içinde neşenizi sürdürürken, gerçekliğin Babası’na kalpleriniz içinde kardeşleriniz için yeni ve daha büyük bir derin sevgiyi serpmesi için dua edin. Sizler insanların tümünü benim sizleri derinden sevmiş olduğum gibi seveceksiniz; sizler insanların tümüne beni sizlere hizmet ettiğim gibi hizmet edeceksiniz[9]. İster Musevi ister gentileli, ister Yunanlı ister Romalı, ister Farslı isterse de Etiyopyalı olsun, iyi haberlerin duyuruşuna adanmış olan kardeşlerinizin tamamı ile anlayış dolu duygudaşlık ve kardeşsel şefkatle birliktelik içine gireceksiniz. Yahya krallığı öncül bir biçimde duyurmuştu; sizler müjdeyi büyük bir güçle duyurdunuz; Yunanlılar hâlihazırda iyi haberleri öğretmektedir; ve, ben yakın bir zaman içinde, ruhsal karanlık içinde bulunan akranlarının aydınlanmasına yaşamlarını oldukça fedakâr bir biçimde adayan bu kardeşlerimin tamamının ruhlarına Gerçekliğin Ruhaniyetini göndereceğim[10]. Sizlerin tümü ışığın çocuklarısınız; bu nedenle, fani kuşkunun ve insani hoşgörüsüzlüğün yanlış anlayıcı engellerine düşmeyiniz[11]. Eğer siz, inancın şükranıyla inanmayanları derinden seven bir biçimde soylu hale gelmişseniz, inancın uzaklara yayılan ailesindeki akran inananları da eşit bir biçimde derinden sevmeyesiniz? Hatırlayın, sizler birbirlerinizi derinden severken, insanların tümü sizlerin benim takipçilerim olduğunuzu bilecek[12][13].
191:4.4 “Öyleyse, gidin, ulusların ve ırkların tümüne Tanrı’nın babalığının ve insanların kardeşliğinin bu müjdesini duyuran bir biçimde dünyaya çıkın; ve, insanlığın farklı ırklarına ve kabilelerine iyi haberleri sunarken tercih ettiğiniz yöntemlerde her zaman bilge olun[14][15]. Sizler hiçbir kısıtlama olmadan krallığın bu müjdesini aldınız, ve sizler ulusların tümüne iyi haberleri hiçbir kısıtlama olmadan vereceksiniz[16]. Kötülüğün karşı duyuşundan korkmayın zira ben her zaman sizinleyim, çağların sonuna kadar[17]. Ve, huzurumu ben sizlere bırakıyorum[18].”
191:4.5 O “Huzurumu ben sizlere bırakıyorum” dediğinde, onların görüşünden kaybolmuştu. Bir seferde beş yüz inanandan fazlasının görmüş olduğu Celile’deki görünüşlerinin bir tanesi haricinde, Philadelphia’daki bu topluluk kendisini tek bir seferde görmüş olan en yüksek sayıdaki fani topluluğunu oluşturmuştu.
191:4.6 Bir sonraki sabah erken saatlerde, Tomas’ın duygusal iyileşmesini bekler halde havariler Kudüs’te vakit geçirirken, Philadelphia’daki bu inananlar Nasıralı İsa’nın ölümden dirilmiş olduğunu duyurmak için yola çıkmışlardı.
191:4.7 Çarşamba olarak bir sonraki gün, morontia birlikteliklerinden meydana gelen topluluğunda aralıksız bir gün geçirmişti; ve, o, öğleden sonrasının ortalarında Norlatiadek takımyıldızı boyunca yerleşik âlemlerin her bir yerel sistemine ait malikâne dünyasından gelen ziyaretçi morontia heyet üyelerini ağırlamıştı. Ve, onların tümü, evren uslarına ait kendi düzeylerinden biri olarak Yaratanlarını bilmeden büyük keyif duymuşlardı.
191:5.1 Tomas, Zeytin Dağı etrafındaki tepelerde yalnız bir haftayı tek başına geçirmişti. Bu zaman zarfında o yalnızca Şimon’un ve Yahya Markus’un evindekileri görmüştü. İki havari onu bulup Markus evindeki buluşmalarına yanlarında beraber götürdüklerinde, Nisan’ın 15’i Cumartesi günü saat dokuz sularıydı. Bir sonraki gün Tomas Üstün’ün çeşitli görünüşlerine dair hikâyelerin aktarılışını dinlemişti; ancak, o kederli bir biçimde inanmayı reddetmişti. O, Petrus’un onları Üstün’ü görmelerine dair düşünmeye ittiğini savunmuştu. Nathanyel onu ikna etmeye çalışmıştı ancak bu sonucu değiştirmemişti. Orada onun alışıldık kuşkuculuğu ile ilişkili olan duygusal bir inatçılık bulunmaktaydı ve, onun kendilerinden kaçmış oluşuyla bütünleşmiş bu akıl hali istemeden ve olumsuz bir biçimde Tomas’ın kendisinin bile bütünüyle anlamamış olduğu bir tecrit tutumu yaratmıştı. O arkadaşlarından ayrılmıştı, kendi yoluna gitmişti, ve bu aşamada, kendisi onlar arasında olsa da, bilinçdışı biçimde bir anlaşmama tutumunu üstlenme eğilimine sahipti. O teslim olmada yavaştı, geri adım atmadan hoşlanmıyordu. Amaçlamamış olsa da o gerçekten de kendisine gösterilmiş olan ilgiden keyif almıştı o, akranlarının kendisini ikna etmeye ve döndürmeye dair tüm çabalarından bilinçdışı bir biçimde tatmin elde etmişti. O kendilerini bütün bir hafta özlemişti, ve onların kararlı ilgilerinden dikkate değer bir keyif elde etmişti.
191:5.2 Onlar akşam yemeklerini altıdan biraz sonra yemekte olup, Tomas’ın bir yanında Petrus ve diğer yanında Nathanyel’in oturduğu bir biçimde kuşku duymakta olan havari şunu söyledi: “Üstün’ü kendi öz gözlerimle görmeden onun tırnak izlerine parmağımı dokundurmadan inanmayacağım[19].” Onlar böyle akşam yemeğinde otururken, ve kapılar kesin bir biçimde kapalı ve kilitliyken morontia Üstün’ü aniden masa oyuğu içinde belirmiş olup, doğrudan bir biçimde Tomas’ın önünde duran bir biçimde şunu söylemişti:[20]
191:5.3 “Huzur üzerinize olsun[21]. Bir bütün hafta bekledim ki, sizler hep birlikteyken dünyanın tamamına gitme ve krallığın bu müjdesini duyurma görevini bir kez daha duyabileceğiniz bir biçimde görünebileyim[22]. Tekrar sizlere söylüyorum: Baba’nın beni dünyaya göndermiş olduğu gibi, ben sizleri gönderiyorum[23]. Babayı açığa çıkarmış olduğum gibi, sizler kutsal derin sevgiyi açığa çıkaracaksınız, yalnızca sözlerle değil günlük yaşamınız içinde. Ben sizi gönderiyorum, yalnızca insanların ruhlarını derinden sevmek için değil, insanları derinden sevmek için. Sizler yalnızca cennetin neşelerini duyurmayacaksınız, aynı zamanda günlük deneyimleriniz içinde kutsal yaşamın bu ruhaniyet gerçekliklerini göstereceksiniz; çünkü sizler hâlihazırda, inan vasıtasıyla gelen, Tanrı’nın hediyesi, ebedi yaşama sahipsiniz. Sizler inanca sahip olduğunuz zaman, Gerçekliğin Ruhaniyeti olarak gökten güç geldiği zaman, kapalı kapılar ardında ışığınızı saklamayacaksınız; sizler insanlığın tümüne Tanrı’nın derin sevgisini ve merhametini bilinir kılacaksınız[24]. Korku vasıtasıyla sizler bu aşamada hoşnut olmayan bir deneyimin gerçeklerinden kaçmaktasınız; ancak, Gerçekliğin Ruhaniyeti ile vaftiz edildiğiniz zaman, Tanrı’nın krallığı içindeki ebedi yaşamın iyi haberlerini duyurmanın yeni deneyimleriyle buluşmak için cesur ve neşe içinde yola çıkacaksınız[25]. Sizler, gelenekselliğin yönetim yetkisine sahip olan sahte güvenden yaşayan deneyimin yüce gerçeklikleri içinde gerçeklerin, gerçekliğin ve inancın yönetim yetkisine ait yeni düzene geçiş sarsıntısını atlatırken kısa bir süreliğine burada ve Celile’de vakit geçirebilirsiniz[26]. Dünyaya olan göreviniz, benim sizler aranızda Tanrı’yı açığa çıkaran bir hayatı yaşamış olmamın gerçeği üzerine kuruludur; sizler ve tüm diğer insanların Tanrı’nın evlatları oluşu gerçekliği üzerine; ve, sizlerin insanlar arasında yaşayacağınız hayat bunlardan meydana gelecektir — tıpkı sizleri derinden sevmiş ve sizlere hizmet etmiş olduğum gibi insanları derinden sevmenin ve onlara hizmet etmenin mevcut ve yaşayan deneyiminden. İnancın dünyaya sizlerin sahip olduğu ışığı açığa çıkarmasına izin verin; gerçekliğin açığa çıkarışının gelenekle gözleri görmez hale gelmiş olanların gözlerini açmasına izin verin; sevgi dolu hizmetinizin amaçlanan bir biçimde bilgisizlikten doğan önyargıyı yok etmesine izin verin. Bu şekilde anlayışlı duygudaşlık ve fedakâr adanmışlıkla akran insanlarınıza yaklaşırken, onları Baba’nın derin sevgisine ait kurtarıcı bir bilgiye yönlendireceksiniz. Museviler iyiliği yüceltti; Yunanlılar güzelliği baş tacı etti; Hintliler adanmışlığı duyurdu; uzaktaki çileciler derin saygıyla yapılan ibadeti öğretti; Romalılar sadakati istedi; ancak, ben takipçilerimden yaşamı istiyorum, hatta beden içindeki kardeşleriniz için sevgi dolu hizmetten oluşan bir yaşamı.”
191:5.4 Üstün bu şekilde konuştuğunda, Tomas’ın yüzüne bakışlarını indirip, şunu söyledi: “Ve, sen, Tomas, beni görmeden ve parmağını ellerimin tırnaklarındaki izlere dokunmadan bana inanmayacağını söylemiş olan sen, şimdi bana bak ve sözlerimi dinle; ve, her ne kadar sen ellerimde hiçbir tırnak izlerini görmeyecek olsan da, zira ben bu dünyadan ayrıldığınızda sizlerin de dirileceğiniz haldeyim, kardeşlerine ne söyleyeceksin? Gerçekliği onaylayacaksın, zira sen kalbinde hâlihazır bir biçimde, inanmayışını o kadar kararlı bir biçimde belirttiğin an bile inanmaya başlamıştın[27]. Senin kuşkuların, Tomas, tam da çökmeye başladığı anda kendilerini olabilecek en inatçı bir biçimde açığa çıkarıyor. Tomas, ben senden inançsızlığı değil inanmanı istiyorum — ve ben senin inanacağını biliyorum, hem de bütün bir kalple.”
191:5.5 Tomas bu sözleri duyduğunda, Morontia Üstün’ü önünde dizlerine kapanıp, şunu haykırdı: “Ben inanıyorum! Benim Koruyucum ve Üstünüm!” Bunun ardından İsa Tomas’a: “Sen bana inana geldin, Tomas, çünkü sen gerçekten beni gördün ve duydun[28]. Gelecek çağlar boyunca kutsanmış olanlar, her ne kadar beni bedenin gözleriyle görüp, fani kulaklar ile duymayacak olsalar da bana inanacak kişilerdir.”
191:5.6 Ve, bunun ardından, Üstün’ün içinde bulunduğu hal basanın başına yakın bir yere hareket edip, şunu söyleyen bir biçimde, hepsine hitap etti: “Şimdi hepiniz, yakın bir süre içinde size görüneceğim yer olan Celile’ye gidin[29].” O bunu söyledikten sonra, gözlerinden kayboldu.
191:5.7 On bir havari bu aşamada İsa’nın ölümden dirilmiş oluşuna bütünüyle kani olmuştu; ve, ertesi sabah oldukça erken saatlerde, günün ağarmasından önce, Celile için yola çıktılar.
191:6.1 On bir havari Celile yolu üzerindeyken, yolculukları sona yaklaşan bir noktada, Nisan’ın 18’i Salı akşamı, saat sekiz buçuk sularında, İsa Rodan ve seksen kişiden oluşan bir inananlar topluluğuna İskenderiye’de göründü. Bu Üstün’ün morontia halinde gerçekleştirmiş olduğu on ikinci görünüştü. İsa bu Yunanlılara ve Musevilere çarmıha dair Davud’un ulağının getirmiş olduğu bildiri sonrası görünmüştü. Kudüs-İskenderiye hattı ulaklarının beşincisi olarak bu ulak İskenderiye’ye bu öğleden sonrasının geç bir vaktinde ulaşmış olup, Rodan’a iletisini ulaştırdığında, ulağın kendisinden bu acı haberi almak için inananların bir araya toplanılmasına karar verilmişti. Yaklaşık olarak saat sekizde, Busirisli Nathan ismindeki ulak bu topluluk önüne gelmiş olup, onlara önceki ulak tarafından kendisine söylenmiş olan her şeyi detaylı bir biçimde anlattı. Nathan dokunaklı anlatışını şu sözlerle sonlandırdı: “Ancak, bu haberi bizlere göndermiş olan Davud, Üstün’ün ölümünü ön gördüğünde tekrar dirileceğini duyurmuş olduğunu bildirmektedir.” Tam da Nathan bunu söylerken, morontialı Üstün orada herkesin bütünüyle görebileceği bir biçimde ortaya çıktı. Ve, Nathan oturduğunda, İsa şunu söyledi:
191:6.2 “Huzur üzerinize olsun. Babamın kurmak için beni dünyaya göndermiş olduğu şey bir ırka, ulusa veya öğretmenlerden veya duyuruculardan oluşan özel bir topluluğa ait değildir. Krallığın bu müjdesi Musevilere ve gentilelilere, zengine ve fakire, özgüre ve tutsağa, erkeğe ve kadına, ve hatta küçük çocuklara bile aittir. Ve, sizlerin tümü, beden içinde yaşadığınız yaşamlarla derin sevgi ve gerçekliğin bu müjdesini duyuracaksınız. Sizler, tıpkı benim sizleri derinden sevmiş oluğum gibi birbirinizi yeni ve şaşkınlığa çevirici bir şefkat ile derinden seveceksiniz. Sizler, tıpkı benim sizlere hizmet vermiş olduğum gibi, insanlığa yeni ve muhteşem bir adanmışlıkla hizmet edeceksiniz. Ve, insanlar sizlerin onları bu şekilde derinden sevdiğinizi gördüğünde, ve onlar sizlerin ne kadar da büyük bir tutku ile onlara hizmet ettiğinize şahit olduklarında sizlerin cennetin krallığına ait inanç akranları hale geldiğinizi anlayacak ve ebedi kurtuluşu bulmak için sizlerin yaşamlarınızda gördüğü Gerçekliğin Ruhaniyeti’ni takip edecek.
191:6.3 “Tıpkı Baba’nın beni bu dünyaya göndermiş olduğu gibi, şimdi ben sizi gönderiyorum[30]. Hepiniz, karanlıkta oturmakta olanlara iyi haberleri taşımak için çağrılmış haldesiniz[31]. Krallığın bu müjdesi ona inanların tümüne aittir; o yalnızca, sadece din-adamı olanların gözetimine bırakılmayacaktır[32]. Yakın bir süre içinde Gerçekliğin Ruhaniyeti sizlere gelecek ve o sizleri tüm gerçekliğe yönlendirecektir[33]. Bu nedenle bu müjdeyi duyuran bir biçimde tüm dünyaya gidin, ve İo ben her zaman seninleyim, çağların sonuna bile kadar[34].”
191:6.4 Üstün bu şekilde konuştuğunda, onların görüşünden kayboldu. Bu gecenin tamamı boyunca bu inananlar krallık inananları olarak deneyimlerini anlatan ve Rodan ve birlikteliklerinin birçok sözlerini dinleyen bir biçimde burada beraberce kalmaya devam ettiler. Ve, onların tümü İsa’nın ölümden dirilmiş olduğuna inanmıştı. Bu yaşanmışlığın ikinci gününde buraya yeniden dirilişin haberini getirmek için ulaşmış olan Davud’un, onlar kendisinin haberine şöyle cevap verdiğinde yaşadığı şaşkınlığı hayal edin: “Evet, biliyoruz, zira bizler onu gördük. O bizlere önceki gün göründü.”