© 2021 Urantia Society of Greater New York
Makale 163. Mecdel’de Yetmişlinin Görevlendirilişi |
Dizin
Çoklu sürüm |
Makale 165. Perea Görevi Başlıyor |
164:0.1 PELLA’daki kamp kurulurken, Nathanyel ve Tomas’ı yanına alan bir biçimde İsa, adanma şölenine katılmak için gizlice Kudüs’e çıkmıştı. Bethani geçidinde Ürdün nehrinden geçene kadar, iki havari Üstünleri’nin Kudüs’e gitmekte olduklarını fark etmemişlerdi. Onlar, İsa’nın gerçekten de adanma şöleninde hazır bulunmayı amaçladığını sezdiklerinde, kendisine ciddi bir biçimde karşı durmuşlardı ve, her türlü ikna türünü kullanarak onu vazgeçirmeye çalışmışlardı. Ancak onların çabaları boşaydı İsa, Kudüs’ü ziyaret etmekte kararlıydı. Kendisini Sanhedrin’in ellerine teslim etmenin mantıksızlığına ve tehlikesine vurguda bulunan tüm ricalarına ve tüm uyarılarına karşı, o yalnızca, “Ben İsrail’de bulunan bu öğretmenlere, vaktim gelmeden önce ışığı görmeleri için bir şans daha vermek istiyorum.”
164:0.2 Kudüs’e olan yolları üzerinde bu iki havari, korkularını ifade etmeye ve bu türden görünürde tamamen cüretkâr olan bir girişimin taşıdığı bilgeliğe dair kuşkularını dile getirmeye devam etmişlerdi. Onlar Eriha’ya dört buçuk sularında ulaşmış olup, gece için burada konaklamaya hazırlanmışlardı.
164:1.1 O akşam, dikkate değer büyüklükte bir kafile sorular sormak için İsa ve iki havari etrafında toplandığında, bu soruların çoğuna havariler cevap vermiş olup, diğerlerinde Üstün söz almıştı. Akşam ilerlerken, bilinen bir avukat, zor duruma düşürecek bir tartışmaya kendisini iterek İsa’yı tuzağa düşürmeyi amaçlayan bir biçimde, şunu söylemişti: “Üstün ben sana, ebedi yaşamı almak için tam olarak neyi yapmam gerektiğini sormak istiyorum[1].” İsa, “kanun ve peygamberlerde ne yazıyor; Yazıtları nasıl okuyorsun?” biçiminde cevap vermişti[2]. Avukat, hem İsa’nın hem de Ferisiler’in öğretilerini bilen bir biçimde: “Koruyucu Tanrı’yı tüm kalbinle, ruhunla, aklın ve gücünle derinden sevmek, ve komşunu kendin gibi görmek.” Bunun sonrasında İsa: “Sen doğru cevabı verdin; bu, eğer onu gerçekten yapacak olursan, sonsuza kadar sürecek olan yaşama götürecektir.”
164:1.2 Ancak, avukat bu soruyu sormada tamamiyle içten değildi; ve, kendisini kanıtlama arzusu taşıyan ve aynı zamanda İsa’yı utandırmayı umut bir biçimde, o, başka bir soruyu sorma girişiminde bulundu. Üstün’e biraz daha yaklaşır bir halde, o, “Ama, Öğretmen, ben sana, benim komşumun tam da kim olduğunu bana söylemeni istiyorum” dedi[3]. Avukat bu soruyu, bir kişinin sahip olduğu komşusunu “kişinin ait olduğu ırkın çocukları” olarak tanımlayan Musevi yasasına karşı gelecek bir ifadeye doğru İsa’yı tuzağa düşürmeyi arzulayan bir biçimde sormuştu. Museviler diğer her bir insanı “gentile köpekleri” olarak görmekteydi[4]. Bu avukat bir ölçüde Üstün’ün öğretilerine aşina olup, bu nedenle Üstün’ün farklı bir biçimde öğretide bulunduğunu oldukça iyi bilmekteydi; böylece o, kutsal yasaya bir saldırı olarak yorumlanacak olan bir şeyi söylemeye İsa’yı yöneltmeyi umut etmişti.
164:1.3 Ancak, İsa, avukatın amacını sezmiş olup, tuzağa düşmek yerine, dinleyicilerine, her bir Eriha topluluğu tarafından bütünüyle takdirle karşılanacak olan bir hikâye biçiminde, bir hikâye anlatmaya başladı. İsa şunu söyledi: “Bir seferinde, tanınmış bir kişi Kudüs’ten Eriha’ya gitmekte olup, yolu üzerinde acımasız haydutların eline düşmüştü; bu haydutlar, onun sahibi olduğu her şeyi gasp etmiş, onu soymuş, dövmüş ve yarı ölü bir biçimde öylece bırakıp gitmişlerdi. Kısa bir süre sonra, şans eseri, bir din-adamı o yoldan geçmekteydi; ve, bu din-adamı yaralı kişiye yaklaştığında, onun talihsiz halini görür bir halde, yolun diğer tarafına geçmişti. Ve, benzer bir biçimde bir Levi de, gelip adamı gördüğünde, yolun diğer tarafına gelmişti. Bu aşamada, yaklaşık olarak bu zaman zarfında, Eriha’ya inen yolu üzerinde, bir Samiri bu yaralı kişiyle karşılaşmış olup, bu kişinin nasıl gasp edilmiş ve dövülmüş olduğunu gördüğünde, içi acıma duygusuyla dolmuştu; kendisine giderek yağ ve şarapla yaralarını sarmış, onu hayvanının üzerine atıp onu konakladığı yere getirmiş ve ona burada bakmıştı. Ve, ertesi sabah para çıkarıp konak sahibine veren bir biçimde, ona şunu söylemişti: ‘Arkadaşıma iyi bak, ve eğer masraflar verdiğimden daha fazla tutarsa, tekrar geldiğimde sana üzerini vereceğim.’ Şimdi sizlere şunu sormama izin verin: Üçü arasında kim soyguncuların arasına düşünenin komşusu çıkmıştır?” Ve, avukat kendi tuzağına düştüğünü sezerek, şunu cevabı vermişti: “Kendisine merhamet gösteren.” Ve, İsa: “Git ve sen de aynısını yap[5].”
164:1.4 Avukat, “Kendisine merhamet gösteren” cevabını verdiğinde, Samiri olarak fazlasıyla tiksindirici kelimeyi söylemekten bile kaçınmaya çalışmıştı. Avukat; İsa’nın aslında zorlanmış olduğu ve cevap verdiği takdirde dine karşıtlık işleyeceği, “Benim komşum kim” sorusuna cevap vermek zorunda bırakılmıştı. İsa yalnızca dürüst olmayan avukatı şaşkınlık içerisinde bırakmamıştı ancak o, takipçilerinin tümü için güzel bir uyarı, aynı zamanda da Musevilerin tamamının Samirilere karşı takındıkları tutumlarına yönelik etkileyici bir eleştiri nitelikte bulunan bir hikâye anlatmıştı. Ve, bu hikâye, ilerleyen zamanlarda İsa’nın müjdesine inanmış olan herkes arasında kardeşsel sevgiyi yaymaya devam etmişti.
164:2.1 İsa öncesinde, krallığın her bir tarafından gelmekte olan kutsal yolculara müjdeyi duyurabilmek için mişkan şölenlerine katılmıştı o bu aşamada, adanma şölenine yalnızca tek bir amaç için çıkmıştı: Sanhedrin üyelerinin ve Musevi önderlerinin ışığı görmesi için bir diğer imkânı sunmak. Kudüs’te bu birkaç günün en başta gelen olayı, Nikodemus’un evinde Cuma gecesi gerçekleşmişti[6]. Burada, İsa’nın öğretisine inanmakta olan yetmiş beş Musevi önderinden meydana gelen bir kalabalık toplanmıştı. Bu topluluk arasında, bu zamanlar üye konumunda bulunan veya daha önce üyelikte bulunmuş, on dört Sanhedrin üyesi hazırdı. Bu topluluğa, Arimathealı Eber, Matadormus ve Yusuf katılmaktaydı.
164:2.2 Bu oturumda İsa’nın dinleyicilerinin tümü eğitimli kişilerdi; ve, hem bu kişiler hem de iki havari, Üstün’ün bu seçkin topluluğa bulunduğu yorumların kapsamı ve derinliği karşısında hayretler içerisine düşmüşlerdi. İskenderiye, Roma ve Akdeniz adalarında öğretimde bulunduğu zamanlardan beri o öncesinde bu düzeyde bir eğitimi ve, hem din-dışı ve dini olarak, insan olaylarına dair bu türden bir yetkinliği göstermemişti.
164:2.3 Bu küçük topluluk dağıldığında onların tümü, onun şükran dolu tutumu karşısında büyülenmiş bir halde, Üstün’ün kişiliğinden ve onun insanlara duymuş olduğu derin sevgiden fazlaca etkilenmiş olarak ayrılmışlardı. Onlar öncesinde, Sanhedrin’in geride kalan üyelerini kazanma arzusuna dair İsa’ya tavsiyede bulunmayı amaçlamışlardı. Üstün, onların tüm önerilerini dikkatli bir biçimde, ancak sessizce dinledi. O, onların planlarının hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini oldukça iyi bir biçimde bilmekteydi. İsa, Musevi önderlerinin büyük bir kısmının krallığın müjdesini hiçbir zaman kabul etmeyeceği tahminini yürütmüştü; yine de, o, kendilerinin tümüne seçimde bulunulması için bu bir şansı daha vermişti. Ancak, İsa o gece, Nathanyel ve Tomas ile birlikte, Zeytindağı’nda konaklamak için yola çıktığında, çalışmasını Sanhedrin heyetinin ilgisine bir kez daha nasıl getireceğinin yöntemi üzerinde henüz karara varmış halde değildi.
164:2.4 O gece Nathanyel ve Tomas oldukça az uyumuştu; onlar, Nikodemus’un evinde duymuş oldukları şeyler karşısında olduğundan fazla hayretler içerisine düşmüşlerdi. Onlar, Sanhedrin’in eski ve bu zamandaki üyelerinin yetmişlinin önüne kendisiyle birlikte çıkması teklifine dair söylemiş olduğu son söz hakkında fazlasıyla düşünmüşlerdi. İsa şunu söylemişti: “Hayır, benim kardeşlerim, böyle bir şey faydasız olacaktır. Sizler kendi başlarınıza gelecek olan gazabı çoğaltacaksınız, onların bana beslemiş olduğu kini biraz bile olsun azaltamayacaksınız. Her biriniz, krallığı onların ilgilerine Babamın emredeceği biçimde bir kez daha getirirken, ruhaniyetin sizleri yönlendireceği Baba’nın görevine gidin.”
164:3.1 Bir sonraki sabah üçlü kahvaltı için Bethani’deki Marta’nın evine gitmiş olup, daha sonra doğrudan bir biçimde Kudüs’ün yolunu tutmuşlardı. Bu Şabat sabahı, İsa ve iki havarisi mabede yaklaşırlarken, her zamanki yerinde oturur halde bulunmakta olan gözleri görmez biçimde doğmuş bir adam olarak, oldukça iyi bilenen bir dilenciyle karşılaştılar[7]. Her ne kadar bu dilenenler Şabat günü taleplerinde bulunmaz ve sadaka almazlarsa da, her zamanki yerlerinde bu şekilde oturmaya izin verilmekteydiler. İsa durup, dilenciye bakmıştı. Gözleri görmez halde doğmuş bu kişi üzerinde bakışlarını gezdirirken, Sanhedrin üyelerinin ve diğer Musevi önderleri ve dini öğretmenlerinin ilgisine yeryüzü üzerindeki görevini bir kez daha nasıl getireceği fikri aklına gelmişti.
164:3.2 İsa, derin düşünceye dalmış bir halde, gözleri görmez kişi önünde orada dururken, bu kişinin görmeyişinin olası nedeni hakkında fikir yürütür halde Nathanyel şu soruyu sordu: “Üstün, bu kişi veya onların ebeveynleri arasında biri bir günah mı işledi de o gözleri görmez halde doğdu?”[8]
164:3.3 Hahamlar, görmeyişin tüm bu vakalarına günahın neden olduğunu öğretmekteydiler. Sadece çocuklar günahkâr olarak anne karnına girmiyor veya dünyaya gelmiyor, bir çocuk babasının işlemiş olduğu özel bir günahının bir cezası olarak gözleri görmez halde doğabiliyordu. Onlar, bir çocuğun kendisinin dünyaya gelişinden önce günah işleyebileceğini bile öğretmekteydi. Onlar aynı zamanda, bu türden kusurların, çocuğu taşırken annenin günahı veya bir cazibeye kapılışı nedeniyle sebep olunacağını öğretmişti.
164:3.4 Orada, bu bölgelerin tümü boyunca, yeniden doğuma olan hala varlığını sürdüren bir inanç bulunmaktaydı. Eski Musevi öğretmenleri, Plato, Filon ve Essenilerin çoğuyla beraber, insanların bir önceki mevcudiyet içinde ektikleri bir şeyi bir sonraki dünyaya gelişlerinde biçebilecekleri kuramını hoş görmüşlerdi; böylelikle, bir yaşam içerisinde onlar, önceki yaşamlarda işlenen günahları ödemekte bulunduklarına inanmaktaydılar. Üstün, ruhlarının öncül mevcudiyetlere sahip olmadığına dair insanları inandırmada güçlük çekmişti.
164:3.5 Buna rağmen, tutarsız görünebilse de, bu türden görmezlik hali günahın sonucu biçiminde var sayılırken, gözleri görmez bu dilencilere sadakat vermek oldukça yüksek düzeyde bir övgü konumundaydı. Çevreden geçenlere sürekli olarak, “Ey iyi kalpli, gözleri görmeze yardım ederek sevap kazan” biçiminde nakaratı söylemesi bu gözleri görmez kişilerin âdetiydi.
164:3.6 İsa Nathanyel ve Tomas ile; yalnızca, görevini Musevi önderlerin ilgisine daha güçlü bir biçimde getirmek için o günün araçlarından biri olarak bu gözleri görmez kişiyi kullanmaya hali hazırda karar vermiş olması nedeniyle değil, aynı zamanda havarilerini, doğal veya ruhsal olarak, tüm olguların gerçek nedenlerini aramak için her zaman teşvik etmiş olması nedeniyle bu durumun söyleşine girişmişti. O öncesinde kendilerini sıklıkla, olağan fiziksel olaylara ruhsal nedenleri bağlamanın sıklıkla gerçekleşen eğiliminden kaçınmaları için uyarmaktaydı.
164:3.7 İsa, bu günün çalışması için planlarında bu dilenciyi kullanmaya karar vermişti; ancak, Yoşiyahu ismindeki, gözleri görmez kişi için herhangi bir şeyi yapmadan önce, ilk olarak Nathanyel’in sorusuna cevap verdi. Üstün şunu söyledi: “Ne bu adam ne de onun ebeveynleri, Tanrı’nın yaptıkları şeylerin kendi üzerinde görünebileceği biçimde bir günah işledi[9]. Bu görmezlik hali kendisine, doğal olayların bir sonucu olarak gelmiştir; ancak, bizler şimdi, beni göndermiş olan O’nun görevlerini yerine getirmek zorundayız; vakit hala gündüz vaktidir, zira bizlerin yakın zaman içerisinde yerine getirecek olacağı görevi gerçekleştirmenin imkânsız bulunacağı gece kesin bir biçimde gelecektir. Ben bu dünyada iken, ben dünyanın ışığıyım; ancak, çok kısa bir süre içerisinde ben sizlerle birlikte olamayacağım.”
164:3.8 İsa bunları söylediğinde, Nathanyel ve Tomas’a: “Haydi bu gözleri görmez kişiyi bu Şabat günü görür kılalım da, kâtipler ve Ferisiler İnsan Evladı’nı suçlamak için aramış olduğu kanıta tümüyle sahip olabilsinler.” Bunun ardından, eğilir bir halde İsa, yere hafifçe vurup, kili tükürüğü ile karıştırmıştı tüm bunların hepsini gözleri görmez kişinin duyabileceği bir biçimde konuşmuş olarak, Yoşiyahu’a gitmiş, şunu söyleyerek, görmez gözlerine kili sürmüştü: ‘Davran, benim evladım, Şiloam havuzunda bu kili yıka, doğrudan bir biçimde görüşüne kavuşacaksın[10].” Ve, Yoşiyahu Şiloam havuzunda bu şekilde yıkadığı zaman, arkadaşları ve ailesine gören bir halde geri dönmüştü.
164:3.9 Her zaman bir dilenci halinde bulunmuş olarak, o başka bir şey bilmemekteydi; böylece, görüşünün sağlanmasının yaratmış olduğu ilk heyecan geçtiğinde, sadaka topladığı her zamanki yerine geri dönmüştü. Onun arkadaşları, komşuları ve kendisini önceden tanımakta olan herkes, onun görebildiğini gözlemlediklerinde, tek bir ağızdan şunu söylemişlerdi, “Bu gözleri görmez Yoşiyahu değil mi?” Bazıları onun aynı kişi olduğunu söyledi, diğerleri ise “Hayır, ona benzeyen biri, bu kişi görebiliyor” demişti. Ancak, onlar kendisine bu soruyu sorduklarında, o, “ben oyum” demişti[11].
164:3.10 Onlar kendisinin nasıl olur da gözleri görür hale geldiğini sormaya başladıklarında, kendilerine: “Şu yoldan gelmiş olan İsa isminde biri; arkadaşlarına benden bahsettiğinde, tükürüğü ile kil yaptı, gözlerimi kutsadı ve Şiloam havuzuna gidip yıkamamı emretti; ve, ben doğrudan bir biçimde görüşüme kavuştum. Ve, bu yalnızca bir kaç saat önce yaşandı. Ben henüz, görmekte olduğum şeylerin çoğunun taşıdığı anlamı bilmiyorum.” Ve, insanlar kendisi etrafında toplanıp onu iyileştirmiş olan bu yabancı kişiyi nasıl bulacaklarını sormaya başladıkları zaman, Yoşiyahu hiçbir fikre sahip olmadığı cevabını vermişti[12].
164:3.11 Bu, Üstün’ün mucizelerinin tümü içinde en tuhaf olanıydı. Bu kişi iyileştirilme arzusunda bulunmamıştı. O, Şiloam’da yıkanması için emir vermiş ve görüşüne kavuşacağı sözünde bulunmuş kişinin mişkan şölenleri boyunca Kudüs’de duyuruda bulunmuş olan Celileli tanrı-elçisi olduğunu bilmemekteydi. Bu kişi, görüşüne kavuşacağına dair çok az inanca sahipti; ancak, bu günün insanları, büyük veya kutsal bir kişinin tükürüğünün etkinliğine büyük bir inanç beslemekteydi; ve, İsa’nın Nathanyel ve Tomas ile olan konuşmasından Yoşiyahu, kendisine yardım edecek olan kişinin, eğitimli bir öğretmen veya kutsal bir peygamber halinde, büyük bir kişi olduğu sonucuna varmış haldeydi; bunun uyarınca o, İsa’nın kendisine emretmiş olduğu şeyi yapmıştı.
164:3.12 İsa şu üç nedenden dolayı, kil ve tükürüğü kullanmış ve kendisinden Şiloam’ım simgesel havuzunda yıkanmasını istemişti:
164:3.13 1. Bu, bireyin inancı için mucizevî bir karşılık değildi. Bu, İsa’nın kendi amacını yerine getirmek için gerçekleştirmeyi seçmiş bulunduğu bir mucizeydi; ancak, o bu olayı, bu kişinin bahse konu eylemden daha uzunca bir süre yarar görebilmesi biçiminde düzenlemişti.
164:3.14 2. Gözleri görmeyen kişi iyileşme talebinde bulunmadığı ve görmeye dair inancı çok az olduğu için, bu maddi eylemler kendisini teşvik etmek için sunulmuştu. O kesin bir biçimde tükürüğün etkinliği hurafesine inanmaktaydı ve, o, Şiloam havuzunun yarı-kursal bir mekân olduğunu bilmekteydi. Ancak, bu kişi oraya, kutsanmış olduğu kilin yıkanması gerekli olmasaydı nereyse hiçbir bir biçimde gitmeyecekti. Bu, kendisini hareket ettirmek için tam kararında uygulanmış bir törensellikti.
164:3.15 3. Ancak, İsa, bu benzersiz etkileşim ile ilgili olarak bu maddi araçlara başvurmada üçüncü bir nedene sahipti: Bu, tamamiyle kendi öz tercihine uyması sonucunda gerçekleşmiş bulunan bir mucizeydi; ve, bunun aracılığıyla o, bu zaman zarfında kendisini takip etmekte olan ve ilerleyen çağlardaki kişilere, hastanın iyileştirilmesinde maddi araçları küçük görmekten veya onları önemsiz düşünmekten kaçınmayı öğretmemeyi arzuluyordu. O bu kişilere, insan hastalıklarını iyileştirmede mucizeleri tek yöntem olarak görmeyi bırakmak zorunda olduklarını öğretmek istemişti.
164:3.16 İsa bu kişiye; bu eylemi, Sanhedrin üyeleri ve tüm Musevi öğretmenleri ve dini önderleri için açık bir meydan okuma haline getirmenin ana amacı için, bu Şabat sabahı Kudüs’te tapınak yakınında mucizevî yöntem ile görüşünü vermişti[13]. Bu, Ferisiler ile açık bir biçimde ayrılışını duyurma biçimiydi. O her zaman yaptığı her şeyde olumlayıcı olmuştu. Ve, bu hususları Sanhedrin heyeti önüne getirmek amacıyla İsa, iki havarisini bu Şabat gününün öğleden sonrasının erken vakitleri bu adama getirmiş olup, Ferisilerin bu mucizeyi fark etmelerine zorlayacak konuşmalara kasti bir biçimde neden olmuştu.
164:4.1 Yoşiyahu’nun iyileştirilişinin öğleden sonrası mabet çevresinde öyle bir tartışma çıkmıştı ki, Sanhedrin önderleri heyeti onun olağan buluşma mekânında toplamaya karar vermişti. Ve, onlar bunu, Şabat günü Sanhedrin buluşmasını yasaklayan ortak karara karşı gelen bir biçimde gerçekleştirmişlerdi. İsa, nihai sınav geldiğinde, Şabat yasağına bu uymayışın kendisine karşı getirilecek olan başlıca suçlamalardan bir tanesi olacağını bilmekteydi; ve, o, bu merhamet eylemi için kendisini yargılamaya oturmuş olan yüksek Musevi mahkemesinin tam da bu oturumu bu hususları Şabat gününde ve kendi almış olduklara karara doğrudan karşıtlık içinde görürken, Şabat günü gözleri görmeyen bir adamı iyileştirme suçuyla yargılanmak için Sanhedrin heyeti karşısına çıkarılmayı arzulamıştı.
164:4.2 Ancak onlar İsa’yı karşılarına çağırmamışlardı onlar bundan korku duymuşlardı. Bunun yerine, onlar, derhal Yoşiyahu’yu çağırdılar. Birkaç giriş sorgusundan sonra, Sanhedrin’in (yaklaşık olarak elli üyenin hazır bulunduğu haliyle) sözcüsü Yoşiyahu’a kendisine ne olduğunu anlatmasını emretti. İyileşmesinin gerçekleşmiş olduğu o sabahtan beri Yoşiyahu, Tomas, Nathanyel ve diğerlerinden Ferisilerin Şabat günü gerçekleşen iyileşiminden kızgın olduklarını ve onların muhtemel bir biçimde ilgili herkes için sorun çıkaracağını öğrenmiş haldeydi; ancak, Yoşiyahu, İsa’nın Kurtarıcı olarak adlandırılmakta olan kişi olduğunu henüz anlamamıştı. Bu nedenle, Ferisiler kendisini sorguladıklarında, o şunu söylemişti: “Bu adam bana yaklaştı, kili gözlerime sürdü, Şiloam’da yıkan dedi ve ben şimdi görüyorum.”[14]
164:4.3 Eski Ferisiler’den bir tanesi, uzunca bir konuşmada bulunduktan sonra: “Bu kişi Tanrı’dan gelmiş olamaz, çünkü görüyorsunuz Şabat gününe uymuyor. O, ilk başta kil yaparak, daha sonra ise bu dilenciyi Şabat günü Şiloam’da yıkanmaya göndererek, kanuna karşı geliyor. Bu türden bir adam Tanrı’dan gönderilmiş bir öğretmen olamaz[15].”
164:4.4 Bunun sonrasında, İsa’ya gizlice inanmış olan daha genç kişilerden bir tanesi şunu söyledi: “Eğer bu kişi Tanrı tarafından gönderilmemişse, nasıl böyle şeyleri yapabilmekte? Hepimiz, bu türden mucizeleri sıradan günahkâr bir kişinin gerçekleştiremeyeceğini biliyoruz. Hepimiz bu kişinin dilenci olduğunu ve onun gözleri görmez halde doğduğunu biliyoruz; şimdi o görmektedir. Sizler hala bu tanrı-elçisinin tüm bu mucizeleri ecinnilerin prensinin gücü ile yerine getirdiğini mi söyleyeceksiniz?” Ve, İsa’yı suçlamaya ve onu kınamaya cüret etmiş olan her bir Ferisi için biri onları tuzağa düşüren ve utandıran bir soruyu sormak için ayağa kalktı öyle ki, aralarında büyük bir fikir ayrılığı yaşandı[16]. Başkanlık eden görevli tartışmanın nereye doğru kaymakta olduğunu görmüş olup, onları azaltmak için karşılarında olan kişiyi kendi başına sorgulamaya hazırlandı. Yoşiyahu’ya dönen bir halde, o şunu söyledi: “Gözlerini açtığını söylediğin İsa ismindeki bu adam hakkında ne söyleyebilirsin?” Ve, Yoşiyahu, “Bence o bir tanrı-elçisi” cevabını verdi[17].
164:4.5 Önderler fazlasıyla rahatsız olmuştu, ve onlar, başka ne yapacaklarını bilmez bir halde, onun gerçekten de gözleri görmez halde doğmuş olduğunu öğrenmek için Yoşiyahu’nun ebeveynlerini çağırma kararına vardılar[18]. Onlar, dilencinin iyileştirilmiş olduğuna inanmak istemiyorlardı.
164:4.6 Yalnızca İsa’nın her bir sinagoga olan girişinin yasaklanmış oluşu değil, aynı zamanda onun öğretisine inanan herkesin benzer bir biçimde İsrail cemiyetinden atılmış bir halde bulunduğu Kudüs’te oldukça iyi bilinmekteydi; ve, bu, yaşam ihtiyaçlarının tedarik edilmesi hakkı dışında, tüm Musevi halkının sahip olduğu her türlü hak ve ayrıcalıktan mahrum bırakıldıkları anlamına gelmekteydi.
164:4.7 Bu nedenle, fakir ve korku içindeki ruhlar olan, Yoşiyahu’nun ebeveynleri ihtişamlı Sanhedrin heyeti önüne çıktıklarında olduğu gibi konuşmaktan korku duymaktaydı. Mahkeme sözcüsü şunu söyledi: “Bu senin evladın mı? Ve, biz onun gözleri görmez halde doğmuş olduğunu doğru mu anlıyoruz? Eğer bu doğru ise, nasıl olurda o şimdi görüyor?” Ve, bunun sonrasında, annesinin hemen yanı başında durur halde, Yoşiyahu’nun babası cevap verdi: “Biz onun bizim evladımız olduğunu ve onun gözleri görmez halde doğduğunu biliyoruz; ancak, onun nasıl oldu da gözleri görür hale geldiğine veya onun gözlerini kimin açtığına dair hiçbir bilgimiz yok. Kendisine sorun; o erişkin yaşta; onun kendisi hakkında konuşmasına izin verin[19].”
164:4.8 Onlar bu aşamada Yoşiyahu’yu karşılarına ikinci sefer çağırdılar. Onlar, resmi bir mahkemeyi gerçekleştirişlerine dair bu tutumları karşısında huzursuzlardı ve, bazıları, bunu Şabat günü gerçekleştirmeye dair tuhaf duyguları hissetmeye başlamıştı bunun uyarınca, onlar Yoşiyahu’yu tekrar çağırdıklarında, kendisini farklı türden bir saldırı ile tuzağa düşürmeye girişmişlerdi. Mahkeme görevlisi, şunu söyleyen bir biçimde, eskiden gözleri görmez olan kişiye: “Bu ihtişamı neden Tanrı’ya vermiyorsun? Neden bizlere, gerçekleşmiş olana dair bütüncül gerçekliği söylemiyorsun? Hepimiz bu kişinin bir günahkâr olduğunu biliyoruz. Gerçekliği anlamayı neden reddediyorsun? Sen, hem kendinin hem de bu adamın Şabat’a karşı gelmeden suçlu halde burada karşımızda durmakta olduğunu biliyorsun. Eğer hala gözlerinin tam da bu gün açılmış olduğunu söylüyorsan sen, gerçek iyileştiricinin Tanrı olduğunu kabul ederek günahlarından arınmayacak mısın?”[20]
164:4.9 Ancak, Yoşiyahu ne akılsız ne de mizahtan yoksun biriydi; bu nedenle o mahkeme görevlisine şu cevabı verdi: “Bu adam bir günahkâr mı bilmem; ancak, bir şeyi biliyorum — o da, benim gözlerim görmüyordu, şimdi görüyorum.” Ve, onlar Yoşiyahu’yu tuzağa düşüremedikleri için, şunu soran bir biçimde, sorgularına devam etmeyi amaçladılar: “O gözlerini tam olarak nasıl açtı? Tam olarak sana ne yaptı? Sana ne söyledi? O senden kendisine inanmanı istedi mi?”[21]
164:4.10 Yoşiyahu, bir ölçüde sabırsız bir biçimde, şu cevabı verdi: “Ben sizlere tamı tamına neyin yaşandığını söyledim, ve eğer benim şahitliğime inanmıyorsanız, neden tekrar duymak istiyorsunuz? Sizler de mi yoksa onun takipçileri olmak istiyorsunuz?” Yoşiyahu bunları söylediğinde Sanhedrin’de, neredeyse şiddete varan, karışıklık patlak verdi; zira, önderler, kızgınca şunu haykıran bir biçimde, Yoşiyahu’ya yetişti: “Sen bu kişinin takipçisi olarak konuşabilirsin, ancak bizler Musa’nın takipçileriyiz; ve, bizler, Tanrı’nın kanunlarının öğretmenleriyiz. Bizler Tanrı’nın Musa aracılığı ile konuşmuş olduğunu biliyoruz; bu İsa ismindeki kişi içinse, onun nereden konuştuğunu bilmiyoruz[22].”
164:4.11 Bunun ardından, Yoşiyahu, bir taburenin üzerine çıkmış halde, şunu söyleyerek, herkesin duyabileceği biçimde etrafa haykırdı: “Kulak verin, İsrail’in tamamının öğretmenleri olarak kendinizi duyuran sizler: ben sizlere burada büyük bir mucizenin yaşanmış olduğunu duyururken, siz bu kişinin nereden geldiğini bilmediğinizi itiraf ediyorsunuz; ancak, yine de sizler kesin bir biçimde, benden duymuş olduğunuz şahitlikten, onun gözlerimi açmış olduğunu biliyorsunuz. Hepimiz, Tanrı’nın bu türden şeyleri kendisine layık olmayanlar için gerçekleştirmemekte olduğunu biliyoruz; Tanrı bu türden bir şeyi yalnızca gerçek bir ibadetçinin ricası üzerine gerçekleştireceğini — kutsal ve doğru olan biri için. Sizler, dünya tarihinde gözleri görmez olarak doğmuş birinin gözlerinin açıldığının bir kez bile duyulmamış olduğunu bilmektesiniz. Öyleyse, hepiniz, bana bakın Kudüs’te bugün neyin yaşanmış olduğunun farkına varın! Ben sizlere söylüyorum, eğer bu kişi Tanrı’dan gönderilmemiş olsaydı, bunu gerçekleştiremezdi[23].” Ve, Sanhedrin üyeleri kızgınlık ve kafa karışıklığı içinde ayrılırlarken, onlar kendisine: “En başta sen günah içinde doğmuş birisin, şimdi bizlere öğretide bulunmaya nasıl cüret ediyorsun? Belki de sen gerçekten gözleri görmez halde doğmadın; ve, kaldı ki şayet senin gözlerin Şabat günü açıldıysa, bu ecinnilerin prensinin gücü tarafından gerçekleştirilmiş olmalıdır.” Ve, onlar derhal sinagoga Yoşiyahu’yu dinden çıkarmak için yöneldiler[24].
164:4.12 Yoşiyahu bu mahkemeye, İsa’ya ve onun iyileştirmesinin doğasına dair yetersiz düşünceler ile girmişti. İsrail’in tamamını kapsayan bu en yüksek mahkeme karşısında onun oldukça zeki ve cesur bir biçimde savunmuş olduğu cüretkâr şahitliğin çoğu, onun aklında, bu türden hakkani olmayan ve adaletsiz bir biçimde mahkeme ilerlerken gelişmişti.
164:5.1 Sanhedrin’in bu Şabat’a karşı geliş oturumunun tamamı mabet odalarının bir tanesinde gerçekleşirken, İsa; Tanrı’nın krallığı içindeki kutsal evlatlığın taşıdığı özgürlüğe ve neşeye dair güzel haberleri söyleyebileceği yer olan Sanhedrin karşısına çıkarılmayı umut eden bir biçimde Solomon’un Verandasında insanlara öğretimde bulunur bir halde yakında dolaşmaktaydı. Ancak, onlar kendisini çağırmaktan korkuyorlardı. Onlar her zaman, İsa’nın Kudüs’teki bu ani ve kamuya açık görünüşleri karşısında ne yapacaklarını bilemez konuma düşmekteydiler. Onların oldukça içten arzuladıkları tam da bu imkânı İsa bu aşamada onlara vermişti; ancak, onlar İsa’yı Sanhedrin heyetinin karşısına bir şahit olarak bile çıkarmaktan korkmuşlardı, hatta onların bu korkusu kendisini tutuklamalarınkinden daha fazlaydı.
164:5.2 Bu dönem Kudüs’te ara kış mevsimi olup, insanlar Solomon’un Veranda’sında kısmi barınağı arzulamaktaydılar; ve, İsa burada vaktini geçirirken, kalabalıklar kendisine birçok soru sormuş olup, o kendilerine iki saatten daha fazla öğretide bulunmuştu. Bazı Musevi öğretmenleri herkese açık bir biçimde kendisine şunu sorarak onu tuzağa düşürmeyi amaçlamıştı: “Bizleri daha ne kadar böyle kararsızlık içinde bekleteceksin? Eğer sen Mesih isen, neden bizlere açık bir biçimde söylemiyorsun?” İsa: “Ben sizlere kendim ve benim babam hakkında birçok defa bahsettim, ancak sizler bana inanmayacaksınız? Babamın adına yapmış olduğum şeylerin bana şahitlik ettiğini görmüyor musunuz? Ancak, birçoğunuz bana, benim ahırıma ait olmadığınız için inanmıyorsunuz[25]. Gerçekliğin öğretmeni yalnızca, gerçeklik için açlık duyanı ve doğruluğa susayanı çeker. Benim koyunum benim sesimi duyar, ben onları bilirim ve onlar beni takip eder. Ve, benim öğretimi takip eden herkese ben ebedi yaşamı veririm; onlar hiçbir zaman yok olmayacak, ve kimse onlardan herhangi birini benim elim elimden kaçıramayacak[26]. Benim Babam, bu çocukları bana vermiş olan kişi, herkesten daha büyüktür; böyle olduğu için, hiçbir kimse onları Babamın elleri arasından çekip almaya yetkin değildir. Baba ve Ben birim.” İnanmayan Musevilerden bazıları, çalışanların hala mabedi inşa etmekte olduğu yere İsa’ya atmak için taş toplamaya koşuştu; ancak, inananlar bu kişileri durdurdu[27].
164:5.3 İsa öğretisini şöyle sürdürmüştü: “Ben sizlere Baba’dan birçok sevgi dolu emek göstermiş bulunmaktayım; şimdi sizlere soruyorum, bu iyi emeklerden hangi biri sizlerin bana taş atmasını gerektiriyor?” Ve, bunun ardından Ferisilerden bir tanesi cevap verdi: “Bizler seni iyi emeklerinin hiçbiri için taşlamak istemiyoruz, Tanrı’ya saygısızlık ettiğin için taşlamak istiyoruz; tam da bir insan olarak sen kendini Tanrı ile eş kılıyorsun[28][29].” Ve, İsa: “Sizler İnsan Evladı’nı, benim Tanrı tarafından gönderilmiş olduğumu duyurduğumda bana inanmayı reddettiğiniz için Tanrı’ya saygısızlıkta bulunmaktan suçluyorsunuz. Eğer ben Tanrı’nın görevlerini yerine getirmiyorsam bana inanmayın; ancak, eğer Tanrı’nın görevlerini yerine getiriyorsam, her ne kadar bana inanmıyor olsanız da, ben sizlerin benim emeklerine inanmakta olduğunuzu düşünmeliyim. Ancak, benim sizlere duyurmuş olduğum şeyden emin olabilmeniz için, Baba’nın benim içinde olduğunun ve benim de Baba’nın içinde bulunduğunun, ve, Baba’nın benim içinde ikamet ettiği bir biçimde, benim bu müjdeye inanan her bir kişi içerisinde ikamet edeceğimin altını çizmeme izin verin.” Ve, insanlar bu sözleri duyduklarında onlardan çoğu, hiç vakit kaybetmeden, kendisine atmak için taşlara ellerini uzatmaya davrandılar; ancak, o, mabet etrafı boyunca ortamı terk etmişti; ve, öncesinde Sanhedrin oturumuna katılmış bulunan, Nathanyel ve Tomas ile buluşmuş bir halde İsa, Yoşiyahu heyet odasından gelene kadar mabet yakınında onlarla birlikte beklemişti.
164:5.4 İsa ve iki havari, onun sinagogdan atılmış olduğunu duyana kadar evinde Yoşiyahu’yu aramaya gitmemişlerdi. Onlar Yoşiyahu’nun evine geldiklerinde, Tomas bahçeden kendisini çağırdı ve, İsa, şunu söyleyen bir biçimde, onunla konuştu: “Yoşiyahu, Tanrı’nın Evladı’na inanıyor musun?” Ve, Yoşiyahu “Kendine inanabilmem için bana ondan bahset” şeklinde cevabını verdi. Ve, İsa. “Sen onu he gördün hem de duydun; ve, o, şu anda seninle konuşan kişidir[30].” Ve, Yoşiyahu, “Koruyucu, ben inanıyorum” dedi ve dizlerine çökerek ona ibadet etti.
164:5.5 Yoşiyahu, kendisinin sinagogdan atılmış olduğunu öğrendiğinde ilk başta fazlasıyla üzüntülüydü; ancak, o, İsa’nın kendisine derhal Pella’daki kampa beraberlerinde gelmeye hazırlanmasını emrettiğinde fazlasıyla cesaretlenmişti. Kudüs’ün bu olağan akla sahip kişisi, gerçekten de, bir Musevi sinagogundan atılmıştı ancak, gelin görün ki, bir evren Yaratanı onu, bu zaman ve neslinin ruhsal soyluluğu ile kendisini ilişkili hale getirmeye götürmekteydi.
164:5.6 Ve, bu aşamada İsa, bu dünyadan ayrılmaya hazırlandığı zaman zarfı yaklaşana kadar bir daha tekrar geri dönmeyecek bir biçimde, Kudüs’ten ayrılmıştı. İki havari ve Yoşiyahu ile birlikte Üstün Pella’ya geri döndü[31]. Ve, Yoşiyahu, Üstün’ün mucizevî hizmetini alıp da onun karşılığını veren biri çıkmıştı zira, o, krallığın müjdesinin yaşam-boyu süren bir duyurucusu haline gelmişti.
Makale 163. Mecdel’de Yetmişlinin Görevlendirilişi |
Dizin
Çoklu sürüm |
Makale 165. Perea Görevi Başlıyor |