© 2021 Urantia Society of Greater New York
157:0.1 Kaysera-Filippi’nin yakınlarına kısa bir konukluk için on ikiliyi götürmesinden önce, İsa Davud’un ileticilerini ailesi ile buluşmaları amacıyla, 7 Ağustos’da, Pazar günü Kapernaum’a gitmelerini düzenlemişti. Önceden düzenlemeyle bu ziyaret Zübeyde’nin tekne atölyesinde gerçekleşecekti. Davud Zübeyde öncesinden, İsa’nın kardeşi olan Yude ile birlikte, tüm Nasıra ailesinin hâlihazır bir biçimde bulunmasını — Meryem ve İsa’nın tüm erkek ve kız kardeşleri olarak — planlamıştı ve, İsa Andreas ve Petrus ile birlikte bu buluşmaya katılmak için ayrılmıştı. Meryem ve çocukların bu buluşmaya katılmak istemesi kesin bir biçimde mevzu bahisti; ancak, öyle yaşandı ki Ferisiler’in bir topluluğu, İsa’nın Filip’in nüfuz alanında kalan gölün karşı kısmında olduğunu bilen bir biçimde, onun nerede olduğunu bir umut öğrenebilmek amacıyla Meryem’i çağırmaya karar vermişlerdi. Bu Kudüs elçilerinin varışı Meryem’i fazlasıyla rahatsız etmişti; ve, bütün ailenin sahip olduğu gerilimi ve endişeyi dikkate alan bir biçimde elçiler İsa’nın aileye bir ziyarette bulunabileceği sonucuna vardılar. Bunun uyarınca, onlar kendilerini Meryem’in evinde konuşlandırmış olup, kolluk kuvvetlerini çağırdıktan sonra, İsa’nın varışını sabırla beklediler. Ve, bu tabii ki, ailenin herhangi bir üyesinin İsa ile buluşma sözünü gerçekleştirmesini etkin bir biçimde engellemişti. Gün boyunca birkaç kez Yude ve Ruth, Ferisiler’in gözetiminden kurtulup İsa’ya haber göndermeye çabalamıştı, ancak, onun çabaları sonuçsuz kalmıştı.
157:0.2 Öğleden sonrasının erken saatlerinde Davud’un ileticileri İsa’ya, Ferisiler’in annesinin evinin kapı ucunda konuşlandığı haberini göndermişti; ve, bu nedenle İsa, aile ile buluşmak için hiçbir girişimde bulunmamıştı. Ve, böylece tekrar, kimsenin kabahati olmadan, İsa ve ailesi iletişimde bulunmada başarısız oldu.
157:1.1 İsa, Andreas ve Petrus ile birlikte, tekne atölyesinin yakınındaki göl etrafında vakit geçirirlerken, bir mabet vergi toplayıcı kendilerine gelip, İsa’yı tanıyan bir biçimde, Petrus’u kenara çekip şöyle konuşmuştu: “Üstününüz mabet vergisi vermiyor mu?” Petrus, ant içmiş düşmanlarının dini etkinliklerini sürdürmeye İsa’nın katkıda bulunmasının beklenecek oluşunun işaret edilişi karşısında kızgınlık gösterme eğilimindeydi; ancak, vergi toplayıcısının yüzde tuhaf bir ifadeyi fark eder halde, doğru bir biçimde, Kudüs’de tapınak hizmetlerini desteklemek için olağan yarım şekeli ödemeyi reddetme eylemiyle kendilerini tuzağa düşürmenin ana gaye olduğu sonucuna varmıştı[1]. Bunun uyarınca, Petrus şu cevabı vermişti: “Üstün neden tapınak vergisi vermesin ki! Kapıda bekle, ben sana birazdan vergi ile geri döneceğim.”
157:1.2 Bu anda Petrus acele ile konuşmuştu. Yudas onların kaynaklarını taşımaktaydı, ve kendisi gölün öteki kısmındaydı. Ne o, ne de abisi, ne de İsa yanlarında para getirmişti. Ve, Ferisilerin kendilerini aramakta olduklarını bilir halde onlar, Bethsayda’ya kadar para getirmek için gidemezlerdi. Petrus İsa’ya vergi toplayıcısından ve ona para getiremeye söz verişinden bahsettiğinde, İsa şunu söyledi: “Eğer sen söz verdiysen, bu parayı vermelisin. Ancak, sözünü nasıl yerine getireceksin? Sözünü tutmak için tekrar bir balıkçı mı olacaksın? Yine de, Petrus, bizlerin bu parayı ödemesi mevcut koşullar içinde en iyisidir. Bu insanlara tutumuzdan alınmaları için bir bahane vermeyelim[2]. Bizler, sen tekneyle gidip balık tutuna kadar burada bekleyeceğiz; ve, onları şuradaki pazarda sattığın zaman, toplayıcıya üçümüzün tutarı kadar ödeyeceğiz.”
157:1.3 Bunların hepsi yakında bulunmakta olan Davud’un gizli ileticisi tarafından kulak misafiri olarak duyuldu; ve, bu kişi, yakındaki kıyıda balık tutmakta olan bir birlikteliğine çabucak gelmesi için işarette bulundu. Petrus balık yakalamak için teknede açılmaya hazırlanırken, bu iletici ve onun balıkçı arkadaşı kendisine birkaç büyük balık sepetini sunmuş olup, ona, yakında bulunan balık tüccarına bu balıkları taşımada yardım etti; bu balık tüccarı tutulmuş balıkları satın almış, yeterli miktara ücreti ödemişti, ve, Davud’un ileticisi tarafından eklenen parayla üç kişi için tapınak vergisi karşılanabilmişti. Toplayıcı, Celile’den belirli bir süre uzak kaldıkları için gecikmiş ücret cezasını almayan bir biçimde, vergiyi kabul etti.”
157:1.4 Sizlerin, Petrus’un bir balığı ağzında bir şekel ile tuttuğuna dair kayda sahip olmanız tuhaf bir durum değildir. Bu günlerde, balıkların ağzında hazine bulunduğuna dair birçok hikâye mevcut olan bir şeydi; benzer mucizelere dair bu türden hikâyeler yaygındı. Böylece, Petrus tekneye doğru gitmek için onlardan ayrılırken, İsa yarı mizahi bir biçimde şu yorumda bulundu: “kralların çocuklarının vergi vermek zorunda olması ne de gariptir; genellikle hanedanı yerinde tutmak için yabancılardan vergi alınır; ancak, otoritelere engel olmamak bizler için doğru olan bir şeydir. Haydi bakalım, Petrus, açıl denizine! Belki sen ağzında şekel olan balığı yakalayacaksın.” İsa bunları söylemiş, ve Petrus oldukça yakın bir süre içinde mabet vergisi ile ortaya çıkmıştı bu yaşanmışlığın daha sonra Matta’nın Müjdesi’nin yazarı tarafından bir mucize olarak kaydedilen bir şekilde genişletilmiş hale gelmesi şaşırtıcı değildir.
157:1.5 İsa, Andreas ve Petrus ile birlikte, neredeyse gün batımına kadar deniz kıyısında beklemişti. İleticiler onlara Meryem’in evinin hala gözetim altında bulunduğu haberini getirmişti; bu nedenle, karanlık olunca, bekler haldeki üç adam teknelerine atlayıp, Celile Denizi’nin doğu sahiline doğru yavaşça kürek çektiler.
157:2.1 Pazartesi günü, 8 Ağustos’da, İsa ve on iki havari, Bethsayda-Yulias’ın yakınında bulunan, Magadan Parkı’nda kamp halindelerken, inananlardan, kadın birliğinden, öğreti-yayıcılarından ve krallığın kurulumuna ilgi duyanlardan meydana gelen yüzden fazla kişi bir görüşme için Kapernaum’a uğramıştı. Ve, Ferisilerden çoğu da, İsa’nın burada olduğunu öğrenen bir biçimde, buraya gelmişti. Bu zaman zarfında Saddukilerin bazıları Ferisiler ile İsa’yı kumpasa getirme çabalarında birlik olmuştu. İnananlar ile kapalı görüşmeye gitmeden önce İsa, Ferisiler’in mevcut bulunduğu açık bir buluşma düzenlemişti; ve, onlar Üstün konuşurken yaygara çıkarıp, bunun dışında da toplananları rahatsız etmeyi amaçlamıştı. Rahatsızlık çıkaranların önderi şunu söylemişti: “Öğretmen, biz senden, öğretmeye dair otoriteye sahip bulunuşunun bir simgesini vermeni istiyoruz; ve, bunun gerçekleştiğinde, insanların hepsi senin Tanrı tarafından gönderilmiş olduğunu bilecek[3].” Ve, İsa onlara şu cevabı verdi: “Akşam olduğunda, sizler hava iyi olacak dersiniz, zira gök kırmızıdır; sabah olduğunda, kötü hava olacak dersiniz, zira gök kırmızı ve kapalıdır. Sizler batıda bir bulutun doğmakta olduğunu gördüğünüzde, yağmurlar gelecek dersiniz; güneyden rüzgâr estiğinde, kızgın sıcaklar gelecek dersiniz. Göğün yüzünü anlamayı bu kadar iyi bilirken nasıl olur da bu zamanların simgelerini görmede bu kadar tamamiyle yetkinsizsiniz? Gerçeği bilmek isteyenler için, işaret çoktan verilmiş haldedir; ancak, kötü amaçta olan ve ikiyüzlü nesil için hiçbir işaret verilmeyecektir.”[4][5]
157:2.2 İsa böyle konuştuğunda, aralarından çekilip, akranları ile birlikte akşam görüşmesi için hazırlandı. Bu görüşmede, İsa ve on ikili Kaysera-Filippi’ye olan kararlaştırdıkları ziyaretten döner dönmez, Dekapolis’in tüm şehir ve kasabaları boyunca ortak bir görevi gerçekleştirmenin kararı alınmıştı. Üstün, Dekapolis görevi planlamasına katılmıştı ve, kafileyi dağıtan bir biçimde, şunu söylemişti: “Sizlere söylüyorum, Ferisi ve Saddukilerin tuzaklarına dikkat edin[6]. Oldukça eğitimli olduklarını gösterişleri ve dinin türlerine olan çok derin sadakatleri karşısında aldanmayın. Yalnızca, yaşayan gerçekliğin ruhaniyeti ve gerçek dinin gücü ile ilgilenin. Ölü bir dinden duyulan korku sizi kurtarmayacak, krallığın ruhsal gerçekliklerindeki yaşayan bir deneyime duyulan inanç sizleri kurtaracak. Kendinizin, ön yargı tarafından gözlerinizin görmez ve korku tarafından hareket edemez hale gelmenize izin vermeyin. Geleneklere duymuş olduğunuz derin saygının, gözlerinizi görmez ve kulaklarını duymaz hale getiren bir biçimde anlayışınızı saptırmasına izin vermeyin[7]. Yalnızca barışı getirmek değil, aynı zamanda ilerlemeyi teminat altına almak gerçek dinin amacıdır. Ebediyet gerçekliklerinin idealleri olarak, gerçekliğe içtenlikle âşık olmadığınız takdirde, kalpte huzur, akılda ilerleyiş olamaz. Yaşam ve ölüm hususları — zamana ait günahkâr arzular karşısında ebediyetin doğru gerçeklikleri olarak — önünüze belirlenmektedir. Şimdi bile sizler, inanç ve umudun yeni yaşamına adım atmak üzereyken, korku ve kuşkunun esaretinden kurtuluşu bulmaya başlamalısınız. Ve, akran insanlarınız için hizmet duyguları ruhunuz içinde doğduğunda, onlara engel olmayın; komşunuza duyduğunuz derin sevgi hisleri kalbiniz içinde dolup taştığında, akranlarınızın gerçek ihtiyaçlarına olan ussal hizmet içinde bu türden şefkat uyarımları serbest bırakın.”
157:3.1 Erken Salı sabahı İsa ve on iki havari, Ortak-Kral Filip’in nüfus alanının başkenti olan Kaysera-Filippi için Magadan Parkı’ndan ayrılmışlardı[8]. Kaysera-Filippi, göz kamaştırıcı güzelliğe sahip bir bölgede konumlanmıştı. O, Ürdün nehrinin bir yeraltı mağarasından dışa doğru döküldüğü yer olan çok güzel manzaralara sahip tepeler arasındaki büyüleyici bir vadide bulunmaktaydı. Hermon Dağı’nın dorukları kuzeyde bütünüyle görülmekte iken, hemen güneydeki tepelerden muhteşem bir manzara Ürdün’ün nehrini ve Celile Denizi’nin üst kısımlarını görmekteydi.
157:3.2 İsa Hermon Dağı’na öncesinden, krallığın işlerindeki öncül deneyiminde gitmişti; ve, bu aşamada çalışmasının son aşamasına adım atarken, havarilerinin, tam da önlerinde uzanmakta olan zorlayıcı anlar için sorumluluklarına dair yeni bir öngörüye sahip olmalarını ve yeni bir kuvveti elde edebilmelerini ümit etmiş olduğu yer olan, sınavın ve utkunun bu dağına geri dönmeyi arzu etmişti. Bu yolda ilerlerken, yaklaşık olarak Merom Suları’nın güneyinden geçmekte olduğu sırada, havariler kendi aralarında Fenike’de ve diğer yerlerdeki yakın zaman içinde sahip oldukları deneyimleri hakkında konuşmalara dalmış olup, iletilerinin nasıl alınmış olduğuna ve diğer insanların Üstünleri’ni nasıl gördüklerine dair yaşananlara değinmekteydiler.
157:3.3 Öğlen yemeği için durduklarında, İsa aniden on ikili ile, kendisi hakkında onlara o zamana kadar yöneltmiş olduğu ilk soruyla yüzleşmişti. O, şu şaşırtıcı soruyu sormuştu: “İnsanlar benim kim olduğumu söylüyorlar?”[9]
157:3.4 İsa, cennetin krallığının doğası ve karakterine dair bu havarilerin eğitiminde uzunca aylar harcamıştı ve, o, kendisinin sahip olduğu doğaya ve krallık ile olan kişisel ilişkisine dair daha da fazla şeyi öğretmeye başlamak zorunda oluşunun vaktinin gelmiş olduğunu çok iyi bilmekteydi. Ve, bu aşamada, onlar dut ağaçlarının altında oturmuş haldelerken, Üstün, seçmiş olduğu havariler ile uzun süren birlikteliğinin en önemli oturumlarından bir tanesini düzenlemeye hazırdı.
157:3.5 Havarilerin yarıdan fazlası, İsa’nın sorusunun cevaplanışına katılmıştı. Onlar kendisine, kendisini tanıyan herkes tarafından bir tanrı-elçisi veya bir olağanüstü insan olarak görüldüğünü söylemişlerdi; düşmanlarının bile, sahip olduğu güçleri hesaba katarak ecinnilerin prensi ile aynı düzeyde bulunduğunu düşünen bir biçimde, ondan fazlasıyla korku duyduğunu. Onlar İsa’ya, kendisini kişisel olarak görmeyen Yudea ve Samarya’daki bazı kişilerin kendisinin Vaftizci Yahya’nın ölümden dirilmiş hali olduğuna inandıklarını söylemişti. Petrus; İsa’nın, zaman zaman ve çeşitli kişiler tarafından, Musa, İlyas, İşaya ve Yeremya ile karşılaştırılmakta olduğunu açıklamıştı[10]. İsa bu raporu dinlediğinde, ayağa kalkmış olup, çevresinde bir yarı-daire oluşturmuş olan on ikiliye aşağıya doğru bakan bir biçimde, şunu sormuştu: “Peki siz kim olduğumu söylüyorsunuz?” Orada bir anlık gerilim dolu sessizlik yaşanmıştı[11]. On ikili bir an olsun gözlerini Üstün’den ayırmamıştı, ve bunun sonrasında Şimon Petrus, ayağa kalkan bir biçimde, şunu haykırmıştı: “Sen, yaşayan Tanrı’nın Evladı, Kurtarıcısın[12].” Ve, oturmakta olan on bir havari her birlikte aynı anda ayağa kalkıp, böylece Petrus’un hepsi adına konuşmuş olduğunu işaret etmişti.
157:3.6 İsa onların tekrar oturmasını işaret ettiğinde, ve hala onlar önünde ayakta dururken, şunu söyledi: “Bu sizlere benim Babam tarafından açığa çıkarılmıştır[13]. Sizlerin benim hakkımdaki gerçekliği bilme vakti gelmiştir. Ancak, ben şimdilik sizlerden bunu kimseye söylememenizi istiyorum. Haydi buradan bir gidelim[14].”
157:3.7 Ve, böylece onlar, bu akşamın geç saatlerinde varan ve, kendilerini beklemekte olan, Celsus’un evinde duran bir biçimde, Kaysera-Filippi’ye olan seyahatlerine devam ettiler. Havariler o akşam çok az uyku çekmişlerdi; onlar, yaşamlarında ve krallığın emeklerinde büyük bir olayın gerçekleşmiş olduğunu sezmiş görünmektelerdi.
157:4.1 İsa’nın Yahya tarafından vaftizinde yaşanılmış olanlardan ve Kana’da suyun şaraba dönüştürülüşünden beri, havariler, çeşitli dönemlerde, İsa’yı neredeyse Mesih olarak kabul etmişlerdi. Onlardan bazıları kısa süreçler boynuca, İsa’nın gerçekten kendisinin beklenen Kurtarıcı olduğuna inanmıştı. Ancak, bu türden umutlar onların kalplerinde doğar doğmaz Üstün onları, yıkıcı bir sözle veya hayal kırıklığına uğratıcı bir eylem ile parçalara ayırırdı. Onlar uzunca bir süre boyunca, akıllarında beslemiş oldukları beklenen Mesih’e dair kavramsallaşmalar ile kalplerinde sahip oldukları bu olağanüstü insan ile olan olağanüstü ilişkilemlerinin deneyimi arasındaki çatışmadan dolayı bir kargaşa düzeyi içindelerdi.
157:4.2 Havariler Celsus’un bahçesinde öğlen yemekleri için toplandıklarında vakit Çarşamba günü öğleye yakın saatlerdi. Gecenin büyük bir kısmı boyunca ve sabah kalktıkları andan itibaren Şimon Petrus ve Şimon Zelotes, kardeşlerinin Üstün’ü, yalnızca Mesih olarak değil aynı zamanda yaşayan Tanrı’nın kutsal Evladı olarak da, içten bir biçimde kabul etme noktasına getirmek kalpten emek sarf etmekteydi. İki Şimon, İsa’ya dair varsayımlarında neredeyse tamamen hem fikirdeydi; ve, onlar kararlı bir biçimde kardeşlerini, sahip oldukları görüşlerin bütüncül kabulüne getirmek için çaba gösterdiler. Andreas havarisel birliğin genel idarecisi olarak görevini sürdürürken, kardeşi olan, Şimon Petrus, artan bir biçimde ortak rıza ile, on ikilinin sözcüsü haline gelmekteydi.
157:4.3 Onların tümü, Üstün ortaya çıktığında öğle vaktinden hemen önce bahçede oturmuş haldeydi. Onlar, soylu bir ciddiyet tutumuna bürünmüştü; ve, İsa onlara yaklaştığında onların tümü ayağa kalkmıştı. İsa; takipçileri kendilerini, veya başlarına gelen şeyleri, haddinden fazla ciddiye aldıklarında, kendisi için oldukça karakteristik olan, dostane ve kardeşsel bir gülümseme ile gerginliği dağıttı. Emir verici bir işaret ile onların oturmasını istedi. Bir daha on ikili Üstünlerini, karşılarına geldiklerinde ayağa kalkarak karşılamamıştı. Onlar, Üstün’ün bu türden dışa dönük bir saygı gösterimini onaylamadığını görmüşlerdi.
157:4.4 Yemeklerini yedikten ve yaklaşmakta olan Dekapolis turnesine dair tasarımları konuşmaya katıldıktan sonra, İsa aniden yüzlerine doğru bakışlarını kaldırıp şunu söyledi: “Şu anda, İnsan Evladı’nın kimliğine dair Şimon Petrus’un duyurusuna razı oluşunuzun üstünden bir tam gün geçti; hala bu görüşü besliyor olup olmadığınızı sizlere sormak istiyorum.” Bunu duyduklarında on ikili ayağa kalktı, ve Şimon Petrus, İsa’ya doğru bir kaç adım atarak, şunu söyledi: “Evet, Üstünümüz, bizler bunu onaylıyoruz. Bizler senin yaşayan Tanrı’nın evladı olduğuna inanıyoruz.” Ve, Petrus kardeşleri ile beraber oturmaya geçti.
157:4.5 İsa, hala ayakta duran bir biçimde, on ikiliye şunu söylemişti: “Sizler benim seçilmiş elçilerimsiniz, ancak ben biliyorum ki, mevcut koşullarda siz bu inanışı salt insan bilgisinin bir sonucu olarak akıllarınızda düşünememektesiniz. Bu, benim Babam’ın ruhaniyetinin sizlerin ruhlarınızın en derinine gerçekleştirmiş olduğu bir açığa çıkarılıştır. Ve, bu nedenle, içinizde ikamet etmekte olan Babam’ın ruhaniyetinin kavrayışı vasıtasıyla bu itirafı yaptığınızda, ben bu temel üzerine cennetin krallığının kardeşliğini inşa edeceğimi duyurma emri altındayım. Ruhsal gerçekliğin bu kayası üzerine, Babamın krallığına ait ebedi gerçeklikler içinde ruhsal birlikteliğin yaşayan mabedini inşa edeceğim. Kötülüğün tüm güçleri ve günahın birlikleri, kutsal ruhaniyete ait bu insan birlikteliğine karşı üstün gelemeyecektir. Ve, Babamın ruhaniyeti sonsuza kadar bu ruhsal birlikteliğin bir parçası olan herkes için kutsal rehber ve danışman olacakken, sizler ve sizlerden sonra gelecek olanlar için ben şimdi, krallığın üyeleri olarak erkekler ve kadınların bu ilişkilemine ait toplumsal ve ekonomik nitelikler halinde — zamansal olan şeyler üzerinde yönetim yetkisi olarak, dışsal krallığın anahtarlarını veriyorum[15].” Ve, tekrar o havarilerinden, o an için, kendisinin Tanrı’nın Evladı olduğunu kimseye söylememelerini istedi.
157:4.6 İsa, havarilerinin sadakatine ve dürüstlüğüne inanç duymaya başlamaktaydı. Üstün; seçmiş olduğu temsilcilerin yakın zaman içinde deneyimlemek zorunda kaldığı koşullara dayanmış olan bir inancın tam da önlerinde uzanan çetin sınavlardan kuşkusuz bir biçimde sağ çıkacağını ve tüm umutlarının tamamen yok olmuş görünüşünden yeni bir yazgı döneminin yeni bir ışığına doğacağını, böylece karanlıkta bulunmakta olan bir dünyayı aydınlatmak için harekete geçeceğini düşünmüştü. Bu gün Üstün, biri hariç, havarilerinin inancına inanmaya başlamıştı.
157:4.7 Ve, bugünden beri bu aynı İsa, kutsal evlatlığının tam da bu ebedi temeli üzerine yaşayan mabedi inşa etmekteydi; ve, bunun vasıtasıyla Tanrı’nın kendini bilen evlatları, ruhaniyetlerin ebedi Babası’nın bilgeliği ve derin sevgisinin ihtişamı ve onurlandırılışı için dikilmiş evlatlığın bu yaşayan mabedini oluşturan insan taşlarıdır.
157:4.8 Ve, İsa böyle konuştuğunda havarilerinden, akşam yemeği vaktine kadar bilgeliği, kuvveti ve ruhsal önderliği aramaları için tepelerde kendi yollarına ayrılmalarının emrini vermişti.
157:5.1 Petrus’un itirafının yeni ve hayati niteliği, İsa’nın, onun sorgulanamaz bütünlükteki kutsallığına ait haldeki, Tanrı’nın Evladı oluşuna dair oldukça kesin olan tanınıştır[16][17]. Vaftizinden ve Kana’daki düğünden beri, bu havariler kendisini çeşitlilik gösteren bir biçimde Mesih olarak görmüştü; onun kutsal olması, milli kurtarıcıya dair Musevi kavramsallaşmasının bir parçası değildi. Museviler öncesinde, Mesih’in kutsallıktan doğacağını öğretmemişti; o, “atanmış biri” olacaktı, ancak onlar bu kişiyi neredeyse hiçbir biçimde “Tanrı’nın Evladı” olarak düşünmüşlerdi. İkinci itirafta vurgu daha çok, İsa’nın İnsan Evladı ve Tanrı Evladı oluşunun cennetsel gerçekliği olarak, bileşik doğası üzerine yapılmıştı ve, insan doğasının kutsal doğa ile gerçekleştirmiş olduğu bu büyük gerçeklik üzerine İsa cennetin krallığını inşa edeceğini duyurmuştu.
157:5.2 İsa öncesinde, İnsan Evladı olarak yeryüzü üzerinde hayatını yaşamayı ve bahşedilme görevini tamamlamayı amaçlamıştı. Onun takipçileri kendisini, beklenen Mesih olarak görme eğilimindeydi. Onların Mesihsel beklentilerini hiçbir zaman yerine getiremeyeceğini bilen bir biçimde, o, kendisini kısmen de olsa beklentilerini karşılamaya yetkin hala getirecek onların sahip olduğu Mesih kavramsallaşması üzerinde bir değişikliği gerçekleştirmeye çabalamıştı. Ancak, bu aşamada o, bu türden bir tasarımın neredeyse hiçbir bir biçimde başarılı olarak yerine getirilemeyeceğinin farkına varmıştı O bu nedenle, üçüncü planını cesurca açığa çıkarmayı tercih etmişti — açıkça bir biçimde kutsallığını duyurmak, Petrus’un itirafının gerçekliğini tanımak ve doğrudan on ikiliye kendisinin bir Tanrı Evladı olduğunu bildirmek.
157:5.3 Üç yıl boyunca İsa kendisinin “İnsan Evladı” olduğunu duyurmaktaydı, bir yandan da bu aynı üç yıl boyunca havariler artan bir biçimde kendisinin beklenen Musevi Mesihi oluşunda ısrarcı olmuştu. O artık, kendisinin Tanrı Evladı olduğunu açığa çıkarmıştı ve, İnsan Evladı ve Tanrı Evladı’nın bileşik doğası kavramsallaşması üzerine, cennetin krallığını inşa etmede kararlıydı. O öncesinde, kendisinin Mesih olmayışına dair onları ikna etmenin ilave çabalarından uzak durmaya karar vermişti. O artık, kendisinin ne olduğunu cesur bir biçimde açığa çıkarmayı ve bunun sonrasında kendisini Mesih olarak görmedeki kararlılıklarını görmezden gelmeyi amaçlamaktaydı.
157:6.1 İsa ve havariler, Davud Zübeyde’den maddi kaynaklar ile gelecek olan ileticileri bekler halde Celsus’un evinde bir gün daha kalmaya devam ettiler. İsa’nın kalabalıklar arasında olan ününün birden ortadan kaybolmasından sonra, onların almış oldukları miktarlarda büyük bir düşüş ortaya çıkmıştı. Onlar Kaysera-Filippi’ye vardıklarında, hazine bomboştu. Matta, İsa ve kardeşlerini bu türden bir zaman zarfında böyle bırakmaktan hiç hoşlanmamaktaydı ve, o, geçmişte birçok sefer yapmış olduğu gibi Yudas’a aktaracağı kendisine ait bir hazır kaynağa sahip değildi. Buna rağmen, Davud Zübeyde, gelirlerdeki bu olası azalmayı önceden görmüştü; ve, bunun uyarınca ileticilerine, Yudea, Samarya ve Celile’den geçerlerken, sürgündeki havariler ve onların Üstünlerine gönderilmek üzere bağışsal para toplayıcılar olarak hareket etmelerini istemişti. Ve, böylece, bu günün akşamı bu ileticiler, Dekapolis turneleri için yola çıkmak amacıyla hareketlerine geri dönemlerine kadar havarileri idare edecek yeterli kaynakları getiren bir biçimde Bethsayda’dan ulaştılar. Matta bu zaman zarfında Kapernaum’daki gayrimenkulünün son kalan kısmının satışından belirli bir miktar para beklemekteydi; ve, o çoktan, bu kaynakların isimsiz bir biçimde Yudas’a aktarılmasını ayarlamıştı.
157:6.2 Ne Petrus ne de diğer havariler, İsa’nın kutsallığına dair oldukça yeterli bir düşünceye sahipti. Onlar, öğretmen-iyileştiricinin — Tanrı’nın Evladı olarak — yeni bir biçimde düşünülmekte olan Mesih haline geliş dönemi olarak, yeryüzü üzerindeki Üstün’ün sürecinde yeni bir çağın başlamakta olduğunun çok az farkına vardılar. Bu andan itibaren, Üstün’ün iletisinde yeni bir ilave ortaya çıkmıştı. Bundan böyle onun yaşamdaki bir ideali Yaratıcı’yı açığa çıkarmak iken, öğretisindeki bir düşüncesi, yalnızca onu yaşamak ile kavranılabilecek olan en üst düzeydeki bilgeliğin kişileşmiş hali olarak sahip olduğu evreni sunmaktı. O, hepimizin yaşama sahip olabilme imkânının bulunduğunu ve bundan çok daha fazlasını elimizde bulundurabileceğimizi bildirmek için gelmişti[18].
157:6.3 İsa bu aşamada, beden içindeki insan yaşamının dördüncü ve son aşamasına girmişti. İlk aşama, bir insan varlığı olarak kendi kökenine, doğasına ve nihai sonuna dair sadece hayal meyal bir bilince sahip olduğu yıllar olarak çocukluğuydu. İkinci aşama, kutsal doğası ve insan görevini daha açık bir biçimde kavramaya başladığı süreç olarak, gençliğe ve ilerleyen ergenliğe ait artan bir biçimde bilinçli hale gelmiş bulunduğu yıllardı. Üstün’ün yeryüzü deneyiminin üçüncü aşaması, vaftizinden başlayıp, öğretmen ve iyileştirici olarak hizmet yılları boyunca Petrus’un Kaysera-Filippi’deki o çok önemli anına kadar uzanmaktaydı. Yeryüzü yaşamının bu üçüncü dönemi, havarilerinin ve doğrudan takipçilerinin kendisini İnsan Evladı olarak bildiği ve Mesih olarak gördüğü zamanları içine almaktaydı. Yeryüzü sürecinin dördüncü ve son dönemi burada Kaysera-Filippi’de başlamış olup, çarmıha gerilişine kadar uzanmıştı. Hizmetinin bu aşaması, kutsallığının farkındalığı tarafından başlıca nitelenmiş olup, beden içindeki son yılının emeklerinden oluşmuştu. Dördüncü dönem boyunca, takipçilerinin büyük bir çoğunluğu hala kendisini Mesih olarak görürken, havariler tarafından Tanrı Evladı olarak bilinir hale gelmişti. Petrus’un itirafı, ve bu gerçekliğin, en azından çok kesin olmasa bile, İsa’nın seçilmiş elçileri tarafından tanınışı, Urantia üzerinde ve bir evrenin tamamı için bir bahşedilme evladı olarak yüce hizmetinin gerçekliğinin daha bütüncül farkındalığının yeni bir döneminin başlamakta oluşunu simgelemişti.
157:6.4 Böylece İsa, dininde öğretmiş olduğu şeyi kendi yaşamı içinde örneklendirmişti: bu, ruhsal doğanın büyümesinin yaşayan ilerleme yönetimiyle gerçekleştirilişiydi. O, daha sonraki takipçilerinin gerçekleştirmiş olduğu gibi, ruh ve beden arasındaki sonu gelmez mücadele üzerinde vurguda bulunmamıştı. O bunun yerine; ruhaniyetin, hem ruhun hem de bedenin üzerinde kolay bir galip olduğunu ve bu ussal ve içgüdüsel olan savaşın büyük bir kısmının yararlı bir biçimde sonlandırılmasında etkili olduğunu öğretmişti.
157:6.5 Yeni bir önem, bu aşamadan itibaren İsa’nın öğretilerinin tümüne eklenmekteydi. Kaysera-Filippi’den önce o, krallığın müjdesini onun üstün öğretmeni olarak sunmuştu. Kaysera-Filippi’den sonra o yalnızca bir öğretmen olarak değil aynı zamanda, bu krallığın merkezi ve çevresi olan ebedi Baba’nın kutsal temsilcisi olarak görünmekteydi; ve, onun bunların hepsini, İnsan Evladı olarak bir insan varlığı bütünlünde gerçekleştirmiş oluşunun bilinmesi şart koşulmaktaydı.
157:6.6 İsa içten bir biçimde, takipçilerini ruhsal krallığa önce bir öğretmen, daha sonra bir öğretmen-iyileştirici olarak yönlendirmeye çabalamıştı ancak, onun takipçileri bunu anlamamaktaydı. O oldukça iyi bir biçimde, yeryüzü görevinin Musevi insanlarının Mesihsel beklentilerini olası bir biçimde karşılamayacak oluşunu bilmekteydi; eskinin peygamberleri, onun hiçbir zaman olamayacağı bir Mesih’i tasvir etmişlerdi. O Baba’nın krallığını bir İnsan Evladı olarak kurmayı amaçlamıştı ancak, onun takipçileri bu serüvende kendisine katılmayacaktı. İsa, bunun görür halde, bunun sonrasında, inananlarının taleplerini kısmi olarak karşılamayı ve bunu gerçekleştirirken de açık bir biçimde Tanrı’nın bahşedilme Evladı görevini üstlenmeyi tercih etmişti.
157:6.7 Bu nedenle, havariler için, İsa’nın onlara bahçede bugün söylemiş oldukları şeyler yeniydi. Ve, bu duyurulardan bazıları bile onlara garip gelmişti. Diğer şaşırtıcı duyurular arasında onlar şu gibi şeyleri dinlemişlerdi:
157:6.8 “Bu zaman zarfından itibaren, insanlardan biri bizler ile birlikteliğe katılırlarsa, bu kişinin evlatlığın sorumluluklarını üstlenmesini ve beni takip etmesini isteyin[19]. Ve, ben artık sizler birlikte olmadığımda, bu dünyanın sizlere Üstününüzden daha iyi davranacağını düşünmeyin. Eğer sizler beni derinden seviyorsanız, bu şefkati olabilecek en yüksek fedakârlıkta bulunma isteğinizi göstererek ispat edin.”
157:6.9 “Ve, şu söylerimi iyi duyun: ben doğru olanları değil, günahkârları çağırmak için geldim[20]. İnsan Evladı kendisine hizmet edilsin diye gelmedi, hizmet etmek için ve yaşamını herkes için bir hediye olarak bahşetmek amacıyla geldi[21]. Sizlere duyuruyorum ki, ben kaybolmuş olanları aramak ve onları kurtarmak için gelmiş bulunuyorum[22].”
157:6.10 “Bu dünya içinde hiçbir kişi mevcut an içerisinde, Baba’dan gelmiş olan Evlat dışında Baba’yı görmemektedir[23]. Ancak, eğer Evlat göğe yükseltilecek olursa, o bütün insanları kendisine çekecektir; ve, her kim Evlat’ın bileşik doğasının taşıdığı bu gerçekliğe inanıyorsa, bir yaşamdan daha fazla sürecek olan hayat ile bahşedilecektir[24][25].”
157:6.11 “Bizler henüz açık bir biçimde İnsan Evladı’nın Tanrı Evladı olduğunu duyuramayız; ancak, bu sizlere açığa çıkarılmış haldedir; bu nedenle ben sizlere apaçık bir biçimde bu gizemler hakkında konuşmaktayım. Her ne kadar sizler önünde bu fiziksel mevcudiyet içinde bulunsam da, ben Baba Olan Tanrı’dan gelmekteyim. İbrahim yokken ben vardım[26]. Ben Baba’dan bu dünyaya sizlerin beni bildiğiniz halde geldim; ve, sizlere duyuruyorum ki, ben yakın bir zaman içinde bu dünyadan ayrılmak ve Babam’ın görevine geri dönmek zorundayım[27].”
157:6.12 “Ve, şimdi sizlerin inancı, İnsan Evladı’nın Mesih olarak düşündükleri haldeki atalarınızın beklentilerini karşılayamayacak oluşuna dair uyarım karşısında bu duyuruların gerçeğini kavrayabilecek mi? Benim krallığım bu dünyaya ait değildir[28]. Bana dair bu gerçekliğe, her ne kadar tilkiler kendilerine ait çukurlara ve göğün kuşları aynı şekilde yuvalara sahip olsa da, benim başımı sokacağım bir yerim olmayışı gerçeği karşısında inanabilecek misiniz?”[29]
157:6.13 “Yine de, ben sizlere Baba ve benim bir olduğumu söylüyorum[30]. Beni görmüş olan kişi Baba’yı görmüştür[31]. Babam tüm bunların hepsinde benimle beraber emek vermektedir; ve, o hiçbir zaman beni görevimde yalnız bırakmayacaktır, tıpkı benim sizleri, yakın bir zaman içinde dünya boyunca bu müjdeyi duyurmaya çıkarken yalnız bırakmayacağım gibi[32][33].
157:6.14 “Ve, şimdi ben sizleri kendimden ayırıp, sizleri şu çağırmış olduğum yaşamın ihtişamını kavramak ve onun görkemini anlamak için bir süreliğine sizler ile baş başa bırakıyorum: bu müjdeye inanan ruhların tümü ile yaşayan ilişkilemden oluşan benim birlikteliğimin inşası olarak, insanlığın kalplerinde Babamın krallığını kurmanın inanç serüvenine.”
157:6.15 Havariler bu cüretkâr ve şaşırtıcı ifadeleri sessizlik içerisinde dinledi; onlar şaşkınlıktan öylece kalakalmışlardı. Ve, onlar, Üstün’ün sözlerini tartışmak ve onlar üzerinde konuşmak için küçük topluluklar halinde dağılmışlardı. Onlar öncesinde, onun Tanrı’nın Evladı olduğunu itiraf etmişlerdi, ancak bu itiraflarının kendilerini hangi bütüncül anlama götürdüğünü kavrayamamışlardı.
157:7.1 O akşam Andreas, kardeşlerinin her biriyle kişisel ve irdeleyici bir görüşme düzenlemeyi kendisine görev biçti; ve, o, Yudas İskaryot dışında birlikteliklerinin tümüyle yararlı ve cesaretlendirici görüşmelerde bulundu. Andreas hiçbir zaman memnuniyet verici bir biçimde Yudas ile, diğer havariler ile gerçekleştirmiş olduğu türden kişisel ilişkilemi deneyimlememişti; ve, bu nedenle önceden beridir, Yudas’ın hâlihazırda hiçbir zaman özgür ve kendinden emin bir biçimde havarisel birliğin başı ile ilişkide bulunmamış olması nedeniyle onun hakkında çok az şey düşünmüştü. Ancak, Andreas bu aşamada, Yudas’un tutumu karşısında o kadar çok endişelenmişti ki, daha sonra o gece, havarilerin tümü uykularının derinlerinde iken, İsa’yı aramış ve endişe sebebini Üstün’e sunmuştu. İsa şunu söylemişti: “Bu hususta bana gelmiş olman şaşırtıcı bir şey değildir, Andreas; ancak, bizlerin bu konuda yapacak bir şeyi yok; yalnızca, bu havariye olabildiği kadar güveni beslemeye devam et. Ve, benimle gerçekleştirmiş olduğun konuşma hakkında kardeşlerine hiçbir şey bahsetme.”
157:7.2 Ve, bu, Andreas’ın İsa’dan ağzından alabileceği şeylerin tümüydü. Öncesinde orada her zaman bu Yehudalı ile Celile kardeşleri arasında belirli bir düzeyde tuhaflık bulunmaktaydı. Yudas; Vaftizci Yahya’nın ölümünden büyük şaşkınlık duymuş, Üstün’ün birkaç seferki uyarısından ciddi biçimde alınmış, İsa kral yapılmayı reddedince hayal kırıklığına uğramış, İsa Ferisilerden kaçtığında onuru kırılmış, Ferisilerle mücadele etmeyi reddedişinin bir işaret olarak alınmasından utanç duymuş, Üstününün gücün dışavurumlarını reddedişi karşısında şaşkına dönmüş ve bu aşamada, oldukça yakın bir süre içinde gerçekleşmiş bir biçimde, boş bir hazine karşısında üzüntüye düşmüş ve zaman zaman ise umutsuzluğa kapılmıştı. Ve, Yudas kalabalıkların vermiş olduğu olumlu uyarımı özlemişti.
157:7.3 Diğer havarilerin her biri, bir ölçüde ve değişen düzeylerde, tam da bu sınavlardan ve zorluklardan benzer bir biçimde etkilenmişti; ancak, onlar İsa’yı derinden sevmekteydi. En azından onlar Üstün’ü Yudas’dan daha fazla sevmiş olmalılar, zira onlar İsa ile sonuna kadar beraber yürüdüler.
157:7.4 Yehudalı olarak Yudas, İsa’nın “Ferisiler’in tuzaklarına dikkat edin” biçimindeki yakın zamanda gerçekleştirmiş olduğu uyarıdan kişisel olarak alınmıştı o bu ifadeyi, kendisine yapılmış üstü örtülü bir atıf oluşunu değerlendirme eğilimine sahipti[34]. Ancak, Yudas’ın büyük hatası şuydu: Sürekli bir biçimde, İsa havarilerini tek başına dua etmeye gönderdikleri zaman, Yudas, evrenin ruhsal kuvvetleri ile içten birlikteliğe katılma yerine, insan korkusunun ürünü olan düşüncelere kendini bırakmış olup, bir yandan da, intikam hislerine olan talihsiz eğilimine düşmeye ek olarak İsa’nın görevine dair ilk bakışta belirli olmayan, küçük ancak etkili kuşkuları aklından geçirmede kararlılık göstermişti.
157:7.5 Ve, bu aşamada İsa havarileri, Tanrı Evladı olarak yeryüzü hizmetinin dördüncü fazını başlatmaya karar vermiş olduğu Hermon Dağı’na beraberinde götürmek istemekteydi. Onlardan bazıları Kudüs’de bu vaftizde hazır bulunmuş olup, İnsan Evladı olarak onun sürecinin başlangıcına şahitlik etmişlerdi; ve, o, havarilerden bazılarının, bir Tanrı Evladı olarak yeni ve kamu görevini üstlenişi için onun karar yetkisini duymada da mevcut bulunmalarını arzulamıştı. Bunun uyarınca, 12 Ağustos’da, Cuma sabahı İsa on ikiliye: “Ruhaniyetin benden, yeryüzü üzerindeki görevimi bitirmek için bahşedileceğim yer olan şuradaki dağa hareket için detayları belirleyin ve kendinizi hazırlayın. Ve, ben, bu deneyim boyunca benimle birlikte yürümenin zorlayıcı zamanlarından geçip onların da güçlenebilmeleri için kardeşlerimi beraberimde almak istiyorum.”