İngilizce Urantia Kitabı, 2006'dan beri dünya çapında Kamu Malıdır.
Çeviriler: © 2021 Urantia Society of Greater New York
THE LAST SUPPER
SON AKŞAM YEMEĞI
1955 179:0.1 DURING the afternoon of this Thursday, when Philip reminded the Master about the approaching Passover and inquired concerning his plans for its celebration, he had in mind the Passover supper which was due to be eaten on the evening of the next day, Friday. It was the custom to begin the preparations for the celebration of the Passover not later than noon of the preceding day. And since the Jews reckoned the day as beginning at sunset, this meant that Saturday’s Passover supper would be eaten on Friday night, sometime before the midnight hour.
2021 179:0.1 BU PERŞEMBE gününün öğleden sonrası sürecinde, Filip Üstün’e yaklaşan hamursuzu hatırlatıp, onun kutlanışı için planlarını öğrenmek istediğinde, Filip’in aklında, Cuma olarak, ertesi günün akşamında yenilmesi beklenen Hamursuz yemeği bulunmaktaydı. Hamursuz’un kutlanma hazırlıklarına bir önceki günün öğle vaktinden sonra başlamamak adetti. Ve, Museviler yeni günün güneşin ağarmasıyla başladığını hesap ettiği için, bu, Cumartesi’nin Hamursuz yemeğinin, gece saatinden bir süre öncesi olarak, Cuma gecesinde yenilmesi anlamına gelmekteydi.
1955 179:0.2 The apostles were, therefore, entirely at a loss to understand the Master’s announcement that they would celebrate the Passover one day early. They thought, at least some of them did, that he knew he would be placed under arrest before the time of the Passover supper on Friday night and was therefore calling them together for a special supper on this Thursday evening. Others thought that this was merely a special occasion which was to precede the regular Passover celebration.
2021 179:0.2 Havariler, bu nedenle, onların Hamursuz’u bir gün öncesinde kutlayacaklarına dair Üstün’ün duyurusunu yorumladıkları için fazlasıyla şaşkın haldelerdi. Onlar, en azından içlerinden bazıları olmak üzere; kendisinin Cuma gecesi Hamursuz yemeği vaktinden önce tutuklanacağını bildiğini ve bu nedenle kendilerini bir araya bu Perşembe akşamı özel bir yemek için çağırdığını düşünmüştü. Diğerleri bunun yalnızca, özel Hamursuz kutlanışından önce yaşanacak özel bir etkinlik olduğunu düşünmüştü.
1955 179:0.3 The apostles knew that Jesus had celebrated other Passovers without the lamb; they knew that he did not personally participate in any sacrificial service of the Jewish system. He had many times partaken of the paschal lamb as a guest, but always, when he was the host, no lamb was served. It would not have been a great surprise to the apostles to have seen the lamb omitted even on Passover night, and since this supper was given one day earlier, they thought nothing of its absence.
2021 179:0.3 Havariler, İsa’nın diğer Hamursuzları koyun olmadan kutlamış olduğunu bilmekteydi; onlar, onun kişisel bir biçimde hiçbir kurbansal ayine katılmadığını bilmekteydi. İsa, birçok kez bir konuk olarak paşa koyunundan yemişti; ancak, ne zaman o ev sahibi olmuşsa, koyun sunulmamıştı. Hamursuz gecesi bile koyunun çıkarılmış olduğunu görmek havariler için büyük bir şaşkınlık kaynağı olmayacaktı ve, bu akşam yemeği bir gün öncesinden verildiği için, onun eksikliğine dair hiçbir şey düşünmemişlerdi.
1955 179:0.4 After receiving the greetings of welcome extended by the father and mother of John Mark, the apostles went immediately to the upper chamber while Jesus lingered behind to talk with the Mark family.
2021 179:0.4 Yahya Markus’un baba ve annesi tarafından uzatılmış olan hoş geldin selamları aldıktan sonra, havariler derhal yukarı odaya çıkarken, İsa geride Markus ailesi ile konuşmak için vakit geçirmişti.
1955 179:0.5 It had been understood beforehand that the Master was to celebrate this occasion alone with his twelve apostles; therefore no servants were provided to wait upon them.
2021 179:0.5 Üstün’ün bu birlikteliği on iki havarisi ile yalnız bir biçimde kutlayacak oluşu öncesinden anlaşılmış haldeydi; bu nedenle, kendilerine, onları bekleyecek hiçbir hizmetçi tedarik edilmemişti.
1. THE DESIRE FOR PREFERENCE
1. TERCIH EDILME ARZUSU
1955 179:1.1 When the apostles had been shown upstairs by John Mark, they beheld a large and commodious chamber, which was completely furnished for the supper, and observed that the bread, wine, water, and herbs were all in readiness on one end of the table. Except for the end on which rested the bread and wine, this long table was surrounded by thirteen reclining couches, just such as would be provided for the celebration of the Passover in a well-to-do Jewish household.
2021 179:1.1 Havarilere Yahya Markus tarafından üst kat gösterildiğinde, onlar, akşam yemeği için tamamiyle döşenmiş olan, geniş ve ferah bir odayı görmüş olup, ekmeğin, şarabın, suyun ve baharatların tamamının hazır halde masanın bir ucunda bulunuşunu gözlemlemişlerdi. Ekmek ve şarabın bulunduğu uç dışında, bu uzun masa, tıpkı varlıklı bir Musevi hanesinde Hamursuz’un kutlanışı için sağlanacak olan, uzanabilen on üç sedirle çevriliydi.
1955 179:1.2 As the twelve entered this upper chamber, they noticed, just inside the door, the pitchers of water, the basins, and towels for laving their dusty feet; and since no servant had been provided to render this service, the apostles began to look at one another as soon as John Mark had left them, and each began to think within himself, Who shall wash our feet? And each likewise thought that it would not be he who would thus seem to act as the servant of the others.
2021 179:1.2 On ikili bu üst odaya girerken, kapının hemen iç kısmında, tozlu ayaklarını silmeleri için su testileri, leğenleri ve havlularını görmüşlerdi; ve, hiçbir hizmetçi bu hizmeti gerçekleştirmek için tedarik edilmemiş olduğu için, Yahya Markus kendilerinden ayrılır ayrılmaz birbirlerine bakmaya başlamışlardı ve, her biri, Ayaklarımızı kim yıkayacak? sorusuyla kendi kendisine düşünmeye başlamıştı. Ve, her biri benzer bir biçimde, böyle kendilerine hizmet eder halde hareket eden ufaklığın bunu gerçekleştirmeyeceğini düşünmüştü.
1955 179:1.3 As they stood there, debating in their hearts, they surveyed the seating arrangement of the table, taking note of the higher divan of the host with one couch on the right and eleven arranged around the table on up to opposite this second seat of honor on the host’s right.
2021 179:1.3 Kalplerinde sorgu içinde, onlar burada dururken, ev sahibinin daha yüksek divanının sağında bir sedirin bulunduğunu ve geri kalan on bir sedirin karşılıklı halde bu ikinci onur koltuğunun karşısında konumlandığını gören bir biçimde, masanın oturum yerleşkesini gözden geçirmişlerdi.
1955 179:1.4 They expected the Master to arrive any moment, but they were in a quandary as to whether they should seat themselves or await his coming and depend on him to assign them their places. While they hesitated, Judas stepped over to the seat of honor, at the left of the host, and signified that he intended there to recline as the preferred guest. This act of Judas immediately stirred up a heated dispute among the other apostles. Judas had no sooner seized the seat of honor than John Zebedee laid claim to the next preferred seat, the one on the right of the host. Simon Peter was so enraged at this assumption of choice positions by Judas and John that, as the other angry apostles looked on, he marched clear around the table and took his place on the lowest couch, the end of the seating order and just opposite to that chosen by John Zebedee. Since others had seized the high seats, Peter thought to choose the lowest, and he did this, not merely in protest against the unseemly pride of his brethren, but with the hope that Jesus, when he should come and see him in the place of least honor, would call him up to a higher one, thus displacing one who had presumed to honor himself.
2021 179:1.4 Onlar Üstün’ün her an içinde gelebilecek oluşunu beklemekteydi; ancak, onlar, kendi kendilerine oturmak veya onun gelişini gözleyip ve onun kendilerini yerlerine oturtmasını beklemek arasında ikileme düşmüşlerdi. Onlar tereddüt ederken, Yudas, ev sahibi koltuğunun solunda bulunur haldeki, onur koltuğuna adım atmış olup, onun burada tercih edilen konuk olarak uzanacağını işaret etmişti. Yudas’ın bu eylemi doğrudan bir biçimde diğer havariler arasında hararetli bir tartışmayı koparmıştı. Yudas onur koltuğunu yakalar yakalamaz, ev sahibinin sağındaki olarak, Zübeyde bir sonraki tercih edilen koltuğu sahiplendi. Şimon Petrus, Yudas ve Yahya’nın tercih edilen bu koltukları alması karşısında o kadar kızmıştı ki, diğer kızgın havariler bakmaya devam ederken, masa etrafında dolanıp, Yahya Zübeyde tarafından seçilmiş olan tam da karşısındaki oturma düzeninin en sonunda bulunan, en alt düzeydeki koltukta yerini almıştı. Diğerleri yüksek koltukları aldığı için, Petrus en düşük olanı tercih etmeyi düşünmüştü; ve, o bunu, sadece kardeşlerinin yakışık olmayan gururuna karşı durmak için değil, ancak, İsa geldiğinde ve kendisini en alt düzeydeki onur koltuğunda gördüğünde, onu daha yüksek bir koltuğa çağırıp, böylece onunla onuru cüret etmiş olanla yer değiştirmek amacıyla gerçekleştirmişti.[1]
1955 179:1.5 With the highest and the lowest positions thus occupied, the rest of the apostles chose places, some near Judas and some near Peter, until all were located. They were seated about the U-shaped table on these reclining divans in the following order: on the right of the Master, John; on the left, Judas, Simon Zelotes, Matthew, James Zebedee, Andrew, the Alpheus twins, Philip, Nathaniel, Thomas, and Simon Peter.
2021 179:1.5 En yüksek ve en alt konumların bu şekilde tutuluşuyla, havarilerin geri kalan kısmı, hepsi yerleşene kadar, Yudas ve Petrus’un yanlarında oturdular. Onlar, U şeklindeki masa etrafında uzanan sedirlerde şu sıra içinde oturmuşlardı: sağda Üstün ve Yahya; solda, Yudas, Şimon Zelotes, Matta, Yakub Zübeyde, Andreas, Alpheus ikizleri, Filip, Nathanyel, Tomas ve Şimon Petrus.
1955 179:1.6 They are gathered together to celebrate, at least in spirit, an institution which antedated even Moses and referred to the times when their fathers were slaves in Egypt. This supper is their last rendezvous with Jesus, and even in such a solemn setting, under the leadership of Judas the apostles are led once more to give way to their old predilection for honor, preference, and personal exaltation.
2021 179:1.6 Onlar, en azından ruhaniyet içinde, Musa’dan bile öncesine dayanan ve atalarının Mısır’da köle oldukları dönemlere atıfta bulunan bir kurumda kutlamada bulunmak için bir araya gelmişti. Bu akşam yemeği, onların İsa ile gerçekleştirmiş olduğu son randevularıydı ve, bu türden ulvi bir oturumda bile, Yudas’ın öderliği altında havariler bir kez daha, onur, tercih ve kişisel yüceltmeye dair eski arzularına yol vermeye sürüklenmişlerdi.
1955 179:1.8 They were now ready to begin the supper, except that their feet were still unwashed, and they were in anything but a pleasant frame of mind. When the Master arrived, they were still engaged in making uncomplimentary remarks about one another, to say nothing of the thoughts of some who had sufficient emotional control to refrain from publicly expressing their feelings.
2021 179:1.8 Onlar bu aşamada akşam yemeklerine başlamaya hazırdı, ancak onların ayakları hala yıkanmamış haldeydi; ve, onlar, mutlu bir akıldan başka her türlü bir konum içindeydi. Üstün vardığında, onlar hala; herkese açık bir biçimde duygularını ifade etmekten kaçınmak için yeterli duygusal denetime sahip olan bazılarının düşüncesine bile geçmeden, birbirleri hakkında hiç de takdir edici olmayan nitelikte yorumlarda bulunma içindelerdi.
2. BEGINNING THE SUPPER
2. AKŞAM YEMEĞI’NIN BAŞLANGICI
1955 179:2.1 For a few moments after the Master had gone to his place, not a word was spoken. Jesus looked them all over and, relieving the tension with a smile, said: “I have greatly desired to eat this Passover with you. I wanted to eat with you once more before I suffered, and realizing that my hour has come, I arranged to have this supper with you tonight, for, as concerns the morrow, we are all in the hands of the Father, whose will I have come to execute. I shall not again eat with you until you sit down with me in the kingdom which my Father will give me when I have finished that for which he sent me into this world.”
2021 179:2.1 Üstün’ün kendi yerine gidişinden sonra kısa bir süreliğine, bir çıt bile çıkmamıştı. İsa onların tümüne bakıp, gerginliği bir gülücükle açan bir halde, şunu söyledi: “Ben bu Hamursuzu sizlerle birlikte yapmayı fazlasıyla arzulamış haldeyim. Acıya düşmeden önce sizlerle birlikte bir kez daha yemek yemeyi istedim; ve, vaktimin gelmiş olduğunu fark etmiş halde, bu gece sizlerle birlikte bu yemeği düzenledim; zira, mesele sabaha geldiğinde, hepimiz, sahip olduğu iradeyi yerine getirmek için gelmiş bulduğum, Baba’nın ellerinde olacağız. Onun beni bu dünyaya göndermiş olduğu şeyi bitirdiğim zaman Babamın bana vereceği krallık içinde, sizler benimle oturana kadar sizlerle bir daha yemek yemeyeceğim[3].”
1955 179:2.2 After the wine and the water had been mixed, they brought the cup to Jesus, who, when he had received it from the hand of Thaddeus, held it while he offered thanks. And when he had finished offering thanks, he said: “Take this cup and divide it among yourselves and, when you partake of it, realize that I shall not again drink with you the fruit of the vine since this is our last supper. When we sit down again in this manner, it will be in the kingdom to come.”
2021 179:2.2 Şarap ve su karıştırıldığında, onlar İsa’ya kadehi getirmişlerdi; ve, İsa, kadehi Thaddeus’un elinden almış ve teşekkürlerini sunarken onu havada tutmuştu. Ve, o teşekkürlerde bulunmasını bitirdiğinde, şunu söylemişti: “Bu kadehi alın ve kendi aranızda paylaştırın; ve, onu içtiğinizde, bu bizlerin son akşam yemeği olduğu için üzüm meyvesini sizlerle birlikte bir daha içmeyeceğimi anlayın. Bu şekilde tekrar oturduğumuzda, vakit gelecek olan krallıkta olacaktır[4].”
1955 179:2.3 Jesus began thus to talk to his apostles because he knew that his hour had come. He understood that the time had come when he was to return to the Father, and that his work on earth was almost finished. The Master knew he had revealed the Father’s love on earth and had shown forth his mercy to mankind, and that he had completed that for which he came into the world, even to the receiving of all power and authority in heaven and on earth. Likewise, he knew Judas Iscariot had fully made up his mind to deliver him that night into the hands of his enemies. He fully realized that this traitorous betrayal was the work of Judas, but that it also pleased Lucifer, Satan, and Caligastia the prince of darkness. But he feared none of those who sought his spiritual overthrow any more than he feared those who sought to accomplish his physical death. The Master had but one anxiety, and that was for the safety and salvation of his chosen followers. And so, with the full knowledge that the Father had put all things under his authority, the Master now prepared to enact the parable of brotherly love.
2021 179:2.3 İsa havarilerine bu şekilde konuşmaya başlamıştı, çünkü o vaktinin gelmiş olduğunu bilmekteydi. O, kendisinin Baba’ya geri döneceği vaktin gelmiş olduğunu, ve yeryüzü üzerindeki görevinin neredeyse tamamlanmış olduğunu anlamıştı[5]. Üstün, kendisinin yeryüzü üzerinde Baba’nın derin sevgisini açığa çıkarmış olduğunu ve insanlığa onun bağışlamasını göstermiş olduğunu bilmekteydi; ve, dünyaya gelmiş olduğu şeyi, gök ve yer üzerinde tüm güç ve yönetim yetkisini alan bir konuma kadar, tamamlamış olduğunu. Benzer bir biçimde, o Yudas İşkariyot’un kendisini o gece düşmanlarının eline teslim etmede tamamiyle kararlı hale geldiğini bilmekteydi. İsa tamamiyle, bu sırları vermeye dönük ihanetin Yudas’ın işi olduğunu bütünüyle anlamıştı ancak, Yudas’ın yapmış olduğu bu şey aynı zamanda Lucifer’i, Satan’ı ve karanlığın prensi olan Caligastia’yı memnun etmişti[6]. Ancak, o, fiziksel ölümünü sağlamayı amaçlayanlardan ne kadar korku duymuşsa, ruhsal egemenliğini bitirmeyi amaçlayanların her birinden o kadar korkmuştu. Üstün tek bir endişeye sahipti; ve, bu, seçmiş olduğu takipçilerin güvenliği ve kurtuluşuydu. Ve, böylece, Baba’nın her şeyi kendi yönetim yetkisi altına vermiş oluşunun bütüncül bilgisiyle, Üstün bu aşamada, kardeşsel derin sevginin simgesel olayını yerine getirmeye hazırlanmıştı.
3. WASHING THE APOSTLES’ FEET
3. HAVARILERIN AYAKLARININ YIKANIŞI
1955 179:3.1 After drinking the first cup of the Passover, it was the Jewish custom for the host to arise from the table and wash his hands. Later on in the meal and after the second cup, all of the guests likewise rose up and washed their hands. Since the apostles knew that their Master never observed these rites of ceremonial hand washing, they were very curious to know what he intended to do when, after they had partaken of this first cup, he arose from the table and silently made his way over to near the door, where the water pitchers, basins, and towels had been placed. And their curiosity grew into astonishment as they saw the Master remove his outer garment, gird himself with a towel, and begin to pour water into one of the foot basins. Imagine the amazement of these twelve men, who had so recently refused to wash one another’s feet, and who had engaged in such unseemly disputes about positions of honor at the table, when they saw him make his way around the unoccupied end of the table to the lowest seat of the feast, where Simon Peter reclined, and, kneeling down in the attitude of a servant, make ready to wash Simon’s feet. As the Master knelt, all twelve arose as one man to their feet; even the traitorous Judas so far forgot his infamy for a moment as to arise with his fellow apostles in this expression of surprise, respect, and utter amazement.
2021 179:3.1 Hamursuz’un ilk kadehini içtikten sonra, ev sahibinin yemekten kalkıp ellerini yıkaması adetti. Daha sonra yemekte ve ikinci kadehten sonra, davetlilerin tümü benzer bir biçimde ayağa kalkıp ellerini yıkardı. Havariler Üstünleri’nin törensel el yıkamasının bu adetlerine hiçbir zaman uymadığı için, onlar fazlasıyla, bu ilk kadehinden sonra İsa masadan kalkıp sessizce su testileri, leğenleri ve havlularının konulmuş olduğu yer olan kapı yakınına yöneldiğinde, onun neyi yapmayı amaçladığını bilme merakı içerisindelerdi. Ve, onların merakı, Üstün’ün üst kıyafetini çıkarışını, bir havlu ile kendisini kuşanışını ve ayak leğenlerinden bir tanesine su dökmeye başlayışını gördüklerinde, onların merakı hayrete dönüşmüştü. Daha tam da yeni birbirlerinin ayaklarını yıkamayı reddetmiş, ve sofradaki onur yerleri hakkında bu türden hiç de hoş bulunmayan münakaşalara katılmış olan bu on iki kişinin, İsa’nın masanın oturulmayan ucuna doğru yönelip, Şimon Petrus’un oturmuş olduğu, şölenin en alt düzeydeki koltuğuna gidişini ve bir hizmetkârın tutumu içinde eğilen bir biçimde, Şimon’un ayaklarını yıkamaya hazırlanışını gördüklerinde, bu on ikilinin deneyimlemiş olduğu hayreti hayal edin.[7]
1955 179:3.2 There stood Simon Peter, looking down into the upturned face of his Master. Jesus said nothing; it was not necessary that he should speak. His attitude plainly revealed that he was minded to wash Simon Peter’s feet. Notwithstanding his frailties of the flesh, Peter loved the Master. This Galilean fisherman was the first human being wholeheartedly to believe in the divinity of Jesus and to make full and public confession of that belief. And Peter had never since really doubted the divine nature of the Master. Since Peter so revered and honored Jesus in his heart, it was not strange that his soul resented the thought of Jesus’ kneeling there before him in the attitude of a menial servant and proposing to wash his feet as would a slave. When Peter presently collected his wits sufficiently to address the Master, he spoke the heart feelings of all his fellow apostles.
2021 179:3.2 Üstününün yukarı doğru yönelmiş olan bakışlarına gözlerini indirmiş halde Şimon Petrus orada öylece durmaktaydı. İsa hiçbir şey söylememişti; onun konuşması gerekmemekteydi. Onun tutumu yalın bir biçimde, onun Şimon Petrus’un ayağını yıkama amacında olduğunu göstermekteydi. Beden içindeki zafiyetlerine rağmen, Petrus Üstün’ü derinden sevmişti. Bu Celileli balıkçı, İsa’nın kutsallığına tüm kalbiyle inanmış ve bu inancı bütüncül ve kamuya açık bir biçimde ifade etmiş ilk insan varlığıydı[8]. Ve, Petrus bu andan itibaren, Üstün’ün kutsal doğasından hiçbir zaman gerçek anlamda kuşku duymamıştı. Petrus kalbinde İsa’ya öyle derinden saygı duymakta ve onu öyle onurlandırmaktaydı ki, onun ruhunun, olağan bir hizmetçinin tutumu içinde ve bir kölenin gerçekleştireceği gibi onun ayaklarını yıkamayı talep eden bir biçimde İsa’nın önünde diz çöküşü düşüncesine karşı koymuş oluşu tuhaf bir durum değildi. Petrus yakın bir süre içinde Üstüne hitap edecek bir biçimde kafasını yeteri kadar toplayabildiğinde, o, tüm akran havarilerinin kalbindeki hisleri ifade etmişti.
1955 179:3.3 After a few moments of this great embarrassment, Peter said, “Master, do you really mean to wash my feet?” And then, looking up into Peter’s face, Jesus said: “You may not fully understand what I am about to do, but hereafter you will know the meaning of all these things.” Then Simon Peter, drawing a long breath, said, “Master, you shall never wash my feet!” And each of the apostles nodded their approval of Peter’s firm declaration of refusal to allow Jesus thus to humble himself before them.
2021 179:3.3 Kısa bir sürelik çok büyük mahcubiyetten sonra, Petrus şunu söylemişti: “Üstün, gerçekten de benim ayakları mı yıkamak istiyorsun?” Ve, bunun ardından, Petrus’un yüzüne doğru bakışlarını diker halde, İsa: “Benim birazdan yapacak olduğum şeyi bütünüyle anlamayabilirsin; ancak, daha sonra tüm bunların taşımış olduğu anlamı bileceksiniz.” Bunun ardından Şimon Petrus, uzunca bir nefes alan bir biçimde: “Üstün, sen benim ayağımı hiçbir zaman yıkamamalısın!” ve, havarilerin her biri, Petrus’un kendileri önünde İsa’nın bu şekilde alt konuma düşürmesine izin vermeyi reddedişin çok kararlı duyurusunu başlarıyla onaylamıştı[9].
1955 179:3.4 The dramatic appeal of this unusual scene at first touched the heart of even Judas Iscariot; but when his vainglorious intellect passed judgment upon the spectacle, he concluded that this gesture of humility was just one more episode which conclusively proved that Jesus would never qualify as Israel’s deliverer, and that he had made no mistake in the decision to desert the Master’s cause.
2021 179:3.4 Bu olağandışı sahnenin etkileyici etkisi ilk olarak Yudas İşkariyot’un kalbine bile dokunmuştu; ancak, onun kibirli usu yaşanmakta olan şeyi düşündüğünde, alçak gönüllülüğün bu sergilenişinin yalnızca, İsa’nın hiçbir zaman İsrail’in kurtarıcısı olamayacağını kesin bir biçimde doğrulayan bir yaşanmışlık olduğunu, ve Üstün’ün amacını terk etme kararında hiçbir hatada bulunmadığı yargısına varmıştı.
1955 179:3.5 As they all stood there in breathless amazement, Jesus said: “Peter, I declare that, if I do not wash your feet, you will have no part with me in that which I am about to perform.” When Peter heard this declaration, coupled with the fact that Jesus continued kneeling there at his feet, he made one of those decisions of blind acquiescence in compliance with the wish of one whom he respected and loved. As it began to dawn on Simon Peter that there was attached to this proposed enactment of service some signification that determined one’s future connection with the Master’s work, he not only became reconciled to the thought of allowing Jesus to wash his feet but, in his characteristic and impetuous manner, said: “Then, Master, wash not my feet only but also my hands and my head.”
2021 179:3.5 Onların tümü orada nefesleri kesilmiş bir hayretlik içerisinde dururken, İsa şunu söylemişti: “Petrus, duyuruyorum ki, eğer ben ayağını yıkamazsam, birazdan gerçekleştireceğim şeyde bana katılamayacaksın.” Petrus, İsa’nın orada kendi ayakları ucunda devam eden çömelişi gerçeği ile birlikte, bu duyuruyu duyduğunda, saygı duyduğu ve derinden sevdiği bir kişinin arzusunu yerine getirmek için ilave hiçbir düşüncede bulunmayan onaylardan bir tanesinde bulunan kararını gerçekleştirmişti. Şimon Petrus’un aklında, hizmetin bu sunulmuş uygulanışının bir kişinin Üstün’ün emekleri ile olan gelecekteki ilişkisini belirleyen bir anlamı taşıdığı belirmeye başladığında, o yalnızca İsa’nın kendi ayaklarını yıkamasına izin verme düşüncesini sonunda kabul eder hale gelmemişti; o, her zamanki ve pervazsız haliyle, şunu söylemişti: “O zaman, Üstün, yalnızca ayaklarımı değil, ellerimi ve başımı da yıka[10].”
1955 179:3.6 As the Master made ready to begin washing Peter’s feet, he said: “He who is already clean needs only to have his feet washed. You who sit with me tonight are clean—but not all. But the dust of your feet should have been washed away before you sat down at meat with me. And besides, I would perform this service for you as a parable to illustrate the meaning of a new commandment which I will presently give you.”
2021 179:3.6 Üstün Petrus’un ayaklarını yıkamaya hazırlandığında, şunu söyledi: “Hâlihazırda temiz olan kişi yalnızca temiz ayaklara ihtiyaç duyar. Bu gece benimle birlikte oturmakta olan sizler temizsiniz — ancak hepiniz değil. Ancak, ayaklarınızın tozunun, benimle birlikte yemeğe oturmanızdan önce yıkanması gerekirdi. Ve, bunun yanı sıra, ben bu hizmeti size, yakın bir süre içinde sizlere vereceğim olan yeni bir emrin anlamını sergilemek için bir simgesel olay olarak gerçekleştiriyorum[11].
1955 179:3.7 In like manner the Master went around the table, in silence, washing the feet of his twelve apostles, not even passing by Judas. When Jesus had finished washing the feet of the twelve, he donned his cloak, returned to his place as host, and after looking over his bewildered apostles, said:
2021 179:3.7 Benzer bir biçimde Üstün, Yudas’ı bile es geçmeyen halde, on iki havarinin ayaklarını yıkayan bir biçimde, sessizce, masa etrafında ilerlemişti. İsa on ikilinin ayaklarını yıkamayı bitirdiğinde, elbisesini üstüne geçirmiş, ev sahibi olarak yerine geri dönmüş ve, şaşkınlık içindeki havarilerini gözledikten sonra, şunu söylemişti:[12]
1955 179:3.8 “Do you really understand what I have done to you? You call me Master, and you say well, for so I am. If, then, the Master has washed your feet, why was it that you were unwilling to wash one another’s feet? What lesson should you learn from this parable in which the Master so willingly does that service which his brethren were unwilling to do for one another? Verily, verily, I say to you: A servant is not greater than his master; neither is one who is sent greater than he who sends him. You have seen the way of service in my life among you, and blessed are you who will have the gracious courage so to serve. But why are you so slow to learn that the secret of greatness in the spiritual kingdom is not like the methods of power in the material world?
2021 179:3.8 “Sizlere gerçekleştirmiş olduğum şeyi gerçekten de anlıyor musunuz? Sizler beni Üstün olarak adlandırmaktasınız, ve sizler doğru söylemektesiniz, ben gerçekten de öyleyim. Eğer öyleyse, Üstün ayaklarınızı yıkamışsa, nasıl oldu da sizler birbirlerinizin ayağını yıkamaya gönülsüzlük ettiniz? Üstün’ün, kendi kardeşlerinin birbirleri için yapmaya gönülsüz oldukları bu hizmeti oldukça gönüllü bir biçimde yerine getirişinin simgesel hikâyesinden hangi dersi öğrenmelisiniz? Gerçekten de, gerçekten de, sizlere söylüyorum: “Bir hizmetçi, üstününden daha büyük değildir; ne de, gönderilmiş olan kişi, kendisini gönderenden daha büyüktür[13]. Sizler hizmetin yolunu benim sizler aranızdaki yaşamım içinde görmüş haldesiniz; ve, kutsanmış olan kişiler, hizmet etmek için şükran dolu cesarete sahip olacak kişilerdir. Ancak, ruhsal krallık içinde büyüklüğün sırrının maddi dünyada gücün yöntemleri gibi olmadığını öğrenmede neden bu kadar yavaş kalmaktasınız?[14]
1955 179:3.9 “When I came into this chamber tonight, you were not content proudly to refuse to wash one another’s feet, but you must also fall to disputing among yourselves as to who should have the places of honor at my table. Such honors the Pharisees and the children of this world seek, but it should not be so among the ambassadors of the heavenly kingdom. Do you not know that there can be no place of preferment at my table? Do you not understand that I love each of you as I do the others? Do you not know that the place nearest me, as men regard such honors, can mean nothing concerning your standing in the kingdom of heaven? You know that the kings of the gentiles have lordship over their subjects, while those who exercise this authority are sometimes called benefactors. But it shall not be so in the kingdom of heaven. He who would be great among you, let him become as the younger; while he who would be chief, let him become as one who serves. Who is the greater, he who sits at meat, or he who serves? Is it not commonly regarded that he who sits at meat is the greater? But you will observe that I am among you as one who serves. If you are willing to become fellow servants with me in doing the Father’s will, in the kingdom to come you shall sit with me in power, still doing the Father’s will in future glory.”
2021 179:3.9 “Ben bu gece bu odaya geldiğimde, sizler yalnızca, birbirinizin ayağını gururla reddetmekle yetinmediniz; aynı zamanda, aranızda benim soframda kimin onur koltuğuna oturacağı münakaşasına tutuşma zorunluluğuna düştünüz[15]. Bu türden onurları Ferisiler ve bu dünyanın çocukları arzulamaktadır; ancak, böyle bir durum cennetsel krallığın elçileri arasında görülmemelidir. Benim masamda ayrıma hiçbir yer olamayacağını bilmiyor musunuz? Benim sizlerin her birinizi diğerleriniz gibi derinden sevdiğimi anlamıyor musunuz? Bilmiyor musunuz, insanların gördüğü haliyle, bana yakın olan koltuğun cennetin krallığı içindeki konumunuza dair hiçbir anlama gelmemektedir? Sizler, gentilelilerin krallarının tebaaları üzerinde hâkimiyete sahip oldukları, ve bu yönetim yetkisini uygulayanların zaman zaman bağışçılar biçiminde adlandırıldıklarını biliyorsunuz. Ancak, bunlar cennetin krallığında böyle olmayacaktır. Aranızda büyük olacak kişinin, genç olmasına izin verin; önder olacak kişinin, hizmetçi olmasına[16]. Hangisi daha büyük, sofrada oturan mı, hizmet eden mi? Herkes tarafından, sofrada oturan kişinin daha büyük olduğu düşünülmemekte midir? Ancak, sizler, benim hizmette bulunan bir kişi olarak aranızda bulunduğumu gözlemleyeceksiniz. Eğer sizler, Baba’nın iradesini gerçekleştirmede benimle birlikte akran hizmetçiler haline gelmeye gönüllü iseniz, gelecek ihtişamı içinde Baba’nın iradesini gerçekleştirmeye devam eden bir biçimde, gelecek olan krallıkta benimle birlikte güce sahip halde bulunacaksınız[17].
1955 179:3.10 When Jesus had finished speaking, the Alpheus twins brought on the bread and wine, with the bitter herbs and the paste of dried fruits, for the next course of the Last Supper.
2021 179:3.10 İsa bu şekilde konuşmasını tamamladığında, Alpheus ikizleri, Son Akşam Yemeği’nin bir sonraki servisi olarak, daha sert baharatlar ve kurutulmuş meyvelerin ezmesiyle birlikte, ekmek ve şarabı getirdi.
4. LAST WORDS TO THE BETRAYER
4. İHANETKAR’A SON SÖZLER
1955 179:4.1 For some minutes the apostles ate in silence, but under the influence of the Master’s cheerful demeanor they were soon drawn into conversation, and ere long the meal was proceeding as if nothing out of the ordinary had occurred to interfere with the good cheer and social accord of this extraordinary occasion. After some time had elapsed, in about the middle of this second course of the meal, Jesus, looking them over, said: “I have told you how much I desired to have this supper with you, and knowing how the evil forces of darkness have conspired to bring about the death of the Son of Man, I determined to eat this supper with you in this secret chamber and a day in advance of the Passover since I will not be with you by this time tomorrow night. I have repeatedly told you that I must return to the Father. Now has my hour come, but it was not required that one of you should betray me into the hands of my enemies.”
2021 179:4.1 Belirli bir süre boyunca havariler sessizlik içinde yemeklerini yemeğe devam etmişlerdi; ancak, Üstün’ün neşeli çehresinin etkisi altında onlar yakın bir süre içinde konuşmaya katılır hale gelmişler ve bu olağanüstü yaşanmışlığın keyfini ve toplumsal huzurunu bozacak olağandışı hiçbir şey yaşanmamışçasına uzun yemek ilerlemekteydi. Belirli bir süre geçtikten sonra, yemeğin bu ikinci servisinin yaklaşık olarak ortasında, İsa, onlara doğru bakar bir halde, şunu söylemişti: Ben sizlere bu akşam yemeğini sizlerle birlikte yapmayı ne kadar arzulamış olduğumu söyledim; ve, İnsan Evladı’nın ölümünü gerçekleştirmek için karanlığın kötü güçlerinin nasıl kumpasta bulunduklarını bilir bir halde, bu akşam yemeğini bu gizli odada ve Hamursuz’dan önceki bir günde yemeğe karar verdim, çünkü ben yarın gecenin bu saatlerinde sizlerle birlikte olmayacağım. Ben sizlere tekrar eden bir biçimde Baba’ya geri dönme zorunda bulunduğumu söyledim. Şimdi vaktim geldi; ancak, sizlerden birinin beni düşmanlarımın ellerine ihanet eder halde vermesi gerekmemekteydi[18].”
1955 179:4.2 When the twelve heard this, having already been robbed of much of their self-assertiveness and self-confidence by the parable of the feet washing and the Master’s subsequent discourse, they began to look at one another while in disconcerted tones they hesitatingly inquired, “Is it I?” And when they had all so inquired, Jesus said: “While it is necessary that I go to the Father, it was not required that one of you should become a traitor to fulfill the Father’s will. This is the coming to fruit of the concealed evil in the heart of one who failed to love the truth with his whole soul. How deceitful is the intellectual pride that precedes the spiritual downfall! My friend of many years, who even now eats my bread, will be willing to betray me, even as he now dips his hand with me in the dish.”
2021 179:4.2 On ikili bunu duyduğunda, ayak yıkamanın simgesel yaşanmışlığı ve Üstün’ün daha sonrasında gerçekleşen söyleşisi tarafından, kararlılıklarını ve kendilerine güvenlerini fazlaca yitirmiş bir halde, birbirlerine bakarken, endişeli sesler içinde, tereddüt içinde “Ben mi?” sorusunu sormuşlardı. Ve, onların tümü bu şekilde soruda bulunduklarında, İsa: “Baba’ya gitmem gerekliyken, içlerinizden birinin Baba’nın iradesini yerine getirmek için bir gizi paylaşan hale gelmesi gerekli değildi[19][20]. Bu, gerçekliği bütün ruhu ile derinden sevmede başarısız olmuş bir kişinin kalbinde bulunan gizli kötülüğün sonunda meyve verişi halidir. Ruhsal çöküşten önce gerçekleşen ussal kibir ne de aldatıcıdır! Şu anda benim ekmeğimden bile yemekte olan, birçok yıllık arkadaşım, bana ihanet etmeye gönüllü olmaktadır, tam da benimle şimdi aynı kaba elini uzatırken[21].”
1955 179:4.3 And when Jesus had thus spoken, they all began again to ask, “Is it I?” And as Judas, sitting on the left of his Master, again asked, “Is it I?” Jesus, dipping the bread in the dish of herbs, handed it to Judas, saying, “You have said.” But the others did not hear Jesus speak to Judas. John, who reclined on Jesus’ right hand, leaned over and asked the Master: “Who is it? We should know who it is that has proved untrue to his trust.” Jesus answered: “Already have I told you, even he to whom I gave the sop.” But it was so natural for the host to give a sop to the one who sat next to him on the left that none of them took notice of this, even though the Master had so plainly spoken. But Judas was painfully conscious of the meaning of the Master’s words associated with his act, and he became fearful lest his brethren were likewise now aware that he was the betrayer.
2021 179:4.3 Ve, İsa bu şekilde konuştuğunda, onların tümü “Ben mi?” sorusunu sormaya başladı. Ve, Yudas, Üstününün solunda oturur bir halde, tekrar “Ben mi?” diye sorduğunda, İsa, baharatların küçük tabağına ekmeğini batırır halde, onu Yudas’a verip, “Sen söyledin” dedi[22]. Ancak, diğerleri İsa’nın Yudas’a konuştuğunu duymamıştı. İsa’nın sağ kolunda oturmakta olan, Yahya, eğilip, Üstün’e sordu: “O kim? Bizler, onun güvenine sadık olmadığı ortaya çıkmış kişiyi bilmeyiz.” İsa: “Hâlihazırda ben sizlere söyledim; ona bir lokma bile verdim.” Ancak, ev sahibinin kendisinin solunda oturmakta olan kişiye bir lokma vermesi oldukça doğal bir şey olduğu için, her ne kadar Üstün oldukça yalın bir biçimde konuşmuş olsa da, onlardan hiçbiri bunu fark etmemişti. Ancak, Yudas, kendi eylemi ile ilişkili haldeki Üstün’ün sözlerinin anlamının acı bir biçimde farkındaydı ve, o, onun ihanetkar oluşunu kardeşlerinin o andan itibaren benzer bir biçimde öğrenişi karşısında korku duyar hale gelmişti.
1955 179:4.5 Jesus brought their whisperings to an end by saying: “I sorrow that this evil should have come to pass and hoped even up to this hour that the power of truth might triumph over the deceptions of evil, but such victories are not won without the faith of the sincere love of truth. I would not have told you these things at this, our last supper, but I desire to warn you of these sorrows and so prepare you for what is now upon us. I have told you of this because I desire that you should recall, after I have gone, that I knew about all these evil plottings, and that I forewarned you of my betrayal. And I do all this only that you may be strengthened for the temptations and trials which are just ahead.”
2021 179:4.5 İsa, şunu söyleyen bir biçimde, onların fısıltılarına bir sonra verdi: “Bu kötülüğün gerçekleşmesinden keder duymaktayım; ve, ben, bu ana kadar bile, gerçekliğin gücünün kötülüğün aldatıcıları üzerinde utgun hale gelmesini umut ettim; ancak, bu türden zaferler, gerçekliğin içten derin sevgisinin taşımakta olduğu inanç olmadan kazanılmamaktadır. Ben, son akşam yemeğimiz olan, bu paylaşımda sizlere bunu söylemek istemezdim; ancak, ben, bu kederlere dair sizlere uyarıda bulunmayı, ve böylece şimdi sizleri bizler üzerinde olan şeye hazırlama arzusunu duymaktayım. Ben tüm bunları size, ben gittikten sonra, tüm bu kötülüğe ait kumpasları bildiğimi hazırlamanız arzusu duymuş olduğum için söylemekteyim. Ve, ben tüm bunları yalnızca, tam da önünüzde olan çekicilikler ve sınavlar için güçlenebilmeniz amacıyla gerçekleştirmekteyim[24].”
1955 179:4.6 When Jesus had thus spoken, leaning over toward Judas, he said: “What you have decided to do, do quickly.” And when Judas heard these words, he arose from the table and hastily left the room, going out into the night to do what he had set his mind to accomplish. When the other apostles saw Judas hasten off after Jesus had spoken to him, they thought he had gone to procure something additional for the supper or to do some other errand for the Master since they supposed he still carried the bag.
2021 179:4.6 İsa bu şekilde konuştuğunda, Yudas’a doğru eğilen bir biçimde, şunu söyledi: “Neyi yapmaya karar verdiysen, onu çabucak yerine getir[25].” Ve, Yudas bu sözleri duyduğunda, masadan kalkıp, aklında yerine getirmeye karar vermiş olduğu şeyi gerçekleştirmek için geceye karışan bir biçimde, odadan aceleyle ayrıldı. Diğer havariler Yudas’ın İsa kendisiyle konuştuktan sonra hızlıca ayrıldığını gördüğünde, onun akşam yemeği için ilave bir şeyi almaya veya, onun hala keseyi taşıdığını varsaymış oldukları için, Üstün’ün bir işini görmeye gitmiş olduğunu düşünmüşlerdi.
1955 179:4.7 Jesus now knew that nothing could be done to keep Judas from turning traitor. He started with twelve—now he had eleven. He chose six of these apostles, and though Judas was among those nominated by his first-chosen apostles, still the Master accepted him and had, up to this very hour, done everything possible to sanctify and save him, even as he had wrought for the peace and salvation of the others.
2021 179:4.7 İsa bu aşamada, Yudas’ı onun bir ihanetkara dönüşmesinden kurtaracak hiçbir şeyin yapılamayacak oluşunu bilmekteydi. O, on iki ile başlamıştı — şimdi o, on bire sahipti. O havarilerden altısını seçmişti; ve, her ne kadar Yudas onun ilk seçtiği havarilerin birisi tarafından aday gösterilmiş olsa da, Üstün onu kabul etmiş, tam da bu vakte kadar, kendisini kutsamak ve onu korumak için mümkün olan her şeyi gerçekleştirmişti, diğerleri için huzuru ve onların kurtuluşunu yerine getirirken.
1955 179:4.8 This supper, with its tender episodes and softening touches, was Jesus’ last appeal to the deserting Judas, but it was of no avail. Warning, even when administered in the most tactful manner and conveyed in the most kindly spirit, as a rule, only intensifies hatred and fires the evil determination to carry out to the full one’s own selfish projects, when love is once really dead.
2021 179:4.8 Bu akşam yemeği, dokunaklı yaşanmışlıkları ve ince etkileri ile birlikte, İsa’nın terk etmekte olan Yudas’a gerçekleştirmiş olduğu son çağrıydı ancak, bu hiçbir sonuç vermemişti. Derin sevgi gerçekten bir kez ölü hale geldiğinde, uyarı, yalnızca, en yerinde biçimde gerçekleştirildiğinde ve en nazik tutumda aktarıldığında bile, kini yoğunlaştırmakta ve kişinin bencil amaçlarını tamamiyle yerine getirmedeki kötülük dolu kararlılıklarını körüklemektedir.
5. ESTABLISHING THE REMEMBRANCE SUPPER
5. HATIRLANMA YEMEĞININ OLUŞTURULUŞU
1955 179:5.1 As they brought Jesus the third cup of wine, the “cup of blessing,” he arose from the couch and, taking the cup in his hands, blessed it, saying: “Take this cup, all of you, and drink of it. This shall be the cup of my remembrance. This is the cup of the blessing of a new dispensation of grace and truth. This shall be to you the emblem of the bestowal and ministry of the divine Spirit of Truth. And I will not again drink this cup with you until I drink in new form with you in the Father’s eternal kingdom.”
2021 179:5.1 Onlar İsa’ya, “kutsama kadehi olan, üçüncü kadehi getirdiklerinde, o divanından kalktı, ve, kadehi ellerine alarak, şunu söyledi: “Bu kadehi alın, hepiniz, ve onu için[26]. Bu, beni hatırlayacağın kadeh olacaktır. Bu, şükran ve gerçekliğin yeni bir yazgı döneminin kadehidir. Bu sizlere, kutsal olan Gerçeklik Ruhaniyeti’nin bahşedilişi ve hizmetinin nişanıdır. Ve, ben bir daha, Baba’nın ebedi krallığında yeni bütünlük içerisinde sizlerle birlikte içene kadar bu kadehi sizlerle paylaşmayacağım.”
1955 179:5.2 The apostles all sensed that something out of the ordinary was transpiring as they drank of this cup of blessing in profound reverence and perfect silence. The old Passover commemorated the emergence of their fathers from a state of racial slavery into individual freedom; now the Master was instituting a new remembrance supper as a symbol of the new dispensation wherein the enslaved individual emerges from the bondage of ceremonialism and selfishness into the spiritual joy of the brotherhood and fellowship of the liberated faith sons of the living God.
2021 179:5.2 Havarilerin tümü, bu kutsama kadehinden derin saygı ve kusursuz sessizlik içinde içerlerken, olağandışı bir şeyin gerçekleşmekte olduğunu hissetmişlerdi. Eskinin Hamursuz’u, atalarının ırksal bir kölelilik halinden bireysel özgürlüğe olan kurtuluşlarını kutlamaktaydı bu aşamada, Üstün, köleleştirilmiş bireyin, törenselliğin ve bencilliğin esaretinden Yaşayan Tanrı’nın özgürleştirilmiş inanç evlatlarının kardeşliğine ve birlikteliğine ait ruhsal neşeye kazandırıldıkları yeni yazgı döneminin bir simgesi olarak, yeni bir kutlama yemeğini oluşturmaktaydı.
1955 179:5.3 When they had finished drinking this new cup of remembrance, the Master took up the bread and, after giving thanks, broke it in pieces and, directing them to pass it around, said: “Take this bread of remembrance and eat it. I have told you that I am the bread of life. And this bread of life is the united life of the Father and the Son in one gift. The word of the Father, as revealed in the Son, is indeed the bread of life.” When they had partaken of the bread of remembrance, the symbol of the living word of truth incarnated in the likeness of mortal flesh, they all sat down.
2021 179:5.3 Onlar bu hatırlanışın yeni kadehini içmeyi tamamladıklarında, Üstün ekmeği alıp, teşekkürlerini ifade ettikten sonra, onu parçalara ayırmış, ve aralarında onları dağıtmalarını emreden bir biçimde, şunu söylemişti: “Hatırlanışın bu ekmeğini alın ve onu yiyin. Ben sizlere, benim yaşamın ekmeği olduğunu söyledim[27]. Ve, yaşamın bu ekmeği, bir tek armağan içinde Baba ve Evlad’ın birleşmiş yaşamıdır. Evlat içinde açığa çıkarılmış haliyle, Baba’nın sözü gerçekten de yaşamın ekmeğidir[28].” Onlar, fani bedenin sureti içinde vücutlaştırılmış halde gerçekliğin yaşayan simgesi halindeki, hatırlanma ekmeğinden yediklerinde, hep birden oturmuşlardı.
1955 179:5.4 In instituting this remembrance supper, the Master, as was always his habit, resorted to parables and symbols. He employed symbols because he wanted to teach certain great spiritual truths in such a manner as to make it difficult for his successors to attach precise interpretations and definite meanings to his words. In this way he sought to prevent successive generations from crystallizing his teaching and binding down his spiritual meanings by the dead chains of tradition and dogma. In the establishment of the only ceremony or sacrament associated with his whole life mission, Jesus took great pains to suggest his meanings rather than to commit himself to precise definitions. He did not wish to destroy the individual’s concept of divine communion by establishing a precise form; neither did he desire to limit the believer’s spiritual imagination by formally cramping it. He rather sought to set man’s reborn soul free upon the joyous wings of a new and living spiritual liberty.
2021 179:5.4 Bu hatırlanma yemeğinin yerleşiminde, Üstün, her zamanki alışkanlığı olarak, simgesel hikâyelere ve sembollere başvurmuştu. O simgeleri kullanmıştı çünkü kendisini takip edenler için kendi sözlerine şaşmaz yorumları ve hatları tamı tamına belirli anlamları vermeyi zorlaştıran bir biçimde büyük belirli ruhsal gerçeklikleri öğretmeyi istemişti. Bu şekilde o, ilerleyen nesillerin öğretilerini katı kalıplara dönüştürmelerini ve onların kendi ruhsal anlamlarını geleneğin ve dogmanın ölü zincirleri ile esaret altına almalarını engellemeyi amaçlamıştı. Yaşamının tümü içerisinde yalnızca tek bir törenin veya diğer bir değişle kutsal etkinliğin oluşturuluşunda, İsa, sahip olduğu anlamları ima etmek için her yolu denemişti, tamı tamına kesin tanımlara kendisini bağlamayı değil. O, tamamiyle tanımlı bir biçimi oluşturarak bireyin kutsal birlikteliğe dair kavramsallaşmasını yok etmeyi istememişti; ne de o, resmi bir biçimde gelişmesini engelleyerek inananın ruhsal imgelemini sınırlandırma arzusu duymuştu. O bunun yerine, yeni ve yaşayan ruhsal özgürlüğün neşeli kanatlarında insanın yeniden doğmuş ruhunun özgür hale gelişini gerçekleştirmek istemişti.
1955 179:5.5 Notwithstanding the Master’s effort thus to establish this new sacrament of the remembrance, those who followed after him in the intervening centuries saw to it that his express desire was effectively thwarted in that his simple spiritual symbolism of that last night in the flesh has been reduced to precise interpretations and subjected to the almost mathematical precision of a set formula. Of all Jesus’ teachings none have become more tradition-standardized.
2021 179:5.5 Üstün’ün hatırlanışın bu yeni kutsal âdetini oluşturmaya dair çabasına rağmen, aradaki çağlar boyunca kendisini takip etmiş olan kişiler; onun bariz arzusunun, etkin bir biçimde, beden içindeki son gecesine dair ruhsal simgesinin kesin yorumlara indirgenmesiyle ve neredeyse matematiksel bir formül işleyişine tabi tutulmasıyla engellendiğini görmüştür. İsa’nın öğretilerinin tümü içinde başka hiçbir şey geleneksel bir biçimde ortak ölçüt haline gelmemiştir.
1955 179:5.6 This supper of remembrance, when it is partaken of by those who are Son-believing and God-knowing, does not need to have associated with its symbolism any of man’s puerile misinterpretations regarding the meaning of the divine presence, for upon all such occasions the Master is really present. The remembrance supper is the believer’s symbolic rendezvous with Michael. When you become thus spirit-conscious, the Son is actually present, and his spirit fraternizes with the indwelling fragment of his Father.
2021 179:5.6 Bu hatırlanma akşam yemeği, Evlat-inananlar ve Tanrı-bilenler tarafından yenildiğinde, onun simgeselliği, kutsal mevcudiyetin anlamına dair insanın çocukça yanlış yorumlarının herhangi biriyle ilişkilendirilmek zorunda değildir; zira, bu türden tüm hallerde Üstün gerçekten de hazır haldedir. Hatırlanma yemeği, inananın Mikâil ile gerçekleştirdiği simgesel buluşmadır. Sizler bu şekilde ruhaniyet bilincinde olduğunuzda, Evlat gerçekte mevcut haldedir; ve, onun ruhu, Babası’nın ikamet eden ruhaniyetiyle beraber sizlerle birliktelik içine girmektedir.
1955 179:5.7 After they had engaged in meditation for a few moments, Jesus continued speaking: “When you do these things, recall the life I have lived on earth among you and rejoice that I am to continue to live on earth with you and to serve through you. As individuals, contend not among yourselves as to who shall be greatest. Be you all as brethren. And when the kingdom grows to embrace large groups of believers, likewise should you refrain from contending for greatness or seeking preferment between such groups.”
2021 179:5.7 Onlar birkaç dakika süren derin düşünmede bulunduktan sonra, İsa şöyle konuşmasını sürdürmüştü: “Sizler bu şeyleri yaptığınızda, yeryüzü üzerinde aranızda yaşamış olduğum yaşamı hatırlayın ve yeryüzü üzerinde sizlerle birlikte yaşamaya devam edecek ve sizler vasıtasıyla hizmet verecek oluşumdan neşe duyun. Her biriniz kardeşler haline gelin. Ve, krallık inananlardan meydana gelen büyük toplulukları içeren bir biçimde büyüdüğünde, benzer bir biçimde sizler büyüklüğe aday olmadan veya bu türden topluluklar arasında gözetim amaçlamadan kaçınacaksınız.[29]
1955 179:5.8 And this mighty occasion took place in the upper chamber of a friend. There was nothing of sacred form or of ceremonial consecration about either the supper or the building. The remembrance supper was established without ecclesiastical sanction.
2021 179:5.8 Ve, bu çok önemli yaşanmışlık, bir arkadaşın üst kat odasında gerçekleşmişti. Orada herhangi bir biçimde, ne akşam yemeğine ne de binaya dair törensel adanmışlığın kutsal biçimi bulunmuştu. Adanma akşam yemeği, din-adamsal onay olmadan oluşturulmuştu.
1955 179:5.9 When Jesus had thus established the supper of the remembrance, he said to the eleven: “And as often as you do this, do it in remembrance of me. And when you do remember me, first look back upon my life in the flesh, recall that I was once with you, and then, by faith, discern that you shall all sometime sup with me in the Father’s eternal kingdom. This is the new Passover which I leave with you, even the memory of my bestowal life, the word of eternal truth; and of my love for you, the outpouring of my Spirit of Truth upon all flesh.”
2021 179:5.9 İsa hatırlanmanın bu akşam yemeğini bu şekilde oluşturduğunda, o on birliye şunu söylemişti: “Ve, sizler bunu sıklıkla gerçekleştirdiğinizde, onu benim hatıramı duyarak yapın. Ve, beni hatırladığınızda, ilk önce beden içindeki yaşamıma dönüp bakın, sizler ile birlikte bir kez yaşamış bulunduğunu hatırlayın, ve daha sonra, inançla, Baba’nın ebedi krallığı içinde bir zaman benimle birlikte yudumlayacağınızı görün. Bu, sizlere bırakmış olduğum yeni Hamursuzdur, hatta ebedi gerçekliğin sözü olarak bahşedilme yaşamımın hatırası ve, sizlere duymuş olduğun derin sevgiye ait, benim Gerçeklik Ruhaniyetimin tüm bedene olan aktarılımı[30].”
1955 179:5.10 And they ended this celebration of the old but bloodless Passover in connection with the inauguration of the new supper of the remembrance, by singing, all together, the one hundred and eighteenth Psalm.