© 2021 Urantia Society of Greater New York
137:0.1 M.S. 26.YILDA Şubat’ın 23.günü, erken Cumartesi sabahı İsa, Pella’da konaklamakta olan Yahya’nın topluluğuna yeniden katılmak için tepelerden aşağıya indi. Bu günün tamamı boyunca o, kalabalık ile kaynaştı. O, bir düşme sonucu kendisini sakatlamış olan bir ufaklık ile ilgilenip, bu oğlan çocuğunu güvenli bir biçimde ebeveynlerinin ellerine teslim etmek için Pella’nın bir yakın köyüne seyahat etmişti.
137:1.1 Bu Şabat boyunca, Yahya’nın başta gelen takipçilerinden ikisi İsa ile fazla bir zaman geçirmişti. Yahya’nın takipçilerinin tümü içinde İsa’dan en derin biçimde etkilenmiş olanı Andreas isminde biriydi; o, sakatlanmış çocuk ile birlikte Pella’ya olan yolculukta İsa’ya eşlik etmişti. Yahya’nın yerleşkesine olan geri dönüş yolunda o İsa’ya birçok soru sormuştu; ve, gidecekleri yere varmadan tam önce ikisi, süresince Andreas’ın şunu söylemiş olduğu, küçük bir konuşma için durmuşlardı: “Ben Kapernaum’dan geldiğinden beri seni gözledim, ve ben senin yeni Öğretmen olduğuna inanıyorum; ve, her ne kadar öğretilerinin hepsini anlamasam da, seni takip etmek için nihai kararımı verdim; ben senin dizinin dibinde oturup, yeni krallık hakkında tüm gerçekliği öğrenmek istiyorum.” Ve, İsa Andreas’ı, gönülden destekle; insanların kalplerinde Tanrı’nın yeni krallığını oluşturma görevinde kendisiyle birlikte emek verecek olan on iki kişilik topluluk biçimindeki, havarilerin ilki olarak karşıladı.[1]
137:1.2 Andreas, Yahya’nın çalışmalarının sessiz bir gözlemcisi, ve içten bir inananıydı ve, o, Yahya’nın başta gelen takipçilerinden bir tanesi olan, Şimon isminde oldukça yetkin ve istekli bir kardeşe sahipti. Şimon’un, Yahya’nın başlıca destekleyicilerinden bir tanesi olduğunu söylemek yanlış bir ifade olmazdı.
137:1.3 İsa ve Andreas topluluğun konakladığı yere geri döndükten yakın bir süre sonra, Andreas, kardeşi Şimon’u aradı, onu bir kenara çekti, ve kendisini, aklında İsa’nın büyük Öğretmen olduğunu kesinleştirmiş ve İsa’ya bir takipçi olarak bağlılık sözün vermiş olduğu hususunda bilgilendirdi. O buna ek olarak; İsa’nın, kendisinin hizmetini sunuşunu kabul etmiş olup, kardeşinin de (Şimon’un da) benzer bir biçimde İsa’ya gidip yeni krallığın hizmetinde özünü birliktelik için sunmasını tavsiye etmiş olduğunu söyledi. Şimon şunu söyledi: “Bu kişi tam Zübeyde’nin atölyesinde çalışmak için geldiğinden beri, ben onun Tanrı tarafından gönderilmiş olduğuna inandım; ama, Yahya ne olacak? Biz onu geride mi bırakacağız? Bunu yapmak doğru bir şey mi olur?” Bunun üzerinde onlar, hep beraber Yahya’ya danışmak için gitmeye karar verdiler. Yahya, yetkin danışmanlarından ve en umut vadeden takipçilerinden ikisini kaybetme düşüncesi karşısında üzülmüştü; ancak, o, şunu söyleyerek, bu sorgulara cesur bir biçimde cevap vermişti: “Bu yalnızca başlangıç; yakın bir zamanda benim çalışmam sona erecek, ve hepimiz onların takipçileri haline geleceğiz.” Bunun sonrasında Andreas, kardeşinin yeni krallığın hizmetinde kendisine katılmayı arzuladığını duyuracağı İsa ile yalnız konuşma için işarette bulundu. Ve, Şimon’u kendisinin ikinci havarisi olarak kabul edişinde, İsa şunu söyledi: “Şimon, senin istekliliğin takdire layık nitelikte, ama krallık için çalışmak tehlikeli bir şey. Ben, konuşmalarında daha düşünceli hale gelmen konusunda seni uyarıyorum. Ben senin ismini Petrus’a değiştirmek isterdim[2].”
137:1.4 Pella’da yaşamakta olan yaralanmış ufaklığın ebeveynleri, geceyi kendilerinde geçirmesi, evlerini evi yapması için İsa’ya güçlü bir biçimde ricada bulunmuşlardı ve, İsa, kendilerine söz vermişti. Andreas ve onun kardeşinden ayrılmadan önce, İsa kendilerine, “Ertesi sabah erken Celile’ye gidiyoruz” dedi.
137:1.5 İsa Pella’ya gece için geri döndükten sonra, ve Andreas ve Şimon hala gelmekte olan krallığın oluşumundaki hizmetlerinin görevi üzerine konuşurlarken, Zübeyde’nin oğulları Yakub ve Yahya, tepelerde İsa’yı uzun ve nafile arayışlarından tam da yeni geri gelmiş olarak, buraya varmışlardı. Onlar; Şimon Petrus’un, nasıl kendisi ve abisinin yeni krallığın ilk kabul edilmiş danışmanları haline geldiklerinin ve Celile için ertesi gün yeni Üstünleri ile ayrılacaklarının anlatışını duyduklarında, hem Yakub hem de Yahya üzüntüye kapılmışlardı. Onları İsa’yı belli bir süredir tanımakta olup, kendisini derinden sevmekteydiler. Onlar tepelerde kendisini birçok gün boyunca aramış, şimdi geri döndüklerinde ise, diğerlerinin kendilerinden önce özlerini ona sunduklarını öğrenmişlerdi. Onlar, İsa’nın nereye gittiğini öğrenip, hiç vakit kaybetmeden onu bulmaya koyuldular.
137:1.6 İsa, onlar kendisinin kaldığı yere ulaştıklarında uykudaydı ancak, onlar, şunu söyleyerek, kendisini uyandırdı: “Nasıl olurda, seninle beraber çok uzun bir süredir yaşamakta olan bizler tepelerde seni ararken, sen, bizlerden önce diğerlerini tercih edip, Andreas ve Şimon’u yeni krallıkta ilk birlikteliklerin olarak seçersin.” İsa onların sorusunu şöyle cevaplamıştı: “Kalplerinizde sakinliği bulun ve kendinize ‘Babası’nın görevindeyken kimin sizleri İnsan Evladı’nı aramanız gerektiğine yönlendirdiğini’ bir sorun.” Tepelerdeki uzun arayışlarının detaylarını anlatmalarından sonra, İsa onlara şu ilave yönergede bulundu: “Sizler, yeni krallığın sırrını kalplerinizde aramayı öğrenmelisiniz, tepelerde değil. Aramış olduğunuz şey hâlihazırda ruhlarınızda mevcuttu. Sizler gerçekten de benim kardeşlerimsiniz — sizlerin, benim tarafımdan kabul edilmenize gerek yoktu, sizler hâlihazırda krallığa aitsiniz, ve şimdi, yarın Celile’ye bizlerle birlikte gitmek için hazırlanarak, kalplerinizi serin tutun.” Yahya bunun sonrasında cüretkâr bir biçimde şu soruyu sormuştu: “Ancak, Üstünümüz, Yakup ve ben, tıpkı Andreas ve Şimon gibi mi yeni krallıkta senin birlikteliklerin olacağız?” Ve, İsa, ikisinin de omzuna bir elini koyarak, şunu söyledi: “Benim kardeşlerim, sizler hâlihazırda, bu diğerleri kabul edilmek için talepte bulunmadan önce bile, benimle birlikte krallığın ruhaniyeti içindeydiniz. Sizlerin, benim kardeşlerim, krallığa girmek için herhangi bir talepte bulunmanızın hiçbir gereği yok; sizler, en başından beri krallıkta benimle birliktesiniz. İnsanlar arasında, diğerleri sizlerin önüne geçebilir; ancak, kalbimde ben sizi aynı zamanda, bana bu ricada bulunmayı düşünmenizden önce bile, krallığın heyetlerinde saydım. Ve, çok iyi niyetli ancak kendinizin karar vermiş olduğu, kaybolmamış olan, birini arama görevine katılmak için yerlerinizden ayrılmamış olsanız bile, sizler, insanların arasında ilki olabilirdiniz. Gelecek krallıkta, endişenizin önünden gidecek olan bu şeyler hususunda dikkatli olun, bunun yerine her zaman kendinizi, cennet içinde bulunan Yaratıcı’nın iradesini gerçekleştirmekle ilgili kılın[3].”
137:1.7 Yakub ve Yahya, uyarıyı iyi bir incelikle ile almıştı onlar artık bir daha Andreas ve Şimon’a dair kıskançlık duymamıştı. Ve, onlar, ertesi sabah Celile için ayrılmak amacıyla, iki birliktelik içindeki havari ile birlikte, hazırlanmışlardı. Bu günden itibaren, havari kavramı, İsa’nın danışmanlarından oluşan kendisinin seçmiş olduğu aileden, daha sonra kendisini takip etmiş olan çok büyük çoğunluktaki inanan takipçileri ayırt etmek için kullanılmıştı.
137:1.8 Bu akşamın geç saatlerinde, Yakub, Yahya, Andreas ve Şimon, Vaftizci Yahya ile konuşmak için bir araya gelmişlerdi; ve, yaşlı gözlerle ancak karları bir ses ile sadık Yehuda tanrı-elçisi, başta gelen iki takipçisini gelecek krallığın Celile Prensi’nin havarileri haline gelmek için serbest bıraktı.
137:2.1 M.S. 26.yılda, Şubat ayının 24’ünde, Pazar sabahı, İsa, Pella yakınındaki nehir kenarında Vaftizci Yahya’dan, beden içinde kendisini bir daha görmemek üzere, ayrıldı.
137:2.2 İsa ve dört takipçi-havarisinin Celile için ayrıldığı, o gün, Yahya’nın takipçilerinin yerleşkesinde büyük bir kargaşa çıkmıştı[4]. İlk büyük bölünme gerçekleşmek üzereydi. Bir gün önce, Yahya Andreas’a ve Üzeyir’e, İsa’nın kurtarıcı olduğuna dair olumlu duyurusunda bulunmuştu[5]. Andreas İsa’yı takip etmeye karar vermişti; ancak, Üzeyir, şunu birlikteliklerine duyurarak, Nasıra’nın ılımlı marangozunu reddetmişti: “Tanrı-elçisi Danyal, İnsan Evladı’nın, güç ve büyük ihtişam içinde cennetin bulutlarından gelecek olduğunu duyurmaktadır. Bu Celileli marangoz, bu Kapernaumlu gemi ustası, Kurtarıcı olamaz. Tanrı’nın bu türden bir hediyesi Nasıra’dan gelebilir mi? Bu İsa, Yahya’nın bir akrabasıdır; ve, fazlasıyla iyi niyeti yüzünden öğretmenimiz yanılgı içine düşmüştür. Bırakınız bizler, bu sahte Mesih hakkında kayıtsız olalım[6].” Yahya Üzeyir’i bu sözler için uyardığında, birçok takipçiyi kendisiyle birlikte çekmiş olup, doğuya hızla uzaklaşmıştı. Ve, bu topluluk, Yahya’nın adına vaftizde bulunmaya devam edip, nihai olarak, Yahya’ya inanmış ama İsa’yı kabul etmeyi reddetmiş olanların bir mezhebini kurmuşlardı. Bu topluluğun kalıntılarından biri, bu güne kadar bile hala Mezopotamya’da varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
137:2.3 Yahya’nın takipçileri arasında bu sıkıntı büyümekteyken, İsa ve dört takipçi-havarisi Celile’ye doğru iyice yol almışlardı. Nain üzerinden Nasıra’ya gitmek için Ürdün vadisini geçmeden önce, uzakta yolun üstünde, Betsaydalı Filip isminde birinin ve onun bir arkadaşının kendilerine yaklaşmakta olduğunu gördü. İsa öncesinden Filip’i tanımaktaydı ve, o aynı zamanda, dört havarinin hepsi tarafından oldukça iyi bilinmekteydi. O arkadaşı Nataniyel ile birlikte, Tanrı’nın krallığının söylenen gelişi hakkında daha fazla şey öğrenmek amacıyla Pella’da Yahya’yı ziyaret etmek için yola çıkmış olup, İsa’yı selamlamaktan fazlasıyla mutlu olmuştu. Filip, Kapernaum’a ilk gelişinden beridir İsa’nın bir hayranıydı. Ancak, Celile’nin Kana kasabasında yaşamakta olan Nataniyel, İsa’yı tanımamaktaydı. Filip arkadaşlarını selamlamak için ileri atılmışken, Nataniyel, yol kenarında bir ağacın gölgesinde dinlenmeye çekilmişti.
137:2.4 Petrus Filip’i bir kenara çekip, hemen sonrasında, kendisini, Andreas’ı, Yakub’u ve Yahya’yı işaret ederek, hepsinin yeni krallıkta İsa’nın birliktelikleri haline gelmiş olduğunu açıklayıp, hizmet için Filip’in gönüllü olması hususunda güçlü bir biçimde ricada bulunmuştu. Filip bir çıkmaz içine düşmüştü. Ne yapması gerekirdi? Ürdün vadisi yakınındaki yol kenarında olarak — oracıkta, bir dakikalık öncül uyarıda dahi bulunmadan, bir yaşam sürecinin en büyük öneme sahip sorusu olarak anında karar vermesi gereken vakit gelmişti. Bu süreç içinde o, Petrus, Andreas ve Yahya ile içten gerçekleşen bir konuşmada bulunurken, İsa Yakub’a, Celile boyunca ve oradan Kapernaum’a olan yolculuğun genel doğrultusunu göstermekteydi. Nihai olarak, Andreas Filip’e şu tavsiyede bulundu: “Neden Öğretmenimize sormuyorsun?”
137:2.5 Aniden Filip’e, İsa’nın gerçekten de büyük bir kişi, muhtemelen Mesih, olduğu düşüncesi doğmuş olup, bu hususta İsa’nın kararına sadık kalmaya karar verdi; ve, o, İsa’ya şu soruyu sorarak, doğrudan bir biçimde kendisine gitmişti: “Öğretmenim, Yahya’ya gitmek için aşağıya mı ineyim, yoksa seni takip eden arkadaşlarıma mı katılayım?” Ve, İsa şu cevabı verdi: “Beni takip et.” Filip, kendisinin Kurtarıyıcı’yı bulmuş olduğu bu güvence karşısında büyük heyecan duymuştu.[7]
137:2.6 Filip bu aşamada; Vaftizci Yahya, gelmekte olan krallık, beklenen Mesih ile ilgili duymuş olduğu birçok şeyi aklında uzun uzadıya düşünen bir biçimde, geride hala dut ağacının altında beklemekte olan arkadaşı Nataniyel’e daha yeni vermiş olduğu kararın haberini ulaştırmak için çabucak bir şekilde gelmiş olduğu yere geri dönerken, topluluğa bulundukları yerde kalmaları için el işaretinde bulundu[8]. Filip Nataniyel’in bu düşüncelerini şunu haykırarak bölmüştü: “Ben, kendisi hakkında Musa’nın ve tanrı-elçilerinin yazdığı ve Yahya’nın duyurmuş olduğu Kurtarıyıcı’yı buldum.” Nataniyel, kafasını kaldırıp, şunu sordu: “Nerden gelmekte bu öğretmen?” Ve, Filip cevap verdi: “O, yakın bir zaman içinde Kapernaum’da ikamet etmeye başlamış, marangoz, Yusuf’un oğlu olan Nasıralı İsa.” Ve, bunun sonrasında, bir ölçüde şaşkınlığa düşmüş olan Nataniyel şunu sordu: “Böyle herhangi bir güzel şey Nasıra’dan çıkabilir mi?” Ancak, Filip, onun kolundan tutarak, “Gel ve gör” dedi.
137:2.7 Filip Nataniyel’i, içten bir biçimde kuşku duymakta olanın yüzüne iyi gözlerle bakarak şunu söylemiş olan, İsa’nın yanına götürdü: “Kendisinde hiçbir aldatmaca olmayan bir samimi İsrailoğluna bak. Beni takip et.” Ve, Filip’e dönen bir biçimde, Nataniyel şunu söyledi: “Sen haklısın. O gerçekten de insanların bir üstünü. Eğer o değere sahip isem, onu ben de takip edeceğim.” Ve, İsa, tekrar şunu söyleyerek, Nataniyel’i başıyla onayladı: “Beni takip et[9].”
137:2.8 İsa bu aşamada; belirli bir süredir kendisi tarafından bilinmekte olan bireylerden ve bir yabancıdan oluşan beş kişi olarak, yakın birlikteliklerinden meydana gelen gelecek birliğinin yarısını bir araya toplamıştı. Daha fazla gecikmeden onlar Ürdün vadisini geçmiş, ve, Nain köyü üzerinden geçerek, Nasıra’ya o akşamın geç saatlerinde ulaşmışlardı.
137:2.9 Onların hepsi geceyi, İsa’nın çocukluk evinde Yusuf ile beraber geçirmişti. İsa’nın birliktelikleri; neden yeni buldukları öğretmenlerinin oldukça fazla bir biçimde, on emir ve diğer özlü sözler ve deyişler halinde evin etrafında bulunmaya devam etmiş olan kendi el yazısının her bir kalıntısını tamamiyle yok etmekle ilgilenme sebebini çok az anlayabilmişlerdi. Ancak, onun bu yaptığı şey toz veya kum üzerinde gerçekleştirilenlerin dışında olmak üzere — onu ilerleyen zamanlarda bir daha hiçbir şeyi yazmamış halde görmeleri gerçeğiyle birlikte, akıllarında büyük bir etki bırakmıştı.
137:3.1 Bir sonraki gün İsa, Mecdel’de kardeşi Yude’yi görmek için durmuş bir biçimde, Kapernaum’daki annesine çabucak bir ziyarette bulunmaya hazırlanırken, tümü bu kasabanın başta gelen genç bir kızının düşününe davet edildiği için havarilerini Kana’ya göndermişti[10].
137:3.2 Nasıra’dan ayrılmadan önce, İsa’nın yeni birliktelikleri Yusuf’a ve İsa’nın ailesinin diğer üyelerine, daha yakın geçmişte gerçekleşmiş olan muhteşem olaylardan bahsetmişler ve İsa’nın uzun-zamandır beklenilen kurtarıcı oluşuna dair özgür düşüncelerini ifade etmişlerdi. Ve, İsa’nın ailesinin bu üyeleri bu konu üzerinde tekrar konuşmuş olup, Yusuf, “Belki de, son kertede, Annemiz haklıydı — belki de bizim garip ağabeyimiz gelecek olan kraldır” demişti.
137:3.3 Yude, İsa’nın vaftizinde oradaydı ve, kardeşi Yakub ile birlikte, İsa’nın yeryüzü üzerindeki görevinin güçlü bir inananı haline gelmişti. Her ne kadar hem Yakub hem de Yude, ağabeylerinin görevinin doğasına dair fazlasıyla kafa karışıklığı içinde bulunmuş olsalar da, anneleri, İsa’ya dair, Davud’un oğlu halinde Mesih olarak öncül umutlarının hepsini yeniden dirilmişti; ve, o evlatlarının, İsrail’in kurtarıcısı olarak ağabeylerine inanç beslemelerini teşvik etmişti.
137:3.4 İsa Kapernaum’a Pazartesi gecesi varmıştı ancak, o, Yakub ve annesinin yaşadığı yer olan kendi evine gitmemişti; o doğrudan bir biçimde Zübeyde’nin evine gitmişti. Kapernaum’daki arkadaşlarının tümü kendisinde büyük ve hoş bir değişim görmüşlerdi. Bir kez daha o, Nasıra’daki öncül yıllarında olduğu gibi, göreceli olarak güleç ve daha kendisinde görülmüştü. Vaftizinden önceki yıllarda ve onun hemen öncesindeki ve hemen sonrasındaki inziva süreçlerinde o, gittikçe ciddi ve bağımsız hale gelmişti. Bu aşamada o arkadaşlarının hepsi tarafından, tam da kendi eski kişiliği olarak görünmüştü. Ona, eskisinde olmayan bir ihtişam ve yüceltilmiş bir özellik gelmişti; ancak, o, bir kez daha rahat ve neşeliydi.
137:3.5 Meryem, bu beklenti karşısında büyük heyecan duymuştu. O, Cebrail’in vermiş olduğu sözün yerine getirilmeye yaklaşmakta olduğu öngörmekteydi. O, Filistin’in tamamının yakın bir zaman içinde, Museviler’in doğa-ötesi kralı olarak oğlunun mucizevî açığa çıkarılışı karşısında hayretler içinde kalacağını ve ne yapacağını bilmez duruma düşeceğini beklemekteydi. Ancak, annesinin, Yakub’un, Yude’nin ve Zübeyde’nin sormuş olduğu birçok sorunun tamamına İsa, yalnızca gülümseyerek şu cevabı vermişti: “Burada bir süre daha kalmak benim için daha iyi olacak; cennette olan Babamın iradesini yerine getirmek zorundayım.”
137:3.6 Bir sonraki gün, Salı günü, hepsi, ertesi gün gerçekleşecek olan Naomi’nin düğünü için Kana’ya hareket etti. Ve, İsa’nın tekrarlamış olduğu, “Yaratıcı’nın saati gelene kadar” kendisi hakkında hiç kimseye herhangi bir şey söylememelerine dair uyarılarına rağmen, onlar, Kurtarıcı’yı bulmuş olduklarına dair haberleri etrafa sessiz bir biçimde yaymada ısrar ettiler. Onların her biri kendinden emin bir biçimde; İsa’nın Mesihsel yönetim gücünü, Kana’da yaklaşan düğünde üstlenmeye resmi bir biçimde başlayacağını, ve bunun büyük bir güçle ve ulvi bir ihtişamla gerçekleştireceğini beklemekteydi. Onlar, vaftiziyle gerçekleşmiş olan şeyler hakkında kendilerine söylenenleri hatırlamışlardı ve, onlar, İsa’nın yeryüzü üzerindeki gelecek gidişatının, doğa-ötesi nitelikteki harikalar ve mucizevî gösterilerin artan dışavurumlarıyla nitelenecek oluşuna inanmışlardı. Bunun uyarınca, şehrin çevresindeki herkes Naomi ve Nathan’ın oğlu Yohab’ın evlilik ziyafeti için Kana’da bir araya gelmeye hazırlanmaktaydı.
137:3.7 Meryem senelerdir hiç bu kadar neşeli olmamıştı. O Kana’ya, evladının tacı giyişini gözlemleyecek olarak kraliçe anne edasıyla seyahat etmişti. On üç yaşından beri, İsa’nın aile ve arkadaşları kendisini; bu kadar rahat ve mutlu, bu denli etkileyici bir biçimde duygudaş halde birlikteliklerinin istek ve arzuları karşısında bu kadar düşünceli ve anlayışlı görmemişlerdi. Ve, onların hepsi, küçük topluluklar halinde, kendileri arasında, bir sonraki aşamada ne gerçekleşeceğini merak eden bir biçimde fısıldaşmaktaydı. Bu garip kişi şimdi ne yapacaktı? O, gelen krallığın ihtişamını nasıl başlatacaktı? Ve, onların tümü, İsrailin Tanrısı’nın kudret ve gücünün açığa çıkarılışını görmek için hazır halde bulundukları düşüncesiyle büyük heyecana kapılmışlardı.
137:4.1 Çarşamba günü öğlen vakti, düğün ziyafetine çağrılmış olan sayıdan dört katından daha fazlası olmak üzere, yaklaşık olarak bin kadar ziyaretçi Kana’ya varmıştı. Düğünleri Çarşamba günü kutlamak bir Musevi âdetiydi, ve düğün için davetiyeler bir ay öncesinden dışarıya gönderilmişti. Öğleden öncesi ve öğleden sonrasının erken saatleri etkinlik, bir düğünden çok İsa için verilmiş bir kamu kabul töreni görünümündeydi. Herkes, bu neredeyse meşhur haldeki Celileliyi selamlamak istemişti; ve, o, genç ve yaşlı, Musevi ve Musevi-olmayan, herkese karşı olabilecek en üst düzeyde içtenlik içinde davranmaktaydı. Ve, herkes, İsa öncül evlilik yürüyüşünün başında bulunmaya razı olduğunda, büyük sevinç duymuştu.
137:4.2 İsa bu aşamada, tamamiyle; kendi insan mevcudiyeti, kutsal-mevcudiyet-öncesi niteliği, ve, kendisinin bir araya gelmiş, veya diğer bir değişle bütünleşmiş, insan ve kutsal doğalarının düzeyine dair öz bilince sahip haldeydi. Kusursuz bir soğukkanlılıkla, bir anda insan rolünü oynayabilir, ya da doğrudan bir biçimde, kutsal doğanın kişilik ayrıcalıklarını üstlenebilirdi.
137:4.3 Gün ilerledikçe, İsa artan bir biçimde, insanların kendisinden bir harikada bulunmasını beklemekte olduğunun bilincine varmıştı daha da özel bir biçimde, ailesi ve altı takipçi-havarisi kendisinden, hayretler içinde bırakıcı veya doğa-üstü nitelikteki bir dışavurumla yaklaşmakta olan krallığının duyurusunu yerinde bir biçimde yapmasını beklemekteydiler.
137:4.4 Öğleden sonrasının ilk saatlerinde Meryem Yakub’u çağırmıştı ve, beraberce onlar İsa’ya, düğün törenleriyle ilişkili olarak hangi saatte ve hangi noktada kendisini “doğa-ötesi biri” olarak dışa vurmayı tasarlamakta olduğunu bilgilendirecek ölçüde ikisiyle sırrını paylaşabilmesini soracak kadar cüretkâr bir yaklaşımda bulunmuşlardı. Onlar İsa’ya bu hususlardan bahseder bahsetmez, onun kendisine has derin hoşnutsuzluğuna neden olduklarını görmüşlerdi. O sadece şunu söylemişti: “Eğer beni derinden seviyorsanız, ben cennet içindeki Babam’ın iradesi için beklerken benimle birlikte vakit geçirmeye istekli olun.” Ancak, uyarısının inceliği yüz ifadesinde saklıydı.
137:4.5 Annesinin bu hareketi, insan İsa için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu; o, kendi sahip olduğu kutsallığın dışsal belli bir gösterimine kendisini serbest bırakışına dair annesinin cezp edici önerisine vermiş olduğu karşılıkla fazlasıyla ciddileşmişti. Bu tam da, oldukça yakın bir süre önce tepelerde inzivaya çekildiğinde yapmamaya karar vermiş olduğu şeylerden bir tanesiydi. Birkaç saat boyunca Meryem fazlasıyla üzüntülü haldeydi. O Yakub’a: “Ben onu anlayamıyorum; bütün bunlar ne anlama geliyor ki? Onun tuhaf davranışının hiç sonu yok mu?” Yakub ve Yude annesini teselli etmeye çalışırken, İsa bir saatlik yalnızlık için ortalıktan çekildi. Ancak, o topluluğa geri dönmüş olup, bir kez daha rahat ve neşeliydi.
137:4.6 Evlilik, sessizlik içinde herkesin bir şey bekler haldeki bir süreciyle ilerlemişti; ancak, törenin tamamı sonlanmış ve onurlandırılmış misafirden tek bir kelime olarak tek bir hareket gerçekleşmemişti. Bunun sonrasında, Yahya tarafından “Kurtarıcı” olarak duyurulmuş, marangoz ve gemi ustası hakkında, muhtemelen akşam evlilik yemeğinde gerçekleşecek biçimde, akşam etkinlikleri süresince kendisini açığa çıkaracağının fısıltıları dolaşmıştı. Ancak, bu türden bir gösteriye dair beklentilerin tümü, kesin bir biçimde; İsa, akşam olan düğün yemeğinden tam önce kendilerini toplayıp, büyük içtenlikle şunu söylediğinde, altı takipçi-havarisinin akıllarından silinmişti: “Benim buraya, meraklı olanları tatmin veya şüphe duymakta olanları ikna için bir harikayı gerçekleştirmeye gelmiş olduğumu düşünmeyin. Bunun yerine, bizler, cennet içindeki Babamızın iradesi üzerine beklemekteyiz.” Ancak, Meryem ve diğerleri, İsa’yı birlikteliklerine danışırken gördüklerinde, akıllarında, olağanüstü bir şeyin gerçekleşecek olacağına tamamen ikna olmuşlardı. Ve, onların tümü, akşam düğün yemeğinin ve iyi şölen birlikteliğinin tadını çıkarmak için sofraya oturmuştu.
137:4.7 Damat tarafının babası, evlilik ziyafetine çağırılmış davetlilerin tümü için bolca şarap tedarik etmiş haldeydi; ancak, oğlunun evliliğinin, Mesihsel kurtarıcı olarak İsa’nın beklenen dışavurumu ile oldukça yakın bir biçimde ilişkilenmiş bir etkinlik olacağını nasıl bilebilecekti? O, davetlileri arasında bulunan hatırı sayılır Celileli’nin onurlandırışına sahip olmaktan çok mutlu olmuştu; ancak, akşam yemeği sona ermeden önce hizmetliler ona, şarabın bitmekte olduğuna dair rahatsız edici haberi getirmişti. Resmi akşam yemeği bittiğinde ve davetliler bahçede gezinirlerken, damat tarafının annesi Meryem’e, ellerinde bulunan şarabın tükendiği sırrını paylaşmıştı. Ve, Meryem kendisine güvenen bir biçimde şunu söylemişti. “Sen hiç üzülme — Ben oğlumla konuşacağım. O bizlere yardım edecek.” Ve, böylece Meryem, tam da bir kaç saat önce kendisine yöneltilmiş uyarıya rağmen, konuşma hakkında kendinde görmüştü.
137:4.8 Geçmiş birçok yıllık bir süreç boyunca, Meryem her zaman İsa’ya, Nasıra’daki ev yaşamlarının her buhranında yardım bakmıştı ki, bu seferde onu düşünmüş olması kendisi için oldukça doğal bir durumdu. Ancak, bu geleceğe dair arzulara sahip olan anne, bu durumda en büyük oğluna başvurmada başka diğer güdülere sahipti. İsa bahçenin bir köşesinde tek başına dururken, annesi, şunu söyleyerek kendisine yaklaşmıştı: “Oğlum, onların şarabı bitmiş.” Ve, İsa şu cevabı vermişti: “Benim güzel annem, bunun benle ne ilgisi var?” Meryem: “Ama, ben, senin vaktinin gelmiş olduğuna inanıyorum; bize yardım edemez misin?” İsa cevap olarak: “Tekrar duyuruyorum, ben bu türden şeyleri yapmak için gelmedim. Niçin beni bu hususlarla tekrar zorlamaktasın?” Ve, bunun sonrasında, gözyaşları içinde kendisini tutamamış halde, Meryem şunu ondan derinden bir biçimde talep etti: “Ama, oğlum, ben onlara senin bizlere yardım edeceğinin sözünü verdim; benim için lütfen bir şey yapamaz mısın?” Ve, bunun sonrasında İsa şöyle konuştu: “Anne, bu türden sözlerde bulunmakta senin ne işin olabilir ki? Böyle bir şeyi bir daha yapmamaya dikkat et. Bizler her şeyde, cennet içindeki Yaratıcı’nın iradesini beklemeliyiz.”[11]
137:4.9 İsa’nın annesi Meryem yıkılmıştı neye uğradığını şaşırmış hale gelmişti! O İsa’nın önünde, yüzünden yaşlar boşalır halde, hareketsiz halde dururken, İsa’nın insan kalbine, bedende kendisini dünyaya getirmiş olan kadın için merhamet hâkim olmuştu; ve, ileri doğru eğilen bir biçimde İsa, şunu söyleyerek, elini nazikçe Meryem’in başına koymuştu: “Ama, ama işte, Meryem Anne, benim görünüşte sert olan sözlerime kederlenme, zira birçok sefer sana söylememiş miydim ki, ben sadece cennetsel Babamın iradesini gerçekleştirmek için geldim? Eğer Babamın iradesinin bir parçası olsaydı, senin benden rica ettiğin şeyi olabilecek en derin memnuniyetle yerine getirirdim — ” ve, İsa sözünü yarıda bıraktı, konuşmaya çekince gösterdi. Meryem, bir şeyin gerçekleşmekte olduğunu hisseder göründü. Ayağa kalktı, kollarını İsa’nın boynuna doladı ve onu öptü; ve, hizmetçilerin bulunduğu bölgeye aceleyle gidip, şunu söyledi: “Oğlum ne derse, onu yapın.” Ancak, İsa, hiçbir şey söylemedi. O bu aşamada, hâlihazırda çok fazla şey söylemiş olduğunun — veya diğer bir değişle arzu eder bir biçimde düşünmüş olduğunun — farkına varmıştı.[12]
137:4.10 Meryem sevinçten dans etmekteydi. O, şarabın nasıl elde edileceğini bilmiyordu; ancak kendinden emin bir biçimde en büyük oğlunu, yönetim yetkisini ortaya koyan bir biçimde öne çıkmaya cüret etmeye ve mevkisini duyurup ve Mesihsel gücünü sergilemeye nihai bir şekilde ikna etmiş olduğuna inanmaktaydı. Ve, orada bulunan herkesin tamamiyle bilgiden noksan olduğu, belirli evren güçlerinin ve kişiliklerinin mevcudiyeti ve ilişkilemi nedeniyle, Meryem, hayal kırıklığına uğramayacaktı. Meryem’in arzu ettiği ve Tanrı-insanı olan İsa’nın insansı ve duygudaş bir biçimde istediği şarap gelmekteydi.
137:4.11 El altına yakın bir yerde, her biri yaklaşık olarak yetmiş beş litre alan, su ile dolu altı büyük taş testi durmaktaydı. Bu su, düğün kutlamalarının nihai arıma törenlerinde daha sonra kullanma amacıyla orada bulundurulmuştu. Bu büyük taş kaplarının yakınında, annesinin yoğun emirleri altındaki, hizmetlilerin yaratmış olduğu hengâme İsa’nın ilgisini oraya yöneltti; ve, oraya doğru gidince, İsa onların, sürahi dolusu miktarlarla bu kaplardan şarap çekmekte olduklarını gözlemledi.[13]
137:4.12 Neyin gerçekleşmekte olduğu İsa’nın aklında kademeli bir biçimde açıklığa kavuşmaktaydı. Kana’daki evlilik ziyafetinde mevcut olan kişilerin tümü içinde İsa, en fazla şaşırmış olanıydı. Diğerleri, onun bir harikayı gerçekleştirmesini beklemiş haldeydi; ancak, bu, tam da onun gerçekleştirilmemesini amaçlamış olduğu bir şeydi. Ve, bunun sonrasında, İnsan Evladı, Kişileşmiş Düşünce Düzenleyicisi’nin tepelerdeki uyarısını hatırladı. O Düzenleyici’nin; zamandan bağımsızlığına olan yaratan ayrıcalığında kendisini hiçbir gücün veya kişiliğin mahrum bırakamama yetisine dair nasıl uyarmış olduğunun üzerinden aklında bir kez daha geçti. Bu olayda, güç dönüştürücüleri, yarı-ölümlüler, ve tüm diğer gerekli kişilikler su ve diğer gerekli elementlerin yakınında bir araya gelmişti; ve, Kâinat Yaratan Egemeni’nin ifade edilmiş arzusu karşısında, şarabın anlık olarak ortaya çıkışı kaçınılmaz bir biçimde gerçekleşecekti. Ve, bu gerçekleşim; Kişileşmiş Düzenleyici’nin, Evlat’ın arzusunun yerine getirilişinin hiçbir biçimde Yaratıcı’nın iradesine karşı gelmediğine işaret etmesiyle, daha da kesinlik kazanmıştı.
137:4.13 Ancak, bu, hiçbir açıdan bir mucize değildi. Doğanın hiçbir kanunu değişikliğe uğratılmamış, ortadan kaldırılmamış veya onun ötesine dahi geçilmemişti. Şarabın oluşturulması için gerekli olan kimyasal elementlerin göksel düzlemde bir araya gelişi ile ilişkili zamanın kısaltılmasından başka hiçbir şey gerçekleşmemişti. Kana’da bu olayda, Yaratan’a ait birimler şarabı zamandan bağımsız olarak ve gerekli olan kimyasal içeriklerin mekânda bir araya getirilişine dair insan-ötesindeki birimler üzerindeki müdahalenin etkisi altında gerçeklenişi dışında, tıpkı olağan doğal süreçle meydana getirildiği yapmışlardı.
137:4.14 Buna ilaveten, bu, tarafınızdan adlandırıldığı şekliyle mucizenin yerine getirilişinin Cennet Yaratıcısı’nın iradesine tezat nitelikte bulunmadığı barizdi; aksi takdirde bu gerçekleşmezdi, çünkü, İsa her şeyde kendisini, hâlihazırda Yaratıcı’nın iradesine tabi kılmış konumdaydı.
137:4.15 Hizmetçiler bu yeni şarabı çekip, “şölenin hâkimi” olan, sağdıca götürmüşlerdi; ve, o bu şarabı tattığında, şunu söylemek için, damadı çağırmıştı: “İyi şarabı ilk önce çıkarmak, ve davetliler iyiden iyiye sarhoş olduğunda, alt kalite üzümlerden olan şarabı getirmek adettir; ama, sen, en iyi şarabı şölenin sonuna kadar beklettin[14].”
137:4.16 Meryem ve İsa’nın takipçileri, İsa’nın bilinçli bir biçimde gerçekleştirmiş olduğunu düşündükleri varsayılan mucize karşısında büyük keyif duymuşlardı ancak, İsa, bahçenin ıssız bir köşesine çekilip, küçük birkaç dakika boyunca ciddi düşünceye dalmıştı. O nihai bir biçimde gerçekleşmiş olan şeyin; kendi kişisel denetiminin ötesinde bulunduğuna, ve, Babası’nın iradesine tezat olmayarak, her koşulda kaçınılmaz olduğuna karar vermişti. İnsanlara geri döndüğünde, onlar kendisini korkuyla karışık saygıyla karşılamıştı onların tümü kendisine, Mesih olarak inanmıştı. Ancak, İsa; yalnıza, kısa bir süre önce istemeden görmüş oldukları olağandışı olay nedeniyle kendisine inanmakta olduklarını bilerek, ciddi bir biçimde şaşkınlık içerisine düşmüştü[15]. Tekrar İsa, bir süreliğine, her şeyi en başından düşünebilmesi için binanın tepesine çekilmişti.
137:4.17 İsa bu aşamada; anlayışa ve acımaya kendisini serbest bırakışının, bu türden tekrarlanacak olaylardan sorumlu hale gelmesini engellemek için sürekli tetikte olması gerektiğini bütüncül bir biçimde kavramıştı. Yine de, İnsan Evladı beden içindeki fani yaşamına nihai bir biçimde elveda etmeden önce, bu türden birçok benzer olay ortaya çıkmıştı.
137:5.1 Her ne kadar ziyaretçilerin çoğu, bir tam hafta süren düğün etkinlikleri için burada kalmaya devam etmiş olsa da, İsa ve — Yakub, Yahya, Andreas, Petrus, Filip ve Nataniyel olarak — onun yeni seçmiş olduğu takipçi-havarileri, hiç kimseye elveda etmeden ayrılan bir biçimde, ertesi sabah oldukça erken vakit Kapernaum için yola çıkmışlardı[16]. Kana’da bulunan İsa’nın ailesi ve tüm arkadaşları, onun oldukça anlık bir biçimde kendilerinden ayrılmış olmaları nedeniyle fazlasıyla mutsuz olmuşlardı ve, İsa’nın en küçük erkek kardeşi, Yude onu aramaya koyulmuştu. İsa ve onun havarileri doğrudan bir biçimde, Bethsayda’da bulunan Zübeyde’nin evine gitmişlerdi. Bu yolculukta, İsa; yeni seçmiş olduğu birliktelikleri ile gelen krallığın önemine dair birçok şeyden bahsetmiş olup, onların özellikle, suyun şaraba dönüşünden hiçbir biçimde bahsetmemeleri konusunda uyarmıştı. O aynı zamanda, gelecekteki emeklerinde Seforis ve Tiberya şehirlerinden kaçınmalarını tavsiye etmişti.
137:5.2 Bu akşam yemekten sonra, Zübeyde ve Salome’nin bu evinde, İsa’nın yeryüzü sürecinin tümü içinde en önemli görüşmelerden bir tanesi düzenlenmişti. Bu buluşmada yalnızca altı havari mevcuttu; Yude, onlar dağılmaya yakın varmıştı. Bu altı seçilmiş kişi Kana’dan Bethsayda’ya, sanki havada yürüyerek seyahat etmişlerdi. Onlar bir şeyler bekler halde capcanlı olup, İnsan Evladı’nın yakın birliktelikleri halinde seçilmiş olduklarının düşüncesiyle büyük heyecan içindeydiler. Ancak, İsa; kim olduğunu, ve yeryüzü üzerindeki görevinin ne olacağını, ve bu görevin muhtemel bir biçimde nasıl sona ereceğini, kesin bir biçimde ifade etmeye koyulduğunda, onlar neye uğradıklarını şaşırmıştı. Onlar, İsa’nın kendisine ne söylediğini kavrayamamışlardı. Konuşacak kelime bulamamaktaydılar; Petrus bile tarif edilemez düzeyde yıkılmıştı. Yalnızca derin düşünceye sahip Andreas, İsa’nın tavsiye cümlelerine cevapta bulunmaya cüret etmişti. İsa, onların iletisini kavramadıklarını anladığında, Musevi Mesih'e dair düşüncelerinin oldukça bütüncül bir biçimde sabitleşmiş olduğunu gördüğünde, onları dinlenmeye göndermiş olup, bu arada da kardeşi Yude ile yürümüş ve onunla konuşmuştu. Ve, Yude İsa’ya elveda ettiğinde, güçlü hislerle birlikte ona şunu söylemişti: “Benim baba-ağabeyim, ben seni hiçbir zaman anlamadım. Senin, annemin bizlere öğretmiş olduğu kişi olup olmadığını kesin bir biçimde bilmiyorum; ve, ben, bu gelen krallığı bütüncül bir biçimde kavramamaktayım; ancak, kesin bir biçimde, senin Tanrı’nın kudretli bir insanı olduğunu biliyorum. Ben Ürdün nehrindeki sesi duydum, ve ben, her kim olursan ol sana inanlardan bir tanesiyim.” Ve, o bu sözleri söylediğinde, Mecdel’deki kendi evinin yolunu tutan bir biçimde, ayrılmıştı.
137:5.3 O gece İsa uyumamıştı. Gece kıyafetleri üstünde, bir sonraki günün sabahına kadar göl kıyısında düşünerek, düşünerek oturmuştu. Derin düşüncenin bu gecesinin uzun saatleri içinde, İsa, takipçilerinin kendisini uzun süredir beklenmekte olan Mesih’den başka bir ışık altında görmelerini hiçbir zaman sağlayamayacağını kesin bir biçimde kavramaya başlamıştı. En sonunda o, Musa’nın tahminini yerine getirme ve Museviler’in aramakta olduğu biri olma dışında krallığa dair iletisini hayata geçirmek için başka hiçbir yolun olmadığının farkına varmıştı. Son kertede, her ne kadar Davudsal bir Mesih değilse de, İsa gerçekten de, eskinin kâhinlerinin daha ruhsal akılda bulunanlarına ait kehanetsel ifadelerin yerine gelişiydi. Bir daha o, kendisinin Mesih olduğunu bütünüyle reddetmedi. Bu karmaşık durumun nihai çözümlenişini Yaratıcı’nın iradesinin gerçekleşmesine bırakmaya karar verdi.
137:5.4 Ertesi sabah İsa, kahvaltıda arkadaşlarına katıldı ancak, onlar neşesiz bir topluluktu. İsa onlarla sohbet etmiş, ve yemeğin sonunda kendilerini etrafında toplayıp şunu söylemişti: “Buralarda bir süre boyunca vakit geçirmemiz Babamın iradesidir. Sizler Yahya’nın, krallığın zemini hazırlamak için gelmiş olduğunu duydunuz; bu nedenle, bizlere, Yahya’nın duyurusunun tamamlanışını beklemek düşmektedir. İnsan Evladı’nın öncüsü görevini tamamladığında, bizler, krallığın iyi haberlerini duyurmaya başlayacağız.” O havarilerine, balıkçı ağlarına geri dönmeleri için yönlendirmişken, kendisi, konuşacak olduğu sinagogda ertesi gün kendilerini göreceğinin sözünü veren ve Şabat öğleden sonrası kendileri ile bir görüşme düzenleyen bir biçimde, Zübeyde ile birlikte gemi atölyesinin yolunu tutmaya hazırlandı.
137:6.1 Vaftizinden sonra İsa’nın kamu önüne ilk çıkışı, M.S. 26.yılda, Mart ayının 2’sinde, Şabat günü Kapernaum’da gerçekleşmişti. Sinagog, binadan taşacak kadar kalabalıktı[17]. Ürdün nehrindeki vaftiz hikâyesi bu aşamada, su ve şaraba dair Kana’dan gelen taze haberlerle derinleşmişti. İsa altı havarisine, onurlandırılmış yerleri vererek, beden içindeki kardeşleri olan Yakub ve Yude’nin yanına oturtturmuştu. Önceki akşam Yakub ile birlikte Kapernaum’dan geri dönmüş halde, annesi de, sinagogun kadın bölümünde oturan bir biçimde, oradaydı. Katılanların tamamı tetikteydi; onlar, kendilerine o gün konuşacak olan kişinin doğasına ve yönetim gücüne uyacak bir kanıttaki, doğa-ötesindeki gücün belli bir görülmemiş dışavurumunu seyretmeyi beklemekteydi. Ancak, onlar hayal kırıklığına uğrayacaklardı.
137:6.2 İsa ayağa kalktığında, sinagogun yöneticisi kendisine Yazıtların kâğıt metnini verdi; ve, o, Tanrı-elçisi İşaya’dan şu metni okudu: “Şöyle söyler Koruyucu: ‘Gökyüzü benim tahtım, ve yeryüzü benim ayaklığım. Nerede benim için inşa etmiş olduğunuz ev? Hem, nerede benim ikamet edeceğim yerleşke? Tüm bunların hepsini benim ellerim yaptı’ der Koruyucu. ‘Ancak, bu insana bakacağım, fakir olan ve günahkâr bir ruhaniyetteki, ve sözümde titreyen ona bile.’ Titremekte ve korkmakta olan sen, Koruyucu’nun şu sözünü duy: ‘Benim ismim yüzünden kardeşlerin senden nefret etti ve seni dışladı.’ Ancak, Tanrı’yı yüceltin. O sizlere neşe içinde görünmeli, ve tüm diğerleri bundan utanmalı. Şehirden bir ses, tapınaktan bir ses, Koruyucu’dan bir ses şunu söyler: ‘O kadın doğum sancısı çekmeden, onu dünya getirdi; ona acı gelmeden, bir insan çocuğunu doğurdu.’ Kim böyle bir şey duydu? Yeryüzü bir günde mi oluşturulur? Veya, bir millet bir sefer de mi dünyaya getirilir? Ancak, şöyle söyler Koruyucu: “Görün, ben barışı bir nehir gibi uzatacağım, ve Musevi-olmayanların bile ihtişamı akan bir ırmak gibi olacak. Annesi bir kişiye nasıl huzur verirse, ben de size öyle huzur vereceğim. Ve, siz, Kudüs’de bile huzuru bulacaksınız. Ve, siz, bu şeyleri gördüğünüzde, kalbiniz mutlulukla dolacak.”[18]
137:6.3 O bu okumayı tamamladığında, İsa kâğıt metni onun koruyucusuna verdi. Oturmadan önce, o yalın bir biçimde şunu söyledi: “Sabırlı olun, sizler Tanrı’nın ihtişamını göreceksiniz; bu, benimle birlikte bekleyerek vakit geçiren ve böylece cennet içindeki Babamın iradesini gerçekleştirmeyi öğrenen herkes için böyledir.” Ve, insanlar, tüm bunların ne anlama geldiğini merak eden bir biçimde, evlerinin yolunu tutmuşlardı.
137:6.4 O öğleden sonrası İsa ve takipçileri, Yakub ve Yude ile birlikte, bir tekneye binip, İsa gelmekte olan krallık hakkında onlarla konuşurken demir attıkları yer olan kıyıdan biraz uzakta yavaşlamışlardı. Ve, onlar bu konuşmayı, Perşembe akşamından daha fazla anlamışlardı.
137:6.5 İsa onlara, “krallık vakti gelinceye” kadar olağan sorumluluklarını yeniden üstlenmelerinin yönergesinde bulundu. Ve, onları teşvik etmek için, tekne atölyesinde düzenli bir biçimde çalışmaya geri dönerek bir örnek oluşturdu. Gelecek görevleri için çalışma ve hazırlanmada her akşam üç saat harcamaları gerektiğinin açıklanışında, İsa ilave olarak şunları söyledi: “Hepimiz, Yaratıcı sizleri çağırmamı rica edene kadar buralarda bulunmaya devam edeceğiz. Her biriniz aşina olduğunu işlere sanki hiçbir şey olmamış gibi geri dönmek zorundasınız. Hiç kimseye benden bahsetmeyin, ve benim krallığımın gürültü veya ilgi çekici şeylerle gelmeyeceğini hatırlayın; ama, benim krallığım gerçekte, Babamın iradesinin kalplerinizde ve krallığın heyetlerinde size katılmak için çağrılacakların kalplerinde gerçekleştirmiş olacağı büyük değişimle gelmek zorundadır[19]. Sizler şimdi benim arkadaşlarımsınız; ben sizlere güvenmekte ve sizleri derinden sevmekteyim; sizler yakın bir süre içinde benim kişisel birlikteliklerim haline geleceksiniz[20]. Sabırlı olun, nazik olun. Her zaman Yaratıcı’nın iradesine tabi olun. Kendinizi, krallığın çağrısı için hazırlayın. Babamın hizmetinde büyük neşeyi deneyimlecek olurken, sizler aynı zamanda da sıkıntılar için hazırlanmalısınız; zira, ben sizleri, sadece, birçok zorluktan geçerek çoğu kişinin krallığa girecek olacağı hususunda uyarıyorum[21]. Ancak, krallığı bulmuş olanlara mesele gelince, onların neşeleri bütüncül olup, yeryüzünün tümünün takdis edilmişleri olarak adlandırılacaklardır. Ancak, gerçekleşmeyecek hayallere kapılmayın; dünya benim sözlerimde bocalayacak. Siz bile, benim arkadaşlarım, kafası karışmış akıllarınız için neyi açıklığa kavuşturmakta olduğumu bütüncül bir biçimde algılamıyorsunuz. Yanlış anlaşılma olmasın; bizler, işaretleri arayan bir nesile emek vermek yola koyulmuş bulunmaktayız. Onlar harikaları gerçekleştirmeyi, Babam tarafından gönderilmiş olduğumun kanıtı olarak talep edecekler; ve, onlar, Babam’ın derin sevgisinin açığa çıkarılışında görevimin asli niteliklerinin farkına varmada yavaş olacaklar.”
137:6.6 O akşam, karaya geri döndüklerinde, kendi yollarına ayrılmadan önce, İsa, suyun kenarında duran bir biçimde, şöyle dua etti: “Babacığım, kuşkularına rağmen, şimdi bile bana inanmakta olan bu küçük topluluk için teşekkür ediyorum. Ve, onlar için, ben kendimi senin iradeni gerçekleştirmeye adayacağım. Ve, şimdi isterim ki, tıpkı senin ve benim bir olduğumuz gibi, onlar da bir olmayı öğrensinler.”
137:7.1 Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran olarak — dört uzun ay boyunca, bu bekleyerek vakit geçirme dönemi sürdü; İsa bu altı birlikteliği ve kendi öz kardeşi Yakub ile, yüzden fazla, her ne kadar güleç ve neşeli olsa da, uzun ve samimi oturum düzenledi. Ailesindeki hastalık nedeniyle, Yude nadiren bu derslere katılabilmişti. İsa’nın kardeşi, Yakub, ona olan inancını kaybetmemişti; ancak, erteleyiş ve eylemsizliğin bu ayları boyunca, Meryem, neredeyse tamamen oğlundan ümidi kesmişti. Onun, Kana’da o çok yüksek seviyelere çıkmış olan, inancı bu aşamada, yeni en düşük düzeylerini görmüştü. O yalnızca, oldukça fazla bir biçimde tekrar etmekte olduğu şu serzenişini çıkar yol olarak görmekteydi: “Ben onu anlayamıyorum; bütün bunların ne anlama geldiğini çözemiyorum.” Ancak, Yakub’un eşi, Meryem’in cesaretini arttırmak için fazlasıyla şeyde bulunmuştu.
137:7.2 Bu dört ay boyunca, biri beden içindeki kendi öz kardeşi olmak üzere, bu yeni inanan, İsa ile tanışık olmaya başlamaktaydı onlar, bu Tanrı-insanı ile birlikte yaşama düşüncesine alışmaya başlamaktaydı. Her ne kadar kendisi Haham olarak çağırsalar da, onlar kendisinden korkmamaları gerektiğini öğrenmekteydi[22]. İsa, onlar arasında kendi kutsallığı karşısında ürkmeyecekleri bir biçimde yaşamaya kendisini yetkin kılmış kişiliğin benzersiz büyüklüğüne sahipti. Onlar gerçekten de, fani bedenin sureti içinde vücutlaşmış Tanrı olarak, “Tanrı ile arkadaş olmayı” kolay bulmaktaydı[23]. Bu bekleyiş süreci ciddi bir biçimde, inananların bütün topluluğunu sınamıştı. Mucizevî hiçbir şey, mutlak bir biçimde hiçbir şey, yaşanmamıştı. Gün be gün onlar olağan işlerine gitmişken, her gece İsa’nın dizinin dibinde oturmuşlardı. Ve, onlar, kendisinin benzersiz kişiliği ve her takip eden akşam konuşmuş olduğu incelikli sözlerle bir arada tutulmuşlardı.
137:7.3 Bekleyişin ve öğretimin bu dönemi özellikle Şimon Petrus için zordu. O tekrar eden bir biçimde İsa’yı Yahya Yehuda’da duyurusuna devam ederken, Celile’de krallığı duyurmayı başlatması için ikna etmeyi amaçlamıştı. Ancak, İsa’nın Petrus’a olan cevabı her zaman şöyle olmuştu: “Sabırlı ol, Şimon. İlerleme kaydet. Yaratıcı çağırdığında, bizler hiçbir zaman haddinden fazla hazır olamayız.” Ve, Andreas Şimonu ara ara, kendisinin daha olgun ve felsefi tavsiyesi ile yatıştırırdı. Andreas, İsa’nın insani doğallığından devasa bir biçimde etkilenmişti. O hiçbir zaman, Tanrı’ya bu kadar yakın bir konumda yaşayan birinin o kadar arkadaşçı ve insanları düşünen nitelikte bulunması üzerine düşünmeden sıkılmamıştı.
137:7.4 Bu bütün süreç boyunca, İsa, sinagogda yalnızca iki sefer konuşmuştu. Bekleyişin bu birçok haftası sona erdiğinde, vaftizine ve Kana’daki şaraba dair anlatıların tonu küçülmeye başlamış haldeydi. Ve, İsa, bu süreç boyunca görünür hiçbir mucizenin gerçekleşmemesine dikkat etti. Ancak, her ne kadar onlar oldukça sessiz bir biçimde Bethsayda’da yaşamış olsalar da, İsa’nın garip eylemleri; karşılığında, kendisinin kim olduğundan emin olmak hafiyelerini göndermiş olan Hirodes Antipa’ya taşınmıştı. Ancak, Hirodes, daha çok Yahya’nın duyurusundan endişe duymaktaydı. O, emekleri Kapernaum’da oldukça sessizce devam etmiş olan İsa’ya düşmansı bir biçimde müdahale etmemeye karar verdi.
137:7.5 Bu bekleyiş sürecinde, İsa birlikteliklerine, Filistin’in çeşitli dini topluluklarına ve siyasi partilerine karşı onların tutumlarının nasıl olması gerektiğini öğretmeyi amaçlamıştı. İsa’nın sözleri her zaman, “Biz onların hepsini kazanmayı arzuluyoruz, ama bizler onların hiçbirine ait değiliz” olmuştu.
137:7.6 Bir arada tutulduğunda, kâtipler ve hahamlar Ferisiler olarak adlandırılmaktaydı. Onlar kendilerini “birliktelikler” şeklinde çağırmaktaydılar. Birçok açıdan onlar; yalnızca, Danyal olarak daha sonraki bir tanrı-elçisi tarafından bahsedilmiş bir inanç-savı biçiminde ölünün yeniden dirilişi gibi, İbrani yazıtlarında açık bir biçimde bulunmayan birçok öğretiyi almış olarak, Museviler arasında ilerleyici bir topluluktu[24].
137:7.7 Sadukiler; din adamlığı kurumundan meydana gelmiş olup, belirli düzeyde varlıklı olan Museviler’idi. Onlar, kanunun uygulanışının detaylarında bu türden katıcılar değillerdi. Ferisiler ve Sadukiler gerçekten de, mezheplerden ziyade, dini partilerdi.
137:7.8 Esseniler; şartları belirli açılardan Ferisiler’inkilerden daha talepkar olan, Makabi isyanı sürecinde ortaya çıkmış bir biçimde, gerçek bir dini mezhepti. Onlar; birçok Ferisi inanışı ve uygulamalarını almış, manastırlarda bir kardeşlik olarak yaşamış, evlilikten uzak durmuş ve her şeye ortak bir biçimde sahip olmuştu. Onlar, melekler hakkındaki öğretilerde uzmanlaşmıştı.
137:7.9 Köktenciler, ateşli Musevi vatanseverlerden oluşmuş bir topluluktu. Onlar, Roma boyunduruğunun esaretinden kurtulmak için verilen mücadelede her türlü yolun mubah olduğunu önermişlerdi.
137:7.10 Hirodesçiler, Hirodes hanedanın bir yeniden kuruluşuyla doğrudan Roma yönetiminden özgürleşmeyi önermişlerdi.
137:7.11 Filistin’in tam ortasında, Musevi öğretilerine oldukça benzer görüşlere sahip olmalarına rağmen, “Museviler’in hiçbir alakalarının olmadığı” Samiriler yaşamıştı[25].
137:7.12 Küçük Nazari kardeşliğini de içine alan bir biçimde, bu partiler ve mezheplerin tümü, Mesih’in belli bir zaman zarfında gelişine inanmıştı. Onların hepsi, bir milli kurtarıcıyı aramışlardı. Ancak, İsa, kendisi ve takipçilerinin, bu düşünce ve uygulama okullarının herhangi biriyle ortaklık kuran konuma gelmeyeceğini kesin bir biçimde ortaya koymada oldukça açık ve netti. İnsan Evladı, ne bir Nazari ne de bir Esseni olacaktı.
137:7.13 Her ne kadar İsa daha sonra, havarilerin, Yahya’nın yapmış olduğu gibi, müjdeyi duyurmaya ve inananlara öğretimde bulunmaya koyulmalarını emretmişse de, o vurgusunu, “cennetin krallığının iyi haberlerini”nin duyurusunda yapmıştı[26]. O her seferinde birlikteliklerine, “derin sevgiyi, merhameti ve anlayışı” açığa çıkarmaları zorunluluğunun altını çizmişti. O öncül bir biçimde takipçilerine, cennetin krallığının, insanların kalplerinde Tanrı’nın tahta çıkışı ile ilgili olan bir ruhsal deneyim olduğu öğretmişti.
137:7.14 Ve, onlar böylece, etkin kamu duyurusuna adım atmadan önce bekleyerek vakit geçirirlerken, İsa ve bu yedi kişi, her haftanın iki akşamını sinagogda İbrani yazıtlarının çalışarak geçirmişti. Daha sonraki yıllarda, yoğun kamu çalışmasının süreçlerinden sonra, havariler bu dört ayı, Üstün ile birlikteliklerinin tümü içinde en kıymetli ve en yararlı olanı şeklinde görmüşlerdi. İsa bu kişilere, anlayabilecekleri her şeyi öğretmişti. O, kendilerine haddinden fazla öğretmenin hatasında bulunmamıştı. O, kavrama yetilerinin çok fazlasıyla ötesinde bulunan gerçekliğin sunumuyla kafa karışıklığına neden olmamıştı.
137:8.1 Haziran ayının 22’sinde, Şabat günü, ilk duyuru gezilerine çıkmadan önce ve Yahya’nın hapsedilişinden yaklaşık olarak on gün sonra, İsa, Kapernaum’a havarilerini getirişinden beri ikinci kez sinagogun vaaz kürsünde bulunmuştu.
137:8.2 “Krallık” üzerine olan bu vaazın verilişinden birkaç gün önce, İsa gemi atölyesinde çalışırken, Petrus kendisine, İsa’nın tutuklanışının haberini getirmişti[27][28]. İsa aletlerini bir kez daha tezgâha koymuş, iş elbisesini çıkarmış, ve Petrus’a şunu söylemişti: “Yaratıcı’nın vakti geldi. Haydi hep beraber, krallığın müjdesini duyurmak için hazırlanalım.”
137:8.3 İsa marangoz tezgâhındaki son işini, M.S. 26.yılda, Haziran ayının 18’nde, bu Salı günü gerçekleştirmişti. Petrus, öğleden sonrasının ortalarında atölyeden çabucak ayrılmış olup, birlikteliklerinin hepsini bir araya toplamıştı ve, onları kıyıda bir küçük bir ağaç topluluğunda bırakıp, İsa’yı bulmak için ayrılmıştı. Ancak, Petrus İsa’yı bulamamıştı zira, Üstün, dua etmek için başka bir ağaç topluluğuna gitmişti. Ve, onlar İsa’yı, kendisi Zübeyde’nin evine geri dönüp, yiyecek istediği o geç akşama kadar görmemişti. Ertesi gün İsa kardeşi Yakub’u, yaklaşmakta olan Şabat günü için sinagogda konuşma ayrıcalığı talep etmek amacıyla göndermişti. Ve, sinagogun yöneticisi, İsa’nın bir kez daha ayini yönetmeye gönüllü olmasından fazlasıyla mutluluk duymuştu.
137:8.4 İsa, kamu sürecinin doğrudan bir biçimde arzu edilmiş çabası olarak Tanrı’nın krallığı üzerinde bu çok önemli vaazı vermeden önce, Yazıtlar’dan şu metinleri okumuştu: “Sizler bana, bir kutsal insan topluluğu olarak, din-adamlarının bir krallığı olacaksınız. Yahveh bizlerin yargıcı, Yahveh bizlerin yasa koyucusu, Yahveh bizlerin kralıdır; o bizleri koruyacaktır. Yahveh benim kralım ve benim Tanrım’dır. O, tüm yeryüzünün üzerinde büyük bir kraldır. Derin sevgi dolu iyilik, bu krallıkta İsrail’in üzerinedir. Koruyucu’nun ihtişamı kutsansın, çünkü o bizim Kralımız’dır[29].”
137:8.5 Okumayı bitirdiğinde, İsa şunu söyledi:
137:8.6 “Ben, Yaratıcı’nın krallığının oluşumunu duyurmak için geldim. Ve, bu krallık, zengin ve fakir olan, özgür ve esaret altındaki, Musevi ve Musevi-olmayanların ibadet eden ruhlarını içine alacaktır; zira, Babam, hiçbir biçimde kişileri ayırmaz; onun derin sevgisi ve merhameti herkes üzerinedir[30].
137:8.7 “Cennet içindeki Yaratıcı, insanların akıllarında ikamet etmek için kendi ruhaniyetini göndermektedir; ve, ben yeryüzü üzerindeki görevimi tamamladığımda, benzer bir biçimde Gerçekliğin Ruhaniyeti her bedenin üzerine yağdırılmış olacak. Ve, Babamın Ruhaniyeti ve Gerçekliğin Ruhaniyeti sizleri, ruhsal anlayışa ve kutsal doğruluğa ait gelen krallığının bir parçası kılacak. Benim krallığım bu dünyaya ait değildir. İnsan Evladı, bir gücün tahtının veya bir dünyasal ihtişamın krallığının kuruluşu için savaşlarda orduları yönlendirmeyecektir. Benim krallığım geldiğinde sizler İnsan Evladını, sonsuza kadar süren Yaratıcı’nın açığa çıkarılışı niteliğindeki Barışın Prensi olarak tanıyacaksınız. Bu dünyanın çocukları, bu dünyanın krallıklarının oluşumu ve genişlemesi için savaşmaktadır; ancak, benim takipçilerim cennetin krallığına, ahlaki kararlarıyla ve ruhaniyet zaferleri ile gireceklerdir; ve, onlar bir kez bu krallığın içine girdiklerinde, neşeyi, doğruluğu ve ebedi yaşamı bulacaklardır[31].
137:8.8 “İlk önce, krallığa girmeyi arzulamış olanlar, ve böylece Babamınki gibi karakterin bir soyluluğunu amaç edinmeye başlayanlar, yakın bir zaman içinde ihtiyaç duyulan her şeyi ellerinde bulunduracaklardır. Ancak, size şunu tüm içtenliğimle söylüyorum: Krallığa, küçük bir çocuğun inancı ve güven duyan bağlılığı ile girmeyi amaçlamadığınız müddetçe, hiçbir biçimde buraya kabul alamazsınız[32].
137:8.9 “Krallık burada veya krallık orada gibi şeyler söyleyerek sizlere gelenlere aldanmayın; zira, Babamın krallığı, görünebilen ve maddi şeylerle ilgili değildir. Ve, bu krallık, şu an içinde bile aranızdadır; zira, Tanrı’nın ruhaniyetinin insan ruhuna öğretimde bulunduğu ve onu yönlendirdiği yerde, hâlihazırda cennetin krallığı bulunmaktadır. Ve, Tanrı’nın bu krallığı, Kutsal Ruhaniyet’deki doğruluk, barış ve neşedir[33].
137:8.10 “Yahya gerçekten de sizleri, tövbenizin simgesi ve günahlarınızın bağışlanması için vaftiz etmiştir; ancak, cennetsel krallığa girdiğinizde, sizler, Kutsal Ruhaniyet ile vaftiz edileceksiniz[34].
137:8.11 “Babamın krallığında, ne Museviler, ne de Musevi olmayanlar bulunacak, yalnızca hizmet vasıtasıyla kusursuzluğu arayanlar olacak; zira, şunu duyuruyorum ki, Babamın krallığında çok iyi bireyler olacaklar, ilk önce herkese hizmet eder hale gelmek zorundadırlar. Eğer sizler akranlarınıza hizmet etmeye gönüllüyseniz, tıpkı, yaratılmışın suretinde hizmet ederek, onun krallığı içinde Babam ile yakın bir zaman içinde oturacağım gibi, benim krallığımda benimle bir oturmalısınız[35].
137:8.12 “Bu yeni krallık, bir tarlanın iyi toprağında büyüyen bir tohum gibidir. O bütüncül meyveye birden erişmemektedir. İnsan ruhunda krallığın oluşumu ile, krallığın, sonsuza kadar sürecek doğruluğun ve ebedi kurtuluşun bütüncül meyvesine doğru olgunlaştığı an arasında belirli bir zaman zarfı geçmektedir[36].
137:8.13 “Ve, sizlere duyurmakta olduğum bu krallık, gücün ve bolluğun bir hükümdarlığı değildir. Cennetin krallığı, bir et veya içki hususu değildir; bunun yerine o, cennette olan Babam için kusursuz hale gelmiş hizmette, ilerleyen doğruluğun ve artan neşenin bir yaşamıdır. Baba dünyasının çocuklarına, “Sizlerin nihai olarak kusursuz, tıpkı benim gibi kusursuz olmanız benim iradem değil midir?” demedi mi?[37]
137:8.14 “Ben, krallığın iyi haberlerini duyurmak için geldim. Bu krallığa girecek olanların ağır yüklerine yenileri eklemek için gelmedim. Ben yeni ve daha iyi yolu duyuruyorum; ve, gelmekte olan krallığa girmeye yetkin olanlar memnuniyetle, kutsal huzuru deneyimleyeceklerdir. Ve, cennetin krallığına girmek için ödeyeceğiniz her türlü bedelden bağımsız olarak, dünyanın şeylerinde size ne mal olduysa, bu dünya içinde, ve gelecek ebedi yaşamın çağında, neşe ve ruhsal ilerleyişin kat be katını alacaksınız[38].
137:8.15 “Yaratıcı’nın krallığına giriş orduların ilerleyişini, bu dünyanın yıkılmış krallıklarını, esaret boyunduruğundan kurtuluşu beklememektedir. Cennetin krallığı yakındadır; ve, oraya girenlerin hepsi, cömert bağımsızlığı ve neşeli kurtuluşu bulacaktır[39].
137:8.16 “Bu krallık, sonsuza kadar sürecek bir egemenliktir. Krallığa girenler, Babam’a yükseleceklerdir; onlar kesin bir biçimde, Cennet içinde onun ihtişamının sağ koluna erişeceklerdir. Ve, cennetin krallığına girmiş olan herkes, Tanrı’nın evlatları haline geleceklerdir; ve, gelecek çağda böylece onlar, Yaratıcı’ya yükseleceklerdir. Ve, ben, doğru hale gelecek kişileri çağırmak için değil, günahkârları ve kutsal kusursuzluğun doğruluğu için açlık ve susuzluk duymakta olan herkesi çağırmak için geldim[40].
137:8.17 “Yahya, krallığa sizleri hazırlamak amacıyla tövbeyi duyurarak geldi; şimdi ben size, cennetin krallığına girmenin bedeli olarak, Tanrı’nın hediyesi niteliğindeki inancı duyurmak için geldim. Eğer siz, yalnızca, Babamın sizi sonsuz bir sevgi ile derinden sevdiğine inanacak olursanız, bunun sonrasında sizler, Tanrı’nın krallığı içinde olacaksınız[41].”
137:8.18 İsa böyle konuştuktan sonra, oturdu. Onu duymuş olan herkes, sözleri karşısında hayretler içinde kaldı. Onun takipçileri şaşkınlık içerisindelerdi. Ancak, insanlar, bu Tanrı-insanının dudaklarından iyi haberleri almaya hazır değillerdi. Onu duymuş olanların yaklaşık olarak üçte biri, İsa’nın iletisine, onu bütünüyle kavrayamamış olsalar da inanmışlardı yaklaşık olarak başka üçte biri, kalplerinde, beklenilen krallığın bu türden tamamiyle ruhsal olan bir kavramsallaşmasını reddetmeye hazırken, geride kalan üçte biri ise, birçoğu onun gerçekten de “kendini kaybetmiş olduğuna” inanan bir biçimde, İsa’nın öğretisini kavrayamamıştı[42].