İngilizce Urantia Kitabı, 2006'dan beri dünya çapında Kamu Malıdır.
Çeviriler: © 2021 Urantia Society of Greater New York
Makale 183. İsa’nın İhanet Edilişi ve Tutuklanışı |
Dizin
Tek versiyon |
Makale 185. Pilatus Karşısındaki Mahkeme |
BEFORE THE SANHEDRIN COURT
SANHEDRIN MAHKEMESI ÖNÜNDE
1955 184:0.1 REPRESENTATIVES of Annas had secretly instructed the captain of the Roman soldiers to bring Jesus immediately to the palace of Annas after he had been arrested. The former high priest desired to maintain his prestige as the chief ecclesiastical authority of the Jews. He also had another purpose in detaining Jesus at his house for several hours, and that was to allow time for legally calling together the court of the Sanhedrin. It was not lawful to convene the Sanhedrin court before the time of the offering of the morning sacrifice in the temple, and this sacrifice was offered about three o’clock in the morning.
2021 184:0.1 ANNAS’ın temsilcileri gizli bir biçimde Romalı askerlerin kumandanına, tutuklanışından sonra İsa’yı kendi Annas’ın sarayına getirmesi yönergesinde bulunmuştu. Eski yüksek din-adamı, Musevilerin baş din-kurumsal makamı olarak kendi konumunu idare etmeyi sürdürme arzusundaydı. O aynı zamanda, birkaç saat boyunca İsa’yı kendi evinde gözaltına almanın başka bir amacını taşımaktaydı ve, Sanhedrin heyetinin yasal bir biçimde bir araya toplanması için zaman sağlamaktı. Mabette sabah fedasını sunma vaktinden önce Sanhedrin mahkemesini toplamak kanuna uygun düşen bir şey değildi; ve, bu feda, sabah yaklaşık olarak üç sularında sunulmuştu.
1955 184:0.2 Annas knew that a court of Sanhedrists was in waiting at the palace of his son-in-law, Caiaphas. Some thirty members of the Sanhedrin had gathered at the home of the high priest by midnight so that they would be ready to sit in judgment on Jesus when he might be brought before them. Only those members were assembled who were strongly and openly opposed to Jesus and his teaching since it required only twenty-three to constitute a trial court.
2021 184:0.2 Annas, Sanhedrinlerin bir mahkemesinin damadı olan Kaiaphas’ın sarayında beklemekte olduğunu biliyordu. Sanhedrin’in yaklaşık olarak otuz üyesi, İsa önlerine çıkarıldıklarında ona dair karara varmaya hazır olabilsinler diye, gece vakti yüksek din-adamının evinde toplanmıştı. Yalnızca, İsa’ya ve onun öğretisine güçlü bir biçimde karşı çıkmış olan kişiler toplanmıştı çünkü bir yargı mahkemesi oluşturmak için yirmi üç kişi yetiyordu.
1955 184:0.3 Jesus spent about three hours at the palace of Annas on Mount Olivet, not far from the garden of Gethsemane, where they arrested him. John Zebedee was free and safe in the palace of Annas not only because of the word of the Roman captain, but also because he and his brother James were well known to the older servants, having many times been guests at the palace as the former high priest was a distant relative of their mother, Salome.
2021 184:0.3 İsa yaklaşık olarak üç saati, kendisini tutuklamış oldukları yer olan Gethsemane’nin bahçesinden çok uzak bir yerde bulunmayan Zeytindağı’ndaki Annas’ın sarayında geçirmişti. Yahya Zübeyde yalnızca Romalı kumandanın sözü ile özgür ve güvende değildi; o, eski yüksek din-adamının anneleri Şalome’nin uzak bir akrabası olmasıyla Yakub’un kıdemli hizmetçiler tarafından oldukça iyi bilinir olması nedeniyle de bu konumdaydı.
1. EXAMINATION BY ANNAS
1. ANNAS’IN SORGUSU
1955 184:1.1 Annas, enriched by the temple revenues, his son-in-law the acting high priest, and with his relations to the Roman authorities, was indeed the most powerful single individual in all Jewry. He was a suave and politic planner and plotter. He desired to direct the matter of disposing of Jesus; he feared to trust such an important undertaking wholly to his brusque and aggressive son-in-law. Annas wanted to make sure that the Master’s trial was kept in the hands of the Sadducees; he feared the possible sympathy of some of the Pharisees, seeing that practically all of those members of the Sanhedrin who had espoused the cause of Jesus were Pharisees.
2021 184:1.1 Annas, tapınak gelirleriyle zenginleşmiş, damadının vekil din-adamı oluşu ve Romalı yöneticiler ile olan ilişkilere sahip olan bir halde, Musevilerin tümü içinde kişisel en büyük güce sahip olan bir kişiydi. O, İsa’dan kurtuluş hususunu yönetme arzusundaydı bu türden önemli bir sorumluluğunun tamamiyle, kaba ve saldırgan damadına emanet edilmesinden korkmaktaydı. Annas, Üstün’ün yargılanışının Saddukilerin ellinde gerçekleşmesini teminat altına almayı istemişti; o, İsa’nın amacına destek vermiş olan Sanhedrin üyelerinin neredeyse tamamının Ferisiler olduğunu gören bir halde, Ferisilerin bazılarının göstereceği muhtemel duygudaşlıktan korkmuştu.
1955 184:1.2 Annas had not seen Jesus for several years, not since the time when the Master called at his house and immediately left upon observing his coldness and reserve in receiving him. Annas had thought to presume on this early acquaintance and thereby attempt to persuade Jesus to abandon his claims and leave Palestine. He was reluctant to participate in the murder of a good man and had reasoned that Jesus might choose to leave the country rather than to suffer death. But when Annas stood before the stalwart and determined Galilean, he knew at once that it would be useless to make such proposals. Jesus was even more majestic and well poised than Annas remembered him.
2021 184:1.2 Annas, Üstün’ü evine çağırdığı ve onun kendisinin sahip olduğu soğukluğunu ve şerhleri gördüğünde derhal ayrıldığından beri, İsa’yı birkaç yıldır görmemişti. Annas, bu öncül tanışmada kendinden emin bir tutum takınmış olup, böylece İsa’yı savlarını terk edip onun Filistin’den ayrılmasına ikna etme girişiminde bulunmuştu. O, iyi bir insanın öldürülmesine katılmaya gönülsüz olup, İsa’nın ölümle yüzleşmek yerine ülkeden ayrılmayı terk edebileceğini düşünmüştü. Ancak, Annas güçlü ve kararlı Celileliyi gördüğünde, anında bu türden öneride bulunmanın nafile olduğunu anlamıştı. İsa, Annas’ın onu hatırladığından bile daha ihtişamlı ve ne yaptığını bilir görünmekteydi.
1955 184:1.3 When Jesus was young, Annas had taken a great interest in him, but now his revenues were threatened by what Jesus had so recently done in driving the money-changers and other commercial traders out of the temple. This act had aroused the enmity of the former high priest far more than had Jesus’ teachings.
2021 184:1.3 İsa gençken, Annas ona büyük bir ilgi beslemişti; ancak, şimdi onun gelirleri, İsa’nın oldukça yakın bir süre içinde para takasçılarını ve diğer kar peşindeki tüccarları mabetten sürmesi nedeniyle, tehdit altındaydı. Bu eylem, İsa’nın öğretilerinden çok daha fazla bir biçimde eski yüksek din-adamının düşmanlığını kazanmıştı.
1955 184:1.4 Annas entered his spacious audience chamber, seated himself in a large chair, and commanded that Jesus be brought before him. After a few moments spent in silently surveying the Master, he said: “You realize that something must be done about your teaching since you are disturbing the peace and order of our country.” As Annas looked inquiringly at Jesus, the Master looked full into his eyes but made no reply. Again Annas spoke, “What are the names of your disciples, besides Simon Zelotes, the agitator?” Again Jesus looked down upon him, but he did not answer.
2021 184:1.4 Annas, büyük bir koltuğa kendisini oturtan bir halde, büyük kalabalık odasına girmiş ve İsa’nın karşısına çıkarılmasını emretmişti. Üstün’ü sessizce incelemeyle geçen birkaç dakikadan sonra, Annas: “Anlıyorsun, senin öğretine dair bir şey yapılmalı çünkü sen ülkemizin huzurunu ve düzenini bozuyorsun.” Annas İsa’ya sorusuna cevap ister bir biçimde bakarken, Üstün tam da onun gözleri içine baktı, ancak bir cevapta bulunmadı. Tekrar Anna söz aldı: “Kışkırtıcı olan Şimon Zelotes dışında, takipçilerin isimleri neler?” Ve, İsa tekrar bakışlarını onun üzerine indirdi, ancak o cevap vermedi.
1955 184:1.5 Annas was considerably disturbed by Jesus’ refusal to answer his questions, so much so that he said to him: “Do you have no care as to whether I am friendly to you or not? Do you have no regard for the power I have in determining the issues of your coming trial?” When Jesus heard this, he said: “Annas, you know that you could have no power over me unless it were permitted by my Father. Some would destroy the Son of Man because they are ignorant; they know no better, but you, friend, know what you are doing. How can you, therefore, reject the light of God?”
2021 184:1.5 Annas, İsa’nın kendi sorularını cevaplamayı reddedişi karşısında dikkate değer biçimde rahatsız olmuştu; öyle ki, kendisine şunu söyledi: “Benim sana dostane olup olmamamı hiçbir şekilde önemsemiyorsun değil mi? Senin gelmekte olan mahkemenin sonucunu belirlemekte sahip olduğum güce dair hiçbir şeyi önemsemiyorsun?” İsa bunu duyduğunda, şunu söyledi: “Annas, biliyorsun, Babam tarafından izin verilmedikçe senin benim üzerinde hiçbir güce sahip olamayacağını. Bazıları bilgisiz oldukları için İnsan Evladını yok etmek istiyor; onlar daha iyisini bilmiyor, ama, sen, arkadaş, ne yaptığını biliyorsun. Bu nedenle nasıl olur da Tanrı’nın ışığını reddedebilirsin?”
1955 184:1.6 The kindly manner in which Jesus spoke to Annas almost bewildered him. But he had already determined in his mind that Jesus must either leave Palestine or die; so he summoned up his courage and asked: “Just what is it you are trying to teach the people? What do you claim to be?” Jesus answered: “You know full well that I have spoken openly to the world. I have taught in the synagogues and many times in the temple, where all the Jews and many of the gentiles have heard me. In secret I have spoken nothing; why, then, do you ask me about my teaching? Why do you not summon those who have heard me and inquire of them? Behold, all Jerusalem has heard that which I have spoken even if you have not yourself heard these teachings.” But before Annas could make reply, the chief steward of the palace, who was standing near, struck Jesus in the face with his hand, saying, “How dare you answer the high priest with such words?” Annas spoke no words of rebuke to his steward, but Jesus addressed him, saying, “My friend, if I have spoken evil, bear witness against the evil; but if I have spoken the truth, why, then, should you smite me?”
2021 184:1.6 İsa’nın Annas ile konuşmasında takınmış olduğu nazik tutum neredeyse onun aklını başından almıştı. Ancak, o hâlihazırda aklında, İsa’nın ya Filistin’den ayrılması ya da ölmesi kararına varmıştı böylece o, cesaretini topladı ve şu soruyu sordu: “İnsanlara tam da neyi öğretmeye çalışıyorsun? Kendini ne olarak duyuruyorsun?” İsa cevap verdi: “Sen benim dünyaya apaçık bir biçimde konuştuğumu çok iyi bilmektesin. Ben, Musevilerin tümünün ve gentilelilerin çoğunun beni duymuş oldukları yer olan sinagoglarda ve birçok kez mabette öğretimde bulundum. Sen beni duymuş olanları çağırmıyorsun ve onlara bunu sormuyorsun? Bak, tüm Kudüs, kendin bu öğretileri duymamış olsan bile benim söylediğim şeyleri duydu.” Ancak, Annas daha cevap veremeden, yakında bulunan sarayın baş gözetçisi, şunu söyleyen bir biçimde, eliyle İsa’nın yüzüne vurmuştu: “Nasıl olur da yüksek din-adamına bu şekilde cevap verme cüreti gösteriyorsun?” Annas gözetçiye hiçbir uyarı cümlesinde bulunmadı ancak İsa, şunu söyler bir halde, kendisine hitap etti: “Benim arkadaşım, eğer ben kötü olanı söylediysem, kötülüğe karşı gel; ancak, eğer gerçeği söylediysem, o zaman beni yine dövmen gerekir mi?”[1]
1955 184:1.7 Although Annas regretted that his steward had struck Jesus, he was too proud to take notice of the matter. In his confusion he went into another room, leaving Jesus alone with the household attendants and the temple guards for almost an hour.
2021 184:1.7 Her ne kadar Annas gözetçisinin İsa’ya vurmasından pişmanlık duysa da, bu meseleye önem verdiğini göstermeyecek kadar kibirliydi. Kafa karışıklığı içinde o, neredeyse bir saat boyunca ev görevlileri ve mabet muhafızlarıyla birlikte İsa’dan ayrılan bir biçimde, başka odaya gitmişti.
1955 184:1.8 When he returned, going up to the Master’s side, he said, “Do you claim to be the Messiah, the deliverer of Israel?” Said Jesus: “Annas, you have known me from the times of my youth. You know that I claim to be nothing except that which my Father has appointed, and that I have been sent to all men, gentile as well as Jew.” Then said Annas: “I have been told that you have claimed to be the Messiah; is that true?” Jesus looked upon Annas but only replied, “So you have said.”
2021 184:1.8 Geri döndüğünde, Üstün’ün yanına giden bir biçimde, şunu söyledi: “Kendinin, İsrail’in kurtarıcısı olarak, Mesih olduğunu mu duyuruyorsun?” İsa: “Annas sen beni gençliğim zamanlarından beri biliyorsun. Ben, Babamın beni görevlendirdiğinden başka bir şey olduğumu söylemiyorum; ve benim insanların tümüne Musevilere ek olarak gentilelere gönderilmiş olduğumu.” Bunun ardından Annas: “Bana senin kendini Mesih olarak duyurmuş olduğun söylendi; bu doğru mu?” İsa Annas’a doğru bakıp, yalnızca: “Söylediğin gibi.”[2]
1955 184:1.9 About this time messengers arrived from the palace of Caiaphas to inquire what time Jesus would be brought before the court of the Sanhedrin, and since it was nearing the break of day, Annas thought best to send Jesus bound and in the custody of the temple guards to Caiaphas. He himself followed after them shortly.
2021 184:1.9 Bu zaman zarfında ulaklar, İsa’nın Sanhedrin mahkeme önüne çıkarılma saatini öğrenmek için gitmiş oldukları Kaiaphas’ın sarayından gelmişlerdi; ve, gün ağarmaya yaklaştığı için, Annas İsa’yı tutuklu halde ve mabet muhafızlarının gözetiminde Kaiaphas’a göndermenin en iyisi olduğunu düşündü[3]. Onun kendisi onları kısa bir süre sonra takip etmişti.
2. PETER IN THE COURTYARD
2. BAHÇEDE PETRUS
1955 184:2.1 As the band of guards and soldiers approached the entrance to the palace of Annas, John Zebedee was marching by the side of the captain of the Roman soldiers. Judas had dropped some distance behind, and Simon Peter followed afar off. After John had entered the palace courtyard with Jesus and the guards, Judas came up to the gate but, seeing Jesus and John, went on over to the home of Caiaphas, where he knew the real trial of the Master would later take place. Soon after Judas had left, Simon Peter arrived, and as he stood before the gate, John saw him just as they were about to take Jesus into the palace. The portress who kept the gate knew John, and when he spoke to her, requesting that she let Peter in, she gladly assented.
2021 184:2.1 Muhafızlardan ve askerlerden meydana gelen kafile Annas’ın sarayına olan girişe yaklaştığında, Yahya Zübeyde Romalı askerlerin kumandanı yanında ilerlemekteydi. Yudas belirli bir uzaklıkta arkada kalmış olup, Şimon Petrus onları uzaktan takip etmekteydi. Yahya İsa ve muhafızlarla birlikte sarayın bahçesine girdiğinde, Yudas kapıya gelmişti; ancak, İsa ve Yahya’yı gören bir halde, Üstün’ün gerçek mahkemesinin daha sonra gerçekleşeceği yer olan Kaiaphas’ın evinin yolunu tutmuştu. Yudas’ın ayrılmasından kısa bir süre sonra Şimon Petrus varmıştı ve, Yahya, kapı önünde duran bir konumda Şimon’u, onlar tam İsa’yı saraya almak üzereyken görmüştü. Kapıyı tutmakta olan kapı görevlisi Yahya’yı tanımaktaydı, ve Yahya bu kadınla konuştuğunda, onun Petrus’u içeri almasını rica etmişti; görevli güler yüzle buna rıza göstermişti.
1955 184:2.2 Peter, upon entering the courtyard, went over to the charcoal fire and sought to warm himself, for the night was chilly. He felt very much out of place here among the enemies of Jesus, and indeed he was out of place. The Master had not instructed him to keep near at hand as he had admonished John. Peter belonged with the other apostles, who had been specifically warned not to endanger their lives during these times of the trial and crucifixion of their Master.
2021 184:2.2 Petrus, bahçeye girmesi üzerine, kömür ateşine doğru gitmiş, ısınmak istemişti; zira bu gece soğuk bir geceydi[4]. O kendisini, İsa’nın düşmanları arasında hiçte istenmeyen bir konumda hissetmişti; ve, o gerçekten de, istenmeyen bir konumdaydı. Üstün kendisine, Yahya’ya tembihlemiş olduğu gibi yakında bulunma yönergesinde bulunmamıştı. Petrus, Üstünlerinin mahkemeyi ve çarmıhı deneyimleyecek olduğu bu süreçler boyunca yaşamlarını tehlikeye atmama hususunda özellikle uyarılmış olan, diğer havarilere ait haldeydi.
1955 184:2.3 Peter threw away his sword shortly before he came up to the palace gate so that he entered the courtyard of Annas unarmed. His mind was in a whirl of confusion; he could scarcely realize that Jesus had been arrested. He could not grasp the reality of the situation—that he was here in the courtyard of Annas, warming himself beside the servants of the high priest. He wondered what the other apostles were doing and, in turning over in his mind as to how John came to be admitted to the palace, concluded that it was because he was known to the servants, since he had bidden the gate-keeper admit him.
2021 184:2.3 Petrus, Annas’ın bahçesine silahsız girebilmek için, saray kapısına varmadan kısa bir mesafe önce kılıcını atmıştı. Onun aklı çalkantılı bir kafa karışıklığı içindeydi; o, İsa’nın tutuklanmış olduğunun neredeyse hiçbir biçimde farkına varmamıştı. O, durumun gerçekliğini kavrayamıyordu — Annas’ın bahçesinde bulunuşunu, yüksek din-adamının hizmetçileri yanında kendisini ısıtışını. O, diğer havarilerin ne yapmakta olduğunu merak etti; ve, Yahya’nın bu saraya nasıl kabul edilmiş olduğunu aklında evirip çevirdikten sonra, nihai bir biçimde, Yahya’nın hizmetçiler tarafından bilinmekte oluşu, ve onun istemesi sonucunda kendisinin içeri alındığı yargısına varmıştı.
1955 184:2.4 Shortly after the portress let Peter in, and while he was warming himself by the fire, she went over to him and mischievously said, “Are you not also one of this man’s disciples?” Now Peter should not have been surprised at this recognition, for it was John who had requested that the girl let him pass through the palace gates; but he was in such a tense nervous state that this identification as a disciple threw him off his balance, and with only one thought uppermost in his mind—the thought of escaping with his life—he promptly answered the maid’s question by saying, “I am not.”
2021 184:2.4 Kapı bekçisinin Petrus’u içeri almasından kısa bir süre sonra, ve o kendisini ateş çevresinde ısıtırken, bekçi kendisine gidip, kötü niyetle şunu söyledi: “Yoksa sen de bu adamın takipçilerinden biri değil misin?” Bu aşamada Petrus bu şekilde tanınmaktan şaşkınlık içerisine düşmüştü; zira, kendisinin saray kapılarından geçmesine izin vermesini talep etmiş kişi Yahya’idi; ancak, o, öyle bir gerilim duyan düzeydeydi ki, ve aklında tek önemli bir düşünceyle — yaşamı için kaçma düşüncesi ile — kadın hizmetçinin sorusuna hızlıca: “Değilim şeklinde cevapladı[5].”
1955 184:2.5 Very soon another servant came up to Peter and asked: “Did I not see you in the garden when they arrested this fellow? Are you not also one of his followers?” Peter was now thoroughly alarmed; he saw no way of safely escaping from these accusers; so he vehemently denied all connection with Jesus, saying, “I know not this man, neither am I one of his followers.”
2021 184:2.5 Çok yakın bir süre içinde başka bir hizmetçi Petrus’a geldi ve şunu sordu: “Onlar bu kişiyi yakalarken ben seni bahçede görmedim mi?” Petrus bu aşamada tamamiyle tetiğe geçmişti; o, bu suçlayıcılardan güvende bir biçimde kaçmanın hiçbir yolunu görememekteydi; böylece, o çok güçlü bir biçimde, şunu söyler halde, İsa ile tüm ilişkisini reddetti: “Ben bu adamı tanımıyorum, ben ne de onun takipçilerinden biriyim[6].”
1955 184:2.6 About this time the portress of the gate drew Peter to one side and said: “I am sure you are a disciple of this Jesus, not only because one of his followers bade me let you in the courtyard, but my sister here has seen you in the temple with this man. Why do you deny this?” When Peter heard the maid accuse him, he denied all knowledge of Jesus with much cursing and swearing, again saying, “I am not this man’s follower; I do not even know him; I never heard of him before.”
2021 184:2.6 Yaklaşık olarak bu zaman zarfında, kapı görevlisi Petrus’u bir kenara çekip kendisine şunu söyledi: “Ben senin bu İsa’nın bir takipçisi olduğunu biliyorum; yalnızca onun takipçilerinden biri benden senin bahçeye kabul edilmeni istemedi, aynı zamanda burada benim kız kardeşim seni mabette bu kişiyle görmüş. Neden bunu reddediyorsun?” Petrus bu hizmetçinin kendisini suçladığını duyduğunda, fazlasıyla kötü dille ve küfürle, şunu söyler bir halde, İsa’ya dair sahip olduğu her türlü bilgiyi reddetti: “Ben bu adamın takipçisi değilim; ben onu bilmiyorum bile; ben daha önce ona dair hiçbir şey duymadım[7].”
1955 184:2.7 Peter left the fireside for a time while he walked about the courtyard. He would have liked to have escaped, but he feared to attract attention to himself. Getting cold, he returned to the fireside, and one of the men standing near him said: “Surely you are one of this man’s disciples. This Jesus is a Galilean, and your speech betrays you, for you also speak as a Galilean.” And again Peter denied all connection with his Master.
2021 184:2.7 Petrus bahçe etrafında yürürken, bir süreliğine ateş yanından ayrılmıştı. O fazlasıyla ayrılmayı isterdi; ancak, o, ilgiyi kendisine çekmekten korkmuştu. Üşüyen bir halde, ateş yakınına geri döndü, ve yakınında duran kişilerden bir tanesi kendisine: “Kesin bir biçimde sen bu adamın takipçilerinden bir tanesisin. Bu İsa bir Celileli, ve senin konuşman seni ele veriyor; zira sen bir Celileli gibi konuşuyorsun.” Ve, tekrar, Petrus Üstünü ile her türlü ilişkiyi reddetmişti.
1955 184:2.8 Peter was so perturbed that he sought to escape contact with his accusers by going away from the fire and remaining by himself on the porch. After more than an hour of this isolation, the gate-keeper and her sister chanced to meet him, and both of them again teasingly charged him with being a follower of Jesus. And again he denied the accusation. Just as he had once more denied all connection with Jesus, the cock crowed, and Peter remembered the words of warning spoken to him by his Master earlier that same night. As he stood there, heavy of heart and crushed with the sense of guilt, the palace doors opened, and the guards led Jesus past on the way to Caiaphas. As the Master passed Peter, he saw, by the light of the torches, the look of despair on the face of his former self-confident and superficially brave apostle, and he turned and looked upon Peter. Peter never forgot that look as long as he lived. It was such a glance of commingled pity and love as mortal man had never beheld in the face of the Master.
2021 184:2.8 Petrus o kadar fazla rahatsız olmuştu ki, ateşten ayrılan ve avluda kendi başına kalan bir biçimde, suçlayıcılarıyla olan iletişimden kaçınmaya çalışmıştı. Bu bir saatlik tecritten sonra, kapıcı ve onun kız kardeşi kendisiyle tanışma şansına erişmişti; ve, onların ikisi de tekrar kendisiyle uğraşan bir biçimde, onun İsa’nın bir takipçisi olduğunu söylemişti. Ve, tekrar o suçlamayı reddetti. O, İsa ile olan her türlü ilişkiyi tam da bir kez daha reddederken, horoz öttü, ve Petrus o aynı gecenin erken saatlerinde Üstünü tarafından kendisine söylenmiş olan uyarı cümlelerini hatırladı[8][9][10]. Orada, kalbi ağır ve suçluluk duygusuyla çökmüş halde, dururken, sarayın kapıları açıldı, ve muhafızlar Kaiaphas’a olan yollarına devam etti. Üstün Petrus’un yanından geçerken, o, eski, kendinden emin ve yüzeysel cesarete sahip havarisinin yüzündeki umutsuzluğu, meşalelerin ışığı altında görmüş, ve dönüp Petrus’a gözlerini dikmişti[11]. Petrus yaşamı boyunca bu bakışı unutamadı. Fani insandan hiçbiri, Üstün’ün yüzünde ortaya çıkan acıma ve derin sevgiyle bu denli bütünleşmiş bir yüzü görmemişti.
1955 184:2.9 After Jesus and the guards passed out of the palace gates, Peter followed them, but only for a short distance. He could not go farther. He sat down by the side of the road and wept bitterly. And when he had shed these tears of agony, he turned his steps back toward the camp, hoping to find his brother, Andrew. On arriving at the camp, he found only David Zebedee, who sent a messenger to direct him to where his brother had gone to hide in Jerusalem.
2021 184:2.9 İsa ve muhafızlar saray kapılarından geçerken, Petrus kendilerini izlemişti; ancak sadece uzak bir mesafeden. O daha fazla ilerleyememişti. Yol kenarında oturup, hıçkıra hıçkıra ağladı[12]. Ve, ıstırabın bu yaşlarını döktükten sonra, ağabeyi Andreas’ı bulmayı umut eden bir biçimde, geldiği adımlarını takip ederek kampa geri döndü. Kampa ulaştığında, o yalnızca, ağabeyinin Kudüs’te saklanmak için gittiği yere kendisini götürecek bir ulağı görevlendirmiş bulunan, Davud Zübeyde’yi bulmuştu.
1955 184:2.10 Peter’s entire experience occurred in the courtyard of the palace of Annas on Mount Olivet. He did not follow Jesus to the palace of the high priest, Caiaphas. That Peter was brought to the realization that he had repeatedly denied his Master by the crowing of a cock indicates that this all occurred outside of Jerusalem since it was against the law to keep poultry within the city proper.
2021 184:2.10 Petrus bu tüm deneyimi, Zeytindağı’ndaki Annas’ın sarayının bahçesinde gerçekleşmişti. O İsa’yı, yüksek din-adamı olan Kaiaphas’ın sarayına takip etmemişti. Petrus’un, bir horozun ötüşü ile onun tekrar eden bir biçimde Üstün’ü reddetmiş oluşuna dair farkındalığı, tüm bunların Kudüs’ün dışında yaşanmış olduğuna işaret etmektedir; çünkü, şehrin sahip olduğu sınırları içinde kümes hayvanları beslemek kanuna aykırıydı.
1955 184:2.11 Until the crowing of the cock brought Peter to his better senses, he had only thought, as he walked up and down the porch to keep warm, how cleverly he had eluded the accusations of the servants, and how he had frustrated their purpose to identify him with Jesus. For the time being, he had only considered that these servants had no moral or legal right thus to question him, and he really congratulated himself over the manner in which he thought he had avoided being identified and possibly subjected to arrest and imprisonment. Not until the cock crowed did it occur to Peter that he had denied his Master. Not until Jesus looked upon him, did he realize that he had failed to live up to his privileges as an ambassador of the kingdom.
2021 184:2.11 Horozun ötüşünün Petrus’u acı bir biçimde kendine getirmesine kadar, o yalnızca, kendisini sıcak tutmak için aşağı yukarı yürürken, hizmetçilerin suçlamalarını nasıl zeki bir biçimde bertaraf ettiğini ve onların kendisini İsa ile ilişkilendirme amaçlarında kendilerine ne de fazla güçlük çıkardığını düşünmüştü. Bir süreliğine o sadece, bu hizmetçilerin kendisini bu şekilde sorgulamak için hiçbir ahlaki veya kanunsal hakka sahip olmadığını düşünmekteydi; ve, o gerçekten de, kimliğinin açığa çıkmasıyla muhtemel bir biçimde tutuklanmaktan ve hapse atılmaktan kaçtığı yöntemle kendisini tebrik etmekteydi. Horoz ötene kadar Petrus’un aklına, Üstününü reddettiği gerçeği düşmemişti. İsa kendisine bakana kadar, krallığın bir elçisi olarak sahip olduğu ayrıcalıklarına layık olmayı başaramadığını anlamamıştı.
1955 184:2.12 Having taken the first step along the path of compromise and least resistance, there was nothing apparent to Peter but to go on with the course of conduct decided upon. It requires a great and noble character, having started out wrong, to turn about and go right. All too often one’s own mind tends to justify continuance in the path of error when once it is entered upon.
2021 184:2.12 Tavizin ve olabilecek en küçük karşı koyuşun bu yolunda ilk adımını atmış bir halde, Petrus için, karar verilen davranışı sürmeden başka bir şey görünmemişti. Yanlış bir biçimde başlamış halde, geri dönmek ve doğru olanı yapmak büyük ve soylu karakteri gerektirmektedir. İnsanın öz aklı fazlasıyla sık gerçekleşen bir biçimde, bir kere girildiği zaman yanlışın yolunda devam edişi haklı çıkarma eğilimi göstermektedir.
1955 184:2.13 Peter never fully believed that he could be forgiven until he met his Master after the resurrection and saw that he was received just as before the experiences of this tragic night of the denials.
2021 184:2.13 Yeniden dirilişten sonra Üstünü ile buluşana kadar Petrus affedilebileceğine hiçbir zaman bütünüyle inanmamıştı ve, o, reddedişlerden meydana gelen bu acı gecenin deneyimleri karşısında tam da bunu almıştı.
3. BEFORE THE COURT OF SANHEDRISTS
3. SANHEDRINCILERIN MAHKEMESI ÖNÜNDE
1955 184:3.1 It was about half past three o’clock this Friday morning when the chief priest, Caiaphas, called the Sanhedrist court of inquiry to order and asked that Jesus be brought before them for his formal trial. On three previous occasions the Sanhedrin, by a large majority vote, had decreed the death of Jesus, had decided that he was worthy of death on informal charges of lawbreaking, blasphemy, and flouting the traditions of the fathers of Israel.
2021 184:3.1 Baş din-adamı olan Kaiaphas Sanhedrinci sorgu mahkemesini toplantıya çağırdığında ve İsa’nın resmi yargılanışı için onların önüne getirilmesini istediğinde, bu Cuma sabahı saat üç buçuk sularıydı[13]. Daha önceki toplantılarda Sanhedrin, büyük bir çoğunluk oyu ile, İsa’nın ölümü yargısında bulunmuştu; onun resmi olmayan bir biçimde, kanuna karşı gelme, Tanrı’ya saygısızlık ve İsrail’in atalarının geleneklerini küçük görme suçlamalarından suçlu bulunması nedeniyle ölüme layık olduğu kararlaştırılmıştı.
1955 184:3.2 This was not a regularly called meeting of the Sanhedrin and was not held in the usual place, the chamber of hewn stone in the temple. This was a special trial court of some thirty Sanhedrists and was convened in the palace of the high priest. John Zebedee was present with Jesus throughout this so-called trial.
2021 184:3.2 Bu, Sanhedrin’in düzenli bir biçimde toplanan bir oturumu değildi, ve o mabet içindeki yontulan taş odası biçimindeki olağan yerinde gerçekleştirilmemekteydi. Bu, yaklaşık olarak otuz kişiden meydana gelmiş Sanhedrin üyesinin özel bir yargılama mahkemesi olup, yüksek din-adamının sarayında toplanmıştı. Yahya Zübeyde, bu sözde mahkeme boyunca İsa ile birlikte hazırdı.
1955 184:3.3 How these chief priests, scribes, Sadducees, and some of the Pharisees flattered themselves that Jesus, the disturber of their position and the challenger of their authority, was now securely in their hands! And they were resolved that he should never live to escape their vengeful clutches.
2021 184:3.3 Baş din-adamları, kâtipler, Saddukiler ve Ferisilerin bazıları, kendi makamlarını rahatsız etmekte ve yönetim yetkilerini tehdit etmekte olan İsa’nın şimdi nasıl da ellerinde güvende oluşu karşısında kendilerini şımartmaktaydı! Ve, onlar, İsa’nın hiçbir zaman ihanetkar kollarından kaçamamasında kararlıydı.
1955 184:3.4 Ordinarily, the Jews, when trying a man on a capital charge, proceeded with great caution and provided every safeguard of fairness in the selection of witnesses and the entire conduct of the trial. But on this occasion, Caiaphas was more of a prosecutor than an unbiased judge.
2021 184:3.4 Olağan bir biçimde, Museviler, bir ölüm cezasıyla bir kişiyi yargıladıklarında, büyük bir dikkatle hareket etmekte olup, şahitlerin seçiminde ve mahkemenin bütüncül işleyişinde hakkaniyetin her türlü güvencesini sağlamaktaydılar. Ancak, bu sefer, Kaiaphas, tarafsız bir yargıdan çok bir savcı halindeydi.
1955 184:3.5 Jesus appeared before this court clothed in his usual garments and with his hands bound together behind his back. The entire court was startled and somewhat confused by his majestic appearance. Never had they gazed upon such a prisoner nor witnessed such composure in a man on trial for his life.
2021 184:3.5 İsa bu mahkeme önüne olağan kıyafetleri içinde ve elleri arkasında bağlı halde çıkmıştı[14]. Bütün mahkeme, onun ihtişamlı görünüşü karşısında etkilenmiş ve bir ölçüde şaşkınlığa düşmüşlerdi. Onlar daha öncesinde hiçbir zaman; ne bu türden bir tutsağı, ne de yaşamı için yargı halindeki bir adamın böyle bir rahatlığını görmüşlerdi.
1955 184:3.6 The Jewish law required that at least two witnesses must agree upon any point before a charge could be laid against the prisoner. Judas could not be used as a witness against Jesus because the Jewish law specifically forbade the testimony of a traitor. More than a score of false witnesses were on hand to testify against Jesus, but their testimony was so contradictory and so evidently trumped up that the Sanhedrists themselves were very much ashamed of the performance. Jesus stood there, looking down benignly upon these perjurers, and his very countenance disconcerted the lying witnesses. Throughout all this false testimony the Master never said a word; he made no reply to their many false accusations.
2021 184:3.6 Musevi yasası, tutsağa karşı bir suçlamada bulunmadan önce en azından iki şahidin aynı görüşü bildirmesini gerektirmekteydi[15]. Yudas İsa’ya karşı bir şahit olarak kullanılamazdı çünkü Musevi yasası özellikle bir ihanetkarın tanıklığını yasaklamıştı. İki düzine de fazla sahte şahit İsa’ya karşı tanıklıkta bulunmak için hazırdı ancak, onların tanıklığı o kadar çelişkili ve bariz biçimde o kadar uydurulmuş haldeydi ki, Sanhedrincilerin kendisi bu dışavurum karşısında fazlasıyla utanmış hale düşmüşlerdi. İsa, bu iftiracılara iyi gözle bakışlarını indirir halde, orada durmaktaydı ve, tam da onun bu görünüşü yalan söyleyen şahitleri rahatsız etmişti. Tüm bu sahte tanıklık boyunca, Üstün bir söz bile söylemedi; o, onların birçok sahte suçlamasına hiçbir cevapta bulunmadı.
1955 184:3.7 The first time any two of their witnesses approached even the semblance of an agreement was when two men testified that they had heard Jesus say in the course of one of his temple discourses that he would “destroy this temple made with hands and in three days make another temple without hands.” That was not exactly what Jesus said, regardless of the fact that he pointed to his own body when he made the remark referred to.
2021 184:3.7 Onların şahitlerinden herhangi ikisinin anlaşmaya benzer bir şeye ulaşmaları, ikisinin, İsa’nın mabet konuşmalarının biri içinde “bu mabedi ellerinizle yıkın, üç gün içinde yeni eller olmadan dikilecektir” ifadesini duymuş olduğu konuşmaya gerçekleştirdikleri tanıklıkta yaşanmıştı[16][17]. O aslında, İsa’nın söylediği şey değildi; kaldı ki bu atıfta bulunan konuşmada, İsa kendi bedenini işaret etmişti.
1955 184:3.8 Although the high priest shouted at Jesus, “Do you not answer any of these charges?” Jesus opened not his mouth. He stood there in silence while all of these false witnesses gave their testimony. Hatred, fanaticism, and unscrupulous exaggeration so characterized the words of these perjurers that their testimony fell in its own entanglements. The very best refutation of their false accusations was the Master’s calm and majestic silence.
2021 184:3.8 Yüksek din-adamlarının İsa’ya, “Bu suçlamaların herhangi birine cevap vermiyor musun?” şekilde bağırmalarına rağmen, İsa ağzını açmadı[18]. O orada, tüm bu sahte şahitler tanıklıklarında bulunurken sessizlik içinde durdu. Bu iftiracıların sözlerinin paydasında öyle bir biçimde nefret, köktencilik ve sınırı bulunmayan abartı bulunmaktaydı ki, onlar kendi tanıklıklarına takıldılar. Sahte suçlayıcılara olan en iyi yalanlama Üstün’ün sakin ve ihtişamlı sessizliğiydi.
1955 184:3.10 1. That he was a dangerous traducer of the people. That he taught them impossible things and otherwise deceived them.
2021 184:3.10 1. Onun insanların tehlikeli bir aldatıcısı oluşuna. Onun kendilerine imkânsız şeyleri öğretmiş ve bunun dışında kalan hallerde ise onun insanları kandırmış oluşuna.
1955 184:3.11 2. That he was a fanatical revolutionist in that he advocated laying violent hands on the sacred temple, else how could he destroy it?
2021 184:3.11 2. Onun, kutsal mabede şiddetli elleri sürmeyi desteklediği için köktenci bir devrimci olduğuna; aksi halde o mabedi nasıl yok edebilirdi ki?
1955 184:3.12 3. That he taught magic inasmuch as he promised to build a new temple, and that without hands.
2021 184:3.12 3. Onun, yeni bir mabedi inşa etme ve bunu elleri olmadan gerçekleştirme sözünü verdiği için büyüyü öğrettiğini.
1955 184:3.13 Already had the full Sanhedrin agreed that Jesus was guilty of death-deserving transgressions of the Jewish laws, but they were now more concerned with developing charges regarding his conduct and teachings which would justify Pilate in pronouncing the death sentence upon their prisoner. They knew that they must secure the consent of the Roman governor before Jesus could legally be put to death. And Annas was minded to proceed along the line of making it appear that Jesus was a dangerous teacher to be abroad among the people.
2021 184:3.13 Hâlihazırda Sanhedrin’in tümü, İsa’nın, ölümü gerektiren karşı gelinen Musevi yasalarından suçlu olduğuna hem fikir olmuşlardı ancak, onlar bu aşamada, tutsakları üzerinde ölüm cezasını duyurmak için Pilatus’a haklı çıkaracakları onun davranışına ve öğretilerine dair suçlamaları büyütmenin endişesine düşmüşlerdi. Onlar, İsa’nın yasal bir biçimde ölüme gönderilmesinden önce Roma valisinin iznini almak zorunda oluşlarını bilmektelerdi. Ve, Annas, İsa’nın dışarıdaki insanlar arasında da tehlikeli bir öğretmen halinde görünüşünü sağlama kararlılığındaydı.
1955 184:3.14 But Caiaphas could not longer endure the sight of the Master standing there in perfect composure and unbroken silence. He thought he knew at least one way in which the prisoner might be induced to speak. Accordingly, he rushed over to the side of Jesus and, shaking his accusing finger in the Master’s face, said: “I adjure you, in the name of the living God, that you tell us whether you are the Deliverer, the Son of God.” Jesus answered Caiaphas: “I am. Soon I go to the Father, and presently shall the Son of Man be clothed with power and once more reign over the hosts of heaven.”
2021 184:3.14 Ancak, Kaiaphas artık, İsa’nın orada kusursuz kendinden eminlikte ve kırılmamış sessizlikte durmanın görünüşüne dayanamayacaktı. O, tutsağın konuşmaya zorlanacağı en az bir yol bilmekteydi. Bunun uyarınca, o, İsa’nın yanına yetişip, Üstün’ün yüzüne kendi suçlayıcı parmağını sallar bir halde, şunu söyledi: “Sana emrediyorum, yaşayan Tanrı’nın adına, bizlere senin, Tanrı’nın Evladı olarak Kurtarıcı olup olmadığını söyle.” İsa Kaiaphas’a: “Öyleyim. Yakın bir süre içinde Baba’ya gideceğim, ve kısa zaman içinde İnsan Evladı güçle kuşandırılacak ve bir kez daha cennetin birlikleri üzerinde egemenliğine sahip olacak[20].”
1955 184:3.15 When the high priest heard Jesus utter these words, he was exceedingly angry, and rending his outer garments, he exclaimed: “What further need have we of witnesses? Behold, now have you all heard this man’s blasphemy. What do you now think should be done with this lawbreaker and blasphemer?” And they all answered in unison, “He is worthy of death; let him be crucified.”
2021 184:3.15 Yüksek din-adamı İsa’nın bu sözleri söylediğini duyduğunda, aşırı bir biçimde sinirli hale gelmişti; ve, üstündeki kıyafetleri koparır halde, şunu haykırdı: “Bakın, şimdi hepiniz bu adamın Tanrı’ya saygısızlığını duydunuz. Bu kanunu çiğneyen ve Tanrı’ya saygısızlık edenle ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?” Ve, onların hepsi hep bir ağızdan, “O ölüme layık; bırakınız çarmığa gerilsin[21].”[22]
1955 184:3.16 Jesus manifested no interest in any question asked him when before Annas or the Sanhedrists except the one question relative to his bestowal mission. When asked if he were the Son of God, he instantly and unequivocally answered in the affirmative.
2021 184:3.16 İsa, Annas veya diğer Sanhedrin üyelerinin kendisine yöneltmiş olduğu herhangi bir soru karşısında hiçbir ilgi göstermemişti, bahşedilme görevi ile ilgili olan tek bir soru dışında. Onun İnsan Evladı olup olmadığı sorulduğunda, o derhal ve çok kesin bir biçimde olumlayıcı halde cevabını verdi.
1955 184:3.17 Annas desired that the trial proceed further, and that charges of a definite nature regarding Jesus’ relation to the Roman law and Roman institutions be formulated for subsequent presentation to Pilate. The councilors were anxious to carry these matters to a speedy termination, not only because it was the preparation day for the Passover and no secular work should be done after noon, but also because they feared Pilate might any time return to the Roman capital of Judea, Caesarea, since he was in Jerusalem only for the Passover celebration.
2021 184:3.17 Annas mahkemenin devam etmesini arzulamıştı İsa’ya getirilen suçlamaların, onun Roma kanunu ve Roma kurumlarıyla olan ilişkisiyle kesin bir biçimde daha sonra Pilatus’a sunulacak şekilde düzenlenmesini. Heyet üyeleri, bu hususları hızlı bir sona taşımaktan endişe duymaktaydılar; bu gün sadece Hamursuz için hazırlık günü olmayıp, bu günde din-dışı herhangi bir şeyin öğleden sonrası yapılmaması kuralı bulunmamaktaydı onlar aynı zamanda, Pilatus’un Kaysera olan Roma’nın Yudea başkentine her an içinde geri dönebileceğinden korktular çünkü o Kudüs’te yalnızca Hamursuz kutlaması için bulunmaktaydı.
1955 184:3.18 But Annas did not succeed in keeping control of the court. After Jesus had so unexpectedly answered Caiaphas, the high priest stepped forward and smote him in the face with his hand. Annas was truly shocked as the other members of the court, in passing out of the room, spit in Jesus’ face, and many of them mockingly slapped him with the palms of their hands. And thus in disorder and with such unheard-of confusion this first session of the Sanhedrist trial of Jesus ended at half past four o’clock.
2021 184:3.18 Ancak, Annas, mahkemeyi denetim altında tutmayı başaramadı. İsa’nın bu kadar beklenmeyen bir biçimde Kaiaphas’a cevap vermesinden sonra, yüksek din-adamı ilerlemiş ve İsa’nın yüzüne eliyle vurmuştu. Annas, mahkemenin diğer üyeleri odadan dışarı çıkarken İsa’nın yüzüne tükürdüklerinde ve onlardan çoğu İsa’yı alaycı bir biçimde tokatlarken gerçek anlamıyla şaşkınlık içine düşmüştü. Ve, böylece, bu kargaşada ve bu daha önce duyulmamış kafa karışıklığı içinde İsa’nın Sanhedrin mahkemesinin ilk oturumu dört buçukta sona erdi.
1955 184:3.19 Thirty prejudiced and tradition-blinded false judges, with their false witnesses, are presuming to sit in judgment on the righteous Creator of a universe. And these impassioned accusers are exasperated by the majestic silence and superb bearing of this God-man. His silence is terrible to endure; his speech is fearlessly defiant. He is unmoved by their threats and undaunted by their assaults. Man sits in judgment on God, but even then he loves them and would save them if he could.
2021 184:3.19 Ön yargılı ve geleneklerin gözlerini görmez kıldığı otuz sahte hâkim, sahte şahitleri ile birlikte, bir evrenin doğru Yaratanı üzerinde yargıya varma cüreti göstermekteydi. Ve, bu tutkulu suçlayıcılar, bu Tanrı-insanının ihtişamlı sessizliği ve muhteşem denetimi karşısında çılgına dönmüşlerdi. Onun sessizliğine dayanmak korkunçtu; onun konuşması korkusuz bir biçimde onlara karşı gelen bir biçimde kararlıydı. O, bu kişilerin tehditleri karşısında hiçbir biçimde etkilenmemiş ve onların fiziksel saldırıları karşısında korkmamış haldeydi. İnsan Tanrı’ya dair yargıya oturmaktaydı ve, bunun ardından bile o kendilerini derinden sevmekte ve eğer yapabilirse onları kurtarmak isteğindedir.
4. THE HOUR OF HUMILIATION
4. AŞAĞILANMA VAKTI
1955 184:4.1 The Jewish law required that, in the matter of passing the death sentence, there should be two sessions of the court. This second session was to be held on the day following the first, and the intervening time was to be spent in fasting and mourning by the members of the court. But these men could not await the next day for the confirmation of their decision that Jesus must die. They waited only one hour. In the meantime Jesus was left in the audience chamber in the custody of the temple guards, who, with the servants of the high priest, amused themselves by heaping every sort of indignity upon the Son of Man. They mocked him, spit upon him, and cruelly buffeted him. They would strike him in the face with a rod and then say, “Prophesy to us, you the Deliverer, who it was that struck you.” And thus they went on for one full hour, reviling and mistreating this unresisting man of Galilee.
2021 184:4.1 Musevi yasası, ölüm cezasının verilişinde, mahkemenin iki oturumunun olmasını gerektirmekteydi. Bu ikinci oturum, ilkini takip eden günde gerçekleştirilecekti; ve, arada geçen zaman ise mahkemenin üyelerinin oruç ve yas tutmasıyla geçirilecekti. Ancak, bu kişiler, İsa’nın ölmek zorunda oluşuna dair kararlarını onaylamak için bir sonraki günü bekleyememekteydiler. Onlar yalnızca bir saat beklemişlerdi. Bu zaman zarfında İsa, İnsan Evladı’nın başına her türlü soysuzlukta bulunmakla kendilerini eğlendiren mabet muhafızlarının gözetimi altında dinleyici odasında bırakılmıştı. Onlar kendisiyle alay etmiş, yüzüne tükürmüş ve kendisine yabani bir biçimde yumruklamışlardı. Onlar yüzüne bir değnek ile vurup, daha sonra “Haydi kehanette bulun, sen Kurtarıcı, sana vuran kimdi” demişlerdi. Ve, böylece onlar, bu karşı koymayan Celileliye söven ve ona kötü davranan bir biçimde, tam bir sat boyunca böyle devam etmişlerdi[23].
1955 184:4.2 During this tragic hour of suffering and mock trials before the ignorant and unfeeling guards and servants, John Zebedee waited in lonely terror in an adjoining room. When these abuses first started, Jesus indicated to John, by a nod of his head, that he should retire. The Master well knew that, if he permitted his apostle to remain in the room to witness these indignities, John’s resentment would be so aroused as to produce such an outbreak of protesting indignation as would probably result in his death.
2021 184:4.2 Izdırabın bu acı saati ve sahte mahkemelerin süreci boyunca, bilgisiz ve hissiz muhafızların ve hizmetçilerden önce, Yahya Zübeyde yan odada yalnız bir terör içinde beklemişti. Bu istismarlar ilk başladığında, İsa Yahya’ya, başını sallayarak, onun buradan çekilmesine işaret etmişti. Üstün, bu soysuzluklara şahit olmak için havarisinin odada kalmaya devam etmesine izin vermesi durumunda, Yahya’nın itirazının, muhtemel bir biçimde onun ölümüyle sonuçlanacağı, karşı koyucu bir sinirin patlamasını ortaya çıkarak biçimde büyüyeceğini oldukça iyi bilmekteydi.
1955 184:4.3 Throughout this awful hour Jesus uttered no word. To this gentle and sensitive soul of humankind, joined in personality relationship with the God of all this universe, there was no more bitter portion of his cup of humiliation than this terrible hour at the mercy of these ignorant and cruel guards and servants, who had been stimulated to abuse him by the example of the members of this so-called Sanhedrist court.
2021 184:4.3 Bu çirkin saat boyunca İsa hiçbir söz söylemedi. Tüm bu kâinatın Tanrısı ile kişilik ilişkisine katılmış haldeki insanlığın bu nazik ve hassas ruhu için, bu sözde Sanhedrin mahkemesi üyelerinin örneği ile kendisini istismar etmek için uyarılmış bulunan bu bilgisiz ve yabani muhafızlar ve hizmetçilerin insafına bırakılmış bu korkunç saatten daha acı bir aşağılanma kadehi bulunmamaktaydı.
1955 184:4.4 The human heart cannot possibly conceive of the shudder of indignation that swept out over a vast universe as the celestial intelligences witnessed this sight of their beloved Sovereign submitting himself to the will of his ignorant and misguided creatures on the sin-darkened sphere of unfortunate Urantia.
2021 184:4.4 İnsan kalbi; göksel uslar, talihsiz Urantia’nın günahla kararmış âlemi üzerindeki bilgisiz ve yanlış yönlendirilen yaratılmışlarının iradesine kendisini tabi bırakmış halde sevgili Egemenleri’ni bu şekilde gözlemlerlerken, uçsuz bucaksız bir evreni kaplamış olan kızgınlık titreyişini hiçbir şekilde hissedemez.
1955 184:4.5 What is this trait of the animal in man which leads him to want to insult and physically assault that which he cannot spiritually attain or intellectually achieve? In the half-civilized man there still lurks an evil brutality which seeks to vent itself upon those who are superior in wisdom and spiritual attainment. Witness the evil coarseness and the brutal ferocity of these supposedly civilized men as they derived a certain form of animal pleasure from this physical attack upon the unresisting Son of Man. As these insults, taunts, and blows fell upon Jesus, he was undefending but not defenseless. Jesus was not vanquished, merely uncontending in the material sense.
2021 184:4.5 Onu, ruhsal olarak elde edemeyeceği veya ussal olarak erişemeyeceği şeye hakaret etmek istemeye ve ona fiziksel olarak saldırmaya iten insan içindeki bu hayvana ait nitelikte de nedir? Yarı medenileşmiş insanda hala, kendisinden bilgelikte ve ruhsal erişimde üst düzeyde bulunanlara püskürmeyi amaçlayan kötü niteliğe sahip bir korkunçluk kol gezmektedir. Bu karşı koymaz İnsan Evladı’na olan bu fiziksel saldırıda hayvansal tatminin bir türünden elde ettikleri bu sözde medeni insanların kötü nitelikli kabalığına ve korkunç vahşiliğine bakın. Bu hakaretler, alaylar ve fiziksel saldırılar İsa’ya düşerken, o savunmamaktaydı ancak savunmasız değildi. İsa ezilmemişti; o yalnızca maddi anlamda karşılıkta bulunmamaktaydı.
1955 184:4.6 These are the moments of the Master’s greatest victories in all his long and eventful career as maker, upholder, and savior of a vast and far-flung universe. Having lived to the full a life of revealing God to man, Jesus is now engaged in making a new and unprecedented revelation of man to God. Jesus is now revealing to the worlds the final triumph over all fears of creature personality isolation. The Son of Man has finally achieved the realization of identity as the Son of God. Jesus does not hesitate to assert that he and the Father are one; and on the basis of the fact and truth of that supreme and supernal experience, he admonishes every kingdom believer to become one with him even as he and his Father are one. The living experience in the religion of Jesus thus becomes the sure and certain technique whereby the spiritually isolated and cosmically lonely mortals of earth are enabled to escape personality isolation, with all its consequences of fear and associated feelings of helplessness. In the fraternal realities of the kingdom of heaven the faith sons of God find final deliverance from the isolation of the self, both personal and planetary. The God-knowing believer increasingly experiences the ecstasy and grandeur of spiritual socialization on a universe scale—citizenship on high in association with the eternal realization of the divine destiny of perfection attainment.
2021 184:4.6 Bunlar, uçsuz bucaksız ve engin bir evrenin yaratıcısı, koruyucusu ve kurtarıcısı olarak onun uzun ve çok önemli olaylara sahne olmuş sürecinin tümü içinde Üstün’ün en büyük zaferlerinin anlarıydı. Tanrı’yı insana açığa çıkarmanın bütüncül bir yaşamını yaşamış olarak, İsa bu aşamada, Tanrı’ya insanın yeni ve öncesi bulunmayan bir açığa çıkarılışını gerçekleştirmeye girişmişti. İsa bu aşamada dünyalara, yaratılmış kişilik tecridine dair her türlü korkunun üzerinde nihai utgunluğu duyurmaktaydı. İnsan Evladı nihai olarak, Tanrı’nın Evladı olarak kimliğin gerçekleşimine erişmişti. İsa, kendisi ve Baba’nın bir olduğunu ifade etmede çekince göstermemekteydi; ve, bu en yüce ve ulvi deneyimin gerçeği ve gerçekliğine dayanan bir biçimde, o her bir krallık inananının kendisiyle, tıpkı kendisinin ve Babasının bir olduğu gibi, bir olmasını tembihlemektedir[24][25]. İsa’nın dini içindeki yaşayan deneyim böylece; aracılığıyla, ruhsal olarak tecrit içindeki ve kâinatsal olarak yalnız yeryüzü fanilerin, korku ve onunla ilişkili olan yardımsızlık hislerinin tüm sonuçlarıyla birlikte kişisel yalnızlaşmadan kaçmaları mümkün hale gelen, kesin ve güvenilir teknik haline gelmektedir. Cennetin krallığına ait kardeşsel gerçeklikler içinde Tanrı’nın inanç evlatları, hem kişisel ve hem de geleneksel olarak, benliğin yanlızlaşımından nihai kurtuluşu bulacaklardır. Tanrı-bilen inanan artan bir biçimde, yukarıdaki kusursuzluk erişiminin kutsal nihai sonunun ebedi gerçekleşimi ile olan ilişkilemden doğan vatandaşlık halindeki — bir evren ölçeğinde var olan ruhsal toplumlaşımın derin coşkusunu ve ihtişamını deneyimlemektedir.
5. THE SECOND MEETING OF THE COURT
5. MAHKEMENIN İKINCI OTURUMU
1955 184:5.1 At five-thirty o’clock the court reassembled, and Jesus was led into the adjoining room, where John was waiting. Here the Roman soldier and the temple guards watched over Jesus while the court began the formulation of the charges which were to be presented to Pilate. Annas made it clear to his associates that the charge of blasphemy would carry no weight with Pilate. Judas was present during this second meeting of the court, but he gave no testimony.
2021 184:5.1 Beş buçukta mahkeme yeniden bir araya toplandı, ve İsa Yahya’nın beklemekte olduğu yan odaya götürüldü. Burada Romalı asker ve mabet muhafızları, mahkeme Pilatus’a sunulacak olan suçlamaların tasarlanmasına başlarken İsa’yı gözlemişlerdi[26]. Annas, Tanrı’ya saygısızlık suçlamasının Pilatus için hiçbir ağırlığı taşımayacağını birlikteliklerine açıkladı. Yudas mahkemenin bu ikinci buluşması boyunca hazır haldeydi ama o hiçbir tanıklıkta bulunmadı.
1955 184:5.2 This session of the court lasted only a half hour, and when they adjourned to go before Pilate, they had drawn up the indictment of Jesus, as being worthy of death, under three heads:
2021 184:5.2 Mahkemenin bu oturumu yalnızca yarım saat sürdü; ve, onlar Pilatus’un önüne çıkmayı emrederlerken, ölüme layık halde, İsa’nın iddianamesini şu üç başlıkta toparlamışlardı:
1955 184:5.3 1. That he was a perverter of the Jewish nation; he deceived the people and incited them to rebellion.
2021 184:5.3 1. Onun Musevi milletini doğru yoldan çıkaran bir oluşuna; o insanları kandırmış ve kendilerini isyana kışkırtmıştı.
1955 184:5.4 2. That he taught the people to refuse to pay tribute to Caesar.
2021 184:5.4 2. Onun insanlara Sezar’a saygı duymamayı öğrettiğine.
1955 184:5.5 3. That, by claiming to be a king and the founder of a new sort of kingdom, he incited treason against the emperor.
2021 184:5.5 3. Kendisinin, bir çeşit yeni krallığın bir kralı ve kurucusu olduğunu duyuran bir biçimde, imparatora karşı ihanete kışkırtmış oluşuna.
1955 184:5.6 This entire procedure was irregular and wholly contrary to the Jewish laws. No two witnesses had agreed on any matter except those who testified regarding Jesus’ statement about destroying the temple and raising it again in three days. And even concerning that point, no witnesses spoke for the defense, and neither was Jesus asked to explain his intended meaning.
2021 184:5.6 Bu işleyişin tamamı daha önce yaşanılmamış olup, bütünüyle Musevi kanunlarına aykırıydı. İsa’nın mabedi yok etmeye ve onu tekrar üç günde dikmeye dair İsa’nın ifadesine tanıklık dışında, herhangi iki şahit hiçbir konuda anlaşamamıştı. Ve, bu bahsi geçen son hususta bile, hiçbir şahit İsa’yı savunmak için konuşmamış olup, ne de İsa’ya onun kastetmiş olduğu anlam sorulmuştu.
1955 184:5.7 The only point the court could have consistently judged him on was that of blasphemy, and that would have rested entirely on his own testimony. Even concerning blasphemy, they failed to cast a formal ballot for the death sentence.
2021 184:5.7 Mahkemenin tutarlı bir biçimde onu yargılamış olduğu tek nokta Tanrı’ya saygısızlıktı ve, bu tamamen onun kendi tanıklığına dayanmıştı. Tanrı’ya olan saygısızlıkta bile onlar ölüm cezası için resmi bir oy verme sürecini başlatamadılar.
1955 184:5.8 And now they presumed to formulate three charges, with which to go before Pilate, on which no witnesses had been heard, and which were agreed upon while the accused prisoner was absent. When this was done, three of the Pharisees took their leave; they wanted to see Jesus destroyed, but they would not formulate charges against him without witnesses and in his absence.
2021 184:5.8 Ve, onlar bu aşamada şimdi, hiçbir şahidin duyulmamış ve tüm bunların hepsi suçlanan tutuklayıcı yokken kararlaştırılmış haldeki Pilatus’a gidecek üç suçlamayı tasarlamaya cüret etmişlerdi. Bu gerçekleştirildiğinde, Ferisilerin üçü ayrılmıştı onlar İsa’nın yok edilmesini görmeyi arzu etmekteydi; ancak, onlar, şahitler olmadan ve kendisinin yokluğunda ona karşı bu suçlamaları tasarlamayacaklardı.
1955 184:5.9 Jesus did not again appear before the Sanhedrist court. They did not want again to look upon his face as they sat in judgment upon his innocent life. Jesus did not know (as a man) of their formal charges until he heard them recited by Pilate.
2021 184:5.9 İsa, Sanhedrinci mahkeme önüne bir daha çıkmadı. Onlar, onun masum yaşamı üzerine yargıda otururlarken, yüzüne tekrar bakmayı istememişlerdi. İsa (bir insan olarak), Pilatus tarafından okunur halde duyurulana kadar bu kişilerin resmi suçlamalarını bilmemekteydi.
1955 184:5.10 While Jesus was in the room with John and the guards, and while the court was in its second session, some of the women about the high priest’s palace, together with their friends, came to look upon the strange prisoner, and one of them asked him, “Are you the Messiah, the Son of God?” And Jesus answered: “If I tell you, you will not believe me; and if I ask you, you will not answer.”
2021 184:5.10 İsa Yahya ve muhafızlarla birlikte odadayken, ve mahkeme ikinci oturumundayken, yüksek din-adamının sarayına ait kadınların bazıları, arkadaşlarıyla birlikte, garip tutsağa bakmak için gelmişti; ve, onlardan biri kendisine, “Sen, Tanrı’nın Evladı olarak Mesih misin?” diye sordu[27]. Ve, İsa şu cevabı verdi: “Eğer sana söyleyecek olsam, bana inanmayacaksın; ve, eğer ben sana bu soruyu sorarsam, cevap vermeyeceksin.”
Makale 183. İsa’nın İhanet Edilişi ve Tutuklanışı |
Dizin
Tek versiyon |
Makale 185. Pilatus Karşısındaki Mahkeme |