İngilizce Urantia Kitabı, 2006'dan beri dünya çapında Kamu Malıdır.
Çeviriler: © 2021 Urantia Society of Greater New York
ON THE WAY TO JERUSALEM
KUDÜS YOLUNDA
1955 171:0.2 The address on the kingdom and the announcement that he was going to the Passover set all his followers to thinking that he was going up to Jerusalem to inaugurate the temporal kingdom of Jewish supremacy. No matter what Jesus said about the nonmaterial character of the kingdom, he could not wholly remove from the minds of his Jewish hearers the idea that the Messiah was to establish some kind of nationalistic government with headquarters at Jerusalem.
2021 171:0.2 Onun krallığa dair konuşması ve Hamursuz’a gidecek oluşunu duyurması, takipçilerinin tamamını, İsa’nın Musevi üstünlüğüne ait geçici krallığı başlatmak için Kudüs’e gidişi düşüncesine sevk etmişti. İsa ne kadar fazla krallığın maddiyat-dışı niteliğinden bahsetmişse de, o, Musevi dinleyicilerin akıllarından Mesih’in Kudüs’te bir tür milli yönetim merkezini kuracak oluşunu düşüncesini bütünüyle silememişti.
1955 171:0.3 What Jesus said in his Sabbath sermon only tended to confuse the majority of his followers; very few were enlightened by the Master’s discourse. The leaders understood something of his teachings regarding the inner kingdom, “the kingdom of heaven within you,” but they also knew that he had spoken about another and future kingdom, and it was this kingdom they believed he was now going up to Jerusalem to establish. When they were disappointed in this expectation, when he was rejected by the Jews, and later on, when Jerusalem was literally destroyed, they still clung to this hope, sincerely believing that the Master would soon return to the world in great power and majestic glory to establish the promised kingdom.
2021 171:0.3 İsa’nın Şabat vaazında söylemiş olduğu şeyler yalnızca, takipçilerinin büyük bir kısmının kafasını karıştırma eğilimi göstermişti; oldukça az sayıdaki kişi, Üstün’ün söyleşisi tarafından aydınlanmıştı. Önderler, “cennetin krallığı içinizdedir” biçimindeki, içsel krallık üzerindeki onun öğretilerine dair bir şeyleri anlamış haldeydiler; ancak, onlar aynı zamanda, onun hâlihazırda başka ve gelecek bir krallıktan bahsetmiş olduğunu bilmekte olup, bu krallığın onun bu aşamada Kudüs’e çıkarak kuracağı krallık olduğuna inanmışlardı[3]. Onlar bu beklentide hayal kırıklığına uğradıkları zaman, İsa Museviler tarafından reddedildiğinde, ve ilerleyen zamanlarda, Kudüs kelimenin tamamıyla yok edildiğinde, yakın bir süre içinde sözü verilmiş olan krallığı oluşturmak için Üstün’ün büyük güç ve büyüleyici ihtişam içerisinde geri döneceğine içten halde inanmış bir biçimde, hala bu umuda sarılmışlardı.
1955 171:0.4 It was on this Sunday afternoon that Salome the mother of James and John Zebedee came to Jesus with her two apostle sons and, in the manner of approaching an Oriental potentate, sought to have Jesus promise in advance to grant whatever request she might make. But the Master would not promise; instead, he asked her, “What do you want me to do for you?” Then answered Salome: “Master, now that you are going up to Jerusalem to establish the kingdom, I would ask you in advance to promise me that these my sons shall have honor with you, the one to sit on your right hand and the other to sit on your left hand in your kingdom.”
2021 171:0.4 Yakup ve Yahya Zübeyde’nin annesi olan Şalome’nin iki havari evladıyla birlikte İsa’ya gelişi ve, Doğulu bir hükümdara yaklaşır bir biçimde, kendisi birazdan her ne isteyecek olursa Üstün’ün önceden yerine getirme ricasında bulunuşu bu Pazar öğleden sonrası gerçekleşmişti. Ancak, Üstün söz vermeyecekti; bunun yerine, o anneye, “Benden senin için ne yapmamı istiyorsun?” şeklinde sordu[4]. Ve, Şalome: “Üstün, şimdi sen krallığı kurmak için Kudüs’e çıktığın için, ben senden bana önceden, bu iki evladımın, krallığın içinde biri senin sağ kolunda diğerinin ise sol kolunda oturması onuruna sahip olmaları sözünü vermeni istiyordum.”
1955 171:0.5 When Jesus heard Salome’s request, he said: “Woman, you know not what you ask.” And then, looking straight into the eyes of the two honor-seeking apostles, he said: “Because I have long known and loved you; because I have even lived in your mother’s house; because Andrew has assigned you to be with me at all times; therefore do you permit your mother to come to me secretly, making this unseemly request. But let me ask you: Are you able to drink the cup I am about to drink?” And without a moment for thought, James and John answered, “Yes, Master, we are able.” Said Jesus: “I am saddened that you know not why we go up to Jerusalem; I am grieved that you understand not the nature of my kingdom; I am disappointed that you bring your mother to make this request of me; but I know you love me in your hearts; therefore I declare that you shall indeed drink of my cup of bitterness and share in my humiliation, but to sit on my right hand and on my left hand is not mine to give. Such honors are reserved for those who have been designated by my Father.”
2021 171:0.5 İsa Şalome’nin bu talebini duyduğunda, şunu söyledi: “Kadın, sen ne istediğini bilmiyorsun.” Ve, bunun ardından, onurlandırılma bekleyen iki havarinin gözlerine doğrudan bir biçimde bakarak, İsa: “Uzun bir süredir sizleri bilmekte ve derinden sevmekte olduğum için; annenizin evinde bile yaşamış olduğum için; Andreas sizlerin benimle birlikte olmanızı görevlendirdiği için, sizler, bu uygunsuz ricayı gerçekleştiren halde, annenizin bana gizlice gelmesine izin verdiniz. Ancak, sizlere şunu sormama izin verin: Birazdan içecek olduğum kadehten içmeye yetkin misiniz?” Ve, düşünmek için bir an bile beklemeden Yakub ve Yahya: “Evet, Üstün, yetkiniz.” Bunun üzerine İsa: “Bizim neden Kudüs’e çıkmakta oluşumuzu bilmeyişinize üzüldüm; krallığımın doğasını anlamayışınızdan dolayı büyük keder içerisindeyim; benden bu ricayı istemesi için annenizi getirmenizden hayal kırıklığı duydum; ancak, sizlerin beni kalplerinizde derinden sevmekte olduğunu biliyorum; bu nedenle, sizlerin gerçekten de, benim acı kadehimi içecek ve aşağılanışımı paylaşacak oluşunuzu duyuruyorum; ancak, sağ ve sol kolumda oturmak benim verebileceğim bir şey değildir. Bu türden onurlar, Babam tarafından belirlenen kişilere ayrılmıştır[5].”
1955 171:0.6 By this time someone had carried word of this conference to Peter and the other apostles, and they were highly indignant that James and John would seek to be preferred before them, and that they would secretly go with their mother to make such a request. When they fell to arguing among themselves, Jesus called them all together and said: “You well understand how the rulers of the gentiles lord it over their subjects, and how those who are great exercise authority. But it shall not be so in the kingdom of heaven. Whosoever would be great among you, let him first become your servant. He who would be first in the kingdom, let him become your minister. I declare to you that the Son of Man came not to be ministered to but to minister; and I now go up to Jerusalem to lay down my life in the doing of the Father’s will and in the service of my brethren.” When the apostles heard these words, they withdrew by themselves to pray. That evening, in response to the labors of Peter, James and John made suitable apologies to the ten and were restored to the good graces of their brethren.
2021 171:0.6 Bu zaman zarfında, bir kişi Petrus ve diğer havarilere bu görüşme haberini taşımıştı ve, onlar, Yakub ve Yahya’nın bu şekilde kendilerinden önce tercih edilmeyi amaçlayışlarına fazlasıyla kızmışlardı ve, onlar, Yakub ve Yahya’nın anneleriyle birlikte bu türden bir ricayı gerçekleşmek için gizlice gitmeyi istemiş olmalarına. Onlar kendileri arasında bir tartışmaya düştüklerinde, İsa hepsini bir araya toplayıp, şunu söylemişti: “Sizler, gentile yöneticilerinin tebaalarını nasıl idare ettiklerini ve büyük yönetim yetkisine sahip kişilerin nasıl olduklarını oldukça iyi anlamaktasınız. Ancak, cennetin krallığında hiçbir şey böyle değildir. Aranızda her kim büyük ise, ilk başta onun sizlerin hizmetkârı olmasına izin verin. Krallıkta en başta gelen kişinin, sizlerin hizmetçisi olmasına izin verin. Sizlere duyuruyorum, İnsan Evladı kendisine hizmet edilmesi için değil, hizmet etmek için gelmiştir; ve, ben şimdi Kudüs’e, Babamın iradesini gerçekleştirir ve kardeşlerimin hizmetinde emek verir halde yaşamımı yere sereceğim.” Havariler bu sözleri duyduklarında, onlar dua etmek için kendilerine çekilmişlerdi. O akşam, Petrus’un çabalarına cevap olarak, Yakub ve Yahya onluya makul özürlerini bildirmiş olup, kardeşlerinin kendilerine beslemiş oldukları iyi tutumu tekrar kazanmışlardı.[6]
1955 171:0.7 In asking for places on the right hand and on the left hand of Jesus at Jerusalem, the sons of Zebedee little realized that in less than one month their beloved teacher would be hanging on a Roman cross with a dying thief on one side and another transgressor on the other side. And their mother, who was present at the crucifixion, well remembered the foolish request she had made of Jesus at Pella regarding the honors she so unwisely sought for her apostle sons.
2021 171:0.7 Kudüs’te İsa’nın sağ ve sol kolu üzerindeki yerlerini isterken, Zübeyde’nin evlatları, bir aydan kısa bir süre içinde derinden sevmiş oldukları öğretmenlerinin, bir yanında ölmekte olan hırsız diğerinde ise kanuna karşı gelmiş başka biriyle birlikte bir Roma çarmıhına gerilmiş halde bulunacağını akıllarından geçirmemişlerdi. Ve, çarmıhta mevcut halde bulunmuş olan, onların annesi, havari evlatları için bilgesiz bir biçimde amaçlamış bulunduğu onurlara dair Pella’da İsa’ya gerçekleştirdiği budalaca ricayı iyi hatırlamıştı.
1. THE DEPARTURE FROM PELLA
1. PELLA’DAN AYRILIŞ
1955 171:1.1 On the forenoon of Monday, March 13, Jesus and his twelve apostles took final leave of the Pella encampment, starting south on their tour of the cities of southern Perea, where Abner’s associates were at work. They spent more than two weeks visiting among the seventy and then went directly to Jerusalem for the Passover.
2021 171:1.1 Pazartesi öğleden önce, Mart’ın 13’ü, İsa ve on iki havarisi, Abner’in birlikteliklerinin çalışmakta oldukları, güneydoğu Perea’nın şehirlerine olan turnelerine doğru güney yönünde yola çıkmış halde, Pella’daki kamptan nihai olarak ayrılmışlardı. Onlar, yetmişliyi ziyaret etmede iki haftadan fazla zaman harcamış olup, bunun ardından doğrudan bir biçimde Hamursuz için Kudüs’e gitmişlerdi.
1955 171:1.2 When the Master left Pella, the disciples encamped with the apostles, about one thousand in number, followed after him. About one half of this group left him at the Jordan ford on the road to Jericho when they learned he was going over to Heshbon, and after he had preached the sermon on “Counting the Cost.” They went on up to Jerusalem, while the other half followed him for two weeks, visiting the towns in southern Perea.
2021 171:1.2 Üstün Pella’dan ayrıldığında, yaklaşık bin kadar sayıda bulunan, havariler ile kamp halindeki takipçi kendisini takip etmişti. Bu topluluğun yaklaşık olarak yarısı, İsa’nın Heşbon’a uğramak üzere olduğunu öğrendiğinde, Eriha yolu üzerinde olan Ürdün ırmak geçişinde kendisini takip etmeyi bırakmışlardı ve, bu olaydan sonra İsa “Bedelin Hesabı” üzerine olan vaazını vermişti. Onlar Kudüs’e çıkarlarken, takip edenlerin diğer yarısı, güney Perea’da onlar kasabaları ziyaret ederken, iki hafta boyunca onları takip etmişti.
1955 171:1.3 In a general way, most of Jesus’ immediate followers understood that the camp at Pella had been abandoned, but they really thought this indicated that their Master at last intended to go to Jerusalem and lay claim to David’s throne. A large majority of his followers never were able to grasp any other concept of the kingdom of heaven; no matter what he taught them, they would not give up this Jewish idea of the kingdom.
2021 171:1.3 Genel olarak, İsa’nın doğrudan takipçilerinin çoğu, Pella’daki kampın terk edilmiş olduğunu anlamışlardı ancak, onlar gerçekten, bu eylemin Üstünleri’nin en sonunda Kudüs’e gitme ve Davud’un tahtını sahiplenme amacında oluşuna işaret ettiğini düşünmüşlerdi. Takipçilerin çok büyük bir çoğunluğu, cennetin krallığına dair başka herhangi bir kavramsallaşmayı kavramaya yetkin değildi; İsa onlara her ne öğrettiyse, onlar, krallığa dair bu Musevi düşüncesinden vazgeçmemekteydi.
1955 171:1.4 Acting on the instructions of the Apostle Andrew, David Zebedee closed the visitors’ camp at Pella on Wednesday, March 15. At this time almost four thousand visitors were in residence, and this does not include the one thousand and more persons who sojourned with the apostles at what was known as the teachers’ camp, and who went south with Jesus and the twelve. Much as David disliked to do it, he sold the entire equipment to numerous buyers and proceeded with the funds to Jerusalem, subsequently turning the money over to Judas Iscariot.
2021 171:1.4 Havari Andreas’ın yönergeleri doğrultusunda hareket eder halde, Davud Zübeyde, Mart’ın 15’i, Çarşamba günü Pella’daki ziyaretçi kampını kapattı. Bu zaman zarfında, neredeyse dört yüz ziyaretçi ikamet eder haldeydi; ve, bu, öğretmenler kampı olarak bilinen ve İsa ve on ikili ile birlikte güneye gitmiş olan, havariler ile konukluk halindeki binden fazla kişiyi içermemekteydi. Her ne kadar Davud bunu gerçekleştirmeyi hoş karşılamamış olsa da, kamp araçlarının tümünü çok sayıdaki müşteriye satmış olup, daha sonra parayı Yudas İscariot’a aktaran bir biçimde, kaynaklar ile birlikte Kudüs’ün yolunu tutmuştu.
1955 171:1.5 David was present in Jerusalem during the tragic last week, taking his mother back with him to Bethsaida after the crucifixion. While awaiting Jesus and the apostles, David stopped with Lazarus at Bethany and became tremendously agitated by the manner in which the Pharisees had begun to persecute and harass him since his resurrection. Andrew had directed David to discontinue the messenger service; and this was construed by all as an indication of the early establishment of the kingdom at Jerusalem. David found himself without a job, and he had about decided to become the self-appointed defender of Lazarus when presently the object of his indignant solicitude fled in haste to Philadelphia. Accordingly, sometime after the resurrection and also after the death of his mother, David betook himself to Philadelphia, having first assisted Martha and Mary in disposing of their real estate; and there, in association with Abner and Lazarus, he spent the remainder of his life, becoming the financial overseer of all those large interests of the kingdom which had their center at Philadelphia during the lifetime of Abner.
2021 171:1.5 Davud, çarmıhtan sonra annesini beraberinde Bethsayda’ya götüren bir biçimde, acı son hafta boyunca Kudüs’te mevcut haldeydi. İsa ve havarileri beklerken, Davud Bethani’de Lazarus’un evinde durmuş olup, onun yeniden dirilişinden başlayarak Ferisiler’in eziyete ve tacize başladıkları tutumdan çok fazlasıyla rahatsız olmuştu. Andreas Davud’a, ulak hizmetine devam etmemesini emretmişti; ve, bu herkes tarafından, Kudüs’de krallığın öncül kuruluşunun bir habercisi olarak yorumlanmıştı. Davud kendisini işsiz halde bulmuştu; ve, yakın bir süre içinde kaygı duymuş olduğu kişi Philadelphia’ya acele içinde kaçtığında, kendisini Lazarus’un koruyucusu olarak atamıştı. Bunun uyarınca, yeniden dirilişten bir süre sonra ve aynı zamanda Lazarus’un annesinin ölümü ertesinde Davud, ilk önce Marta ve Meryem’e gayrimenkullerinin elden çıkarılışında yardım ettikten sonra, Philadelphia’nın yolunu tuttu; ve burada, Abner ve Lazarus ile ilişkili halde, Abner’in yaşamı boyunca Philadelphia’da merkezine sahip olduğu krallığın tüm geniş çıkarlarının finansal denetçisi haline gelerek, yaşamının geri kalan kısmını geçirmişti.
1955 171:1.6 Within a short time after the destruction of Jerusalem, Antioch became the headquarters of Pauline Christianity, while Philadelphia remained the center of the Abnerian kingdom of heaven. From Antioch the Pauline version of the teachings of Jesus and about Jesus spread to all the Western world; from Philadelphia the missionaries of the Abnerian version of the kingdom of heaven spread throughout Mesopotamia and Arabia until the later times when these uncompromising emissaries of the teachings of Jesus were overwhelmed by the sudden rise of Islam.
2021 171:1.6 Kudüs’ün yok edilişinden sonra kısa bir süre içinde, Antakya Pavlussal Hıristiyanlığı’nın ana merkezi haline gelirken, Philadelphia, Abnersel cennet krallığının merkezi olarak kalmaya devam etti. Antakya’dan, İsa’nın ve İsa’ya dair öğretilerin Pavlussal türü tüm Batı dünyasına yayılmıştı Philadelphia’dan, krallığın Abnersel türüne ait öğreti-yayıcıları, bu taviz vermez elçiler İslam’ın beklenmedik doğuşunun üstünlüğü karşısında ezildiği geç zamanlara kadar, yayılmıştı.
2. ON COUNTING THE COST
2. BEDELIN HESABI
1955 171:2.1 When Jesus and the company of almost one thousand followers arrived at the Bethany ford of the Jordan sometimes called Bethabara, his disciples began to realize that he was not going directly to Jerusalem. While they hesitated and debated among themselves, Jesus climbed upon a huge stone and delivered that discourse which has become known as “Counting the Cost.” The Master said:
2021 171:2.1 İsa ve neredeyse bin kadar takipçiden oluşan kafile, zaman zaman Bethabara olarak adlandırılmış bulunan, Ürdün’ün Bethani nehir geçidine ulaştığında, takipçileri onun doğrudan bir biçimde Kudüs’e gitmemekte olduğunu anlamaya başlamışlardı[7]. Her ne kadar onlar kendi aralarında çekince göstermiş ve görüş alışverişinde bulunmuş olsa da, İsa büyük bir taşın üzerine tırmanmış ve “Bedelin Hesabı” olarak bilinir hale gelmiş söyleşisinde bulunmuştu[8][9]. Üstün şunu söyledi:
1955 171:2.2 “You who would follow after me from this time on, must be willing to pay the price of wholehearted dedication to the doing of my Father’s will. If you would be my disciples, you must be willing to forsake father, mother, wife, children, brothers, and sisters. If any one of you would now be my disciple, you must be willing to give up even your life just as the Son of Man is about to offer up his life for the completion of the mission of doing the Father’s will on earth and in the flesh.
2021 171:2.2 “Bu zaman zarfından itibaren beni takip edecek olan sizler, Babamın iradesini gerçekleştirmeye gönüllü olmak zorundasınız. Eğer sizler benim takipçim olacaksanız, babanızı, annenizi, eşinizi, çocuklarınızı, erkek ve kız kardeşlerinizi geride bırakmaya gönüllü olmak zorundasınız. İçinizden herhangi biri şu an benim takipçim olacaksa, tıpkı İnsan Evladı’nın tam da yakın bir süre içinde dünya üzerinde ve beden içinde Baba’nın iradesini gerçekleştirme görevinin tamamlanışı için yaşamı sunacak oluşu gibi, yaşamınızı terk etmeye gönüllü olmak zorundasınız.
1955 171:2.3 “If you are not willing to pay the full price, you can hardly be my disciple. Before you go further, you should each sit down and count the cost of being my disciple. Which one of you would undertake to build a watchtower on your lands without first sitting down to count up the cost to see whether you had money enough to complete it? If you fail thus to reckon the cost, after you have laid the foundation, you may discover that you are unable to finish that which you have begun, and therefore will all your neighbors mock you, saying, ‘Behold, this man began to build but was unable to finish his work.’ Again, what king, when he prepares to make war upon another king, does not first sit down and take counsel as to whether he will be able, with ten thousand men, to meet him who comes against him with twenty thousand? If the king cannot afford to meet his enemy because he is unprepared, he sends an embassy to this other king, even when he is yet a great way off, asking for terms of peace.
2021 171:2.3 “Eğer sizler bütüncül bedeli ödemeye gönüllü değilseniz, neredeyse hiçbir biçimde benim takipçim olmaya yetkin bulunamazsınız[10]. Daha fazla yürümeden önce, her biriniz oturmalı ve benim takipçim olmanın bedelini hesap etmelisiniz. Hangi biriniz, daha tamamlamaya yeter bedele sahip olup olmayışınızın hesabını yapmadan önce topraklarınızda bir gözetleme kulesi inşa etme sorumluluğa girişecektir? Eğer siz bedeli hesap etmede bu şekilde başarısız olursanız, temelleri atmış bir halde başladığınız şeyi tamamlamaya yetkin olmayışınızı keşfedebilir ve bunun sonunda komşularınız, şunu söyler halde, sizlerle alay edebilir: ‘Bakın, bu adam inşa etmeye başladı ancak işini bitirmeye yetkin olamadı[11].’ Tekrar ediyorum, hangi kral, bir başka kral ile savaş yapmaya hazırlandığında, oturup, on bin adamı ile karşısına çıkacak olan yirmi bin adamı karşılayabilmesine dair tavsiyeyi almaz? Eğer kral, hazırlanmamış olduğu için düşmanını karşılayamazsa, elçisini, çok uzun bir yol olsa da, barış koşullarını soran bir halde, bu krala gönderir.[12]
1955 171:2.4 “Now, then, must each of you sit down and count the cost of being my disciple. From now on you will not be able to follow after us, listening to the teaching and beholding the works; you will be required to face bitter persecutions and to bear witness for this gospel in the face of crushing disappointment. If you are unwilling to renounce all that you are and to dedicate all that you have, then are you unworthy to be my disciple. If you have already conquered yourself within your own heart, you need have no fear of that outward victory which you must presently gain when the Son of Man is rejected by the chief priests and the Sadducees and is given into the hands of mocking unbelievers.
2021 171:2.4 “İşte o zaman, şimdi, her biriniz oturmalı ve benim takipçim olmanın bedelini hesap etmelisiniz. Bu andan itibaren, sizler, öğretileri duyar ve emeklere şahit olur bir biçimde, bizleri takip edemeyeceksiniz; sizlerin, amansız yargılarla karşılaşmanız ve tüm umutları yok eden bir hayal kırıklığı karşısında bu müjdeye şahit olmanız gerecektir. Eğer sizler, her kim iseniz onu geride bırakmaya ve sahip olduğunuz her şeyi adamaya gönüllü değilseniz, böyleyse beni takipçim olmaya layık değilsiniz[13]. Eğer sizler tam da kalbinizde kendinizin utgun bir biçimde üstesinden geldiyseniz, İnsan Evladı baş din-adamları ve Sadukiler tarafından reddedildiğinde ve alaycı inanmayanların ellerine verildiğinde, yakın bir süre içinde kazanacak olduğunuz dışa dönük zaferden korku duymamalısınız.
1955 171:2.5 “Now should you examine yourself to find out your motive for being my disciple. If you seek honor and glory, if you are worldly minded, you are like the salt when it has lost its savor. And when that which is valued for its saltiness has lost its savor, wherewith shall it be seasoned? Such a condiment is useless; it is fit only to be cast out among the refuse. Now have I warned you to turn back to your homes in peace if you are not willing to drink with me the cup which is being prepared. Again and again have I told you that my kingdom is not of this world, but you will not believe me. He who has ears to hear let him hear what I say.”
2021 171:2.5 “Şimdi sizler, benim takipçim olmadaki ana güdünüzü bulmak için kendinizi irdelemesiniz[14]. Eğer sizler onur ve ihtişam arıyorsanız, dünya aklındasınızdır, eşliğini kaybetmiş bir tuz gibisinizdir[15]. Ve, tuzluluğu için değerli görülmüş şey ekşiliğini kaybettiğinde, korunup, saklanma neyle gerçekleşecek? Bu türden bir baharat nafiledir; onun ancak çöpe atılması gerekir. Şimdi ben sizleri, hazırlanmakta olan kadehi benimle birlikte içmeye gönüllü değilseniz, huzurla evlerinize geri dönmeniz konusunda uyarmış haldeyim. Tekrar ve tekrar, ben sizlere krallığımın bu dünyaya ait olmadığını söylemiş bulunmaktayım; ancak, siz bana inanmayacaksınız. Bırakınız duyacak kulaklar ne söylediğimi anlasın.”
1955 171:2.6 Immediately after speaking these words, Jesus, leading the twelve, started off on the way to Heshbon, followed by about five hundred. After a brief delay the other half of the multitude went on up to Jerusalem. His apostles, together with the leading disciples, thought much about these words, but still they clung to the belief that, after this brief period of adversity and trial, the kingdom would certainly be set up somewhat in accordance with their long-cherished hopes.
2021 171:2.6 Bu sözleri söyledikten hemen sonra, İsa, on ikilinin önünde yürüyen bir biçimde, yaklaşık olarak eş yüz kişi tarafından takip edilen bir halde, Heşbon’a olan yoluna başladı. Onun havarileri, başta gelen takipçiler ile birlikte, bu sözler üzerinde uzun uzadıya düşünmüştü; ancak, hala onlar, bu karşıtlığın ve sınanmanın kısa süren döneminden sonra bile, krallığın kesin bir biçimde onların uzun zamandır besledikleri umutlara bir biçimde benzer halde kurulacak oluşu inancına sarılmışlardı.
3. THE PEREAN TOUR
3. PEREA TURNESI
1955 171:3.1 For more than two weeks Jesus and the twelve, followed by a crowd of several hundred disciples, journeyed about in southern Perea, visiting all of the towns wherein the seventy labored. Many gentiles lived in this region, and since few were going up to the Passover feast at Jerusalem, the messengers of the kingdom went right on with their work of teaching and preaching.
2021 171:3.1 İki haftadan fazla bir süre boyunca, İsa ve on ikili, birkaç yüz takipçiden meydana gelmiş bir kalabalık tarafından takip edilen bir biçimde, yetmişlinin üzerinde emek vermiş olduğu kasabaların tümünü ziyaret eden bir halde, güney Perea çevresinde seyahat etmişlerdi. Birçok gentile bu bölgede yaşamakta olup, çok azı Kudüs’te Hamursuz şölenine gittiği için krallığın ileticileri, öğretme ve duyurma görevlerine tüm hızıyla devam etmekteydi.
1955 171:3.2 Jesus met Abner at Heshbon, and Andrew directed that the labors of the seventy should not be interrupted by the Passover feast; Jesus advised that the messengers should go forward with their work in complete disregard of what was about to happen at Jerusalem. He also counseled Abner to permit the women’s corps, at least such as desired, to go to Jerusalem for the Passover. And this was the last time Abner ever saw Jesus in the flesh. His farewell to Abner was: “My son, I know you will be true to the kingdom, and I pray the Father to grant you wisdom that you may love and understand your brethren.”
2021 171:3.2 İsa Abner ile Heşbon’da buluşmuş olup, Andreas yetmişlinin emeklerinin Hamursuz şöleni tarafından engellenmemesini emretmişti; İsa, öğreti-yayıcılarının Kudüs’te gerçekleşmek üzere olan şeyi hiçbir şekilde önemsemeden çalışmalarına devam etmelerini tavsiye etmişti. O aynı zamanda Abner’e, onun, kadın birliğinin Hamursuz için Kudüs’e gidişine izin vermesinin görüşünde bulunmuştu, en azından İsa bunu arzu etmişti. Ve, bu, Abner’in beden içinde İsa’yı gördüğü son seferdi. Onun Abner’e olan elvedası şu olmuştu: “Benim Evladım, ben senin krallığa doğru kalacağını biliyorum, ve ben, Baba’nın sana kardeşlerini derinden sevme ve anlama bilgeliğini vermesinin duacısıyım.”
1955 171:3.3 As they traveled from city to city, large numbers of their followers deserted to go on to Jerusalem so that, by the time Jesus started for the Passover, the number of those who followed along with him day by day had dwindled to less than two hundred.
2021 171:3.3 Onlar şehirden şehre seyahat ederken, takipçilerinden oluşan büyük bir topluluk kendilerini yalnız bırakıp Kudüs’e devam etmişti; öyle ki, İsa’nın Hamursuz için Kudüs’ün yolunu tuttuğu zaman zarfında, kendisini gün be gün takip eden kişilerin sayısı iki yüzün altına düşmüştü.
1955 171:3.4 The apostles understood that Jesus was going to Jerusalem for the Passover. They knew that the Sanhedrin had broadcast a message to all Israel that he had been condemned to die and directing that anyone knowing his whereabouts should inform the Sanhedrin; and yet, despite all this, they were not so alarmed as they had been when he had announced to them in Philadelphia that he was going to Bethany to see Lazarus. This change of attitude from that of intense fear to a state of hushed expectancy was mostly because of Lazarus’s resurrection. They had reached the conclusion that Jesus might, in an emergency, assert his divine power and put to shame his enemies. This hope, coupled with their more profound and mature faith in the spiritual supremacy of their Master, accounted for the outward courage displayed by his immediate followers, who now made ready to follow him into Jerusalem in the very face of the open declaration of the Sanhedrin that he must die.
2021 171:3.4 Havariler, İsa’nın Hamursuz için Kudüs’e gitmekte olduğunu anlamıştı. Onlar, Sanhedrin’in tüm İsrail’e, İsa’nın ölüm cezasına çarptırılmış oluşunu duyuran ve onun nerede bulunduğunu bilenin Sanhedrin’e bildirmesini emreden bir genel iletide bulunduğunu bilmekteydiler; ama yine de, tüm bunlara rağmen, onlar, İsa Philadelphia’da kendilerine Lazarus’u görmek için Bethani’ye gitmekte olduğunu duyurduğunda pek de öyle endişe içine düşmemişlerdi. Yoğun korkudan kendine güvenir bir beklenti düzeyine olan bu tutum değişikliği, büyük ölçüde Lazarus’un yeniden dirilişi nedeniyle gerçekleşmişti. Onlar, İsa’nın, acil bir durum halinde, kutsal gücünü öne çıkarıp, düşmanlarını utandırıcı bir konuma getirebileceği çıkarımına ulaşmış halde bulunmaktaydılar. Bu umut, Üstünleri’nin ruhsal yüceliğine olan daha derin ve olgun inançla birlikte, Sanhedrin’in İsa’nın ölmek zorunda oluşuna dair açık duyurusunun tam da karşısında, bu aşamada kendisini takip etmeye hazır bulunan doğrudan takipçileri tarafından sergilenmiş dışa dönük cesaretin nedenini oluşturmaktaydı.
4. TEACHING AT LIVIAS
4. LIVIAS’TAKI ÖĞRETI
1955 171:4.1 On Wednesday evening, March 29, Jesus and his followers encamped at Livias on their way to Jerusalem, after having completed their tour of the cities of southern Perea. It was during this night at Livias that Simon Zelotes and Simon Peter, having conspired to have delivered into their hands at this place more than one hundred swords, received and distributed these arms to all who would accept them and wear them concealed beneath their cloaks. Simon Peter was still wearing his sword on the night of the Master’s betrayal in the garden.
2021 171:4.1 Çarşamba akşamı, Mart’ın 29’u, İsa ve takipçileri, güney Perea’nın şehirlerine olan turnelerini tamamladıktan sonra, Kudüs’e olan yolları üzerinde Livias’ta konaklamışlardı. Şimon Zelotes ve Şimon Petrus’un, burada ellerine teslim edilecek şekilde yüzden fazla kılıcın teslim edişini gizlice tasarlayan bir halde, onları kabul edip, elbiseleri altında saklı halde onları giyecek kişilere bu silahların dağıtışı Livias’taki bu gece süresince gerçekleşmişti. Şimon Petrus, bahçedeki Üstün’e olan ihanet gecesinde hala kılıcını giymekteydi.
1955 171:4.2 Early on Thursday morning before the others were awake, Jesus called Andrew and said: “Awaken your brethren! I have something to say to them.” Jesus knew about the swords and which of his apostles had received and were wearing these weapons, but he never disclosed to them that he knew such things. When Andrew had aroused his associates, and they had assembled off by themselves, Jesus said: “My children, you have been with me a long while, and I have taught you much that is needful for this time, but I would now warn you not to put your trust in the uncertainties of the flesh nor in the frailties of man’s defense against the trials and testing which lie ahead of us. I have called you apart here by yourselves that I may once more plainly tell you that we are going up to Jerusalem, where you know the Son of Man has already been condemned to death. Again am I telling you that the Son of Man will be delivered into the hands of the chief priests and the religious rulers; that they will condemn him and then deliver him into the hands of the gentiles. And so will they mock the Son of Man, even spit upon him and scourge him, and they will deliver him up to death. And when they kill the Son of Man, be not dismayed, for I declare that on the third day he shall rise. Take heed to yourselves and remember that I have forewarned you.”
2021 171:4.2 Perşembe sabahı erkenden, diğeri uyanmadan önce, İsa Andreas’ı çağırmış olup, şunu söylemişti: “Kardeşlerini uyandır! Benim onlara söyleyeceğim şeyler var.” İsa, havarilerinin almış olduğu ve hâlihazırda kuşanmış bulundukları kılıçları bilmekteydi; ancak, o hiçbir zaman kendilerine, bu türden şeyleri bildiğini açığa çıkarmamıştı. Andreas birlikteliklerini kaldırdığında ve onlar kendi başlarına bir araya geldiğinde, İsa: “Benim çocuklarım, sizler uzun bir süredir benimle birliktesiniz, ve ben sizlere bu zaman için ihtiyaç duyulacak birçok şeyi öğretmiş bulunmaktayım; ancak, şimdi sizlere şunun uyarısında bulunuyorum: inancınızı ne bedenin bilinmezliklerine ne de önümüzde uzanmakta olan sınavlara ve zorluklara karşı olan insanın savunmasının zayıflıklarına yaslayın. Ben sizleri buraya, İnsan Evladı’nın hâlihazırda ölüme çarptırılmış olduğu yer olan, Kudüs’e çıkışımızı yalın bir biçimde söyleyebilmek için çağırdım. Ben sizlere tekrar söylüyorum, İnsan Evladı, baş din-adamlarının ve dini yöneticilerin ellerine teslim edilecek; onlar kendisini kınayacak ve gentilelilerin ellerine verecek. Ve, böylece onlar, İnsan Evladı’yla alay edecek, hatta onun üzerine tükürecek ve onu kırbaçlayacaklardır; ve, bu kişiler onu ölümün ellerine teslim edeceklerdir. Ve, onlar İnsan Evladı’nı öldürdüklerinde, ümitsizliğe düşmeyin; zira, ben sizlere duyuruyorum ki, o üçüncü gün yükselecektir. Kulak verin ve önceden söylemiş olduğum şeyi hatırlayın[17].”
1955 171:4.3 Again were the apostles amazed, stunned; but they could not bring themselves to regard his words as literal; they could not comprehend that the Master meant just what he said. They were so blinded by their persistent belief in the temporal kingdom on earth, with headquarters at Jerusalem, that they simply could not—would not—permit themselves to accept Jesus’ words as literal. They pondered all that day as to what the Master could mean by such strange pronouncements. But none of them dared to ask him a question concerning these statements. Not until after his death did these bewildered apostles wake up to the realization that the Master had spoken to them plainly and directly in anticipation of his crucifixion.
2021 171:4.3 Tekrar havariler, şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilmez hale gelen bir biçimde, hayretler içine düşmüşlerdi; ancak, onlar, bu sözleri tam kelime anlamıyla kavrayan bir konumda kendilerini düşünmüyorlardı[18]. Onlar, ana merkezi Kudüs olan, yeryüzü üzerindeki zamansal krallığa dair devamlılık gösteren inançlarıyla o kadar gözleri görmez haldeydiler ki, yalın bir değişle, onlar kendilerinin, İsa’nın sözlerinin tam da kelime anlamıyla kastedilmiş oluşu gerçeğini kabul etmelerine izin verememeklerdi — veremeyeceklerdi. Onların tümü bütün gün boyunca, İsa’nın bu türden tuhaf duyurular ile neyi kastetmiş oluşu üzerinde düşünmüşlerdi. Ancak, onların hiçbiri, bu ifadelere dair kendisine bir soru yöneltmeye cüret etmemişti. Ölümü vaktine kadar bu şaşkınlık içerisindeki havariler, Üstün’ün kendilerine, çarmıha gerilişinin beklentisi içinde yalın ve doğrudan bir biçimde konuşmuş olduğu farkındalığına uyanmamışlardı.
1955 171:4.4 It was here at Livias, just after breakfast, that certain friendly Pharisees came to Jesus and said: “Flee in haste from these parts, for Herod, just as he sought John, now seeks to kill you. He fears an uprising of the people and has decided to kill you. We bring you this warning that you may escape.”
2021 171:4.4 Kahvaltıdan hemen sonra, dostane Ferisiler’den bir tanesinin İsa’ya gelip, şunu söylemesi burada, Livias’ta gerçekleşmişti: “Buralardan çabucak kaç, zira Hirodes şimdi, tıpkı Yahya’ya yaptığı gibi, öldürmek için seni arıyor. O, insanların bir başkaldırısından korkmakta olup, seni öldürmeye karar verdi. Bizler, kaçabilmen için bu uyarıyı getirmekteyiz[19].
1955 171:4.5 And this was partly true. The resurrection of Lazarus frightened and alarmed Herod, and knowing that the Sanhedrin had dared to condemn Jesus, even in advance of a trial, Herod made up his mind either to kill Jesus or to drive him out of his domains. He really desired to do the latter since he so feared him that he hoped he would not be compelled to execute him.
2021 171:4.5 Ve, bu kısmen doğruydu. Lazarus’un yeniden dirilişi Hirodes’i korkutmuş ve endişeye düşürmüştü; ve, Sanhedrin’in İsa’yı, bir mahkeme bile olmadan, idama mahkûm etmeye cüret edişini bilen bir biçimde Hirodes, ya İsa’yı öldürme ya da onu nüfuz alanından çıkarma konusunda kesin kararına varmıştı. Hirodes içten bir biçimde ikincisini yapmayı arzulamıştı çünkü, o, İsa’dan öylesine korkmaktaydı ki, onu idam etme zorunda kalmamayı umut etmişti.
1955 171:4.6 When Jesus heard what the Pharisees had to say, he replied: “I well know about Herod and his fear of this gospel of the kingdom. But, mistake not, he would much prefer that the Son of Man go up to Jerusalem to suffer and die at the hands of the chief priests; he is not anxious, having stained his hands with the blood of John, to become responsible for the death of the Son of Man. Go you and tell that fox that the Son of Man preaches in Perea today, tomorrow goes into Judea, and after a few days, will be perfected in his mission on earth and prepared to ascend to the Father.”
2021 171:4.6 İsa Ferisilerin söylemek istedikleri şeyleri duyduğunda, şöyle cevap verdi: “Ben Hirodes’i ve onun bu krallığa dair korkusunu oldukça iyi biliyorum. Ancak, yanılmayın, o İnsan Evladı’nın baş din-adamlarının ellerinde acı çekmesi ve ölmesi için onun Kudüs’e çıkmasını çok daha fazla tercih edecektir; onun, ellerini Yahya’nın kanıyla bulamış bir halde, İnsan Evladı’nın ölümünden sorumlu hale gelme acelesi yoktur. Siz tilkiye gidin ve ona söyleyin ki, İnsan Evladı bugün Perea’da duyurusunu gerçekleştirecek, ertesi gün Yudea’ya gidecek, ve birkaç günden sonra yeryüzü üzerindeki görevinde kusursuz hale getirecek ve Baba’ya yükselmeye hazır olacaktır[20].”
1955 171:4.7 Then turning to his apostles, Jesus said: “From olden times the prophets have perished in Jerusalem, and it is only befitting that the Son of Man should go up to the city of the Father’s house to be offered up as the price of human bigotry and as the result of religious prejudice and spiritual blindness. O Jerusalem, Jerusalem, which kills the prophets and stones the teachers of truth! How often would I have gathered your children together even as a hen gathers her own brood under her wings, but you would not let me do it! Behold, your house is about to be left to you desolate! You will many times desire to see me, but you shall not. You will then seek but not find me.” And when he had spoken, he turned to those around him and said: “Nevertheless, let us go up to Jerusalem to attend the Passover and do that which becomes us in fulfilling the will of the Father in heaven.”
2021 171:4.7 Bunun ardından havarilerine dönen bir biçimde, İsa: “Eski zamanlardan beri havariler Kudüs’te yok oldu; ve, insan bağnazlığının bedeli ve dini önyargı ve ruhsal görmezliğin bir sonucu halinde Baba’nın evinin şehrinde kurbanlık halinde sunulmak için İnsan Evladı’nın buraya çıkması ancak ona uygun düşen bir şeydir. Ey Kudüs, peygamberleri öldüren ve gerçekliğin öğretmenlerini taşlayan Kudüs. Ne kadar da çok, tıpkı tavuğun kendi yavrularını kanatları altında topladığı gibi, senin çocuklarını bir araya toplamak isterdim ama sen bana izin vermeyeceksin! Dikkatle izle, senin evin kendini yalnız bırakmak üzere! Birçok sefer sen beni görmeyi arzu edeceksin ama göremeyeceksin[21]. O vakit beni arayacaksın ama bulamayacaksın[22].” Ve, o bunları söylediğinde, kendisi etrafındakilere dönüp, şunu söyledi: “Yine de, haydi, Hamursuz’a katılmak için Kudüs’e çıkalım ve cennet içindeki Baba’nın iradesini yerine getirmede bizi temsil edecek şeyi yapalım.”
1955 171:4.8 It was a confused and bewildered group of believers who this day followed Jesus into Jericho. The apostles could discern only the certain note of final triumph in Jesus’ declarations regarding the kingdom; they just could not bring themselves to that place where they were willing to grasp the warnings of the impending setback. When Jesus spoke of “rising on the third day,” they seized upon this statement as signifying a sure triumph of the kingdom immediately following an unpleasant preliminary skirmish with the Jewish religious leaders. The “third day” was a common Jewish expression signifying “presently” or “soon thereafter.” When Jesus spoke of “rising,” they thought he referred to the “rising of the kingdom.”
2021 171:4.8 Bu gün İsa’yı Eriha’ya takip etmiş inananlar kafası karışmış ve şaşkınlık içindeki bir topluluktu. Havariler yalnızca, krallığa dair İsa’nın duyuruları içindeki nihai zaferin kesin vurgusunu algılayabilmekteydi; onlar hiçbir bir biçimde kendilerini, yaklaşan olumsuzluğun içermekte olduğu uyarıyı kavramaya gönüllü oldukları bir noktaya getirememekteydi. İsa “üçüncü gün doğmadan” bahsettiğinde, onlar hemen bu ifadeyi, Musevi dini önderler ile olan tatsız bir başlangıçsal mücadeleden hemen sonra krallığın kesin bir zaferini belirten bir şey olarak benimsediler[23]. “Üçüncü gün,” “yakın bir zaman içinde” veya “bir şey gerçekleştikten kısa bir süre sonra” anlamına gelen yaygın bir Musevi ifadesiydi. İsa “yükselmeden” bahsettiğinde, onlar kendisinin “krallığın doğumuna” atıfta bulunduğunu düşünmüştü.
1955 171:4.9 Jesus had been accepted by these believers as the Messiah, and the Jews knew little or nothing about a suffering Messiah. They did not understand that Jesus was to accomplish many things by his death which could never have been achieved by his life. While it was the resurrection of Lazarus that nerved the apostles to enter Jerusalem, it was the memory of the transfiguration that sustained the Master at this trying period of his bestowal.
2021 171:4.9 İsa, bu inananlar tarafından Mesih olarak kabul edilmişti; ve, Museviler, acı çekmekte olan bir Mesih’e dair neredeyse hiçbir şey bilmemekteydi. Onlar İsa’nın, yaşamı tarafından hiçbir biçimde elde edilemeyecek birçok şeyin ölümü vasıtasıyla elde edilecek oluşunu anlamamışlardı. Her ne kadar Lazarus’un dirilişi havarilerin Kudüs’e girmelerine duygusal dayanak oluştururken, bahşedilişinin bu zorlayıcı sürecinde Üstün’ü bir arada tutan şey onun dönüşüme dair hafızası olmuştu.
5. THE BLIND MAN AT JERICHO
5. ERIHA’DAKI GÖZLERI GÖRMEYEN ADAM
1955 171:5.1 Late on the afternoon of Thursday, March 30, Jesus and his apostles, at the head of a band of about two hundred followers, approached the walls of Jericho. As they came near the gate of the city, they encountered a throng of beggars, among them one Bartimeus, an elderly man who had been blind from his youth. This blind beggar had heard much about Jesus and knew all about his healing of the blind Josiah at Jerusalem. He had not known of Jesus’ last visit to Jericho until he had gone on to Bethany. Bartimeus had resolved that he would never again allow Jesus to visit Jericho without appealing to him for the restoration of his sight.
2021 171:5.1 Perşembe öğleden sonrasının geç saatleri, Mart’ın 30’u, İsa ve havarileri, yaklaşık olarak iki yüz takipçiden oluşan bir grubun başında olan bir halde, Eriha’nın duvarlarına yaklaşmıştı[24]. Onlar şehrin kapısı yakınına geldiklerinde, gençliğinden beri gözleri görmez halde bulunan yaşlı biri olarak, aralarında Bartimeus ismindeki birinin bulunduğu, dilencilerinin bir kalabalığı ile karşılaşmıştı[25]. Bu gözleri görmez dilenci, öncesinde İsa hakkında birçok şey duymuş olup, İsa’nın gözleri görmeyen Yoşiyahu’yu iyileştirişine dair her şeyi bilmekteydi. Bartimeus, İsa Bethani’ye gidene kadar onun Eriha’ya olan son ziyaretinden haberdar değildi. Bartimeus, görüşünün eski hale gelmesi için İsa’ya başvurmadan onun Eriha’ya ziyaretine hiçbir zaman izin vermeyecekti.
1955 171:5.2 News of Jesus’ approach had been heralded throughout Jericho, and hundreds of the inhabitants flocked forth to meet him. When this great crowd came back escorting the Master into the city, Bartimeus, hearing the heavy tramping of the multitude, knew that something unusual was happening, and so he asked those standing near him what was going on. And one of the beggars replied, “Jesus of Nazareth is passing by.” When Bartimeus heard that Jesus was near, he lifted up his voice and began to cry aloud, “Jesus, Jesus, have mercy upon me!” And as he continued to cry louder and louder, some of those near to Jesus went over and rebuked him, requesting him to hold his peace; but it was of no avail; he cried only the more and the louder.
2021 171:5.2 İsa’nın yaklaşımının haberleri, Eriha’nın tamamı boyunca iletilmiş haldeydi; ve, sakinlerin yüzlercesi kendisiyle tanışmak için buraya akın etmekteydi. Bu büyük kalabalık Üstün’ün şehre olan girişini takip eden bir biçimde geri dönerken, Bartimeus, kalabalığın gürültülü ayak seslerini duyar bir halde, olağandışı bir şeyin yaşanmakta olduğunu bilmiş olup, yakında duran kişiye neyin olup bildiğini sormuştu. Ve, dilencilerden bir tanesi, “Nasıralı İsa geçiyor” dedi. Bartimeus İsa’nın yakında olduğunu duyduğunda, sesini yükseltip, şunu haykırmaya başladı: “İsa, İsa, bana merhamet et!” Ve, o giderek daha güçlü bir sesle haykırmaya devam ederken, İsa’nın yakınında bulunanlardan bazıları Bartimeus’a gelip, sessiz olmasını talep eden bir biçimde, onu uyardı ancak, bu nafileydi; o yalnızca daha fazla ve daha güçlü bir biçimde haykırmıştı[26].
1955 171:5.3 When Jesus heard the blind man crying out, he stood still. And when he saw him, he said to his friends, “Bring the man to me.” And then they went over to Bartimeus, saying: “Be of good cheer; come with us, for the Master calls for you.” When Bartimeus heard these words, he threw aside his cloak, springing forward toward the center of the road, while those near by guided him to Jesus. Addressing Bartimeus, Jesus said: “What do you want me to do for you?” Then answered the blind man, “I would have my sight restored.” And when Jesus heard this request and saw his faith, he said: “You shall receive your sight; go your way; your faith has made you whole.” Immediately he received his sight, and he remained near Jesus, glorifying God, until the Master started on the next day for Jerusalem, and then he went before the multitude declaring to all how his sight had been restored in Jericho.
2021 171:5.3 İsa gözleri görmez adamın haykırışını duyduğunda, birden durdu. Ve, İsa Bartimeus’u gördüğünde, arkadaşlarına, “Adamı bana getirin” dedi. Ve, bunun ardından, şunu söyleyen bir biçimde, onlar Bartimeus’a gitti: “Neşelen; bizimle geliyorsun, Üstün seni çağırıyor.” Bartimeus bu sözleri duyduğunda, yolun tam ortasına doğru birden koşmaya başlayan bir biçimde, örtüsünü attı, ama onun yakınında bulunanlar kendisini İsa’ya doğru yönlendirdi. Bartimeus’a hitap eden bir biçimde, İsa: “Benden senin için ne yapmamı istiyorsun?” Bunun ardından gözleri görmeyen kişi, “Görüşümün eski haline dönmesini istiyordum” biçiminde cevapladı. Ve, İsa bu talebi duyduğunda ve onun inancını gördüğünde, şunu söyledi: “Sen görüşünü kazanacaksın; yoluna git; inancın seni iyileştirmiştir[27].” Derhal Bartimeus görüşünü kazandı, ve, Tanrı’yı yücelten bir halde, Üstün ertesi gün Kudüs yoluna çıkana kadar İsa’nın yakında kalmaya devam etti; ve, bunun ardından Bartimeus, görüşünün nasıl Eriha’da eski haline getirilmiş oluşunu herkese duyuran bir biçimde kalabalıkların karşısına çıktı.
6. THE VISIT TO ZACCHEUS
6. ZAKHEUS ILE OLAN SOHBET
1955 171:6.1 When the Master’s procession entered Jericho, it was nearing sundown, and he was minded to abide there for the night. As Jesus passed by the customs house, Zaccheus the chief publican, or tax collector, happened to be present, and he much desired to see Jesus. This chief publican was very rich and had heard much about this prophet of Galilee. He had resolved that he would see what sort of a man Jesus was the next time he chanced to visit Jericho; accordingly, Zaccheus sought to press through the crowd, but it was too great, and being short of stature, he could not see over their heads. And so the chief publican followed on with the crowd until they came near the center of the city and not far from where he lived. When he saw that he would be unable to penetrate the crowd, and thinking that Jesus might be going right on through the city without stopping, he ran on ahead and climbed up into a sycamore tree whose spreading branches overhung the roadway. He knew that in this way he could obtain a good view of the Master as he passed by. And he was not disappointed, for, as Jesus passed by, he stopped and, looking up at Zaccheus, said: “Make haste, Zaccheus, and come down, for tonight I must abide at your house.” And when Zaccheus heard these astonishing words, he almost fell out of the tree in his haste to get down, and going up to Jesus, he expressed great joy that the Master should be willing to stop at his house.
2021 171:6.1 Üstün’ün güruhu Eriha’ya girdiğinde vakit gün batımına yakındı, ve İsa burada gece için konaklamayı düşünüyordu. İsa vergi binasından geçerken, baş publikan, veya bir diğer değişle vergi toplayıcısı, Zakheus tesadüfen orada bulunmakta olup, İsa’yı görmeyi derinden arzulamaktaydı. Bu baş publikan çok zengin olup, Celileli bu tanrı-elçisi hakkında birçok şey duymuştu. O, şayet Eriha’yı bir daha ziyaret ederse İsa ismindeki kişinin nasıl biri olduğunu görmeye kararlıydı bunun uyarınca, Zakheus, kalabalığı yarmaya çalıştı ancak, kalabalık çok büyüktü, ve kısa boylu olduğu için, insanların başları üzerinden bir şey göremiyordu. Ve, böylece baş publikan, onlar şehir merkezi yakınına ve kendisinin yaşamakta olduğu yerden çok da uzak olmayan bir yere gelene kadar kalabalığı takip etti. O kalabalıktan geçecek durumu olmadığını gördüğünde, ve, İsa’nın durmadan şehirden geçebilecek oluşunu düşünen bir halde, direk koşup, dalları yolun üzerinde uzanmakta olan doğu çınarına tırmandı. O bu şekilde, Üstün geçerken ona dair iyi bir görüşü yakalayabileceğini biliyordu[28]. Ve, o hayal kırıklığına uğramadı zira, İsa geçerken, yukarı kafasını kaldırıp Zakheus’a bakar bir halde, şunu söyledi: “Davran, Zakheus, aşağıya in, zira bu gece ben senin evinde kalmak zorundayım.” Ve, Zakheus bu çok şaşırtıcı sözleri duyduğunda, alelacele aşağıya inerken neredeyse ağaçtan düşünüyordu; ve, İsa’ya gider bir halde, Üstün’ün kendi evinde durmaya gönüllü oluşundan çok büyük bir mutluluk duyduğunu ifade etti[29].
1955 171:6.2 They went at once to the home of Zaccheus, and those who lived in Jericho were much surprised that Jesus would consent to abide with the chief publican. Even while the Master and his apostles lingered with Zaccheus before the door of his house, one of the Jericho Pharisees, standing near by, said: “You see how this man has gone to lodge with a sinner, an apostate son of Abraham who is an extortioner and a robber of his own people.” And when Jesus heard this, he looked down at Zaccheus and smiled. Then Zaccheus stood upon a stool and said: “Men of Jericho, hear me! I may be a publican and a sinner, but the great Teacher has come to abide in my house; and before he goes in, I tell you that I am going to bestow one half of all my goods upon the poor, and beginning tomorrow, if I have wrongfully exacted aught from any man, I will restore fourfold. I am going to seek salvation with all my heart and learn to do righteousness in the sight of God.”
2021 171:6.2 Onlar doğrudan Zakheus’un evine gitmişti; ve, Eriha’da yaşayanlar, İsa’nın baş publikan ile kalmaya rıza gösterişi karşısında fazlasıyla şaşkınlığa uğramışlardı. Daha Üstün ve havarileri evinin önünde Zakheus ile vakit geçirirlerken, yakında bulunan Eriha Ferisileri’nden bir tanesi şunu söyledi: “Sizler görüyorsunuz işte bu adam nasıl da gidip, kendi öz insanlarından haraç alan ve onları soyan bir kişi halinde, İbrahim’in sözünü terk etmiş bir evladıyla, bir günahkârla kalıyor.” Ve, İsa bunu duyduğunda, Zakheus’a bakışlarını indirip, ona gülümsedi. Bunun ardından Zakheus bir taburenin üstüne çıkıp, şunu söyledi: “Eriha insanları, beni dinleyin! Ben bir publikan ve bir günahkâr olabilirim ama büyük Öğretmen benim evimde kalmaya gelmiştir; ve, o içeriye girmeden, sizlere söylüyorum, ben neye sahip isem onun yarısını fakirlere verecek, ve yarından itibaren, hangi kişiden zorla neyi bir zerre almışsam, onun dört misliyle iade edeceğim. Ben kurtuluşumu tüm kalbimle arayacak ve Tanrı’nın gözündeki doğruluğu gerçekleştirmeyi öğreneceğim.”[30]
1955 171:6.3 When Zaccheus had ceased speaking, Jesus said: “Today has salvation come to this home, and you have become indeed a son of Abraham.” And turning to the crowd assembled about them, Jesus said: “And marvel not at what I say nor take offense at what we do, for I have all along declared that the Son of Man has come to seek and to save that which is lost.”
2021 171:6.3 Zakheus konuşmasını bitirdiğinde, İsa şunu söyledi: “Bugün kurtuluş bu eve gelmiştir; ve, sen gerçekten de İbrahim’in bir oğlu haline geleceksin.” Ve, etrafında toplanmış olan kalabalığa dönerek, İsa: “Ve, söylediğim şeye şaşırmayın ve yaptığım şeye alınmayın; zira, ben uzun bir süredir, İnsan Evladı’nın kaybolmuşu arayıp, onu bulmak için gelmiş bulunduğunu duyurmaktayım[31].”
1955 171:6.4 They lodged with Zaccheus for the night. On the morrow they arose and made their way up the “road of robbers” to Bethany on their way to the Passover at Jerusalem.
2021 171:6.4 Onlar Zakheus ile birlikte geceyi geçirdiler. Ertesi günün sabahı kalıp, Kudüs’teki Hamursuz yolları üzerinde Bethani’ye “soyguncular yolundan” gitmeye başlamışlardı.
7. “AS JESUS PASSED BY”
7. “İSA GEÇERKEN”
1955 171:7.1 Jesus spread good cheer everywhere he went. He was full of grace and truth. His associates never ceased to wonder at the gracious words that proceeded out of his mouth. You can cultivate gracefulness, but graciousness is the aroma of friendliness which emanates from a love-saturated soul.
2021 171:7.1 İsa, her nereye gitmişse oraya sevinç yaymıştı. Onun kişiliği tamamiyle şükran ve doğruluk içindeydi[32]. Onun birliktelikleri bir an bile olsun, dilinden dökülen şükran dolu ifadelerden büyülenmekten sıkılmadılar. Sizler zamanla şükran sahibi olabilirsiniz; ancak, onun gerçek çekimi, tamamiyle sevgi dolu bir ruhtan yayılan arkadaşlık aromasıdır.
1955 171:7.2 Goodness always compels respect, but when it is devoid of grace, it often repels affection. Goodness is universally attractive only when it is gracious. Goodness is effective only when it is attractive.
2021 171:7.2 İyilik her zaman saygının gösterişini zorlamaktadır; ancak, iyilik şükrandan yoksun olduğunda, sıklıkla kendisine duyulacak olan şefkati itmektedir. İyilik, yalnızca şükran dolu olduğunda evrensel bir biçimde çekicidir. İyilik, yalnızca çekici olduğunda etkilidir.
1955 171:7.3 Jesus really understood men; therefore could he manifest genuine sympathy and show sincere compassion. But he seldom indulged in pity. While his compassion was boundless, his sympathy was practical, personal, and constructive. Never did his familiarity with suffering breed indifference, and he was able to minister to distressed souls without increasing their self-pity.
2021 171:7.3 İsa gerçekten insanları anlamıştı bu nedenle, o, içten duygudaşlık gösterebilmiş ve samimi merhameti sergilemişti. Ancak, o nadiren acımanın çekimine kapılmıştı. Onun merhameti sınırsız olsa da, onun duygudaşlığı işlevsel, kişisel ve yapıcıydı. Onun çekilen acıyla olan sık yüzleşişi hiçbir zaman, nihai bir biçimde acıya karşı bir vurdumduymazlıkla sonuçlanmamıştı ve, o her zaman, sıkıntı içindeki ruhların kendilerine olan acıyışlarını arttırmadan onlara yardım etmeye yetkin olabilmişti.
1955 171:7.4 Jesus could help men so much because he loved them so sincerely. He truly loved each man, each woman, and each child. He could be such a true friend because of his remarkable insight—he knew so fully what was in the heart and in the mind of man. He was an interested and keen observer. He was an expert in the comprehension of human need, clever in detecting human longings.
2021 171:7.4 İsa insanlara çok iyi bir biçimde yardım edebilmişti; çünkü, o insanları oldukça samimi bir biçimde derinden sevmişti. O gerçek anlamıyla her bir erkeği, her bir kadını ve her bir çocuğu derinden sevmişti. O insanlar için bu türden gerçek bir arkadaş, insanın kalbinde ve aklında neyin olduğunu oldukça bütüncül bir biçimde bilişi halinde — çok dikkate değer kavrayışı nedeniyle olabilmekteydi. O, ilgili ve keskin bir gözlemciydi. İnsan arzularını tespit etmede oldukça akıllı bir biçimde, insan ihtiyacının kavranışında bir uzmandı.
1955 171:7.5 Jesus was never in a hurry. He had time to comfort his fellow men “as he passed by.” And he always made his friends feel at ease. He was a charming listener. He never engaged in the meddlesome probing of the souls of his associates. As he comforted hungry minds and ministered to thirsty souls, the recipients of his mercy did not so much feel that they were confessing to him as that they were conferring with him. They had unbounded confidence in him because they saw he had so much faith in them.
2021 171:7.5 İsa hiçbir zaman bir acelecilik hali içerisinde değildi. “O geçerken,” akran insanlarını teselli etme zamanı bulmuştu[33]. Ve, o her zaman, arkadaşlarını rahatlatmaya çalışmıştı. O büyüleyici bir dinleyiciydi. Hiçbir zaman, birlikteliklerinin ruhlarını rahatsız edici bir halde incelemeye girişmemişti. O aç akılları rahatlatıp, susuzluk çekmekte olanlara yardım ederken, onun merhametini alan kişiler kendisine itirafta bulunmadan çok, kendisiyle sohbet edişlerini hissetmişlerdi. Onlar İsa’ya karşı sınırsız bir güvene sahiplerdi, zira onlar İsa’nın kendilerine fazlasıyla inanmış olduğunu görmüşlerdi.
1955 171:7.6 He never seemed to be curious about people, and he never manifested a desire to direct, manage, or follow them up. He inspired profound self-confidence and robust courage in all who enjoyed his association. When he smiled on a man, that mortal experienced increased capacity for solving his manifold problems.
2021 171:7.6 İsa hiçbir zaman, insanlara dair meraklı bir halde görünmemişti; ve, o hiçbir zaman, onları yönetme, irade etme veya takip etme arzusu sergilememişti. O kendi birlikteliğini zevkle deneyimleyen herkese, çok derin bir kendine güven ve çok güçlü bir cesaret ilhamı vermişti. O bir kişiye gülümsediği zaman, bu fani, çok katmanlı sorunlarını çözmede artan bir yetkinliği deneyimlemişti.
1955 171:7.7 Jesus loved men so much and so wisely that he never hesitated to be severe with them when the occasion demanded such discipline. He frequently set out to help a person by asking for help. In this way he elicited interest, appealed to the better things in human nature.
2021 171:7.7 İsa inanları çok fazlasıyla ve oldukça bilge bir biçimde derinden sevmişti ki, hiçbir zaman, şartlar bu türden bir disiplini gerektirdiğinde onlardan ayrılmakta tereddüt etmemişti. O sürekli olarak, yardım isteyen bir kişiye yardım etmeye davranmıştı. Bu şekilde, o, insan doğasında daha iyi olan niteliklere başvuran bir biçimde, ilgi çekmişti.
1955 171:7.8 The Master could discern saving faith in the gross superstition of the woman who sought healing by touching the hem of his garment. He was always ready and willing to stop a sermon or detain a multitude while he ministered to the needs of a single person, even to a little child. Great things happened not only because people had faith in Jesus, but also because Jesus had so much faith in them.
2021 171:7.8 Üstün, kendi kıyafetinin ucuna dokunarak iyileşmeyi amaçlayan kadının sahip olduğu çok büyük hurafe içinde kurtarıcı inancı görebilmişti[34]. O her zaman, tek bir kişinin, hatta bir küçük çocuğun, ihtiyaçlarına cevap vermek için, bir vaazı durdurmaya veya bir kalabalığı bekletmeye her zaman hazırdı. Büyük şeyler yalnızca insanlar İsa’ya dair inanç besledikleri için değil, aynı zamanda İsa’nın onlara oldukça fazla inanç beslediği için gerçekleşmişti.
1955 171:7.9 Most of the really important things which Jesus said or did seemed to happen casually, “as he passed by.” There was so little of the professional, the well-planned, or the premeditated in the Master’s earthly ministry. He dispensed health and scattered happiness naturally and gracefully as he journeyed through life. It was literally true, “He went about doing good.”
2021 171:7.9 İsa’nın söylemiş veya yapmış olduğu gerçekten önemli olan şeylerin çoğu, “o geçerken”, günlük hayatın olağan akışı içinde, önceden tasarlanmamış bir halde ortaya çıkarmış gibi görünmüştü[35]. Üstün’ün yeryüzü hizmeti içinde çok az profesyonel, oldukça tasarlanmış veya diğer bir değişle önceden detaylıca amaçlanmış çok az şey bulunmaktaydı. O, yaşamı içinde ilerlerken, doğal bir biçimde ve şükranla sağlığı dağıtmış ve mutluluğu saçmıştı. “Onun iyiliği yapmaya çıkışı” kelimenin tam anlamıyla gerçekti[36].
1955 171:7.10 And it behooves the Master’s followers in all ages to learn to minister as “they pass by”—to do unselfish good as they go about their daily duties.
2021 171:7.10 Ve, tüm çağlar içindeki Üstün’ün takipçilerine, olağan yaşamlarının akışı içinde seyrederlerken fedakâr şeyleri yapma biçiminde — “geçerlerken” yardımda bulunmayı öğrenmek yakışmaktadır.
8. PARABLE OF THE POUNDS
8. STERLINLERIN SIMGESEL HIKÂYESI
1955 171:8.1 They did not start from Jericho until near noon since they sat up late the night before while Jesus taught Zaccheus and his family the gospel of the kingdom. About halfway up the ascending road to Bethany the party paused for lunch while the multitude passed on to Jerusalem, not knowing that Jesus and the apostles were going to abide that night on the Mount of Olives.
2021 171:8.1 Onlar öğlene kadar Eriha’dan olan yolculuklarına başlamamışlardı çünkü onlar İsa Zakheus ve onun ailesine krallığın müjdesini öğretirken geç saatlere kadar oturmuşlardı. Bethani’ye olan yokuş yukarı yolun yaklaşık olarak ortasında, kafile öğlen yemeği için durmuşken, kalabalık, İsa ve havarilerin o gece Zeytindağı’nda konaklayacak oluşunu bilmeyen bir halde, Kudüs’e devam etmişti.
1955 171:8.2 The parable of the pounds, unlike the parable of the talents, which was intended for all the disciples, was spoken more exclusively to the apostles and was largely based on the experience of Archelaus and his futile attempt to gain the rule of the kingdom of Judea. This is one of the few parables of the Master to be founded on an actual historic character. It was not strange that they should have had Archelaus in mind inasmuch as the house of Zaccheus in Jericho was very near the ornate palace of Archelaus, and his aqueduct ran along the road by which they had departed from Jericho.
2021 171:8.2 Takipçilerin tümü için amaçlanmış olan talentlerin simgesel hikâyesine nazaran, sterlinlerin simgesel hikâyesi, daha ayrıcalıklı bir halde havarilere söylenmiş olup, büyük ölçüde Archelaus’un deneyimine ve Yudea krallığının idaresini almadaki nafile girişine dayanmaktaydı. Bu, mevcut tarihi bir karaktere dayanan Üstün’ün aktarmış olduğu simgesel hikâyelerden bir tanesiydi. Eriha’daki Zakheus’un evi Archelaus’un süslü sarayına oldukça yakın olduğu ve Archelaus’un kemeri üzerinden ayrılmış oldukları yol boyunca uzandığı için, onların aklında Archelaus’un bulunuşu şaşılacak bir durum değildi.
1955 171:8.3 Said Jesus: “You think that the Son of Man goes up to Jerusalem to receive a kingdom, but I declare that you are doomed to disappointment. Do you not remember about a certain prince who went into a far country to receive for himself a kingdom, but even before he could return, the citizens of his province, who in their hearts had already rejected him, sent an embassy after him, saying, ‘We will not have this man to reign over us’? As this king was rejected in the temporal rule, so is the Son of Man to be rejected in the spiritual rule. Again I declare that my kingdom is not of this world; but if the Son of Man had been accorded the spiritual rule of his people, he would have accepted such a kingdom of men’s souls and would have reigned over such a dominion of human hearts. Notwithstanding that they reject my spiritual rule over them, I will return again to receive from others such a kingdom of spirit as is now denied me. You will see the Son of Man rejected now, but in another age that which the children of Abraham now reject will be received and exalted.
2021 171:8.3 İsa şunu söyledi: “Sizler, İnsan Evladı’nın Kudüs’e bir krallığı alma amacıyla çıkmakta olduğunu düşünüyorsunuz; ancak, ben sizlere, kesin bir biçimde hayal kırıklığına uğramanın nihai sonuna sahip olduğunuzu duyuruyorum. Hatırlamıyor musunuz, kendisine bir krallığı almak için uzak bir ülkeye giden bir prensi? Daha oradan geri dönememişken, kalplerinde hâlihazırda kendisini reddetmiş olan, kendi vilayetinin vatandaşları, şunu söyler halde, arkasından bir elçi göndermiş olduğunu: ‘Bu kişinin üzerimizde hükmetmesine izin vermeyeceğiz?’ Ve bu kral nasıl zamansal yönetiminde reddedilmiş ise, İnsan Evladı da ruhsal yönetiminde öyle reddedilmiştir. Tekrar sizlere duyuruyorum, benim krallığın bu dünyaya ait değildir; ancak, eğer İnsan Evladı’na insanlarının ruhsal yönetimi verilseydi, o, insanların ruhlarının bu türden bir krallığını kabul edip, insan kalplerinin bu türden bir hâkimiyeti üzerinde hükmetmeyi kabul edecekti. Her ne kadar onlar kendileri üzerindeki ruhsal yönetimimi reddetmiş olsalar da, şimdi benim için reddedilmiş halde bulunan, ruhaniyetin bu türden bir krallığını diğerlerinden almak için geri geleceğim. Sizler İnsan Evladı’nın şimdi reddedilişini göreceksiniz; ancak, bir başka çağda, şimdi reddetmekte olan İbrahim evlatları kabul edilecek ve yükseltileceklerdir.[37]
1955 171:8.4 “And now, as the rejected nobleman of this parable, I would call before me my twelve servants, special stewards, and giving into each of your hands the sum of one pound, I would admonish each to heed well my instructions that you trade diligently with your trust fund while I am away that you may have wherewith to justify your stewardship when I return, when a reckoning shall be required of you.
2021 171:8.4 “Ve şimdi, bu hikâyeye ait soylu gibi, ben, özel gözeticilerim olan, on iki yardımcımı önüme çağıracağım, ve her birinizin eline bir sterlin veren bir biçimde, her birinizden, sizlerden bir hesabın isteneceği vakit olarak, geri döndüğüm zaman gözeticiliğinizi aracılığıyla aklayabilesiniz diye, ben yokken emanet kaynaklarını iyi değerlendirmenizi isteyeceğim.[38]
1955 171:8.5 “And even if this rejected Son should not return, another Son will be sent to receive this kingdom, and this Son will then send for all of you to receive your report of stewardship and to be made glad by your gains.
1955 171:8.6 “And when these stewards were subsequently called together for an accounting, the first came forward, saying, ‘Lord, with your pound I have made ten pounds more.’ And his master said to him: ‘Well done; you are a good servant; because you have proved faithful in this matter, I will give you authority over ten cities.’ And the second came, saying, ‘Your pound left with me, Lord, has made five pounds.’ And the master said, ‘I will accordingly make you ruler over five cities.’ And so on down through the others until the last of the servants, on being called to account, reported: ‘Lord, behold, here is your pound, which I have kept safely done up in this napkin. And this I did because I feared you; I believed that you were unreasonable, seeing that you take up where you have not laid down, and that you seek to reap where you have not sown.’ Then said his lord: ‘You negligent and unfaithful servant, I will judge you out of your own mouth. You knew that I reap where I have apparently not sown; therefore you knew this reckoning would be required of you. Knowing this, you should have at least given my money to the banker that at my coming I might have had it with proper interest.’
2021 171:8.6 “Ve, bu gözeticiler bir hesap için daha sonra bir araya çağrıldıklarında, ilki, şunu söyleyen bir biçimde, öne çıkacak, ‘Koruyucu, senin sterlininden on tane daha fazlasını elde ettim.’ Ve, üstünü kendisine, “Aferin; sen iyi bir hizmetçisin; çünkü sen kendini bu şekilde ispat ettin; ben sana otuzdan fazla şehrin idaresini vereceğim” diyecek. Ve, ikincisi, şunu söyleyen bir biçimde, gelecek: ‘Bana bırakmış olduğun sterlinden, Koruyucum, beş tane yaptım.’ Ve, üstün, ‘Bunun uyarınca ben seni beş şehrin yöneticisi yapacağım’ diyecek. Ve, böylece, son hizmetçiye gelene kadar herkes bildirimini sunacak, ve hesap için çağrıldığında, son hizmetçi ‘Koruyucu, bak, sterlinin burada, onu güven içimde mendil içinde olduğu gibi tuttum. Ve, ben bunu senden korktuğum için yaptım; ‘ben, koymadığın şeyi aldığını ve ekmediğin bir şeyi biçmeye çalıştığını’ gören bir halde, senin makul olmadığına inandım.’ Bunun ardından, onun koruyucusu şunu söyler: ‘Sen bilgisiz ve doğru olmayan hizmetçi, ben seni ağzından dolayı yargılayacağım. Sen, görünürde ekmediğin bir şeyi biçtiğimi biliyordun; bu nedenle, bu hesabın senden istenecek oluşunu. Bunu bilir halde, en azından sen benim paramı, ben gelene kadar yeterli faizi toplayabilmesi için bir bankacıya verseydin.’[40]
1955 171:8.7 “And then said this ruler to those who stood by: ‘Take the money from this slothful servant and give it to him who has ten pounds.’ And when they reminded the master that such a one already had ten pounds, he said: ‘To every one who has shall be given more, but from him who has not, even that which he has shall be taken away from him.’”
2021 171:8.7 “Ve, bunun ardından bu yönetici yakında bulunanlara: ‘Bu tembel hizmetçiden parayı alın, ve onu on ten sterlini olana verin.’ Ve, onlar üstüne hâlihazırda bu kişinin on sterline sahip olduğunu hatırlattığında, o: ‘Sahip olan herkese daha fazlası verilecek, ancak sahip olmayandan elinde bulunanı bile alınacaktır.’”[41]
1955 171:8.8 And then the apostles sought to know the difference between the meaning of this parable and that of the former parable of the talents, but Jesus would only say, in answer to their many questions: “Ponder well these words in your hearts while each of you finds out their true meaning.”
2021 171:8.8 Ve, bunun ardından havariler, bu hikâye ile önceki talent olanı arasındaki farkı öğrenmeye çalışmışlardı ancak, İsa yalnızca, onların birçok sorusuna, “Her biriniz onların gerçek anlamını bulana kadar, kalplerinizde bu sözler üzerine uzun uzadıya düşünün.”
1955 171:8.9 It was Nathaniel who so well taught the meaning of these two parables in the after years, summing up his teachings in these conclusions:
2021 171:8.9 Yıllar sonra bu iki hikâyenin anlamını, şu yargılarda İsa’nın öğretilerini özetler bir halde, oldukça iyi bir şekilde öğretmiş kişi Nathanyel olmuştu:
1955 171:8.10 1. Ability is the practical measure of life’s opportunities. You will never be held responsible for the accomplishment of that which is beyond your abilities.
2021 171:8.10 1. Kabiliyet yaşamın olanaklarını kullanmada elverişli bir ölçümdür. Sizler hiçbir zaman, sahip olduğunuz kabiliyetlerin ötesinde bulunan kazanımlar için sorumlu tutulmayacaksınız.
1955 171:8.11 2. Faithfulness is the unerring measure of human trustworthiness. He who is faithful in little things is also likely to exhibit faithfulness in everything consistent with his endowments.
2021 171:8.11 2. Doğruluk, insanın güvenirliliğinin şaşmaz bir ölçüsüdür. Küçük şeylerde doğru olan aynı zamanda, sahip olduğu bahşedilmişliklerin uyarınca olan her şeyde doğruluk sergileme eğilimindedir.
1955 171:8.12 3. The Master grants the lesser reward for lesser faithfulness when there is like opportunity.
2021 171:8.12 3. Üstün, benzer bir olanak olduğunda daha az doğruluk sergileyene daha az ödül vermektedir.
1955 171:8.13 4. He grants a like reward for like faithfulness when there is lesser opportunity.
2021 171:8.13 4. O, daha az olanak olduğu zaman aynı doğruluk için aynı ödülü vermektedir.
1955 171:8.14 When they had finished their lunch, and after the multitude of followers had gone on toward Jerusalem, Jesus, standing there before the apostles in the shade of an overhanging rock by the roadside, with cheerful dignity and a gracious majesty pointed his finger westward, saying: “Come, my brethren, let us go on into Jerusalem, there to receive that which awaits us; thus shall we fulfill the will of the heavenly Father in all things.”
2021 171:8.14 Onlar öğle yemeklerini bitirdiklerinde, ve takipçilerden oluşan kalabalık Kudüs’e doğru gittikten sonra, İsa, yol kenarında asılı duran bir kayanın gölgesinde havarilerin karşısında durur bir halde, şunu söyleyerek, parmağıyla neşeli soylulukla ve şükran dolu bir ihtişamla batıyı gösterdi: “Gelin, kardeşlerim, haydi Kudüs’e, bizleri beklemekte olan şeyi almak için gidelim; böylelikle bizler, her şeyde cennetsel Baba’nın iradesini yerine getirmiş olacağız.”