İngilizce Urantia Kitabı, 2006'dan beri dünya çapında Kamu Malıdır.
Çeviriler: © 2021 Urantia Society of Greater New York
Makale 97. İbraniler Arasında Tanrı Kavramının Evrimi |
Dizin
Tek versiyon |
Makale 99. Dinin Toplumsal Sorunları |
THE MELCHIZEDEK TEACHINGS IN THE OCCIDENT
BATIDAKI MELÇIZEDEK Ö ĞRETILERI
1955 98:0.1 THE Melchizedek teachings entered Europe along many routes, but chiefly they came by way of Egypt and were embodied in Occidental philosophy after being thoroughly Hellenized and later Christianized. The ideals of the Western world were basically Socratic, and its later religious philosophy became that of Jesus as it was modified and compromised through contact with evolving Occidental philosophy and religion, all of which culminated in the Christian church.
2021 98:0.1 MELÇİZEDEK öğretileri Avrupa’ya, birçok rota üzerinden girmişti; ancak başlıca olarak onlar, Mısır istikametinden gelip, bütünüyle Helenleşmesini ve daha sonra Hıristiyanlaşmasını takiben Batı felsefesi bünyesine nüfuz etmişti. Batı dünyasının idealleri özü bakımından Sokratik’di; ve Batı’nın daha sonraki dini felsefesi, hepsinin Hıristiyan din-kurumu içinde bir araya geldiği şekliyle, evrimleşen Batı felsefesi ve dini ile olan iletişim vasıtasıyla değiştirilmiş ve ödün verilmiş olan İsa’nın felsefesi haline gelmişti.
1955 98:0.2 For a long time in Europe the Salem missionaries carried on their activities, becoming gradually absorbed into many of the cults and ritual groups which periodically arose. Among those who maintained the Salem teachings in the purest form must be mentioned the Cynics. These preachers of faith and trust in God were still functioning in Roman Europe in the first century after Christ, being later incorporated into the newly forming Christian religion.
2021 98:0.2 Uzunca bir süre boyunca Avrupa’da Salem din-yayıcıları dönemsel olarak ortaya çıkan, inanışlar ve ayinsel topluluklarının birçoğunu kademeli olarak içine katan bir biçimde etkinliklerini sürdürmüşlerdi. En saf bütünlüğü içinde Salem öğretilerini muhafaza edenler arasında Kinikler’den bahsedilmelidir. Daha sonra yeni yeni oluşum içindeki Hıristiyan dinine katılan bir biçimde Tanrı’ya olan inanç ve güvenin bu duyurucuları hala, İsa’dan sonraki ilk yüzyılda Roma Avrupası’nda faal haldeydi.
1955 98:0.3 Much of the Salem doctrine was spread in Europe by the Jewish mercenary soldiers who fought in so many of the Occidental military struggles. In ancient times the Jews were famed as much for military valor as for theologic peculiarities.
2021 98:0.3 Salem inanç savının büyük bir kısmı Avrupa’da, Batıdaki askeri mücadelelerinin birçoğunda savaşmış Musevi kökenli paralı askerler tarafından yayılmıştı. İlkçağ dönemlerinde Museviler, din-kuramsal tuhaflıkları kadar askeri yiğitlikleri ile ünlülerdi.
1955 98:0.4 The basic doctrines of Greek philosophy, Jewish theology, and Christian ethics were fundamentally repercussions of the earlier Melchizedek teachings.
2021 98:0.4 Yunan felsefesi, Musevi din-kuramı ve Hıristiyan etik kurallarının temel inanç savları özünde, öncül Melçizedek öğretilerinin sonuçlarıydı.
1. THE SALEM RELIGION AMONG THE GREEKS
1. YUNANLILAR ARASINDAKI SALEM DINI
1955 98:1.1 The Salem missionaries might have built up a great religious structure among the Greeks had it not been for their strict interpretation of their oath of ordination, a pledge imposed by Machiventa which forbade the organization of exclusive congregations for worship, and which exacted the promise of each teacher never to function as a priest, never to receive fees for religious service, only food, clothing, and shelter. When the Melchizedek teachers penetrated to pre-Hellenic Greece, they found a people who still fostered the traditions of Adamson and the days of the Andites, but these teachings had become greatly adulterated with the notions and beliefs of the hordes of inferior slaves that had been brought to the Greek shores in increasing numbers. This adulteration produced a reversion to a crude animism with bloody rites, the lower classes even making ceremonial out of the execution of condemned criminals.
2021 98:1.1 Salem din-yayıcıları ibadetin ayrıcalıklı topluluklarının örgütlenmesini yasaklayan ve her öğretmenden, sadece yiyecek, giyecek ve barınak dışında hiçbir zaman dini hizmet için ücret almamasını isteyen bir biçimde hiçbir zaman bir din-adamı olarak faaliyet göstermemesi sözünü şart koşan Maçiventa tarafından getirilen bir taahhüt olarak, din hizmetine olan kabul antlarını katı bir biçimde yorumlamış olmasalardı, Yunanlılar arasında büyük bir dini yapı inşa edilmiş olabilirdi. Melçizedek öğretmenleri Helen-öncesinin Yunanistanı’na girdiğinde, hala Âdemoğlu’na dair tarihsel anlatımlara ek olarak And unsurlarının dönemlerini teşvik eden bir topluluk bulmuştu; ancak bu öğretiler, artan sayıda Yunan sahillerine getirilmekte olan alt düzeydeki köle topluluklarının görüşleri ve inanışlarıyla fazlasıyla bozulmuş bir halde bulunmaktaydı. Bu bozulma, alt düzeydeki sınıfların mahkûm edilen suçluların idamından bile tören yaptığı biçimde, kanlı ayinler ile birlikte her şeyde ruhun bulunduğunda dair olgunlaşmamış bir inanca doğru bir geri dönüş yaratmıştı.
1955 98:1.2 The early influence of the Salem teachers was nearly destroyed by the so-called Aryan invasion from southern Europe and the East. These Hellenic invaders brought along with them anthropomorphic God concepts similar to those which their Aryan fellows had carried to India. This importation inaugurated the evolution of the Greek family of gods and goddesses. This new religion was partly based on the cults of the incoming Hellenic barbarians, but it also shared in the myths of the older inhabitants of Greece.
2021 98:1.2 Salem öğretmenlerinin öncül etkisi, güney Avrupa ve Doğu’dan gelen Ari olarak adlandırılmaktaki işgal ile neredeyse tamamen yok edilmişti. Bu Helen istilacıları kendileri ile birlikte, Ari akranlarının daha öncesinden Hindistan’a taşımış olduklarınınkine benzer insansı Tanrı kavramsallaşmaları getirmişlerdi. Dışarıdan gelen bu aktarım, Yunan tanrı ve tanrıça ailesinin evrimini başlatmıştı. Bu yeni din bir ölçüde, gelmekte olan Helen kökenli barbarların inanışlarına dayanmıştı ancak o aynı zamanda, Yunanistan’ın eski sakinlerine ait mitleri de içinde barındırmaktaydı.
1955 98:1.3 The Hellenic Greeks found the Mediterranean world largely dominated by the mother cult, and they imposed upon these peoples their man-god, Dyaus-Zeus, who had already become, like Yahweh among the henotheistic Semites, head of the whole Greek pantheon of subordinate gods. And the Greeks would have eventually achieved a true monotheism in the concept of Zeus except for their retention of the overcontrol of Fate. A God of final value must, himself, be the arbiter of fate and the creator of destiny.
2021 98:1.3 Helen Yunanlıları Akdeniz dünyasını büyük ölçüde anne inanışının egemenliğinde buldu; ve onlar bu Akdeniz topluluklarına, diğer ilahiyatların mevcudiyetini dışlamayan ancak tek tanrıya inanan Sami toplukları arasındaki Yahveh gibi, bağımlı tanrılardan oluşan bütüncül bir Yunan tanrı birliğinin başı haline çoktan gelmiş olan Gökyüzü-Zeus’u olarak insan tanrılarını dayatmışlardı. Ve Yunanlılar nihai olarak, Kader’in üstün-denetimine dair düşüncelerine bağlı kalmasalardı, Zeus’un kavramsallaşması içinde gerçek bir tektanrı dinini kazanacaklardı. Nihai değere sahip bir tanrı, kendi başına, kaderin karar vericisi ve nihai sonun yaratıcısı olmak durumundadır.
1955 98:1.4 As a consequence of these factors in religious evolution, there presently developed the popular belief in the happy-go-lucky gods of Mount Olympus, gods more human than divine, and gods which the intelligent Greeks never did regard very seriously. They neither greatly loved nor greatly feared these divinities of their own creation. They had a patriotic and racial feeling for Zeus and his family of half men and half gods, but they hardly reverenced or worshiped them.
2021 98:1.4 Dini evrim içindeki bu etkenlerin bir sonucu olarak orada yakın zaman içerisinde; kutsaldan çok insan olan ve us sahibi Yunanlılar’ın hiçbir zaman çok fazla ciddiye almadığı, Olimpos Dağı’nın tasasız tanrılara olan yaygın inanış gelişti. Onlar, kendi yaratımları olan bu kutsallıkları ne fazlasıyla sevip, ne de ondan fazlasıyla korkmuşlardı. Onlar Zeus ve onun yarı insan, yarı tanrı ailesi için yurtsever ve ırksal bir duygu beslemektelerdi; ancak neredeyse hiçbir şekilde onlara büyük saygı beslemiş veya ibadet etmişlerdi.
1955 98:1.5 The Hellenes became so impregnated with the antipriestcraft doctrines of the earlier Salem teachers that no priesthood of any importance ever arose in Greece. Even the making of images to the gods became more of a work in art than a matter of worship.
2021 98:1.5 Helen unsurları öncül Salem öğretmenlerinin dinadamlığı-kurumunun-yaptıkları-şeylere-karşıt inanç savını o derece özümsemişlerdi ki, herhangi bir öneme sahip hiçbir dinadamlığı kurumu Yunanistan’da doğmamıştı. Tanrılar için resimler yapmak bile, bir ibadet durumundan çok bir sanatsal faaliyetti.
1955 98:1.6 The Olympian gods illustrate man’s typical anthropomorphism. But the Greek mythology was more aesthetic than ethic. The Greek religion was helpful in that it portrayed a universe governed by a deity group. But Greek morals, ethics, and philosophy presently advanced far beyond the god concept, and this imbalance between intellectual and spiritual growth was as hazardous to Greece as it had proved to be in India.
2021 98:1.6 Olimposlu tanrılar, insanın örnek insansı-nitelikler-atfedişini resmetmektedir. Ancak Yunan mitolojisi etiksel nitelikten çok estetikseldi. Yunan dini, bir ilahiyat topluluğu tarafından bir evrenin yönetildiğini tasvir edişi bakımından yararlıydı. Ancak, Yunan ahlaki değerleri, etik kuralları ve felsefesi yakın zaman içinde tanrı kavramsallaşmasının çok ötesine doğru gelişme gösterdi; ve, ussal ve ruhsal büyüme arasındaki bu orantısızlık, Hindistan’a gerçekleştiği kadar Yunanistan için yıkıcı oldu.
2. GREEK PHILOSOPHIC THOUGHT
2. YUNAN FELSEFI DÜŞÜNCESI
1955 98:2.1 A lightly regarded and superficial religion cannot endure, especially when it has no priesthood to foster its forms and to fill the hearts of the devotees with fear and awe. The Olympian religion did not promise salvation, nor did it quench the spiritual thirst of its believers; therefore was it doomed to perish. Within a millennium of its inception it had nearly vanished, and the Greeks were without a national religion, the gods of Olympus having lost their hold upon the better minds.
2021 98:2.1 Çok ciddiye alınmayan ve yapay olan bir din; özellikle, adetlerini teşvik edecek ve takipçilerinin kalplerini korku ve huşu ile dolduracak herhangi bir dinadamlığı kurumuna sahip olmadığında, varlığını sürdüremez. Olimposlu din, kurtuluşun sözünü vermedi; buna ek olarak, inananlarının ruhsal susursuzluğunu gidermedi; bu nedenle yok olmaya mecburdu. Kurumsal başlangıcının bin yılı içerisinde neredeyse tamamen ortadan kaybolmuştu; ve Yunanlılar, Olimposlu tanrıların daha iyi akıllara olan temelini yitirişiyle, milli bir dinden mahrum kalmıştı.
1955 98:2.2 This was the situation when, during the sixth century before Christ, the Orient and the Levant experienced a revival of spiritual consciousness and a new awakening to the recognition of monotheism. But the West did not share in this new development; neither Europe nor northern Africa extensively participated in this religious renaissance. The Greeks, however, did engage in a magnificent intellectual advancement. They had begun to master fear and no longer sought religion as an antidote therefor, but they did not perceive that true religion is the cure for soul hunger, spiritual disquiet, and moral despair. They sought for the solace of the soul in deep thinking—philosophy and metaphysics. They turned from the contemplation of self-preservation—salvation—to self-realization and self-understanding.
2021 98:2.2 Bahse konu olaylar; İsa’dan önceki altıncı yüzyıl boyunca, Doğu ve Levant, ruhsal bilincin bir yeniden canlanışına ek olarak tektanrı inancının tanınmasına olan yeni bir uyanışını deneyimlediğindeki durumdu. Batı bu yeni gelişimi paylaşmamıştı ne Avrupa ne de kuzey Afrika geniş bir biçimde, bu dini yeniden doğuşa katılmamıştı. Yunanlılar, buna rağmen, muhteşem bir ussal ilerlemeye girişmişti. Onlar korkunun üstesinden gelmeye hali hazırda başlamış olup, artık dini bunun bir panzehiri olarak arzulamamaktaydılar; ancak onlar gerçek dini ruh açlık, ruhsal kaygı ve ahlaki çaresizlik için ilaç olduğunu algılamamışlardı. Onlar ruhun tesellisini — felsefe ve metafizik olarak — derin düşünmede aramışlardı. Onlar, bireyin korunuşundan — kurtuluşundan, bireyin kendisini gerçekleştirmesi ve kendisini anlaması üzerinde düşünmeye yönelmişlerdi.
1955 98:2.3 By rigorous thought the Greeks attempted to attain that consciousness of security which would serve as a substitute for the belief in survival, but they utterly failed. Only the more intelligent among the higher classes of the Hellenic peoples could grasp this new teaching; the rank and file of the progeny of the slaves of former generations had no capacity for the reception of this new substitute for religion.
2021 98:2.3 Titiz düşünceyle Yunanlılar, kurtuluşa olan inancın bir muadili olarak hizmet verecek güvencenin bilincine erişmeye çabaladılar; ancak onlar bunda tamamen başarısız oldular. Helen topluluklarının daha yüksek sınıfları içinde sadece daha us sahibi olanlar bu yeni öğretiyi kavrayabildi; eski nesillerin kölelerine ait soylardan gelen alt düzeydeki bireyler, dinin yerini alan bu düşünceyi algılamak için hiçbir yetiye sahip değildi.
1955 98:2.4 The philosophers disdained all forms of worship, notwithstanding that they practically all held loosely to the background of a belief in the Salem doctrine of “the Intelligence of the universe,” “the idea of God,” and “the Great Source.” In so far as the Greek philosophers gave recognition to the divine and the superfinite, they were frankly monotheistic; they gave scant recognition to the whole galaxy of Olympian gods and goddesses.
2021 98:2.4 Filozoflar; her ne kadar neredeyse hepsi, “evrenin Usu,” “Tanrı düşüncesi,” ve “Büyük Köken’e” dair Salem din savına olan bir inanışın temeline bir kenarından bağlı olsa da, ibadetin her türünü küçümsemişlerdi. Kutsal ve sınırlı-olanın-ötesini tanımaları düzeyinde, Yunan filozofları içten bir biçimde tektanrıcıydı onlar, Olimposlu tanrılar ve tanrıçaların bütüncül gökadasını çok küçük bir tanımada bulunmuştu.
1955 98:2.5 The Greek poets of the fifth and sixth centuries, notably Pindar, attempted the reformation of Greek religion. They elevated its ideals, but they were more artists than religionists. They failed to develop a technique for fostering and conserving supreme values.
2021 98:2.5 Beşinci ve altıncı yüzyılın Yunan şairleri, dikkate değer bir biçimde Pindar, Yunan dininin köklü değişimine girişti. Onlar bu dinin ideallerini yükseltti; ancak onlar, dindarlardan çok sanatçılardı. Yüce değerleri teşvik ve muhafaza etmek için bir yöntem geliştirmede başarısız oldular.
1955 98:2.6 Xenophanes taught one God, but his deity concept was too pantheistic to be a personal Father to mortal man. Anaxagoras was a mechanist except that he did recognize a First Cause, an Initial Mind. Socrates and his successors, Plato and Aristotle, taught that virtue is knowledge; goodness, health of the soul; that it is better to suffer injustice than to be guilty of it, that it is wrong to return evil for evil, and that the gods are wise and good. Their cardinal virtues were: wisdom, courage, temperance, and justice.
2021 98:2.6 Ksenofanes, tek Tanrı’yı öğretti; ancak onun ilahiyat kavramsallaşması, kişisel bir Yaratıcı olmayacak kadar haddinden fazla bir biçimde Tanrı’nın her şeyde barındığına inanmaktaydı. Anaksagoras, bir İlk Akıl olarak bir İlk Sebep’i tanıması dışında, her şeyin yalnızca sebep sonuç ilişkilerinin sonucunda gerçekleştiğine inanan biriydi. Sokrates ve onun varisleri olan Plato ve Aristo, erdemin bilgi olduğunu öğretti; iyiliğin, ruhun sağlığı olduğuna; adaletsizlikten zarar görmenin suçlu olmaktan daha iyi olduğu, kötülüğe kötülükle cevap vermenin yanlış olduğu, ve tanrıların bilge ve iyi olduğuna. Onların en önemli gördükleri erdemleri şunlardı: bilgelik, cesaret, ölçülülük ve adaletti.
1955 98:2.7 The evolution of religious philosophy among the Hellenic and Hebrew peoples affords a contrastive illustration of the function of the church as an institution in the shaping of cultural progress. In Palestine, human thought was so priest-controlled and scripture-directed that philosophy and aesthetics were entirely submerged in religion and morality. In Greece, the almost complete absence of priests and “sacred scriptures” left the human mind free and unfettered, resulting in a startling development in depth of thought. But religion as a personal experience failed to keep pace with the intellectual probings into the nature and reality of the cosmos.
2021 98:2.7 Dini felsefenin Helen ve İbrani toplulukları içindeki evrimi, kültürel ilerlemeyi belirleyen bir kuruluş olarak din-kurumunun faaliyetinin tezat bir görünümünü sergilemektedir. Filistin’de insan düşüncesi o kadar dinadamı temelli denetlenmekte ve yazıtlar ile yönetilmekteydi ki, felsefe ve estetik değerler bütünüyle din ve ahlakın tarafından yutulmuştu. Yunanistan’da, dinadamları ve “kutsal yazıtların” neredeyse bütüncül yoksunluğu, derin düşüncenin şaşırtıcı bir gelişmesiyle sonuçlanan bir biçimde insan aklını özgür ve bağımsız kıldı. Ancak kişisel bir deneyim olarak din, kâinatın doğası ve gerçekliğine doğru yapılan ussal araştırmaların hızıyla başa çıkmada başarısız oldu.
1955 98:2.8 In Greece, believing was subordinated to thinking; in Palestine, thinking was held subject to believing. Much of the strength of Christianity is due to its having borrowed heavily from both Hebrew morality and Greek thought.
2021 98:2.8 Yunanistan’da inanmak düşünmeye tabi kılınmıştı Filistin’de düşünmek, inanmaya bağlanmıştı. Hıristiyanlığın iyi olduğu tarafların büyük bir kısmı, hem İbrani ahlakından hem de Yunan düşüncesinden fazlasıyla beslenmiş oluşundan kaynaklanmaktadır.
1955 98:2.9 In Palestine, religious dogma became so crystallized as to jeopardize further growth; in Greece, human thought became so abstract that the concept of God resolved itself into a misty vapor of pantheistic speculation not at all unlike the impersonal Infinity of the Brahman philosophers.
2021 98:2.9 Filistin’de dini dogma o kadar katılaşmıştı ki, daha ileri büyümeyi riske atmıştı Yunanistan’da insan düşüncesi o kadar soyut bir hal almıştı ki, Tanrı’nın kavramsallaşması kendisini, Brahman filozoflarının birey-dışı Sınırsızlığı’ndan çok da farklı olmayan, her şeyin temelinde Tanrı’nın yattığı düşüncesinin sisli bir buharına dönüşmüştü.
1955 98:2.10 But the average men of these times could not grasp, nor were they much interested in, the Greek philosophy of self-realization and an abstract Deity; they rather craved promises of salvation, coupled with a personal God who could hear their prayers. They exiled the philosophers, persecuted the remnants of the Salem cult, both doctrines having become much blended, and made ready for that terrible orgiastic plunge into the follies of the mystery cults which were then overspreading the Mediterranean lands. The Eleusinian mysteries grew up within the Olympian pantheon, a Greek version of the worship of fertility; Dionysus nature worship flourished; the best of the cults was the Orphic brotherhood, whose moral preachments and promises of salvation made a great appeal to many.
2021 98:2.10 Ancak bu dönemlerin ortalama insanı Yunan felsefesinin sahip olduğu bireyin kendisini gerçekleştirişine ek olarak soyut bir İlahiyat’ı ne kavrayabildi, ne de ona ilgi besledi; onlar bunun yerine, dualarını duyabilecek kişisel bir Tanrı ile birlikte kurtuluş sözlerini arzulamışlardı. Onlar; filozoflarını sürgüne göndermişler, Salem inanışının, ki her iki inanış savı bu dönemde oldukça iç içe gelmiştir, geride kalanlarını idam etmişler, ve, bu dönemlerde Akdeniz adalarına haddinden fazla yayılan gizem inanışlarının budalalıklarına doğru korkunç sefahat eğlencelerine dalmasının zemini hazırlamıştı. Eleusinian gizemleri, bereketliliğe olan bir Yunan türü ibadeti biçiminde Olimposlu tanrı birliği içinden doğmuştu; Dionysos doğa ibadeti yeşermişti; bu inanışların en iyisi, ahlaki salıkları ve kurtuluş sözleri birçoklarının büyük ilgisini çeken Orfik kardeşlikti.
1955 98:2.11 All Greece became involved in these new methods of attaining salvation, these emotional and fiery ceremonials. No nation ever attained such heights of artistic philosophy in so short a time; none ever created such an advanced system of ethics practically without Deity and entirely devoid of the promise of human salvation; no nation ever plunged so quickly, deeply, and violently into such depths of intellectual stagnation, moral depravity, and spiritual poverty as these same Greek peoples when they flung themselves into the mad whirl of the mystery cults.
2021 98:2.11 Yunanistan’ın tamamı, bu duygusal ve ateşli törenler biçimindeki, kurtuluşa ermenin bu yeni yöntemlerine katılmıştı. Bu döneme kadar hiçbir millet, bu kadar kısa bir süre içinde sanatsal felsefenin bu gibi doruklarına erişmemişti; bu döneme kadar hiçbir topluluk, neredeyse tamamen İlahiyat olmadan ve insan kurtuluşunun sözünden bütünüyle mahrum olarak, etik kurallarının bu türden gelişmiş bir düzenini yaratamamıştı bu döneme kadar hiçbir millet, gizem inanışlarının ateşli girdabına kendilerini serbest bıraktıklarında bu Yunan topluluklarının deneyimlediği gibi, ussal durgunluğun, ahlaksal bozukluğun ve ruhsal fakirliğin bu türden derinlerine oldukça çabuk, derinlemesine ve şiddetle batmamıştı.
1955 98:2.12 Religions have long endured without philosophical support, but few philosophies, as such, have long persisted without some identification with religion. Philosophy is to religion as conception is to action. But the ideal human estate is that in which philosophy, religion, and science are welded into a meaningful unity by the conjoined action of wisdom, faith, and experience.
2021 98:2.12 Dinler uzunca bir süre boyunca, felsefi destek olmadan varlıklarını sürdürmüşlerdir; ancak bu gibi çok az felsefi düzen, düşünülenin aksine, din ile belli bir ilişkilendirilimi olmadan uzunca bir süre varlığını sürdürebilmiştir. Düşünme karşısında eylem ne ise, din karşısında felsefe odur. Ancak olası en yüksek insan bütünlüğü; içinde felsefenin, dinin ve bilimin bilgelik, inanç ve deneyimin bir araya gelmiş eylemi tarafından anlamlı bir bütünlüğe doğru kaynaştığı durumdur.
3. THE MELCHIZEDEK TEACHINGS IN ROME
3. ROMA’DAKI MELÇIZEDEK ÖĞRETILERI
1955 98:3.1 Having grown out of the earlier religious forms of worship of the family gods into the tribal reverence for Mars, the god of war, it was natural that the later religion of the Latins was more of a political observance than were the intellectual systems of the Greeks and Brahmans or the more spiritual religions of several other peoples.
2021 98:3.1 Aile tanrılarına olan ibadetin daha öncül dini türlerinden, savaş tanrısı olan Mars’a duyulan derin kabile hürmetine doğru evirilmiş bir biçimde, Latin topluluklarının sahip oldukları daha sonraki din; Yunan ve Brahman ussal sistemlerinden veya diğer birkaç topluluğun daha ruhsal dinlerinden daha çok siyasi bir gelenek niteliğindeydi.
1955 98:3.2 In the great monotheistic renaissance of Melchizedek’s gospel during the sixth century before Christ, too few of the Salem missionaries penetrated Italy, and those who did were unable to overcome the influence of the rapidly spreading Etruscan priesthood with its new galaxy of gods and temples, all of which became organized into the Roman state religion. This religion of the Latin tribes was not trivial and venal like that of the Greeks, neither was it austere and tyrannical like that of the Hebrews; it consisted for the most part in the observance of mere forms, vows, and taboos.
2021 98:3.2 İsa’dan önceki altıncı yüzyıl boyunca Melçizedek müjdesinin büyük tektanrılı yeniden doğuşu süreci içerisinde, Salem din yayıcılarının çok az İtalya’ya girmişti; ve bunu gerçekleştirenler, hepsinin daha sonra Roma devlet dinine doğru örgütlendiği, tanrıları ve tapınaklarından oluşan yeni bir gökadasıyla birlikte hızlıca yayılan Etrüsk dinadamlığının etkisinin üstesinden gelmede başarısız olmuşlardı. Latin kabilelerinin bu dini, Yunanlılar sahip oldukları gibi ciddiyetten uzak ve satın alınabilir değildi; buna ek olarak onlar, İbranilerinkiler gibi sert ve baskıcı değildi; onun büyük bir kısmı tekil adetlerden, yeminlerden ve tabulardan meydana gelmişti.
1955 98:3.3 Roman religion was greatly influenced by extensive cultural importations from Greece. Eventually most of the Olympian gods were transplanted and incorporated into the Latin pantheon. The Greeks long worshiped the fire of the family hearth—Hestia was the virgin goddess of the hearth; Vesta was the Roman goddess of the home. Zeus became Jupiter; Aphrodite, Venus; and so on down through the many Olympian deities.
2021 98:3.3 Roma dini fazlasıyla, Yunanistan’dan alınan geniş kültürel aktarımlardan etkilenmişti. Nihai olarak Olimpos tanrılarının büyük bir kısmı, Latin tanrı birliğine aşılanmış ve eklemlenmişti. Yunan toplulukları uzunca bir süre boyunca aile ocağının ateşine ibadet etmişlerdi — Hestia, ocağın bakir tanrıçasıydı Vesa, ev kurumunun Roma tanrıçasıydı. Zeus Jüpiter oldu; Afrodit ise Venüs; ve bu dönüşüm birçok Olimpos ilahiyatını takip etti.
1955 98:3.4 The religious initiation of Roman youths was the occasion of their solemn consecration to the service of the state. Oaths and admissions to citizenship were in reality religious ceremonies. The Latin peoples maintained temples, altars, and shrines and, in a crisis, would consult the oracles. They preserved the bones of heroes and later on those of the Christian saints.
2021 98:3.4 Roma gençlerinin dine olan kabulü, devlet hizmetine olan, ciddiyetle gerçekleştirilen atanımları olayıydı. Vatandaşlık antları ve kabulleri, gerçekte dini törenlerdi. Latin topluluklar; tapınakları, sunakları ve mabetleri muhafaza ettiler; ve bir kriz durumunda kâhinlere danışırlardı. Onlar, kahramanların kemiklerini saklamışlardı, ve bunu daha sonra Hıristiyan azizlerininki için yaptılar.
1955 98:3.5 This formal and unemotional form of pseudoreligious patriotism was doomed to collapse, even as the highly intellectual and artistic worship of the Greeks had gone down before the fervid and deeply emotional worship of the mystery cults. The greatest of these devastating cults was the mystery religion of the Mother of God sect, which had its headquarters, in those days, on the exact site of the present church of St. Peter’s in Rome.
2021 98:3.5 Dini görünümde olan vatanseverliğin bu resmi ve duygusal olmayan türü çökmeye mahkûmdu, Yunanlılar’ın oldukça ussal ve sanatsal ibadeti bile, gizem inanışlarının hararetli ve oldukça fazla duygusal ibadeti karşısında çökmüştü. Bu zarar verici inanışların en büyüğü; Roma’da şu anki Aziz Peter kilisesinin bulunduğu yerleşkenin tam da üzerinde yönetim merkezine sahip olmuş olan, Anne Tanrı mezhebinin gizem diniydi.
1955 98:3.6 The emerging Roman state conquered politically but was in turn conquered by the cults, rituals, mysteries, and god concepts of Egypt, Greece, and the Levant. These imported cults continued to flourish throughout the Roman state up to the time of Augustus, who, purely for political and civic reasons, made a heroic and somewhat successful effort to destroy the mysteries and revive the older political religion.
2021 98:3.6 Ortaya çıkış halindeki Roma devleti siyasetle fetihlerini gerçekleştirdi; ancak o, Mısır’ın, Yunanistan’ın ve Levant’ın inanışları, ayinleri, gizemleri ve tanrı kavramsallaşmalarıyla fethedildi. Bu dışarından aktarılan inanışlar; tamamiyle siyasal ve şehirsel nedenlerle, gizemleri ortadan kaldırma ve eski siyasi dini tekrar canlandırmanın kahramanca ve bir açıdan başarılı bir çabasını vermiş Augustus’un zamanına kadar Roma devleti boyunca yeşermeye devam etti.
1955 98:3.7 One of the priests of the state religion told Augustus of the earlier attempts of the Salem teachers to spread the doctrine of one God, a final Deity presiding over all supernatural beings; and this idea took such a firm hold on the emperor that he built many temples, stocked them well with beautiful images, reorganized the state priesthood, re-established the state religion, appointed himself acting high priest of all, and as emperor did not hesitate to proclaim himself the supreme god.
2021 98:3.7 Devlet dininin din-adamlarından bir tanesi Augustus’a; Salem öğretmenlerinin, doğa-üstü varlıkların tümü üzerinde yönetimde bulunan nihai bir İlahiyat olarak tek Tanrı’nın öğretisini yaymadaki öncül çabalarından bahsetti; ve bu düşünce imparator üzerinde o kadar güçlü bir etkide bulundu ki, imparator birçok tapınak inşa edip, hepsini güzel resimlerle donatıp, devletin dinadamlık kurumunu yeniden düzenleyip, devlet dinini yeniden belirleyip, kendisini herkesin temsili en yüksek din-adamı olarak atayıp, bunları yaparken de kendisini yüce tanrı olarak duyurmada tereddüt etmemişti.
1955 98:3.8 This new religion of Augustus worship flourished and was observed throughout the empire during his lifetime except in Palestine, the home of the Jews. And this era of the human gods continued until the official Roman cult had a roster of more than twoscore self-elevated human deities, all claiming miraculous births and other superhuman attributes.
2021 98:3.8 Augustus ibadetinin bu yeni dini yeşermiş olup, Museviler’in evi olan Filistin dışında, yaşamı boyunca imparatorluğun tümü üzerinde gözlenmişti. Ve, insan tanrılarının bu dönemi; resmi Roma inanışı, her birinin mucizevî doğumlara ve diğer insan-ötesi niteliklere sahip olduklarını ifade ettiği, kırktan fazla kendi kendilerini yüceltmiş insan ilahiyatlarının bir listesine sahip olana kadar devam etti.
1955 98:3.9 The last stand of the dwindling band of Salem believers was made by an earnest group of preachers, the Cynics, who exhorted the Romans to abandon their wild and senseless religious rituals and return to a form of worship embodying Melchizedek’s gospel as it had been modified and contaminated through contact with the philosophy of the Greeks. But the people at large rejected the Cynics; they preferred to plunge into the rituals of the mysteries, which not only offered hopes of personal salvation but also gratified the desire for diversion, excitement, and entertainment.
2021 98:3.9 Salem inananlarının sayıları azalan topluluğunun son direnişi; vahşi ve duygusuz dini ayinlerini bırakıp, Yunan felsefesiyle etkileşimi sonucunda dönüşüme uğramış ve bozulmuş olan, Melçizedek’in müjdesini içinde barındıran ibadetin bir türüne dönmelerini Roma topluluklarından şiddetle talep etmiş içten bir vaiz topluluğu olan Kinikler tarafından gerçekleştirilmişti. Ancak insanların büyük bir bölümü Kinikler’i reddetmişlerdi; onlar, yalnızca kişisel kurtuluş umudunu sunmayan ancak aynı zamanda ciddiyetten uzaklaşma, heyecan ve eğlence arzusunu tatmin eden gizemlerin ayinlerine dalmayı tercih etmişlerdi.
4. THE MYSTERY CULTS
4. GIZEM İNANIŞLARI
1955 98:4.1 The majority of people in the Greco-Roman world, having lost their primitive family and state religions and being unable or unwilling to grasp the meaning of Greek philosophy, turned their attention to the spectacular and emotional mystery cults from Egypt and the Levant. The common people craved promises of salvation—religious consolation for today and assurances of hope for immortality after death.
2021 98:4.1 Greko-Romen dünyasındaki insanların büyük bir çoğunluğu; ilkçağ ailelerini ve devlet dinlerini kaybetmelerine ek olarak Yunan felsefesinin anlamını kavramaya yetkin olmayan veya bunu yapmada gönülsüz bir konumda bulunan bir biçimde, ilgilerini Mısır ve Levant’dan muhteşem ve duygusal gizem inanışlarına çevirmişlerdi. Halk — bugünün dini tesellisine ek olarak ölümden sonraki yaşamın devam edişine dair beslenen ümidin güvencesi olarak — kurtuluşun sözlerini arzulamıştı.
1955 98:4.2 The three mystery cults which became most popular were:
2021 98:4.2 En yaygın hale gelmiş üç gizem inanışı şunlardı:
2021 98:4.3 1. Kibele ve onun oğlu Attis’e dayanan Frig inanışı.
2021 98:4.4 2. Osiris ve onun annesi İsis’e dayanan Mısır inanışı.
1955 98:4.5 3. The Iranian cult of the worship of Mithras as the savior and redeemer of sinful mankind.
2021 98:4.5 3. Günahkâr insanlığın kurtarıcısı ve bağışlayıcısı olarak Mitra ibadetine dayanan İran inanışı.
1955 98:4.6 The Phrygian and Egyptian mysteries taught that the divine son (respectively Attis and Osiris) had experienced death and had been resurrected by divine power, and further that all who were properly initiated into the mystery, and who reverently celebrated the anniversary of the god’s death and resurrection, would thereby become partakers of his divine nature and his immortality.
2021 98:4.6 Frig ve Mısır gizemleri, kutsal evladın (sırasıyla Attis ve Osiris olmak üzere) ölümü önceden deneyimlemiş olduğunu ve kutsal güç tarafından yeniden diriltildiğini öğretmişti; ve buna ek olarak, olması gerektiği gibi gizeme kabul edilen ve tanrının ölümü ve yeniden dirilişinin yıl dönümünü derin saygıyla kutlayan herkesin böylelikle onun kutsal doğası ve ölümsüzlüğünün parçaları haline geleceğini öğretmişti.
1955 98:4.7 The Phrygian ceremonies were imposing but degrading; their bloody festivals indicate how degraded and primitive these Levantine mysteries became. The most holy day was Black Friday, the “day of blood,” commemorating the self-inflicted death of Attis. After three days of the celebration of the sacrifice and death of Attis the festival was turned to joy in honor of his resurrection.
2021 98:4.7 Frig törenleri göz kamaştırıcı, ancak bozucu etkiye sahipti; onların kanlı şenlikleri, bu Levant gizemlerinin ne kadar düşkün ve ilkel olduğunu göstermektedir. En kutsal gün, Attis’in kendi sebep olduğu ölümü anan bir biçimde “kanın günü” olarak Kara Cuma’ydı. Attis’in fedası ve ölümünün kutlanışından üç gün sonra şenlik, onun yeniden doğumu onurundan duyulan neşeye dönmekteydi.
1955 98:4.8 The rituals of the worship of Isis and Osiris were more refined and impressive than were those of the Phrygian cult. This Egyptian ritual was built around the legend of the Nile god of old, a god who died and was resurrected, which concept was derived from the observation of the annually recurring stoppage of vegetation growth followed by the springtime restoration of all living plants. The frenzy of the observance of these mystery cults and the orgies of their ceremonials, which were supposed to lead up to the “enthusiasm” of the realization of divinity, were sometimes most revolting.
2021 98:4.8 İsis ve Osiris ibadetinin ayinleri, Frig inanışınınkilere kıyasla daha gelişmiş ve etkileyiciydi. Mısır ayini; tüm yaşayan bitkilerin bahar dönüşümünün takip ettiği bitki büyümesinin senelik duraksayışının gözlenmesinden elde edilen kavramsallaşma olarak, ölen ve yeniden dirilen bir tanrı şeklinde eskinin Nil tanrısı efsanesi temelinde inşa edilmişti. Bu gizem inanışlarının yerine getirilmesinden doğan taşkınlık durumu ve, kutsallığın gerçekleştirilmesi sonucunda “coşkuya” götürdükleri varsayılan, törenlerinin yaydığı safahat zaman zaman olası yüksek derecede isyankâr nitelikteydi.
5. THE CULT OF MITHRAS
5. MITRA İNANIŞI
1955 98:5.1 The Phrygian and Egyptian mysteries eventually gave way before the greatest of all the mystery cults, the worship of Mithras. The Mithraic cult made its appeal to a wide range of human nature and gradually supplanted both of its predecessors. Mithraism spread over the Roman Empire through the propagandizing of Roman legions recruited in the Levant, where this religion was the vogue, for they carried this belief wherever they went. And this new religious ritual was a great improvement over the earlier mystery cults.
2021 98:5.1 Frig ve Mısır gizemleri en sonunda, Mitra ibadeti olarak tüm gizem inanışlarının en büyüğüne zemin hazırladı. Mitrasal inanış insan doğasının geniş bir kapsamına hitap etmiş olup, kademeli bir biçimde iki öncülünün de yerini aldı. Mitracılık Roma İmparatorluğu’na, bu dinin moda olduğu yer olan Levant’dan toplanmış Roma birliklerinin örgütlü yayım faaliyetleriyle yayılmıştı zira onlar bu inanışı gittikleri her yere taşımışlardı. Ve bu yeni dini ayin, öncül gizem inanışları üstüne büyük bir gelişimdi.
1955 98:5.2 The cult of Mithras arose in Iran and long persisted in its homeland despite the militant opposition of the followers of Zoroaster. But by the time Mithraism reached Rome, it had become greatly improved by the absorption of many of Zoroaster’s teachings. It was chiefly through the Mithraic cult that Zoroaster’s religion exerted an influence upon later appearing Christianity.
2021 98:5.2 Mitra inanışı İran’da ortaya çıkmış olup, uzunca bir süre boyunca, Zerdüşt takipçilerinin askeri karşıtlığına rağmen, anavatanında varlığını sürdürmüştü. Ancak Mitracılık Roma’ya ulaştığında, Zerdüşt’ün öğretilerinin çoğunu özümlemesiyle fazlasıyla gelişmiş hale geldi. Başlıca Mitrasal inanış aracılığıyla Zerdüşt dini, daha sonranın ortaya çıkış halindeki Hristiyanlık üzerinde bir etkiye sahip oldu.
1955 98:5.3 The Mithraic cult portrayed a militant god taking origin in a great rock, engaging in valiant exploits, and causing water to gush forth from a rock struck with his arrows. There was a flood from which one man escaped in a specially built boat and a last supper which Mithras celebrated with the sun-god before he ascended into the heavens. This sun-god, or Sol Invictus, was a degeneration of the Ahura-Mazda deity concept of Zoroastrianism. Mithras was conceived as the surviving champion of the sun-god in his struggle with the god of darkness. And in recognition of his slaying the mythical sacred bull, Mithras was made immortal, being exalted to the station of intercessor for the human race among the gods on high.
2021 98:5.3 Mitrasal inanış cesur eylemlere girişen ve suyu bir kayadan oklarıyla hedeflere püskürten, bir büyük kayadan kaynağını alan bir biçimde askeri bir tanrıyı tasvir etmişti. Orada; özellikle inşa edilmiş bir kayıtla bir kişinin kaçtığı bir sele ek olarak Mitra’nın göklere yükselişinden önce güneş-tanrısı ile kutladığı son akşam yemeği bulunmaktaydı. Bu güneş-tanrısı, veya ismiyle Sol İnvictus, Zerdüştlüğün Ahura-Mazda ilahiyatının bir bozuluşuydu. Mitra, karanlığın tanrısı ile verdiği mücadele de güneş-tanrısının hayatta kalan galip savaşçısı olarak düşünülmekteydi. Ve, onun efsanevi kutsal boğayı öldürüşünün tanınışında, Mitras; gökteki tanrılar arasında, insan ırkı için onun adına af dileyen konuma yükseltilmiş bir biçimde ölümsüz kılınmıştı.
1955 98:5.4 The adherents of this cult worshiped in caves and other secret places, chanting hymns, mumbling magic, eating the flesh of the sacrificial animals, and drinking the blood. Three times a day they worshiped, with special weekly ceremonials on the day of the sun-god and with the most elaborate observance of all on the annual festival of Mithras, December twenty-fifth. It was believed that the partaking of the sacrament ensured eternal life, the immediate passing, after death, to the bosom of Mithras, there to tarry in bliss until the judgment day. On the judgment day the Mithraic keys of heaven would unlock the gates of Paradise for the reception of the faithful; whereupon all the unbaptized of the living and the dead would be annihilated upon the return of Mithras to earth. It was taught that, when a man died, he went before Mithras for judgment, and that at the end of the world Mithras would summon all the dead from their graves to face the last judgment. The wicked would be destroyed by fire, and the righteous would reign with Mithras forever.
2021 98:5.4 Bu inanışın takipçileri; mağara ve diğer gizli yerlerde ibadet edip, ilahiler söyleyip, büyü mırıldanıp, kurbanlık hayvanların etini yiyip, kan içmişlerdi. Günde üç kez onlar ibadet etmişlerdi; buna ilaveten, güneş-tanrısının gününde özel haftasal törenlerde ve Aralık’ın yirmi beşinci günü olarak Mitra’nın yıllık şenlik gününde en detaylı adetlerle ibadetlerini yerine getirmişlerdi. Ayinlerde sunulan şeyleri yemek; yargı gününe kadar mutluluk içinde beklenilecek yer olan Mitra’nın bağrına ölümden sonra derhal geçilerek ebedi yaşamı getirdiğine inanılmaktaydı. Yargı gününde Mitra’nın gök anahtarları, inançlı olanların kabulü için Cennet’in kapılarını açacaktı bundan hemen sonra, Mitra’nın dünyaya dönüşü üzerine kutsanmamış tüm yaşayan ve ölüler yok edilecekti. Bir insan öldüğünde, Mitra’nın önüne yargısı için çıktığı öğretilmekteydi; ve dünyanın sonunda Mitra’nın, son yargıyla yüzleşmeleri için ölülerin tümünü mezardan çağıracak olduğunu. Kötüler ateşle yok edilecek, ve doğru olanlar Mitra ile sonsuza kadar hüküm sürecek.
1955 98:5.5 At first it was a religion only for men, and there were seven different orders into which believers could be successively initiated. Later on, the wives and daughters of believers were admitted to the temples of the Great Mother, which adjoined the Mithraic temples. The women’s cult was a mixture of Mithraic ritual and the ceremonies of the Phrygian cult of Cybele, the mother of Attis.
2021 98:5.5 İlk başta o sadece erkekler için olan bir dindi; ve orada, inananların sırasıyla kabul edildikleri yedi farklı düzey bulunmaktaydı. Daha sonra, inananların eşleri ve kızları, Mitra mabetlerine katılmış olan Büyük Anne tapınaklarına kabul edilmişlerdi. Kadınların inanışı Mitrasal inanış ile Attis’in annesi Kibele’ye dayanan Frig inanışının törenlerinin bir karışımıydı.
6. MITHRAISM AND CHRISTIANITY
6. MITRACILIK VE HRISTIYANLIK
1955 98:6.1 Prior to the coming of the mystery cults and Christianity, personal religion hardly developed as an independent institution in the civilized lands of North Africa and Europe; it was more of a family, city-state, political, and imperial affair. The Hellenic Greeks never evolved a centralized worship system; the ritual was local; they had no priesthood and no “sacred book.” Much as the Romans, their religious institutions lacked a powerful driving agency for the preservation of higher moral and spiritual values. While it is true that the institutionalization of religion has usually detracted from its spiritual quality, it is also a fact that no religion has thus far succeeded in surviving without the aid of institutional organization of some degree, greater or lesser.
2021 98:6.1 Gizem inanışlarının ve Hıristiyanlık’ın gelişinden önce kişisel din, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın medeni yerleşkelerinde bağımsız bir kurum olarak neredeyse hiçbir biçimde gelişme göstermemişti; o daha çok bir ailesel, şehir-devletsel, siyasi ve imparatorluksak bir olaydı. Helen Yunanlıları hiçbir zaman, merkezileşmiş ibadet düzenini geliştirmediler; ayin düzeni yereldi; onlar hiçbir dinadamlığı kurumuna ve “kutsal kitaba” sahip değillerdi. Romalılar’a oldukça benzeyen bir biçimde, onların dini kurumları daha yüksek ahlaki ve ruhsal değerlerin korunumu için güçlü bir yönlendirici kurumdan yoksundu. Her ne kadar, dinin kurumsallaşmasının genellikle ruhsal derinlikten çalarak gerçekleştiği doğru olsa da; herhangi bir dinin, az veya çok olmak üzere bir düzeyde kurumsal örgütlenmenin yardımı olmadan bu kadar gelişemeyecek olması da bir gerçektir.
1955 98:6.2 Occidental religion thus languished until the days of the Skeptics, Cynics, Epicureans, and Stoics, but most important of all, until the times of the great contest between Mithraism and Paul’s new religion of Christianity.
2021 98:6.2 Batı dini böylelikle Kuşkucular, Kinikler, Epikürcüler ve Stoacılar’a kadar kan kaybetmişti; ancak bu durum özellikle, Mitracılık ve Pavlus’un yeni Hristiyanlık dini arasında gerçekleşen rekabet dönemlerine kadar gerçeklik taşımaktaydı.
1955 98:6.3 During the third century after Christ, Mithraic and Christian churches were very similar both in appearance and in the character of their ritual. A majority of such places of worship were underground, and both contained altars whose backgrounds variously depicted the sufferings of the savior who had brought salvation to a sin-cursed human race.
2021 98:6.3 İsa’dan sonraki üçüncü yüzyıl boyunca Mitrasal ve Hıristiyan din-kurumları, görünüşlerinde ve ayinlerinin niteliğinde birbirine oldukça benzerlerdi. İbadetin bu türden mekânlarının büyük bir çoğunluğu, yer altında bulunmaktaydı ve iki inanışın mabetleri de, arka-planları, günahla lanetlenmiş bir insan ırkına hâlihazırda kurtuluşu getirmiş olan kurtarıcının ızdıraplarını çeşitli biçimlerde tasvir etmiş sunakları barındırmaktaydı.
1955 98:6.4 Always had it been the practice of Mithraic worshipers, on entering the temple, to dip their fingers in holy water. And since in some districts there were those who at one time belonged to both religions, they introduced this custom into the majority of the Christian churches in the vicinity of Rome. Both religions employed baptism and partook of the sacrament of bread and wine. The one great difference between Mithraism and Christianity, aside from the characters of Mithras and Jesus, was that the one encouraged militarism while the other was ultrapacific. Mithraism’s tolerance for other religions (except later Christianity) led to its final undoing. But the deciding factor in the struggle between the two was the admission of women into the full fellowship of the Christian faith.
2021 98:6.4 Mitra’ya ibadet edenlerin uygulaması her zaman, mabede girerken kutsal suya parmaklarını batırmak olmuştu. Ve, bazı bölgelerde aynı anda iki dine de ait olan kişiler bulunduğu için; bu âdeti, Roma’nın yakınlarındaki Hıristiyan kiliselerinin büyük bir kısmına tanıştırdılar. Her iki din de kutsamayı uygulamış olup, ekmek ve şaraptan oluşan ayinde bunları tüketti. Mitracılık ve Hristiyanlık arasındaki bir büyük fark, Mitra ve İsa’nın kişilikleri dışında, biri askeri zihniyeti teşvik ederken diğerinin ise aşırı derecede barışçıl olmasıydı. Mitracılık’ın diğer dinlere olan hoşgörüsü (daha sonraki Hıristiyanlık dışında olmak üzere) nihai çöküşüne neden oldu. Ancak ikisi arasındaki mücadele de belirleyici etken, kadınların Hıristiyan inancının bütüncül birlikteliğine olan kabulüydü.
1955 98:6.5 In the end the nominal Christian faith dominated the Occident. Greek philosophy supplied the concepts of ethical value; Mithraism, the ritual of worship observance; and Christianity, as such, the technique for the conservation of moral and social values.
2021 98:6.5 En sonunda bu dönemin Hıristiyan inancı Batı’da baskın hale geldi. Yunan felsefesi, etik değerlerin kavramsallaşmalarını sağlamıştı Mitracılık, ibadetin yerine getirilişinin dini adetsel düzenini; ve Hristiyanlık olarak bu dönemlerde tanımlanan inanış, ahlaki ve toplumsal değerlerin korunum yöntemini sunmuştu.
7. THE CHRISTIAN RELIGION
7. HIRISTIYAN DINI
1955 98:7.1 A Creator Son did not incarnate in the likeness of mortal flesh and bestow himself upon the humanity of Urantia to reconcile an angry God but rather to win all mankind to the recognition of the Father’s love and to the realization of their sonship with God. After all, even the great advocate of the atonement doctrine realized something of this truth, for he declared that “God was in Christ reconciling the world to himself.”
2021 98:7.1 Bir Yaratan Evlat, kızgın bir Tanrı ile uzlaşmak için fani beden suretinde vücuda bürünüp, kendisini Urantia’nın insanlığına bahşetmemişti; aslında bütün bunlar, Yaratıcı’nın derin sevgisine ve Tanrı ile olan evlatlığının kendisini gerçekleştirişine tüm insanlığı kazandırmak için meydana gelmişti. Sonuç olarak, kefaret öğretisinin büyük savunucusu bile bu gerçekliğin bir kısmını yerine getirmişti; zira o, “Tanrı’nın, dünyayı kendisiyle uzlaştıran bir biçimde İsa’nın içinde olduğunu” duyurmuştu[1].
1955 98:7.2 It is not the province of this paper to deal with the origin and dissemination of the Christian religion. Suffice it to say that it is built around the person of Jesus of Nazareth, the humanly incarnate Michael Son of Nebadon, known to Urantia as the Christ, the anointed one. Christianity was spread throughout the Levant and Occident by the followers of this Galilean, and their missionary zeal equaled that of their illustrious predecessors, the Sethites and Salemites, as well as that of their earnest Asiatic contemporaries, the Buddhist teachers.
2021 98:7.2 Hıristiyan dininin kökeni ve yayılımına değinmek bu makalenin özel kapsamı değildir. Hıristiyan dininin; Urantia’da seçilmiş kişi Mesih olarak bilinen, Nebadon Mikâil Evladı’nın insan bedenine bürünmüş bireyi olan Nasıralı İsa’nın kişiliği üzerine inşa edildiğini söylemek yeterlidir. Hristiyanlık, Levant ve Batı boyunca bu Celile sakininin takipçileri tarafından yayılmıştı ve onların din yayma azmi, Seth ve Salem unsurları olarak meşhur seleflerine ilaveten Budist öğretmenleri olan içten Asyalı çağdaşlarına eş değer düzeydeydi.
1955 98:7.3 The Christian religion, as a Urantian system of belief, arose through the compounding of the following teachings, influences, beliefs, cults, and personal individual attitudes:
2021 98:7.3 Hıristiyan dini, bir Urantialı inanış düzeni olarak; şu öğretilerin, etkilerin, dini düşüncelerin, inanışların ve kişisel nitelikli bireysel tutumların birleşiminden doğmuştu:
1955 98:7.4 1. The Melchizedek teachings, which are a basic factor in all the religions of Occident and Orient that have arisen in the last four thousand years.
2021 98:7.4 1. Son dört bin yıl içinde doğmuş tüm Batı ve Doğu dinleri içinde temel bir etken olan, Melçizedek öğretileri.
1955 98:7.5 2. The Hebraic system of morality, ethics, theology, and belief in both Providence and the supreme Yahweh.
2021 98:7.5 2. İbrani ahlak, etik ve din-kuram düzenine ek olarak hem Yazgı hem de yüce Yahveh’e olan inanış.
1955 98:7.6 3. The Zoroastrian conception of the struggle between cosmic good and evil, which had already left its imprint on both Judaism and Mithraism. Through prolonged contact attendant upon the struggles between Mithraism and Christianity, the doctrines of the Iranian prophet became a potent factor in determining the theologic and philosophic cast and structure of the dogmas, tenets, and cosmology of the Hellenized and Latinized versions of the teachings of Jesus.
2021 98:7.6 3. Hali hazırda hem Yehud hem de Mitra inanışına izini bırakmış olan, kâinatsal iyilik ve kötülük arasındaki mücadeleye dair Zerdüştçü kavramsallaşma. Mitracılık ve Hristiyanlık arasındaki mücadeleler sonucunda gerçekleşen uzamış iletişim süreciyle İranlı tanrı-elçisinin din savları İsa’nın öğretilerinin Helen ve Latinleşmiş türlerine ait dogmaların, eğilimlerin ve kâinat düşünüşünün din-kuramsal ve felsefi içerik ve yapısını belirlemede güçlü bir etken haline geldi.
1955 98:7.7 4. The mystery cults, especially Mithraism but also the worship of the Great Mother in the Phrygian cult. Even the legends of the birth of Jesus on Urantia became tainted with the Roman version of the miraculous birth of the Iranian savior-hero, Mithras, whose advent on earth was supposed to have been witnessed by only a handful of gift-bearing shepherds who had been informed of this impending event by angels.
2021 98:7.7 4. Özellikle Mitracılık olmak üzere ama aynı zamanda Frig inanışındaki Büyük Anne ibadeti olarak gizem inanışları. Urantia’da İsa’nın doğumuna dair efsaneler bile; dünya üzerindeki başlangıcına, beklenilen bu olay hakkında melekler tarafından önceden bilgi sahibi kılınmış yalnızca az sayıdaki hediye taşıyan çobanın şehit olabildiği varsayılan İranlı kurtarıcı-kahraman Mitra’nın mucizevî doğumunun Romalı anlatımından etkilenmişti.
1955 98:7.8 5. The historic fact of the human life of Joshua ben Joseph, the reality of Jesus of Nazareth as the glorified Christ, the Son of God.
2021 98:7.8 5. Tanrı’nın Evladı yüceltilmiş Mesih olarak Nasıralı İsa’nın gerçekliği biçiminde Yeşu bin Yusuf’un insan yaşamının tarihi gerçekliği.
1955 98:7.9 6. The personal viewpoint of Paul of Tarsus. And it should be recorded that Mithraism was the dominant religion of Tarsus during his adolescence. Paul little dreamed that his well-intentioned letters to his converts would someday be regarded by still later Christians as the “word of God.” Such well-meaning teachers must not be held accountable for the use made of their writings by later-day successors.
2021 98:7.9 6. Tarsuslu Pavlus’un kişisel görüşü. Ve, Mitracılık’ın, Pavlus’un ergenliği boyunca Tarsus’un baskın dini olduğunun altı çizilmelidir. Pavlus’un; dinini değiştirdiği kişilere yazdığı iyi niyetli mektupların bir gün, çok daha sonrasının Hıristiyanları tarafından “Tanrı’nın sözü” olarak görülebileceği aklına bile gelmezdi. Bu türden iyi niyetli öğretmenler, daha sonraki varisler tarafından yazılarının kullanılmasından sorumlu tutulamazlar.
1955 98:7.10 7. The philosophic thought of the Hellenistic peoples, from Alexandria and Antioch through Greece to Syracuse and Rome. The philosophy of the Greeks was more in harmony with Paul’s version of Christianity than with any other current religious system and became an important factor in the success of Christianity in the Occident. Greek philosophy, coupled with Paul’s theology, still forms the basis of European ethics.
2021 98:7.10 7. İskenderiye ve Antakya’dan Yunanistan boyunca Siraküza ve Roma’ya kadar Helen topluluklarının felsefi düşüncesi. Yunanlılar’ın felsefesi; mevcut tüm diğer dini sisteme kıyasla Pavlus’un Hıristiyan uyarlamasıyla daha uyumlu olup, Hıristiyanlık’ın Batı’daki başarısında önemli bir etken olmuştu. Pavlus’un din-kuramı ile birlikte Yunan felsefesi, hala Avrupa’nın etik değerlerinin temelini oluşturmaktadır.
1955 98:7.11 As the original teachings of Jesus penetrated the Occident, they became Occidentalized, and as they became Occidentalized, they began to lose their potentially universal appeal to all races and kinds of men. Christianity, today, has become a religion well adapted to the social, economic, and political mores of the white races. It has long since ceased to be the religion of Jesus, although it still valiantly portrays a beautiful religion about Jesus to such individuals as sincerely seek to follow in the way of its teaching. It has glorified Jesus as the Christ, the Messianic anointed one from God, but has largely forgotten the Master’s personal gospel: the Fatherhood of God and the universal brotherhood of all men.
2021 98:7.11 İsa’nın özgün öğretileri Batı’ya girdiğinde, onlar Batılaştı ve onlar Batılaşınca, ırkların tümüne ve insanların her türüne olan, içinde barındırdığı evrensel hitabını kaybetmeye başladı. Hristiyanlık, bugün, beyaz ırkların toplumsal, ekonomik ve siyasi adetlerine oldukça iyi uyum sağlamış bir din haline gelmiştir. O; içten bir biçimde öğretilerini takip etmeyi arzulayan bireylere İsa hakkında güzel bir dini hala cesur bir biçimde resmediyor olsa da, uzunca bir süredir İsa’nın dini oluşuna son vermiştir. Hristiyanlık İsa’yı, Tanrı tarafından Mesihsel seçilmiş biri, Kurtarıcı olarak yüceltmişti; ancak o Hâkim’in şu kişisel müjdesini unutmuştu: Tanrı’nın Yaratıcılığı ve her insanın evrensel kardeşliği.
1955 98:7.12 And this is the long story of the teachings of Machiventa Melchizedek on Urantia. It is nearly four thousand years since this emergency Son of Nebadon bestowed himself on Urantia, and in that time the teachings of the “priest of El Elyon, the Most High God,” have penetrated to all races and peoples. And Machiventa was successful in achieving the purpose of his unusual bestowal; when Michael made ready to appear on Urantia, the God concept was existent in the hearts of men and women, the same God concept that still flames anew in the living spiritual experience of the manifold children of the Universal Father as they live their intriguing temporal lives on the whirling planets of space.
2021 98:7.12 Ve bu anlatım, Urantia üzerinde Maçiventa Melçizedeği öğretilerinin uzun hikâyesiydi. Nebadon’un bu acil durum Evladı’nın Urantia’ya bahşedilişinden beri, yaklaşık olarak dört bin yıl geçmiştir; ve bu süreç içerisinde “En Yüksek Tanrı, El Elyon’un dinadamının” öğretileri ırkların ve insan topluluklarının tümüne nüfuz etmiştir[2]. Ve Maçiventa, olağandışı bahşedilişinin amacına ulaşmada başarılı olmuştu; Mikâil Urantia’da ortaya çıkmaya hazır hale geldiğinde, Tanrı kavramsallaşması, uzayın dönen gezegenlerinde ilgi çekici nitelikteki geçici hayatlarını yaşarlarken Kâinatın Yaratıcısı’nın bu çok çeşitli çocuklarının canlı ruhsal deneyimlerinde hala yeniden alevlenen aynı Tanrı kavramsallaşması olarak, erkek ve kadınların kalplerinde mevcuttu.
1955 98:7.13 [Presented by a Melchizedek of Nebadon.]
2021 98:7.13 [Nebadon’un bir Melçizedek unsuru tarafından sunulmuştur.]
Makale 97. İbraniler Arasında Tanrı Kavramının Evrimi |
Dizin
Tek versiyon |
Makale 99. Dinin Toplumsal Sorunları |