İngilizce Urantia Kitabı, 2006'dan beri dünya çapında Kamu Malıdır.
Çeviriler: © 2021 Urantia Society of Greater New York
THE SOJOURN AT ROME
ROMA’DAKI KONUKLUK
1955 132:0.1 SINCE Gonod carried greetings from the princes of India to Tiberius, the Roman ruler, on the third day after their arrival in Rome the two Indians and Jesus appeared before him. The morose emperor was unusually cheerful on this day and chatted long with the trio. And when they had gone from his presence, the emperor, referring to Jesus, remarked to the aide standing on his right, “If I had that fellow’s kingly bearing and gracious manner, I would be a real emperor, eh?”
2021 132:0.1 GONOD, Hindistan’ın prenslerinden Roma yöneticisi olan Tiberius’a selamlar getirdiği için, Roma’ya olan varışlarının üçüncü gününde, iki Hintli ve İsa kendisinin huzuruna çıktı. Suratı asık imparator bu günde görülmemiş bir biçimde neşeli olup, üçlü ile uzunca bir süre sohbet etmişti. Ve, onlar kendisinin huzurundan ayrıldığında, imparator, İsa hakkında sağındaki duran yardımcısına şu yorumda bulunmuştu: “Eğer ben şu akranın hükümdarsı duruşuna ve şükran sahibi tutumuna sahip olsaydım, gerçek bir imparator olurdum, hı?”
1955 132:0.2 While at Rome, Ganid had regular hours for study and for visiting places of interest about the city. His father had much business to transact, and desiring that his son grow up to become a worthy successor in the management of his vast commercial interests, he thought the time had come to introduce the boy to the business world. There were many citizens of India in Rome, and often one of Gonod’s own employees would accompany him as interpreter so that Jesus would have whole days to himself; this gave him time in which to become thoroughly acquainted with this city of two million inhabitants. He was frequently to be found in the forum, the center of political, legal, and business life. He often went up to the Capitolium and pondered the bondage of ignorance in which these Romans were held as he beheld this magnificent temple dedicated to Jupiter, Juno, and Minerva. He also spent much time on Palatine hill, where were located the emperor’s residence, the temple of Apollo, and the Greek and Latin libraries.
2021 132:0.2 Roma’da iken, Ganid, çalışmak ve şehrin etrafındaki ilgi çekici yerleri ziyaret etmek için düzenli saatlere sahipti. Babasının, yerine getirmek için birçok işi bulunmaktaydı ve, çok geniş ticari çıkarlarının idaresinde layık bir varis haline gelen bir biçimde büyümesini arzular bir şekilde, o, küçük çocuğu iş dünyasına tanıştırma vaktinin geldiğini düşürmüştü. Roma’da Hindistan’ın birçok vatandaşı bulunmaktaydı ve, Gonod’un kendi çalışanlarından bir tanesi o kadar sık bir biçimde kendisine tercüman olarak eşlik etmekteydi ki, tüm günler İsa’ya kalmaktaydı bu İsa’ya, iki milyon sakinden oluşan bu şehir ile bütünüyle tanışır hale gelmesi için zaman sağlamıştı. O sürekli olarak, siyasi, yasal ve iş yaşamının merkezi olan forumda bulunurdu. Sıklıkla Kapitolium’a kadar çıkıp, Jüpiter, Juno ve Minerva’ya adanmış olan bu muhteşem mabede bakarken, bu Romalılar’ın içinde tutulduğu bilgisizliğin esareti üzerinde düşünmüştü. O aynı zamanda zamanının büyük bir kısmını imparatorun malikânesinin, Apollo’nun mabedinin ve Yunan ve Latin kütüphanelerinin bulunduğu yer olan Palatine tepesi üzerinde harcamıştı.
1955 132:0.3 At this time the Roman Empire included all of southern Europe, Asia Minor, Syria, Egypt, and northwest Africa; and its inhabitants embraced the citizens of every country of the Eastern Hemisphere. His desire to study and mingle with this cosmopolitan aggregation of Urantia mortals was the chief reason why Jesus consented to make this journey.
2021 132:0.3 Bu zaman zarfında, Roma İmparatorluğu, güney Avrupa, Küçük Asya, Suriye, Mısır ve kuzeybatı Afrika’nın tümünü içine almaktaydı ve, imparatorluğun sakinleri, Doğu Yarımküre’nin her ülkesinden olan vatandaşları bünyesinde barındırmaktaydı. İsa’nın; Urantia fanilerinden meydana gelen, bu dünyanın her bir tarafından katılan birliktelik üzerinde incelemede bulunması ve onlara karışması, onun bu seyahatte bulunmaya razı olmasının başlıca nedeniydi.
1955 132:0.4 Jesus learned much about men while in Rome, but the most valuable of all the manifold experiences of his six months’ sojourn in that city was his contact with, and influence upon, the religious leaders of the empire’s capital. Before the end of the first week in Rome Jesus had sought out, and had made the acquaintance of, the worth-while leaders of the Cynics, the Stoics, and the mystery cults, in particular the Mithraic group. Whether or not it was apparent to Jesus that the Jews were going to reject his mission, he most certainly foresaw that his messengers were presently coming to Rome to proclaim the kingdom of heaven; and he therefore set about, in the most amazing manner, to prepare the way for the better and more certain reception of their message. He selected five of the leading Stoics, eleven of the Cynics, and sixteen of the mystery-cult leaders and spent much of his spare time for almost six months in intimate association with these religious teachers. And this was his method of instruction: Never once did he attack their errors or even mention the flaws in their teachings. In each case he would select the truth in what they taught and then proceed so to embellish and illuminate this truth in their minds that in a very short time this enhancement of the truth effectively crowded out the associated error; and thus were these Jesus-taught men and women prepared for the subsequent recognition of additional and similar truths in the teachings of the early Christian missionaries. It was this early acceptance of the teachings of the gospel preachers which gave that powerful impetus to the rapid spread of Christianity in Rome and from there throughout the empire.
2021 132:0.4 İsa, Roma’da bulunurken insanlar hakkında fazlaca şey öğrenmişti; ancak, bu şehirdeki altı aylık konukluğunun çok katmanlı deneyimlerinin tümü içinde en değerli olanı, imparatorluğun başkentindeki dini önderler ile olan iletişimi, ve onlar üzerindeki etkisiydi. Roma’daki ilk hafta sona ermeden önce, İsa, Kinikler’in, Stoacılar’ın ve, özellikle Mitraik topluluk olarak, gizem inanış sahiplerinin değerli önderleri ile tanışmalarda bulunmuş konumdaydı. Museviler’in İsa’nın görevini reddedecekleri oluşunun kendisi için bariz görünüp görünmemesinden bağımsız olarak, İsa oldukça kesin bir biçimde, ileticilerinin yakın bir zaman içinde cennetin krallığını duyurmak için Roma’ya geleceklerini öncesinden görmüştü; ve, o bu nedenle, olabilecek en muhteşem bir biçimde, iletilerinin daha iyi ve daha kesin bir algısı için zemin hazırlamaya koyulmuştu. O; önde gelen Stoacılar’dan beş bireyi, Kinikler’den on biri üyeyi ve gizim-inanış önderlerinden on sekiz kişiyi tercih etmiş olup, boş zamanının büyük bir kısmını neredeyse altı ay boyunca, bu dini öğretmenler ile olan yakın birliktelik içinde harcamıştı. Ve, şu, onun eğitim yöntemiydi: Bir kez bile olsun hatalarına saldırıda bulunmamış veya öğretileri içindeki kusurlardan bile bahsetmemişti. Her seferinde İsa onların öğretmiş oldukları şeydeki gerçekliği seçer, ve ondan sonra, bir sonraki aşamada, bu gerçekliği akıllarında öyle bir derecede derinleştirir ve aydınlatırdı ki, çok kısa bir süre içinde gerçekliğin bu gelişimi etkin bir biçimde onunla ilişkili olan hatayı saf dışı bırakırdı ve, böylece, İsa’nın-öğretimde-bulunduğu bu erkek ve kadınlar, öncül Hıristiyan din adamlarının öğretileri içerisinde, ilave ve benzer gerçekliklerin ileriki tanınışı için hazırlanmışlardı. Roma’da ve buradan tüm imparatorluğa olan Hıristiyanlık’ın hızlı yayılımı için güçlü etkiyi sağlayan şey, müjde duyurucuların sahip oldukları öğretilerinin bu öncül kabulü olmuştu.
1955 132:0.5 The significance of this remarkable doing can the better be understood when we record the fact that, out of this group of thirty-two Jesus-taught religious leaders in Rome, only two were unfruitful; the thirty became pivotal individuals in the establishment of Christianity in Rome, and certain of them also aided in turning the chief Mithraic temple into the first Christian church of that city. We who view human activities from behind the scenes and in the light of nineteen centuries of time recognize just three factors of paramount value in the early setting of the stage for the rapid spread of Christianity throughout Europe, and they are:
2021 132:0.5 Bu dikkate değer eylemin önemi, Roma’da İsa’nın-öğretimde-bulunduğu dini önderlerden oluşan bu topluluk içinde yalnızca ikisinin başarısız olduğu gerçeğini belirttiğimizde, daha iyi anlaşılabilir; otuzu, Roma’daki Hıristiyanlık’ın oluşumu içinde başat bireyler haline gelmişti; ve, onlardan bazıları aynı zamanda, en başta gelen Mitraik mabedini bu şehrin ilk Hıristiyan kilisesine dönüştürmede yardım etmişti. İnsan etkinliklerini geri plandan izleyen ve dönemin on dokuz ülkesinin ışığı altında görmüş olan bizler, Avrupa boyunca Hıristiyanlık’ın hızlı bir biçimde yayılımı için altyapıyı öncül bir biçimde hazırlamada hayati değerde önemli olan yalnızca üç etkeni tanımaktayız; ve, bunlar şunlardır:
1955 132:0.6 1. The choosing and holding of Simon Peter as an apostle.
1955 132:0.7 2. The talk in Jerusalem with Stephen, whose death led to the winning of Saul of Tarsus.
1955 132:0.8 3. The preliminary preparation of these thirty Romans for the subsequent leadership of the new religion in Rome and throughout the empire.
2021 132:0.8 3. Roma’da ve imparatorluğun bütününde yeni dinin ileriki önderliği için bu otuz Romalı’nın öncül olarak hazırlanışı.
1955 132:0.9 Through all their experiences, neither Stephen nor the thirty chosen ones ever realized that they had once talked with the man whose name became the subject of their religious teaching. Jesus’ work in behalf of the original thirty-two was entirely personal. In his labors for these individuals the scribe of Damascus never met more than three of them at one time, seldom more than two, while most often he taught them singly. And he could do this great work of religious training because these men and women were not tradition bound; they were not victims of a settled preconception as to all future religious developments.
2021 132:0.9 Deneyimlerinin tamamı boyunca, ne Stefan ne de otuz seçilmiş kişi, sahip olduğu ismi dini öğretilerinin öznesi hale gelmiş kişi ile bir zamanlar konuşmuş bulunduklarının hiçbir zaman farkına varmadı. İlk otuz iki birey adına İsa’nın gerçekleştirmiş olduğu çaba, tamamiyle kişisel nitelikteydi. Bu bireyler için verdiği emeklerde, Şamlı kâtip hiçbir zaman, bir seferde üçünden fazlasıyla buluşmamıştı o, nadiren ikiden fazla kişiyle buluşmuş, çoğu zaman onlara birer birer öğretilerde bulunmuştu. Ve, o, dini hazırlamanın bu büyük çabasını, bahse konu bu erkek ve kadınların geleneğin egemenliği altında bulunmaması sayesinde gerçekleştirebilmişti; onlar, gelecekteki tüm dini gelişmelere dair değişmez hale gelmiş bir önyargının kurbanları değillerdi.
1955 132:0.10 Many were the times in the years so soon to follow that Peter, Paul, and the other Christian teachers in Rome heard about this scribe of Damascus who had preceded them, and who had so obviously (and as they supposed unwittingly) prepared the way for their coming with the new gospel. Though Paul never really surmised the identity of this scribe of Damascus, he did, a short time before his death, because of the similarity of personal descriptions, reach the conclusion that the “tentmaker of Antioch” was also the “scribe of Damascus.” On one occasion, while preaching in Rome, Simon Peter, on listening to a description of the Damascus scribe, surmised that this individual might have been Jesus but quickly dismissed the idea, knowing full well (so he thought) that the Master had never been in Rome.
2021 132:0.10 Yakın zamanda gelmiş yıllarda birçok kez, Petrus, Pavlus ve Roma’daki diğer Hıristiyan öğretmenleri; kendilerinden önce gelmiş ve çok bariz bir biçimde (ancak onun şans eseri gerçekleştirdiğine inanarak) yeni müjdeyle gelişleri için zemin hazırlamış olan bu Şamlı kâtibi duymuşlardı. Her ne kadar Pavlus hiçbir zaman, Şamlı bu kâtibin kimliğini gerçek anlamıyla tahmin edememiş olsa da, ölümünden kısa bir süre önce o, kişisel tasvirlerin benzerliğinden dolayı, “Antakyalı çadırcının” aynı zamanda “Şamlı kâtip” olduğu sonucuna kesin bir biçimde varmıştı. Roma’da duyurusunu gerçekleştirirken bir seferinde Şimon Petrus, Şamlı kâtibe dair bir tasviri dinlerken, bu kişinin İsa olabileceğini aklına getirmişti; ama, o bu fikri hızlı bir biçimde, Üstün’ün Roma’da hiçbir zaman bulunmadığını (böyle düşündüğü biçimiyle) çok iyi bildiği için, aklından kovmuştu.
1. TRUE VALUES
1. GERÇEK DEĞERLER
1955 132:1.1 It was with Angamon, the leader of the Stoics, that Jesus had an all-night talk early during his sojourn in Rome. This man subsequently became a great friend of Paul and proved to be one of the strong supporters of the Christian church at Rome. In substance, and restated in modern phraseology, Jesus taught Angamon:
2021 132:1.1 İsa, Stoacılar’ın önderi olan Angamon ile, Roma’daki konukluğunun başında tüm gece süren bir konuşmada bulunmuştu. Bu kişi ileride Pavlus’un çok iyi bir arkadaşı haline gelip, Roma’daki Hıristiyan kilisesinin güçlü destekleyicilerinden biri haline gelmişti. Özü itibariyle, ve çağdaş kavramlar içinde yeniden ifade edildiği haliyle, İsa Angamon’a şunu öğretmişti:
1955 132:1.2 The standard of true values must be looked for in the spiritual world and on divine levels of eternal reality. To an ascending mortal all lower and material standards must be recognized as transient, partial, and inferior. The scientist, as such, is limited to the discovery of the relatedness of material facts. Technically, he has no right to assert that he is either materialist or idealist, for in so doing he has assumed to forsake the attitude of a true scientist since any and all such assertions of attitude are the very essence of philosophy.
2021 132:1.2 Gerçek değerlerin ortak ölçüsü, ruhaniyet dünyasında ve ebediyet mevcudiyetinin kutsal düzeylerinde aranmalıdır. Bir yükseliş fanisi için, tüm daha alt düzey ve maddi ortak ölçütler, geçici, kısmi ve düşük nitelikte tanınmak zorundadır. Bilim adamı, böyle bir duruma örnek olarak, maddi bilgilerin ilişkileminin keşfiyle sınırlıdır. Kuramsal olarak, o, maddiyatçı veya düşünselci oluşunu savunacak herhangi bir hakka sahip değildir; zira, böyle yaparak o, gerçek bir bilim adamının sahip olduğu tutumdan ayrılan bir duruş üstlenmektedir; çünkü, bu savunma tutumların her biri, tam da felsefenin özüne girmektedir.
1955 132:1.3 Unless the moral insight and the spiritual attainment of mankind are proportionately augmented, the unlimited advancement of a purely materialistic culture may eventually become a menace to civilization. A purely materialistic science harbors within itself the potential seed of the destruction of all scientific striving, for this very attitude presages the ultimate collapse of a civilization which has abandoned its sense of moral values and has repudiated its spiritual goal of attainment.
2021 132:1.3 İnsanlığın ahlaki kavrayışı ve ruhsal erişimi orantısal olarak çoğalmadıkça, tamamiyle maddiyatçı olan bir kültürün sınırsız ilerleyişi, medeniyet için nihai olarak bir tehdit haline gelebilir. Tamamiyle maddiyatçı olan bir bilim bünyesinde, her türlü bilimsel arayışın beraberinde getirebileceği yıkımın potansiyel bir tohumunu bünyesinde barındırmaktadır; zira, tam da bu tutum, ahlaki değerlere olan bakışını bir kenara itmiş ve erişimin ruhsal hedefinden vazgeçmiş olan bir medeniyetin nihai çöküşünün kötüye olan işaretini meydana getirmektedir.
1955 132:1.4 The materialistic scientist and the extreme idealist are destined always to be at loggerheads. This is not true of those scientists and idealists who are in possession of a common standard of high moral values and spiritual test levels. In every age scientists and religionists must recognize that they are on trial before the bar of human need. They must eschew all warfare between themselves while they strive valiantly to justify their continued survival by enhanced devotion to the service of human progress. If the so-called science or religion of any age is false, then must it either purify its activities or pass away before the emergence of a material science or spiritual religion of a truer and more worthy order.
2021 132:1.4 Maddiyatçı bilim adamı ve olası en yüksek düzeyde bulunan fikirselci, her zaman görüş ayrılığında bulunma nihai sonuna sahiptir. Bu; yüksek ahlaki değerlerin ve ruhsal aidiyetlik aşamalarının ortak bir ölçütüne sahip olan bilim adamları ve fikirselciler için gerçeklik taşımamaktadır. Her çağ içinde, bilim adamları ve din üzerinde yoğun bir biçimde faaliyet gösteren bireyler, insan ihtiyacı ölçüsünde sınav vermekte olduklarının farkına varmak zorundadırlar. Onlar, insan ilerleyişinin hizmetine olan gelişmiş bağlılık vasıtasıyla devam eden kurtuluşlarını kararlı bir biçimde haklı gösteremeye çabalarken, aralarında bulunan her türlü çatışmadan kaçınmak zorundadırlar. Eğer, herhangi bir çağa ait tarafınızdan adlandırıldığı biçimiyle bilim veya din yanlış ise, o zaman bu disiplin ya etkinliklerini temizlemek zorunda veya daha doğru ve daha değerli düzeyde bulunan bir maddi bilimin veya ruhsal dinin ortaya çıkışına sebebiyet veren bir biçimde ortadan kalkmalıdır.
2. GOOD AND EVIL
2. İYILIK VE KÖTÜLÜK
1955 132:2.1 Mardus was the acknowledged leader of the Cynics of Rome, and he became a great friend of the scribe of Damascus. Day after day he conversed with Jesus, and night upon night he listened to his supernal teaching. Among the more important discussions with Mardus was the one designed to answer this sincere Cynic’s question about good and evil. In substance, and in twentieth-century phraseology, Jesus said:
2021 132:2.1 Mardus; Roma Kinikleri’nin kabul edilmiş bir önderi olup, Şamlı kâtibin çok iyi bir arkadaşı haline gelmişti. Gün be gün İsa ile konuşmalarda bulunup, her gece onun ulvi öğretisini dinlemekteydi. Mardus ile gerçekleştirdiği daha önemli söyleşileri arasında, bir tanesi, bu içten Kinik’in iyilik ve kötülük hakkında sormuş olduğu soruya cevap vermek için gerçekleştirilmişti. Özü itibariyle, ve yirminci yüzyılın kavramları içindeki haliyle, İsa şunu söylemişti:
1955 132:2.2 My brother, good and evil are merely words symbolizing relative levels of human comprehension of the observable universe. If you are ethically lazy and socially indifferent, you can take as your standard of good the current social usages. If you are spiritually indolent and morally unprogressive, you may take as your standards of good the religious practices and traditions of your contemporaries. But the soul that survives time and emerges into eternity must make a living and personal choice between good and evil as they are determined by the true values of the spiritual standards established by the divine spirit which the Father in heaven has sent to dwell within the heart of man. This indwelling spirit is the standard of personality survival.
2021 132:2.2 Benim kardeşim, iyilik ve kötülük yalnızca, gözlenebilen kâinata dair insan kavrayışının göreceli düzeylerini simgeleyen kelimelerdir. Eğer sizler etik kurallar bakımından üşengeç ve toplumsal olarak vurdumduymaz olursanız, sahip olduğunuz iyilik ortak ölçütünü mevcut toplumsal kabuller olarak görürsünüz. Eğer sizler ruhsal olarak tembel ve ahlaki olarak gelişimsel olmazsanız, iyilik ortak ölçütlerinizi çağdaşlarınıza ait dini adet ve gelenekler olarak görürsünüz. Ancak, zamanda kurtuluşa eren ve ebediyette ortaya çıkan ruh; insanın kalbi içinde ikamet etmek için cennetteki Yaratıcı tarafından gönderilmiş olan kutsal ruhaniyet tarafından oluşturulmuş ruhsal ölçütlere ait gerçek değerler tarafından belirlenen bir biçimde, iyilik ve kötülük arasında yaşayan ve kişisel bir tercihte bulunmak zorundadır. Bu ikamet eden ruhaniyet, kişilik kurtuluşunun ortak ölçüsüdür.
1955 132:2.3 Goodness, like truth, is always relative and unfailingly evil-contrasted. It is the perception of these qualities of goodness and truth that enables the evolving souls of men to make those personal decisions of choice which are essential to eternal survival.
2021 132:2.3 İyi olma, gerçeklik gibi, her zaman göreceli ve her seferinde kötülük karşısında görülerek değerlendirilen bir nitelikte bulunmaktadır. İnsanların evrimleşen ruhlarını, ebedi kurtuluş için hayati derecede önemli olan bu kişisel tercih kararlarına varmaya yetkin hale getiren, iyi olmanın ve gerçekliğin bu niteliklerin algılanışıdır.
1955 132:2.4 The spiritually blind individual who logically follows scientific dictation, social usage, and religious dogma stands in grave danger of sacrificing his moral freedom and losing his spiritual liberty. Such a soul is destined to become an intellectual parrot, a social automaton, and a slave to religious authority.
2021 132:2.4 Mantıksal bir biçimde bilimsel emri, toplumsal âdeti ve dini dogmayı takip eden ruhsal olarak gözleri görmez birey, ahlaki özgürlüğünü feda etmenin ve ruhsal bağımsızlığını kaybetmenin çok büyük tehlikesi içindedir. Bu türden bir ruh; ussal bir papağan, toplumsal bir kukla ve dini yönetim gücünün bir kölesi haline gelmenin nihai sonuna sahiptir.
1955 132:2.5 Goodness is always growing toward new levels of the increasing liberty of moral self-realization and spiritual personality attainment—the discovery of, and identification with, the indwelling Adjuster. An experience is good when it heightens the appreciation of beauty, augments the moral will, enhances the discernment of truth, enlarges the capacity to love and serve one’s fellows, exalts the spiritual ideals, and unifies the supreme human motives of time with the eternal plans of the indwelling Adjuster, all of which lead directly to an increased desire to do the Father’s will, thereby fostering the divine passion to find God and to be more like him.
2021 132:2.5 İyi olma her zaman; ikamet eden Düzenleyici’nin keşfi, ve onunla gerçekleştirilen özdeşleşme olarak — ahlaki nitelikteki bireyin kendisini gerçekleştirişinin ve ruhsal kişilik erişiminin içerdiği artan bağımsızlığın yeni düzeylerine doğru büyümektedir. Bir deneyim; güzellik takdirini arttırdığında, ahlaki iradeyi çoğalttığında, gerçekliğin algılanışını geliştirdiğinde, bir kişinin sahip olduğu akranları derinden sevme ve onlara hizmet etme yetisini büyüttüğünde, ruhsal idealleri daha yüksek bir yere getirdiğinde ve ikamet eden Düzenleyici’nin ebedi tasarıları ile zamanın en yüce insan amaçlarını birleştirdiğinde, iyidir. Tüm bu niteliklerin hepsi doğrudan bir biçimde, Yaratıcı’nın iradesini gerçekleştirmek için artmış bir arzuyla sonuçlanmakta, böylelikle Tanrı’yı bulmanın ve daha da fazla onun gibi olmanın kutsal tutkusunu teşvik etmektedir.
1955 132:2.6 As you ascend the universe scale of creature development, you will find increasing goodness and diminishing evil in perfect accordance with your capacity for goodness-experience and truth-discernment. The ability to entertain error or experience evil will not be fully lost until the ascending human soul achieves final spirit levels.
2021 132:2.6 Yaratılmış gelişiminin kâinat ölçeğinde çıktıkça, sizler; iyi-olma-deneyimi ve gerçeklik-algılayışı için sahip olduğunuz yetkinlik ile kusursuz uyum ilişkisi içerisinde, artış gösteren iyiliği ve azalış gösteren kötülüğü bulacaksınız. Hatada bulunma veya kötülüğü deneyimleme yetkinliği, yükseliş halindeki insan ruhu nihai ruhaniyet seviyelerini elde edene kadar bütünüyle kaybolmayacaktır.
1955 132:2.7 Goodness is living, relative, always progressing, invariably a personal experience, and everlastingly correlated with the discernment of truth and beauty. Goodness is found in the recognition of the positive truth-values of the spiritual level, which must, in human experience, be contrasted with the negative counterpart—the shadows of potential evil.
2021 132:2.7 İyilik; yaşayan, göreceli, her zaman ilerleyen, her durumda bir kişisel deneyim olup, sonsuza kadar, gerçeklik ve güzelliğin algılanışı ile ortak bir biçimde ilişkilidir. İyi olma; insan deneyimi içerisinde — potansiyel kötülüğün gölgeleri olarak — olumsuz eşi ile karşılaştırılmak durumunda bulunan, ruhsal düzeye ait olumlu gerçeklik-değerlerinin tanınmasında kendi yerine sahiptir.
1955 132:2.8 Until you attain Paradise levels, goodness will always be more of a quest than a possession, more of a goal than an experience of attainment. But even as you hunger and thirst for righteousness, you experience increasing satisfaction in the partial attainment of goodness. The presence of goodness and evil in the world is in itself positive proof of the existence and reality of man’s moral will, the personality, which thus identifies these values and is also able to choose between them.
2021 132:2.8 Sizler Cennet aşamalarına erişene kadar, iyi olma her zaman; erişimin bir deneyimden çok bir hedef halinde, bir iyelik yerine daha çok bir arayış niteliğinde bulunacaktır. Ancak, doğruluk için açlık ve susuzluk çekerken bile, sizler, iyi olmanın kısmi erişiminde artış gösteren bir tatmini deneyimleyeceksiniz. Dünyadaki iyi olmanın ve kötülüğün mevcudiyeti, kendi içinde; bu değerleri bu şekilde tanıyan ve aynı zamanda onlar arasında tercihte bulunmaya yetkin olan kişilik olarak, insanın ahlaki iradesinin mevcudiyeti ve gerçekliğinin olumlu kanıtıdır.
1955 132:2.9 By the time of the attainment of Paradise the ascending mortal’s capacity for identifying the self with true spirit values has become so enlarged as to result in the attainment of the perfection of the possession of the light of life. Such a perfected spirit personality becomes so wholly, divinely, and spiritually unified with the positive and supreme qualities of goodness, beauty, and truth that there remains no possibility that such a righteous spirit would cast any negative shadow of potential evil when exposed to the searching luminosity of the divine light of the infinite Rulers of Paradise. In all such spirit personalities, goodness is no longer partial, contrastive, and comparative; it has become divinely complete and spiritually replete; it approaches the purity and perfection of the Supreme.
2021 132:2.9 Cennet’e olan erişim zamanında, yükseliş halindeki faninin benliğini gerçek ruhani değerler ile özdeşleştirme yetisi, yaşam ışığının elde edilişindeki kusursuzluğa ulaşma ile sonuçlanacak kadar fazlasıyla artar[3]. Bu türden kusursuzlaştırılmış ruhaniyet kişiliği, iyi olmanın, güzelliğin ve gerçekliğin olumlu ve en yüce nitelikleri ile o kadar bütüncül, kutsal ve ruhsal olarak bütünleşir ki, bu türden doğru bir ruhaniyet; sınırsız Cennet Yöneticileri’nin sahip olduğu kutsal ışığın aydınlığına çıktıklarında, potansiyel kötülüğün hiçbir olumsuz gölgesini barındırmazlar. Tüm bu ruhaniyet kişiliklerinde, iyi olma artık, kısmi, karşıtsal ve karşılaştırmalı nitelikte bulunmamaktadır; o, kutsal bir biçimde bütüncül ve ruhsal bir biçimde tamamlanmış hale gelmiştir; o, En Yüce Olan’ın saflığına ve kusursuzluğuna yaklaşmaktadır.
1955 132:2.10 The possibility of evil is necessary to moral choosing, but not the actuality thereof. A shadow is only relatively real. Actual evil is not necessary as a personal experience. Potential evil acts equally well as a decision stimulus in the realms of moral progress on the lower levels of spiritual development. Evil becomes a reality of personal experience only when a moral mind makes evil its choice.
2021 132:2.10 Kötülüğün olasılığı, ahlaki tercih için gereklidir, ancak onun mevcut varlığı için değil. Bir gölge, yalnızca göreceli olarak gerçektir. Mevcut kötülük, bir kişisel deneyim için gerekli değildir. Potansiyel kötülük, ruhsal gelişimin daha alt düzeyleri üzerinde fani ilerleyişin âlemleri içinde bir karar uyarımı olarak eşit düzeyde yerinde faaliyet göstermektedir. Kötülük; yalnızca, ahlaki bir akıl kötülüğü tercihi haline getirdiğinde, kişisel deneyimin bir gerçekliği haline gelir.
3. TRUTH AND FAITH
3. GERÇEKLIK VE İNANÇ
1955 132:3.1 Nabon was a Greek Jew and foremost among the leaders of the chief mystery cult in Rome, the Mithraic. While this high priest of Mithraism held many conferences with the Damascus scribe, he was most permanently influenced by their discussion of truth and faith one evening. Nabon had thought to make a convert of Jesus and had even suggested that he return to Palestine as a Mithraic teacher. He little realized that Jesus was preparing him to become one of the early converts to the gospel of the kingdom. Restated in modern phraseology, the substance of Jesus’ teaching was:
2021 132:3.1 Nabon bir Yunan Musevisi olup, Mitraik ismindeki Roma’da baş gizem inanışının en başta gelen bireyiydi. Mitraizm’in bu yüksek din-adamı Şam kâtibi ile birçok görüşmede bulunmuşsa da, o en kalıcı bir biçimde, bir akşam gerçeklik ve inanç üzerine gerçekleştirmiş oldukları söyleşi tarafından etkilenmişti. Nabon; İsa’yı kendi dinlerini kabul etmiş bir inanan haline getirmeyi düşünmüş olup, ona hatta, bir Mitraik öğretmen olarak Filistin’e geri dönüşünü teklif etmişti. O İsa’nın kendisini, dini inanışlarını krallığın müjdesine ilk değiştirenlerden bir haline getirmek için hazırlamakta olduğunu çok az aklından geçirmişti. Çağdaş kavramlarda tekrar ifade edildiği haliyle, İsa’nın öğretisinin özü şuydu:
1955 132:3.2 Truth cannot be defined with words, only by living. Truth is always more than knowledge. Knowledge pertains to things observed, but truth transcends such purely material levels in that it consorts with wisdom and embraces such imponderables as human experience, even spiritual and living realities. Knowledge originates in science; wisdom, in true philosophy; truth, in the religious experience of spiritual living. Knowledge deals with facts; wisdom, with relationships; truth, with reality values.
2021 132:3.2 Gerçeklik kelimeler ile tanımlanamaz, ancak yaşayarak yapılabilir. Gerçeklik her zaman, bilgiden fazladır. Bilgi, gözlemlenen şeyler ile ilgilidir; ancak, gerçeklik, bilgelik ile bağ kurması ve insan deneyimi olarak, hatta ruhsal ve yaşayan gerçekler niteliğinde bile bulunarak, bu tür ölçülemezleri içine alması bakımından bu türden tamamiyle maddi olan düzeylerin ötesine geçmektedir. Bilgi, bilimden kaynağını almaktadır; bilgelik, gerçek felsefeden; gerçeklik, ruhsal yaşamın dini deneyiminden. Bilgi, gerçekler ile ilgilenmektedir; bilgelik, ilişkiler ile; gerçeklik, mevcudiyet değerleri ile.
1955 132:3.3 Man tends to crystallize science, formulate philosophy, and dogmatize truth because he is mentally lazy in adjusting to the progressive struggles of living, while he is also terribly afraid of the unknown. Natural man is slow to initiate changes in his habits of thinking and in his techniques of living.
2021 132:3.3 İnsan, bilimi değişmez kalıplara oturtmaya, felsefeyi denklemselleştirmeye ve gerçekliği dogmasal hale getirmeye eğilim göstermektedir; çünkü, insan, yaşamın ilerleyici nitelikteki mücadelelerine uyum sağlamada zihinsel olarak üşengeç olup, aynı zamanda, bilinmez karşısında alabildiğine korku duymaktadır. Doğal halinde insan, düşünce alışkanlıklarında ve yaşamı idame yöntemlerinde değişikliklerde bulunmada yavaştır.
1955 132:3.4 Revealed truth, personally discovered truth, is the supreme delight of the human soul; it is the joint creation of the material mind and the indwelling spirit. The eternal salvation of this truth-discerning and beauty-loving soul is assured by that hunger and thirst for goodness which leads this mortal to develop a singleness of purpose to do the Father’s will, to find God and to become like him. There is never conflict between true knowledge and truth. There may be conflict between knowledge and human beliefs, beliefs colored with prejudice, distorted by fear, and dominated by the dread of facing new facts of material discovery or spiritual progress.
2021 132:3.4 Kişisel olarak keşfedilmiş gerçeklik olarak, açığa çıkarılmış gerçeklik, insan ruhunun duyduğu en yüce keyiftir; o, maddi aklın ve ikamet eden ruhaniyetin ortak yaratımıdır. Bu gerçekliği-algılayan ve güzelliği-derinden-seven ruhun ebedi kurtuluşu; bu faniyi, Tanrı’yı bulmaktan ve onun gibi olmaktan oluşan Yaratıcı’nın iradesini gerçekleştirmek için birleşmiş tek bir amacı geliştirmeye yönlendiren, iyilik için bu açlık ve susuzluk tarafından teminat altına alınır. Orada hiçbir zaman, gerçek bilgi ve gerçeklik arasında çatışma bulunmamaktadır. Orada; ön yargı tarafından etkilenmiş, korku tarafından bozulmaya uğramış ve maddi keşfin veya ruhsal ilerleyişin yeni gerçekleri ile karşılaşmanın büyük endişesi altındaki inanışlar olarak, bilgi ve insan inanışları arasında çatışma bulunabilir.
1955 132:3.5 But truth can never become man’s possession without the exercise of faith. This is true because man’s thoughts, wisdom, ethics, and ideals will never rise higher than his faith, his sublime hope. And all such true faith is predicated on profound reflection, sincere self-criticism, and uncompromising moral consciousness. Faith is the inspiration of the spiritized creative imagination.
2021 132:3.5 Ancak, gerçeklik hiçbir zaman, inanç beslenmeden insanın iyeliği haline gelemez. Bu gerçektir, çünkü insanın düşünceleri, bilgeliği, etik değerleri ve idealleri, en yüksek nitelikteki umudu olarak, onun inancından daha yüksek bir konuma gelemez. Ve, tüm bu tür gerçek inanç; derin düşünce, içten öz eleştiri ve tavizde bulunmayan ahlaki bilince dayanmaktadır. İnanç, ruhanileşmiş yaratıcı hayal gücünün ilham kaynağıdır.
1955 132:3.6 Faith acts to release the superhuman activities of the divine spark, the immortal germ, that lives within the mind of man, and which is the potential of eternal survival. Plants and animals survive in time by the technique of passing on from one generation to another identical particles of themselves. The human soul (personality) of man survives mortal death by identity association with this indwelling spark of divinity, which is immortal, and which functions to perpetuate the human personality upon a continuing and higher level of progressive universe existence. The concealed seed of the human soul is an immortal spirit. The second generation of the soul is the first of a succession of personality manifestations of spiritual and progressing existences, terminating only when this divine entity attains the source of its existence, the personal source of all existence, God, the Universal Father.
2021 132:3.6 İnanç; insanın aklı içinde yaşayan ve ebedi kurtuluşun potansiyeli olan ölümsüz yaşam özü olarak, kutsal kıvılcımın insan-ötesi etkinliklerini serbest bırakmak için faaliyet göstermektedir. Bitkiler ve hayvanlar zamanın içinde varlıklarını, bir nesilden diğerine kendilerine ait özdeş birimleri aktarma yöntemi ile muhafaza ederler. Bir kişinin insan ruhu (kişiliği); ölümsüz olan, ve ilerleyici evren mevcudiyetinin devam eden ve daha yüksek bir aşamasına insan kişiliğinin devamlılığını sağlamak için faaliyet göstermekte olan, kutsallığın bu ikamet eden kıvılcımı ile benlik ilişkilemi vasıtasıyla fani ölümden kurtulur. İnsan ruhunun gizlenmiş tohumu, ölümsüz bir ruhaniyettir. Ruhun ikinci doğumu; bu kutsal oluşum ancak, Kâinatın Yaratıcısı, Tanrı, tüm mevcudiyetin kişisel kaynağı olarak, varoluşunun kaynağına eriştiğinde sonlanan bir biçimde, ruhsal ve ilerleyici mevcudiyetlere ait kişilik dışavurumunun bir ilerleyici dizisinin ilkidir.
1955 132:3.7 Human life continues—survives—because it has a universe function, the task of finding God. The faith-activated soul of man cannot stop short of the attainment of this goal of destiny; and when it does once achieve this divine goal, it can never end because it has become like God—eternal.
2021 132:3.7 İnsan yaşamı — kurtuluşa erişen bir biçimde — devam etmektedir çünkü, Tanrı’yı bulma görevi olarak bir kâinat işlevine sahiptir. İnsanın inanç tarafından etkin hale gelmiş ruhu, nihai sonun bu hedefine erişmeden duramaz; ve, bu kutsal hedefe bir kez eriştiğinde ise, hiçbir zaman sonlanamaz çünkü o — ebedi olarak — Tanrı gibi olmuştur.
1955 132:3.8 Spiritual evolution is an experience of the increasing and voluntary choice of goodness attended by an equal and progressive diminution of the possibility of evil. With the attainment of finality of choice for goodness and of completed capacity for truth appreciation, there comes into existence a perfection of beauty and holiness whose righteousness eternally inhibits the possibility of the emergence of even the concept of potential evil. Such a God-knowing soul casts no shadow of doubting evil when functioning on such a high spirit level of divine goodness.
2021 132:3.8 Ruhsal evrim; kötülüğün olasılığının eşit ve ilerleyen bir biçimde azalışıyla beraber gerçekleşen, iyi olmanın artan ve gönüllü tercihinin bir deneyimidir. İyi olma için nihai tercihe ve gerçeklik takdiri için tamamlanmış yetkinliğe erişimle birlikte; sahip olduğu doğruluğun ebedi bir biçimde, potansiyel kötülüğün kavramsallaşmasının bile ortaya çıkma olasılığını engellediği, güzellik ve kutsallığın bir kusursuzluğu mevcut hale gelir. Bu türden bir Tanrı-bilen ruh; kutsal iyiliğin bu türden yüksek bir ruhaniyet düzeyinde faaliyet gösterdiği zaman, kuşku duyan kötülüğün hiçbir gölgesini barındırmaz.
1955 132:3.9 The presence of the Paradise spirit in the mind of man constitutes the revelation promise and the faith pledge of an eternal existence of divine progression for every soul seeking to achieve identity with this immortal and indwelling spirit fragment of the Universal Father.
2021 132:3.9 Cennet ruhaniyetinin insan aklı içindeki mevcudiyeti; Kâinatın Yaratıcısı’nın bu ölümsüz ve ikamet eden ruhaniyet nüvesi ile özdeşlemeyi başarmayı amaçlayan her ruh için, kutsal ilerleyişe ait bir ebedi mevcudiyetin açığa çıkarılış sözünü ve inanç vaadini oluşturmaktadır.
1955 132:3.10 Universe progress is characterized by increasing personality freedom because it is associated with the progressive attainment of higher and higher levels of self-understanding and consequent voluntary self-restraint. The attainment of perfection of spiritual self-restraint equals completeness of universe freedom and personal liberty. Faith fosters and maintains man’s soul in the midst of the confusion of his early orientation in such a vast universe, whereas prayer becomes the great unifier of the various inspirations of the creative imagination and the faith urges of a soul trying to identify itself with the spirit ideals of the indwelling and associated divine presence.
2021 132:3.10 Kâinat ilerleyişi artan kişilik özgürlüğü ile nitelenmektedir; çünkü o, bireyin kendi kendine farkına varışın gittikçe artan seviyelerine olan ilerleyici erişimle ve bunun sonucunda bireyin kendisini gönüllü olarak sınırlayışı ile ilişkilidir. Ruhsal nitelikteki bireyin kendi kendisini sınırlayışında olan kusursuzluk erişimi, kâinat özgürlüğüne ve kişilik bağımsızlığına denk düşmektedir. İnanç, bu türden uçsuz bucaksız bir kâinatta öncül yönleniminin içerdiği kafa karışıklığın ortasında insanın ruhunu desteklemekte ve onu idare etmektedir; bunun karşısında, dua ise, ikamet eden ve ilişkilem içindeki kutsal mevcudiyetin sahip olduğu ruhaniyet idealleri ile kendisini özdeşleştirmeye çalışan bir ruhun, yaratıcı hayal gücü ile inanç taleplerinin içerdiği çeşitli ilhamların muhteşem bütünleştiricisidir.
1955 132:3.11 Nabon was greatly impressed by these words, as he was by each of his talks with Jesus. These truths continued to burn within his heart, and he was of great assistance to the later arriving preachers of Jesus’ gospel.
2021 132:3.11 Nabon, tıpkı İsa ile yaptığı her konuşmada olduğu gibi, bu sözler karşısında derinden etkilenmişti. Bu gerçeklikler kalbi içinde yanmaya devam etmiş olup, kendisi, İsa’nın müjdesinin daha sonra gelen duyurucularına büyük yardımlarda bulunmuştu.
4. PERSONAL MINISTRY
4. KIŞISEL HIZMET
1955 132:4.1 Jesus did not devote all his leisure while in Rome to this work of preparing men and women to become future disciples in the oncoming kingdom. He spent much time gaining an intimate knowledge of all races and classes of men who lived in this, the largest and most cosmopolitan city of the world. In each of these numerous human contacts Jesus had a double purpose: He desired to learn their reactions to the life they were living in the flesh, and he was also minded to say or do something to make that life richer and more worth while. His religious teachings during these weeks were no different than those which characterized his later life as teacher of the twelve and preacher to the multitudes.
2021 132:4.1 İsa Roma’da iken boş vaktinin tümünü, yaklaşmakta olan krallıkta gelecek takipçiler haline gelmesi için erkek ve kadınları hazırlamanın bu görevine adamamıştı. O vaktinin büyük bir kısmını, dünyanın bu, en büyük ve en çok uluslu şehrinde yaşamış olan tüm insan ırklarına ve sınıflara dair yakın bir bilgi elde etmede harcamıştı. Bu sayısız insan iletişiminin her birinde İsa çifte bir amaca sahipti: O; beden içinde yaşamakta oldukları hayata karşı tepkilerini öğrenme arzusu duymuş olup, aynı zamanda, yaşamı daha zengin ve daha değerli kılacak bir şeyi söyleme ve yapma hassasiyeti göstermekteydi. Bu haftalar boyunca onun dini öğretilerinin, on iki havarisin öğretmeni ve toplulukların duyurucusu olarak daha sonraki yaşamını nitelemiş olanlardan hiçbir farkı bulunmamaktaydı.
1955 132:4.2 Always the burden of his message was: the fact of the heavenly Father’s love and the truth of his mercy, coupled with the good news that man is a faith-son of this same God of love. Jesus’ usual technique of social contact was to draw people out and into talking with him by asking them questions. The interview would usually begin by his asking them questions and end by their asking him questions. He was equally adept in teaching by either asking or answering questions. As a rule, to those he taught the most, he said the least. Those who derived most benefit from his personal ministry were overburdened, anxious, and dejected mortals who gained much relief because of the opportunity to unburden their souls to a sympathetic and understanding listener, and he was all that and more. And when these maladjusted human beings had told Jesus about their troubles, always was he able to offer practical and immediately helpful suggestions looking toward the correction of their real difficulties, albeit he did not neglect to speak words of present comfort and immediate consolation. And invariably would he tell these distressed mortals about the love of God and impart the information, by various and sundry methods, that they were the children of this loving Father in heaven.
2021 132:4.2 Her zaman onun iletisinin özü şuydu: insanın derin sevgi olan Tanrı’nın bir inanç-evladı oluşunun iyi haberleri ile birlikte, bu aynı cennetsel Yaratıcı’nın derin sevgisi ve onun merhametinin gerçeğiydi. İsa’nın olağan toplumsal ilişki yöntemi, insanları kendisine doğru çekmek ve onlara sorular yönelterek kendileriyle konuşmaya çalışmaktı. Karşılıklı görüşme genellikle, İsa’nın kendilerine sorular sormasıyla başlar ve onların İsa’ya sorular yöneltmesiyle son bulunurdu. O eşit bir biçimde, ya soru sorarak ya da sorulara cevap vererek öğretmede mahirdi. Bir kural olarak, en fazla öğretimde bulunduklarına, en az şeyi söylemişti. Kişisel hizmetinden en fazla yararı elde etmiş olanlar, duygudaş ve anlayışlı bir dinleyiciye ruhlarını boşaltmanın bir olanağı sayesinde fazlasıyla rahatlamış olan haddinden fazla sorumluluk verilmiş, endişe içindeki ve reddedilmiş fanilerdi; ve, İsa, duygudaş ve anlayışlı olup, bunlardan çok daha fazlasıydı. Ve, uyum sağlamada sorun yaşamış bu insanlar İsa’ya sorunlarından bahsettikleri zaman, İsa her seferinde; her ne kadar derhal sakinleştirme ve doğrudan bir biçimde rahatlatma kelimelerini söylemezlik etmemişse de, yaşamakta oldukları gerçek zorlukların düzeltilmesine yönelik işlevsel ve ilk elden yararlı tavsiyelerde bulunmaya yetkin olmuştu. Ve, hiç değişmeksizin İsa, bu sıkıntı içindeki fanilere Tanrı’nın sevgisinden bahsetmiş olup, onlara, çeşitli ve ayrı yöntemler aracılığıyla, kendilerinin cennet içindeki bu sevgi dolu Yaratıcı’nın çocukları olduğu bilgisini aktarmıştı.
1955 132:4.3 In this manner, during the sojourn in Rome, Jesus personally came into affectionate and uplifting contact with upward of five hundred mortals of the realm. He thus gained a knowledge of the different races of mankind which he could never have acquired in Jerusalem and hardly even in Alexandria. He always regarded this six months as one of the richest and most informative of any like period of his earth life.
2021 132:4.3 Bu şekilde, Roma’daki konukluğu boyunca, İsa kişisel olarak, âlemin beş yüz fanisine kadar varmış kişi ile sevgi dolu ve canlandırıcı iletişimde bulundu. O böylelikle; insanlığın farklı ırklarına dair, Kudüs’de hiçbir zaman elde edemeyeceği ve İskenderiye’de bile ise neredeyse hiçbir şekilde sahip olamayacağı, bir bilgi kazanmıştı. O her zaman bu altı ayı, dünya yaşamının böyle bir sürecinin en zengin ve en bilgilendirici olanı biçiminde görmüştü.
1955 132:4.4 As might have been expected, such a versatile and aggressive man could not thus function for six months in the world’s metropolis without being approached by numerous persons who desired to secure his services in connection with some business or, more often, for some project of teaching, social reform, or religious movement. More than a dozen such proffers were made, and he utilized each one as an opportunity for imparting some thought of spiritual ennoblement by well-chosen words or by some obliging service. Jesus was very fond of doing things—even little things—for all sorts of people.
2021 132:4.4 Beklenebileceği gibi, bu türden çok yönlü ve ne yaptığını bilen kararlı bir insan; bir iş ile ilişkili olarak, veya daha sıklıkla, bir eğitim, toplumsal köklü değişiklik veya dini hareket projesi için hizmetini elde etmeyi arzulamış sayısız insan tarafından yaklaşılmadan, dünyanın bu çok kültürlü şehrinde altı ay faaliyet gösteremezdi. Ondan daha fazla kez, bu türden desteklerde bulunulmuştu; ve, o her birini, çok iyi seçilmiş kelimelerle veya yardımcı belli bir hizmet ile ruhsal soylulaştırmanın belirli bir düşüncesini aktarmak için bir imkân olarak görmüştü. İsa, insanların her türlüsü için bir şeyler yapmayı — ufak şeyler bile olsun — çok sevmekteydi.
1955 132:4.5 He talked with a Roman senator on politics and statesmanship, and this one contact with Jesus made such an impression on this legislator that he spent the rest of his life vainly trying to induce his colleagues to change the course of the ruling policy from the idea of the government supporting and feeding the people to that of the people supporting the government. Jesus spent one evening with a wealthy slaveholder, talked about man as a son of God, and the next day this man, Claudius, gave freedom to one hundred and seventeen slaves. He visited at dinner with a Greek physician, telling him that his patients had minds and souls as well as bodies, and thus led this able doctor to attempt a more far-reaching ministry to his fellow men. He talked with all sorts of people in every walk of life. The only place in Rome he did not visit was the public baths. He refused to accompany his friends to the baths because of the sex promiscuity which there prevailed.
2021 132:4.5 O, bir Romalı senatör ile siyaset ve devlet adamlığı üzerine konuşmuştu; ve, İsa’nın gerçekleştirdiği bu bir iletişim bu yasa koyucu üzerinde öyle bir etkide bulunmuştu ki, bu senatör yaşamının geri kalan kısmını, her ne kadar başarısız bir biçimde de olsa, insanları destekleyen ve onları besleyen hükümet düşüncesinden hükümeti destekleyen insanların düşüncesine olan yönetim siyasa anlayışı üzerindeki değişikliğini gerçekleştirmek için görev arkadaşlarını ikna etmeye çalışmıştı. İsa bir akşamını, insanın Tanrı’nın bir evladı olduğundan bahseden bir biçimde varlıklı bir köle-sahibi ile geçirmişti; ve, bir sonraki gün Cladius ismindeki bu adam, yüz on yedi kölesine özgürlüklerini vermişti. İsa bir akşam yemeğini, akranlarının bedenlere ek olarak akıllara ve ruhlara sahip olduğunu söyleyen bir biçimde bir Yunanlı doktor ile sohbet ederek geçirmişti; ve, bu, bahse konu yetkin doktoru, akran insanlarına daha kapsamlı bir hizmette bulunmayı denemeye yönlendirmişti. İsa, yaşamın her türlüsünü deneyimlemekte olan her tür insan ile konuşmuştu. Roma’da ziyaret etmediği tek yer, halkın ortaklaşa kullanmakta olduğu hamamlardı. İsa; hamamlara gidişlerinde arkadaşlarına eşlik etmeyi, orada yaygın haldeki kısa süreli ve rastgele gerçekleştirilen cinsel ilişkiler nedeniyle reddetmişti.
1955 132:4.6 To a Roman soldier, as they walked along the Tiber, he said: “Be brave of heart as well as of hand. Dare to do justice and be big enough to show mercy. Compel your lower nature to obey your higher nature as you obey your superiors. Revere goodness and exalt truth. Choose the beautiful in place of the ugly. Love your fellows and reach out for God with a whole heart, for God is your Father in heaven.”
2021 132:4.6 Bir Romalı askere, Tiber nehri boyunca yürürlerken, şunları söylemişti: “Elde cesur olmanın yanı sıra kalpte de cesur ol. Adalette bulunmaya cüret et, ve bağışlama gösterecek kadar büyük ol. Üstlerine itaat ettiğin gibi, alt düzeyde bulunan doğanın üst düzeyde bulunan doğana itaat etmesini zorla. Akranlarını derinden sev ve bütün bir kalp ile Tanrı’ya uzan; zira, Tanrı, cennet içindeki Yaratıcın’dır.”
1955 132:4.7 To the speaker at the forum he said: “Your eloquence is pleasing, your logic is admirable, your voice is pleasant, but your teaching is hardly true. If you could only enjoy the inspiring satisfaction of knowing God as your spiritual Father, then you might employ your powers of speech to liberate your fellows from the bondage of darkness and from the slavery of ignorance.” This was the Marcus who heard Peter preach in Rome and became his successor. When they crucified Simon Peter, it was this man who defied the Roman persecutors and boldly continued to preach the new gospel.
2021 132:4.7 Forumdaki bir konuşmacıya o şunları söylemişti: “Hitabetin keyif verici, mantığın hayranlık uyandırıcı ve sesin güzel ama öğrettiğin şey neredeyse hiçbir şekilde doğru değil. Ruhsal Yaratıcın olarak Tanrı’yı bilmenin ilham veren tatminini bir keyifle deneyimleyecek olursan, o zaman sahip olduğun hitap güçlerini, akranlarını karanlığın esaretinden ve bilgisizliğin köleliğinden kurtarmak için kullanabilirsin.” Bu kişi, Roma’da Petrus’un duyurusunu işitmiş ve onun varisi haline gelmiş Markus’idi[4]. Şimon Petrus’u çarmıha gerdikleri zaman, Roma savcılarına karşı gelmiş ve bu yeni müjdeyi duyurmaya cesurca devam etmiş olan bu kişiydi.
1955 132:4.8 Meeting a poor man who had been falsely accused, Jesus went with him before the magistrate and, having been granted special permission to appear in his behalf, made that superb address in the course of which he said: “Justice makes a nation great, and the greater a nation the more solicitous will it be to see that injustice shall not befall even its most humble citizen. Woe upon any nation when only those who possess money and influence can secure ready justice before its courts! It is the sacred duty of a magistrate to acquit the innocent as well as to punish the guilty. Upon the impartiality, fairness, and integrity of its courts the endurance of a nation depends. Civil government is founded on justice, even as true religion is founded on mercy.” The judge reopened the case, and when the evidence had been sifted, he discharged the prisoner. Of all Jesus’ activities during these days of personal ministry, this came the nearest to being a public appearance.
2021 132:4.8 Yanlış yere suçlanmakta olan fakir bir kişiyle karşılaşmış olarak, İsa, onun adına mahkemede görünmek için kendisine özel izin verilmiş biçimde, hâkimin karşısına onunla bir çıkmıştı ve, bu savunma boyunca o şu muhteşem konuşmayı gerçekleştirmişti: “Adalet bir ülkeyi büyük yapmaktadır; ve, bir ülke daha büyük hale geldikçe, en mütevazı vatandaşına bile adaletsizliğin düşmediğinden daha emin olmak isteyecektir. Bir ülkenin mahkemeleri önünde, yalnızca parayı ve etkiyi elinde bulunduranlar adaleti elde edebildiklerinde, o ülkeyi ne de büyük sorunlar beklemektedir! Suçluyu cezalandırmanın yanı sıra suçsuz olanı aklamak bir hâkimin kutsal görevidir. Mahkemelerinin tarafsızlığı, hakkaniyeti ve dürüstlüğü üzerine, bir milletin devamlılığı dayanmaktadır. Her nasıl gerçek din bağışlama üzerine dayanıyorsa, toplumsal yönetim de adalet üzerine kurulmuştur.” Hâkim davayı tekrar açtı, ve kanıtlar irdelendiğinde, o mahkûmu serbest bıraktı. Kişisel hizmetin bu dönemi boyunca İsa’nın gerçekleştirmiş olduğu etkinliklerin tümü içinde bu, bir kamu önüne çıkışa en yakın yaşanmışlıktı.
5. COUNSELING THE RICH MAN
5. ZENGIN ADAM’A TAVSIYE
1955 132:5.1 A certain rich man, a Roman citizen and a Stoic, became greatly interested in Jesus’ teaching, having been introduced by Angamon. After many intimate conferences this wealthy citizen asked Jesus what he would do with wealth if he had it, and Jesus answered him: “I would bestow material wealth for the enhancement of material life, even as I would minister knowledge, wisdom, and spiritual service for the enrichment of the intellectual life, the ennoblement of the social life, and the advancement of the spiritual life. I would administer material wealth as a wise and effective trustee of the resources of one generation for the benefit and ennoblement of the next and succeeding generations.”
2021 132:5.1 Bir Roma vatandaşı ve bir Stoa takipçisi olan, bir zengin adam, Angamon tarafından tanıştırılmış bir biçimde, İsa’nın öğretisine fazlasıyla ilgili hale geldi. Birçok içten söyleşiden sonra bu varlıklı vatandaş İsa’ya, eğer sahip olsaydı servetiyle ne yapacağını sordu; ve, İsa, ona şu yanıtı verdi: “Her nasıl bilgiyi, bilgeliği ve ruhsal hizmeti ussal yaşamın zenginleşmesi, toplumsal yaşamın soylulaşması ve ruhsal yaşamın gelişmesi hizmeti için kullanacak olursam, maddi serveti de maddi yaşamın gelişimi için bahşederdim. Maddi serveti, bir neslin sahip olduğu kaynakların bilge ve etkin bir gözcüsü olarak, bir sonraki ve onu takip eden nesillerin yararı ve soylulaşması için idare ederdim.”
1955 132:5.2 But the rich man was not fully satisfied with Jesus’ answer. He made bold to ask again: “But what do you think a man in my position should do with his wealth? Should I keep it, or should I give it away?” And when Jesus perceived that he really desired to know more of the truth about his loyalty to God and his duty to men, he further answered: “My good friend, I discern that you are a sincere seeker after wisdom and an honest lover of truth; therefore am I minded to lay before you my view of the solution of your problems having to do with the responsibilities of wealth. I do this because you have asked for my counsel, and in giving you this advice, I am not concerned with the wealth of any other rich man; I am offering advice only to you and for your personal guidance. If you honestly desire to regard your wealth as a trust, if you really wish to become a wise and efficient steward of your accumulated wealth, then would I counsel you to make the following analysis of the sources of your riches: Ask yourself, and do your best to find the honest answer, whence came this wealth? And as a help in the study of the sources of your great fortune, I would suggest that you bear in mind the following ten different methods of amassing material wealth:
2021 132:5.2 Ancak, zengin adam İsa’nın yanıtıyla tam anlamıyla tatmin olmamıştı. O, cesaretini toplayıp şunu tekrar sormuştu: “Ama, sen, benim durumumda birinin sahip olduğu servet ile ne yapması gerektiğini düşünüyorsun? Ben onu tutmalı mıyım, yoksa dağıtmalı mıyım?” Ve, İsa, Tanrı’ya olan sadakatinin ve insanlara olan görevinin gerçekliği hakkında bu kişinin daha fazlasını öğrenme arzusunda olduğunu hissettiği anda, şu ilave cevabı vermişti: “Benim iyi dostum, senin, bilgeliğin gerçek bir arayıcısı ve gerçekliğin dürüst bir aşığını olduğunu fark etmekteyim; bu nedenle, ben, servetle olan sorumluluklar ile ilgili sahip olduğun sorunların çözümüne dair kendi görüşümü önüne sermeyi isterim. Ben bunu, sen tavsiyemi sorduğun için yapıyorum; ve, sana bu öneriyi verirken, yorumumu başka her zengin insanın servetinden muaf tutuyorum; ben tavsiyemi, yalnızca senin ve senin kişisel yönlendirmen için yapıyorum. Eğer sen, sahip olduğun serveti bir emanet olarak görme arzusu duyacak olursan, sen gerçekten de, biriktirdiğin servetin bilge ve verimli gözcüsü olmayı arzu edecek olursan, o zaman, zenginliklerinin kaynakları ile ilgili şu irdelemelerde bulunmanı tavsiye ederim: Kendine sor, ve dürüst cevabı vermek için elinden gelenin en iyisini yap, nerden geliyor bu servet? Ve, büyük malvarlığının kaynaklarını incelerken bir yardımda bulunması için, maddi servetin şu on farklı kazanılma yönetimini aklında tutmanın önerisinde bulunacak olurum:
2021 132:5.3 “1. Miras alınan servet — ebeveynlerden ve diğer atalardan elde edilmiş zenginlikler.
1955 132:5.4 “2. Discovered wealth—riches derived from the uncultivated resources of mother earth.
2021 132:5.4 “2. Keşfedilmiş servet — toprak ananın ekilmemiş kaynaklarından elde edilmiş zenginlikler.
1955 132:5.5 “3. Trade wealth—riches obtained as a fair profit in the exchange and barter of material goods.
2021 132:5.5 “3. Ticaret serveti — maddi eşyaların değiş tokuşu ve takası içinde adil bir kar olarak kazanılmış zenginlikler.
1955 132:5.6 “4. Unfair wealth—riches derived from the unfair exploitation or the enslavement of one’s fellows.
2021 132:5.6 “4. Haksız servet — bir kişinin, akranlarının adil olmayan kullanılışından veya köleleştirilişinden elde ettiği zenginlikler.
1955 132:5.7 “5. Interest wealth—income derived from the fair and just earning possibilities of invested capital.
2021 132:5.7 “5. Faiz serveti — yatırılmış bir malvarlığının hakkani ve adil bir biçimde getirisiyle elde edilmiş gelirdir.
1955 132:5.8 “6. Genius wealth—riches accruing from the rewards of the creative and inventive endowments of the human mind.
2021 132:5.8 “6. Deha serveti — insan aklının yaratıcı ve keşfedici bahşedilmişliklerinin ödüllerinden gelen zenginlikler.
1955 132:5.9 “7. Accidental wealth—riches derived from the generosity of one’s fellows or taking origin in the circumstances of life.
2021 132:5.9 “7. Kaza eseri elde edilmiş servet — bir kişinin sahip olduğu akranın cömertliğinden gelen veya yaşam durumlarından kaynağını alan zenginlikler.
2021 132:5.10 “8. Çalınmış servet — hakkaniyet gözetmemekle, dürüst olmamakla, hırsızlıkla veya dolandırıcılıkla kazanılmış zenginlikler.
1955 132:5.11 “9. Trust funds—wealth lodged in your hands by your fellows for some specific use, now or in the future.
2021 132:5.11 “9. Emanet kaynaklar — akranlarınız tarafından, şimdi veya gelecekte olmak üzere, belirli bir kullanım için ellerinize verilmiş olan servet.
1955 132:5.12 “10. Earned wealth—riches derived directly from your own personal labor, the fair and just reward of your own daily efforts of mind and body.
2021 132:5.12 “10. Kazanılmış servet — günlük akıl ve beden çabalarınızın hakkani ve adil karşılığı olarak doğrudan bir biçimde kendi kişisel emeğinizden elde edilmiş zenginlikler.
1955 132:5.13 “And so, my friend, if you would be a faithful and just steward of your large fortune, before God and in service to men, you must approximately divide your wealth into these ten grand divisions, and then proceed to administer each portion in accordance with the wise and honest interpretation of the laws of justice, equity, fairness, and true efficiency; albeit, the God of heaven would not condemn you if sometimes you erred, in doubtful situations, on the side of merciful and unselfish regard for the distress of the suffering victims of the unfortunate circumstances of mortal life. When in honest doubt about the equity and justice of material situations, let your decisions favor those who are in need, favor those who suffer the misfortune of undeserved hardships.”
2021 132:5.13 “Ve, işte böyle, benim dostum, eğer sen, geniş malvarlığının doğru ve adil bir gözcüsü olursan, Tanrı huzurunda ve insanlara olan hizmet içerisinde, servetini kabaca bu on büyük parçaya ayırıp, bunun sonrasında, her bir parçayı, adaletin, adil payın, hakkaniyetin, ve gerçek verimliliğin kanunlarını bilge ve dürüst bir biçimde yorumlayan bir biçimde idare etmeye girişeceksin; buna rağmen, zaman zaman sen, muğlâk durumlar içerisinde, fani yaşama ait talihsiz durumların acı çekmekte olan kurbanlarının sıkıntısını bağışlayıcı ve kendinden veren bir biçimde görmede hata yapacak olursan, cennetin Tanrısı seni kınamayacaktır. İçinde bulunduğun maddi durumların hakkaniyeti ve adaleti hakkında kuşkuya düştüğün zaman, kararlarını ihtiyacı olanlar yararına kullan, hak etmemiş zorlulukların talihsizliğinden acı çekmekte olanlar lehine.”
1955 132:5.14 After discussing these matters for several hours and in response to the rich man’s request for further and more detailed instruction, Jesus went on to amplify his advice, in substance saying: “While I offer further suggestions concerning your attitude toward wealth, I would admonish you to receive my counsel as given only to you and for your personal guidance. I speak only for myself and to you as an inquiring friend. I adjure you not to become a dictator as to how other rich men shall regard their wealth. I would advise you:
2021 132:5.14 Birkaç saat boyunca bu hususlar hakkında söyleşide bulunduktan sonra ve bu zengin kişinin ilave ve daha detaylı yönerge talebine karşılık olarak, İsa, vermiş olduğu tavsiyeyi açarak, şöyle söylemişti: “Servete dair tutumuna yönelik ilave önerileri sunsam da, verdiğim tavsiyeyi yalnızca kendin ve senin kişisel yönlendirilişin için alman gerektiğin konusunda seni uyarmak isterim. Ben yalnızca kendi adıma ve belli bir şeyi öğrenme arzusunda olan arkadaş olarak sana konuşmaktayım. Ben, diğer zengin insanların sahip oldukları servetleri nasıl değerlendirmesi gerektiği hususunda mutlak bir hâkim haline gelmeyeceğinin sözünü vermeni istiyorum. Sana tavsiyem şudur:
1955 132:5.15 “1. As steward of inherited wealth you should consider its sources. You are under moral obligation to represent the past generation in the honest transmittal of legitimate wealth to succeeding generations after subtracting a fair toll for the benefit of the present generation. But you are not obligated to perpetuate any dishonesty or injustice involved in the unfair accumulation of wealth by your ancestors. Any portion of your inherited wealth which turns out to have been derived through fraud or unfairness, you may disburse in accordance with your convictions of justice, generosity, and restitution. The remainder of your legitimate inherited wealth you may use in equity and transmit in security as the trustee of one generation for another. Wise discrimination and sound judgment should dictate your decisions regarding the bequest of riches to your successors.
2021 132:5.15 “1. Miras alınmış servetin gözcüsü olarak, onun nerelerden gelmiş olduğunu düşünmelisin. Sen; mevcut neslin yararı için adil bir kesintiyi düştükten sonra, yasal servetin takip eden nesillere olan dürüst bir biçimde aktarımında bir önceki nesli temsil etmede ahlaki sorumluluk altında bulunmaktasın. Ancak, ataların tarafından haksız yere elde edilmiş servet ile ilgili herhangi bir aldatmacayı veya adaletsizliği devam ettirme durumunda değilsin. Miras olarak elde ettiğin kazanç içinde, sonradan aldatmaca veya adaletsizlikle elde edilmiş olduğu anlaşılmış her türlü kısmı adalet, cömertlik ve telafi yargıların uyarınca yeniden dağıtabilirsin. Miras alınmış servetin geriye kalan meşru kısmını, hakkaniyet ölçüsünde kullanabilir ve bir neslin diğeri için olan emaneti olarak güvenli bir biçimde aktarılmak üzere saklayabilirsin. Bilgece doğru olanı seçme ve güçlü yargı, varislerine aktaracağın zenginlikler ile ilgili kararlarına yön vermelidir.
1955 132:5.16 “2. Everyone who enjoys wealth as a result of discovery should remember that one individual can live on earth but a short season and should, therefore, make adequate provision for the sharing of these discoveries in helpful ways by the largest possible number of his fellow men. While the discoverer should not be denied all reward for efforts of discovery, neither should he selfishly presume to lay claim to all of the advantages and blessings to be derived from the uncovering of nature’s hoarded resources.
2021 132:5.16 “2. Keşfetmenin bir sonucu olarak serveti memnuniyetle deneyimleyen herkes; bir bireyin dünya üzerinde yalnızca kısa bir dönem yaşayabildiğini ve, bu nedenle, bahse konu keşifleri akranlarının en fazla sayıdaki bireyi ile onlara yardımcı olan şekillerde paylaşmak için yeterli yönergesel tedbirlerde bulunması gerektiğini hatırlamalıdır. Her ne kadar keşifte bulunmuş olan kişi keşif çabaların karşılığı olarak hiçbir ödülden mahrum bırakılmamalıysa da, bu kişi bencil bir biçimde de, doğanın birikmiş hazine kaynaklarının ortaya çıkarılmasından elde edilecek tüm yararlar ve takdisler üzerinde sahiplik iddia edecek cüreti göstermemelidir.
1955 132:5.17 “3. As long as men choose to conduct the world’s business by trade and barter, they are entitled to a fair and legitimate profit. Every tradesman deserves wages for his services; the merchant is entitled to his hire. The fairness of trade and the honest treatment accorded one’s fellows in the organized business of the world create many different sorts of profit wealth, and all these sources of wealth must be judged by the highest principles of justice, honesty, and fairness. The honest trader should not hesitate to take the same profit which he would gladly accord his fellow trader in a similar transaction. While this sort of wealth is not identical with individually earned income when business dealings are conducted on a large scale, at the same time, such honestly accumulated wealth endows its possessor with a considerable equity as regards a voice in its subsequent distribution.
2021 132:5.17 “3. İnsanlar dünya ticaretini paraya dayalı değiş-tokuşla ve takasla gerçekleştirmeyi tercih ettikçe, adil ve meşru bir kazanç onların haklarıdır. Her ticaret insanı, vermiş olduğu hizmetleri için düzenli kazancı hak eder; tüccar için, vakti için kazanmak hakkıdır. Dünyanın düzenli hale getirilmiş ticaret faaliyetleri içinde, para ile gerçekleştirilen alım ve satımın hakkaniyeti ve bir kişinin akranlarına layık gördüğü dürüst davranış, kar servetinin birçok türünü yaratmaktadır; ve, servetin tüm bu kaynakları, adaletin, dürüstlüğün ve hakkaniyetin en yüksek prensipleri ile görülmek zorundadır. Dürüst tüccar, benzer bir etkileşim içinde akran tüccarına mutlulukla layık göreceği aynı karı kendisine almada tereddüt etmemelidir. Her ne kadar bu türden servet iş anlaşmaları büyük bir ölçekte yapıldığı zaman bireysel olarak kazanılmış gelir ile özdeş olmasa da, bu türden dürüstçe elde edilmiş servet, ilerideki dağıtımı için bir söz hakkı olarak ona sahip olana dikkate değer bir hisseyi vermektedir.
1955 132:5.18 “4. No mortal who knows God and seeks to do the divine will can stoop to engage in the oppressions of wealth. No noble man will strive to accumulate riches and amass wealth-power by the enslavement or unfair exploitation of his brothers in the flesh. Riches are a moral curse and a spiritual stigma when they are derived from the sweat of oppressed mortal man. All such wealth should be restored to those who have thus been robbed or to their children and their children’s children. An enduring civilization cannot be built upon the practice of defrauding the laborer of his hire.
2021 132:5.18 “4. Tanrı’yı bilen ve onun kutsal iradesini yerine getirmeyi arzulayan hiçbir fani, servetin baskılarına kulak vermek için eğilmez. Hiçbir soylu insan, beden içindeki kardeşlerini köleleştirerek veya onları adil olmayan bir biçimde kullanarak zenginlikleri biriktirmez ve servet-gücünü toplamaz. Zenginlikler, ezilmiş fani insanın yaşamını güç bela idame ettirişinin alın terinden elde edildiği zaman, ahlaki bir lanet ve ruhsal bir utanç lekesidir. Bu türden servetin tümü, bu şekilde soyulmuşlara veya onların çocuklarına ve çocuklarının çocuklarına geri verilmelidir. Kalıcı bir medeniyet, tutmuş olduğu emekçiyi aldatma eylemi üzerine inşa edilemez.
1955 132:5.19 “5. Honest wealth is entitled to interest. As long as men borrow and lend, that which is fair interest may be collected provided the capital lent was legitimate wealth. First cleanse your capital before you lay claim to the interest. Do not become so small and grasping that you would stoop to the practice of usury. Never permit yourself to be so selfish as to employ money-power to gain unfair advantage over your struggling fellows. Yield not to the temptation to take usury from your brother in financial distress.
2021 132:5.19 “5. Faiz, dürüst servetin hakkıdır. İnsanlar borç almaya ve borç vermeye devam ettikçe, adil olan faiz, kredilendirilen anapara meşru servet oldukça, toplanabilir. Faizi hakkınız olarak talep etmeden önce, ilk olarak kredilendirilecek anaparanızı temizleyiniz. Tefecilik uygulamasına eğilecek kadar küçülen ve para için gözünü en küçük şeye bile diker hale gelmeyin. Zor günler geçirmekte olan akranlarınız üzerinden adil olmayan kazancı elde etmek için para-gücünü kullanacak kadar bencil hale gelmenize hiçbir zaman izin vermeyiniz. Mali sıkıntı içinde bulunan kardeşinizden aşırı derecede yüksek faiz olmanın çekiciliğine kapılmayınız.
1955 132:5.20 “6. If you chance to secure wealth by flights of genius, if your riches are derived from the rewards of inventive endowment, do not lay claim to an unfair portion of such rewards. The genius owes something to both his ancestors and his progeny; likewise is he under obligation to the race, nation, and circumstances of his inventive discoveries; he should also remember that it was as man among men that he labored and wrought out his inventions. It would be equally unjust to deprive the genius of all his increment of wealth. And it will ever be impossible for men to establish rules and regulations applicable equally to all these problems of the equitable distribution of wealth. You must first recognize man as your brother, and if you honestly desire to do by him as you would have him do by you, the commonplace dictates of justice, honesty, and fairness will guide you in the just and impartial settlement of every recurring problem of economic rewards and social justice.
2021 132:5.20 “6. Sahip olduğun zenginliklerinin icat edici bahşedilmişliğin karşılıklarından elde edildiği haliyle, eğer servete tesadüfî bir biçimde dehanın bir dizi dışavurumu tarafından sahip olduysan, bu türden karşılıkların hakkani olmayan bir kısmı üzerinde sahiplikte bulunma. Dahi olan kişi, hem atalarına ve hem de kendi soyundan geleceklere bir şey borçludur; benzer bir biçimde o, ırka, millete ve icatçı keşiflerinin koşullarına karşı sorumlu bulunmaktadır; o aynı zamanda, insan olarak insanlar arasında emek verip, icatlarını açığa çıkardığını hatırlamalıdır. Deha’yı, sahip olduğu servetin düzenli olarak artışından mahrum bırakmak eşit düzeyde adaletsizlik olacaktır. Ve, insanlar için her zaman, servetin hakkani bir biçimde dağıtımının tüm bu sorunlarına eşit bir biçimde uygulanabilecek kurallar ve yönergeler oluşturmak imkânsız nitelikte bulunacaktır. Sizler ilk olarak, insanı kardeşiniz olarak tanımak zorundasınız; ve, şayet siz, dürüst bir biçimde ona, kendinize davranılmasını istediğiniz cömertlikte davranmayı arzu ederseniz, sizlere, ekonomik karşılıkların ve toplumsal adaletin her tekrar eden sorununun adil ve tarafsız çözümünde, adaletin, dürüstlüğün ve hakkaniyetin ortak gereklilikleri rehberlik edecektir.
1955 132:5.21 “7. Except for the just and legitimate fees earned in administration, no man should lay personal claim to that wealth which time and chance may cause to fall into his hands. Accidental riches should be regarded somewhat in the light of a trust to be expended for the benefit of one’s social or economic group. The possessors of such wealth should be accorded the major voice in the determination of the wise and effective distribution of such unearned resources. Civilized man will not always look upon all that he controls as his personal and private possession.
2021 132:5.21 “7. İdaresinde kazanılan adil ve meşru ücretler dışında, hiçbir kişi; zaman ve şansın kendi eline düşmesine neden olduğu servetin üzerinde kişisel hak iddia etmemelidir. Kaza eseri elde edilen zenginlikler, bir ölçüde; bir kişinin toplumsal veya ekonomik topluluğunun yararına genişletilecek nitelikte, bir emanetin ışığında görülmelidir. Bu türden serveti ellerinde bulunduranlara, bahse konu kazanılmamış nitelikteki kaynakların bilge ve etkin dağıtımına kadar vermede daha büyük söz hakkı verilmelidir. Medeni insan her zaman, kişisel ve özel iyeliğinde bulundurduğu şeylerin hepsine iyi gözle bakmayacaktır.
1955 132:5.22 “8. If any portion of your fortune has been knowingly derived from fraud; if aught of your wealth has been accumulated by dishonest practices or unfair methods; if your riches are the product of unjust dealings with your fellows, make haste to restore all these ill-gotten gains to the rightful owners. Make full amends and thus cleanse your fortune of all dishonest riches.
2021 132:5.22 “8. Eğer mal varlığınızın herhangi bir kısmı bilinçli bir biçimde aldatmacadan elde edilmişse; eğer servetinizin en küçük bir kısmına bile, dürüst olmayan uygulamalarla veya adil olmayan yöntemlerle sahip olunmuşsa; eğer sahip olduğunuz zenginlikleriniz, akranlarınızla olan adil iş ilişkileriniz sonucunda gerçekleşmemiş ise, bir an önce, haksız yere sahip olduğunuz kazançların hepsini hakkı olan sahiplere geri vermeye davranınız. Bütüncül telafide bulunup, böylece, dürüst olmayan tüm zenginliklerden mal varlığınızı temizleyiniz.
1955 132:5.23 “9. The trusteeship of the wealth of one person for the benefit of others is a solemn and sacred responsibility. Do not hazard or jeopardize such a trust. Take for yourself of any trust only that which all honest men would allow.
2021 132:5.23 “9. Bir kişinin sahip olduğu serveti, başkalarının yararına emanet olarak tutması ulvi ve kutsal bir sorumluluktur. Bu türden bir emaneti tehlike altına atmayın veya şansa bırakmayın. Yalnızca, dürüst insanların tümünün bırakabileceği türden bir emaneti kendinize yük edinin.
1955 132:5.24 “10. That part of your fortune which represents the earnings of your own mental and physical efforts—if your work has been done in fairness and equity—is truly your own. No man can gainsay your right to hold and use such wealth as you may see fit provided your exercise of this right does not work harm upon your fellows.”
2021 132:5.24 “10. Kendi zihinsel ve fiziksel emeklerinizin kazançlarını temsil eden mal varlığınızın kısmı, şayet yaptıklarınız adalet ve hakkaniyet içinde gerçekleşmişe — gerçekten de sizindir. Hiçbir kişi; bu hakkı kullanmanızın akranlarınıza zarar getirmeyeceği müddetçe, bu serveti elinizde bulundurma ve gerekli gördüğünüz biçimde kullanma hakkını reddedemez.”
1955 132:5.25 When Jesus had finished counseling him, this wealthy Roman arose from his couch and, in saying farewell for the night, delivered himself of this promise: “My good friend, I perceive you are a man of great wisdom and goodness, and tomorrow I will begin the administration of all my wealth in accordance with your counsel.”
2021 132:5.25 İsa ona olan tavsiyesini tamamladığında, bu varlıklı Romalı oturduğu koltuktan kalktı ve gece için elvedada bulunurken şu sözü omuzlarından atmış oldu: “Benim iyi dostum, senin büyük bilgelikte ve iyilikte bir insan olduğunu görebiliyorum, ve yarından itibaren, tavsiyen doğrultusunda tüm servetimi idare etmeye başlıyorum.”
6. SOCIAL MINISTRY
6. TOPLUMSAL HIZMET
1955 132:6.1 Here in Rome also occurred that touching incident in which the Creator of a universe spent several hours restoring a lost child to his anxious mother. This little boy had wandered away from his home, and Jesus found him crying in distress. He and Ganid were on their way to the libraries, but they devoted themselves to getting the child back home. Ganid never forgot Jesus’ comment: “You know, Ganid, most human beings are like the lost child. They spend much of their time crying in fear and suffering in sorrow when, in very truth, they are but a short distance from safety and security, even as this child was only a little way from home. And all those who know the way of truth and enjoy the assurance of knowing God should esteem it a privilege, not a duty, to offer guidance to their fellows in their efforts to find the satisfactions of living. Did we not supremely enjoy this ministry of restoring the child to his mother? So do those who lead men to God experience the supreme satisfaction of human service.” And from that day forward, for the remainder of his natural life, Ganid was continually on the lookout for lost children whom he might restore to their homes.
2021 132:6.1 Burada, Roma’da aynı zamanda, bir evrenin Yaratanı’nın kaybolmuş bir çocuğu endişe içinde bekleyen annesine geri ulaştırmayla birkaç saatini harcamış olduğu duygusal bir olay da gerçekleşmişti. Bu küçük çocuk evinden uzaklaşarak etrafı gezintiye çıkmıştı, ve İsa onu sıkıntılı bir biçimde ağlar halde buldu. O ve Ganid kütüphaneye olan yolları üzerindelerdi, ama onlar kendilerini çocuğu eve geri ulaştırmaya adadılar. Ganid hiçbir zaman İsa’nın şu yorumunu unutmamıştı: Bilir misin, Ganid, insan varlıkların çoğu kaybolmuş çocuklar gibidir. Onlar; her nasıl bu çocuk yalnızca küçük bir mesafe kadar evinden uzakta bulunduysa, tam da gerçekte, güvenlikten ve güvenceden yalnızca kısa bir mesafe uzakta bulunurken, vakitlerinin büyük bir kısmını korku içinde ağlayarak ve keder içinde sıkıntı çekerek geçirmektedirler. Ve, gerçekliğin yolunu bilenlerin ve Tanrı’yı bilmenin güvencesini memnuniyetle deneyimleyenlerin hepsi, yaşamın tatminlerini bulma çabalarında akranlarına rehberlik etmeyi ayrıcalık olarak takdir etmeli, bir görev olarak değil. Çocuğu annesine geri kavuşturmanın bu hizmetinden olabilecek en yüksek derecede memnuniyet duymadık mı? Benzer bir biçimde, Tanrı’ya insanları götürenler, insan hizmetinin en yüce tatmini deneyimlerler.” Ve, bu günden itibaren, doğa yaşamının sonuna kadar, Ganid sürekli bir biçimde, evlerine geri götürebileceği kayıp çocukları aramıştı.
1955 132:6.2 There was the widow with five children whose husband had been accidentally killed. Jesus told Ganid about the loss of his own father by an accident, and they went repeatedly to comfort this mother and her children, while Ganid sought money from his father to provide food and clothing. They did not cease their efforts until they had found a position for the eldest boy so that he could help in the care of the family.
2021 132:6.2 Orada, eşi kaza eseri öldürülmüş olan beş çocuklu dul bir anne bulunmaktaydı. İsa Ganid’e, babasını bir kaza sonucu yitirişinden bahsetti; ve, onlar tekrar tekrar bu anne ve çocuklarına onları teselli etmek için uğramışken, Ganid babasından, yiyecek ve kıyafet sağlamak için para istemişti. Onlar; ailenin bakımına yardım edebilmesi amacıyla en büyük çocuk için çalışacağı bir işi buluncaya kadar kadar, emeklerine son vermediler.
1955 132:6.3 That night, as Gonod listened to the recital of these experiences, he said to Jesus, good-naturedly: “I propose to make a scholar or a businessman of my son, and now you start out to make a philosopher or philanthropist of him.” And Jesus smilingly replied: “Perhaps we will make him all four; then can he enjoy a fourfold satisfaction in life as his ear for the recognition of human melody will be able to recognize four tones instead of one.” Then said Gonod: “I perceive that you really are a philosopher. You must write a book for future generations.” And Jesus replied: “Not a book—my mission is to live a life in this generation and for all generations. I —” but he stopped, saying to Ganid, “My son, it is time to retire.”
2021 132:6.3 Bu gece, Gonod, bu deneyimlerin anlatısını dinlediğinde, İsa’ya iyi-niyetli bir biçimde şunları söylemişti: “Ben, evladımın bir âlim veya bir iş adamı olmasını istiyorum, ve sen ise şimdi onu, bir filozof veya bir hayırsever hale getirmeye başlıyorsun.” Ve, İsa gülerek şu cevabı verdi: Galiba biz, ondan bu dördünü de yapacağız; bunun sonucu olarak kendisi, insan melodisini ayırt etmek için kulağı bir yerine dört tonu fark etmeye yetkin hale geleceği için, yaşamda dört katmanlı bir tatmini memnuniyetle deneyimlecek.” Bunun üzerine Gonod şunu söyledi: “Senin gerçekten de bir filozof olduğunu görmekteyim. Sen, gelecek nesiller için bir kitap yazmalısın.” Ve, İsa, cevap olarak “Bir kitap değil — benim görevin bu nesil içinde ve tüm nesiller için bir yaşamı yaşamaktır. Ben —” dedi, fakat Ganid’e “Benim evladım, yatma vakti geldi” diyerek konuşmasını yarıda bıraktı.
7. TRIPS ABOUT ROME
7. ROMA ETRAFINDAKI GEZILER
1955 132:7.1 Jesus, Gonod, and Ganid made five trips away from Rome to points of interest in the surrounding territory. On their visit to the northern Italian lakes Jesus had the long talk with Ganid concerning the impossibility of teaching a man about God if the man does not desire to know God. They had casually met a thoughtless pagan while on their journey up to the lakes, and Ganid was surprised that Jesus did not follow out his usual practice of enlisting the man in conversation which would naturally lead up to the discussion of spiritual questions. When Ganid asked his teacher why he evinced so little interest in this pagan, Jesus answered:
2021 132:7.1 İsa, Gonod ve Ganid Roma’dan dışarı doğru, çevre bölgelerde ilgilerini çeken beş ziyarette bulunmuşlardı. Kuzey İtalyan göllerine olan gezide, İsa Ganid ile, eğer bir kişi Tanrı’yı bilme arzusu duymuyorsa ona Tanrı hakkında bir şeyleri öğretmenin imkânsızlığıyla ilgili uzun bir konuşmada bulunmuştu. Onlar, göllere olan seyahatlerinde şans eseri, derin düşünceden yoksun bir pagan ile karşılaşmışlardı ve, Ganid, İsa’nın, doğal bir biçimde ruhsal soruların söyleşisine götürecek olan bir konuşmaya dâhil etmeden oluşan olağan alışkanlığını bu kişi ile göstermeyişine şaşırmıştı. Ganid öğretmenine neden pagana bu kadar az ilgi gösterdiğini sorduğunda, İsa şöyle cevap vermişti:
1955 132:7.2 “Ganid, the man was not hungry for truth. He was not dissatisfied with himself. He was not ready to ask for help, and the eyes of his mind were not open to receive light for the soul. That man was not ripe for the harvest of salvation; he must be allowed more time for the trials and difficulties of life to prepare him for the reception of wisdom and higher learning. Or, if we could have him live with us, we might by our lives show him the Father in heaven, and thus would he become so attracted by our lives as sons of God that he would be constrained to inquire about our Father. You cannot reveal God to those who do not seek for him; you cannot lead unwilling souls into the joys of salvation. Man must become hungry for truth as a result of the experiences of living, or he must desire to know God as the result of contact with the lives of those who are acquainted with the divine Father before another human being can act as the means of leading such a fellow mortal to the Father in heaven. If we know God, our real business on earth is so to live as to permit the Father to reveal himself in our lives, and thus will all God-seeking persons see the Father and ask for our help in finding out more about the God who in this manner finds expression in our lives.”
2021 132:7.2 “Ganid, bu kişi gerçeklik için aç değildi. O, kendisi ile tatmin olmayan bir halde değildi. O, yardım istemek için hazır değildi; ve, aklının gözleri, ruh için ışığı almaya açık değildi. Bu kişi, kurtuluşun hasadı için henüz olgun değildi; kendisine, bilgeliği ve daha yüksek öğrenimi alması için kendisini hazırlamak amacıyla yaşamın sınayışları ve zorluluklarıyla geçecek daha fazla zaman verilmelidir. Veya, bizimle birlikte yaşamasını sağlasaydık, yaşamlarımız ile, cennet içindeki Yaratıcı’yı kendisine gösterebilirdik; ve, böylelikle o, Tanrı’nın evlatları olarak yaşamlarımızı o kadar çekici bulurdu ki, bizlerin Yaratıcısı hakkında bir şeyler öğrenmek zorunda kalırdı. Siz, kendisinin arayışında bulunmayanlara Tanrı’yı açığa çıkaramazsınız; gönülsüz ruhları, kurtuluşun neşelerine yönlendiremezsiniz. İnsan, yaşamaya ait olan deneyimlerin bir sonucu olarak gerçeklik için aç halde bulunmalıdır; veya, o, bir insan varlığının bu türden akran bir faniyi cennet içindeki Yaratıcı’ya götürmede aracı olarak hareket edişinden önce, kutsal Yaratıcı ile tanışmış olanların yaşamlarıyla iletişimin sonucu olarak Tanrı’yı bilme arzusu duymalıdır. Eğer bizler Tanrı’yı biliyorsak, yeryüzü içindeki gerçek işimiz, Yaratıcı’nın yaşamlarımız içinde kendisini açığa çıkarmasına izin verecek şekilde yaşamak olmalıdır; ve, böylece, Tanrı’yı-arayan tüm kişiler Yaratıcı’yı görüp, bizlerden, yaşamlarımızda bu şekilde dışavurumuna sahip olan Tanrı hakkında daha fazla şeyi öğrenmede yardımımızı isteyeceklerdir.”
1955 132:7.3 It was on the visit to Switzerland, up in the mountains, that Jesus had an all-day talk with both father and son about Buddhism. Many times Ganid had asked Jesus direct questions about Buddha, but he had always received more or less evasive replies. Now, in the presence of the son, the father asked Jesus a direct question about Buddha, and he received a direct reply. Said Gonod: “I would really like to know what you think of Buddha.” And Jesus answered:
2021 132:7.3 İsviçre’ye, dağlara olan ziyaretleri üzerinde İsa, hem baba hem de oğlu ile Budizm hakkında tüm gün süren bir konuşmada bulundu. Birçok kez Ganid İsa’ya, Buda hakkında doğrudan sorularda bulunmuştu; ancak, o İsa’dan her seferinde, az çok geçiştirmeci nitelikte cevaplar almıştı. Bu aşamada, oğlunun mevcudiyetinde, baba İsa’ya, doğrudan bir soru yöneltti; ve, o, doğrudan bir yanıt aldı. Şöyle söyledi Gonod: “Ben, Buda hakkında ne düşündüğünü öğrenmeyi gerçekten çok istiyorum.” Ve, İsa, şu cevabı verdi:
1955 132:7.4 “Your Buddha was much better than your Buddhism. Buddha was a great man, even a prophet to his people, but he was an orphan prophet; by that I mean that he early lost sight of his spiritual Father, the Father in heaven. His experience was tragic. He tried to live and teach as a messenger of God, but without God. Buddha guided his ship of salvation right up to the safe harbor, right up to the entrance to the haven of mortal salvation, and there, because of faulty charts of navigation, the good ship ran aground. There it has rested these many generations, motionless and almost hopelessly stranded. And thereon have many of your people remained all these years. They live within hailing distance of the safe waters of rest, but they refuse to enter because the noble craft of the good Buddha met the misfortune of grounding just outside the harbor. And the Buddhist peoples never will enter this harbor unless they abandon the philosophic craft of their prophet and seize upon his noble spirit. Had your people remained true to the spirit of Buddha, you would have long since entered your haven of spirit tranquillity, soul rest, and assurance of salvation.
2021 132:7.4 “Sizlerin sahip olduğunuz Buda, Budizm dininizden çok daha iyidir. Buda, büyük bir insan, hatta insanları için bir tanrı elçisi idi; ancak, o, öksüz bir tanrı elçisi idi; bununla aslında şunu söylemek istiyorum ki, o öncül bir biçimde, cennet içindeki Baba olarak ruhsal Babası’nı gözden yitirdi. Onun deneyimi acıklı idi. O, Tanrı’nın bir ileticisi olarak yaşamaya ve öğretiminde bulunmaya çalıştı ancak bunu Tanrı olmadan gerçekleştirdi. Buda kendi kurtuluş gemisini, güvenli limana kadar, ta fani kurtuluşun cennetine olan girişe kadar yönlendirdi; ve, orada, hatalı gemi yol haritaları nedeniyle, iyi olan gemisi karaya oturdu. Ve, tam da burada, insanlarınızın çoğu bunca yıl boyunca kalmaya devam etmektedir. Onlar dingin güvenli sulardan, ses verseler oradan duyacakları kadar uzakta yaşamaktadırlar; ancak, onlar buraya, limanın hemen dışında karaya oturma talihsizliğini yaşamış olan iyi Buda’nın soylu gemisi nedeniyle girmeyi reddetmektedirler. Ve, Budist insan toplulukları bu limana, tanrı elçilerinin felsefi zanaatını terk etmeden ve onun soylu ruhaniyetini elde etmeden, hiçbir şekilde giremeyeceklerdir. İnsanlarınız Buda’nın ruhaniyetine sadık kalmış olsalardı, sizler çok öncesinden; ruhaniyet huzurundan, ruh istirahatından ve kurtuluşun güvencesinden olan cennetinize girmiş olurdunuz.
1955 132:7.5 “You see, Gonod, Buddha knew God in spirit but failed clearly to discover him in mind; the Jews discovered God in mind but largely failed to know him in spirit. Today, the Buddhists flounder about in a philosophy without God, while my people are piteously enslaved to the fear of a God without a saving philosophy of life and liberty. You have a philosophy without a God; the Jews have a God but are largely without a philosophy of living as related thereto. Buddha, failing to envision God as a spirit and as a Father, failed to provide in his teaching the moral energy and the spiritual driving power which a religion must possess if it is to change a race and exalt a nation.”
2021 132:7.5 “Görüyor musun, Gonod, Buda Tanrı’yı ruhaniyet içinde bilmekteydi, ama bariz bir biçimde, onu aklı içinde keşfetmede başarısız olmuştu; Museviler Tanrı’yı akıl içinde keşfetmişlerdi, ama büyük ölçüde, onu ruhani olarak bilmekte başarısız oldular. Bugün, Budistler Tanrı olmadan bir felsefeye sahip olmanın sorunlarıyla boğuşurken, benim insanlarım acınacak bir biçimde, yaşam ve özgürlüğün kurtarıcı bir felsefesine sahip olmadan bir Tanrı korkusu altında köleleşmiş halde bulunmaktalar. Sizler, bir Tanrı’nın olmadığı bir felsefeye sahipsiniz; Museviler bir Tanrı’ya sahiptirler, ama büyük ölçüde, onunla ilişkili bir yaşam felsefesinden yoksun haldedirler. Tanrı’yı bir ruhaniyet ve bir Baba olarak hayal etmede başarısız olarak, Buda; bir dinin, eğer bir ırkı değiştirme ve bir milleti yüceltme amacı taşıyorsa sahip olmak zorunluluğunda bulunduğu bir biçimde, ahlaki enerjiyi ve ruhsal yönlendirme gücünü öğretisi içinde sağlamada başarısız olmuştu.”
1955 132:7.6 Then exclaimed Ganid: “Teacher, let’s you and I make a new religion, one good enough for India and big enough for Rome, and maybe we can trade it to the Jews for Yahweh.” And Jesus replied: “Ganid, religions are not made. The religions of men grow up over long periods of time, while the revelations of God flash upon earth in the lives of the men who reveal God to their fellows.” But they did not comprehend the meaning of these prophetic words.
2021 132:7.6 Bunun sonrasında Ganid şunu haykırdı: “Öğretmen, haydi sen ve ben, Hindistan için yeteri kadar iyi ve Roma için yeteri kadar büyük, yeni bir dini kuralım; ve, belki de biz onu Museviler ile Yahveh için değiş tokuş edebiliriz.” Ve, İsa şu cevabı verdi: “Ganid, dinler kurulmaz. İnsanlara ait dinler zamanın çok uzun süreçleri boyunca büyürken, Tanrı’nın açığa çıkarılışları, akranlarına Tanrı’yı açığa çıkaran insanların yaşamlarıyla dünya tarafından fark edilir hale gelir.” Ancak, onlar, bu gelecekten haber veren kelimelerin anlamını kavramamışlardı.
1955 132:7.7 That night after they had retired, Ganid could not sleep. He talked a long time with his father and finally said, “You know, father, I sometimes think Joshua is a prophet.” And his father only sleepily replied, “My son, there are others —”
2021 132:7.7 Bu gece, yataklarına çekildiklerinden sonra Ganid uyuyamamıştı. Babası ile uzun bir süre konuşmuş olup, nihai olarak şunları söylemişti: “Biliyor musun, baba, ben zaman zaman, Yeşu’nun bir tanrı elçisi olduğunu düşünüyorum.” Ve, babası yalnızca uykulu bir şekilde şunları söyledi, “Evladım, orada diğerleri de —”
1955 132:7.8 From this day, for the remainder of his natural life, Ganid continued to evolve a religion of his own. He was mightily moved in his own mind by Jesus’ broadmindedness, fairness, and tolerance. In all their discussions of philosophy and religion this youth never experienced feelings of resentment or reactions of antagonism.
2021 132:7.8 Bu günden itibaren, dünya yaşamının geri kalan kısmı boyunca, Ganid, kendine ait dini evrimleştirmeye devam etti. O çok derin bir biçimde, kendi aklı içerisinde İsa’nın geniş ufkundan, adaletinden ve hoşgörüsünden etkilenmişti. Felsefe ve din söyleşilerinin tümünde bu genç hiç bir zaman, haksızlık duygusundan doğan kızgınlık hislerini ve düşmansı tepkileri deneyimlememişti.
1955 132:7.9 What a scene for the celestial intelligences to behold, this spectacle of the Indian lad proposing to the Creator of a universe that they make a new religion! And though the young man did not know it, they were making a new and everlasting religion right then and there—this new way of salvation, the revelation of God to man through, and in, Jesus. That which the lad wanted most to do he was unconsciously actually doing. And it was, and is, ever thus. That which the enlightened and reflective human imagination of spiritual teaching and leading wholeheartedly and unselfishly wants to do and be, becomes measurably creative in accordance with the degree of mortal dedication to the divine doing of the Father’s will. When man goes in partnership with God, great things may, and do, happen.
2021 132:7.9 Hintli ufaklığın bir evrenin Yaratıcısı’na yeni bir dini kurmayı önerişinden olan bu tablo, göksel usların dört gözle izlemesi için ne de sahneydi! Ve, her ne kadar bu genç adam bilmiyor olsa da, onlar; kurtuluşun yeni bir yolu, İsa aracılığıyla, ve onun bünyesinde, Tanrı’nın insana olan açığa çıkarılışı olarak — yeni ve sonsuza kadar sürecek bir dini tam da o an içerisinde ve oracıkta kurmaktalardı. Ve, ufaklığın en fazla yapmak istediği şeyi, kendisi fark etmeden gerçekte yapmaktaydı. Ve, bu, her zaman böyle olagelmiştir ve şimdi de böyledir. Ruhsal öğreti ve yönlendirme altındaki aydınlanmış ve irdeleyici insan hayal gücünün içten bir biçimde ve fedakârca yapmayı ve olmayı istediği şey, takip edilemez bir biçimde; Yaratıcı’nın iradesini gerçekleştirmenin kutsallığına fani adanışının derecesi uyarınca yaratıcı hale gelir. İnsan Tanrı ile ortak birlikteliğe girdiği zaman, büyük şeyler gerçekleşebilir, ve hâlihazırda gerçekleşmektedir.