İngilizce Urantia Kitabı, 2006'dan beri dünya çapında Kamu Malıdır.
Çeviriler: © 2021 Urantia Society of Greater New York
Makale 95. Levant’da Melçizedek Ö ğretileri |
Dizin
Tek versiyon |
Makale 97. İbraniler Arasında Tanrı Kavramının Evrimi |
YAHWEH—GOD OF THE HEBREWS
YAHVEH — MUSEVILER’IN TANRISI
1955 96:0.1 IN CONCEIVING of Deity, man first includes all gods, then subordinates all foreign gods to his tribal deity, and finally excludes all but the one God of final and supreme value. The Jews synthesized all gods into their more sublime concept of the Lord God of Israel. The Hindus likewise combined their multifarious deities into the “one spirituality of the gods” portrayed in the Rig-Veda, while the Mesopotamians reduced their gods to the more centralized concept of Bel-Marduk. These ideas of monotheism matured all over the world not long after the appearance of Machiventa Melchizedek at Salem in Palestine. But the Melchizedek concept of Deity was unlike that of the evolutionary philosophy of inclusion, subordination, and exclusion; it was based exclusively on creative power and very soon influenced the highest deity concepts of Mesopotamia, India, and Egypt.
2021 96:0.1 İLAHİYAT’IN düşünülüşünde insan ilk önce tanrıları hesaba kadar; daha sonra tüm yabancı tanrıları kendi kabilesel ilahiyatına bağlı kılar; ve nihai olarak son ve yüce değerdeki tek Tanrı dışında her tanrıyı dışlar. Museviler tanrıların tümü, İsrail’in Koruyucu Tanrısı’nın daha yüce kavramsallaşmasında birleştirmişti. Hint toplulukları benzer bir biçimde, Rig-Veda’da tasvir edilen “tanrıların tek ruhsallığı” altında çeşitli ilahiyatları bir araya toplamışlardı; bunun karşısında Mezopotamyalı topluluklar tanrılarını, daha odaklaşmış Bel-Marduk kavramsallaşmasına indirgemişlerdi. Tek-tanrı inancına dair bu düşünceler, Filistin’deki Salem’de Maçiventa Melçizedeği’nin ortaya çıkışından çok daha uzun bir süre geçmeden tüm dünyada olgunlaşmıştı. Ancak İlahiyat’ın Melçizedek kavramsallaşması; ekleme, bağlı kılma ve dışarıda bırakmadan oluşan evrimsel felsefeninkine benzerlik göstermemekteydi; o ayrıcalıklı bir biçimde yaratıcı güce dayanmış olup, çok yakın bir zaman içinde Mezopotamya, Hindistan ve Mısır’ın en yüksek ilahiyat kavramsallaşmalarını etkilemişti.
1955 96:0.2 The Salem religion was revered as a tradition by the Kenites and several other Canaanite tribes. And this was one of the purposes of Melchizedek’s incarnation: That a religion of one God should be so fostered as to prepare the way for the earth bestowal of a Son of that one God. Michael could hardly come to Urantia until there existed a people believing in the Universal Father among whom he could appear.
2021 96:0.2 Salem dini, Ken ve birkaç diğer Kenani kabile tarafından derin saygı duyulan bir tarihsel anlatıydı. Ve Melçizedek’in bedene bürünüşünün amaçlarından bir tanesiydi şuydu: Tek Tanrı’ya ait bir din, bu tek Tanrı’nın bir Evladı’nın dünyasal bahşedilişi için zemin hazırlayacak bir biçimde desteklenmelidir. Mikâil, içinde ortaya çıkabileceği Kâinatın Yaratıcısı’na inanan bir topluluk mevcut olana kadar Urantia’ya neredeyse hiçbir şekilde gelemezdi.
1955 96:0.3 The Salem religion persisted among the Kenites in Palestine as their creed, and this religion as it was later adopted by the Hebrews was influenced, first, by Egyptian moral teachings; later, by Babylonian theologic thought; and lastly, by Iranian conceptions of good and evil. Factually the Hebrew religion is predicated upon the covenant between Abraham and Machiventa Melchizedek, evolutionally it is the outgrowth of many unique situational circumstances, but culturally it has borrowed freely from the religion, morality, and philosophy of the entire Levant. It is through the Hebrew religion that much of the morality and religious thought of Egypt, Mesopotamia, and Iran was transmitted to the Occidental peoples.
2021 96:0.3 Salem dini, Filistin’deki Ken toplulukları arasında öğretileri olarak varlığını sürdürdü; ve daha sonra Museviler tarafından alınan bu din, ilk olarak Mısırlı ahlaki öğretiler tarafından etkilendi; bu süreci daha sonra Babil’in din-kuramsal düşüncesi izledi; ve son olarak kötülük ve iyiliğe dair İranlı kavramsallaşmalar geldi[1]. Gerçekte Musevi dini, İbrahim ve Maçiventa Melçizedeği arasındaki sözleşmeye dayanmaktadır; evrimsel olarak o, birçok benzersiz nitelikli durumsal koşulların gelişimidir; ancak kültürel olarak o, bütün Levant’ın dininden, ahlakından ve felsefesinden yararlanmıştır. Musevi dini vasıtasıyla Mısır, Mezopotamya ve İran’ın ahlaksal ve dini düşüncesinin çoğu Batı topluluklarına aktarılmıştı.
1. DEITY CONCEPTS AMONG THE SEMITES
1. SAMI TOPLULUKLARI İÇINDEKI İLAHIYAT KAVRAMSALLAŞMALARI
1955 96:1.1 The early Semites regarded everything as being indwelt by a spirit. There were spirits of the animal and vegetable worlds; annual spirits, the lord of progeny; spirits of fire, water, and air; a veritable pantheon of spirits to be feared and worshiped. And the teaching of Melchizedek regarding a Universal Creator never fully destroyed the belief in these subordinate spirits or nature gods.
2021 96:1.1 Öncül Sami toplulukları her şeyin bir ruhaniyet tarafından ikamet edildiğini düşünmüştü. Orada, hayvan ve bitki dünyalarının ruhaniyetleri bulunmaktaydı; doğurganlığın koruyucusu olarak senelik ruhaniyetler; ateş, hava ve suyun ruhaniyetleri; korkulması ve ibadet edilmesi gereken ruhaniyetlerin dikkate değer bir birliği mevcuttu. Ve bir Kâinatsal Yaratan’a dair Melçizedek öğretisi hiçbir zaman, bu alt ruhaniyetler veya diğer bir değişle doğa tanrılarına olan inancı bütünüyle yok edemedi.
1955 96:1.2 The progress of the Hebrews from polytheism through henotheism to monotheism was not an unbroken and continuous conceptual development. They experienced many retrogressions in the evolution of their Deity concepts, while during any one epoch there existed varying ideas of God among different groups of Semite believers. From time to time numerous terms were applied to their concepts of God, and in order to prevent confusion these various Deity titles will be defined as they pertain to the evolution of Jewish theology:
2021 96:1.2 Museviler’in çoktanrıcılıktan, tek bir tanrıya inanıp çoktanrıcılığı reddetmeyen aşamaya ve oradan da saf tektanrıcılığa doğru ilerleyişi; birbirine doğrudan bağlı ve devamlı bir kavramsal gelişme değildi. Onlar, İlahiyat kavramsallaşmalarının evrimde birçok gerilemeyi deneyimledi; bunun karşısında, zaman zaman birçok terim Tanrı’ya ait kavramlarına uygulandı; ve kafa karışıklığını engellemek için bu çeşitli İlahiyat isimleri, Musevi din kuramının evrimiyle ilişkili olarak tanımlanacaktır:
1955 96:1.3 1. Yahweh was the god of the southern Palestinian tribes, who associated this concept of deity with Mount Horeb, the Sinai volcano. Yahweh was merely one of the hundreds and thousands of nature gods which held the attention and claimed the worship of the Semitic tribes and peoples.
2021 96:1.3 1. Yahveh; Sina yanardağı olan Horeb Dağı ile birlikte ilahiyatın bu kavramsallaşmasıyla ilişkilendirilmiş, güney Filistinli kabilelerin tanrısıydı[2]. Yahveh yalnızca, üzerinde ilgiyi toplamış ve Sami kabileleri ve topluluklarının ibadeti için duyurulmuş doğa tanrılarının yüz binlercesinden yalnızca biriydi.
1955 96:1.4 2. El Elyon. For centuries after Melchizedek’s sojourn at Salem his doctrine of Deity persisted in various versions but was generally connoted by the term El Elyon, the Most High God of heaven. Many Semites, including the immediate descendants of Abraham, at various times worshiped both Yahweh and El Elyon.
2021 96:1.4 2. El Elyon[3]. Melçizedek’in Salem’deki kısa süreli ikametinden sonra çağlar boyunca onun İlahiyat savı çeşitli uyarlamalar içinde varlığını sürdürdü; ancak o genel olarak, gökyüzünün En Yüksek Tanrısı olarak El Elyon ismiyle çağrıldı. İbrahim’in doğrudan soylarını içine alan bir biçimde birçok Sami topluluğu, çeşitli dönemlerde hem Yahveh’e hem de El Elyon’a ibadet etti.
1955 96:1.5 3. El Shaddai. It is difficult to explain what El Shaddai stood for. This idea of God was a composite derived from the teachings of Amenemope’s Book of Wisdom modified by Ikhnaton’s doctrine of Aton and further influenced by Melchizedek’s teachings embodied in the concept of El Elyon. But as the concept of El Shaddai permeated the Hebrew mind, it became thoroughly colored with the Yahweh beliefs of the desert.
2021 96:1.5 3. El Shaddai[4]. El Shaddai’nin ne anlama gelmiş olduğunu açıklamak zordur. Tanrı’ya dair bu düşünce; İkhnaton’un Aton savı tarafından değişikliğe uğramış ve buna ilaveten El Elyon’un kavramsallaşmasında vücut bulan Melçizedek öğretileri tarafından etkilenmiş olan Amenemope’nin Bilgelik Kitabı’na ait öğretilerden elde edilmiş bir derlemeydi. Ancak El Shaddai’nin kavramsallaşması Musevi aklına nüfuz ederken, bütüncül bir biçimde çöldeki Yahveh inanışları tarafından renklenmişti.
1955 96:1.6 One of the dominant ideas of the religion of this era was the Egyptian concept of divine Providence, the teaching that material prosperity was a reward for serving El Shaddai.
2021 96:1.6 Bu döneme ait dinin baskın düşüncelerinden bir tanesi, maddi refahın El Shaddai’ye edilen hizmetin bir ödülü olduğunu sunan öğreti olarak, kutsal Yazgı’ya dair Mısırlı kavramsallaşmaydı.
1955 96:1.7 4. El. Amid all this confusion of terminology and haziness of concept, many devout believers sincerely endeavored to worship all of these evolving ideas of divinity, and there grew up the practice of referring to this composite Deity as El. And this term included still other of the Bedouin nature gods.
2021 96:1.7 4. El[5]. İsimlendirmenin bu kafa karışıklığı ve kavramsallaşmanın bu muğlâklığı arasında birçok dindar inanan içten bir biçimde, kutsallığın bu evrimleşen düşüncelerinin tümüne ibadet etmeye çalıştı; ve orada, bu birleşik İlahiyatı El olarak tanımlandırma uygulaması doğdu. Ve bu terim, Bedevi doğa tanrılarının diğerlerini de içine aldı.
1955 96:1.8 5. Elohim. In Kish and Ur there long persisted Sumerian-Chaldean groups who taught a three-in-one God concept founded on the traditions of the days of Adam and Melchizedek. This doctrine was carried to Egypt, where this Trinity was worshiped under the name of Elohim, or in the singular as Eloah. The philosophic circles of Egypt and later Alexandrian teachers of Hebraic extraction taught this unity of pluralistic Gods, and many of Moses’ advisers at the time of the exodus believed in this Trinity. But the concept of the trinitarian Elohim never became a real part of Hebrew theology until after they had come under the political influence of the Babylonians.
2021 96:1.8 5. Elohim[6]. Kiş ve Ur’da uzunca bir süre boyunca, Âdem ve Melçizedek’in dönemlerine ait tarihsel anlatımlara dayanmış üç katmanlı bir Tanrı kavramsallaşmasını öğreten Sümerli-Keldani toplulukları varlıklarını sürdürdü. Bu sav, bu Kutsal Üçleme’ye Elohim veya tekil olarak Eloah ismi altında ibadet edildiği yer olan Mısır’a taşındı. Mısır’ın felsefe camialarına ek olarak Musevi kökenden gelen daha sonraki İskenderiye öğretmenleri, çoğul Tanrılar’ın bu birliğini öğretti; ve Musa’nın danışmanlarından çoğu büyük göç zamanında bu kutsal Üçleme’ye inandı. Ancak üç-katmanlı Elohim kavramsallaşması hiçbir zaman, Babil unsurlarının toplumsal baskısı altına girmeden Musevi din-kuramının gerçek bir parçası haline gelmedi.
1955 96:1.9 6. Sundry names. The Semites disliked to speak the name of their Deity, and they therefore resorted to numerous appellations from time to time, such as: The Spirit of God, The Lord, The Angel of the Lord, The Almighty, The Holy One, The Most High, Adonai, The Ancient of Days, The Lord God of Israel, The Creator of Heaven and Earth, Kyrios, Jah, The Lord of Hosts, and The Father in Heaven.
2021 96:1.9 6. Çeşitli diğer isimler. Sami toplulukları, İlahiyatları’nın isimlerini anmayı sevmiyorlardı; ve onlar bu nedenle, zaman zaman şunlar gibi çeşitli unvanlara başvurmuşlardı: Tanrı’nın Ruhaniyeti, Koruyucu, Koruyucu’nun Meleği, Her Şeye Gücü Yeten, Kutsal Olan, En Yüksek Unsur, Adonai, Zamanın Ataları, İsrailin Koruyucu Tanrı’sı, Gökyüzü ve Yeryüzü’nün Yaratanı, Kurios, Yah, Meleklerin Koruyucusu, Gökyüzündeki Yaratıcı[7].
1955 96:1.11 Up to about 2000 B.C., Mount Sinai was intermittently active as a volcano, occasional eruptions occurring as late as the time of the sojourn of the Israelites in this region. The fire and smoke, together with the thunderous detonations associated with the eruptions of this volcanic mountain, all impressed and awed the Bedouins of the surrounding regions and caused them greatly to fear Yahweh. This spirit of Mount Horeb later became the god of the Hebrew Semites, and they eventually believed him to be supreme over all other gods.
2021 96:1.11 Yaklaşık M.Ö. 2000’li yıllara kadar Sina Dağı bir yanardağ niteliğinde, en sonu bu bölgedeki İsrail topluluklarının kısa süreli ikametinde gerçekleşen bir biçimde ara sıra meydana gelen patlamalar olarak düzensiz aralıklar halinde faaldi. Bu yanardağın püskürmeleriyle ilişkili sağır edici patlamalarla birlikte ateş ve dumanın tümü; çevre bölgelerdeki Bedevileri etkilemiş, hayretler içinde bırakmış olup, Yahveh’den fazlasıyla korku duymalarına neden olmuştu. Horeb Dağı’nın bu ruhaniyeti daha sonra Musevi Sami topluluklarının tanrısı haline geldi; ve onlar nihai olarak, bu tanrının tüm diğer tanrıların en üstünü olduğuna inandılar.
1955 96:1.12 The Canaanites had long revered Yahweh, and although many of the Kenites believed more or less in El Elyon, the supergod of the Salem religion, a majority of the Canaanites held loosely to the worship of the old tribal deities. They were hardly willing to abandon their national deities in favor of an international, not to say an interplanetary, God. They were not universal-deity minded, and therefore these tribes continued to worship their tribal deities, including Yahweh and the silver and golden calves which symbolized the Bedouin herders’ concept of the spirit of the Sinai volcano.
2021 96:1.12 Kenani toplulukları uzun bir süre boyunca Yahveh’e derin saygı beslemiş bir konumdalardı; ve her ne kadar Ken topluluklarının büyük bir kısmı Salem dininin üstün-tanrısı olan El Elyon’a az veya çok inanmış olsa da, Kenani topluluklarının büyük büyük bir kısmı eski kabile ilahiyatlarına yapılan ibadete gevşek bir biçimde bağlılardı. Onlar kâinatsal-ilahiyat kafasında değillerdi; ve böylece bu kabileler, Yahveh’i ve Bedevi sürü sahiplerine ait Sina yanardağının ruhaniyetinin kavramsallaşmasını simgeleyen gümüş ve altın buzağıları içine alan kabile ilahiyatlarına ibadet etmeyi sürdürmüşlerdi.
1955 96:1.13 The Syrians, while worshiping their gods, also believed in Yahweh of the Hebrews, for their prophets said to the Syrian king: “Their gods are gods of the hills; therefore they were stronger than we; but let us fight against them on the plain, and surely we shall be stronger than they.”
2021 96:1.13 Suriyeliler, tanrılarına ibadet ederken aynı zamanda Museviler’in Yahveh’i ne de inanmışlardı; çünkü onların tanrı-elçisi Suriye kralına şunları söylemişti: “Onların tanrıları tepelerin tanrılarıdır; bu nedenle onlar geçmişte bizden daha güçlü olmuştu; ancak onlarla düzlükte savaşmamıza izin ver, ve kesin bir biçimde biz burada onlardan daha güçlü olacağız[9].”
1955 96:1.14 As man advances in culture, the lesser gods are subordinated to a supreme deity; the great Jove persists only as an exclamation. The monotheists keep their subordinate gods as spirits, demons, fates, Nereids, fairies, brownies, dwarfs, banshees, and the evil eye. The Hebrews passed through henotheism and long believed in the existence of gods other than Yahweh, but they increasingly held that these foreign deities were subordinate to Yahweh. They conceded the actuality of Chemosh, god of the Amorites, but maintained that he was subordinate to Yahweh.
2021 96:1.14 İnsan kültür bakımından gelişme gösterince, daha küçük tanrılar, yüce bir ilahiyata bağlanmışlardı; büyük Jüpiter varlığını, yalnızca bir haykırış olarak devam ettirmektedir. Tek-tanrı inananları bağımlı tanrılarını; ruhaniyetler, ecinniler, mireler, Nereidler, periler, cüce cinler, cüceler, ölüm cadıları ve kem göz olarak muhafaza etmektedirler. Museviler tek tanrıya inanan ancak diğer tanrıların varlığını kabul eden inanıştan geçip, uzunca bir süre Yahveh’den başka tanrıların mevcudiyetine inandı; ancak onlar artan bir biçimde, bu yabancı ilahiyatları Yahveh’e bağlı görmüşlerdi. Onlar, Amor topluluklarının tanrısı olan Çemoş’un mevcudiyetini kabul etmişlerdi, fakat bu tanrının Yahveh’e bağlı olduğunu öne sürmüşlerdi.
1955 96:1.15 The idea of Yahweh has undergone the most extensive development of all the mortal theories of God. Its progressive evolution can only be compared with the metamorphosis of the Buddha concept in Asia, which in the end led to the concept of the Universal Absolute even as the Yahweh concept finally led to the idea of the Universal Father. But as a matter of historic fact, it should be understood that, while the Jews thus changed their views of Deity from the tribal god of Mount Horeb to the loving and merciful Creator Father of later times, they did not change his name; they continued all the way along to call this evolving concept of Deity, Yahweh.
2021 96:1.15 Yahveh düşüncesi, Tanrı’ya dair tüm fani savların en geniş çaplı gelişiminden geçmişti. Onun ilerleyici evrimi yalnızca; tıpkı Yahveh kavramsallaşmasının nihai olarak Kâinatın Yaratıcısı’nın düşüncesine yol açtığı gibi sonunda Kâinatsal Mutlak’ın kavramsallaşmasına yol açan bir biçimde, Asya’da Buda kavramsallaşmasının başkalaşımı ile karşılaştırabilir. Ancak özünde tarihsel bir gerçek olarak; her ne kadar Museviler İlahiyat’a dair görüşlerini Horeb Dağı’nın kabile tanrısından daha sonraki dönemlerin sevgi dolu ve bağışlayıcı Yaratan’a doğru değiştirmiş olsalar da, bu tanrının ismini değiştirmemiş olmamaları görülmelidir; onlar, İlahiyat’ın bu evrimleşen kavramsallaşmasını Yahveh olarak adlandırmaya en başından beri devam etmişlerdi.
2. THE SEMITIC PEOPLES
2. SAMI TOPLULUKLARI
1955 96:2.1 The Semites of the East were well-organized and well-led horsemen who invaded the eastern regions of the fertile crescent and there united with the Babylonians. The Chaldeans near Ur were among the most advanced of the eastern Semites. The Phoenicians were a superior and well-organized group of mixed Semites who held the western section of Palestine, along the Mediterranean coast. Racially the Semites were among the most blended of Urantia peoples, containing hereditary factors from almost all of the nine world races.
2021 96:2.1 Doğu’nun Samileri; doğu bölgelerinin verimli hilalini ele geçirmiş oldukça iyi örgütlenmiş ve oldukça iyi yönetilmiş atlılar olup, Babil unsurları ile birlikte bütünleşmişlerdi. Ur yakınındaki Keldani toplulukları, doğu Samileri içinde en gelişmiş olanlarıydı. Fenikeliler, Akdeniz sahilini de içine alan bir biçimde Filistin’in batı bölgesini elinde bulundurmuş karma Sami topluluklarının üstün ve oldukça iyi örgütlenmiş bir birimiydi. Irksal olarak Sami toplulukları, dokuz dünya ırkının neredeyse hepsinden kalıtım kökenleri taşıyarak Urantia topluluklarının en karışmış olanları arasındaydı.
1955 96:2.2 Again and again the Arabian Semites fought their way into the northern Promised Land, the land that “flowed with milk and honey,” but just as often were they ejected by the better-organized and more highly civilized northern Semites and Hittites. Later, during an unusually severe famine, these roving Bedouins entered Egypt in large numbers as contract laborers on the Egyptian public works, only to find themselves undergoing the bitter experience of enslavement at the hard daily toil of the common and downtrodden laborers of the Nile valley.
2021 96:2.2 Sürekli tekrarlanan bir biçimde Arap Samileri, “süt ve bal akan” yer olan Vaat-edilmiş Topraklar’ın kuzeyine girebilmek için savaştılar; ancak onlar aynı sık içerisinde, daha iyi örgütlenmiş ve daha yüksek bir biçimde medenileşmiş kuzey Samileri ve Hititliler tarafından kovulmuşlardı[10]. Daha sonra, olağandışı derecede sert geçen bir kuraklık boyunca, bu başıboş Bedeviler büyük sayılar halinde; sadece, Nil Vadisi’nin yaygın görülen, ezilmiş işçilerinin günlük zor işlerinde köleliğin acı deneyimlerini yaşarken kendilerini bulan bir biçimde, Mısır’ın imar işlerinde görev yapan sözleşmeli işçiler olarak Mısır’a giriş yapmışlardı.
1955 96:2.3 It was only after the days of Machiventa Melchizedek and Abraham that certain tribes of Semites, because of their peculiar religious beliefs, were called the children of Israel and later on Hebrews, Jews, and the “chosen people.” Abraham was not the racial father of all the Hebrews; he was not even the progenitor of all the Bedouin Semites who were held captive in Egypt. True, his offspring, coming up out of Egypt, did form the nucleus of the later Jewish people, but the vast majority of the men and women who became incorporated into the clans of Israel had never sojourned in Egypt. They were merely fellow nomads who chose to follow the leadership of Moses as the children of Abraham and their Semite associates from Egypt journeyed through northern Arabia.
2021 96:2.3 Yalnızca Maçiventa Melçizedeği ve İbrahim’in dönemi sonrasında Sami topluluklarının belirli kabileleri, belirli dini inanışları nedeniyle; önce İsrail’in çocukları, daha sonra İbraniler, Museviler ve “seçilmiş insanlar” olarak adlandırılmışlardı[11][12]. İbrahim, İbraniler’in tümünün ırksal babası değildi; o, Mısır’da esir tutulmuş Bedevi Samileri’nin tümünün atası bile değildi[13]. Onun doğumunun, Mısır’dan gelerek daha sonraki Musevi topluluğunun çekirdeğini kurduğu doğrudur; ancak İsrail kavimlerinin bir parçası haline gelen erkek ve kadınların çok büyük çoğunluğu daha öncesinde hiçbir zaman Mısır’da ikamet etmemişti[14]. Onlar sadece, İbrahim’in çocukları olarak Musa’nın önderlerini takip etmeyi seçmiş akran göçebelerdi; ve Mısır’dan gelen Sami birliktelikleri kuzey Arabistan boyunca ilerlemişlerdi.
1955 96:2.4 The Melchizedek teaching concerning El Elyon, the Most High, and the covenant of divine favor through faith, had been largely forgotten by the time of the Egyptian enslavement of the Semite peoples who were shortly to form the Hebrew nation. But throughout this period of captivity these Arabian nomads maintained a lingering traditional belief in Yahweh as their racial deity.
2021 96:2.4 Melçizedek’in En Yüksek Unsur olan El Elyon’a ve inanışla gelen kutsal lütfun sözleşmesine dair öğretisi, İbrani milletini yakın bir zaman içinde kuracak olan Sami topluluklarının Mısır köleliği zamanında neredeyse geniş bir ölçüde unutulmuş haldeydi. Ancak esaretin bu dönemi boyunca bu Arap göçebeleri, ırksal ilahiyatları olarak Yahveh’e olan, hala varlığını sürdüren geleneksel inanışlarını sürdürdü.
1955 96:2.5 Yahweh was worshiped by more than one hundred separate Arabian tribes, and except for the tinge of the El Elyon concept of Melchizedek which persisted among the more educated classes of Egypt, including the mixed Hebrew and Egyptian stocks, the religion of the rank and file of the Hebrew captive slaves was a modified version of the old Yahweh ritual of magic and sacrifice.
2021 96:2.5 Yahveh’e, yüzden fazla ayrı Arap kabilesine tarafından ibadet edilmişti; ve Mısır’ın daha fazla eğitim görmüş toplumsal sınıfları arasında varlığını sürdürmüş Melçizedek’in El Elyon kavramsallaşmasının izi dışında, buna İbrani ve Mısır ırk kollarının karışımı da ek olarak, esir İbrani kölelerinin en alt düzeyde bulunanların dini büyü ve fedadan oluşan eski Yahveh ayininin değişikliğe uğramış bir türüydü.
3. THE MATCHLESS MOSES
3. BENZERSIZ MUSA
1955 96:3.1 The beginning of the evolution of the Hebraic concepts and ideals of a Supreme Creator dates from the departure of the Semites from Egypt under that great leader, teacher, and organizer, Moses. His mother was of the royal family of Egypt; his father was a Semitic liaison officer between the government and the Bedouin captives. Moses thus possessed qualities derived from superior racial sources; his ancestry was so highly blended that it is impossible to classify him in any one racial group. Had he not been of this mixed type, he would never have displayed that unusual versatility and adaptability which enabled him to manage the diversified horde which eventually became associated with those Bedouin Semites who fled from Egypt to the Arabian Desert under his leadership.
2021 96:3.1 Bir Yüce Yaratan’a dair İbrani kavramsallaşmaları ve ideallerinin evriminin başlangıcı, Sami topluluklarının Mısır’dan büyük önder, öğretmen ve düzenleyici olan Musa’nın altındaki göçüne dayanır. Musa’nın annesi, Mısır’ın kraliyet ailesinden gelmektedir; onun babası, hükümet ve Bedevi esirleri arasında bir Sami irtibat görevlisiydi[15]. Musa böylelikle üstün ırk kökenlerinden gelen niteliklere sahipti; onun soyu, herhangi bir ırksal topluluk içinde sınıflandırmanın imkânsız olduğu ölçüde oldukça karışmış bir haldeydi. O bu kadar karışık bir koldan gelmeseydi; Mısır’dan Arap Çölü’ne önderleri altında kaçarak göç etmiş olan bu Bedevi Samileri ile nihai olarak ilişkili hale gelmiş, çeşitlilik gösteren topluluğu idare etmede kendisini yetkin hale getiren olağanüstü derecedeki çok yönlülüğü ve uyumluluğu hiçbir zaman sergileyemezdi.
1955 96:3.2 Despite the enticements of the culture of the Nile kingdom, Moses elected to cast his lot with the people of his father. At the time this great organizer was formulating his plans for the eventual freeing of his father’s people, the Bedouin captives hardly had a religion worthy of the name; they were virtually without a true concept of God and without hope in the world.
2021 96:3.2 Nil krallığının kültürünün baştan çıkarışlarına rağmen Musa şansını babasının insanlarından yana denemeyi tercih etti. Bu büyük düzenleyici babasının insanlarının nihai bağımsızlığı için tasarılarını oluşturduğunda, Bedevi esirleri neredeyse, ismi söylenmeye değer bir dine sahip değillerdi; onlar adeta Tanrı’nın gerçek bir kavramsallaşmasından ve dünyadaki umuttan yoksunlardı.
1955 96:3.3 No leader ever undertook to reform and uplift a more forlorn, downcast, dejected, and ignorant group of human beings. But these slaves carried latent possibilities of development in their hereditary strains, and there were a sufficient number of educated leaders who had been coached by Moses in preparation for the day of revolt and the strike for liberty to constitute a corps of efficient organizers. These superior men had been employed as native overseers of their people; they had received some education because of Moses’ influence with the Egyptian rulers.
2021 96:3.3 Hiçbir önder bu döneme kadar; insan varlıklarının daha ümitsiz, daha hüzünlü, daha mutsuz ve daha cahil bir topluluğunu kökten değiştirme ve geliştirme sorumluluğunu üstlenmemişti. Ancak bu köleler, kalıtımsal ırk kollarında gelişimin gizli olasılıklarını taşımışlardı; ve orada, isyan gününe ve özgürlük grevine hazırlık için Musa tarafından yönlendirilen etkin düzenleyicilerin bir birliğini oluşturacak kadar yeterli bir sayıda eğitilmiş önder bulunmaktaydı. Bu üstün insanlar öncesinde, insanlarının yerli denetleyicileri olarak görevlendirilmişlerdi; onlar, Mısır yöneticileri üzerindeki Musa’nın etkisi nedeniyle belli bir eğitim almış haldelerdi.
1955 96:3.4 Moses endeavored to negotiate diplomatically for the freedom of his fellow Semites. He and his brother entered into a compact with the king of Egypt whereby they were granted permission peaceably to leave the valley of the Nile for the Arabian Desert. They were to receive a modest payment of money and goods in token of their long service in Egypt. The Hebrews for their part entered into an agreement to maintain friendly relations with the Pharaohs and not to join in any alliance against Egypt. But the king later saw fit to repudiate this treaty, giving as his reason the excuse that his spies had discovered disloyalty among the Bedouin slaves. He claimed they sought freedom for the purpose of going into the desert to organize the nomads against Egypt.
2021 96:3.4 Musa, akran Sami topluluklarının özgürlüğü için diplomatik bir biçimde müzakere etmeye çabalamıştı. O ve kardeşi, Nil vadisinden Arap Çölü’ne barışçıl bir biçimde ayrılmalarının iznini aracılığıyla almış oldukları, Mısır kralı ile resmi bir anlaşma yaptılar. Onlar, Mısır’daki uzun hizmetlerinin bir simgesi olarak mütevazı ölçüde para ve eşya alacaklardı. İbraniler, kendi çıkarları bakımından; Firavunlar ile dostane ilişkileri sürdürmek ve Mısır’a karşı hiçbir ittifak içine girmemek için bir anlaşma içine girdiler. Ancak kral daha sonra; hafiyelerinin Bedevi köleleri içindeki sadakatsizliği keşfetmiş olduğu bahanesini kullanarak bu anlaşmayı bozmayı kendisinde hak gördü. O, bu insanların çöle daha sonra Mısır’ı karşı göçebeleri örgütlemek amacıyla gitmeyi amaçladığını duyurdu.
1955 96:3.5 But Moses was not discouraged; he bided his time, and in less than a year, when the Egyptian military forces were fully occupied in resisting the simultaneous onslaughts of a strong Libyan thrust from the south and a Greek naval invasion from the north, this intrepid organizer led his compatriots out of Egypt in a spectacular night flight. This dash for liberty was carefully planned and skillfully executed. And they were successful, notwithstanding that they were hotly pursued by Pharaoh and a small body of Egyptians, who all fell before the fugitives’ defense, yielding much booty, all of which was augmented by the loot of the advancing host of escaping slaves as they marched on toward their ancestral desert home.
2021 96:3.5 Ancak Musa, ümitsizliğe kapılmadı; o kendi zamanını bekledi, ve bir yıldan daha az bir süre içinde, Mısırlı askeri güçler güneyden gelen güçlü bir Libya hücumu ile kuzeyden gelen bir Yunan donanma işgalinin saldırılarına eş zamanlı bir biçimde karşı koymada tamamiyle meşgul iken, bu gözü pek düzenleyici yurttaşlarını muhteşem bir gece kaçışında Mısır’dan dışarı yönlendirdi[16]. Özgürlük için bu atılım, özenle tasarlanmış ve hünerle uygulanmıştı. Ve onlar, daha fazla ganimete sebebiyet veren bir biçimde hepsinin kaçaklarının önüne düştüğü Mısırlılar’ın küçük bir topluluğuna ek olarak Firavun tarafından öfkeye takip edilmelerine rağmen başarılı olmuşlardı; bu maddi kayıplar, atalarının çöl evine doğru ilerlemekte olan kaçış halindeki kölelere yaklaşan bir birimin yağmasıyla artış göstermişti.
4. THE PROCLAMATION OF YAHWEH
4. YAHVEH’IN DUYURUSU
1955 96:4.1 The evolution and elevation of the Mosaic teaching has influenced almost one half of all the world, and still does even in the twentieth century. While Moses comprehended the more advanced Egyptian religious philosophy, the Bedouin slaves knew little about such teachings, but they had never entirely forgotten the god of Mount Horeb, whom their ancestors had called Yahweh.
2021 96:4.1 Musa öğretisinin evrimi ve yükselişi; dünyanın nereyse bir yarısını etkilemiş olup, yirminci yüzyılda hala bunu gerçekleştirmektedir. Her ne kadar Musa daha gelişmiş Mısır dini felsefesini kavramış olsa da, Bedevi köleleri bu türden öğretiler hakkında çok az şey bilmekteydi; ancak onlar hiçbir zaman, atalarının öncesinden Yahveh olarak adlandırmış oldukları Horeb Dağı’nın tanrısını unutmamışlardı.
1955 96:4.2 Moses had heard of the teachings of Machiventa Melchizedek from both his father and his mother, their commonness of religious belief being the explanation for the unusual union between a woman of royal blood and a man from a captive race. Moses’ father-in-law was a Kenite worshiper of El Elyon, but the emancipator’s parents were believers in El Shaddai. Moses thus was educated an El Shaddaist; through the influence of his father-in-law he became an El Elyonist; and by the time of the Hebrew encampment about Mount Sinai after the flight from Egypt, he had formulated a new and enlarged concept of Deity (derived from all his former beliefs), which he wisely decided to proclaim to his people as an expanded concept of their olden tribal god, Yahweh.
2021 96:4.2 Musa; kraliyet kanından gelen bir kadın ve esir bir ırktan gelen bir erkek arasındaki olağandışı birlikteliği açıklayan dini inanışlarının ortaklığı olarak, hem babasından hem de annesinden Maçiventa Melçizedeği’nin öğretilerini önceden duymuş bir konumdaydı. Musa’nın kayınpederi El Elyon’a ibadet eden bir Ken inananıydı; ancak özgürleştiricinin ebeveynleri El Shaddai’ye inanmaktalardı. Musa böylelikle bir El Shaddaist olarak eğitildi; kayınpederinin etkisiyle bir El Elyonist haline geldi; ve Mısır’dan kaçıştan sonra Sina Dağı yakınında İbrani konaklayışı zamanında o, eski kabile tanrıları olan Yahveh’in genişlemiş bir kavramsallaşması olarak insanlarına bilgece duyurmaya karar verdiği, (tüm eski inanışlarından elde ettiği biçimde) İlahiyat’ın yeni ve büyümüş bir kavramsallaşmasını tasarlamış haldeydi.
1955 96:4.3 Moses had endeavored to teach these Bedouins the idea of El Elyon, but before leaving Egypt, he had become convinced they would never fully comprehend this doctrine. Therefore he deliberately determined upon the compromise adoption of their tribal god of the desert as the one and only god of his followers. Moses did not specifically teach that other peoples and nations might not have other gods, but he did resolutely maintain that Yahweh was over and above all, especially to the Hebrews. But always was he plagued by the awkward predicament of trying to present his new and higher idea of Deity to these ignorant slaves under the guise of the ancient term Yahweh, which had always been symbolized by the golden calf of the Bedouin tribes.
2021 96:4.3 Musa, El Elyon düşüncesini bu Bedevi unsurlara öğretme çabasını önceden vermiş bir haldeydi; ancak Mısır’dan ayrılmadan önce o, bu insanların bu savı hiçbir zaman bütünüyle kavrayamayacağından emin olmuştu. Bu nedenle o bilinçli bir biçimde, takipçilerinin tek bir tanrısı olarak onların kabilelerinin çöl tanrısını uyarlama tavizinde bulunmaya karar vermişti. Musa özellikle, diğer toplulukların ve milletlerin başka tanrılara sahip olamayacaklarının öğretiminde bulunmamıştı; ancak o kararlı bir biçimde Yahveh’in, başta İbraniler olarak her şeyin üstünde ve ötesinde olduğunu öne sürmüştü. Ancak o her zaman; Bedevi kabilelerinin altın buzağısıyla her dönemde simgeleştirilmiş olan ilkçağ Yahveh teriminin görünüşü altında, bu cahil kölelere İlahiyat’a dair kendisinin yeni ve daha yüksek düşüncesini sunmaya çalışmanın alışılmadık zorluğundan muzdarip olmaktaydı.
1955 96:4.4 The fact that Yahweh was the god of the fleeing Hebrews explains why they tarried so long before the holy mountain of Sinai, and why they there received the ten commandments which Moses promulgated in the name of Yahweh, the god of Horeb. During this lengthy sojourn before Sinai the religious ceremonials of the newly evolving Hebrew worship were further perfected.
2021 96:4.4 Yahveh’in kaçmakta olan İbraniler’in tanrısı olduğu gerçeği; Sina kutsal dağı önünde onların niçin çok uzun bir süre beklediklerini, ve neden orada, Horeb tanrısı olan Yahveh adına Musa’nın duyurmuş olduğu on emri aldıklarını açıklamaktadır. Sina önündeki bu uzun süreli ikamet boyunca yeni evirilmekte olan İbrani ibadetinin dini tören düzenleri daha ileri derecede kusursuzlaştırılmıştı.
1955 96:4.5 It does not appear that Moses would ever have succeeded in the establishment of his somewhat advanced ceremonial worship and in keeping his followers intact for a quarter of a century had it not been for the violent eruption of Horeb during the third week of their worshipful sojourn at its base. “The mountain of Yahweh was consumed in fire, and the smoke ascended like the smoke of a furnace, and the whole mountain quaked greatly.” In view of this cataclysm it is not surprising that Moses could impress upon his brethren the teaching that their God was “mighty, terrible, a devouring fire, fearful, and all-powerful.”
2021 96:4.5 Eteklerindeki ibadetsel ikametlerinin üçüncü haftası boyunca Horeb’in şiddetli patlayışı olmasaydı, Musa’nın bir ölçüde gelişmiş törensel ibadetin kurulmasında ve çeyrek asır boyunca takipçilerini bir arada tutmada herhangi bir biçimde başarılı olabileceği mümkün görünmemektedir. “Yahveh’in dağı ateşler tarafından yutuldu, ve duman bir bacanınki gibi yükseldi, ve bütün dağ fazlasıyla sallandı[17].” Bu ansızın gerçekleşen felaket göz önünde bulundurulduğunda, Musa’nın kardeşlerine Tanrıları’nı “kudretli, korkunç, yok edici bir ateş, korkutucu ve her şeye gücü yeten” olarak sunan öğretiyi aşılaması şaşırtıcı değildir[18].
1955 96:4.6 Moses proclaimed that Yahweh was the Lord God of Israel, who had singled out the Hebrews as his chosen people; he was building a new nation, and he wisely nationalized his religious teachings, telling his followers that Yahweh was a hard taskmaster, a “jealous God.” But nonetheless he sought to enlarge their concept of divinity when he taught them that Yahweh was the “God of the spirits of all flesh,” and when he said, “The eternal God is your refuge, and underneath are the everlasting arms.” Moses taught that Yahweh was a covenant-keeping God; that he “will not forsake you, neither destroy you, nor forget the covenant of your fathers because the Lord loves you and will not forget the oath by which he swore to your fathers.”
2021 96:4.6 Musa Yahveh’in, İbranileri kendi seçilmiş insanları olarak belirlemiş İsrail’in Koruyucusu Tanrısı olduğunu duyurdu; o yeni bir millet inşa etmekteydi, ve o bilge bir biçimde, bir “kıskanç Tanrı” olarak Yahveh’in zor bir görev verici olduğunu takipçilerine söyleyerek dini öğretilerini milleştirmişti[19]. Ancak yine de o; Yahveh’in “tüm bedenlere ait ruhaniyetin Tanrı’sı” olduğunu öğrettiğinde ve “Ebedi Tanrı sizin sığınağınız, ve onun etekleri sonsuz kollarınızdır” dediğinde, onların kutsallık kavramını genişletmeye çalışmıştı[20][21]. Musa, Yahveh’in bir sözleşme-sadığı Tanrı olduğunu öğretti; ve Musa şu ifadede bulunmuştu: o “sizi ne yalnız bırakacak, size ne zarar verecek ne de atalarınızın sözleşmesini unutacaktır, çünkü Koruyucu sizi derinden sevmektedir, ve atalarına içtiği andı unutmayacaktır[22].”
1955 96:4.7 Moses made a heroic effort to uplift Yahweh to the dignity of a supreme Deity when he presented him as the “God of truth and without iniquity, just and right in all his ways.” And yet, despite this exalted teaching, the limited understanding of his followers made it necessary to speak of God as being in man’s image, as being subject to fits of anger, wrath, and severity, even that he was vengeful and easily influenced by man’s conduct.
2021 96:4.7 Musa; Yahveh’i “yaptığı her şeyde adil ve doğru olan, hiçbir kötülüğü barındırmayan gerçekliğin Tanrısı” olarak sunduğunda, onu yüce bir İlahiyat’ın soyluluğuna yükseltmede kahramanca bir çaba harcamıştı[23]. Ancak yine de, bu yüceltilmiş öğretiye rağmen, takipçilerinin sınırlı anlayışı; kızgınlığın, öfkenin ve şiddetin uyarımlarına bağlı oluşuna ek olarak, hatta, intikamcı ve insanın davranışından kolayca etkilenen bir biçimde insan suretinde Tanrı’dan bahsetmeyi gerekli kılmıştı.
1955 96:4.8 Under the teachings of Moses this tribal nature god, Yahweh, became the Lord God of Israel, who followed them through the wilderness and even into exile, where he presently was conceived of as the God of all peoples. The later captivity that enslaved the Jews in Babylon finally liberated the evolving concept of Yahweh to assume the monotheistic role of the God of all nations.
2021 96:4.8 Musa’nın öğretileri altında bu kabile doğa tanrısı Yahveh; el değmemiş arazilerden, tüm toplulukların Tanrısı şeklinde yakın bir zamanda düşünüleceği yer olan sürgüne kadar bile kendilerini takip etmiş, İsrail’in Koruyucu Tanrısı haline gelmişti. Museviler’i Babil’de köleleştiren daha sonraki esaret nihai olarak, tüm milletlerin Tanrısı’nın tek-tanrı niteliğini alacak şekilde Yahveh kavramsallaşmasının evirilmesinin önünü açmıştı.
1955 96:4.9 The most unique and amazing feature of the religious history of the Hebrews concerns this continuous evolution of the concept of Deity from the primitive god of Mount Horeb up through the teachings of their successive spiritual leaders to the high level of development depicted in the Deity doctrines of the Isaiahs, who proclaimed that magnificent concept of the loving and merciful Creator Father.
2021 96:4.9 İbraniler’in dini tarihinin en benzersiz ve şaşırtıcı özelliği; İlahiyat’ın kavramsallaşmasının, Horeb Dağı’nın ilkel tanrısından başlayarak birbirini takip eden ruhsal önderlerinin öğretileri vasıtasıyla sevgi dolu ve bağışlayıcı Yaratan Yaratıcı’nın muhteşem kavramsallaşmasını duyurmuş İşaya’nın bu İlahiyat öğretileri içinde temsil edilen gelişimin en yüksek düzeyine kadar ki devamlı evrimle ilgilidir.
5. THE TEACHINGS OF MOSES
5. MUSA’NIN ÖĞRETILERI
1955 96:5.1 Moses was an extraordinary combination of military leader, social organizer, and religious teacher. He was the most important individual world teacher and leader between the times of Machiventa and Jesus. Moses attempted to introduce many reforms in Israel of which there is no record. In the space of one man’s life he led the polyglot horde of so-called Hebrews out of slavery and uncivilized roaming while he laid the foundation for the subsequent birth of a nation and the perpetuation of a race.
2021 96:5.1 Musa; bir askeri önder, toplumsal düzenleyici ve dini önderin olağanüstü bir birleşimiydi. O, Maçiventa ve İsa dönemleri arasındaki en önemli birey ve dünya öğretmeniydi. Musa İsrail’de, kaydı tutulmamış birçok köklü değişikliği getirmeyi denedi. Bir insanın yaşamı boyunca o, İbraniler olarak adlandırılan topluluğun çok dilli kalabalığını kölelikten ve medeni olmayan bir biçimde başıboş dolanmadan kurtarmıştı; bunun yanı sıra o, bir milletin gelecekteki doğumu ve bir ırkın devamlılığı için temel atmıştı.
1955 96:5.2 There is so little on record of the great work of Moses because the Hebrews had no written language at the time of the exodus. The record of the times and doings of Moses was derived from the traditions extant more than one thousand years after the death of the great leader.
2021 96:5.2 İbraniler’in büyük göç zamanında hiçbir yazılı dile sahip olmayışları nedeniyle Musa’nın gerçekleştirdiği büyük şeylerin çok azı kayıtlarda bulunmaktadır. Musa’nın dönemine ve onun yaptıklarına dair tutulan kayıtlar, büyük önderin ölümünden bin yıldan daha fazla bir süre boyunca hala varlığını sürdürmüş tarihsel anlatılardan elde edilmişti.
1955 96:5.3 Many of the advances which Moses made over and above the religion of the Egyptians and the surrounding Levantine tribes were due to the Kenite traditions of the time of Melchizedek. Without the teaching of Machiventa to Abraham and his contemporaries, the Hebrews would have come out of Egypt in hopeless darkness. Moses and his father-in-law, Jethro, gathered up the residue of the traditions of the days of Melchizedek, and these teachings, joined to the learning of the Egyptians, guided Moses in the creation of the improved religion and ritual of the Israelites. Moses was an organizer; he selected the best in the religion and mores of Egypt and Palestine and, associating these practices with the traditions of the Melchizedek teachings, organized the Hebrew ceremonial system of worship.
2021 96:5.3 Mısırlılar’ın ve çevredeki Levant kabilelerin dini üzerinde ve ötesinde Musa’nın gerçekleştirdiği ilerlemelerden birçoğunun temeli, Melçizedek dönemine dair Ken tarihsel anlatımlarıydı. İbrahim ve onun çağdaşlarına olan Maçiventa öğretisi olmasaydı, İbraniler ümitsiz karanlık içinde Mısır’dan hiçbir zaman çıkamayacaktı. Musa ve onun kayınpederi Jethro, Melçizedek dönemine ait geriye kalan tarihsel anlatımları bir araya topladı; ve Mısırlılar’ın öğrenimine sunulan bu öğretiler Musa’ya, İsrail topluluklarının gelişmiş dini ve ayininin yaratımında rehberlik etmişti. Musa bir düzenleyiciydi; o, Mısır ve Filistin’in din ve adetlerinde bulunanların en iyisini seçti; ve bu uygulamaları Melçizedek öğretilerine ait tarihsel anlatımlarla birleştirerek ibadetin İbrani tören düzenini örgütledi.
1955 96:5.4 Moses was a believer in Providence; he had become thoroughly tainted with the doctrines of Egypt concerning the supernatural control of the Nile and the other elements of nature. He had a great vision of God, but he was thoroughly sincere when he taught the Hebrews that, if they would obey God, “He will love you, bless you, and multiply you. He will multiply the fruit of your womb and the fruit of your land—the corn, wine, oil, and your flocks. You shall be prospered above all people, and the Lord your God will take away from you all sickness and will put none of the evil diseases of Egypt upon you.” He even said: “Remember the Lord your God, for it is he who gives you the power to get wealth.” “You shall lend to many nations, but you shall not borrow. You shall reign over many nations, but they shall not reign over you.”
2021 96:5.4 Musa, Yazgı’ya inanan biriydi; onun düşünceleri öncesinden, Nil ve doğanın diğer güçlerinin üzerinde doğaüstü bir denetimin varlığına dair Mısır savlarıyla bütünüyle etkilenmişti. Musa Tanrı’ya dair muhteşem bir kavrayışa sahipti; ancak Tanrı’ya itaat etmeleri halinde olacaklar hususunda Museviler’e şunları öğrettiğinde tamamen içtendi: “O sizi derinden sevecek, kutsayacak ve sizi çoğaltacak. O, rahimlerinizin meyvesini ve — mısır, şarap, yağ ve sürüleriniz olarak — topraklarınızın meyvesini çoğaltacaktır. Siz tüm insanların üstünde gelişecek olup, sizin Tanrı’nız olan Koruyucu tüm hastalıklarınızdan sizi kurtarıp, Mısır’ın kötü hastalıklarından hiçbirini üzerinize salmayacaktır[24].” Musa şunu bile söylemişti: “Sizin Tanrı’nız olan Koruyucu’yu hatırlayın, çünkü refahı elde etmek için size güç veren O’dur[25].” “Birçok millete ödünç vermelisiniz, ama kimseden ödünç almamalısınız. Birçok millet üstünde hâkimiyet kurmalısınız, ama onlar sizin üzerinizde hâkimiyet kurmamalıdır[26].”
1955 96:5.5 But it was truly pitiful to watch this great mind of Moses trying to adapt his sublime concept of El Elyon, the Most High, to the comprehension of the ignorant and illiterate Hebrews. To his assembled leaders he thundered, “The Lord your God is one God; there is none beside him”; while to the mixed multitude he declared, “Who is like your God among all the gods?” Moses made a brave and partly successful stand against fetishes and idolatry, declaring, “You saw no similitude on the day that your God spoke to you at Horeb out of the midst of the fire.” He also forbade the making of images of any sort.
2021 96:5.5 Ancak Musa’nın bu büyük aklının; cahil ve okuma yazma bilmeyen İbraniler’in kavrayışına, En Yüksek unsur olan El Elyon’a dair yüce kavramsallaşmasını uyumlu hale getirmeye çalışmasını izlemek gerçekten de acınası durumdu. Bu bir araya getirdiği önderlere o şunu haykırmıştı: “Sizin Tanrınız olan Koruyucu tek bir Tanrı’dır; ondan başka hiç kimse yoktur”; bunun yanında karışık kalabalığa şunu duyurmuştu: “Tüm diğer tanrılar içinde kim sizin Tanrı’nız gibidir?” Musa şu ifadeleri duyurarak putlaşmış şeylere ve putlara tapınmaya karşı cesur ve kısmi bir biçimde başarı olan karşı duruşta bulunmuştu: “Ateşin ortasında Horeb’de sizin Tanrınız’ın sizinle konuştuğu güne benzer hiçbir şeyi görmediniz[27][28][29].” O aynı zamanda, her türde resim yapmayı yasaklamıştı[30].
1955 96:5.6 Moses feared to proclaim the mercy of Yahweh, preferring to awe his people with the fear of the justice of God, saying: “The Lord your God is God of Gods, and Lord of Lords, a great God, a mighty and terrible God, who regards not man.” Again he sought to control the turbulent clans when he declared that “your God kills when you disobey him; he heals and gives life when you obey him.” But Moses taught these tribes that they would become the chosen people of God only on condition that they “kept all his commandments and obeyed all his statutes.”
2021 96:5.6 Musa; Tanrı’nın adaleti korkusuyla insanlarının duydukları dehşetle gelen saygısını tercih eden bir biçimde şu ifadelerde bulunurlar, Yahveh’in merhametini duyurmaktan endişe etmişti: “Sizin Tanrı’nız olan Koruyucu Tanrılar’ın Tanrısı, Koruyucuların Koruyucusu, büyük bir Tanrı, insanlara acımayan kudretli ve korkunç bir Tanrı’dır[31].” Ve yine Musa, “sizin Tanrı’nız ona itaat etmediğinizde öldürmekte, ona itaat ettiğinizde iyileştirmekte ve yaşam vermektedir” duyurusunda bulunduğunda sorunlu kavimler üzerinde denetim sağlamayı amaçlamıştı[32]. Ancak Musa bu kabilelere, yalnızca “tüm emirlerine uyulduğunda ve yönergeleri takip edildiğinde” onların Tanrı’nın seçilmiş insanları haline geleceklerini öğretmişti[33][34].
1955 96:5.7 Little of the mercy of God was taught the Hebrews during these early times. They learned of God as “the Almighty; the Lord is a man of war, God of battles, glorious in power, who dashes in pieces his enemies.” “The Lord your God walks in the midst of the camp to deliver you.” The Israelites thought of their God as one who loved them, but who also “hardened Pharaoh’s heart” and “cursed their enemies.”
2021 96:5.7 Tanrı’nın merhametinin çok azı, bu öncül dönemlerde İbraniler’e öğretilmişti. Onlar Tanrı’yı “Her-Şeye-Gücü-Yeten” olarak öğrenmişti; “Koruyucu, düşmanlarını parçalara ayıran, güç bakımından muazzam nitelikli savaşların Tanrı’sı olarak bir savaş adamıdır[35].” “Siz Tanrı’nız olan Koruyucu, sizleri kurtarmak için savaş çadırlarının ortasında dolaşmaktadır[36].” İsrailoğulları Tanrı’larını; kendilerini derini seven ama aynı zamanda “Firavun’un kalbini mühürleyen” ve “düşmanlarını lanetleyen” biri olarak düşündüler[37][38].
1955 96:5.8 While Moses presented fleeting glimpses of a universal and beneficent Deity to the children of Israel, on the whole, their day-by-day concept of Yahweh was that of a God but little better than the tribal gods of the surrounding peoples. Their concept of God was primitive, crude, and anthropomorphic; when Moses passed on, these Bedouin tribes quickly reverted to the semibarbaric ideas of their olden gods of Horeb and the desert. The enlarged and more sublime vision of God which Moses every now and then presented to his leaders was soon lost to view, while most of the people turned to the worship of their fetish golden calves, the Palestinian herdsman’s symbol of Yahweh.
2021 96:5.8 Musa İsrail çocuklarına kâinatsal ve yardımsever bir İlahiyat’ın kısa süreli bakışlarını sunarken, bütünü itibariyle onların gündelik Yahveh kavramsallaşması, çevredeki toplulukların kabile tanrılarından yalnızca biraz daha gelişmiş olan bir Tanrı’ya ait kavramsallaşmaydı. Onların Tanrı kavramsallaşması ilkel, gelişmemiş ve insansıydı; Musa öldüğünde bu Bedevi kabileleri hızlı bir biçimde, sahip oldukları eski Horeb ve çöl tanrılarına ait yarı-barbar düşüncelerine geri dönmüşlerdi. Musa’nın zaman zaman önderlerine sunduğu Tanrı’nın bu gelişmiş ve daha yüce görüşü yakın bir süre içinde ortadan kaybolmuştu; bunun karşısında bahse konu insanların çok büyük bir kısmı, Yahveh’e dair Filistinli sürü sahiplerinin simgesi olan putlaşmış altın buzağılarına yapılan ibadete geri dönmüşlerdi.
1955 96:5.9 When Moses turned over the command of the Hebrews to Joshua, he had already gathered up thousands of the collateral descendants of Abraham, Nahor, Lot, and other of the related tribes and had whipped them into a self-sustaining and partially self-regulating nation of pastoral warriors.
2021 96:5.9 Musa İbraniler’in yönetimini Yeşu’ya devrettiğinde o hali hazırda; İbrahim, Nahor, Lut ve diğer ilgili kabilelerin kökenleri ortak soylarının binlercesini bir araya getirmiş, ve onları, kırsal kahramanlardan meydana gelmiş kendi kendilerini idame eden ve kısmi olarak kendilerini tek başına düzene sokabilen bir millet haline getirerek bütüncül denetimi sağlamıştı.
6. THE GOD CONCEPT AFTER MOSES’ DEATH
6. MUSA’NIN ÖLÜMÜNDEN SONRA TANRI KAVRAMSALLAŞMASI
1955 96:6.1 Upon the death of Moses his lofty concept of Yahweh rapidly deteriorated. Joshua and the leaders of Israel continued to harbor the Mosaic traditions of the all-wise, beneficent, and almighty God, but the common people rapidly reverted to the older desert idea of Yahweh. And this backward drift of the concept of Deity continued increasingly under the successive rule of the various tribal sheiks, the so-called Judges.
2021 96:6.1 Musa’nın ölümü üzerine Yahveh’e dair onun yüce kavramsallaşması hızlı bir biçimde kötüleşti. Yeşu ve İsrail’in diğer önderleri tamamiyle bilge, yardımsever ve her şeye gücü yeten Tanrı’ya dair Musasal tarihsel anlatımlara sığınmaya devem etti; ancak halk hızlı bir biçimde Yahveh’e dair daha eski çöl düşüncesine geri döndü. Ve İlahiyat’ın kavramsallaşmasının bu geriye doğru gerçekleşen kayışı, sözde Hâkimler olarak adlandırılan çeşitli kabile şeyhlerinin birbirlerini takip eden yönetimi altında artarak devam etti.
1955 96:6.2 The spell of the extraordinary personality of Moses had kept alive in the hearts of his followers the inspiration of an increasingly enlarged concept of God; but when they once reached the fertile lands of Palestine, they quickly evolved from nomadic herders into settled and somewhat sedate farmers. And this evolution of life practices and change of religious viewpoint demanded a more or less complete change in the character of their conception of the nature of their God, Yahweh. During the times of the beginning of the transmutation of the austere, crude, exacting, and thunderous desert god of Sinai into the later appearing concept of a God of love, justice, and mercy, the Hebrews almost lost sight of Moses’ lofty teachings. They came near losing all concept of monotheism; they nearly lost their opportunity of becoming the people who would serve as a vital link in the spiritual evolution of Urantia, the group who would conserve the Melchizedek teaching of one God until the times of the incarnation of a bestowal Son of that Father of all.
2021 96:6.2 Musa’nın olağanüstü kişiliğinin büyüsü, Tanrı’nın sürekli artan bir biçimde genişleyen kavramsallaşması için ilhamı takiplerinin kalplerinde canlı tutmuştu; ancak onlar bir kez Filistin’in verimli arazilerine ulaştığında, hızlı bir biçimde göçebesel sürü sahipleri konumundan yerleşik ve bir ölçüde yatışmış çiftçilere evirilmişti. Ve yaşam uygulamalarının bu evrimi ve dini bakış açısındaki bu değişiklik, Yahveh olarak Tanrıları’nın doğasına dair kavramsallaşmalarının niteliğinde belli bir değişikliği zorunlu kıldı. Sina’nın katı, kaba, zorlayıcı ve oldukça sinirli çöl tanrısından daha sonra yeni yeni ortaya çıkan bir sevgi, adalet ve merhamet Tanrısı’nın kavramsallaşmasına olan başkalaşımın başlangıcı boyunca İbraniler Musa’nın yüce öğretilerini neredeyse tamamen kaybetmişlerdi. Onlar, tektanrıcılığa dair kavramsallaşmanın bütününü kaybetmeye yaklaşmışlardı; onlar, her şeyin Yaratıcısı’na ait bir bahşedilme Evladı’nın bedene bürünme dönemine kadar tek Tanrı’ya dair Melçizedek öğretisini muhafaza edebilecek topluluk olarak, Urantia’nın ruhsal evriminde hayati bir halka olarak görev yapacak topluluk haline gelme imkânını neredeyse kaybettiler.
1955 96:6.3 Desperately Joshua sought to hold the concept of a supreme Yahweh in the minds of the tribesmen, causing it to be proclaimed: “As I was with Moses, so will I be with you; I will not fail you nor forsake you.” Joshua found it necessary to preach a stern gospel to his disbelieving people, people all too willing to believe their old and native religion but unwilling to go forward in the religion of faith and righteousness. The burden of Joshua’s teaching became: “Yahweh is a holy God; he is a jealous God; he will not forgive your transgressions nor your sins.” The highest concept of this age pictured Yahweh as a “God of power, judgment, and justice.”
2021 96:6.3 Umutsuz bir biçimde Yeşu, şu duyuruya yol açan bir biçimde, kabile üyelerinin akıllarında yüce bir Yahveh’in kavramsallaşmasına bağlı kalmayı amaçlamıştı: “Geçmişte Musa ile birlikte olduğum gibi, sizlerle birlikte olacağım; Ne sizi hayal kırıklığına uğratacağım, ne de sizi yalnız bırakacağım[39].” Yeşu, eski ve özgün dinlerine inanmaya gönüllü olan ancak inanç ve doğruluğun dininde ilerlemeye gönülsüz olan, inkâr içindeki insanlarına katı bir müjdeyi yoğurmayı gerekli gördü. Yeşu’nun öğretisinin zorunluluğu şu oldu: “Yahveh kutsal bir Tanrı’dır; o kıskanç bir Tanrı’dır; o ne karşı geldiğiniz şeyleri ne de günahlarınızı affedecektir[40].” Bu çağın en yüksek kavramsallaşması Yahveh’i, bir “gücün, yargının ve adaletin Tanrı’sı” olarak resmetti[41].
1955 96:6.4 But even in this dark age, every now and then a solitary teacher would arise proclaiming the Mosaic concept of divinity: “You children of wickedness cannot serve the Lord, for he is a holy God.” “Shall mortal man be more just than God? shall a man be more pure than his Maker?” “Can you by searching find out God? Can you find out the Almighty to perfection? Behold, God is great and we know him not. Touching the Almighty, we cannot find him out.”
2021 96:6.4 Ancak bu karanlık çağda bile zaman zaman, yalnız bir öğretmen çıkıp Musasal şu kutsallık kavramsallaşmasını duyuran bir biçimde ortaya çıkmaktaydı: “Siz ahlaksızlığın çocukları, sizler Koruyucu’ya hizmet edemezsiniz, çünkü o kutsal bir Tanrı’dır[42].” “Fani insan Tanrı’dan daha adil olabilir mi? bir insan Yaratanı’ndan daha saf olabilir mi?” “Aramayla Tanrı’yı bulabilir misiniz? Her Şeye Gücü Yetenin kusursuz olduğunu bulabilir misiniz? Bakın, Tanrı muhteşemdir, ve biz onu bilmemekteyiz[43]. Her Şeye Gücü Yeten’e dokunuyoruz, ama biz onu bulamıyoruz.”[44]
7. PSALMS AND THE BOOK OF JOB
7. EYÜP’ÜN KITABI VE MEZMURLARI
1955 96:7.1 Under the leadership of their sheiks and priests the Hebrews became loosely established in Palestine. But they soon drifted back into the benighted beliefs of the desert and became contaminated with the less advanced Canaanite religious practices. They became idolatrous and licentious, and their idea of Deity fell far below the Egyptian and Mesopotamian concepts of God that were maintained by certain surviving Salem groups, and which are recorded in some of the Psalms and in the so-called Book of Job.
2021 96:7.1 Şeyhlerin ve din-adamlarının önderliği altında İbraniler, Filistin’de çok sıkı olmayan bir biçimde yerleşmişlerdi. Ancak yakın bir zaman içinde onlar, acınası cahillikteki çöl inanışlarına geri dönüp, daha az gelişmiş Kenani dinsel uygulamalarıyla kirlenmiş hale gelmişlerdi. Onlar puta inanır ve sınırlandırılmamış cinsel ilişkilere düşer konuma geldiler; ve onların İlahiyat’a dair düşüncesi, hayatta kalmış belirli Salem toplulukları tarafından sürdürülen, ve bazı Memurlar’da ve Eyüp’ün Kitabı’nda kaydedilmiş olan, Mısırlı ve Mezopotamyalı Tanrı kavramsallaşmalarının çok altında kalmışlardı.
1955 96:7.2 The Psalms are the work of a score or more of authors; many were written by Egyptian and Mesopotamian teachers. During these times when the Levant worshiped nature gods, there were still a goodly number who believed in the supremacy of El Elyon, the Most High.
2021 96:7.2 Mezmurlar, yirmi veya yirminden daha fazla yazarın bir çalışmasıdır; onların çoğu Mısırlı ve Mezopotamyalı öğretmenler tarafından yazılmıştı. Bu dönemler boyunca Levant doğa tanrılarına ibadet ederken, En Yüksek Unsur olarak El Elyon’un yüceliğine inanmış epeyce sayıda kişi bulunmaktaydı.
1955 96:7.3 No collection of religious writings gives expression to such a wealth of devotion and inspirational ideas of God as the Book of Psalms. And it would be very helpful if, in the perusal of this wonderful collection of worshipful literature, consideration could be given to the source and chronology of each separate hymn of praise and adoration, bearing in mind that no other single collection covers such a great range of time. This Book of Psalms is the record of the varying concepts of God entertained by the believers of the Salem religion throughout the Levant and embraces the entire period from Amenemope to Isaiah. In the Psalms God is depicted in all phases of conception, from the crude idea of a tribal deity to the vastly expanded ideal of the later Hebrews, wherein Yahweh is pictured as a loving ruler and merciful Father.
2021 96:7.3 Dini yazıtların hiçbir derlemesi Mezmurların Kitabı kadar büyük bir bağlığa ve Tanrı’ya dair ilham veren düşüncelere yer vermemektedir. Ve, ibadetsel edebiyatın bu muhteşem derlemesi incelendiğinde, başka hiçbir bir derlemenin tekil olarak bu kadar uzun bir sürelik zamanı kapsamadığı akılda tutularak yüceltme ve hayranlığın her ayrı ilahisinin kaynağı ve tarihsel sırasına önem vermek oldukça yararlı olacaktır. Bu Mezmurlar Kitabı; Levant boyunca Salem dinine inananlar tarafından düşünülmüş Tanrı’nın çeşitlilik gösteren kavramsallaşmalarının kaydı olup, Amenemope’den İşaya’ya kadar bütün dönemi içine almaktadır. Mezmurlar’da Tanrı; bir kabile ilahiyatına ait ilkel düşünceden, içinde Yahveh’in sevgi dolu bir idareci ve bağışlayıcı Yaratıcı olarak resmedildiği daha sonraki İbraniler’in oldukça genişlemiş idealine kadar kavramsallaşmanın tüm fazları içinde tasvir edilmektedir.
1955 96:7.4 And when thus regarded, this group of Psalms constitutes the most valuable and helpful assortment of devotional sentiments ever assembled by man up to the times of the twentieth century. The worshipful spirit of this collection of hymns transcends that of all other sacred books of the world.
2021 96:7.4 Ve böyle değerlendirildiğinde Mezmurlar’ın bu topluluğu; insan tarafından yirminci yüzyıla kadar bir araya getirilmiş bağlılıksal eğilimlerinin en değerli ve en yardımcı derlemesini oluşturmaktadır. İlahilerin bu derlemesinin ibadetsel ruhaniyeti, dünyanın tüm diğer kutsal kitaplarınınkini aşmaktadır.
1955 96:7.5 The variegated picture of Deity presented in the Book of Job was the product of more than a score of Mesopotamian religious teachers extending over a period of almost three hundred years. And when you read the lofty concept of divinity found in this compilation of Mesopotamian beliefs, you will recognize that it was in the neighborhood of Ur of Chaldea that the idea of a real God was best preserved during the dark days in Palestine.
2021 96:7.5 Eyüp’ün kitabındaki İlahiyat’ın çok renkli resmi, üç yüz yıldan daha fazla bir süreye yayılmış bir biçimde Mezopotamya’lı dini liderlerin yirmiden fazlasının bir ürünüydü. Ve Mezopotamya inanışlarının bu derlemesindeki kutsallığın yüce kavramsallaşmasını okuduğunuzda, gerçek bir Tanrı düşüncesinin Filistin’in karanlık dönemleri boyunca Kelda’nın Ur mahallesinde en iyi şekilde muhafaza edilmiş olduğunu anlayacaksınız.
1955 96:7.6 In Palestine the wisdom and all-pervasiveness of God was often grasped but seldom his love and mercy. The Yahweh of these times “sends evil spirits to dominate the souls of his enemies”; he prospers his own and obedient children, while he curses and visits dire judgments upon all others. “He disappoints the devices of the crafty; he takes the wise in their own deceit.”
2021 96:7.6 Filistin’de Tanrı’nın her şeye nüfuz edişine dair bilgelik sıklıkla kavranılmıştı; ancak nadiren onun derin sevgisi ve merhameti anlaşılmıştı. Bu dönemlerin Yahveh’i “düşmanlarının ruhlarını ele geçirmek için kötü ruhaniyetler göndermekteydi”; o kendi, itaatkâr çocuklarının refah düzeyini yükseltirken, tüm diğerlerini lanetleyip, onları acımasız kararlarla cezalandırmaktaydı[45]. “O kurnazın emellerini boşa çıkarır; düzenbazın hilesini bozar[46].”
1955 96:7.7 Only at Ur did a voice arise to cry out the mercy of God, saying: “He shall pray to God and shall find favor with him and shall see his face with joy, for God will give to man divine righteousness.” Thus from Ur there is preached salvation, divine favor, by faith: “He is gracious to the repentant and says, ‘Deliver him from going down in the pit, for I have found a ransom.’ If any say, ‘I have sinned and perverted that which was right, and it profited me not,’ God will deliver his soul from going into the pit, and he shall see the light.” Not since the times of Melchizedek had the Levantine world heard such a ringing and cheering message of human salvation as this extraordinary teaching of Elihu, the prophet of Ur and priest of the Salem believers, that is, the remnant of the onetime Melchizedek colony in Mesopotamia.
2021 96:7.7 Sadece Ur’da, Tanrı’nın merhametini duyurmak için şunu söyleyen bir ses ortaya çıktı: “O Tanrı’ya dua etmeli, lütfu ondan bulmalı ve yüzünü neşeli görmelidir; çünkü Tanrı insana kutsal doğruluğu verecektir[47].” Böylelikle Ur’dan, inanç vasıtasıyla gelen kutsal lütuf olarak kurtuluş duyurulmuştur: “O, tövbekâr karşısında merhamet sahibi olup ‘Onun kuyudan aşağı düşmesine engel ol, çünkü ben bir kefaret buldum’ der. Eğer herhangi biri ‘Ben günah işledim, doğru olana karşı geldim, bana hiçbir yararı olmadı’ derse, Tanrı onun ruhunun kuyudan aşağı düşmesine engel olacak, ve o kişi ışığı görecektir[48].” Melçizedek döneminden beri Levant; Ur’un tanrı-elçisi ve, Mezopotamya’da bir zamanlar Melçizedek'in küçük halkı olan topluluğun kalıntısı olan Salem inananlarının din-adamı Elihu’nun bu olağanüstü öğretisi şeklinde, insan kurtuluşunun bu türden kesin ve neşeli iletisini duymamıştı[49].
1955 96:7.8 And thus did the remnants of the Salem missionaries in Mesopotamia maintain the light of truth during the period of the disorganization of the Hebrew peoples until the appearance of the first of that long line of the teachers of Israel who never stopped as they built, concept upon concept, until they had achieved the realization of the ideal of the Universal and Creator Father of all, the acme of the evolution of the Yahweh concept.
2021 96:7.8 Ve böylece Mezopotamya’da Salem din-yayıcılarının geride kalanları; Yahveh kavramsallaşması evriminin doruk noktası olan her şeyin Kâinatsal ve Yaratan Yaratıcısı’na dair en yüksek düşünceye erişene kadar, kavram kavram, inşa ederlerken hiçbir zaman durmamış İsrail öğretmenlerinin bu uzun kolunun ilki ortaya çıkana dek, İbrani topluluklarının düzensizlik dönemi boyunca gerçekliğin ışığını muhafaza etmişlerdi.
1955 96:7.9 [Presented by a Melchizedek of Nebadon.]
2021 96:7.9 [Nebadon’un bir Melçizedek unsuru tarafından sunulmuştur.]
Makale 95. Levant’da Melçizedek Ö ğretileri |
Dizin
Tek versiyon |
Makale 97. İbraniler Arasında Tanrı Kavramının Evrimi |