© 2021 Urantia Society of Greater New York
131:0.1 İSA, Gonod ve Ganid’in İskenderiye konukluğu boyunca, genç adam vaktinin büyük bir kısmını ve babasının hiç de azımsanmayan ölçekteki parasını, Tanrı ve onun fani insan ile ilişkileri üzerine olan dünya dinlerinin öğretilerinden oluşan bir derlemeye harcadı. Ganid, İlahiyatlar’a dair dünyanın sahip olduğu dini inanç savlarından bu özet metni çıkarmak için, altmıştan fazla eğitimli çevirmeni işe almıştı. Ve, bu kayıtta şu açık bir biçimde ortaya konulmalıdır ki, tektanrılı dini tasvir eden bu öğretilerin tümü geniş bir ölçüde, sahip oldukları Salem yönetim merkezlerinden — En Yüksek Unsur olarak — tek bir Tanrı’nın inanç savını yaymak için dünyanın en ücra yerlerine kadar gitmiş Maçiventa Melçizedeği’nin din-yayıcılarının gerçekleştirdikleri duyurulardan, doğrudan veya dolaylı olarak, elde edilmişti.
131:0.2 Burada, böylelikle; İskenderiye ve Roma’da hazırlanmış olan, ve, ölümünden sonra yüzlerce yıl boyunca Hindistan’da muhafaza edilmiş, Ganid’in el yazmasının bir özeti sunulmaktadır. Ganid, derlemiş oldukları bilgileri şu şekilde on başlık altında toplamıştı:
131:1.1 Melçizedek takipçilerine ait geçmişten kalan öğretiler, Musevi dini içerisinde varlığını sürdürmeye devam edenler dışında, en iyi bir biçimde Kinikçiler’in inanç savlarında muhafaza edilmişti. Ganid’in seçici derleyişi şunlardan oluşmuştu:
131:1.2 “Tanrı, en yüksek düzeyde olandır; o, yeryüzü ve gökyüzünün En Yüksek Unsuru’dur. Tanrı, ebediyetin kusursuzlaştırılmış dairesidir; ve, o, Kâinat evrenlerinin tümünü yönetmektedir. O, yerlerin ve göklerin tek yaratıcısıdır. O bir şeye emrettiğinde, o şey var kılınır. Bizlerin Tanrısı, tek Tanrı’dır; ve, o, merhamet sahibi ve bağışlayıcıdır. Yüksek, kutsal, gerçek ve güzel olan her şey, Tanrımız gibidir. En Yüksek Unsur, yeryüzü ve gökyüzünün ışığıdır; o, doğunun, batının, kuzeyin ve güneyin Tanrısı’dır.
131:1.3 “Yeryüzü yok olsa bile, En Yüce Olan’ın parıldayan yüzü görkem ve ihtişam içinde ışımaya devam edecektir. En Yüksek Unsur, her şeyin başlangıcı ve sonu olarak ilk ve sondur. Bu tek bir Tanrı’dan başkası yoktur; ve, onun ismi Gerçeklik’dir. Tanrı, mevcudiyetini kendinden almış olandır; ve, o, her türlü kızgınlık ve düşmanlıktan yoksundur; o, ölümsüz ve sonsuzdur. Bizlerin Tanrısı, her şeye gücü yeten ve fazlasıyla cömerttir. O birçok dışavuruma sahip olsa da, biz yalnızca, Tanrı’nın kendisine ibadet etmekteyiz. Tanrı — sırlarımız ve eğilimlerimiz olarak — her şeyi bilmektedir; o aynı zamanda, her birimizin neye layık olduğunu bilmektedir. Onun kudreti her şeye kadirdir.
131:1.4 “Tanrı, ondan korku duyan ve ona güvenen herkesin bir huzur vericisi ve sadık bir koruyucusudur. O, kendisine hizmet eden herkese kurtuluş bahşetmektedir. Yaratımın tümü, En Yüksek Unsur’a ait güç içinde mevcudiyetine sahip olmaktadır. En Yüksek Unsur, beden ve ruhun birlikteliğini emretmiş olup, insana kendi öz ruhaniyetini bahşetmiştir. İnsan ne yaparsa bir sona ermek zorundadır; ancak, Yaratan’ın yaptıkları sonsuza kadar devam eder. Bizler, insanın deneyiminden bilgi kazanırız; ancak, bizler, En Yüksek Unsur’un derin düşüncesinden bilgelik elde ederiz.
131:1.5 “Tanrı; yeryüzüne yağmur yağdırır, güneşin filizlenen tahılına ışık vermesini sağlar, ve bu yaşamın iyi şeylerinden olan çok verimli harmanını ve gelecek dünya içindeki ebedi kurtuluşu verir. Bizlerin Tanrısı, büyük bir yönetim gücüne memnuniyetle sahiptir; onun ismi Mükemmel olup, onun doğası kavranılamaz niteliktedir. Hasta olduğunuzda, sizleri iyileştiren En Yüksek Unsur’dur. Tanrı tüm insanlara karşı olabilecek en bütüncül halde iyidir; bizler, en Yüksek Unsur gibi başka bir arkadaşa sahip olamayız. Onun bağışlaması her yere uzanmakta, ve iyiliği ruhların tümünü içine almaktadır. En Yüksek Unsur değişmezdir; ve, o, her ihtiyaç duyduğumuzda bizlerin yardımcısıdır. Ne zaman dua etmek için başını çevirsen, orada En Yüksek Unsur’un yüzünü ve Tanrımız’ın hazır kulağını bulursun. Sen kendini insanlardan saklayabilirsin, ancak Tanrı’dan değil. Tanrı bizlerden çok uzakta olan bir yerde değildir; o her yerdedir. Tanrı her yeri kaplamakta olup, onun kutsal isminden korkan insanın kalbinde yaşamaktadır. Yaratılmış Yaratan’ın içinde, ve Yaratan yaratılmışın içindedir. Bizler En Yüksek Unsur’u arar, ve bunun sonrasında onu kalplerimizde buluruz. Sizler sevgili bir arkadaşı bulmak için aramaya koyulur, ve bunun sonrasında onu ruhunuzun içinde keşfedersiniz.
131:1.6 “Tanrı’yı bilen kişi, tüm insanları eşit olarak görür; onlar, kendisinin kardeşleridir. Beden içindeki kendi kardeşlerini görmezden gelenler olarak, bencil kişiler, ödülleri olarak yalnızca yılgınlığa sahip olurlar. Akranlarını derinden seven ve saf kalplere sahip olanlar, Tanrı’yı göreceklerdir. Tanrı hiçbir zaman içtenliği unutmaz. O kalplerin dürüst olanını gerçekliğe yönlendirir; zira, Tanrı, gerçekliktir.
131:1.7 “Yaşamlarınızda hatayı ortadan kaldırın, ve kötülüğün, yaşayan gerçekliğin derin sevgisi ile üstesinden gelin. İnsanlar ile olan tüm ilişkilerinizde, kötülük karşısında iyilik yapın. Koruyucu Tanrı, merhamet sahibi ve sevgi doludur; o, bağışlayandır. Hadi, Tanrı’yı derinden sevelim; zira, bizleri derinden seven ilk o oldu. Tanrı’nın derin sevgisi ve bağışlamasıyla, bizler kurtarılacağız. Fakir insanlar ve zengin insanlar kardeştirler. Tanrı, onların Yaratıcısı’dır. Kendinize yapmayacağınız kötülüğü, başkalarına yapmayınız.
131:1.8 “Her zaman onun ismini anın; ve, siz onun ismine inandıkça, etmiş olduğunuz dua duyulacaktır. En Yüksek Unsur’a ibadet etmek ne de büyük bir onurdur! Tüm dünya ve evrenler En Yüksek Unsur’a ibadet etmektedir. Ve, tüm dualarınızla teşekkürlerinizi sunun — ibadete yükselin. Duayı içeren ibadet, kötülükten uzak durup, günahı yasaklar. Her zaman, hadi, En Yüksek Unsur’un ismini yüceltelim. En Yüksek Unsur’a sığınan, kusurlarını Kâinatın görüşünden örter. Tanrı’nın önünde temiz bir kalple durduğunuzda, yaratımın tümüne karşı bütün korkularınızdan arınır hale gelirsiniz. En Yüksek Unsur, sevgi dolu bir baba ve anne gibidir; o gerçekten, yeryüzü üzerindeki çocukları olarak bizleri derinden sever. Tanrımız bizleri bağışlayacak ve kurtuluşun yollarına adımlarımızı yönlendirecektir. O bizleri elimizden tutacak olup, kendisine götürecektir. Tanı, kendisine inananı kurtarır; o insanı, kendi ismine hizmet etmesi için zorlamaz.
131:1.9 “Eğer En Yüksek Unsur’un inancı kalplerinize girdiyse, bunun sonucunda sizler, yaşamınızın her gününde korkudan uzak yaşayacaksınız. Tanrı inancı olmayanın varlığına bakıp, içi içinizi yemeyin; kötülüğü kuranlardan korkmayın; ruhun günahtan ayrılmasını ve bütüncül inancını kurtuluşun Tanrısı’ndan yana koymasına izin verin. Arayış içindeki faninin yorgun ruhu, En Yüksek Unsur’un kollarında ebedi istirahatı bulur; bilge kişi, kutsal olanın kucaklayışının açlığını duyar; yeryüzü evladı, Kâinatın Yaratıcısı’nın kollarındaki güvenceyi arzular. Soylu insan, içinde faninin ruhu ile Yüce Olan’ın ruhaniyetinin birleştiği en yüksek düzeyi amaçlar. Tanrı adildir: Ektiklerimizden bu dünyada hangi meyveyi alamamışsak, diğerinde onlara sahip olacağız.”
131:2.1 Filistinli Ken toplulukları, Melçizdek öğretisinin büyük bir kısmını yok olmaktan kurtarmıştı; ve, muhafaza edildiği ve Museviler tarafından değişikliğe uğratıldığı haliyle, bu kayıtlardan, İsa ve Ganid, şu seçilmiş derlemede bulunmuşlardı:
131:2.2 “Her şeyin tam da en başında Tanrı gökleri ve yeryüzünü ve onların üzerindeki her şeyi yarattı. Ve, bir bakın, onun yarattığı her şey çok iyiydi. Koruyucu olan, o Tanrı’dır; yukarıdaki gökyüzünde veya aşağıdaki yeryüzünde ondan başka hiç kimse yoktur. Bu nedenle, Koruyucunuz olan Tanrınızı, tüm kalbinizle, ve tüm ruhunuzla, ve tüm kudretinizle sevmelisiniz. Yeryüzü, suların denizleri kapladığı gibi Koruyucuya ait engin bilgi ile kaplanmalıdır. Gökler Tanrı’nın ihtişamını haykırmakta, gök kubbe zanaatını göstermektedir. Takip eden her gündüz bir şeyler anlatmaktadır; takip eden her gece bilgiyi göstermektedir. Onların sözlerinin duyulmadığı hiçbir söz veya dil bulunmaktadır. Koruyucu’nun yaptığı muhteşem olup, bilgelik içinde o her şeyi var kılmıştır; Koruyucu’nun büyüklüğünün ucu bucağı yoktur. O yıldızların sayısını bilir; onları isimleriyle çağırır[1].
131:2.3 “Koruyucu’nun gücü büyük olup, anlayışı sonsuzdur. Şöyle söyler Koruyucu: ‘Gökler yeryüzünden ne kadar yüksekse, benim yöntemlerim sizinkilerden o kadar yüksek, düşüncelerim düşüncelerinizden o kadar yukarıdadır.’ Tanrı derin ve gizli şeyleri açığa çıkarır, çünkü ışık onun içinde ikamet eder. Tanrı bağışlayıcı ve şükran sahibidir; o hoşgörülü olup, iyilik ve gerçeklikle doludur. Koruyucu iyi ve dosdoğrudur; ağırbaşlı olanı, kendi kararıyla yönlendirecektir. Koruyucu’nun iyi olduğunu deneyin ve görün! Tanrı’ya inanan insan kutsanmış olandır. Tanrı bizlerin limanı, zorda olanların tam da yanı başında bir yardım olarak, bizlerin gücüdür[2].
131:2.4 “Tanrı’nın bağışlaması sonsuzluktan gelip sonsuzluğa giden bir biçimde, kendisinden ve onun çocuklarımızın dahi çocuklarına olan doğruluğundan korkan olanlar üzerinedir. Koruyucu, şükran ve tamamiyle merhamet sahibidir. Koruyucu herkese karşı iyi olup, onun duygusal bağışlamaları kendi yaratımının tümü üzerinedir; o kalbi kırılmışı iyileştirir, yaralarını sarar. Tanrı’nın ruhaniyetinden nereye gidebilirim? Kutsal mevcudiyetten nereye kaçabilirim? Ebediyette ikamet eden, ismi Kutsal olan Yüksek ve Yüce Unsur şöyle söyler: ‘Ben yüksek ve kutsal bir yerde ikamet etmekteyim; aynı zamanda, alçakgönüllü bir kalbe ve ağırbaşlı bir ruhaniyete ait olanla beraberim.’ Hiç kimse Tanrımız’dan saklanamaz; zira o, göğü ve yeri kaplamaktadır. Bırakınız gökler şen olsun, ve yeryüzü neşeye boğulsun[3]. Bırakınız tüm milletler şöyle söylesin: Koruyucu egemendir! Tanrı’ya teşekkürlerinizi sunun; zira onun bağışlayışı sonsuza kadar sürmektedir.
131:2.5 “Gökler Tanrı’nın doğruluğunu haykırmakta olup, insanların tümü onun ihtişamını görmüştür. Bizleri var kılan Tanrı’dır, kendimiz değil; biz, sahip olduğu otlağın koyunu olarak, onun insanlarıyız. Onun bağışlayışı sonsuza kadar varlığını sürdürür nitelikte olup, gerçekliği her nesilde bütünlüğünü korur. Tanrımız, milletlerin üstünde hükmedendir. Bırakınız yeryüzü onun ihtişamıyla dolup taşsın! Haydi ey insanlar, iyiliği için ve insanların çocuklarına olan muhteşem hediyeleri için Koruyucu’yu yüceltin.[4]
131:2.6 “Tanrı insanı kutsaldan biraz daha düşük yaratıp, onu derin sevgi ve bağışlama ile taçlandırdı. Koruyucu, doğrunun yolunu bilmektedir; ancak, Tanrı inancı olmayanın yolu kaybolmalıdır. Koruyucu’dan duyulan korku, bilgeliğin başlangıcıdır; Yüce Olan’a dair bilgi, anlamanın göstergesidir. Şöyle söyler Her Şeye Gücü Yeten Tanrı: ‘Önümde yürü ve kusursuz ol.’ Yıkımdan önce gururun, bir çöküşten önce kibirli bir ruhaniyetin gelmekte olduğunu unutma. Kendi ruhaniyetini yöneten kişi, bir şehri alandan daha kudretlidir. Kutsal Olan, Koruyucu Tanrı şöyle söylemektedir: ‘Ruhsal istirahatına geri döndüğünde kurtulmuş olacaksın; sessizlik ve kendine güven senin gücün olacak.’ Koruyucu’yu bekleyenlerin gücü yenilenecek; kartallar gibi kanatlara sahip olacaklar. Onlar koşacak ve yorgun düşmeyecekler; yürüyecek ve bitap düşmeyecekler. Koruyucu korkularınıza son verecek. Şöyle söyler Koruyucu: ‘Korkmayın, zira ben sizinleyim. Ümitsizliğe düşmeyin, zira ben sizin Tanrınızım. Ben sizi daha güçlü kılacağım; ben size yardım edeceğim; evet, ben sizi doğruluğumun sağ koluyla koruyacağım[5].’
131:2.7 “Tanrı bizlerin Yaratıcısı’dır; Koruyucu, bizlerin kurtarıcısıdır. Tanrı Kâinatsal yardımcıları yaratmış olup, onların hepsini korumaktadır. Onun doğruluğu dağlar kadar yüksek, yargısı yeraltı kadar derindir. O, güzelliklerinin nehirlerinden içmemize sebep olmaktadır; ve, ışığında bizler ışığı görürüz. Koruyucuya teşekkürleri sunmak ve En Yüksek Unsuru yücelten şarkılar söylemek iyi bir şeydir; sabahları derin sevgi dolu-iyiliği, akşamları kutsal bağlılığı göstermek. Tanrı’nın krallığı sonsuza kadar süren bir krallık olup, onun nüfuzu tüm nesiller boyunca varlığını korur. Koruyucu benim çobanımdır; başka hiçbir şeye ihtiyacım yoktur. O beni yeşil otlaklarda dinlendirir; durgun su kenarlarına götürür. O benim ruhumu tamir eder. O bana, doğruluğun yollarında yolumu gösterir. Evet, her ne kadar ölümün karanlık vadi boyunca yürüsem de, hiçbir kötülükten korkmayacağım; zira, Tanrı benimledir. Kesin olarak, iyilik ve bağışlama, yaşamımın her gününde beni takip edecektir; ve, ben, Koruyucu’nun evinde sonsuza kadar ikamet edeceğim[6].
131:2.8 “Yahveh, kurtuluşumun Tanrısı’dır; bu nedenle, ben, kutsal isime güvenimi koymaktayım. Ben, tüm kalbimle Koruyucu’ya güveneceğim; ben, kendi anlayışıma dayanmayacağım. İçinde bulunduğum her tutumda onu sayacağım; ve, o bana, yollarımı gösterecek. Koruyucu, doğruluğa sadıktır; o, kendisine hizmet edenlere sözünü tutar; adil olan, inancı uyarınca yaşamalıdır. İyi şeyler yapmıyorsanız, o günahın kapınızda beklediği içindir; insanlar sürmüş oldukları kötülüğü, ekmiş oldukları günahı biçer. Kötülüğü gerçekleştirenlerden dolayı içi içinizi yemesin. Kalplerinizde doğru yoldan ayrılmışlığı görürseniz, Koruyucu sizi duymaz; Tanrı’ya karşı günah işlerseniz, sizler kendi öz ruhunuza da karşı yanlış yapmış olursunuz. Tanrı; ister iyi isterse de kötü olsun, her bir sır dolu şey ile beraber insanın yaptığı her şeyi adalete kavuşturacaktır. Bir insan kalbinde ne düşünüyorsa, gerçekte o’dur[7].
131:2.9 “Koruyucu, onu dürüst bir biçimde ve gerçekten çağıran herkesin yanındadır. Yaşlı gözler bir gece sürebilir; ancak, neşe, sabaha gelmektedir. Şen bir kalp, bir ilaç gibi iyi şeyler yapmaktadır. Dosdoğru yürüyenlerden Tanrı hiçbir şeyi esirgemeyecektir. Tanrı’dan korkun ve onun emirlerine uyum; zira, bu, insanın bütüncül görevidir. Gökleri yaratmış ve yeryüzünü meydana getirmiş olan Koruyucu şöyle söyler: ‘Orada, benden başka hiçbir Tanrı yoktur; bir tek Tanrı ve bir tek koruyucu bulunmaktadır. Yeryüzünün tamamı, bana dönün ve kurtuluşa erin. Eğer beni amaç edinirseniz, tüm kalbinizle aradığınız vakit beni bulacaksınız.’ Ağırbaşlı dünyanın sahibi olacak olup, huzurun bolluğunda yaşamının keyfini sürecektir. Kim adaletsizlik ekerse, felaket biçer; rüzgâr ekenler, fırtına biçer[8].
131:2.10 “Gelin şimdi, hadi, beraber fikir yürütelim’ der Koruyucu, ‘Günahlarınız al al olsa da, onlar kar kadar beyaz olacaklar. Her ne kadar kopkoyu kırmızı olsalar da, yün gibi olacaklar.’ Ancak, doğru yoldan ayrılmışa hiçbir huzur yoktur; güzel olan şeyleri sizlerden esirgeyen sizin kendi günahlarınızdır. Tanrı, yüzümdeki gülümseme ve ruhumdaki neşedir. Ebedi Tanrı, benim gücümdür; o bizlerin ikamet ettiği yer olup, altında sonsuza kadar uzanan kollar bulunmaktadır. Koruyucu, kalbi kırılmış olanların yanındadır; o, bir çocuksu ruhaniyete sahip olan herkesi kurtarmaktadır. Doğru insanın sıkıntıları birçoktur; ancak, Koruyucu onu hepsinden kurtarır. Yolunu Koruyucu’nunkine bağla — güven ona, o seni güneşli günlere çıkaracaktır[9]. En Yüksek Unsur’un gizli mekânında ikamet eden kişi, Her Şeye Gücü Yeten’in gölgesinde yaşayacaktır.
131:2.11 “Komşunu kendin gibi sev; herhangi bir insana karşı bir kin bile besleme. Nefret ettiğin şeylerden hiçbirini, hiçbir insana yapma. Kardeşini sev, zira Koruyucu, ‘Ben çocuklarımı hiçbir sınır olmadan seveceğim’ demiştir. Adil olanın yolu, kusursuz gün gelene kadar gittikçe daha fazla yanan parıltılı bir ışık gibidir. Bilge olanlar gök kubbenin berraklığı gibi parıldayacak olup, birçoklarını doğruluğa yönlendirmiş olanlar yıldızlar gibi hiç sona ermeden, sonsuza kadar. Doğru yoldan ayrılmışın kötü yolunu geride bırakmasına, doğru olmayan kişinin isyankâr düşüncelerden vazgeçmesine yardım edin. Koruyucu şöyle söyler: ‘Onlara yardım edin bana geri dönsünler, ve ben onlara merhamet göstereceğim; ben, cömert bir biçimde onları affedeceğim[10].’
131:2.12 “Gökyüzü ve yeryüzünün yaratıcısı olan Tanrı şöyle söyler: ‘Benim kanunumu derinden sevenler büyük huzura sahiptirler. Benim emirlerim: Beni tüm kalbinizle derinden sevmelisiniz; benim karşımda hiçbir tanrıya sahip olmamalısınız; benim ismimi saygıyla anmalısınız; kutsal olarak muhafaza etmek için Şabat gününü hatırlayın; babanızı ve annenizi onurlandırın; öldürmemelisiniz; eşinizden başkasıyla ilişki yaşamamalısınız; çalmamalısınız; yalancı şahitlikte bulunmamalısınız; başkalarının sahip oldukları şeyleri kıskanmamalısınız[11].’
131:2.13 “Ve, Koruyucu’yu olası en yüksek düzeyde ve komşularını kendileri gibi derinden sevenler için, cennetin Tanrısı şöyle söyler: ‘Ben sizi, mezarın ellerinden kurtaracağım; ölümün kollarından özgürleştireceğim. Ben çocuklarınıza, adil olmanın yanı sıra bağışlayıcı olacağım. Yeryüzü üzerindeki yaratılmışlarım olan sizler hakkında, yaşayan Tanrı’nın evlatları olduğunuzu söylemedim mi? Ve, ben sizi, sonsuza kadar sürecek derin bir sevgi ile sevmedim mi? Ben, sizlerin benim gibi olmanız ve benimle beraber Cennet’de sonsuza kadar ikamet etmeniz için çağrıda bulunmadım mı?’”[12]
131:3.1 Ganid; Budizm’in, kişisel ve Kâinatsal bir İlahiyat’a sahip olmayan bir biçimde, Tanrı olmadan büyük ve güzel bir dine nasıl bu kadar yaklaşabilmiş olduğunu keşfetmede fazlasıyla şaşkınlık yaşamıştı. Buna rağmen, o; Buda dönemine kadar dahi Hindistan’da görevlerini sürdürmüş olan Melçizedek din-yayıcılarına ait öğretilerinin etkisini bir ölçüde yansıtmış bulunan belli başlı öncül inanışların bir kaydını bulmuştu. İsa ve Ganid, Buda edebiyatından şu ifadeleri derlemişlerdi:
131:3.2 “Saf bir kalpten, iyilik Sınırsız Olan’a doğru akmalı; varlığımın tümü, bu fani-ötesi neşeyle barışık olmalı. Ruhum tatminkârlıkla dolu olup, kalbim barışçıl güvenin derin mutluluğu ile dolup taşmaktadır. Ben hiçbir korkuya sahip değilim; ben endişeden tamamiyle uzağım. Güven içinde ikamet etmekteyim, ve düşmanlarım huzurumu bozamaz. Ben, sahip olduğum güvenin meyvelerinden memnunum. Ben, Ölümsüz Olan’a kolay yoldan nasıl ulaşacağımı buldum. Ben inancın, uzun yolculuğumda bana her zaman göz kulak olması için dua etmekteyim; ben, öteye duyulan inancın beni yüzüstü bırakmayacağını biliyorum. Ben; alçak gönüllülük, doğruluk, bilgelik, cesaret, bilgi ve kararlılık yaratan inancın kendisi bile olarak, Ölümsüz Olan’ın inancı ile dolup taşar hale geldiklerinde kardeşlerimin kalkınacağını bilmekteyim. Haydi, kederi geride bırakalım ve korkularımızı bir kenara atalım. İnanç ile, haydi gelin, gerçek doğruluğa ve içten insanlığa sımsıkı sarılalım. Haydi, adalet ve bağışlama üzerine derince düşünmeyi öğrenelim. İnanç, insanın gerçek servetidir; o, erdem ve ihtişamın bahşedilmişliğidir.
131:3.3 “Doğru olmamak, horgörülesidir; günah, kınanılasıdır. İster düşüncede olsun isterse de eylemlere geçirilmiş olsun, kötülük insanı bayağılaştırmaktadır. Toz nasıl rüzgârı izlerse, acı ve keder, kötülüğün yolunu öyle takip eder. Gölge nasıl maddi şeylerin bedenini izlerse, mutluluk ve iç huzur, temiz düşünceyi ve erdemli yaşamı öyle takip eder. Kötülük, yanlış yönlendirilmiş düşüncenin meyvesidir. Günah olmayan yerde günahı görmek kötülüktür; günah olan yerde hiçbir günahı görmemek. Kötülük, sahte inanışların yoludur. Şeyleri oldukları gibi görerek kötülükten kaçınanlar, böylelikle gerçeklikle bütünleşerek neşeye sahip olurlar. Günahtan tiksinti duyarak, acınıza bir son verin. Soylu Olan’a dönüp yukarı baktığınızda, günahtan bütün bir kalp ile ayrılın. Kötülük için hiçbir özürde bulunmayın; günah için hiçbir bahaneyi öne sürmeyin. Geçmiş günahlarınızı telafi etmek için çabada bulunarak, ona olacak gelecek eğilimlerinize karşı koymada kuvvet elde edersiniz. Bireyin kendisine getirdiği sınır, pişmanlıktan doğmaktadır. Soylu Olan’a itiraf edilmemiş hiçbir kusur bırakmayın.
131:3.4 “Güler yüzlülük ve memnuniyetlik, iyi yapılmış ve Ölümsüz Olan’ın ihtişamı için gerçekleştirilmiş eylemlerin ödülleridir. Hiçbir insan seni, sahip olduğun aklın özgürlüğünden mahrum bırakamaz. Dininin inancı kalbini özgürleştirdiğinde, akıl, bir dağ gibi, istikrara kavuştuğunda ve olduğu yerde güçlü durur hale geldiğinde, ruhun barışıklığı bir nehrin suları gibi huzur akacaktır. Kurtuluştan emin olanlar, sonsuza kadar; şehvetten, kıskançlıktan, nefretten ve servetin aldatıcılıklarından uzaktırlar. Her ne kadar inanç daha iyi yaşamın enerjisi ise de, yine de, kendi kurtuluşunuzun gerekliliklerini kararlılıkla yerine getirmek zorundasınız. Nihai kurtuluşunuzu teminat altına almak istiyorsanız, o zaman, tüm doğruluğu içtenlikle yerine getirmeyi arzuladığınızdan emin olun. İçten doğup gelen kalbin hissettiği kendinden eminliğini emek vererek elde edin, ve böylece, ebedi kurtuluşun derin mutluluğunu memnuniyetle deneyimleyen konuma erin.
131:3.5 “Üşengeçlikte, tembellikte, düşkünlükte, hareketsizlikte, utanmazlıkta ve bencillikte ısrar eden hiçbir dindar, ölümsüz bilgeliğin aydınlanmasına erişmeyi hayal dahi edemez. Ancak, her kim düşünceli, sağgörülü, irdeleyici, istekli ve içten olursa — dünya üzerinde hâlihazırda yaşarken bile — huzurun olası en yüksek düzeydeki aydınlanmasına ve kutsal bilgeliğin özgürlüğüne erişebilir. Unutmayın, her eylem kendisine ait karşılığı alacaktır. Kötülük kederle sonuçlanmakta olup, günah acıyla son bulur. Neşe ve mutluluk, iyi bir yaşamın neticesidir. Kötülük yapan kişi bile, kötü eylemlerinin tamamiyle sonuçlanma vaktinden önce bir müsamaha dönemini keyifle deneyimler; ancak, kaçınılmaz olarak orada, işlenen kötülüğün bütüncül hasadı gelmek zorundadır. Kalbinden şöyle geçirerek, hiçbir kişinin günahı hafife alır biçimde düşünmesine izin vermeyin: ‘Suçun cezası bana gelmesin.’ Ne gerçekleştirirseniz, aynısı, bilgeliğin yargısı içinde, size yapılacaktır. Akranlarınıza gerçekleştirilmiş olan haksızlık size geri dönecektir. Yaratılmış, eylemlerinin nihai sonundan kaçamaz.
131:3.6 “Düşüncesiz kişi kalbinde söyle söyledi: ‘Kötülük beni avucunun içine alamaz’; ancak, güvenceye, ruh reddedilmeyi arzuladığında ve akıl bilgeliği aradığında sahip olunur. Bilge kişi; düşmanları arasında dostane, kargaşa çıkaran karşısında huzurlu, ve açgözlü karşısında cömerttir. Kişinin kendini beğenmişliği, sağlıklı bir tarladaki ayrık otları gibidir. Bencillik, büyük üzüntüyle sonuçlanır; hiç durmadan gerçekleştirilen önemseme yaşamı sonlandırır. Denetim altına alınmış akıl mutluluğa kavuşturur. Kendi benliğinin üstesinden gelen ve onu denetim altına alan, savaşçıların en büyüğüdür. Her şeyde gözetildiği haliyle sınırlılık iyidir. Erdemi başının tacı yapan ve görevini sadakat ile yerine getiren kişi, yalnızca bu nitelikler neticesinde bile, üstün bir kişidir. Kızgınlığın ve kinin sizler üzerinde üstünlük kurmasına izin vermeyin. Hiç kimse hakkında acımasız sözcüklerde bulunmayın. Tatminkârlık, en büyük servettir. Bilgece verilen, hiç elden çıkmamıştır. Kendinize yapılmasını istemeyeceğiniz şeyleri diğerlerine yapmayınız. Kötülük karşısında iyilikle cevap veriniz; kötülüğün üstesinden iyilikle geliniz.
131:3.7 “Doğru bir ruh, tüm dünyaya olan egemenlikten daha çok arzu edilmesi gereken şeydir. Ölümsüzlük, içtenliğin hedefidir; ölüm, düşüncesiz yaşamın sonudur. En içten olanlar ölmemektedir; düşüncesiz olanlar, çoktan ölüdürler. Ölümün olmadığı düzeye dair kavrayışa sahip olanlar kutsanmış olanlardır. Yaşamakta olana işkence edenler, ancak zerre kadar ölümden sonra mutluluğu bulabilir. Fedakâr olan, sınırsız bağımsızlığın derin yoğun mutluluğunu keyifle deneyimlediği ve soylu cömertlikle büyümeye devam ettiği cennete gider. Doğruluk içinde düşünen, soyluca konuşan ve fedakârca eylemde bulunan her fani, yalnızca burada, bu kısa yaşam boyunca erdemi keyifle deneyimlemeyecek, aynı zamanda, bedenin ayrışımından sonra da, cennetin güzelliklerini keyifle deneyimlemeye devam edecektir.”
131:4.1 Melçizedek din-yayıcıları, her nereye seyahat ettilerse tek Tanrı’ya dair öğretileri kendileriyle beraber taşımıştı. Bu tek-tanrı inanç savının büyük bir kısmı, diğer ve önceki kavramsallaşmalar ile birlikte, Hinduizm’in ilerideki öğretileri içinde vücutlaşmış hale geldi. İsa ve Ganid, şu alıntı metinlerini çıkarmışlardı:
131:4.2 “O, büyük Tanrı’dır; her bakımdan olası en yüksek düzeydedir. O, her şeyi içine olan Koruyucu’dur. O, Kâinatların tümünün yaratanı ve denetleyenidir. Tanrı, tek Tanrı’dır; o tek başına olup, yanında hiç kimse bulunmamaktadır; o, bir tektir. Ve, bu tek Tanrı, bizlerin Mevcut Kılıcısı ve ruhun en nihai sonudur. Yüce Olan, tarif edilebilenin ötesinde göz alıcıdır; o, Işıkların Işığı’dır. Her kalp ve her dünya, bu kutsal ışık tarafından aydınlanır. Tanrı — yaratılmışlarının yanı başında bulunduğu bir biçimde — bizlerin koruyucusudur; ve, onu bilmeyi öğrenenler ölümsüz hale gelir. Tanrı, enerjinin muazzam büyüklükteki kaynağıdır; o, Büyük Ruh’dur. O, her şey üzerinde Kâinatsal koruyuculuğu gerçekleştirmektedir. Bu tek Tanrı sevgi dolu, ihtişam sahibi ve hayran olunasıdır. Tanrımız güç bakımından en yüce olup, en yüce konumda ikamet etmektedir. Bu gerçek Kişi, ebedi ve kutsaldır; o, cennetin başat Koruyucusu’dur. Sen, varlıkların kaynağı, yaratımın Koruyucusu ve evrenin yöneticisi olan En Yüce Kişi; yaratılmışların olarak bizlere, aracılığıyla her yerde mevcut olabildiğin gücü açığa çıkar. Tanrı, güneşi ve yıldızları yarattı; o berrak, saf ve varlığını kendinden alandır. Onun ebedi bilgisi kutsal bir biçimde bilgedir. Ebedi Olan’a, kötülük işlememiştir. Her ne kadar Kâinat Tanrı’dan türemiş olsa da, o Kâinatı olması gerektiği gibi yönetmektedir. O, yaratımın nedenidir; ve, böylece, her şey onun içinde oluşmuştur.
131:4.3 “Tanrı, ihtiyaç duyulduğuna her iyi insanın güvenli sığınağıdır; Ölümsüz Olan, tüm insanlıkla ilgilenmekte ve onu gözetmektedir. Tanrı’nın kurtarışı güçlü olup, iyiliği şükran sahibidir. O, kutsanmış bir savunucu olarak sevgi dolu bir koruyucudur. Şöyle söyler Koruyucu: ‘Ben, onların sahip oldukları ruhlarda bir bilgelik lambası olarak ikamet etmekteyim. Ben, göz alıcı olanın berraklığı ve iyi olanın iyilik özüyüm. İki veya üç kişinin bir araya geldiği yerde, ben de orada bulunmaktayım.’ Yaratılmış, Yaratan’ın mevcudiyetinden kaçamaz. Koruyucu, her faninin sahip olduğu gözlerin sonu gelmez kırpışlarını bile saymaktadır; ve, bizler, bu kutsal Varlık’a ayrılmaz dostumuz olarak ibadet ederiz. O; her yere nüfuz eden, eli bol, her yerde mevcut bulunan ve sonsuz bir biçimde iyi olandır. Koruyucu, bizlerin yöneticisi, sığınağı ve yüce denetleyicisidir; ve, onun en başından beri var olan ruhaniyeti fani ruhun içinde ikamet etmektedir. Ahlaki olmayanın ve erdemli olanın Ebedi Şahit’i, insanın kalbinde ikamet eder. Haydi, hayran olunası ve kutsal Canlandırıcı üzerinde uzun uzun düşünelim; ruhaniyetinin düşüncelerimizi bütünüyle yönlendirmesine izin verelim. Bu gerçek olmayan dünyadan bizi gerçek olana götür! Karanlıktan bizi ışığa götür! Ölümden bizi ölümsüzlüğe yönlendir!
131:4.4 “Her türlü nefretten temizlenmiş olan kalplerimizle, haydi, Ebedi Olan’a ibadet edelim. Tanrımız, duanın Koruyucusu’dur; o, çocuklarının haykırışını duymaktadır. Her insanın iradesini Kararından Dönmeyen’e vermesine izin verin. Haydi, duanın Koruyucusu’nun yüce gönüllülüğünden mest olalım. Duanı seni en içten bilen arkadaşın yap, ve ruhunun yardımcısı olana ibadet et. ‘Eğer bana sadece sevgi içinde bile ibadet edecek olursanız’ der Ebedi Olan, ‘sizlere bana erişmeniz için bilgeliği vereceğim; zira, bana olan ibadet, tüm yaratılmış için ortak erdemdir.’ Tanrı karanlıkta kalmışın aydınlatıcısı, ve güçsüz düşmüşlerin gücüdür. Tanrı bizlerin güçlü arkadaşı olduğu için, artık hiçbir korkuya sahip değiliz. Bizler, hiçbir zaman alt edilmemiş olan Fatih’in ismini yüceltmekteyiz. Bizler ona ibadet etmekteyiz, çünkü o insanın sadık ve ebedi yardımcısıdır. Tanrı, bizlerin mutlak önderi ve hata yapmaz rehberidir. O, sonsuz enerjiyi ve sınırsız bilgeliği elinde bulundurarak yer ve göğün büyük ebeveynidir. Onun ihtişamı ulvi olup, güzelliği kutsaldır. O, Kâinatın yüce sığınağı ve sonsuza kadar varlığını sürdürecek olan kanunun değişmez koruyucusudur. Tanrımız, yaşamın Koruyucusu ve tüm insanların Huzur Vericisi’dir; o, insanlığın derinden seveni ve sıkıntıya düşmüşlerin yardımcısıdır. O yaşamlarımızı veren olup, insan sürülerinin İyi Çobanı’dır. Tanrı bizlerin babası, kardeşi ve arkadaşıdır. Ve, bizler, varlığımızın en derinimizde bu Tanrı’yı bilmeyi arzulamaktayız.
131:4.5 “Bizler, kalplerimizin duyduğu arzu ile inancı başarıyla elde etmeyi öğrenmiş bulunmaktayız. Bizler, duygularımız üzerine getirdiğimiz kısıtlama ile bilgiye ulaşmış haldeyiz; ve, bilgelik vasıtasıyla bizler, En Yüce Olan’da huzuru deneyimlemiş haldeyiz. İnanca bütüncül olarak sahip olan kişi, iç benliği Tanrı’da kararlı olduğunda gerçek anlamda ibadet etmektedir. Tanrımız, bir palto olarak gökleri giymektedir; o aynı zamanda, diğer altı genişçe uzanan evrende ikamet etmektedir. O, her şey üzerinde ve her şey bakımından en yüce olandır. Bizler, akranlarımıza karşı gerçekleştirdiğimiz tüm hak ihlallerimiz için Koruyucu’dan bağışlama arzulamaktayız; ve, bizler arkadaşımızı, tarafımıza gerçekleştirmiş olduğu yanlıştan özgür bırakacağız. Ruhaniyetimiz kötülüğün tümünden tiksinmektedir; bu nedenle, ey Koruyucu, günahın tüm lekesinden bizleri arındır. Biz Tanrı’ya, bizleri derinden seven biri olarak — bir huzur verici, bir koruyucu ve bir kurtarıcı halinde dua etmekteyiz.
131:4.6 “Kâinat Bekçisi’nin ruhaniyeti, basit yaratılmışın ruhuna girmektedir. Tek Tanrı’ya ibadet eden kişi bilgedir. Kusursuzluğun peşine düşmüş olan kişi, gerçekten de, Koruyucu En Yüce’yi bilir olmalıdır. En Yüce Olan’ın neşe içindeki güvencesini bilen kişi hiçbir zaman korku duymamaktadır, zira En Yüce Olan kendisine hizmet edenlere ‘Korkma, çünkü ben yanındayım’ der. Yazgının Tanrı’sı, Yaratıcımız’dır. Tanrı, gerçekliktir. Ve, yaratılmışları kendisini, tamamiyle gerçekliği bilen hale gelen bir biçimde — Tanrı arzusu ile anlamalıdır. Gerçeklik ebedidir; o, Kâinatı idame ettirmektedir. Bizlerin en yüce arzusu, En Yüce Olan ile birliktelik olmalıdır. Büyük Denetleyici, her şeyin var kılıcısıdır — her şey ondan evirilmektedir. Ve, görevin tamamı şudur: Herhangi bir insanın diğerine, kendisi için kınanacak nitelikte olan bir şeyi yapmasına izin vermeyin; hiçbir kötü niyeti onaylamayın, size cebir kullanana aynısını göstermeyin, kızgınlığı bağışlama ile alt edin, ve nefreti iyilik ile ezin. Ve, bizler bunların hepsini gerçekleştirmeliyiz çünkü Tanrı, dünyevi cürümlerin hepsini bozan iyi bir arkadaş ve şükran sahibi bir babadır.
131:4.7 “Tanrı Babamız, yeryüzü annemiz, ve Kâinat doğum yerimizdir. Tanrı olmadan, ruh bir esirdir; Tanrı’yı tanımak ruhu özgür bırakmaktadır. Onunla birlik olan bir biçimde Tanrı üzerinde düşünerek, kötülüğün yanıltıcılıklarından özgürleşme ve tüm maddi zincirlerden nihai kurtuluş gelmektedir. İnsanın mekânı bir parça deri gibi katladığı zaman, kötülüğün sonu gelecektir çünkü insan bu aşamada Tanrı’yı bulmuş konumdadır. Ey Tanrı; şehvet, kin ve açgözlülük olarak — cehennemin üç katmanlı yıkımından bizleri kurtar! Ey ruh, ölümsüzlüğün ruhaniyet mücadelesi için kendini hazırla! Fani yaşamın sonu geldiğinde, daha yetkin ve daha güzel bir bütünlük için bu bedenden vazgeçmede ve korkunun, kederin, açlığın, susuzluğun ve ölümün bulunmadığı Yüce ve Ölümsüz Olan’ın âlemlerinde uyanmada tereddüt etme. Tanrı’yı bilmek, ölüm ile olan bağları koparmaktadır. Tanrı-bilen ruh evrende, sütün yüzeyinde ortaya çıkan kaymak gibi yükselmektedir. Bizler, sürekli yaratılmışların kalbinde oturmakta olan Büyük Ruh olarak, her daim çalışan Tanrı’ya ibadet etmekteyiz. Ve, insan kalbinde taht kurmuş olan Tanrı’yı bilenler, ölümsüz olarak — onun gibi olma nihai sonuna sahiptir. Kötülük bu dünyada geride bırakılmalıdır; ancak, erdem ruhu cennete kadar takip etmektedir.
131:4.8 “Şunu söyleyen kişi yalnızca doğru yoldan ayrılmış kişidir: “Kâinat ne gerçekliğe ne de yöneticiye sahiptir; o yalnızca, bizim şehvetle arzuladığımız şeyler için tasarlanmıştır. Bu tür ruhlar, uslarının küçüklüğü tarafından aldanmaktadırlar. Onlar böylelikle, kendilerini şehvetlerinin tatminine terk etmekte, ruhlarını erdemin sevinçlerinden ve doğruluğun zevklerinden mahrum bırakmaktadır. Günahtan olan kurtuluşu deneyimlemekten daha ne büyük olabilir ki? En Yüce’yi görmüş olan ölümsüzdür. Beden içinde bulunan insanın arkadaşları ölümden varlığını kurtaramaz; yalnızca erdem, insanın Cennet’in mesut ve güneşin aydınlattığı tarlalara olan sürekli ilerleyişinde onun yanı başında yürümektedir.”
131:5.1 Zerdüşt’ün kendisi, doğrudan bir biçimde, öncül Melçizedek din-yayıcılardan gelen soylar ile iletişim halindeydi; ve, tek Tanrı’dan oluşan onların inanış savları, Fars’da kurmuş olduğu din içinde ana bir öğreti haline gelmişti. Musevilik dışında, bu günün hiçbir dini, bahse konu bu Salem öğretilerinden daha fazlasını taşımamıştı. Bu dinin kayıtlarından, Ganid, şu metin alıntılarında bulunmuştu:
131:5.2 “Her şey; tüm bilgeliğe sahip, iyi, doğru, kutsal, muhteşem ve ihtişamlı olarak — Tek Tanrı’dan gelmekte olup, ona aittir. Bu, bizim Tanrımız, tüm aydınlığın kaynağıdır. O; tüm iyi niyetlerin Tanrısı olarak Yaratan olup, Kâinat adaletinin koruyucusudur. Yaşamı bilgece bir biçimde idame ettirmek, gerçekliğin ruhaniyeti ile uyumlu olarak hareket etmektir. Tanrı her şeyi görmekte olup, hem doğruluktan ayrılmış olanın kötü eylemlerine hem de doğru olanın iyi işlerine faaliyetlerine bakmaktadır; Tanrımız her şeyi, parıldayan bir gözle gözlemlemektedir. Onun eli, iyileştirme dokunuşudur. Koruyucu, her şeye gücü yeten yardımcıdır. Tanrı yardım eden elini, hem doğruya hem de ondan ayrılmışa uzatır. Tanrı dünyayı oluşturmuş olup, hem iyi hem de kötünün karşılıklarını belirlemiştir. Her şeyi bilen Tanrı, temiz kalplilikle düşünen ve doğru bir biçimde hareket eden dindar ruhlara ölümsüzlük sözü vermiştir. En yüce bir biçimde arzu ettikçe, siz arzu ettiğiniz şey olursunuz. Güneşin ışığı, Kâinatta Tanrı’yı kavrayabilenler için bilgeliktir.
131:5.3 “Bilge Olan’ın keyfini arayarak Tanrı’yı yüceltin. Onun açığa çıkarılmış dini tarafından emredilen doğrultularda neşeyle yürüyerek ışığın Tanrısı’na ibadet edin. Orada yalnızca, Işıkların Koruyucusu olarak tek bir En Yüce Tanrı bulunmaktadır. Bizler; suları, bitkileri, hayvanları, yeryüzünü ve gökleri yaratmış olana ibadet etmekteyiz. Bizler, ebedi ışık ile bahşedilmiş cömert Ölümsüz olarak en güzel olana ibadet etmekteyiz. Tanrı bizlerden en uzakta olandır; ama aynı zamanda, o, ruhlarımızda ikamet edişi bakımından bizleri en yakın olandır. Tanrımız, ilahi ve en kutsalı olan Cennetin Ruhaniyeti’dir; ve yine de, o insanlara, tüm yaratılmışlar içindeki en arkadaşçıl olanından daha arkadaşçıldır. Tanrı, onun bilgisini elde etme olarak bu, tüm uğraşların en büyüğünde bizlere en yardımcı olandır. Tanrı, en fazla hayran duyulası ve doğru olan arkadaştır; o bizlerin bilgeliği, yaşamı, ve ruh ve beden gücüdür. İyi olan düşüncemiz vasıtasıyla bilge Yaratan bizleri; iradesini gerçekleştirmemize yetkin hale getirecek, böylece kutsal bir biçimde kusursuz olan her şeyin gerçekleşimine erişmemizi sağlayacaktır.
131:5.4 “Koruyucu, bizlere, ruhaniyetin bir sonraki yaşamı için hazırlanırken beden içindeki bu yaşamı nasıl yaşayacağımızı öğret. Konuş bizlere, Koruyucu, biz senin arzu ettiğin şeyleri gerçekleştireceğiz. İyi yolları öğret bizlere, ve biz doğru yoldan gideceğiz. Senine olan birlikteliğe erişebilmemize izin ver. Bizler, doğruluk ile birlikteliğe götüren dinin doğru olduğunu bilmekteyiz. Tanrı; bizlerin bilge doğası, en iyi düşüncesi ve doğru olan eylemidir. Dileriz Tanrı, kutsal ruhaniyet ile olan bütünlüğü ve kendisi içindeki ölümsüzlüğü bizlere layık görür.
131:5.5 “Bilge Olan’ın bu dini, inanmakta olanı her kötü düşünceden ve günahkâr eylemden temizler. Düşüncede, sözde veya eylemde — ister bilinç dâhilinde isterse istemeden olsun — doğru olana karşı gelmişsem, cennetin Tanrısı önünde pişmanlık içinde eğilmekteyim; ve, ben, merhamet için dualarımı ve bağışlama için yüceltmelerimi sunmaktayım. Ben bilmekteyim ki, itirafta bulunduğum zaman, kötü olan şeyi tekrar yapmamayı amaç edindiğimde, bu günah ruhumdan temizlenecektir. Bilmekteyim ki, bağışlama günahın bağlarını koparmaktadır. Kötülük yapan cezasını bulacaktır, ancak gerçekliği takip edenler ebedi bir kurtuluşun derin mutluluğunu memnuniyetle yaşayacaktırlar. Şükranla bizleri sarmala ve kurtarıcı gücünü ruhlarımızın yararına kullan. Bizler merhamet istemekteyiz çünkü kusursuzluğa erişmeyi amaçlıyoruz; bizler, Tanrı gibi olacağız.”
131:6.1 Hindistan’da — Melçizedek öğretisinin kurtuluşu olarak — tek Tanrı’nın inanış savını muhafaza etmiş dini inanç sahiplerinin üçüncü topluluğu, bu dönemlerde Suduanistler olarak bilinmekteydi. Daha sonra bu inananlar, Jainizm’in takipçileri olarak bilinir hale gelmişlerdir. Onlar şunun öğretilerinde bulunmuşlardı:
131:6.2 “Cennetin Koruyucusu en yücedir. Günah işlemiş olanlar gökte yükselmeyeceklerdir; ancak, doğruluğun yollarında yürümekte olanlar, cennette bir yer bulacaklardır. Bizlere, gerçekliği bildiğimiz takdirde, buradan sonraki yaşamın güvencesi verilmiştir. İnsanın ruhu gökteki en yüksek yere yükselebilir, burada gerçek ruhsal doğasını geliştirebilir, kusursuzluğa erişebilir. Cennetin yerleşkesi, insanı günahın esaretinden kurtarmakta ve ona nihai güzellikleri takdim etmektedir; doğru olan insan hâlihazırda, günahın ve onunla ilişkili tüm olumsuz şeylerin sonlanmış olduğu bir konumu deneyimlemiş bulunmaktadır. Benlik, insanın alt edilemez düşmanıdır; ve, benlik, insanın şu en büyük dört tutkusu tarafından dışa vurulmaktadır: sinir, gurur, aldatma ve açgözlülük. İnsanın en büyük zaferi, kendisi üzerinde gerçekleştirdiği fetihtir. İnsan bağışlama için Tanrı’ya yöneldiğinde ve ağırbaşlılıkla bu türden bir özgürlüğü keyifle deneyimlediğinde, o bunun aracılığıyla korkudan kurtarılır. İnsan yaşam boyunca, kendisine davranılmasını istediği bir biçimde akran yaratılmışlarına davranarak ilerlemelidir.”
131:7.1 Tam da yakın bir zaman içinde, bu Uzak-Doğu dininin el yazmaları ilk kez İskenderiye kütüphanesine alınmıştı. Bu, Ganid’in daha öncesinde hiçbir şekilde duymamış olduğu bir dünya diniydi. Bu inanç da, şu özet metinlerde sergilendiği gibi, öncül Melçizedek öğretilerinin varlığını sürdürmekte olan kalıntılarını taşımıştı:
131:7.2 “Koruyucu şöyle söyler: ’Sizler, hepiniz, benim kutsal gücümün alıcılarısınız; insanların tümü, benim bağışlama hizmetimi memnuniyetle deneyimlemektedir. Ben, her bir ülkede gerçekleşen doğru olan insanlarını çoğalımının tamamından büyük keyif duyarım. Hem doğanın güzelliklerinde hem de insanların erdemlerinde, Cennetin Prensi, kendisini açığa çıkarmayı ve doğru olan doğasını göstermeyi arzular. Eskinin insanları ismimi bilmediği için, ben kendimi; görünülebilir bir mevcudiyet içinde dünyaya doğmuş olarak dışa vurmuş olup, insanın ismimi unutmaması için bu türden alçalmaya bile katlandım. Ben, göğün ve yerin yaratanıyım; güneş ve aya ek olarak yıldızların tümü benim irademe itaat eder. Ben, karadaki ve dört denizdeki tüm yaratılmışların yöneticisiyim. Her ne kadar ben muhteşem ve en yüce olsam da, hala, en fakir insanın duasına kulak veririm. Eğer her yaratılmış bana ibadet edecek olursa, onun ettiği duayı duyar, kalbinin arzusunu kendisine veririm.’
131:7.3 “‘Ne zaman insan endişeye kendini bıraksa, kalbinin ruhaniyetinin gösterdiği rehberlikten bir adım geri atar.’ Gurur, Tanrı’nın açık bir biçimde görünüşünü kapatmaktadır. Eğer cennetsel yardımı alacak olursanız, gururunuzu bir tarafa bırakınız; gururun her bir zerresi, sanki kocaman bir bulut gibi, hayat kurtaran ışığı engellemektedir. Eğer içte haklı olmazsanız, dışta dua etmeniz nafiledir. ‘Eğer dualarınızı duyarsam, yalan ve ikiyüzlülükten tamamen uzak olarak, temiz bir kalp ve onunla beraber gerçekliği bir ayna gibi yansıtan bir ruh ile huzuruma çıktığınız içindir. Eğer ölümsüzlüğü elde edecek olursanız, dünyayı ardınızda bırakın ve bana gelin.’”
131:8.1 Melçizedek’in ileticileri, Çin’in derinlerine kadar girmişti; ve, tek Tanrı’ya dair inanç savı, birkaç Çin dininin öncül öğretilerinin bir parçası haline gelmişti; en uzun süreli olarak varlığını korumuş ve tek-tanrısal gerçekliğin en fazlasının taşımış olan Taoizm’di; ve Ganid, onun kurucusunun sahip olduğu öğretilerden şunları derlemişti:
131:8.2 “Ne kadar katışıksız ve ne kadar da barış içerisindedir Yüce Olan; ve aynı zamanda ne kadar güçlü ve kudretli, ne kadar derin ve kavranılamazdır O! Cennetin bu Tanrısı, her şeyin onur duyulan atasıdır. Eğer Ebedi Olan’ı biliyorsanız, siz aydınlanmış ve bilgesinizdir. Eğer siz Ebedi Olan’ı bilmiyorsanız, o zaman, bilgisizlik kendini kötülük olarak dışa vurmakta, ve böylece günahın tutkuları doğmaktadır. Bu muhteşem Varlık, gökler ve yeryüzü olmadan önce vardı. O, gerçekten ruhsaldır; o tek başına mevcudiyetine sahip olup, değişmemektedir. O gerçekten de, dünyanın doğuranıdır; ve, tüm yaratım onun etrafında dönmektedir. Bu Muhteşem Olan kendisini insanlara aktarmakta, ve böylelikle, onları gelişmeye ve kurtuluşa ermeye yetkin kılmaktadır. Biri çok az bir bilgiden fazlasına bile sahip olmasa bile, hala, En Yüce Olan’ın yollarında yürüyebilir; o, cennetin iradesine tabi olabilir.
131:8.3 “Gerçekliğin tüm iyi işleri, En Yüce Olan’dan gelmektedir. Her şey yaşam için, Büyük Kaynak’a bağlıdır. Muhteşem En Yüce, bahşettikleri için hiçbir karşılık beklememektedir. O güç bakımından en yüce olandır, ama yine de, görüşümüzden gizli kalmaya devam etmektedir. O, yaratılmışlarını kusursuzlaştırırken, aralıksız bir biçimde kendi niteliklerini başkalaştırmaktadır. Cennetsel Neden, tasarımlarında yavaş ve sabırlı, ancak kazanımlarından emindir. En Yüce Olan, Kâinatın tamamını sarmalamakta ve her şeyi idame ettirmektedir. Onun dolup taşan etkisi ve her şeyi kendisine çeken gücü ne kadar da büyük ve kudretlidir! Gerçek iyilik, her şeyi kutsaması ve hiçbir şeye zarar vermemesi bakımından su gibidir. Ve, su gibi, gerçek iyilik; en alt düzeylerin, hatta diğerlerinin kaçındığı düzeylerin bile, ve En Yüce Olan’ın tutumunu temsil ettiği için, peşine düşmektedir. En Yüce Olan; her şeyi yaratmakta, doğa içerisinde onları beslemekte ve ruhaniyet içinde onları kusursuzlaştırmaktadır. Ve, Yüce’nin, zorlamadan yaratılmışı nasıl desteklediği, koruduğu ve kusursuzlaştırdığı bir gizdir. O, rehberlik etmekte ve yönlendirmektedir, ama bunu kendi üstünlüğünü öne çıkararak gerçekleştirmemektedir. O ilerlemeyi sağlayan bir biçimde hizmet etmektedir, ama bunu bütüncül teslimiyet altına alarak yapmamaktadır.
131:8.4 “Bilge kişi, kalbini evrenselleştirir. Azcık bir bilgi tehlikeye açık bir şeydir. Gelecekten büyük olmayı arzulayanlar, kendilerini alçak gönüllü kılmayı öğrenmek zorundadırlar. Yaratırken En Yüce Olan, dünyanın annesi hale gelmişti. Bir kişinin annesini bilmesi, o kişinin evlatlığını tanıması anlamına gelmektedir. Kısımların tamamını bütünün bakış açısından değerlendiren kişi bilge bir insandır. Her insanı, sen onun yerindeymişçesine gibi düşün. Zarar vermiş olan yanlışı iyilik ile telafi et. Eğer insanları derinden seversen, onlar yanına doğru gelecektir — onları kazanmakta hiçbir zorluk yaşamayacaksın.
131:8.5 “Muhteşem En Yüce, her yeri kaplayandır; o sağda ve sol taraftadır; o, tüm yaratımı desteklemekte olup, tüm gerçek varlıklarda ikamet etmektedir. Siz En Yüce’yi bulamazsınız; ne de siz, onun bulunmadığı bir yere gidebilirsiniz. Eğer bir insan yapmakta olduğu şeylerin kötülüğünün farkına varırsa ve kalbinden gelerek günahlarından pişmanlık duyarsa, bunun sonucunda o bağışlama talep edebili; o, cezalandırmadan kaçabilir; o, felaketi derin mutluluğuna dönüştürebilir. En Yüce, tüm yaratım için güvenli sığınaktır; o, insanlığın koruyucusu ve kurtarıcısıdır. Eğer siz onu her gün arzularsanız, onu bulacaksınız. O günahları bağışlayabildiği için, gerçekten de, tüm insan için en kıymetli olandır. Tanrı’nın insanı, ne yaptığı için değil, kim olduğu için ödüllendirmekte olduğunu her zaman hatırlayın; böylelikle, sizler, karşılık düşüncesi beslemeden akranlarınıza el uzatmalısınız. Benliğe olan yararını düşünmeden iyi olan şeyleri yapın.
131:8.6 “Ebedi Olan’ın yasalarını bilenler bilgedirler. Kutsal kanundan olan bilgisizlik, acı ve yıkımdır. Tanrı’nın kanunlarını bilenler açık görüşlüdürler. Eğer Ebedi Olan’ı bilecek olursanız, her ne kadar bedeniniz yok olsa da, ruhunuz ruhaniyet hizmetinde kurtuluşa erişecektir. Sizler, önemsizliğini tanıdığınız zaman gerçekten bilgesinizdir. Ebedi Olan’ın ışığında durduğunuzda, En Yüce Olan’ın aydınlatışını memnuniyetle deneyimleyeceksiniz. Kişiliklerini En Yüce Olan’ın hizmetine adayanlar, Ebedi Olan’ın bu arayışında derin neşe içindedirler. İnsan öldüğünde, ruhaniyeti evine olan muhteşem yolculuğunda uzun süreli uçuşu için kanat çırpmaya başlamaktadır.”
131:9.1 Dünyanın büyük dinleri içinde en az Tanrı-tanıyanı olanı bile, Melçizedek din-yayıcılarının tek-tanrıcılığını ve onların kararlı varislerini kabul etmişti. Ganid’in Konfüsyüsçülük özeti şuydu:
131:9.2 “Büyük Cennet neyi gerçekleştirirse, o hatasızdır. Gerçeklik, gerçek ve kutsaldır. Her şey, Büyük Cennet’den kaynaklığını almaktadır; ve, Büyük Cennet hiçbir hata yapmamaktadır. Büyük Cennet, alt düzeyde bulunan yaratılmışları eğitmede ve onları geliştirmede yardımcı olması için birçok bağımlı görevli atamıştır. Büyük, çok büyüktür, yukarıdan insanları yönetmekte olan Tek Tanrı. Tanrı güç bakımından ihtişam sahibi, adalet bakımından hayretler içinde bırakıcıdır. Ancak, bu Büyük Tanrı, alt düzeydeki birçok insan topluluğu üzerine bile ahlaki bir duyuş aktarmıştır. Büyük Cennet’in cömertliği hiçbir zaman kesilmemektedir. İyilik, Büyük Cennet’in insanlara verdiği en seçkin hediyesidir. Büyük Cennet, insanın ruhuna kendi soyluluğunu bahşetmiştir; insanın erdemleri, Büyük Cennet’in soyluluğunun bu bahşedilmişliğinin meyveleridir. Büyük Cennet her şeyin farkında olup, yapmış olduğu her şeyde insanı takip etmektedir. Ve, bizler, Büyük Cennet’i Babamız ve Annemiz olarak adlandırdığımızda çok iyi bir şey yapmaktayız. Eğer bizler kutsal atalarımızın bu şekilde hizmetlileri olursak, artık güven içince Cennet’e dua edebiliriz. Her zaman ve her şeyde, haydi gelin, Cennet’in sahip olduğu ihtişam karşısında huşuyla duralım. Bizler, En Yüksek Unsur ve egemen Hükümdar olan ey Tanrı, yargının sende olduğunu ve bağışlamanın tümünün kutsal kalpten geldiğini kabul etmekteyiz.
131:9.3 “Tanrı, bizlerle birliktedir; bu nedenle bizler, kalplerimizde hiçbir korkuyu taşımamaktayız. Eğer içimde bir parça olsun erdem bulmaktaysa, bu, benimle birlikte var olan Cennet’in dışavurumudur. Ancak, benim içimde olan bu Cennet sıklıkla, inancımda güç şeyler talep etmektedir. Eğer Tanrı benimle birlikteyse, kalbimde hiçbir şüpheyi taşımamakta kararlıyım. İnanç, şeylerin gerçekliğine oldukça yakın olmalıdır; ve, ben, bu iyi inanış olmadan bir insanın nasıl yaşayabileceğini görememekteyim. İyi ve kötü şeyler sebepsiz insanların başına gelmemektedir. Cennet, sahip olduğu amaç doğrultusunda insanın ruhu ile ilişki içerisine girmektedir. Kendini yanlış olan şeyde bulduğun zaman, hatanı itiraf etmeden ve onu hızlı bir biçimde telafi etmeden çekinme.
131:9.4 “Bilge bir insan, gerçekliği aramakla meşguldür; yalnız ve yalnız yaşamın maddi olarak nasıl idame ettirileceği ile değil. Cennet’in kusursuzluğuna erişmek, insanın hedefidir. Üstün insan; benliğin içinde bulunduğu koşullara olan uyumlu hale gelişine kendisini bırakmakta olup, endişe ve korkudan uzaktır. Tanrı, sizlerle birliktedir; kalbinizde hiçbir şüpheye yer bırakmayın. Her iyi eylem, kendisine ait karşılığa sahiptir. Üstün insan Cennet’e karşı fısıldamaz; ne de o, insanlara karşı bir kin tutar. Tarafınıza yapılmasını sevmediğiniz şeyleri başkasına yapmayın. Merhamet, cezalarınızın tümün bir parçası olsun; her şey de, cezanın bir kutsanma olmasına çabalayın. Bu, Büyük Cennet’in yoludur. Tüm yaratılmışlar ölmek ve dünyaya geri dönmek zorunda iken, soylu insanın ruhaniyeti, yüksekte sergilenmek ve nihai berraklığın ihtişamlı ışığına çıkmak için ilerlemektedir.
131:10.1 Cennet Yaratıcısı hakkında dünya dinlerinin sahip oldukları bu öğretilerin derlemesini yerine getirmenin bu yorucu emeğinden sonra, Ganid kendisini; İsa’nın öğretiminin bir sonucu olarak Tanrı’da dair vardığı inanışın bir özeti olarak gördüğü metni oluşturma görevine koyuldu. Bu genç adam, bu tür inanışları “bizlerin dini” olarak adlandırma alışkanlığı içerisindeydi. Şu, onun tuttuğu kayıttı:
131:10.2 “Tanrımız olan Koruyucu tek Koruyucu’dur; ve, kendinizi derinden sevdiğiniz gibi onun tüm çocuklarını derinden sevmek için elinizden gelenin en iyisini yaparken, tüm aklınızla ve kalbinizle onu derinden sevmelisiniz. Bu tek Tanrı; içinde her şeyin mevcut hale geldiği, ruhaniyeti aracılığı ile, her içten insan ruhu içinde ikamet ettiği cennetsel Yaratıcımızdır. Ve, Tanrı’nın çocukları olan bizler, doğru bir Yaratan olarak ruhlarımızı ona nasıl bağlı kılmamız gerektiğini öğrenmeliyiz. Cennetsel Yaratıcı ile birlikte her şey mümkündür. Her nesneyi ve varlığı mevcut hale getirmiş olarak, o Yaratan olduğu için, bunun aksi düşünülemezdi. Her ne kadar bizler Tanrı’yı görmesek de, bizler onu bilebiliriz. Ve, cennet içindeki Yaratıcı’nın iradesini gün be gün yaşayarak, onu akran insanlarımıza açığa çıkarabiliriz[13].
131:10.3 “Tanrı’nın sahip olduğu karakterin kutsal zenginlikleri sonsuz bir biçimde derin ve ebedi bir biçimde bilge olmalıdır. Bizler Tanrı’yı, bilgiyle arayınca bulamayız; ancak, bizler onu, kişisel deneyimle kalplerimizde bilebiliriz. Her ne kadar onun adaleti kavranılamaz olsa da, onun bağışlamasına dünya üzerinde en alt düzey varlık tarafından sahip olunabilir. Yaratıcı Kâinatı doldururken, o aynı zamanda kalplerimiz içinde yaşar. İnsanın aklı, fani olarak insanidir; ancak, insanın ruhaniyeti, ölümsüz olarak kutsaldır. Tanrı yalnızca her şeye gücü yeten değildir, aynı zamanda her şeyin bilgiliğine sahip olandır. Eğer, kötülüğün eğilimine ait varlık olarak dünyasal ebeveynlerimiz çocuklarını nasıl derinden sevmeleri ve onlara iyi armağanlar vermeleri gerektiğini biliyorlarsa, cennetteki iyi Yaratıcımız, çocuklarını bilge bir biçimde nasıl derin sevmesi ve onlara yerinde kutsanmışlıklar bahşetmesi gerektiğini daha ne kadar da çok bilmek zorundadır[14].
131:10.4 “Şayet bir çocuk Yaratıcı’yı bulmaya dair bir arzuya sahip olursa ve gerçek bir biçimde onun gibi olmayı derinden isterse, Cennet içindeki Yaratıcı dünya üzerinde bir çocuğunun bile yok oluşundan muzdarip olmayacaktır. Yaratıcımız; doğrudan ayrı olanı bile derinden sevmekte, minnet olmayana her zaman iyi davranmaktadır. Eğer daha fazla sayıdaki insan varlığı Tanrı’nın iyiliğini azıcık dahi olsun bilse, sonuç olarak kesin bir biçimde, kötü yollarından pişmanlık duyup, tüm bilinen günahlarını terk ederler. İyi şeylerin tümü; kendisinde hiçbir değişkenlik bulunmayan, ne de değişimin gölgesi mevcut olan, ışığın Yaratıcısı’ndan gelmektedir. Gerçek Tanrı’nın ruhaniyeti, insanın kalbindedir. O, insanların tümünün kardeş olmasını arzular. İnsanlar Tanrı’nın ardına düşmeye başladıklarında, bu; Tanrı’nın onları bulduğunun kanıtı ve insanların kendisi hakkında bilginin arayışında oldukları anlamına gelir. Bizler Tanrı içinde yaşamaktayız, ve Tanrı içimizde ikamet etmektedir[15].
131:10.5 “Ben artık, Tanrı’nın kendi insanlarımın tümünün Yaratıcısı olduğuna inanmakla tatmin olmayacağım; ben bundan böyle, onun aynı zamanda benim Babam olduğuna inanacağım. Her zaman ben, gerçek anlamda Tanrı-bilen hale geldiğimde benim yardımcım olan Gerçekliğin Ruhaniyeti’nin yardımı ile Tanrı’ya ibadet etmeye çalışacağım. Ancak, ilk olarak, Tanrı’nın iradesini yeryüzünde nasıl gerçekleştireceğimi öğrenerek Tanrı’ya olan ibadette bulunacağım; bu ise, akran fanilerimin her birine, onlara davranılmasını Tanrı’nın isteyeceğini düşündüğüm biçimde eksiksiz olarak davranmak için elimden gelenin en iyisini yapmak olacaktır. Ve, bizler bu türden bir yaşamı beden içinde yaşadığımızda, Tanrı hakkında birçok soru sorabiliriz, ve o bizlere, akranlarımıza hizmet etmek için daha iyi hazırlanabilmemiz için kalplerimizin arzuladığı şeyleri verecektir. Ve, Tanrı’nın çocuklarının sahip olduğu tüm bu sevgi dolu hizmet, cennetin ruhaniyetine olan hizmetin yüksek keyifleri olarak cennetin neşelerini alma ve onları deneyimleme yetkinliğimizi genişletmektedir[16].
131:10.6 “Ben her bir gün Tanrı’ya, tarif edilemez armağanları için teşekkür edeceğim; ben onu, insanların çocuklarına olan muhteşem işleri için yücelteceğim. Benim için o Her-Şeye-Gücü-Yeten, Yaratan, Güç ve Bağışlama’dır; ancak, bunların arasında en iyisi olarak, o benim ruhaniyet Babam’dır; ve, onun dünya evladı olarak, bir gün kendisini görmeye gideceğim. Ve, benim özel öğretmenim, kendisini arayarak onun gibi olacağımı söyledi. Tanrı’ya olan inanç vasıtasıyla ben, kendisiyle olan ilişkimde huzura eriştim. Bizlerin bu yeni dini oldukça bütüncül bir biçimde neşe doludur; ve, o, devamlılığı olan bir mutluluk yaratmaktadır. Ben; ölümüme kadar bile inançlı kalacağıma, ve kesin bir biçimde ebedi yaşamın tacına hak kazanacağıma eminim[17].
131:10.7 “Ben, her şeyi denemeyi ve onların içinde güzel olanlara sadık kalmayı öğrenmekteyim. İnsanların bana yapmasını arzu ettiğim ne varsa, onları akranlarıma sunacağım. Bu yeni inanç vasıtasıyla, insanın Tanrı’nın evladı haline gelebileceğini bilmekteyim; ancak, zaman zaman insanların tamamının benim kardeşlerim olduğunu durup düşünmek beni fazlasıyla korkutuyor düşürüyor; fakat, yine de bu doğru olmalı. İnsanlığın kardeşliğini kabul etmeyi reddederken, Tanrı’nın babalığından büyük keyif duymanın nasıl mümkün olabileceğini göremiyorum. Koruyucu’nun ismine kim başvurursa, o kişi kurtarılacaktır. Eğer bu gerçekse, o zaman insanların tümü benim kardeşlerim olmak zorundadır[18].
131:10.8 “Bundan böyle, iyi eylemlerimi giz içinde gerçekleştireceğim; ben aynı zamanda, duamı en çok yalnız başıma olduğumda edeceğim. Akranlarım karşısında adil bulunmamaya özen göstereceğim. Düşmanlarımı derinden sevmeyi öğreneceğim; ben gerçek anlamıyla, Tanrı-gibi-olmanın bu devamlı uygulamasında üstün bir konuma gelmedim. Tanrı’yı bu diğer dinlerde görebilsem de, ben onu ‘bizlerin dini içerisinde’ daha güzel, daha sevgi dolu, daha bağışlayıcı, daha kişisel ve daha olumlu olarak bulmaktayım. Ancak, bunların arasında en önemlisi olarak, bu muhteşem ve ihtişam sahibi Varlık, benim ruhsal Babam’dır; ben onun çocuğuyum. Ve, onun gibi olmanın dürüst arzusundan başka herhangi bir vasıtayla, onu nihai olarak bulamayacak ve ona ebedi olarak hizmet veremeyeceğim. Sonunda ben, Tanrı ile, muhteşem bir Tanrı ile, bir dine sahibim; ve, o, ebedi kurtuluşun bir Tanrısı’dır[19].”